ertelemek

o: sorunlarımla baş ediyorsun?
ben:erteleyerek.

ingilizcesi prokrastineyşındır. pastırmalı çörekte bolca bulunur.

bir zamanlar hayat felsefem haline getirdiğim ve çok pişmanlık yaşadığım şey. (sanki şimdi çok farklısın.)

pandeminin başında yapmam gerekenleri hala yapmadım diyebilirim

(bkz: oblomovluk)

bütün hayatınız boşa gider ve farkına bile varmazsınız.

insana otobüste ev ödevi yaptırır.

sıkış tepiş oturduğun yerde içine taş doldurmuş şüphesi uyandıracak kadar ağır çantanı zar zor kucağına alırsın. lanet olsun bu hayata diyip gereken malzemeleri çıkarırsın ve başlarsın hunharca yetiştirme çabasına.

otobüs sallanır, yazdığın harfin munzurluğu tutup, raydan çıkıp dört satır aşağılara kayar. eyvah! bir de ödevi evde değil de otobüste yaptın, gerekli özveriyi göstermedin! diye azar işiteceğini bilirsin. yine de son bi gayret devam edersin çabalamaya.
yandakinin kolu çarpar, kalem yere düşer, eğilirsin almak için, kalkarken kafanı koltuğun bir kısmına çarparsın. hocanın, okulun, böyle hayatın annesine son bir selam gönderip toplarsın eşyalarını ve kalemi alırken savrulmuş saçlarını.

en azından okula erken varayım da hoca gelmeden 10-15 dk’lık süreçte yetiştireyim dersin. düşüncelerini toplayamazsın ve yarım yamalak bir ödev vermektense gururunla evde unuttum der, gözlerini devirir oturursun yerine.
ne çektiğini kim bilecek, boşver!

yaşadığın strese değer mi? şimdiye dek benim yaşadıklarıma değmedi.

bir çeşit hastalıktır. çok düşük maaşlı işte çalışmaya kadar ve daha nice sorunla karşılaştırabilir. erteleyen kişinin sorunu kısa vadede etkileyecek gibi görmesi başlıca etkenlerden biridir. sorumluluğu yerine getirdikten sonraki his düşünülerek motivasyon sağlanabilir.

kırılması gereken döngülere sebep olan kötü alışkanlık.

erteleye erteleye yapacağın şeyi unutmak

başlamaya adım atmaya korkar olduğumuz her şeyi itiklediğimiz ayak altı kurum.

hastalıktır, tedavisi de çok basit

kıçınızı kaldırıp harekete geçmek

kahrolası döngü. ne zaman bir şeyi ertelemiş olsam , geri dönüp kendime "saçmalama çabuk o işi hemen yap "diyip tokatlamak istiyorum.

çok kötü bir alışkanlık benim için genellikle dil ve hobi edinmek için yaptığım bir durum.

erteleyerek yaşanmaz. sonraya bıraka bıraka ortada yapacak şey kalmaz. baktın her şey gitmiş bitmiş. pes doğrusu.

bir homer simpson felsefesidir.

"yarın yapabileceğin bir işi asla bugün yapmamalısın."

hayatı erteleyip duruyoruz. bir aradayken de hayatı yaşıyoruz. söylesene biz ne yapıyoruz.
b*k gibi hayat affedersin depresyona girdim zaten ben.

hastalığımız vardır doktora gitmeyi erteleriz, biri vardır ona olan sevgimizi göstermeyi erteleriz, eğlenmeyi erteleriz, dinlenmeyi erteleriz kısacası yaşamayı erteleriz. ama iş işten geçtikten sonra diye bir söz var işte o zaman geriye dönüp de ben bunları bir yapayım bir yaşayayım diyemiyorsunuz işte

sonunda kendimi sıkıştıracağımı, gereceğimi bile bile yaptığım eylem.
belki de son dakika can havliyle işleri daha hızlı hallettiğimi düşünüyorum. gerçekten de öyle aslında ama o gerginliği yaşamama gerek var mı bilmiyorum.

hemen şu anda yapar halde bulunduğum eylemdir.

hayatımın hastalığı. evet ben bir erteleme bağımlısıyım. bir dönem durum o kadar berbat bir hal aldı ki; tuvalet ihtiyacımı bile erteler oldum. mutfakta kaynadığını duyduğum ketıldan su alıp kahve yapmayı bile erteler oldum. insanın hayatının içine sıçan durum. hala yenebilmiş değilim fakat en azından artık erteleme hastalığımla mücadele ediyorum.

bu durumun en berbat tarafı, ertelediğiniz her şey kafanızda yer tutmaya devam ediyor ve kaygıyı, stresi sürekli arttırıyor. yapıver de kurtul değil mi ama? ama olmuyor, insan resmen paralize oluyor bir şeyleri yapması gerektiğinde. kurtulma yolunda yapılacak en etkin yöntem ise yapılacaklar listesi yapmak. listeye aktardığınızda kafanızda eskisi kadar yer kaplamadığı ve sürekli yapılacakları düşünmediğiniz için zihniniz rahatlıyor. bir de üstüne listedekileri tek tek yapınca gelen rahatlama oldu mu değmeyin kefinize…

ertlemeyin olm, yapın olm, çalışın olm! minvalinde konuşmuyorum ama ertelemenin sonu yok, hayat kaçıyor ve öyle romantik anlamda falan değil cidden kaçıyor.