1.
orijinal almanca ismi ile 'der plötzliche spaziergang', franz kafka'nın 1912'de yayınlanan kısa hikayesidir. özetle bir adamın ansızın bir gezintiye çıkmasıyla başlar. başlangıçta sıradan bir yürüyüş gibi görünen bu gezinti, hızla absürd bir hale gelir. yazar, karakterin hem dış dünyayla olan hem de kendi içsel dünyasıyla olan ilişkisini sorgular. kafka'nın bu kısa öyküsünde, insanın yaşamındaki belirsizlik, yabancılaşma ve varoluşsal sorgulamalar vurgulanır.
henüz bir tercümanlık öğrencisiyken yaptığım edebi çevirisi şu şekildedir:
gün eteklerini toplayıp, vakti akşam karanlığına bıraktığında,
insan son kararını evde kalmaktan yana vermiş gibiyken,
uyku kokan pijamalarını giymiş, yemekten sonra bir lamba ile aydınlanan masasında
kah eğlendiren kah oyalayan işlerle uğraşıp hevesini de aldıktan sonra,
yatağında uyku ile buluşmayı düşlerken,
üstelik hava evde kal diye ısrar edercesine kasvetliyken,
o masanın başında, kalkmanın mucize sayılacağı kadar uzun zamandır oturuyorsa,
merdivenlere gönülsüzlüğün* karanlığı çöktüyse, kapı açılmamak istercesine kilitlenmişse
ve bütün bunlara rağmen
huzurunu oturduğu yerde bırakıp,
pijamalarından sıyrılıp yola çıkacağı elbiseleri giymişse,
üstelik gidişindeki tüm zorunluluğu küçük bir vedanın ardına gizlemişse,
çıkarken çarptığı kapının sesinde öfkesinin şiddetini anlattığını düşünüyorsa,
vücudunun her bir çıkıntısı sokakta bulduğu özgürlüğü büyük bir heyecanla karşılıyorsa,
verdiği bu kararla, gerçekten karar vermeyi öğrenmiş olduğunu hissediyor,
daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir önemle,
en beklenmedik değişimlere girmeyi ve bunlara katlanmayı ihtiyaçtan ziyade elinde bulundurduğu bir güç olarak görüyorsa,
ve tüm bunlar aklındayken sokakları bir bir adımlıyorsa,
işte o zaman,
insan bu akşam itibari ile bir hiçliğe doğru giden ailesini tamamıyla terk edip,
kaya gibi sapasağlam,
en belirgin hatlarıyla,
kendisinin en zirvedeki benliğine doludizgin yükselir.
tüm bunlar, insan akşamın bu geç vaktinde bir arkadaşının kapısını ne var ne yok edası ile çaldığında pekişir.
buradan orijinal almanca halini de okuyabilirsiniz.
henüz bir tercümanlık öğrencisiyken yaptığım edebi çevirisi şu şekildedir:
gün eteklerini toplayıp, vakti akşam karanlığına bıraktığında,
insan son kararını evde kalmaktan yana vermiş gibiyken,
uyku kokan pijamalarını giymiş, yemekten sonra bir lamba ile aydınlanan masasında
kah eğlendiren kah oyalayan işlerle uğraşıp hevesini de aldıktan sonra,
yatağında uyku ile buluşmayı düşlerken,
üstelik hava evde kal diye ısrar edercesine kasvetliyken,
o masanın başında, kalkmanın mucize sayılacağı kadar uzun zamandır oturuyorsa,
merdivenlere gönülsüzlüğün* karanlığı çöktüyse, kapı açılmamak istercesine kilitlenmişse
ve bütün bunlara rağmen
huzurunu oturduğu yerde bırakıp,
pijamalarından sıyrılıp yola çıkacağı elbiseleri giymişse,
üstelik gidişindeki tüm zorunluluğu küçük bir vedanın ardına gizlemişse,
çıkarken çarptığı kapının sesinde öfkesinin şiddetini anlattığını düşünüyorsa,
vücudunun her bir çıkıntısı sokakta bulduğu özgürlüğü büyük bir heyecanla karşılıyorsa,
verdiği bu kararla, gerçekten karar vermeyi öğrenmiş olduğunu hissediyor,
daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir önemle,
en beklenmedik değişimlere girmeyi ve bunlara katlanmayı ihtiyaçtan ziyade elinde bulundurduğu bir güç olarak görüyorsa,
ve tüm bunlar aklındayken sokakları bir bir adımlıyorsa,
işte o zaman,
insan bu akşam itibari ile bir hiçliğe doğru giden ailesini tamamıyla terk edip,
kaya gibi sapasağlam,
en belirgin hatlarıyla,
kendisinin en zirvedeki benliğine doludizgin yükselir.
tüm bunlar, insan akşamın bu geç vaktinde bir arkadaşının kapısını ne var ne yok edası ile çaldığında pekişir.
buradan orijinal almanca halini de okuyabilirsiniz.
devamını gör...