roman / edebiyat
8.7 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

1.
hayvan çiftliği ile beraber george orwell'in kült kitabıdır. yazarın geleceğe yönelik kurguladığı bir kabustur adeta. insanların kişiliklerinin, daha doğrusu 'birey'in yok edildiği, onun yerine alabildiğine baskıcı, totaliter bir rejim dahilinde, 'parti'ye bağlı robotlaşmış 'yoldaş'ların yaratıldığı bir dünyada geçmektedir. birçok yönüyle günümüze de uyarlanabilecek, tüm zamanların eseridir.
devamını gör...
2.
üzerimde oldukça derin etkiler bırakmış kitap. yazılalı yıllar olmuş, 1984 geçeli bile yıllar olmuş ancak vermek istediği mesaj her gün tazeliğini koruyor. zamanın çok ötesinde bir eser..
devamını gör...
3.
sosyalizmin eninde sonunda ne hale geleceğini anlatan müthiş bir felaket senaryosu, distopya geçmişiniz yeniden yazılacak, doğrular yanlış, yanlışlar doğru olacak. mutlak güç neyi nasıl görmek istiyorsa öyle görecek. işin esas üzücü tarafı siz de bu sisteme alışacak, üstelik bunun destekçisi olacaksınız.
devamını gör...
4.
george orwell'ın 1949 yılında kaleme aldığı distopik ve alegorik politik bir roman.

orwell bu eserini veremle boğuşurken kaleme almış ve roman ilk yayımlandığı tarihte avrupa'daki son adam ismiyle basılmıştır. daha sonra olaylar olaylar olaylar derken kitabın adı 1984 olarak değiştirilmiştir.
devamını gör...
5.
george orwell'ın yazdığı harika betimlemeler ve metaforlar (hayır süslü gözüksün diye kullanmıyorum bu kelimeleri cidden harika) olan geleceğin dünyası diyerek yazdığı fakat bunu günümüzde dahi hissedebildiğimiz dünyanın en iyi distopyasıdır.
devamını gör...
6.
hangi devre, inanışa ya da ideolojiye atıf yapmış olursa olsun içeriğiyle sınırları ortadan kaldıran ; gerçek bir zaman ötesi eser.

orwell okunacaksa sonlara bırakılmasını tavsiye ederim çünkü başta okunduğunda diğerlerini yavanlaştıracak bir etki bırakıyor.
devamını gör...
george orwell' ın kahin olduğunu düşünmemize yol açan kitaptır.
kitaptaki güzel bir laf şöyledir ;"geçmişi değiştiren bu günü değiştirir". anlamıda şudur, "eğer gazeteler ve televizyonlar halkın ne bilmesi gerekiyorsa onu söylerse, bir toplum istenildiği gibi yönetilebilir.". mutlaka okunmalı ve şaşırılmalıdır.
devamını gör...
totaliter rejimler ve insanın özne olarak rolü*nün azaltılması konulu bir yapıt.

bu kısıtlama ve insanı indirgeme çabası birkaç alana yayılıyor.

düşünsel alanda, gerçeğin sürekli değişken tutulması, tarih ve geçmişin ortadan kaldırılması, dilin kapsamının daraltılarak düşünme yeteneğinin baskılanması gibi faktörler var.

duygusal alanda :insanın sosyalleşme, aile kurma, çocuk sahibi olma gibi ihtiyaç ve isteklerinin kendisine karşı çevrilmesi durumu var. arkadaşlarınız, eşiniz, çocuklarınız hepsi size karşı gerek onları sevdiğiniz ve kollamak istediğiniz için; gerekse sizin zaaflarınızı ve kimliğinizi en yakından takip etme şansına sahip oldukları için birer silah olarak kullanılıyor.

fizyolojik alanda : yemek yemek, sevişmek gibi insanı duygusal olarak da değiştirme gücüne sahip eylemleri katı, monoton, zevksiz süreçler haline getirip insanın içindeki enerjinin nefrete kanalize edilmesi var.
içgüdüler ve duygular otokratik rejimin bir numaralı düşmanı iken akıl eğitilip yönlendirilebilir olduğu için bazen dostu bile oluyor.

insanın bir etken faktör olarak doğada bulunma hakkının bariz yansımaları yaratma eyleminde,aşk ve nefret gibi yoğun duygularda, analiz veya tasarım gerektiren mesleklerde, kompleks ve kullanıcının düşüncelerinin doğrultusunu evrilten bir dil kullanmakta iken bunların hepsi yok edilerek ya da azaltılarak insan nesne konumuna indirgeniyor.
bilgi alma ve onu uslamlama hakkı 'çiftdüşün' denen bir süreçle proleter olmayan kesime farklı yollardan veriliyor ve çoğunluk bundan memnun. tıpkı matrix çözülse de özgür şehirlere değil yapay rahimlere gitmek isteyecek insanlar gibi ya da cesur yeni dünya'da meskalinleri elinden alınınca ağlayan ve gerçeklik algısının çarpıtılmış halini sevenlerin varlığı gibi.

bu kitapla beraber iyi gidecek yapımlardan biri de das leben der anderen. burada hem otoritenin belli bir kademesindeki anti kahramanımız güçlü olmayı , baskın çıkmayı reddederek diğer insanlar üzerindeki yaptırımından vazgeçiyor. bu kahraman bu şekilde evrilirken, ilk başta rejim tarafından çizilen sınırlar içerisinde hoplayıp zıplayan bir piyes yazarının giderek yaratma eylemini bir karşı duruş'a çevirmesi ve özne olma hakkını elde etme mücadelesini görüyoruz.

bu olay 1984'te en başından düşünülüp engellenmiş durumda. meslek tanımları daha mekanik ve arada bir çalışanlar biraz zeka isteyen işlerle yemlenerek itiraz etmemeleri sağlanıyor. daha sorgulayan yapıdaki bireyleri de sistem kendi lehine kullanacak alanlar buluyor, iç parti üyeleri, newspeak yaratıcıları (daha doğrusu yok edicileri) nispeten daha kafa yoran işlerle oyalanıyor.

umudumuz proleterlerde lafı sık sık geçiyor ve mesaj veriliyor lakin, realiteye bakılınca winston proleterlerin çoğunun günlük hayatlarının koşuşturmacası içinde olduğunu, muhabbetlerinde büyük ölçekli işlere , değişimlere yer kalmadığı gibi hafızalarından da önemli şeylerin silinmiş olduğunu görüp hayal kırıklığına uğruyor. burada kafka'nın der prozess'indeki gibi bir kabulleniş ve maktulün giderek işkencecisini ve süreci tersinden algılama eğilimi yani stokholm sendromu görülüyor. bir başka benzerlikse düşmanın kim olduğunun bilinmezliği, bir otorite ve ters gidişat mevcut lakin belli bir birey ya da olay doğrudan sebep gösterilemiyor.

dilin indirgenmesinin human as an agent rolüne vurulan en büyük darbe olduğunu görüyoruz. fazla konuştuğu için sonradan uçurulan arkadaş winston'a yaptıkları işin önemini anlatan uzun bir nutuk çekmişti. iyiyi ve kötüyü aynı kelimelerle tanımlamaya en sonunda da sadece 1 kelime kalana kadar dili bitirmeye çalıştıklarını, böylece kimsenin düşünce suçu işleyemeyeceğini dile getiriyor. yani düşünme sürecini en başından baskılarsanız, her şey tıkır tıkır işler ve kimse aksini düşünüp mutsuz olamaz .

1984, cesur yeni dünya vb. romanların distopya mı ütopya mı olduğu konusu aslında o kadar basit değil. içindeki bütün insanların gidişattan memnun olduğu, herkesin rolünü benimsediği, hayatını sevdiği , aykırı düşüncelerin hiç oluşmadığı bir mekana distopya demek için dışarıdan bakanların aksaklıklar görüyor olması yeterli midir? özellikle cesur yeni dünya içeriden bakıldığında bir ütopyadır. toplumsal hiyerarşi vardır lakin herkes kendi sınıfını sevmeye koşullanmıştır, yaşam şartlarından memnundur. şu anki dünya düzenindeki aksaklıkların ve özne rolünü elde etmiş ama bunu birbiri üzerinde egemenlik kurmak için harcamış insanların, kakao çekirdeği işleyip çikolatanın tadından habersiz insanların mevcudiyetinde; fırsat eşitliği , demokrasi gibi yalanların mevcudiyetinde; insanların hırsı kullanılarak emek sömürüsünün kariyer diye yutturulduğu yalan dolan mesleklerin mevcudiyetinde bu yapımların dünyasına distopya demekte ve bunları değiştirmeye çalışan baş kahramanları övmekte ne kadar haklıyız?
devamını gör...
sanki dün bugün ve yarın olacakları bilen biri yazmış hissi uyandırdı, kitabın bir yazarının olup olmadığını kontrol ettim. ilahi bir varlığın şuan yaşadıklarımızı anlattığı bir el kitabı gibi bir kitap olduğunu düşündüm. kitabı okurken bunu bir kaç kez tekrarladım. o derece bir kitap işte.*
devamını gör...
10.
çok sevdiğim ve gerçekleşmesi muhtemel bir kitap. hatta çoğu şeylerinin gerçekleştiğini düşünüyorum. bravo be bize bir ütopyayı gerçekleştirdik resmen diye övünüyorlar mıdır acaba kendileriyle insanlar...
çok sevdiğim bir söz bırakarak gidiyorum.
--- alıntı ---

"akıllılık çoğunluğa bakılarak ölçülmez."

--- alıntı ---
devamını gör...
11.
büyük adammış eric arthur blair ya da bildiğimiz ismiyle (bkz: george orwell). 1949 yılında geleceği görerek bu kitabı yayınlamıştır. gerçi hayat hikayesine bakarsak belki geleceği görmek değil de yaşadığı çağı yorumlayıp teknolojiye uyarladığı bile düşünülebilir, çünkü kendisi hitler ve mussolini desteğini alan franco'ya karşı savaşmak için ispanya'ya gönüllü olarak gitmiştir (bu anıları daha sonra katalonya'ya selam olarak yayınlanacaktır).
aslında kitap zamyatin'in biz isimli romanından esinlenmiştir. ilk ismi avrupa'daki son adam olarak belirlenmesine rağmen yayıncı tarafından değiştirilerek bu isim seçilmiştir. aralarında yayınlanma yılları arasında 17, bahsettikleri tarihler arasında da yaklaşık beş yüz yıl olsa da konu olarak huxley'in "cesur yeni dünya"sı ile benzerlik gösterir.
1984'ü okurken bazen geçmişe gidersiniz, bazen kendinizi gelecekte bulursunuz, bazen de adam bu günü yazmış dersiniz. belki sürekli televizyon karşısında marş dinlemezsiniz ama romandaki gibi her an izlendiğinizi bilirsiniz. korkunun ne kadar güçlü olduğunu, insanların korku yüzünden nelerden vazgeçebileceğini suratımıza vurur.
v for vendetta'yı izlerken de "bu şey değil mi ya, 1984" dersiniz. her hissettiğiniz baskıda "abi adam yazmış ya" dersiniz. çok da uzatmaya gerek yok, güzel kitaptır, bazen üzer, bazen ümit verir. benim içinse gerçek dünyada özgürlüğün sadece bir illüzyon olduğunu ilan eden bir kitap.
devamını gör...
12.
''abi okudum resmen türkiye'yi anlatıyor'' diyenlerin okumadığını düşündüğüm kitaptır. rahmetli orwell bu kitabı stalin rusyasının totaliter yönetimini eleştirmek için yazmıştı. yani kitap bir komünizm (stalinizm) eleştirisi. bu kitap olsa olsa günümüzdeki kuzey kore yönetimiyle eşdeğerdir. tekrar ediyorum: kitap bir komünizm eleştirisi.

devamını gör...
george orwell’in kitabıdır. arkadaşımın önerisi üzerine okuduğum bir roman ve gayet beğendiğimi söyleyebilirim. yine içsel savaşlar verdiğini sisteme karşı olan tutumu gayet güzel işlenmişti. karakter olarak ise (bkz: julia)favorim.

(alıntılar)


hani, çok güçlü bir akıntıya karşı yüzmeye çalışırken birden vazgeçip kendini akıntıya bırakırsın ya, öyle bir şeydi işte.

küçük kurallara uyarsan, büyük kuralları çiğneyebilirsin.

bir zamanlar, erkekler bir kadının bedenine bakar ve çekici bulurlardı, işte o kadar. artık saf aşk ya da tutku söz konusu değildi. hiçbir duygu saf olamıyordu, çünkü her şeye korku ve nefret sinmişti. kucaklaşmaları bir savaş, orgazmlarıysa bir zafer olmuştu.
devamını gör...
george orwell romanı yazdıktan sonra yayımcısına kitabın ismi için "1984" ve "the last man in europe" isimleri arasında kaldığını bildirmiş, yayımcısı fred warburg' da 1984 daha güzel daha akılda kalıcı bir isim diye onu önermiş.

romanın adı olan 1984' ünde romanın yazıldığı 1948' in son iki rakamının ters çevrilmiş hali diye bir de iddia var ama doğru mu belli değil.
devamını gör...
1984, konusuyla atmosferiyle ününün hakkını veren başarılı bir distopya. gerçekten çok iyi sistem eleştirileri yapılmış ve iyi noktalara değinilmiş. fakat bazı yerlerinin gereksiz uzatılması ve bazı olayların da çok “birden” ortaya çıkması beni biraz koparmıştı. akıcılığı kimi bölümlerde çok iyiyken kimi bölümlerde durağanlaştığını hissettim. (spoiler olmaması için detaylara girmiyorum.) kitabı beğensem de (bkz: hayvan çiftliği) gibi biraz daha kısa olabilirmiş diye düşünüyorum. çeviriye gelirsek; (bkz: celal üster) orta-üst bir çeviri yapmış fakat bazı kelime tekrarları beni yormuştu okurken. bir de sonsöz gibi önsöz yazmasına burdan sitemlerimi iletiyorum. kısacası konusu ve atmosferi itibariyle ve yazıldığı dönemi de gözönüne alırsam zamansız ve başarılı bir eser. orwell kıyası yaparsam da hayvan çiftliği > 1984 diyeceğim o daha ağır basıyor bende. ikisini de okumayanlara ilk önce hayvan çiftliğini öneririm akıcılığı ve kitabın içine girebilme açısından daha naif kalıyor.
iyi okumalar.
devamını gör...
george orwell'in , insanların her hareketinin devletin gözetimi altında olduğu ve bireysel özgürlüğün unutulduğu bir toplumda winston smith karakterinin yavaş yavaş uynışının öyküsüdür.
yazar kitabı 1948 yılında yazmıştır ve 1949 da da basılmıştır kitap.
michael radford 1984 yılında kitabı filme uyarlamıştır.
devamını gör...
zamansızlığı su götürmez olan, bitirdikten sonra dahi etkisi uzun süre geçmeyen kitaptır. özellikle yakın zamanda okuduğumda kitap ve günümüz arasındaki paralellik bazı şeyleri sorgulattırdı doğrusu.
devamını gör...
hayvan çiftliği (kitap) ile birlikte "distopya nedir, yenir mi?" sorusunun cevabı. fakat bu sefer öykünün kahramanları gerçek insanlar olduğundan olsa gerek çok daha çarpıcı bir kitaptır nazarımda. can yayınları'nın özel baskı versiyonu da şahanedir.
devamını gör...
geoerge orwell'ın 1949 yılında 1984 yılını düşünerek yazdığı distopya.

kitap ile alakalı ne entry ne yorum yeterli olur. kitabı enine boyuna tartışmak lazım. çünkü bazı cümleleri anlayabilmek için, cümlenin gerisinden alarak tekrar tekrar okumak gerekir. benim kendi kitabımda altını çizdiğim birkaç cümleyi de paylaşmak isterim.


"iktidar ancak çelişkilerin uzlaştırılmasıyla sonsuza kadar korunabilir."

"savaşın asıl amacı, yok etmektir; ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder."
devamını gör...
1 ocak 2021 itibarıyla sonsuz yayınevinden okuma fırsatı bulacağımız bir george orwell kitabı. yaşasın serbest piyasa. en uygun fiyata, en güzel çeviriyi alması harika olacak.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"1984 (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim