aşık olmak

değişik bir şeydir.

yalandır, gerçek değildir. hormonlardır, libidodur o. şehvetin yüceltilmeye çalışılması ile ortaya çıkan kavramdır.
inanmayınız efendim, inanmayınız.

karnınızda kelebekler uçuşması durumusu.

bir eylem. "yoktur" diye bir şey yoktur, aşk gerçektir, olayın bilimsel arka plânı bulunur. ve sanıldığı gibi kalple değil beyinle gerçekleşir.

kendine rezil olmaktır.

biyokimyasal bir süreç. (bkz: hastalık)

bir türlü beceremediğimdir. tam olucam bir gülme tutuyor. inanamıyorum bir türlü, mantığını devre dışı edemiyorum. karşıdaki insanı kusursuz bir biçimde ele alıp, yüceltemiyorum gözümde. evet biraz bencilce gelebilir ama buna değecek insan yok gibi düşünüyorum elimde değil.

yanlış anlamaktır.kendini ve onu .

şişelerce şarap içip sarhoşluğun verdiği tatlılıkla uyumak. ama uyanınca yaşanacak baş ağrısını hesaba katamamak.

derin bir başlıktır. bir kez yaşadım ve çarpılmışa döndüm, hala dönmüş vaziyetteyim. hayatta hep planlar yaparız ideal kişi hayelleri kurarız. ama aşk öyle bir şeydir ki en ummadığın anda gönül düşüverir birine. sürekli onu düşünürken bulursun kendini. en huzurlu, en tamamlanmış hissettiğin an, onun yanında olduğun an oluverir.

aslında aşık olmak bir hastalıktır kimi zaman. çaresi, sanmam henüz bulunmadı. insanı ona karşı savunmasız bırakan ve akıl dışı şeyler yaptıran bir hastalık.

dünyanın en mantıklı en realist kişisi de olsanız aşık olduğunuzda kendinizi tanıyamazsınız, kalbiniz tüm kontrolleri ele geçirmiştir adeta. bazen kızarsınız kendinize "ne yapıyorsun sen kendine gel" dersiniz ama sonra yine kendinizi aşkın içinde bulursunuz, dedim ya çaresiz bir hastalık işte..
umarım aşık olduğunuz kişi doğru kişi olur aksi takdirde yanlış kişiye düşen kalp çok acıtır içini insanın ve umarım aşkı en güzel haliyle yaşarsınız, karşılıklı haliyle.

hepimizin içinde hep bir yara olarak kalacak his.

sözün bittiği yer .olmadık anda olmadık işler açar insanın başına...ya yollar açıktır ya da çıkmaz ! livaneli “aşk bir uçurumun kenarında gözü bağlı yürümektir ...” demiş .

başta ağaca, böceğe,çiçeğe sarılasın geliyor. çaydanlığa bile gülümsüyorsun. sonu ise hüsran... böyle manyaklıklara gerek yok gelin çay içelim

güzel ama bir o kadar zor olan bir şey. insan kolay aşık oluyorsa sorgularım ben.

çok çok uzun zamandır uzak olduğum duygu yüklü eylem. bir delilik hâli.

garip bir şekilde sonu nasıl biterse bitsin ayaklarımızı yerden kesen o kişi unutuluyor da o hisler unutulmuyor.

mantığın bittiği yerdir. benim için aşık olmanın bir nedeni yok '' aşığım çünkü... aşığım işte, nedensiz aşığım.''
gördüğün zaman kalbinin deli gibi çarpması, bakarken gözlerini kaçırman, kızarman gibi belirtilerle kapınızı çalabilir. ya da bunun tam tersi '' büyük aşklar münakaşayla başlar.'' klasiği de geçerli olabilir.
sonu çok farklı şekillerde bitebilir. ama dilerim ki mutlu sonla bitsin.

hiç bilmiyorum hem gerçek gibi hem de değil gibi. tutkuyu aşk olarak anlamlandırıyoruz gibime geliyor.

emekleyen çocuğun yürümeye başlaması

ayvayı yemek.

bencillik duygularının zirve noktası. bir an da başrol oluyorsun ve dünya etrafında dönüyor. sonra bir gün setten kovuluyorsun.