hayatın anlamını aramaktan vazgeçmek
başlık "ebu profen" tarafından 27.12.2020 15:44 tarihinde açılmıştır.
41.
zaten kaybettiğimiz eşyalar da böyledir, aramayı bırakınca ama artık o eşyaya gereksinimin kalmayınca karşına çıkar.
hayatın anlamı her gün değişir.
çünkü biz her gün değişiriz.
o yüzden anlamdan vazgeçmek, biraz da kendinden vazgeçmektir, bence kimse vazgeçmesin.
hayatın anlamı her gün değişir.
çünkü biz her gün değişiriz.
o yüzden anlamdan vazgeçmek, biraz da kendinden vazgeçmektir, bence kimse vazgeçmesin.
devamını gör...
42.
yaşanılan, hayat olmayınca anlamını es geçmek. anlam arayışı içinde hayat bulamadan yer alamamak gibi.
gerçek bir hayata sahip olmadan arayış içine girip bulduğumuz/bulacağımız şeylerin gerçekten bir anlam taşıdığını anca sanarız gibime geliyor.
onun dışında belki de aramak değil, anlama varmış olmaktır vazgeçiren? varmamıza rağmen hâlâ anlamsızlık içinde olmamız?
anlam bana göre %49 kendimizde, %51 diğer insanlarda; insanların genelinden haz etmememe rağmen bunu kabullenmek ne kadar zor ve sinir bozucu tahmin edemezsiniz. bir de bu ne demek biliyor musunuz, haz etmediğin insanlar kendi hayatın içinde "anlam" taşıyor hem senden çok, çok sevdiğin birinden okkalı küfür yemiş gibi hissettiriyor. hem kızgınlık hem de kırgınlık hissi veriyor. kırgınlık olayı da ne yaparsan yap tek başına %100'e ulaşamazsın.
yaşamak için, mutlu olmak için ya da gezmek için vs. insanlara gereksinim duyan biri değilim. kendimi ne kadar %100 yapıp başkası tarafından tamamlanamayacağımı düşünsem de bu burada değerini yitiriyor. biz %100'e varabilmek için 49'u büyütüyoruz. bu ne demek, haz etmediğim topluluğa ihtiyacımı kesiyorum. kendimle kalıyorum. onların bana sağlayabileceği her şeyi sağlayamam ama sağlayabileceklerimin hepsini sağlıyorum. bunun nedeni de günümüz insanları seni tamamlamaz, senden alabildiğini anca kendine katar. sen zaten az bir farkla olsa da azınlıktasın. eğer çok azalırsan ölürsün (ruhun ölür). sebebi de onların sen %1 iken bile katabileceği en fazla %51'den yukarısı olamaz. ve bu sadece bir insan değil, sizin dışınızda kalanların yüzdeliği. tekliği ne kadar benimsersek benimseyelim başkalarına ihtiyacımız olduğu gerçeği var. bu sadece maddiyatla sınırlı değil daha çok maneviyat olan şeyler. bu yüzden kendimiz yerine koyamıyoruz o kadar. (:
yine de %49'u büyütmek bana daha mantıklı geliyor. eksiklerimi hissediyorum ama bu onları tercih edebileceğim kadar baskın veya başa çıkılamaz değil. nefret ettiğim insanların kötülüğünü benimserim ve izin veririm ama iyilik etmesini benimsemem ve kabul etmem. sebebi kibirli olmamdan değil insanların kaliteli düşman anlayışı bile yok. iyilik yapacakları için demiyorum insan olmayı başaramamakla birlikte düşman olmayı da başaramadıkları için söylüyorum...
onlar bu hâlimde bile benden kat be kat acınası olabilmeyi başarabilenler. bu yüzden hiç tahammül edemiyorum...
gerçek bir hayata sahip olmadan arayış içine girip bulduğumuz/bulacağımız şeylerin gerçekten bir anlam taşıdığını anca sanarız gibime geliyor.
onun dışında belki de aramak değil, anlama varmış olmaktır vazgeçiren? varmamıza rağmen hâlâ anlamsızlık içinde olmamız?
anlam bana göre %49 kendimizde, %51 diğer insanlarda; insanların genelinden haz etmememe rağmen bunu kabullenmek ne kadar zor ve sinir bozucu tahmin edemezsiniz. bir de bu ne demek biliyor musunuz, haz etmediğin insanlar kendi hayatın içinde "anlam" taşıyor hem senden çok, çok sevdiğin birinden okkalı küfür yemiş gibi hissettiriyor. hem kızgınlık hem de kırgınlık hissi veriyor. kırgınlık olayı da ne yaparsan yap tek başına %100'e ulaşamazsın.
yaşamak için, mutlu olmak için ya da gezmek için vs. insanlara gereksinim duyan biri değilim. kendimi ne kadar %100 yapıp başkası tarafından tamamlanamayacağımı düşünsem de bu burada değerini yitiriyor. biz %100'e varabilmek için 49'u büyütüyoruz. bu ne demek, haz etmediğim topluluğa ihtiyacımı kesiyorum. kendimle kalıyorum. onların bana sağlayabileceği her şeyi sağlayamam ama sağlayabileceklerimin hepsini sağlıyorum. bunun nedeni de günümüz insanları seni tamamlamaz, senden alabildiğini anca kendine katar. sen zaten az bir farkla olsa da azınlıktasın. eğer çok azalırsan ölürsün (ruhun ölür). sebebi de onların sen %1 iken bile katabileceği en fazla %51'den yukarısı olamaz. ve bu sadece bir insan değil, sizin dışınızda kalanların yüzdeliği. tekliği ne kadar benimsersek benimseyelim başkalarına ihtiyacımız olduğu gerçeği var. bu sadece maddiyatla sınırlı değil daha çok maneviyat olan şeyler. bu yüzden kendimiz yerine koyamıyoruz o kadar. (:
yine de %49'u büyütmek bana daha mantıklı geliyor. eksiklerimi hissediyorum ama bu onları tercih edebileceğim kadar baskın veya başa çıkılamaz değil. nefret ettiğim insanların kötülüğünü benimserim ve izin veririm ama iyilik etmesini benimsemem ve kabul etmem. sebebi kibirli olmamdan değil insanların kaliteli düşman anlayışı bile yok. iyilik yapacakları için demiyorum insan olmayı başaramamakla birlikte düşman olmayı da başaramadıkları için söylüyorum...
onlar bu hâlimde bile benden kat be kat acınası olabilmeyi başarabilenler. bu yüzden hiç tahammül edemiyorum...
devamını gör...
43.
ciddili radiohead dinlemeye başlanılan ilk gün kabullenilen olgu. işin ruhani tarafı elbette kişilerin inançlarından inançlarına değişir ama doğrudan içinde yaşadığımız maddi hayattan bahsedecek olursak...
yok işte, çoğumuz dibine kadar yalnızız ve bu muhtemelen hiç değişmeyecek, elde var koca bir hiçlik.
sanat dediğimiz şey de bu anlamsızlıktan hayalimizde yarattığımız evrenlere sığınarak korunma çabasından başka bir şey değil
(bkz: no surprises)
(bkz: nihilizmin aslında maddesizlikten çok varlığın manasızlığından bahsediyor oluşu)
yok işte, çoğumuz dibine kadar yalnızız ve bu muhtemelen hiç değişmeyecek, elde var koca bir hiçlik.
sanat dediğimiz şey de bu anlamsızlıktan hayalimizde yarattığımız evrenlere sığınarak korunma çabasından başka bir şey değil
(bkz: no surprises)
(bkz: nihilizmin aslında maddesizlikten çok varlığın manasızlığından bahsediyor oluşu)
devamını gör...