1.
adeta felsefeyi yeni baştan yazan filozof. kant'ın felsefesini anlamaya çalışıyorum uzun yıllar felsefesi hakkında yazılan makaleleri kitapları okudum, kendi yazdıklarından okudum. hayatın işleyişini kendisine felsefe edinmiştir aslında. kendimizden bir şeyleri bariz şekilde görebildiğimiz için düşüncelerine ilgi duymamiz da çok olasıdır. kitapları kesinlikle okunmalıdır özellikle eğitim üzerine isimli kitabi felsefeye ilgi duymayan insanlarin dahi okuması gereken bir kitap.
en kısa zamanda editleyerek hakkında daha uzun uzun yazmak istediğim filozoftur aynı zamanda.
en kısa zamanda editleyerek hakkında daha uzun uzun yazmak istediğim filozoftur aynı zamanda.
devamını gör...
2.
adını da doğru yazsan güzel yazmışsın. miras üzerine yazıları dışında çok anlamlı olmadığını düşündüğüm bir düşünürdür. miras ve toplumsal hırsı güzel çözümlemişsin. dur orda işte . çok laf yalansız çok düşünce fiyaskosuz olmaz diyorum. hegel varken kendini harcamış yetenekli topçu gibidir.
devamını gör...
3.
az önce "arı usun eleştirisi" kitabını okuyacaktım ama okuyamadım. sokaga çıkma yasağı olmasına rağmen dışarıdan yere uzay gemisi çarpmış gibi ses geliyor.
devamını gör...
4.
çok dakik bir felsefeciymiş. hatta o dakikliğinden dolayı yaşadığı kentin sakinleri, saatlerini onun yürüyüş saatlerine göre ayarlarlarmış.
devamını gör...
5.
mezar taşında vasiyeti üzerine "üzerimde yıdızlı gök ve içimde ahlak yasası" yazan filozof. bunlar kant felsefesinin hayatı açıklamak bakımından en çok değer verdiği iki unsuru simgeler.
kendisini anmışken ödev ahlakından bahsetmemek olmaz. ödev; yapmayı, yerine getirmeyi kendi isteğimizle üstlendiğimiz, sorumluluğunu üzerimize aldığımız bir buyruktur. ona göre evrensel ahlak yasası mümkündür. fakat böyle bir yasa doğa yasası gibi olanı değil, olması gerekeni içeren bir yapıda olmasıyla mümkündür. bu yasa bizim içimizde var olan iradeyle gerçekleşir. bu, otonomidir. otonomi “yasası kendi içinde olmaktır.” ki bununla birlikte özgürlük ortaya çıkar. yani insan kendi ahlak yasasını kendi belirler. ödev ahlakına örnek vermek gerekirse trafik polisinin olduğu bir yerde, kırmızı ışık yanınca duran araba sürücüsü, trafik polisi olmadığı zaman da hatta gecenin ortasında, etrafta hiç kimse yokken bile ödev ahlakının gereği olarak kırmızı ışıkta durabilmelidir.
kendisi hakkında daha uzun bir yazı paylaşmak isterdim ancak felsefesine fazla hakim değilim.
kendisini anmışken ödev ahlakından bahsetmemek olmaz. ödev; yapmayı, yerine getirmeyi kendi isteğimizle üstlendiğimiz, sorumluluğunu üzerimize aldığımız bir buyruktur. ona göre evrensel ahlak yasası mümkündür. fakat böyle bir yasa doğa yasası gibi olanı değil, olması gerekeni içeren bir yapıda olmasıyla mümkündür. bu yasa bizim içimizde var olan iradeyle gerçekleşir. bu, otonomidir. otonomi “yasası kendi içinde olmaktır.” ki bununla birlikte özgürlük ortaya çıkar. yani insan kendi ahlak yasasını kendi belirler. ödev ahlakına örnek vermek gerekirse trafik polisinin olduğu bir yerde, kırmızı ışık yanınca duran araba sürücüsü, trafik polisi olmadığı zaman da hatta gecenin ortasında, etrafta hiç kimse yokken bile ödev ahlakının gereği olarak kırmızı ışıkta durabilmelidir.
kendisi hakkında daha uzun bir yazı paylaşmak isterdim ancak felsefesine fazla hakim değilim.
devamını gör...
6.
kant'a rağmen veya kant ile felsefe yapılır ancak kantsız felsefe olmaz denir. çünkü çok büyük bir devrim yapmıştır düşünce tarihinde. peki kendisinin tabiriyle nedir şu düşüncedeki kantçı kopernik devrimi? özetleyelim;
şimdi efendim bu zatın öncesinde düşünürler; doğayı, deneyden çektikleri verileri vs. tamamen olduğu gibi algılayabildikleri kanısında oldukları için, aklın ürettiği ve dışta varlığı olmayan "tanrı, ruh, sonsuzluk" gibi kavramları somutlaştırarak dünya içi sıfatlarla tanımladılar ve yıllarca böyle bir metafizik yaptılar. mesele rasyonel bir din inşa etmeye çalıştılar. tanrı gibi soyut ve akli bir kavramın içini dış dünyadaki somut elle tutulur sıfatlarla ve özelliklerle doldurdular. yani aristonun mantığı ile paralel bir hristiyanlık inşa çabasıydı bu ve bence sanıldığı kadar başarısız da değildi. kant gelene kadar tabi :) bizim 21.yy türkiye'sinde caner taslaman tarzı tiplerin yapmaya çalıştığı şeyi avrupa'da 15-16.yy'larda yapmaya çalışmışlardı.
her neyse sonra kant geldi ve dedi ki; bu yöntem arızalı, saçma ve anlamsız. çünkü bilgi denilen şey deney ve akılla oluşur. aklı bir fabrika gibi düşünün, dışardan deneyin verileri yani hammadde geliyor ve akıl onu işleyip size bilgi halinde sunuyor. bilgi dediğimiz şey aslında dışardan çekilen görülerin akli olarak belli kategorilerce işlenmesidir. bunlar 12 tanedir. sonrasında hegel bununla ciddi uğraşacak ama önemli değil o şu an. dediğimiz gibi aklın bu yapısal işleme tarzına kategoriler dedi; meşhur sözüdür;
"zihin kendisini doğaya dayatır"
şimdi o halde biz doğayı ve dış dünyayı olduğu gibi değil olduğumuz gibi algılıyoruz. kendinde şey bilinemez. akıl pembe bir gözlük gibidir ve biz dünyayı aklın gözlüğüyle görürüz.
kopernikçi devrim budur. artık bilgi oluşum sürecinde özne edilgen değil etken bir konuma gelmiştir. aklın kendisini doğaya dayatması önündeki gerçekliği kendisine göre bükmesidir. yani artık nesne merkezli bir epistemoloji değil, özneyi merkeze alan bir epistemoloji doğmuştur.
peki klasik metafiziği nasıl yıktı? ona bakalım;
usta kendisinden önceki metafizikçilere dedi ki; sizin yönteminiz gereği antinomilere düşmeniz kaçınılmaz.
çünkü akla giren bir duyu verisi olmadan onu boşa işletiyorsunuz. antinomiden kastı çelişki veya çatışkı diyebilirsiniz. yani zaman kadimdir demek veya hayır zamanın başlangıcı var demek aynı derecede hem doğru hem yanlıştır. bu tarz yargılara varmaya hakkınız yoktur. tanrı vardır veya tanrı yoktur demek saçmadır, aynı derece hem yanlış hem doğrudur. duyu verisi girmeden aklı işletirseniz antinomiden öteye gidemezsiniz diyerek sınırı kesin bir şekilde çekti. felsefesi zaten "kritik felsefe" diye anılır.
kendisi bilimsel bir metafizik kurmak istedi, yani metafiziği yıktı yaktı mahvetti değil, klasik metafiziğin aczini gösterdi ancak bunu yaparken amacı bilimsel bir metafizik kurmaktı, çünkü o da biliyor ki, kendisi her ne kadar kesin olarak sınırı çekip o alanda konuşmaya hakkınız yok dese de insanın bu tarz konulara ilgisiz kalması imkansızdı.
ne kadar başarılı oldu tartışılır, tartışmak da isterim ancak yaptığından çok yıktığından dolayı çok değerli benim gözümde.
şüphesiz çok büyük bir yol açmıştır kant, öyle ki kendisinden sonraki idealistler, romantikler, maddeciler vs hepsi kendilerini onun öğrencisi sayarlar.
büyük hayallerimden birisidir ustanın mezarına gidip bir karanfil bırakmak.
çok büyük dehadır. seviyoruz:)
yeri geldikçe tanım girilecek.
şimdi efendim bu zatın öncesinde düşünürler; doğayı, deneyden çektikleri verileri vs. tamamen olduğu gibi algılayabildikleri kanısında oldukları için, aklın ürettiği ve dışta varlığı olmayan "tanrı, ruh, sonsuzluk" gibi kavramları somutlaştırarak dünya içi sıfatlarla tanımladılar ve yıllarca böyle bir metafizik yaptılar. mesele rasyonel bir din inşa etmeye çalıştılar. tanrı gibi soyut ve akli bir kavramın içini dış dünyadaki somut elle tutulur sıfatlarla ve özelliklerle doldurdular. yani aristonun mantığı ile paralel bir hristiyanlık inşa çabasıydı bu ve bence sanıldığı kadar başarısız da değildi. kant gelene kadar tabi :) bizim 21.yy türkiye'sinde caner taslaman tarzı tiplerin yapmaya çalıştığı şeyi avrupa'da 15-16.yy'larda yapmaya çalışmışlardı.
her neyse sonra kant geldi ve dedi ki; bu yöntem arızalı, saçma ve anlamsız. çünkü bilgi denilen şey deney ve akılla oluşur. aklı bir fabrika gibi düşünün, dışardan deneyin verileri yani hammadde geliyor ve akıl onu işleyip size bilgi halinde sunuyor. bilgi dediğimiz şey aslında dışardan çekilen görülerin akli olarak belli kategorilerce işlenmesidir. bunlar 12 tanedir. sonrasında hegel bununla ciddi uğraşacak ama önemli değil o şu an. dediğimiz gibi aklın bu yapısal işleme tarzına kategoriler dedi; meşhur sözüdür;
"zihin kendisini doğaya dayatır"
şimdi o halde biz doğayı ve dış dünyayı olduğu gibi değil olduğumuz gibi algılıyoruz. kendinde şey bilinemez. akıl pembe bir gözlük gibidir ve biz dünyayı aklın gözlüğüyle görürüz.
kopernikçi devrim budur. artık bilgi oluşum sürecinde özne edilgen değil etken bir konuma gelmiştir. aklın kendisini doğaya dayatması önündeki gerçekliği kendisine göre bükmesidir. yani artık nesne merkezli bir epistemoloji değil, özneyi merkeze alan bir epistemoloji doğmuştur.
peki klasik metafiziği nasıl yıktı? ona bakalım;
usta kendisinden önceki metafizikçilere dedi ki; sizin yönteminiz gereği antinomilere düşmeniz kaçınılmaz.
çünkü akla giren bir duyu verisi olmadan onu boşa işletiyorsunuz. antinomiden kastı çelişki veya çatışkı diyebilirsiniz. yani zaman kadimdir demek veya hayır zamanın başlangıcı var demek aynı derecede hem doğru hem yanlıştır. bu tarz yargılara varmaya hakkınız yoktur. tanrı vardır veya tanrı yoktur demek saçmadır, aynı derece hem yanlış hem doğrudur. duyu verisi girmeden aklı işletirseniz antinomiden öteye gidemezsiniz diyerek sınırı kesin bir şekilde çekti. felsefesi zaten "kritik felsefe" diye anılır.
kendisi bilimsel bir metafizik kurmak istedi, yani metafiziği yıktı yaktı mahvetti değil, klasik metafiziğin aczini gösterdi ancak bunu yaparken amacı bilimsel bir metafizik kurmaktı, çünkü o da biliyor ki, kendisi her ne kadar kesin olarak sınırı çekip o alanda konuşmaya hakkınız yok dese de insanın bu tarz konulara ilgisiz kalması imkansızdı.
ne kadar başarılı oldu tartışılır, tartışmak da isterim ancak yaptığından çok yıktığından dolayı çok değerli benim gözümde.
şüphesiz çok büyük bir yol açmıştır kant, öyle ki kendisinden sonraki idealistler, romantikler, maddeciler vs hepsi kendilerini onun öğrencisi sayarlar.
büyük hayallerimden birisidir ustanın mezarına gidip bir karanfil bırakmak.
çok büyük dehadır. seviyoruz:)
yeri geldikçe tanım girilecek.
devamını gör...
7.
parlak zekası gerçeğin engin kıtalarını aydınlatmış cücemsi adamın yattığı katedralde bulunan sundurmaya kant'ın kendi sözcükleri kazınmıştır : '' üstümde yıldızlı gökler içimde ahlak yasası. ''
bir kırk beş boylarında, açlık çeken serçe kadar sıska, göğsü içine göçmüş, raşitik bir tavuğunkiler gibi bacakları, pırtlayan bir karnı olan, başı yana yatmış, sağ omzu solundan yukarıda, gaga burunlu, sağlıklı bir yüz, pırıltılı mavi gözleri olan birisiydi sevgili kant. gri bir palto ve ipek çoraplar giyer ve üç köşeli gri bir şapka takar, elinde altın topuzu bir baston taşırdı.
kimseyi bekletmekten hoşlanmazdı.
bir kırk beş boylarında, açlık çeken serçe kadar sıska, göğsü içine göçmüş, raşitik bir tavuğunkiler gibi bacakları, pırtlayan bir karnı olan, başı yana yatmış, sağ omzu solundan yukarıda, gaga burunlu, sağlıklı bir yüz, pırıltılı mavi gözleri olan birisiydi sevgili kant. gri bir palto ve ipek çoraplar giyer ve üç köşeli gri bir şapka takar, elinde altın topuzu bir baston taşırdı.
kimseyi bekletmekten hoşlanmazdı.
devamını gör...
8.
descartes ile birlikte, aydınlanmacı rasyonel modern düşüncenin kurucu babalarındandır.
devamını gör...
9.
saf aklın eleştirisi adlı kitabı en önemli eseri kabul edilir.
devamını gör...
10.
keşke kadın olsaymış dediğim filozof . maviş ,sarı saçlı , minyon . çok tatlı olurmuş çok tatlı yaaa
devamını gör...
11.
rasyonalizm* ile ampirizm'i* uzlaştırmaya çalışmış bir filozof.
devamını gör...
12.
ne bilebilirim?', 'ne yapmalıyım?' ve 'ne umabilirim?' soruları etrafında felsefeyi yeniden biçimlendiren alman filozofu, mantık ve metafizik profesörü. königsberg'de doğdu ve ölünceye kadar bu şehrin sınırları dışına çıkmadı. königsberg gimnazyumu'ndan sonra yüksek öğrenim içi königsberg üniveristesi'ne gitti. üniversite öğrenimini tamamadıktan sonra bir müddet özel öğretmenlik yaptı, ardından aynı üniversitede ders vermeye başladı ve ölünceye kadar bu görevini, kırk yılı aşkın bir süre sürdürdü. belli başlı eserleri: kritik der reinen vernunft (saf aklın tenkidi, 1781), prolegomena zu einer jeden künftigen metaphysik die als wissenschaft wird auftreten können (kendisini bir bilim olarak sunma hakkına sahip olacak gelecekteki her metafiziğe prolegomena 1783); beantwortung der frage: was ist aufklarung? ('aydınlanma nedir?' sorusuna cevap, 1784); grundlegung zur metaphysische anfangsgründe der naturwissenschaft (doğa biliminin metafizik temelleri, 1786); kritik der practischen vernunft (pratik aklın tenkidi, 1788), kritik der urteilskraft (yargı gücünün tenkidi, 1790), zum ewigen frieden (ebedi barış üzerine, 1795).
devamını gör...
13.
doğru eylemin objektif olarak belirlenebileceğini ve bunun "kategorik zorunluk" olarak adlandırdığı ahlaki kanuna uymak zorunda olduğunu vurgulamıştır.
devamını gör...
14.
felsefesini anlaması kolay olmayan ve sıkıcı bir mizah anlayışına sahip olduğu söylenen filozof. huzur içinde ölmüştür.
devamını gör...
15.
o kadar tekdüze yaşamıştır ki her gün aynı yerden aynı saatte geçtiği için insanlar kanta göre saatlerini ayarlarmış.
devamını gör...
16.
dili agirdir; hazir olun.
devamını gör...
17.
zamaninin antisemitisti olan felsefeci.
devamını gör...
18.
ayrıca çok fena basuru varmış..
devamını gör...
19.
boyu 1,57 olduğu için pek de dikkate alınmaması gereken şahsiyet.
devamını gör...
20.
ölmeden önce çok sağlam bunadığı rivayeti de var..
devamını gör...