ders çalışırken disiplin irade ve istikrar nasıl gösterilir sorunsalı
başlık "raion" tarafından 24.03.2021 16:19 tarihinde açılmıştır.
21.
2 sene boyunca her sabah istikrarlı olarak 5-6 'da kalkıp 12 saat boyunca ders çalışıyordum. sekmedi. netlerim artıyordu gün geçtikçe.
sonra ne mi oldu?
stresten dolayı sınavda kaydırma yaptım. büyük bir sınav kaygım vardı o dönemde.
yani yapmasanız da olurmuş.
kaydırma yapmama rağmen de tuttu bu arada. ve gerçekten hayallerimdeki gibi muazzam bir üniversite hayatı yaşadım.
ama ben her şeyden öte, ders çalışmayı seven biriydim. yeni şeyler öğreniyor gibi bakardım. önüme konulmuş iki gram dersi dahi öğrenemezsem yuh bana derdim. ve sahiden onlara da bilgi olarak bakıp, cidden benimsemeye, cidden öğrenmeye çalışırdım. ezber yapmaya değil. dilciyim, ama fiziğe de biyolojiye de ilgim var. dilciyim, ama felsefeye de matematiğe de ilgim var. ve bu yüzden ders çalışmak bana zor gelmiyordu. öğrenmeyi sevmek + hedefinin zor ama güzel olması beni hep ayakta tuttu.
bir de telefon vb aletlere karşı bağımlılıktan kurtulmak gerek diye düşünüyorum. en büyük dikkat dağıtıcı etken onlar oluyor. kişisel konsantrasyon sürenizi ölçüp ona göre ders - mola düzenlemesi yapabilirsiniz. ayrıca çalışacağınız dersleri en ufak konusuna kadar bölerek bir kağıda yazıp bitirdikçe üzerini çizin, tik atın. biten konuları gördükçe daha motive olacaksınız.
çevrenizin, odanızın ve masanızın derli toplu olması önemli. kafanızı toplamanız açısından gözünüzün gördüğü yerlerin toplu olması önemlidir. tabii kafanızın da toplu olması lâzım. bunun için her şeyi ama her şeyi yazmanızı önerebilirim. yaptıklarınız, yapacaklarınız, düşündükleriniz.. bunların hepsini yazıp düzenleyerek fikirsel karmaşanıza bir son getirip en azından düşünceler içinde boğulmazsınız ve ders esnasında aklınız kurcalanmaz.
çok fazla düşünen,, büyük hedefleri olan ve kendi kendiyle yarışarak hırs yapan biriyim. biriydim. sınav stresim de vardı. elbet benim de motivasyonumun düştüğü çok yer oldu. insanız, sebepsiz hiçbir şey yapmak istemeyebiliriz. önemli olan yine toplarlanmamızın gerektiğinin bilincinde olmaktır.
elinizden geleni yapıp, gerisini bırakın. sinire strese bulaşmayın, işler daha da berbatlaşıyor. bu konularda tevekkül de çok önemlidir. çok da kasmamak lazım. alacağınız not bile nasip işi oluyor sonuçta.
sonra ne mi oldu?
stresten dolayı sınavda kaydırma yaptım. büyük bir sınav kaygım vardı o dönemde.
yani yapmasanız da olurmuş.
kaydırma yapmama rağmen de tuttu bu arada. ve gerçekten hayallerimdeki gibi muazzam bir üniversite hayatı yaşadım.
ama ben her şeyden öte, ders çalışmayı seven biriydim. yeni şeyler öğreniyor gibi bakardım. önüme konulmuş iki gram dersi dahi öğrenemezsem yuh bana derdim. ve sahiden onlara da bilgi olarak bakıp, cidden benimsemeye, cidden öğrenmeye çalışırdım. ezber yapmaya değil. dilciyim, ama fiziğe de biyolojiye de ilgim var. dilciyim, ama felsefeye de matematiğe de ilgim var. ve bu yüzden ders çalışmak bana zor gelmiyordu. öğrenmeyi sevmek + hedefinin zor ama güzel olması beni hep ayakta tuttu.
