zamansız olduğunu düşündüğünüz bir şey için yaptığınız eylem. fakat yalvarırım yapmayın bazı şeylerin maalesef bir geri dönüşü son bakışı, iç çekişi olmuyor. erteleyenler sevdiklerini gömmeyenlerdir.
devamını gör...
ertelemek benim ruhuma, bedenime, benliğimin her zerresine işlemiş durumda. hayatta karşılaştığım her durum için zaten ölücez aman yapsam nolur yapmasam nolur mu diyorum hiç bilmiyorum. aslında zaten ölücezi bencilliğimizin kılıfı haline getiriyoruz. büyük ihtimalle zaten ölücezi zihninizin bir köşesinde tuttuğunuz zaman zevk veren, rahatlatan şeyleri yapmanız gereken önemli ve hayati meselelere tercih ediyorsunuz ve tercih etmediğiniz de bu şekilde ertelenmiş oluyor.
belki de zevk veren, rahatlatıcı şeylere yani kolaya kaçmaya dur dersek erteleme huyundan vazgeçebiliriz.

*burada kişiler aşırı karışmış ama şimdi düzenleyemem.
devamını gör...
alışkanlığa dönüşen berbat bir durum.
devamını gör...
zamanında yapılmadığında sorunların dağ gibi büyüyeceği durumdur.
devamını gör...
her sabah alarmı ertelerim.
devamını gör...
alışkanlıktır. eğer bu alışkanlık ileri seviyeye gelirse her şeyi erteleyip hiç bir şey yapamaz hale gelmeniz kaçınılmazdır. erteleme hastalığı olan erkeklerin askere gitmesini öneririm.
devamını gör...
kitabını yazar, seminerini bile veririm .
devamını gör...
pavlovski uzun bir uykudan öğlen 12'ye doğru uyandı,esnedi,gerindi ve sonunda yavaşta olsa

gözlerini açtı.sıcak bir gündü, odasına hafif bir gün ışığı vuruyordu, derin bir sessizlik vardı odasında. bir süre tavana bakıp boşluğa daldı,tavandaki kabartılar zihnini cezbetmişti,zihni boşlukta şekiller oluşturuyordu.


sırtının terlediğini hissetti fakat yataktan doğrulmak istemiyordu. ağır bir şekilde "hof'ladı" ve adeta hareket etmek istemeyen vücudunu yavaşça yataktan doğrulttu,gözlerini kırptı ve karşısında duran bilgisayara baktı,gözü bilgisayarın arkasında duran duvara asılı posterlere ilişti biraz bakındıktan sonra kafasını çok yavaş ve bıkkın halde sola doğru çevirdi kitaplıktaki kitaplara baktı,ardından kitaplığın yanında ki üzeri kitaplarla dolu olan dağınık masayı gördü,sıkıntı bastı içini, tekrar tam karşıya baktı sırtındaki ter hissi daha rahatsız edici bir şekilde nüks etti,yarım açık gözlerini hafifçe ovaladı t-shirt'ünü çıkardı ve hızlı bir şekilde yere attı.




üstü artık çıplaktı ve vücudu adeta bıkkınlığını içinden dışına vuruyordu. kamburu çıkmış, omuzları düşmüş,zayıf kolları adeta bir hastayı andırıyordu,göz altları çökmüş,elmacık kemikleri derisini yaracak gibi dışarı çıkmıştı, yanakları aşağı doğru sarkmış,benzi solmuştu. ama o bunları çok umursamıyordu karşısındaki posterlere dalmıştı yine,salt bir ifadesizlikle karşısındaki postere bakıyordu suratında en ufak bir duygu kırıntısı bile yoktu.



dağınık,ince ve çelimsiz saçları alnına düşüyordu,alnı kaşınmaya başlamıştı ama donuk bakışları ve ruh hali adeta hareket etmemesi için kendini zincirle tutmuş gibiydi. artık mekandan kopmuştu fiziksel hislerinin bir önemi yoktu sanki. terli sırtı,yağlı alnı ve iğne ucu gibi batan saçları cildini muazzam bir şekilde kaşındırıyordu lakin içinde sanki ona engel olan bir şeyler vardı.

derisi kızarmıştı fakat çıldırtan bir hissizliğe bürünmüştü,odadaki sessizliğin içinde kaybolmuş duvardaki boşluğun içinde süzülüyordu adeta.



sonra birden aşağıya doğru kontrolsüz saldığı kolları yavaşça hareket etmeye başladı, iki elini saçlarına götürdü ve dağınık saçlarını parmaklarının arasına alıp hınçlı bir şekilde geriye doğru yatırdı,ardından elini saçlarından çekti, dirseğini dizlerine dayayıp kafasını avuçlarının içine aldı geriye yatan saçları ise yavaş yavaş dikleşiyor eski haline dönüp alnına tekrar düşmek için sabırsızlanıyordu. pavlovski ise tekrar dalmış ancak bu sefer saçlarının yine alnına düşeceğinin farkındalığı onu kaygılandırmış ve rahatsız etmişti.


birden odadaki boğucu sessizliği dışarıdan geçen bir araba bozdu.

arabadan çıkan kirli gürültü biraz olsun boş bakışlarının kırılmasına sebebiyet vermişti,hatta uzun bir aradan sonra yarı açık baygın gözlerini kırpmasına bile vesile olmuştu, gözlerinin varlığını hissetmeye başlamıştı. göz kapaklarını sıkıca kapatıp aynı anda kaşlarını kaldırıyordu gözlerinin etrafındaki bu esneme hareketi o bölgeyi biraz olsun rahatlatıyordu.

ama bu esnemeler kafasının içindeki uğultuların susmasına en ufak bir yardımda bulunmuyordu.


her geçen dakika kafası daha çok öne düşüyordu. sonra sağ elini yavaşça kafasına götürdü,kafasını baş parmağı ile orta parmağının arasına alıp şakaklarını sert bir şekilde bastırarak ovmaya başladı.

bu biraz olsun kafasının içindeki uğultunun hafiflemesine yardımcı oluyordu şakaklarını ovarken gözleri bakımsız ayaklarına ilişti kırık tırnaklarına baktı,ardından parkedeki çizgilere odaklanıp içini dahada sıkıntı ile doldurdu, ellerini şakaklarından çekip derin bir nefes aldı.

yavaşça ayağa kalktı göğüsünü dışarı çıkardı sırtını sıktı ve ellerini yumruk yapıp kaldırabildiği kadar yukarıya kaldırdı ayak parmak uçlarına çıkıp iyice gerindi,boynunu kütürdetti, biraz canlanır gibi oldu fakat sonra kamburunu çıkartıp omuzlarını tekrar öne düşürdü.


sol taraftaki camdan içeriye giren ışığı fark etti,hemen hızlı adımlarla gidip perdeyi tamamen kapattı, artık içeriye giren ufak ışık hüzmeleri de yok olmuştu.

masada dağınık duran kitapları gördü yine, hepsinin aralarında ayraçlar vardı hepsi yarım okunmuştu belki birkaç tanesi tamamen bitmişti.

dişlerini sıktı,gözlerini sonuna kadar açtı,bacaklarında şiddetli bir kasıntı oluştu bu görüntüye tahammül edemiyordu işte şimdi tamamen uyanmıştı artık,içindeki öfke tüm vücudunu kaplamıştı kendini affedemiyordu bu yarım işlerini görünce,tüm karakterini acımasızca eziyordu kendisi hakkında en ufak olumlu bir düşünce geçmiyordu zihninden.


kafasını aniden çok sert bir şekilde yanında ki duvara vurmak istiyordu veya tam karşısındaki pencereden atlamak ama o bunları düşünürken aynı anda zincir vuramadığı zihni onun karakterini ezmeye devam ediyor bir yandan atlayacak kadar cesur olmadığını, olsa bile hala hayata karşı umudunu içinde bir yerlerde küstahça sakladığını ve bitiremediğini söylüyordu. içindeki o ses konuştukça pavlovski daha da kamburlaşıyor karşısındaki pencereden atlamadığı için adeta kendini suçlu hissediyordu.

"öfkelenirken bile yaşamını sonlandırmak ile kendini teselli ediyorsun korkak herif " diye fısıldar gibi söylendi kendi kendine.



artık tüm duyguları birbirine girmişti öfke,suçluluk,stres ve üzüntü gördüğü acı gerçeklikten kaçamıyordu. bacaklarındaki ağrı o kadar şiddetlenmişti ki artık bacakları uyuşmuştu, kafasının içi karıncalanmaya başlamış kan vücudunun her yerine hızla saldırmıştı.

teni kor bir alev gibi yanıyordu parmakları seri bir şekilde rastgele hareketler yapmaya başlamıştı, parmaklarını kontrol edemez hale gelmişti.

tamamen masaya odaklanmış tüm benliği ile kin kusuyordu kendine,dudaklarını hafifçe oynatıp kısık bir sesle "yine mi?" "yine mi?" diye sayıklar gibi söyleniyordu.tüm huzuru kaçmıştı,zaten genel olarak pek de huzurlu olduğu söylenemezdi.



birkaç dakika daha kendine kızdıktan sonra masadaki saati eline aldı ve saat 07.00'da çalan saatini kendi elleriyle rehavet ve bahaneler üreterek kapattığını hatırladı. kan beynine tekrar çıktı tekrar kendi karakterini kendi içinde acımasızca ezmeye başladı ama bu sefer adeta yanında biri varmış ve ona bir şeyler kanıtlamak istermişcesine gülümsedi,hafifçe salladı kafasını "zaten ne bekliyordun ki kendinden" dedi kısık bir sesle,daha sonra saati şiddetli bir şekilde masaya vurup
seri adımlarla odasından çıktı.
devamını gör...
bir işi en iyi zamanda, ilham geldiği zaman, o iş için en uygun ruh halinde olunduğu zaman yapılacak eylemdir.
devamını gör...
erteleye erteleye sona geldiğimizi fark ettiğimiz eylemsizliktir. çıkmaz sokaklarda ertelenmiş düşlerin anlamı kalmamaktadır. o hâlde durma yap dilediğini elinden geldiğince.
devamını gör...
hayat bazı şeyleri erteleyebileceğimiz kadar uzun değildir. kaybettirir.
devamını gör...
zamanla kumar oynamaktır. bir şeyin, durumun sürekli geri planda kalmasını sağlamaktır. onu öncelik olmaktan alıkoymaktır. ötelenen şeyin yapılıp yapılamayacağını belirleyen ise zamandır. bu da demektir ki en büyük kumarbaz zamandır.
devamını gör...
yüzleşmekten korkmaktır. gelişen olaylar sonucu, ne tepki alacağınızı bilmemektir. elbetteki hatalar karşılıklıdır. ama bu hata oranında büyük pay sizde ise uzaklaşma ihtiyacı duyarsınız. aslında içinizde kötü niyet var etmeseniz de bir şekilde bozulan ruh haliniz sizi kabahatli kılar.
devamını gör...
(bkz: procrastination)(bkz: erteleme hastalığı)
devamını gör...
her şeye sonra yaparım yiaa deme alışkanlığı. ertelenen her şey son gün sürüne sürüne yapılır, kötü bir huydur.
devamını gör...
yaşam biçimimiz.
(bkz: çok da tın)
devamını gör...
uzmanlara göre ertelemediğiniz her şey kişide özgüvene neden oluyormuş. kendini pazarlamayı arttıran bir şey aynı zamanda.
erteleyenlerde ise durum tam tersi o halde.
devamını gör...
bir kez yapılınca alışkanlık haline gelen ve hayatı kötü etkileyen davranış .
devamını gör...
en nefret ettiğim şeydir. maalesef bende mevcut olan bir şey ertelemek... yapacağım şeyleri sürekli son zamana bırakmak. öyle sosyal medyada erteleyenleri son anda sıyrılanları övmelerine bakmayın. ertelemek, fırsatı olduğu halde işini sona bırakmak tamamen ahmaklıktır. kişinin kendisine yapacağı zulümdür. yapabileceği çoğu şeyden kendini mahrum bırakmaktır ertelemek. şu zamana kadar son ana kadar ertelememe rağmen bir şekilde çoğu işi halledebildim. elime ne mi geçti? koskoca bir hiç ve yazık olan bir zaman. bu huyumu değiştirmezsem helak olacağım. allah beni ıslah etsin.
devamını gör...
insani bir edimdir.
kendimizi hor görmeden iyileştirilebilecek bir psikolojik yorgunluktur aslında.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ertelemek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim