ben ona yasemin kolonyası aldım, o bana bi tane kitap ve 1 tane kaktüs almış.
devamını gör...
(bkz: ilk bulaşma)
devamını gör...
abartmamak gerekendir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
ama ne için?
aşk için olanı en son 11 sene önce yapmıştım. zaman çok acımasız a dostlar. 2024 içinde ikincisini yapmayı planlıyorum. *
devamını gör...
beyoglu nda bi cafe-pub da bulustuk. birkac saat suren sohbet ne kadar keyifli olabilirse o kadar keyifli oldu.
bana fransiz dusunur ve yazar althusser in asktan ve tutkudan karisini bogarak oldurdugunu anlatti.
dedim yandik, ahan da kendim gibi bi manyak;)
devamını gör...
ben once gitmistim. erkekleri bekletmeyi sevmem, geriyor beni bekletmek, bencillik gibi geliyor, o yuzden genelde ilk giderim.
karakoy de gumruk diye bir cafeye oturdum. bildigimden degil ha. oraya oturmamın sebebi kediler uyukluyordu koltuklarda ve jazz calıyordu. jazz calan ve kedilerin huzurla uyukladıgı bir mekan kotu olamaz diye dusundum:) velhasılı yol kenarındaki sandalye masaların birinde turk kahvemi icerken beklemeye basladım. sanırım yarım saat sonra uzun saclı -saclarını toplamıs-, su yesili keten gomlekli, bej uzun pantolonlu bir yakısıklı bisiklet ustunden bana merhaba dedi. icimden dedim ki "aman allahım ne kadar yakısıklı". bana gonderdigi fotograflarda bildigin cirkindi, hatta kendi kendime demistim ki bulusmadan demek ki gulmekicinyaratılmıs bir erkegin ruhunu sevince ne kadar yakısıklı oldugu muhim olmuyormus.
velhasılı beni aldı, sohbet ede ede baska bir mekana goturdu.
orda centilmen bir sekilde iki filtre kahve, bir elmalı turta alıp geldi masaya.
ve konusmaya basladık. heralde aralıksız bir 3-4 saat konustuk.
benim soyle bir olayım var. cift kisilikli bi insanım. cok agırbaslı, cok utangac bir tarafım vardır gunluk hayatta. ama sozluk ortamlarında makara, kukara, rahat bir insana donusurum ve insanlarla rahat konusurum. gunluk hayatımda ise yıllardır tanıdıgım kankalarıma bile siz diyebiliyorum. velhasılı ben sozlukten tanısmanın ozguveniyle makara, kukara rahat rahat yardırdım. bazen ciddi konular bazen geyik konular konustuk. 3-4 saatin sonunda daha da otururdum da simdi ilk gunden begendigimi bu kadar belli etmeyeyim dedim, musade istedim. beni sirkeci garına kadar yuruyerek bıraktı centilmenim. yolda bi sıra koluma girdi, bi sıra kolumu cimcikledi. ben insanlara cok zor alısırım ve normalde en baslarda boyle laubali tutumlar beni cok rahatsız eder henuz alısmadıgımdan. ama garip bi sekilde hic rahatsız olmadım. bazen bu bana oluyor. yeni tanıstıgım biri cok uzun zamandır tanıyormusum gibi tanıdık geliyor.
sonra bana sarıldı ve ben marmaray a bindim.
cok tatlı bir ilk bulusmaydı.
devamını gör...
kiminle olanı?
devamını gör...
kız sen uydurmuyorsun değil mi bunları?
güzel yazmışsın, palavra gibi geldi ama yine yazarsan okurum, beğendim.
başlıkla ne kadar alakasızım.
devamını gör...
hadi bir tanede benden gelsin.

internet üzerinden tanıştığım biri oldu. itiraf başlığına yazdığım bir yazıdan sonra mesaj attı ve birbirimize gün boyu içimizi döküp durduk. baktık ki döktüklerimizi birlikte topluyoruz, ilişkimizi “kankalık” seviyesine kadar çıkarttık. sohbet ettik, güldük eğlendik. yine birgün geceye birlikte yıldızları kondururken doğum günü olduğunu öğrendim o gün. kuru kuru kutladım, içime de hiç sinmedi. 5 gün sonra da benim doğum günümdü, o gün geldiğinde ben okulda dersimin hangi amfide olduğunu öğrenmenin koşturmacasındayken yazdı bana. hediye almış, geliyormuş yaşadığım yere. vermesi gerekiyormuş, ama sürpriz… arabası bozulmuş. yolda kalmış beyefendi. hiç görmediği ve benim anlattığım kadarıyla beni tanıyan adam hayatından mesai harcayıp beni mutlu etmek için hediye alıyor ve o sırada zeus arabasının motorunu bozuyor. (neden zeus olduğunu söyleyeceğim)
anonim kalmak istediğim için adresimi vermedim ona fakat yakınlarımda olan küçük bir marketin ismini verdim, oraya bırakabileceğini söyledim. şimbil market, her şeyin başlangıcı olan yersin, iyiki varsın.

onun hediye alması ve benim kuru kuru doğum gününü kutlamam kendimi kötü hissetmeme sebep oldu, oldu da birgün gidersem, birgün biterse her şey beni unutmasından korktuğum için her gördüğünde beni hatırlayabileceği şeyler vermek istedim ben de ona. sürpriz kutu hazırladım, bir çift çorap -en az kişiliği kadar renkli- sevdiğim bir ressamın basılı olduğu not defteri, günler önce bahsettiği ve en çok sevdiği şey olduğunu söylediği portakallı kurabiye (evet ellerimle yaptım) ve bir çift kırmızı ip. kırmızı iplerden birini kendi bileğime iliştirdim. ve ona “birgün gidecek olacağımı bilerek sev beni” dediğim bir yazı bıraktım. o kağıdın arka yüzüne neden bu kırmızı ipleri aldığımı yazdım.
zeus, insanları çift başlı, dört kollu ve dört bacaklı yaratmış. insanlar zeus’a onlara verdiği nimetlerden dolayı şükretmeyi unutunca zeus buna çok sinirlenmiş ve bu insanları tek başlı, iki kollu ve iki bacaklı olacak şekilde bölmüş ve onları birbirlerini bulamayacakları yerlere göndermiş. o günden sonra insanların ömrü öteki yarısını bulmakla geçip gitmiş. ben şanslıydım, öteki yarımı bulduğumu hissediyordum ve bu kırmızı bileklikle birbirimizi bir daha kaybetmemek üzere bulduğumuzu zeus’a göstermek istedim.
herneyse efendim, ben hediye kutumu şimbil markete bıraktım, o kutusunu aldı ve hediyesini bıraktı, birbirimizi hiç görmeden, hiç dokunmadan mutlu edildik.

bu bir süre daha devam etti. hastalandığımda, canım en sevdiğim tatlı olan sütlü nuriyeyi çektiğinde, ağlama krizlerinde burnum tıkandığı için nefes alamadığım zamanlarda boğaz spreyi, sütlü nuriye ve burun açıcı olarak kutularım markette varlığını sürdürmeye devam etti. unutmuyorum, o kutuyu alıp bir bankta heyecanla açtığım anda gördüğüm burun açıcı ağlatmıştı beni. çünkü hiç bu kadar düşünülmemiştim ben. benim konforum, benim gülümsemem, benim doya doya burnum tıkanmadan ağlamam bile kimsenin umrunda olmamıştı. ama bu adam sevdiğim çikolatalarla donattığı bu kutunun içine sevgisini bırakmıştı.
yine de yenemiyordum korkularımı. artık kanka değildik, o mâlumumuzdu da, ikimizinde savaşmaya çalıştığımız sorunlarımız beni hep geriye doğru adım atmaya itti. bağlanmaktan korktuğum adam hayallerimi süsler oldu. ama güzel şeyler uzun ömürlü olmaz diyip gitmeye kalktım. gittim ve bitti.

ağladım, yutkunamadım. nefes alamadığım ve oksijenimin onun varlığı olduğunu anladığım o anda duramadım evde. yürüdüm, deniz kenarına vardım. bir banka oturup sigara üstüne sigara içtim. kulaklığımda müzeyyen oluşumu yüzüme yüzüme haykıran o şarkıyı açtım -haymatlos / müzeyyen- ve yaşanması mümkünken yaşanamayacak olanlara küfür ederek kalkıp gittim o kurduğum hayallerden. sonrası mı?

sonra geldi. bu sefer şimbil markete değil, oturup denizi seyre daldığım o banka geldi. fırtınalı bir günde benim durduğum yerde denizi izlemek istediğini söyledi. oraya gitti ve bana bulunduğu yerin fotoğrafını attı. kalbim boynumda atıyordu, önceki gelmelerine benzemiyordu bu. aşkıma veda ettiğim yerde aşık olduğum adam bekliyordu beni.

giyindim, süslendim. ona geleceğimi söylemedim ama nefes almadan koşmak geliyordu içimden. bir elimde şemsiye, bir elimde ona aldığım “fakat müzeyyen bu derin bir tutku” kitabı ile bacaklarım titreyerek gittim yanına. yol ne kadar uzun bir yolmuş, hiç farketmemiştim o ana dek.

gördüm onu. yanında sarı bir kedi. arkadaş bulmuş ben gelene kadar. geleceğimi bilmiyordu, tokatladı önce kendini. sonra sarıldık birbirimize. deniz delirmiş, gökyüzü karanlığa gömmüş kendini, rüzgar ayırmak için var gücüyle esiyor ama biz öyle kenetlenmişiz ki birbirimize, gözlerimiz kopamadı bile göz menzilimizden. ve çıkarttı cebinden tek bir gül. “seninle şöyle olabilirdik” köşesine bıraktığım bir fotoğrafa “seninle şöyle olabildik” diyebilmek için…


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

onunla yukarıdaki gibi olduktan sonra kopmadı hiç ellerimiz. şimdi 9. ayımıza girmek üzereyiz.
bana yaşamadığım mutlulukları, tatmadığım sevinçleri, hissetmediğim sevilmeleri yaşattığın için teşekkür ederim sevgilim. sana kızacağım, seni yoracağım, 24 saat sürecek triplerim olacak belki. belki sinirlenip “düşün ki o bunu okuyor” başlığına seninle alakalı gireceğim son entry diyip omuz silkeceğim. ama bilki senin o çimen gözlerine hep o ilk an olduğu gibi bakacağım.
devamını gör...
ikinci buluşma daha önemlidir, bunları not alın.
devamını gör...
25-26 yasındayım. privatesozluk diye bir yerde yazıyorum. o zamanlar varoluscu yazılar filan yazıyordum. yazılarımı onemsedigim, yazı gibi yazı yazdıgım donemler.
bi cocuk var. acayip acayip guzel edebi yazılar yazıyor. mesajlasmaya basladık. sonra telefon numaramı istedi. aradı. konusmaya basladı. her ggun yazısmaya basladık. her gun bana telefon da etmeye basladı. bu boyle iki uc ay surdu. ankara da yasıyormus. oddu iktisat mezunuymus. okumayı ve yazmayı cok seviyormus. sonra olay romantik bi seye donusmeye basladı. mektuplar gelip gitmeye basladı. hala hayatımda aldıgım en romantik mektuplardır. benim kalbimin kutu kutuleri ritim degistirmeye basladı. bir gun telefonda konusuyorduk, bana dedi ki -o donem ben cok agır anti-depresanlar kullanıyorum- bıraksan ilaclarını, biraz da onlar seni hasta ediyor, seni alsam bir ege kassabasına kacırsam, bi cafe acsak, sen yemekleri yapsan, ben ortalıgı toparlasam temizlesem, ortalarda kızımız buse kosturuyor olsa. bum! orda asık oldum iste tam anlamıyla.
bi gun telefonum caldı:
-sana supriz yaptım, istanbul a seni gormeye geldim, nereye geleyim?

atakoy atrium a gel dedim. ilk gorusumu cok net hatırlıyorum. boyle sirinevler-atakoy koprusunda merdivenler iniyor. uzunca saclı, yesil gozlu, genis omuzlu. cok tatlı diye dusundum. velhasılı saatlerce konustuk. sonra birkac arkadası cagırdım aksama, bana geldiler, birkac meze hazırladım, rakı actım, muzik actık, oyle keyifli keyifli keyifli takıldık. ertesi gun benimki ankara ya geri dondu. gene mesajlasıyoruz. gene telefonla konusuyoruz. adını da koyduk artık. o hafta ben bi gece gec cıktım, annem beni evden kovdu, sokakta kaldım bes parasız gece gece, annanemin anahtarı vardı, oraya gittim, yani aslında babama gidebilirdim erenkoy de, ama ben atakoy e eve yalnız gidip sevgilimi oraya cagırmayı sectim. telefon ettim, gel dedim. birkac saat sonra kahramanım ankara dan istanbul a varmıstı. ve bu uc sene atakoy deki evde bas basa yasayacagımız sevgilik doneminin baslangıcı oldu, benim icin ankara dan yanıma tasındı. o donem ben galatasaray univ uluslarası iliskilerde okuyordum, cok ders de calıstırdı, cok odevimi de yaptı sagolsun. hatta o donem bir hikaye anlattı, bir arkadası bi kızı boyle ders calıstırmıs, kız okulu bitirmis, evlenmisler:)

o 3 senelik donem benim agır anti-depresan ictigim cok hasta ve suratsız bi donemimdi. benim en suratsız donemim icin bana "en cok senle guluyorum" diyordu tatlısım. kendisi yetim. cocuk esirgemede buyumus. bana bi gun dedi ki "hayatım boyunca tek tabancaydım, ilk defa iki kisi hissediyorum."
sohbetlerimiz bitmezdi. saatlerce edebiyat, felsefe, tarih, bilim sohbetler ederdik.
bazen gece sabah karsı yuruyuslere cıkardık atakoy de sohbet ede ede, o yuruyuslerimize bayılırdım.
genelde yemekleri ben pisirirdim, o da markete gidip alısveris yapardı.
seker bi kurulu duzen tutturmustuk o donem.

3 senenin sonunda benimki askere gitti. sansa istanbul da otogara yakın bir yer cıktı. her haftasonu ziyaretine gidiyor, sadık sadık bekliyordum. hatta orda yeni evli bi cift darısı basınıza dedi bize, ikimiz de gulumsedik.

ben bipolarım. bazen ataklarım tutuyor.
kendi kendim onu sadık sadık beklerken birden mani atagım tuttu.
ve ayrıldık. ben ayrılmak istedim. ama kafa olmus benim bi milyon, saglıklı bi sekilde alınmıs bi karar degildi.
boyle de yalan olduk.

cok sevgiyle yad ettigim bir hikayedir.
aradan 10 sene gecti. hala bazen mesajlar gelir gider aramızda.
boyle bi sey yasamamızı ben sans olarak goruyorum:)
hatta bi sıra bana evlenme bile teklif etmist, ben bakarız demistim:)
paralel evrende belki buse kosturuyordur cafemizde, ne dersiniz?
devamını gör...
tinderdan tanısmıtık. o daha uygulamayı yeni yukledigini, ilk konustugunun ben oldugumu soylemisti.
aksam is cıkısı atakoy de bulustuk.
food clanda oturduk.
dehset yakısıklı, cok utangac ve masum bir cocuk diye dusundum.
benle konusurken heyecandan sesi titriyordu. bu gibi durumlarda insan rahatlaytmayı cok iyi bilirim. iki espri patlattım, guldu, kendine geldi.
sonra atrium tarafına gectik. orada tepede teras cafe vardı eskiden. cok severdim, simdi el degistirdi, adı da degisti, artık sevmiyorum ve gitmiyorum.
oraya gectik. tavla oynadık.
ve hep gulustuk.
cıkısta yuruken koluna girdim. beni arabama kadar bıraktı. ayrıldık.

aksam mesaj attı:
-cok keyifli vakit gecirdim ve seni cok begendim. yolda yururken koluma girdin ya icim gıcıklandı. sayet sen de istersen adını koyalım mı? sadece benim olursan seni cok mutlu ederim. ama sadece benim olmayı istemen lazım.

ve adını koyduk:)
ilişkimiz bir sene surdu.
hala bazı acılardan hayatımdaki en ozel iliskidir.
cok guzel bir yerde saklarım kalbimde.
devamını gör...
ilk buluşmada sevdiğim bir yerde buluşmayı önermiştim kabul etmişti.
oturduk, ben yaz mevsimi olduğu için soğuk bir portakal suyu içmek istemiştim o da aynısında karar kıldı, garson geldi ben de sipariş kısmını genellikle erkeğe bıraktığım için bir şey demedim ama bu arkadaş maalesef iki portakal suyu istiyoruz bile diyemedi. ağzında bir şeyler geveledi garson anlamadı tabii tekrar söyler misiniz dedi bu yine geveledi garson da yazık yoğun olduğu için başka masalara gitmek zorunda kaldı. ben şok, ne yaşıyorum diye kendimi sorguluyorum.
garson tekrar geldi pardon anlayamadım ne istemiştiniz dedi bu yine ağzında geveledi adam yine anlamadı en son sinirlendim artık ve siparişi ben verdim.
ilk hadi heyecandan olmuştur vs diye geçiştirmiştim ama adam 3 kere de heyecanlanmış olamaz değil mi?
neyse kalktıktan sonra engelledim konu kapandı. sırf gevelediği için değil psikolojik olarak iyi değildi.
devamını gör...
yılların çaykoliği olarak ilk anda ağzımdan cappuccino çıkıverdi.

içmesi uzun sürer,
masayla daha uzun süre bakışabilirim diye düşündüm.
her içtiğimde yayılan o köpük hissi tüm hayallerimi yıktı.

neyin atraksiyonu bu,
oysaki havayı nemli,
çayı demli.
devamını gör...
risk
devamını gör...
oyle 1 program vardi ya. baya matrakti cok severdim.
devamını gör...
ilk buluşma olduğundan haberiniz olmayan ilk buluşmalar genelde harika oluyor.
devamını gör...
dünyanın en gıcık olayıdır. insana kontrol edemediği bir heyecan, gerginlik duygusu ve sanki bunlar yeterli değilmiş gibi, üstüne kaygı yükler. kıyafetleriniz, gideceğiniz ortam, ne konuşacağınız.. zihniniz akışta kalmak yerine, karşınıza çıkabilecek her olasılığı hesaplamaya çalışır ve bu sizi yorar. çok çok rahat tipler bu süreci inanılmaz normal atlatırlar ya da birileriyle sık sık buluşan, tabiri caizse "flörtöz" biri için ilk buluşma sorun değildir. çok sık tekrar edilen olgular, sıradanlaşır çünkü. çok hoşlandığınız biri ile görüşüyorsanız ve bu kişi aşırı özgüvenliyse, vay halinize! kekeleyen, sakarlıklar yapan.. tonlarca tatlı insanla karşılaşabilirsiniz. :)

hem negatif hem pozitif özellikleri aynı anda içerisinde barındıran bir olgu. kendi zıtlığına sahip. bu açıdan da cok garip.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ilk buluşma" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim