1.
bu bir arolium ukdesidir.
ukdeler arasında gezerken, bazen öyle kelimelere rastlıyorum ki; çok sık kullandığımı, kullandığınızı, kullandığımızı fark ediyorum.
gözlem bunlardan biri.
hakkat nedir gözlem?
bir kere ''görme eylemi'' ile direkt alakalıdır değil mi?
konudan bağımsız edit: bakın aklıma ne geldi. insanda 5 duyu organı var. görme, duyma, tatma, koklama ve dokunma.. bunlardan birisini kaybederseniz engelli oluyorsunuz arkadaşlar.
o halde gözlem için bir tanım yapalım;
bireyin duyuları ve bu duyularının keskinliğini artırıcı aletler vasıtasıyla elde ettiği ''şey'' gözlemdir.
bu aletler, benim gibi bir kuş gözlemcisi için foturaf makinesi, bir ''lab faresi'' için mikroskop olabilir.
gözlem algı ile alakalı mıdır peki? insanın dış dünya ile bağlantısını ''algı''ile kurmuyor mu?
sizin için sıcak bir hava, başkasının üzerine hırka aldığı ''serin''bir hava olabilir.
örneğin; siz, ahmet ve şaşı bir arkadaşınız, sparta filmine gitmiş olsun. şaşır arkadaş, sizinle birlikte 3d bir film izlemeye gittiğinde, filmi sizin aldığınız zevkle izleyemez. film ne kadar güzel olursa olsun, onun için fark etmez. eziyete dönüşür.
o halde siz 3d filmlerle ilgili ''oooff ne kadar harikaydı ''adamın kellesi gerçekten önüme düştü gibi oldu laaan'' bir değerlendirme de bulunabilirsiniz. bunun ardından şaşı arkadaşınız ''hakkaat öyleedi laa nasıl kesti kellesini yaşasın spaaartaaaaaa'' diye tepki veriyor. ve kesinlikle yalan söylüyor.
ahmet, sağlam bir gözlemci olduğunu göstererek, bunun bir yalan olduğunu anlıyor. ama nedenini bilmiyor.
bu ahmet'in gözlemidir: şaşı, yalan söylüyor.
bu kadar...
bundan sonra, ahmet'in diyeceği her şey, duyularının ötesine geçer. içine algılar girer ve gözlemlerin yorumu olur.
çıkarımdan öteye geçemez.
- ulan bu adamda nerede sıkıcı bir film var onu seviyor. sparta gibi film sevilmez mi?
-ulan kıza yavşamak için sevmediği filme bile iyi diyor meriç işte!
.
.
.
-...şaşı olduğundan filmden zevk almamış, ortamıda bozmak istememiştir.
o sebeple siz siz olun gözlemlerinizi söyleyin, ama çıkarımlarda bulunmayın.
ukdeler arasında gezerken, bazen öyle kelimelere rastlıyorum ki; çok sık kullandığımı, kullandığınızı, kullandığımızı fark ediyorum.
gözlem bunlardan biri.
hakkat nedir gözlem?
bir kere ''görme eylemi'' ile direkt alakalıdır değil mi?
konudan bağımsız edit: bakın aklıma ne geldi. insanda 5 duyu organı var. görme, duyma, tatma, koklama ve dokunma.. bunlardan birisini kaybederseniz engelli oluyorsunuz arkadaşlar.
o halde gözlem için bir tanım yapalım;
bireyin duyuları ve bu duyularının keskinliğini artırıcı aletler vasıtasıyla elde ettiği ''şey'' gözlemdir.
bu aletler, benim gibi bir kuş gözlemcisi için foturaf makinesi, bir ''lab faresi'' için mikroskop olabilir.
gözlem algı ile alakalı mıdır peki? insanın dış dünya ile bağlantısını ''algı''ile kurmuyor mu?
sizin için sıcak bir hava, başkasının üzerine hırka aldığı ''serin''bir hava olabilir.
örneğin; siz, ahmet ve şaşı bir arkadaşınız, sparta filmine gitmiş olsun. şaşır arkadaş, sizinle birlikte 3d bir film izlemeye gittiğinde, filmi sizin aldığınız zevkle izleyemez. film ne kadar güzel olursa olsun, onun için fark etmez. eziyete dönüşür.
o halde siz 3d filmlerle ilgili ''oooff ne kadar harikaydı ''adamın kellesi gerçekten önüme düştü gibi oldu laaan'' bir değerlendirme de bulunabilirsiniz. bunun ardından şaşı arkadaşınız ''hakkaat öyleedi laa nasıl kesti kellesini yaşasın spaaartaaaaaa'' diye tepki veriyor. ve kesinlikle yalan söylüyor.
ahmet, sağlam bir gözlemci olduğunu göstererek, bunun bir yalan olduğunu anlıyor. ama nedenini bilmiyor.
bu ahmet'in gözlemidir: şaşı, yalan söylüyor.
bu kadar...
bundan sonra, ahmet'in diyeceği her şey, duyularının ötesine geçer. içine algılar girer ve gözlemlerin yorumu olur.
çıkarımdan öteye geçemez.
- ulan bu adamda nerede sıkıcı bir film var onu seviyor. sparta gibi film sevilmez mi?
-ulan kıza yavşamak için sevmediği filme bile iyi diyor meriç işte!
.
.
.
-...şaşı olduğundan filmden zevk almamış, ortamıda bozmak istememiştir.
o sebeple siz siz olun gözlemlerinizi söyleyin, ama çıkarımlarda bulunmayın.
devamını gör...
2.
hayatta kalmanın ilk kuralı rasattır. yaşadığı çevreyi, dünyayı, ortamı iyi gözlemleyemeyen herkes ilk ölür.
devamını gör...