bir de telefon vb aletlere karşı bağımlılıktan kurtulmak gerek diye düşünüyorum. en büyük dikkat dağıtıcı etken onlar oluyor. kişisel konsantrasyon sürenizi ölçüp ona göre ders - mola düzenlemesi yapabilirsiniz. ayrıca çalışacağınız dersleri en ufak konusuna kadar bölerek bir kağıda yazıp bitirdikçe üzerini çizin, tik atın. biten konuları gördükçe daha motive olacaksınız.
çevrenizin, odanızın ve masanızın derli toplu olması önemli. kafanızı toplamanız açısından gözünüzün gördüğü yerlerin toplu olması önemlidir. tabii kafanızın da toplu olması lâzım. bunun için her şeyi ama her şeyi yazmanızı önerebilirim. yaptıklarınız, yapacaklarınız, düşündükleriniz.. bunların hepsini yazıp düzenleyerek fikirsel karmaşanıza bir son getirip en azından düşünceler içinde boğulmazsınız ve ders esnasında aklınız kurcalanmaz.
çok fazla düşünen,, büyük hedefleri olan ve kendi kendiyle yarışarak hırs yapan biriyim. biriydim. sınav stresim de vardı. elbet benim de motivasyonumun düştüğü çok yer oldu. insanız, sebepsiz hiçbir şey yapmak istemeyebiliriz. önemli olan yine toplarlanmamızın gerektiğinin bilincinde olmaktır.
elinizden geleni yapıp, gerisini bırakın. sinire strese bulaşmayın, işler daha da berbatlaşıyor. bu konularda tevekkül de çok önemlidir. çok da kasmamak lazım. alacağınız not bile nasip işi oluyor sonuçta.
devamını gör...
22.
23.
gerçekten buradaki yazarların ya 17-18 yaşında yeniyetmeler, ya 45 yaş üstü dinazorlar olduğunu gösterir başlık.
girilerin yarısı "çalışmazsan bir bok olamazsın çünkü" üzerine kurulu.
şu devirde okumak, bölümlerin yüzde 80 i için hiç okumayıp 18 yaşında vasıfsız işe girmekten daha dezavantajlı.
diğer yüzde 20 için değişken.
devrin okuyarak hayatın kurtarıldığı devir olmadığını bir kabul etmek gerek.
asıl konuya gelince, aslında mesele basittir.
ülkemizde çalışma saatleri haftada 45 saat. çoğu kurum kuruluşlar bunu aşıyor da.
yani oturup 2 saat ders çalışmamış insanlar dahi günde 9 saat 10 saat bilfiil olmasa da çalışıyor.
öğrencilerin genel sıkıntısı, çalışma olayına karşı tecrübesizliği ve gözde çok büyümesi.
benim için dönüm noktası mesaili işe başlamak oldu.
bir süre günde 8 saat çalışınca, 3-4 saat ders çalışmak yahut okuma yapmak kolay bir aktivite haline geldi.
aynısı kardeşimde de tuttu. yataktan çıkması 2 saat sürüyordu. yanıma aldım yalandan iş tutturuyorum, eskisinden 5 kat fazla çalışıyor.
mümkünse lise çağında, değilse muhakkak üniversite zamanında iş hayatına az da olsa sokmak gerekiyor çocukları.
ders çalışıp çalışmadığına değer mi onu da görürler.
girilerin yarısı "çalışmazsan bir bok olamazsın çünkü" üzerine kurulu.
şu devirde okumak, bölümlerin yüzde 80 i için hiç okumayıp 18 yaşında vasıfsız işe girmekten daha dezavantajlı.
diğer yüzde 20 için değişken.
devrin okuyarak hayatın kurtarıldığı devir olmadığını bir kabul etmek gerek.
asıl konuya gelince, aslında mesele basittir.
ülkemizde çalışma saatleri haftada 45 saat. çoğu kurum kuruluşlar bunu aşıyor da.
yani oturup 2 saat ders çalışmamış insanlar dahi günde 9 saat 10 saat bilfiil olmasa da çalışıyor.
öğrencilerin genel sıkıntısı, çalışma olayına karşı tecrübesizliği ve gözde çok büyümesi.
benim için dönüm noktası mesaili işe başlamak oldu.
bir süre günde 8 saat çalışınca, 3-4 saat ders çalışmak yahut okuma yapmak kolay bir aktivite haline geldi.
aynısı kardeşimde de tuttu. yataktan çıkması 2 saat sürüyordu. yanıma aldım yalandan iş tutturuyorum, eskisinden 5 kat fazla çalışıyor.
mümkünse lise çağında, değilse muhakkak üniversite zamanında iş hayatına az da olsa sokmak gerekiyor çocukları.
ders çalışıp çalışmadığına değer mi onu da görürler.
devamını gör...
24.
kendine bir hedef belirleyeceksin ve o hedefe kilitleneceksin. hedef meslek olabilir, statü olabilir, başarı seviyesi olabilir; yani hedef belirlemezsen sadece savrulursun boşa kürek çeker gibi; fakat hedefin olduğunda o noktaya erişmek için çabalarsın. tüm bunlar için tabii öncelikle bireyde eğitimli ve tahsilli olma isteği olmalıdır ki sokma akıl iki adım gitmez, zira bireyin içinde yoksa okuma isteği, ders çalışma sevgisi, final hüsrandır.
devamını gör...
25.
sonunda ne olmak istediğinin motivasyon gücüyle diye cevapladığım başlık.
yarım bırakan, iş yapmayan olmak istemek bir tercihtir.
yarım bırakan, iş yapmayan olmak istemek bir tercihtir.
devamını gör...
26.
bunu sağlamak zordur; eğer bu şekilde bir sorumlulukla büyütülmediyseniz. ders çalışma alışkanlıkları ailenin çocuklara öğrettiği bir olgudur. çocuğa belirli bir çalışma sistematiği oturturlar ve çocuklar yetişir. dolayısıyla çocukken bu disiplin ve sorumluluk size sağlanmadıysa, bunu toparlamak için bireysel iradenizin ve algınızın çok keskin olması gerekir.
ben tam olarak bu disiplinin pek sağlanamadığı bir aileden geliyorum. annemle babam aktif iş hayatı olan insanlardı ve genellikle babannemlerde dururdum. büyüdükten sonra eve yalnız başıma gelmeye ve evde tek kalmaya başladım.
ben başına çok buyruk ve asi bir çocuktum. okulu sevmezdim çünkü aldığım standart eğitim, benim ilgi alanlarımın dışındaydı. doktorun ben çocukken aileme söylediği ileri zeka olma durumumla ilgili çelişkinin hep buradan çıktığını ve bu yüzden eğitim hayatımın böyle seyir aldığını düşünüyorum. bana yetmeyen, kapasitemi eğitemeyen bir eğitim sistemi vardı.
zeki bir çocuktum hala zeki bir kadınım dolayısıyla beni geliştirmeyeceğini bildiğim hiç bir şey için efor harcamıyordum hala harcamam. sözel derslerim her zaman çok iyiydi, sayısal hiç bir derse bilinçli çalışmazdım çünkü duygusal zekamın ve sanatsal yanımın gelişmiş olduğunu biliyordum. ( bu farkındalığı bana sağlayan yine bendim bu arada.bu yüzden bir üst paragrafta bireysel farkındalık önemli dedim)
9 yaşında şiirler yazmaya başladım ve eğitim hayatım boyunca tüm edebiyat ve dil anlatım hocalarımın dikkatini çekti yazdıklarım. okulda ve arkadaş çevremde hep “ yazar” olarak bilinirdim. liseyi bitirdim ve yds sınavı ile amerikan kültürü ve edebiyatı bölümüne yerleştim. üniversiteyi onurla bitirdim, yüksek lisansımı yüksek onurla bitireceğim gibi duruyor. dolayısıyla başından beri hangi alanda başarılı olduğumu biliyorsam, o alanda çalıştım ve ilerledim. hala metinler yazıyorum, sanat üstüne çalışıyorum ve akademik kariyer sürecindeyim. hedef üniversiteden beri profesörlük. bakalım ilerliyoruz kısmetse :)
bu özetten sonra almanız gereken mesajlar var;
1) ne olmak istiyorsunuz?
bunu net bilmeniz gerekiyor.geleceğinizde ne olmak isteyeceğinize emin olmanız gerekiyor ki ona göre bir çalışma ve plan sistemi oluşturun. dünyanın her yerinde, her bölüme kabul sınavlar ve diğer başvurularla oluyor. dolayısıyla istediğiniz bölümü bilmeniz, kendinizi bunu kazanmaya hazır hale getirmeniz önemli.
2) olmak istediğiniz şeye tutkunuz ne kadar?
bir işte başarılı olmanızı sağlayan şey; ona duyduğunuz tutkudur. bir şeyi ne kadar isterseniz, o kadar çalışırsınız. bu yüzden bir şeyi çok olmak istemeniz gerekiyor ki , o istek sizi sürekli ders çalışmaya iten bir içsel mekanizma haline gelsin.
bir şeye tam tutkunuz yoksa( ki olabilir eğitim sistemi sizi bunu anlamanızdan mahrum kılıyor) tutkunuzu bulmaya çalışın. kendinizi iyi tanıyın. neyi- ne kadar olmak istediğiniz çok önemlidir.
3) duygu kontrolü
özellikle üniversiteye giriş sınavı dönemi çok risklidir. her ergen aşk acısı yaşar ve traumatik olarak salar. salmamanız gerekir, aksine daha fazla hırsla çalışıp, harika bir gelecek inşa etmeniz gerektiğini kendinize söylemeniz lazım. o dönemde duygularınız her şeyden daha önemli gelir ama hata bu yanılgının gerçek olduğuna inanmanızdadır. o an önemli olan tek şey kabul alacağınız bölümdür. başarılı olduğunuzda duydugunuz haz, kaybettiğinize üzüldüğünüz insanın verdiği çöküşten fazla oluyor. duygularınızın başarılarınızın önüne geçmesine izin verirseniz; ilerleyemezsiniz. bu konuda mesela ben kişisel olarak iyi olduğumu düşünürüm. sevgilimden ayrılsam dahi, oturur çalışmam gerekiyorsa çalışırım. bu hayat benim, başkası için anımı ve doğan şansları kurban edemem.
olmak istediğiniz şeyi iyi bilin ve bunun için tüm benliğinizi kanınızı dahi koyun ortaya( betimleme= çok çalışın anlamında)
gerisi sadece tevekkül. çok çalışın + elinizden geleni yapın ve gerisini rabbimize bırakın.
yüce rabbim hepimizin hayallerine ışık tutsun :)
ben tam olarak bu disiplinin pek sağlanamadığı bir aileden geliyorum. annemle babam aktif iş hayatı olan insanlardı ve genellikle babannemlerde dururdum. büyüdükten sonra eve yalnız başıma gelmeye ve evde tek kalmaya başladım.
ben başına çok buyruk ve asi bir çocuktum. okulu sevmezdim çünkü aldığım standart eğitim, benim ilgi alanlarımın dışındaydı. doktorun ben çocukken aileme söylediği ileri zeka olma durumumla ilgili çelişkinin hep buradan çıktığını ve bu yüzden eğitim hayatımın böyle seyir aldığını düşünüyorum. bana yetmeyen, kapasitemi eğitemeyen bir eğitim sistemi vardı.
zeki bir çocuktum hala zeki bir kadınım dolayısıyla beni geliştirmeyeceğini bildiğim hiç bir şey için efor harcamıyordum hala harcamam. sözel derslerim her zaman çok iyiydi, sayısal hiç bir derse bilinçli çalışmazdım çünkü duygusal zekamın ve sanatsal yanımın gelişmiş olduğunu biliyordum. ( bu farkındalığı bana sağlayan yine bendim bu arada.bu yüzden bir üst paragrafta bireysel farkındalık önemli dedim)
9 yaşında şiirler yazmaya başladım ve eğitim hayatım boyunca tüm edebiyat ve dil anlatım hocalarımın dikkatini çekti yazdıklarım. okulda ve arkadaş çevremde hep “ yazar” olarak bilinirdim. liseyi bitirdim ve yds sınavı ile amerikan kültürü ve edebiyatı bölümüne yerleştim. üniversiteyi onurla bitirdim, yüksek lisansımı yüksek onurla bitireceğim gibi duruyor. dolayısıyla başından beri hangi alanda başarılı olduğumu biliyorsam, o alanda çalıştım ve ilerledim. hala metinler yazıyorum, sanat üstüne çalışıyorum ve akademik kariyer sürecindeyim. hedef üniversiteden beri profesörlük. bakalım ilerliyoruz kısmetse :)
bu özetten sonra almanız gereken mesajlar var;
1) ne olmak istiyorsunuz?
bunu net bilmeniz gerekiyor.geleceğinizde ne olmak isteyeceğinize emin olmanız gerekiyor ki ona göre bir çalışma ve plan sistemi oluşturun. dünyanın her yerinde, her bölüme kabul sınavlar ve diğer başvurularla oluyor. dolayısıyla istediğiniz bölümü bilmeniz, kendinizi bunu kazanmaya hazır hale getirmeniz önemli.
2) olmak istediğiniz şeye tutkunuz ne kadar?
bir işte başarılı olmanızı sağlayan şey; ona duyduğunuz tutkudur. bir şeyi ne kadar isterseniz, o kadar çalışırsınız. bu yüzden bir şeyi çok olmak istemeniz gerekiyor ki , o istek sizi sürekli ders çalışmaya iten bir içsel mekanizma haline gelsin.
bir şeye tam tutkunuz yoksa( ki olabilir eğitim sistemi sizi bunu anlamanızdan mahrum kılıyor) tutkunuzu bulmaya çalışın. kendinizi iyi tanıyın. neyi- ne kadar olmak istediğiniz çok önemlidir.
3) duygu kontrolü
özellikle üniversiteye giriş sınavı dönemi çok risklidir. her ergen aşk acısı yaşar ve traumatik olarak salar. salmamanız gerekir, aksine daha fazla hırsla çalışıp, harika bir gelecek inşa etmeniz gerektiğini kendinize söylemeniz lazım. o dönemde duygularınız her şeyden daha önemli gelir ama hata bu yanılgının gerçek olduğuna inanmanızdadır. o an önemli olan tek şey kabul alacağınız bölümdür. başarılı olduğunuzda duydugunuz haz, kaybettiğinize üzüldüğünüz insanın verdiği çöküşten fazla oluyor. duygularınızın başarılarınızın önüne geçmesine izin verirseniz; ilerleyemezsiniz. bu konuda mesela ben kişisel olarak iyi olduğumu düşünürüm. sevgilimden ayrılsam dahi, oturur çalışmam gerekiyorsa çalışırım. bu hayat benim, başkası için anımı ve doğan şansları kurban edemem.
olmak istediğiniz şeyi iyi bilin ve bunun için tüm benliğinizi kanınızı dahi koyun ortaya( betimleme= çok çalışın anlamında)
gerisi sadece tevekkül. çok çalışın + elinizden geleni yapın ve gerisini rabbimize bırakın.
yüce rabbim hepimizin hayallerine ışık tutsun :)
devamını gör...
27.
bu disiplini kurmak çok zordur çünkü kendimizi zorluyoruz,bu çalışma koçlarının,çekilen videolarının kalıbına sığmamız gerekiyormuş gibi gerekiyor. kendimize sınır koymamız, dersleri seçmekte bir etkenimizin olmaması. disiplin sağlamak zordur fakat azdan çok gibi bir kurala uyarak zorluğunu düşürebiliriz,yazdıklarım tamamen kendi tecrübelerimden kaynaklı. ben ders çalışırken ne pomodoro ne de başka şekile bağlı kalmam,gidebildiğim yere kadar giderim fakat beynimin yorulduğunu hissettiğimde bırakırım. kendimizi oyundan ya da sosyal medyadan elbette kısıtlamamız gerekir fakat bağımlılıktan çok zor kurtuluruz,ister dersten önce ister mola da 5-10 dakikayı geçmeyecek şekilde göz atılabilir. bu insandan insana iradeden iradeye değişir.
devamını gör...
28.
önce bir güzel sevişip rahatlayacaksın. bambuk gibi olduktan sonra bak nasıl çalışıyorsun. sevişecek imkanı olmayan veya ekiz yatak sahibi olmayan arkadaşlar da o imkanları elde etmeyi hedeflerse daha iradeli çalışır. biz de bir günde plak şirketi sahibi olmadık. bu yollardan geçtik. abinize güvenin.
devamını gör...
29.
zor gösterilir.
devamını gör...
30.
hayallerinizi düşünün.
devamını gör...
31.
bu mal yaptıysa ben de yaparım diyerek ...
devamını gör...
32.
garibanın çalışmaktan başka şansı yoktur.bunun bilinci yeter.
abkz #1804940
abkz #1804940
devamını gör...
33.
motivasyon gerekiyor. seni kaldırıp o masaya oturtacak belki sekiz dokuz saat çalışmanı sağlayacak güçlü bir motivasyon.
ben o kadar saat çalışmam, çalışan çok ama. helal olsun diyorum onlara da. merdiven gibi düşünülebilir, yavaş yavaş çıkacaksın. günde bir saatse bir saat iki saatse iki saat, sadece her gün o masaya oturacaksın kaç saat çalıştığının bir önemi yok. zamanla saatin süresi artıyor kendiliğinden. kolaydan zora doğru az ama istikrarlı bir şekilde ilerleyeceksin. her şeyden evvel hedef berlilenmeli belki ona odaklanarak ilerlemek daha kolay olur.
bu anlattıklarım deneyimlerim değil gözlemlerim. ben çalışmayan bir çalışkan öğrenciydim. sınav senesinde dayak yedim bu sınavlara son gün çalışma huyum yüzünden. siz siz olun devamlı tekrar yapın. tekrar yapınca çalışmak zorunda kalmazsınız zaten. neyse kendine pek hayrı olmayan birinden tavsiyeleri ne yaparsanız yapın işte.
ben o kadar saat çalışmam, çalışan çok ama. helal olsun diyorum onlara da. merdiven gibi düşünülebilir, yavaş yavaş çıkacaksın. günde bir saatse bir saat iki saatse iki saat, sadece her gün o masaya oturacaksın kaç saat çalıştığının bir önemi yok. zamanla saatin süresi artıyor kendiliğinden. kolaydan zora doğru az ama istikrarlı bir şekilde ilerleyeceksin. her şeyden evvel hedef berlilenmeli belki ona odaklanarak ilerlemek daha kolay olur.
bu anlattıklarım deneyimlerim değil gözlemlerim. ben çalışmayan bir çalışkan öğrenciydim. sınav senesinde dayak yedim bu sınavlara son gün çalışma huyum yüzünden. siz siz olun devamlı tekrar yapın. tekrar yapınca çalışmak zorunda kalmazsınız zaten. neyse kendine pek hayrı olmayan birinden tavsiyeleri ne yaparsanız yapın işte.
devamını gör...
34.
aha, tüm bu erdemleri ders çalışmamak için gösteriyordum talebelik dönemimde. direk içimden geliyordu bu güç herhangi bir destek görmeme gerek kalmıyordu. mecburda olsam o güç bana o dersi çalıştırmıyordu. yemin ediyorum üçte üç…*
devamını gör...
35.
bilinse dahi çoğu kez gösterilemediği için sorunsal oluşturur zaten.
devamını gör...
36.
açıkcası bu dışarıdan çocuga verilebilecek bir şey değildir. kişinin kendi içinden gelmesi gerekir. istikrarlı, programlı, düzenli olmak karakteristik özelliktir. bu çocuga kazandırılmaz. istediğiniz kadar kuralcı ebeveyn olun, çocugunuzun içinde yoksa; uyguladığınız büyütme sistemi pek bir şey kazandırmaz.
dünyanın en dominant halasına sahibim. kuzenimin eğitim hayatını takıntı haline getiren ve en iyi okullara girmesi için psikolojik baskı uygulayan bir kadındı. kuzenim en iyi okullara girse de, en sonunda üniversiteyi 7 yılda zor bitirdi çünkü yıllarca gördüğü baskıdan dolayı, üniversitesini de yine aynı türde sistematik ve sorunsuz şekilde( baskı ile) bitirmek istemedi ve dünyada görebileceğiniz en iyi şekilde saldı. halama karşı gösterdiği bir tepkiydi bu. halam hiç bir şeyi düzeltemiyor mesela tavrında çünkü " içinden gelmiyor/ içinde yok."
tam tersi örneğe geçecek olursak; ben..
alfa olan 2 ayrı ebeveynin kızıyım. kuralcılar ama eğitim konusunda psikopatlık seviyesinde baskıcı değillerdir. onların aksine ben, eğitim hayatımda müthiş bir sadizm'e sahibim. inanılmaz katıyımdır. aşırı, kuralcı, katı, derslerini tüm sosyal hayatının önüne koyan dümdüz bir deliyim. benim katılığım yer yer onları rahatsız eder mesela. yani kısaca bu karakter meselesi. tabii biraz aile eğitimiyle törpülenebilir ama aile %30 verebilir, %70 karakter meselesidir.
dünyanın en dominant halasına sahibim. kuzenimin eğitim hayatını takıntı haline getiren ve en iyi okullara girmesi için psikolojik baskı uygulayan bir kadındı. kuzenim en iyi okullara girse de, en sonunda üniversiteyi 7 yılda zor bitirdi çünkü yıllarca gördüğü baskıdan dolayı, üniversitesini de yine aynı türde sistematik ve sorunsuz şekilde( baskı ile) bitirmek istemedi ve dünyada görebileceğiniz en iyi şekilde saldı. halama karşı gösterdiği bir tepkiydi bu. halam hiç bir şeyi düzeltemiyor mesela tavrında çünkü " içinden gelmiyor/ içinde yok."
tam tersi örneğe geçecek olursak; ben..
alfa olan 2 ayrı ebeveynin kızıyım. kuralcılar ama eğitim konusunda psikopatlık seviyesinde baskıcı değillerdir. onların aksine ben, eğitim hayatımda müthiş bir sadizm'e sahibim. inanılmaz katıyımdır. aşırı, kuralcı, katı, derslerini tüm sosyal hayatının önüne koyan dümdüz bir deliyim. benim katılığım yer yer onları rahatsız eder mesela. yani kısaca bu karakter meselesi. tabii biraz aile eğitimiyle törpülenebilir ama aile %30 verebilir, %70 karakter meselesidir.
devamını gör...