21.
22.
enteresan bir tanesine sahip olduğumu yazmıştım yukarılarda. gerçekten acaip bir eleman.
gelmiş süper güçler muhabbeti yapıyor. önce bana sordu "hangi süper gücü istersin?" diye, klasik olarak bu muhabbetlerde verdiğim "uçmak" cevabını verdim. sonrasındaki muhabbet aşağıdaki gibi gelişti.
-ben hangisini isterim biliyor musun kanka?
+yok, ne istersin?
-meteor indirme gücü!
+..... ne?
- bayağı istediğim zaman istediğim büyüklükte meteor düşürme gücü isterdim.
+oğlum mal mısın meteor indirme gücünü ne yapacaksın?
-istediğim zaman meteor düşürüp istediğimi yok edebilirim.
+lan tamam da bu senin gerçek hayatta ne işine yarayacak ki oğlum? insanlığı mı yok edeceksin?
-olsun kanka yaramasa da çocukluğumdan beri istediğim bir güçtür.
vay arkadaş.
gelmiş süper güçler muhabbeti yapıyor. önce bana sordu "hangi süper gücü istersin?" diye, klasik olarak bu muhabbetlerde verdiğim "uçmak" cevabını verdim. sonrasındaki muhabbet aşağıdaki gibi gelişti.
-ben hangisini isterim biliyor musun kanka?
+yok, ne istersin?
-meteor indirme gücü!
+..... ne?
- bayağı istediğim zaman istediğim büyüklükte meteor düşürme gücü isterdim.
+oğlum mal mısın meteor indirme gücünü ne yapacaksın?
-istediğim zaman meteor düşürüp istediğimi yok edebilirim.
+lan tamam da bu senin gerçek hayatta ne işine yarayacak ki oğlum? insanlığı mı yok edeceksin?
-olsun kanka yaramasa da çocukluğumdan beri istediğim bir güçtür.
vay arkadaş.
devamını gör...
23.
bir sürü ev arkadaşım oldu benim. bunların üç tanesi en yakın arkadaşlarımdı farklı dönemlerde. bunun dışında ekstra bir tane daha oldu ama çok sarmamıştı. adamı çok yıpratmıştım, hakkı var. kaçtı. çok sessiz bir çocuktu benim de kanım kaynıyordu o yıllar. neyse buraya geldiğimde üçlü bir gruba dördüncü olarak girdim. hepsi birbirini burada tanımış, ben eklendim.
ev arkadaşından yana hep şansım yüksek oldu derim çünkü dediğim gibi zaten arkadaştım birlikte yaşadığım kişilerle ama son seferde gerçekten piyangoyu vurdum sanırım. ilk geldiğimde tanımadığım bir ülkedeyim. ne yapılır, nasıl yapılır bilmiyorum. 20 yaşında bir kız var ev arkadaşım, resmen turist rehberi gibi her şeyi tek tek öğretmişti bana. tembel de biriyim biri şunu yap demeden yapmam yani. fark etmiş olsa gerek bu doğamı, her şeyi yapmıştı benim için. sonra ev arkadaşlığından çıktı, ülkesine dönmesi gerektiği için bir süreliğine ama biz hiç kopmadık. noeli ailesiyle geçirdim. kuzenleri her geldiğinde şehre mutlaka bana uğruyorlar. aileden biri gibi oldum artık.
onun gidince yerine diğer ev arkadaşımın sevgilisini aldık. bu ikisinin arasını ben yapmıştım. yuvalarını da yapmış oldum artık, birlikte yaşıyorlar. zaten çocuk bana karşı hep çok iyiydi. ne zaman başım sıkışsa bir dakika tereddüt etmem aramakta. gecenin bi vakti sarhoşken eve dönecek yolu bulamadığımda bile aradım, geldi aldı. ben olduğum yeri tarif edemedim ama çocuk beni buldu ya. öyle bir kraldır kendisi. sevgilisi bize yerleştiğinden beri hayatı değişti. şirket kurdular, gittikçe büyüdü ve ev satın alabilecek kadar para kazanmaya başladılar ancak çok seviyorlar burada, bizimle olmayı. geçen sordum niye almıyorsunuz ev diye. janette'in kardeşi gelecek ocak'ta, mecburen başka bir eve geçeceğiz, o zamana kadar seninle ve cedric'le zaman geçirmek istiyoruz dedi. o kadar candan insanlar.
ben özel alanıma fazlasıyla düşkün biriyimdir. öyle insanların zırt pırt kapıma gelmesini, uyandığımda etrafta dolanmasını sevmem ama bu evdeki insanlar o kadar tatlı kişiler ki benim gibi nemrut biri bile sabahları mutfakta bir şeyler hazırlarken şakalaşmalarını duymaktan keyif alır hale geldi. konuyu biraz uzatacağım özür dilerim ama anlatmam lazım bunu çünkü bana hatırlattıkları bir şey bu.
ben lisans okumaya gittiğimde ailemle aram çok kötüydü. biz yıllarca konuşmadık. sebepleri çok önemli değil ama o yıllar boyu ben kalbim çok kırık olsa da çok özledim bir ailem olmasını. çocukken en sevdiğim şey hafta sonu herkes evdeyken mutfaktan gelen porselen tabak, çanak sesleri ve anne-babamın neşe içinde kahvaltıyı hazırlama seslerine uyanmaktı. sonra oturur uzun uzun kahvaltı ederdik. çocukluğuma dair mutlu günler hep kahvaltı masasında başladı benim.
lisanstayken görüşmüyorduk artık. bazı günler yalnız yaşadığım dönem onların seslerini duyardım uykumda. bilincim açılırdı ve bilirdim ki gözlerimi açtığımda yalnız uyanacağım. o yüzden biraz daha devam etmeye çalışırdım o sesleri duymaya. sanki uyanacakmışım da ailem yanımda olacakmış gibi. böyle derken yıllar geçti.
işte thomas ve janette bana bunu hatırlatıyor. o seslerini duyduğumda yine iyi hissediyorum kendimi. evimdeymişim gibi geliyor. sanki bir anlığına bir yere aitmişim gibi. bu yüzden hiç istemiyorum bu evden gitmelerini. fakat hayat işte.
sanıyorum ki bu durum karşılıklı. resmen yetişkin bir çocukmuşum gibi davranıyorlar bana. hasta olduğumda ilaçlar bulunuyor, yoksa en yakın eczaneye gidilen kısa yol planlanıyor. güzel bir tatlı yapıldıysa ilk tabak mutlaka bana sunuluyor. ya 30 olacağım, öz babam bana hayatta 3 kere belki sarılmıştır, bu insanlar her gün sarılıyor bana.
velhasıl iyi ki varlar ya. buraya gelirken kendimi kapatmayacağım, her ihtimale kapıları açacağım demiştim. bin türlü insan tanıdım. hepsi kitap karakteri gibiydi. unutmak mümkün değil hiçbirini. misal gabriel'den bahsedeceğim yakında. o adam da tam bir vaka. insan kendini ihtimallere açtığı zaman başına her şey gelebilir ama benim zamanımda deniz hep sakin, hep ılıman, hep vicdanlıydı bana karşı. dilerim size de öyle olur.
ev arkadaşından yana hep şansım yüksek oldu derim çünkü dediğim gibi zaten arkadaştım birlikte yaşadığım kişilerle ama son seferde gerçekten piyangoyu vurdum sanırım. ilk geldiğimde tanımadığım bir ülkedeyim. ne yapılır, nasıl yapılır bilmiyorum. 20 yaşında bir kız var ev arkadaşım, resmen turist rehberi gibi her şeyi tek tek öğretmişti bana. tembel de biriyim biri şunu yap demeden yapmam yani. fark etmiş olsa gerek bu doğamı, her şeyi yapmıştı benim için. sonra ev arkadaşlığından çıktı, ülkesine dönmesi gerektiği için bir süreliğine ama biz hiç kopmadık. noeli ailesiyle geçirdim. kuzenleri her geldiğinde şehre mutlaka bana uğruyorlar. aileden biri gibi oldum artık.
onun gidince yerine diğer ev arkadaşımın sevgilisini aldık. bu ikisinin arasını ben yapmıştım. yuvalarını da yapmış oldum artık, birlikte yaşıyorlar. zaten çocuk bana karşı hep çok iyiydi. ne zaman başım sıkışsa bir dakika tereddüt etmem aramakta. gecenin bi vakti sarhoşken eve dönecek yolu bulamadığımda bile aradım, geldi aldı. ben olduğum yeri tarif edemedim ama çocuk beni buldu ya. öyle bir kraldır kendisi. sevgilisi bize yerleştiğinden beri hayatı değişti. şirket kurdular, gittikçe büyüdü ve ev satın alabilecek kadar para kazanmaya başladılar ancak çok seviyorlar burada, bizimle olmayı. geçen sordum niye almıyorsunuz ev diye. janette'in kardeşi gelecek ocak'ta, mecburen başka bir eve geçeceğiz, o zamana kadar seninle ve cedric'le zaman geçirmek istiyoruz dedi. o kadar candan insanlar.
ben özel alanıma fazlasıyla düşkün biriyimdir. öyle insanların zırt pırt kapıma gelmesini, uyandığımda etrafta dolanmasını sevmem ama bu evdeki insanlar o kadar tatlı kişiler ki benim gibi nemrut biri bile sabahları mutfakta bir şeyler hazırlarken şakalaşmalarını duymaktan keyif alır hale geldi. konuyu biraz uzatacağım özür dilerim ama anlatmam lazım bunu çünkü bana hatırlattıkları bir şey bu.
ben lisans okumaya gittiğimde ailemle aram çok kötüydü. biz yıllarca konuşmadık. sebepleri çok önemli değil ama o yıllar boyu ben kalbim çok kırık olsa da çok özledim bir ailem olmasını. çocukken en sevdiğim şey hafta sonu herkes evdeyken mutfaktan gelen porselen tabak, çanak sesleri ve anne-babamın neşe içinde kahvaltıyı hazırlama seslerine uyanmaktı. sonra oturur uzun uzun kahvaltı ederdik. çocukluğuma dair mutlu günler hep kahvaltı masasında başladı benim.
lisanstayken görüşmüyorduk artık. bazı günler yalnız yaşadığım dönem onların seslerini duyardım uykumda. bilincim açılırdı ve bilirdim ki gözlerimi açtığımda yalnız uyanacağım. o yüzden biraz daha devam etmeye çalışırdım o sesleri duymaya. sanki uyanacakmışım da ailem yanımda olacakmış gibi. böyle derken yıllar geçti.
işte thomas ve janette bana bunu hatırlatıyor. o seslerini duyduğumda yine iyi hissediyorum kendimi. evimdeymişim gibi geliyor. sanki bir anlığına bir yere aitmişim gibi. bu yüzden hiç istemiyorum bu evden gitmelerini. fakat hayat işte.
sanıyorum ki bu durum karşılıklı. resmen yetişkin bir çocukmuşum gibi davranıyorlar bana. hasta olduğumda ilaçlar bulunuyor, yoksa en yakın eczaneye gidilen kısa yol planlanıyor. güzel bir tatlı yapıldıysa ilk tabak mutlaka bana sunuluyor. ya 30 olacağım, öz babam bana hayatta 3 kere belki sarılmıştır, bu insanlar her gün sarılıyor bana.
velhasıl iyi ki varlar ya. buraya gelirken kendimi kapatmayacağım, her ihtimale kapıları açacağım demiştim. bin türlü insan tanıdım. hepsi kitap karakteri gibiydi. unutmak mümkün değil hiçbirini. misal gabriel'den bahsedeceğim yakında. o adam da tam bir vaka. insan kendini ihtimallere açtığı zaman başına her şey gelebilir ama benim zamanımda deniz hep sakin, hep ılıman, hep vicdanlıydı bana karşı. dilerim size de öyle olur.
devamını gör...
24.
enteresan bir tanesine sahip olduğumu önceden de başlık altında incelediğim insan tipi.
az önce yine kafası güzel odama geldi manyak, "kanka" dedi, "biliyor musun ben küçükken küçük ibo'yu ibrahim tatlıses'in oğlu zannediyordum. bayaa 12-13 yaşına kadar. serçeyi güvercin yavrusu sanmanın bir üst versiyonu gibi" dedi. gitti sonra.
a... delisi.
az önce yine kafası güzel odama geldi manyak, "kanka" dedi, "biliyor musun ben küçükken küçük ibo'yu ibrahim tatlıses'in oğlu zannediyordum. bayaa 12-13 yaşına kadar. serçeyi güvercin yavrusu sanmanın bir üst versiyonu gibi" dedi. gitti sonra.
a... delisi.
devamını gör...
25.
küçükken çok hayal ederdim ünide işte hepsi1 deki gibi evimiz olur ev arkadaşımla bağımız çok iyi olur falan diye. o kadar çok zararı dokundu ki bir tane faydasını size sayamam. birde dedim ki memleketlim işte ah canım kanım falan filan. memleketlim memleketlisini gurbette öptü arkadaşlar
devamını gör...
26.
t: ev ortağıdır.
ev işleri konusunda anlaşılamayan ama arkadaşlığından memnun olduğumuzu kırmadan etmeden nasıl evden çıkarabiliriz, tüm olası senaryoları mesaj kutumda bekliyorum içime dert oldu artık. haftasonu oturup yolları ayırmak istediğimi söylemek istiyorum. (ps: evin sözleşmesi kendi üstüme ve ilk etapta yaptığım hiç bir masrafı da kendisinden talep etmedim. aylık masraflar konusunda kafam rahat olsun istedim ancak şimdi evin işlerinden kendime vakit bulamıyorum. artık bu masrafımın artmasını vaktimin bana kalmasına yeğlerim)
-konuştum yolları ayıralım, yalnız yaşamak istiyorum diyebildim. bir sonraki gün beklemediğim şekilde, evime geldiğinden beri ilk kez kendi isteğiyle evi süpürdüğünü gördüm. yine yalap şap bir şeyler yaptı ama bu bile heyecanlandırdı.
ev işleri konusunda anlaşılamayan ama arkadaşlığından memnun olduğumuzu kırmadan etmeden nasıl evden çıkarabiliriz, tüm olası senaryoları mesaj kutumda bekliyorum içime dert oldu artık. haftasonu oturup yolları ayırmak istediğimi söylemek istiyorum. (ps: evin sözleşmesi kendi üstüme ve ilk etapta yaptığım hiç bir masrafı da kendisinden talep etmedim. aylık masraflar konusunda kafam rahat olsun istedim ancak şimdi evin işlerinden kendime vakit bulamıyorum. artık bu masrafımın artmasını vaktimin bana kalmasına yeğlerim)
-konuştum yolları ayıralım, yalnız yaşamak istiyorum diyebildim. bir sonraki gün beklemediğim şekilde, evime geldiğinden beri ilk kez kendi isteğiyle evi süpürdüğünü gördüm. yine yalap şap bir şeyler yaptı ama bu bile heyecanlandırdı.
devamını gör...
27.
birlikte yaşanılan, aynı evi paylaşılan, masraflara ortak olunan kişi.
üniversite dönemlerimde ev arkadaşım vardı. ev arkadaşım dedi isem, çocukluktan beri arkadaşım. beraber geldik izmir'e okumaya... ev işlerini ortak yapalım dedik, uyanık az iş alıp çıkmaya başlıyordu. sırayla yapalım dedik, kendisine sıra gelince hemen yalap şap yapıyor, bana gelince iş nedense (!) uzuyordu. sonuç evi pislik götürmeye başladı. bu durumda tabii ki ailelere danışarak evimize temizlikçi almaya başladık. yoksa çekilecek dert değil...
genelde ortak arkadaşlarımız, ortak bütçemiz, başkaları arasında anlaşılmasın diye geliştirdiğimiz ortak şifreli kelimelerimiz vardı. örnek, : naşidi görelim!!! hadi buradan yavaştan uzayalım demekti... o kim diye soranlara bi arkadaş diyorduk...
sonuçta çok eğlendik, çok güzel vakit geçirdik, zaman zaman sağlam kavga ettik ama hala görüşürüm ve özlüyorum kendisini...
üniversite dönemlerimde ev arkadaşım vardı. ev arkadaşım dedi isem, çocukluktan beri arkadaşım. beraber geldik izmir'e okumaya... ev işlerini ortak yapalım dedik, uyanık az iş alıp çıkmaya başlıyordu. sırayla yapalım dedik, kendisine sıra gelince hemen yalap şap yapıyor, bana gelince iş nedense (!) uzuyordu. sonuç evi pislik götürmeye başladı. bu durumda tabii ki ailelere danışarak evimize temizlikçi almaya başladık. yoksa çekilecek dert değil...
genelde ortak arkadaşlarımız, ortak bütçemiz, başkaları arasında anlaşılmasın diye geliştirdiğimiz ortak şifreli kelimelerimiz vardı. örnek, : naşidi görelim!!! hadi buradan yavaştan uzayalım demekti... o kim diye soranlara bi arkadaş diyorduk...
sonuçta çok eğlendik, çok güzel vakit geçirdik, zaman zaman sağlam kavga ettik ama hala görüşürüm ve özlüyorum kendisini...
devamını gör...
28.
ev arkadaşı dediğin karşı cinsten olmaz.
zira insan arkadaşını silkmez, silkmeyeceği hanfeni ile de aynı evde yaşamaz.
saçmalamayın lütfen.
zira insan arkadaşını silkmez, silkmeyeceği hanfeni ile de aynı evde yaşamaz.
saçmalamayın lütfen.
devamını gör...
29.
ankara'da aradığım ama bulamadığım kişiler
devamını gör...
30.
toplanın, yine upuzun bi' anıyla geldim. (bak herkes toplandı şu an)
şimdi biz bir evde 3 kişi kalıyorduk. ben, sevgilim ve bir erkek arkadaşımız. bu bir erkek arkadaşımızın adı arda olsun.
ben bi gün, önceden yurtta tanıştığım bir kız arkadaşımı arda ile tanıştırıyorum. (kız arkadaşımın adı da sude olsun)
sude ve arda birbirlerinden hoşlanıyorlar ve sonunda bir ilişkiye başlıyorlar.
sude bizim evde kalmaya başlıyor. her şey iyi hoş fakat bir süre sonra sude ve arda büyük kavgalar ediyorlar. çoğu önümüzde oluyor. eşyalar havada uçuşuyor, bağırışlar, gürültüler. sude zaten problemli biri ama bu başka entrynin konusu.
bir gün bir başka erkek arkadaşımız da bizde kalıyor. arkadaşımız, sude ve arda aynı odada kalıyorlar. sabahında da arda memleketine gidiyor, ben, sevgilim, sude ve arkadaşımız kahvaltı falan ediyoruz. bir süre sonra arda, sudeyi ''sen o sabah beni evde kalan arkadaşımızla aldattın'' diye suçluyor ve ayrılıyorlar.
ama biz yan odadayız, kaldıkları odanın da kapısı açık.
her neyse, sonrasında günler geçiyor arda memleketten dönüyor, sude bizim eve eşyalarını almaya geliyor. bunlar diyor ki biz konuşacağız. kapıyı kapatıyorlar. bağırışma sesleri falan geliyor ama dert etmiyoruz. birden sessizlik oluyor. ben kuşkulanıp kapıya yaklaşıyorum ve çok cılız bir sesle adımı duyuyorum. meğerse kız o gün 6 kez bana seslenmiş de ben sonuncusunu duymuşum. kapıyı açıyorum gördüğüm manzarayla çıldırıyorum. sude yerde, arda üstünde kızı boğazlıyor. kız mosmor biraz daha dursa kızı öldürecek. sonra araya girmeler cart curt. kızı ikna edemedik şikayet etmeye. sonrasında çocuk evden gitsin diye her allahın günü dua eder hale geldim. cidden problemli, paronayak biriydi. bu hikayenin özeti, üniversitede ay çok samimi çok tatlı deyip de eve çıktığınız adamlara dikkat edin. bir aylık terapi parasını hazırlayın.
şimdi biz bir evde 3 kişi kalıyorduk. ben, sevgilim ve bir erkek arkadaşımız. bu bir erkek arkadaşımızın adı arda olsun.
ben bi gün, önceden yurtta tanıştığım bir kız arkadaşımı arda ile tanıştırıyorum. (kız arkadaşımın adı da sude olsun)
sude ve arda birbirlerinden hoşlanıyorlar ve sonunda bir ilişkiye başlıyorlar.
sude bizim evde kalmaya başlıyor. her şey iyi hoş fakat bir süre sonra sude ve arda büyük kavgalar ediyorlar. çoğu önümüzde oluyor. eşyalar havada uçuşuyor, bağırışlar, gürültüler. sude zaten problemli biri ama bu başka entrynin konusu.
bir gün bir başka erkek arkadaşımız da bizde kalıyor. arkadaşımız, sude ve arda aynı odada kalıyorlar. sabahında da arda memleketine gidiyor, ben, sevgilim, sude ve arkadaşımız kahvaltı falan ediyoruz. bir süre sonra arda, sudeyi ''sen o sabah beni evde kalan arkadaşımızla aldattın'' diye suçluyor ve ayrılıyorlar.
ama biz yan odadayız, kaldıkları odanın da kapısı açık.
her neyse, sonrasında günler geçiyor arda memleketten dönüyor, sude bizim eve eşyalarını almaya geliyor. bunlar diyor ki biz konuşacağız. kapıyı kapatıyorlar. bağırışma sesleri falan geliyor ama dert etmiyoruz. birden sessizlik oluyor. ben kuşkulanıp kapıya yaklaşıyorum ve çok cılız bir sesle adımı duyuyorum. meğerse kız o gün 6 kez bana seslenmiş de ben sonuncusunu duymuşum. kapıyı açıyorum gördüğüm manzarayla çıldırıyorum. sude yerde, arda üstünde kızı boğazlıyor. kız mosmor biraz daha dursa kızı öldürecek. sonra araya girmeler cart curt. kızı ikna edemedik şikayet etmeye. sonrasında çocuk evden gitsin diye her allahın günü dua eder hale geldim. cidden problemli, paronayak biriydi. bu hikayenin özeti, üniversitede ay çok samimi çok tatlı deyip de eve çıktığınız adamlara dikkat edin. bir aylık terapi parasını hazırlayın.
devamını gör...
31.
bazen yan etki olarak cok karaktersiz veya igrenc olabiliyorlar.
dikkat etmek lazim.
dikkat etmek lazim.
devamını gör...
32.
üniversitedeyken herhalde bir tek istanbul'da yaşayan, normal sözlük yazarlarıyla aynı evde kalmamışımdır sısıısıs
allah bir daha yaşatmasın o günleri. askerden döndükten sonra ilk işim yalnız ev tutmak olmuştu.
allah bir daha yaşatmasın o günleri. askerden döndükten sonra ilk işim yalnız ev tutmak olmuştu.
devamını gör...
33.
bazen ödüldür bazen de cezadır.
3,5 yıldır aynı kişi ev arkadaşım. normalde ben yalnız olmayı yercih ederim, başta da geçici olarak girmiştim eve ama pandemi vs derken koşullar bizi birbirimize görünmez çelik halatlarla bağladı gibi. hâlâ ilk fırsatta hayata geçireceğim eylemlerden biri taşınmak ama bunun ev arkadaşım ile ilgisi yok.
denk gelebilecegim en makul, en iyi, en sorunsuz kişi ev arkadaşım. aramızda çok tadında bir ilişki var. ne çok biznıs, ne çok laubali.
fakat bu üçüncü oldu, "iyi ki var" dediğim. kaç gündür hastayım bı ayaktayım, bı yatağa devriliyorum. çorba vs yapabiliyordum, bugün o skillim de çalışmadı. az önce çağırıyor, çorba ve yemek söylemiş dışarıdan.
aşı olduğumda da böyle bir buçuk gün yataktan kalkamamistim, o zaman da çorba söylemişti ben kalkana kadar.
işte bir kusuru var, fenerbahçeli. bir eve bir tane yeterdi. dün gsli bir arkadaşına baya sövdü gıyabında. "insanın bir duruşu olmaz mı?" diye. sonra konuyu bana anlatırken de önce soruyo, "gsli miydin sen?" diye*.
"hayır" dedim, "duymamış olayım!".
3,5 yıldır aynı kişi ev arkadaşım. normalde ben yalnız olmayı yercih ederim, başta da geçici olarak girmiştim eve ama pandemi vs derken koşullar bizi birbirimize görünmez çelik halatlarla bağladı gibi. hâlâ ilk fırsatta hayata geçireceğim eylemlerden biri taşınmak ama bunun ev arkadaşım ile ilgisi yok.
denk gelebilecegim en makul, en iyi, en sorunsuz kişi ev arkadaşım. aramızda çok tadında bir ilişki var. ne çok biznıs, ne çok laubali.
fakat bu üçüncü oldu, "iyi ki var" dediğim. kaç gündür hastayım bı ayaktayım, bı yatağa devriliyorum. çorba vs yapabiliyordum, bugün o skillim de çalışmadı. az önce çağırıyor, çorba ve yemek söylemiş dışarıdan.
aşı olduğumda da böyle bir buçuk gün yataktan kalkamamistim, o zaman da çorba söylemişti ben kalkana kadar.
işte bir kusuru var, fenerbahçeli. bir eve bir tane yeterdi. dün gsli bir arkadaşına baya sövdü gıyabında. "insanın bir duruşu olmaz mı?" diye. sonra konuyu bana anlatırken de önce soruyo, "gsli miydin sen?" diye*.
"hayır" dedim, "duymamış olayım!".
devamını gör...
34.
35.
sevmem
devamını gör...
"ev arkadaşı" ile benzer başlıklar
iş arkadaşı
46