1.
insanın bilinçaltında depoladığı (yaptıkları, yaşadıkları, duygu ve düşünceleri, beş duyu organlarıyla algıladıkları) tüm tecrübelerin uykunun rem evresinde, beyin tarafından yeniden hesaplanmasıdır.
şahsıma bugs bunny ile evlenip düğüne bekir bozdağ’ın gelmesi gibi fantastik anlar yaşatmıştır. ayrıca (bkz: görülen saçma rüyalar)
şahsıma bugs bunny ile evlenip düğüne bekir bozdağ’ın gelmesi gibi fantastik anlar yaşatmıştır. ayrıca (bkz: görülen saçma rüyalar)
devamını gör...
2.
rüyalar, kâbusları, tekrarlanan rüyaları ve lucid (berrak) rüyaları da kapsamak üzere birçok sınıfa ayrılabiliyor.
devamını gör...
3.
psikanalizin babası freud rüyaların bilinçaltımızda bastırılmış cinsel isteklerden doğduğunu iddia ediyor.freud'un öğrencisi jung ise rüyaları kolektif bilinç ve arketiplerin doğurduğunu söylüyor.mistik akımlar rüyayı bilinç ve ruhsal gelişimin anahtarı olarak kabul ederler.insan bilincinin gelişim evrelerinin her birinin rüyalarda görülen sembolleri olduğuna inanılır.yani rüya gece sıkılmayalım diye bize gösterilen bir film değildir.
devamını gör...
4.
uykuda görülen saçmalıklar dizisi.
devamını gör...
5.
psikolojide “bilinçaltı yansıması” veya “tabire açık ilahi mesaj” olarak kabul edilen duyusuz algıdır.
devamını gör...
6.
yalan heveslere sevk eden, pislik uyku arkadaşı.
devamını gör...
7.
ben rüya görmüyorum, bu bir rahatsızlık mıdır.
devamını gör...
8.
homeros'un odysseia destanında rüyaların iki kapıdan geldiği anlatılır.
19. kitap 560. satırdan itibaren penelope, rüyalar hakkında konuşurken, rüyaların biri boynuzdan diğeriyse fildişinden yapılmış iki kapıdan çıkıp geldiğini anlatır.
fildişi ve boynuz.
loukianos ise rüyaların iki değil dört kapıdan geldiğini söylemekte "gerçek bir hikaye" kitabında. fakat belirtmek gerek, loukianos kitabın başında yazdığı metnin bir yalandan ibaret olduğunu belirtiyor. bu şekilde de aslında bir tarih yazımı eleştirisi yapıyor.
diğer iki kapının birisi demirden, ötekisi topraktan yapılmış. bu kapılar miskinlik ovası denen ovaya açılırmış. denilene göre bu kapılardan korkunç, kanlı, tiksindirici rüyalar çıkarmış.
fildişinden ve boynuzdan yapılmış kapılarsa denize ve limana bakıyor. (loukianos söyler.)
19. kitap 560. satırdan itibaren penelope, rüyalar hakkında konuşurken, rüyaların biri boynuzdan diğeriyse fildişinden yapılmış iki kapıdan çıkıp geldiğini anlatır.
fildişi ve boynuz.
loukianos ise rüyaların iki değil dört kapıdan geldiğini söylemekte "gerçek bir hikaye" kitabında. fakat belirtmek gerek, loukianos kitabın başında yazdığı metnin bir yalandan ibaret olduğunu belirtiyor. bu şekilde de aslında bir tarih yazımı eleştirisi yapıyor.
diğer iki kapının birisi demirden, ötekisi topraktan yapılmış. bu kapılar miskinlik ovası denen ovaya açılırmış. denilene göre bu kapılardan korkunç, kanlı, tiksindirici rüyalar çıkarmış.
fildişinden ve boynuzdan yapılmış kapılarsa denize ve limana bakıyor. (loukianos söyler.)
devamını gör...
9.
uyku halinde algılanan görsel ve işitsel duygulardır.
(bkz: düş)
rüyamda sözlükte moderatör olup darbeyle başa geliyordum. dağıtılan kitapları toparlatıp yasaklatıyordum. her perşembe radyo yayınında rodrigonun gitar konçertosunu çaldırıp, ölülerin ruhlarına fatiha ısmarlıyordum. cuma günleri cuma namazını yasaklayıp pazartesi günleri şükür namazı kıldırıyordum. arka arkaya 3 şükür namazına gelmeyen şükürsüz oluyor diye falakaya yatırıyordum. kadınlara şiddet içeren tanım yapan yazarlara dantelli külot giydirip benjaminden yadigar masada oryantel oynatırken, bir yandan da gece saatlerinde cinsel başlık açan yazarları hadım edecek moderatörlere tırnak makası boylarını ölçtürüyordum. erkek yazarlar 3 numara traş olma kanununa uyuyordu. sözlükte barıs vardı. uçurulan yazarların isimlerinden tablo yapmış siyaha boyadığım duvara asmıştım.
(bkz: düş)
rüyamda sözlükte moderatör olup darbeyle başa geliyordum. dağıtılan kitapları toparlatıp yasaklatıyordum. her perşembe radyo yayınında rodrigonun gitar konçertosunu çaldırıp, ölülerin ruhlarına fatiha ısmarlıyordum. cuma günleri cuma namazını yasaklayıp pazartesi günleri şükür namazı kıldırıyordum. arka arkaya 3 şükür namazına gelmeyen şükürsüz oluyor diye falakaya yatırıyordum. kadınlara şiddet içeren tanım yapan yazarlara dantelli külot giydirip benjaminden yadigar masada oryantel oynatırken, bir yandan da gece saatlerinde cinsel başlık açan yazarları hadım edecek moderatörlere tırnak makası boylarını ölçtürüyordum. erkek yazarlar 3 numara traş olma kanununa uyuyordu. sözlükte barıs vardı. uçurulan yazarların isimlerinden tablo yapmış siyaha boyadığım duvara asmıştım.
devamını gör...
10.
aslında çok değerli bir özgürlüğümüz. kesinlikle şahsi ve biricik; başka birine bazı ayrıntılarını anlatsak bile asla aynı rüyayı deneyimleyemez, kimse başkasının rüyasına girip karışamaz. ben rüya gördüğümde genellikle çok huzurlu hissediyorum. her zaman güzel şeyler görmesem de o rüyanın sadece benim oluşu ve kimsenin burnunu sokamayacağı bir yer oluşu iyi geliyor. yalnızlıktan hoşlanmamın da bu durumda bir etkisi var muhakkak.
ama bir şirket veya devlet (herhangi bir otorite), rüyalara müdahale edebiliyor olsaydı nasıl olurdu? mesela philip k. dick'in 1969 yılında yazdığı galaktik çömlek tamircisi adlı kitapta tasvir edilen gelecekte herkes aynı rüyayı görmek zorunda. kitaptan, sadece mekanizmanın ne olduğu ve nasıl işlediği ile ilgili bir kısmı paylaştım aşağıda, gördüğü rüya kısmını da koymadım. hikayeyle ilgili önemli bir sürprizbozan yok ama siz bilirsiniz yine de.
--! spoiler !--
yatıp dört saat uyumaya karar verdi. saat yediydi; saatin alarmını on bire kurabilirdi.
doğru düğmeye bastığında duvardan kayan bir yatak odanın neredeyse tümünü kapladı. az önceki oturma odası şimdi yatak odası olmuştu. yatağın saat mekanizmasını dört saate kurdu, daracık yatağın izin verdiği ölçüde kendine rahat bir pozisyon buldu. mümkün olan en derin uyku halini hızlı ve güçlü bir biçimde harekete geçiren düğmeyi el yordamıyla buldu.
cihazdan bir vızıltı geldi.
lanet olası rüya devresi, dedi kendi kendine, bu kadar erken vakitte bunu kullanmak zorunda mıyım? birden fırlayıp kalktı, yatağın yanındaki çekmeceyi açtı ve kullanma kılavuzunu çıkardı. evet, yatak her kullanıldığında zorunlu rüya şarttı... elbette, eğer seks kolunu indirmezse. öyle yapayım bari, diye düşündü. kendi kendine, "makineye bir dişiyle birlikte olacağımı söyleyeceğim," dedi.
bir kez daha yatağa uzandı, uyku düğmesini etkinleştirdi.
"ağırlığınız yetmiş kilo," dedi yatak. "şu an üzerimde uzanan ağırlık tam olarak bu kadar. yani şu an bir cinsel birleşme yaşamıyorsunuz." mekanizma uyku düğmesini açmasını geçersiz kıldı ve aynı zamanda yatak ısınmaya başladı. yatağın içindeki ısı bobinleri joe'nun altında göstere göstere parladı.
öfkeli yatakla tartışamazdı. böylece uyku-rüya etkileşimini açtı ve kaderine razı olarak gözlerini kapadı.
hemen uykuya daldı; her zaman böyle olurdu. mekanizma kusursuzdu. rüya, yani o sırada dünyanın her yerinde uyumakta olan herkesin gördüğü rüya başladı.
herkes için tek rüya ama neyse ki her gece değişiyordu.
neşeli bir rüya sesi, "merhaba," dedi, "bu akşamki rüya reg baker tarafından yazıldı. adı, derin izler bırakan anılar. unutmayın dostlar, rüya fikirlerinizi gönderin ve büyük para ödülleri kazanın! eğer rüyanız kullanılırsa, masraflarının tümünün tarafımızdan karşılanacağı bir dünya dışı seyahat kazanacaksınız, üstelik dilediğiniz herhangi bir yöne."
rüya başladı.
--! spoiler !--
ama bir şirket veya devlet (herhangi bir otorite), rüyalara müdahale edebiliyor olsaydı nasıl olurdu? mesela philip k. dick'in 1969 yılında yazdığı galaktik çömlek tamircisi adlı kitapta tasvir edilen gelecekte herkes aynı rüyayı görmek zorunda. kitaptan, sadece mekanizmanın ne olduğu ve nasıl işlediği ile ilgili bir kısmı paylaştım aşağıda, gördüğü rüya kısmını da koymadım. hikayeyle ilgili önemli bir sürprizbozan yok ama siz bilirsiniz yine de.
--! spoiler !--
yatıp dört saat uyumaya karar verdi. saat yediydi; saatin alarmını on bire kurabilirdi.
doğru düğmeye bastığında duvardan kayan bir yatak odanın neredeyse tümünü kapladı. az önceki oturma odası şimdi yatak odası olmuştu. yatağın saat mekanizmasını dört saate kurdu, daracık yatağın izin verdiği ölçüde kendine rahat bir pozisyon buldu. mümkün olan en derin uyku halini hızlı ve güçlü bir biçimde harekete geçiren düğmeyi el yordamıyla buldu.
cihazdan bir vızıltı geldi.
lanet olası rüya devresi, dedi kendi kendine, bu kadar erken vakitte bunu kullanmak zorunda mıyım? birden fırlayıp kalktı, yatağın yanındaki çekmeceyi açtı ve kullanma kılavuzunu çıkardı. evet, yatak her kullanıldığında zorunlu rüya şarttı... elbette, eğer seks kolunu indirmezse. öyle yapayım bari, diye düşündü. kendi kendine, "makineye bir dişiyle birlikte olacağımı söyleyeceğim," dedi.
bir kez daha yatağa uzandı, uyku düğmesini etkinleştirdi.
"ağırlığınız yetmiş kilo," dedi yatak. "şu an üzerimde uzanan ağırlık tam olarak bu kadar. yani şu an bir cinsel birleşme yaşamıyorsunuz." mekanizma uyku düğmesini açmasını geçersiz kıldı ve aynı zamanda yatak ısınmaya başladı. yatağın içindeki ısı bobinleri joe'nun altında göstere göstere parladı.
öfkeli yatakla tartışamazdı. böylece uyku-rüya etkileşimini açtı ve kaderine razı olarak gözlerini kapadı.
hemen uykuya daldı; her zaman böyle olurdu. mekanizma kusursuzdu. rüya, yani o sırada dünyanın her yerinde uyumakta olan herkesin gördüğü rüya başladı.
herkes için tek rüya ama neyse ki her gece değişiyordu.
neşeli bir rüya sesi, "merhaba," dedi, "bu akşamki rüya reg baker tarafından yazıldı. adı, derin izler bırakan anılar. unutmayın dostlar, rüya fikirlerinizi gönderin ve büyük para ödülleri kazanın! eğer rüyanız kullanılırsa, masraflarının tümünün tarafımızdan karşılanacağı bir dünya dışı seyahat kazanacaksınız, üstelik dilediğiniz herhangi bir yöne."
rüya başladı.
--! spoiler !--
devamını gör...
11.
rüyanızda gördüğümüz kişiler figüran dahi olsa gerçek hayatta en azından birkere gördüğümüz insanlarmış, geçen bi yerde okumuştum bunu ve ilginç geldi bana. sevmem rüyaları ve ne halta yaradığı belli değil.
devamını gör...
12.
6 yıl öncesine kadar lucid rüyalar görürdüm ve bu rüyalar sayesinde çok şeyler öğrendim.
amma ve lakin gerçek hayatla rüyayı karıştırmaya başlayınca tedavi görmek zorunda kaldım. artık rüyalarımı çoğu zaman hatırlayamıyorum.
yaşadığım rüya tecrübelerime göre kişinin kendi rüyalarını yorumlama durumu mümkündür.
amma ve lakin gerçek hayatla rüyayı karıştırmaya başlayınca tedavi görmek zorunda kaldım. artık rüyalarımı çoğu zaman hatırlayamıyorum.
yaşadığım rüya tecrübelerime göre kişinin kendi rüyalarını yorumlama durumu mümkündür.
devamını gör...
13.
an ibari ile gördüğüm rüyalardan ötürü sabahın bu saatinde kalkmış bulunmaktayım
devamını gör...
14.
bilincaltina yerleşmiş bir kelime, durum, olayın uyku esnasında yansimasidir. dun aksam asagidaki entry basliga cok gulmustum, gece rüyama girdi mesela. buradan
devamını gör...
15.
insan yılda en az 1460 rüya görür.
devamını gör...
16.
düş. astral seyahatin atasıdır.
devamını gör...
17.
insanı uzaklara götüren barış manço eseri.
devamını gör...
18.
insana binbir türlüsü yaşatabilendir. yedi sekiz yıl kadar önce gördüğüm ilginc bir tanesini anlatayım; "dedemle köy arabasındayız, yolumuzu birileri kesiyor, önce beni öldürüyorlar sonra dedemi." farkettiniz degil mi, önce beni sonra dedemi, ölmüşüm ama dedemin öldüğünü görüyorum. rüyalar böyledir işte, insana ölürken de gördürür.
devamını gör...
19.
bilinçaltının, uykudayken dışa vuran imgeleridir.
bu olgu hakkında bir teorim var; belki de hepimize oluyordur, uyanır uyanmaz bütün rüyalarımızı hatırlayamayız. rüya zihnimizde, gün içinde, kimi zaman parça parça, kimi zaman birine rüyamızı anlatırken, kimi zaman da rüyamızı hatırlamaya çalışırken sahne sahne belirir. belki uyurken belli başlı sesler, imgeler, semboller yaratırız ve gün içinde yaşadığımız bazı şeyler, duyduğumuz sesler, gördüklerimiz o sembolleri giydirir. mesela: uyurken beynimiz sürekli olarak bir şeylerle meşgul oluyor. sonuçta gözler kapalı, gözden beyne giden herhangi bir veri yok... beynimiz ne yapıyor? o veriyi kendisi yaratıyor. ama o veri çok anlamsız. uyandıktan sonra arka planda beyin o imgelerle meşgul... sonra bam!!! bir ses, bir görüntü o imgeye anlam katıyor. dejavu bence tam olarak da bu. o yüzden "ben bu olayı rüyamda görmüştüm" diyoruz. ama o olay olmadan önce o rüyayı hiç düşünmüyoruz.
bu olgu hakkında bir teorim var; belki de hepimize oluyordur, uyanır uyanmaz bütün rüyalarımızı hatırlayamayız. rüya zihnimizde, gün içinde, kimi zaman parça parça, kimi zaman birine rüyamızı anlatırken, kimi zaman da rüyamızı hatırlamaya çalışırken sahne sahne belirir. belki uyurken belli başlı sesler, imgeler, semboller yaratırız ve gün içinde yaşadığımız bazı şeyler, duyduğumuz sesler, gördüklerimiz o sembolleri giydirir. mesela: uyurken beynimiz sürekli olarak bir şeylerle meşgul oluyor. sonuçta gözler kapalı, gözden beyne giden herhangi bir veri yok... beynimiz ne yapıyor? o veriyi kendisi yaratıyor. ama o veri çok anlamsız. uyandıktan sonra arka planda beyin o imgelerle meşgul... sonra bam!!! bir ses, bir görüntü o imgeye anlam katıyor. dejavu bence tam olarak da bu. o yüzden "ben bu olayı rüyamda görmüştüm" diyoruz. ama o olay olmadan önce o rüyayı hiç düşünmüyoruz.
devamını gör...
20.
uyuduktan sonra yeri gelir aksiyon film sahnenelerini ,yeri gelir romantik filmleri aratmayacak hülyalardır.
devamını gör...