kahve içmek isteyeceğiniz ünlüler

yeliz yeşilmen.

içim gidiyor bu kadına. inanılmaz çekici geliyor. yükseldiğim tek kadın * benimle evleneceğini bilsem cinsiyet değiştiririm o derece. otursun karşımda özel yapım sigara kabından sigarasını çıkarsın, eski haydut tipli kocasını çekiştirelim. zaten kendileri kahve bağımlısı ve kupa delisi. sorayım mesela ona sağ memesinin üstündeki eski kocasının adını ne zaman sildireceğini. o da yay burcu. gezip tozarız kahve sonrası, masum bir gezicik, azıcık hava alma* o kendine has kahkahası eşliğinde, aşkım aşkım dizisindeki masumiyetiyle ne sohbetler ederdik be, ah be, ah ulan.

ben tanım sonrası error verdim diğer ünlüleri boşverin.

cem yılmaz( kahve), nejat işler( gümüşlükspor tesislerinde viski puro), tuğçe karabacak ( eski güzel dostlardan "kahve"), vb. daha çok örnek var ama onlar biraz legal dışı tüketimler olduğu için isim verip sıkıntı olmasını istemem.

edit: yarın bir gün gaye su akyol ile denk gelirsem kahve ısmarlayıp burnunu ısırmak isterim.

kahveden kasıt türk kahvesi ise sağlam fal bakan birisi ile tüm ünlüleri tek tek dolaşabilirim. çok merak ediyorum özel hayatlarını.

90'ların sonlarına doğru tv dünyasının ünlü yıldızı, oyuncu bir hanımefendi vardı. 4 yıl kadar önce bir film festivalinde ayaküstü tanışıp sohbetler etme derken, sosyal medya takipleşmeleri falan öyle stabil bir tanışıklıkta hareketsiz duruyoruz. neyse sonra bu pandemi süreçleri, evde kal hikayeleri ile evde boş boş takılırken bir mesaj trafiği gelişti. hissi bir durum yok ama sanırım boşluktan veya ego yaptım, ben ufaktan sağa sola çekiyorum lafları, sonra durum biraz ilerledi. bir görüşelim dedik her yer kapalı tabii. sesli mesajlar, görüntülü aramalar, hanımefendi oldukça dürüst, açık sözlü. ani ruhsal iniş çıkışları falan oluyor, bunlarla ilgili ön bilgi, ön kabul sohbetleri yapıyoruz. uzun yıllarını kişisel gelişime ayırmış, ben alıcısı değilim böyle şeylerin ama saygıyla anlamaya çalışıyorum falan. birkaç ay böyle gitti. fakat ben bir türlü meseleye ciddiyet atfedemiyorum. çok başkayız, dünyalarımız taban tabana zıt, kadın fazla güzel ve ben o tür kadınlara hep uzağım, bir kusurun sıcaklığı, yurdum insanı haller falan arıyorum. aylar sonra hayat biraz normale döndüğünde, üsküdar taraflarında kalabalıktan uzak kitap cafe benzeri bir yerde buluştuk. mekan tercihi bana bırakıldığı için hiçbir şeyime zerre özen göstermeden 10-15 dk. erken gitmişim, hani bir çamur yapayım da bu iş bitsin derdindeyim çünkü düzenli bir arama ve mesaj trafiğine uymak zorunda kalıyorum ve bundan feci şekilde sıkılmış durumdayım. akşam saatleri, kafayı bir çevirdim, hanımefendi hafif loş mekanın girişinde tam da bir spotun altında durmuş, hafif tebessümle bakıyor. önce bir emin olamıyor insan ki kendisini ilk defa görüyor da değilim ama ömrü hayatımda görmediğim bir zarafetle, çok farklı bir durumla karşı karşıyayım. orta bir türk kahvesi istiyor, ben kahve sevmediğimden çay istiyorum, değiştirip o da çay söylüyor. garson kardeşte de benzer bir şaşkınlık olacak ki çayı getirirken tabağına falan taşırıyor, kalkıp çocuğun elinden mütevazice, hiç problem yok terbiyesinde çayı alıyor, yani her şey aleyhte. direniyorum, bekleme istasyonu sohbetler açıyorum, ukalalıklar falan yapıyorum, öylece dinliyor virgülüne, kılına tüyüne kadar... ekleyeceği bir şey varsa ekliyor, itirazını hissettirmeden araya sıkıştırıyor, yetmiyor lavabo dönüşü raftan bir kitap alıp hediye ediyor. tabii hanımefendinin bana özel bir yaklaşımı değil bunlar, kadının tarzı, görgüsü bu. 2 saat kadar oturuyoruz. çalıştığı yapım şirketinin aracını arıyor, 20 dk. sonra araç, atılan konuma geliyor, mahcup garson kardeşe bir fotoğraf çekebilir mi ricası ediliyor, tabi tabii can havliyle kardeşimiz, ilk fotoğrafımızı çekiyor. evlerimize dağılıyoruz. geç saatlerde "sen galiba mutlu değilsin" mesajı alıyorum. ben de ne var ne yok, en başta da kendi hödüklüklerim olmak üzere her şeyi anlatıyorum. bana fazla geldiğini, beni kastığından falan konuşuyorum. anlıyorum diyor sadece sonra bir mesaj daha geliyor. bi pause yapalım istersen. o gün bugün hala o pausedayız. kendisini severim (seviyorum değil severim) dağlar denizler kadar saygımı kazanmıştır. sahneledikleri oyunu, seve seve gidip izledim. selamımız sabahımız, hal hatırımız baki... birkaç hafta önce storysinde gördüm yeni ilişkisini. gayet de mutlu görünüyordu, ben de tuhaf bir hafiflemeyle mutlu oldum, içtenlikle tebrik ettim. demem o ki, kendimize çok da inanıp güvenmediğimiz süreçlerin yersiz bir yükselişiyle yüksek ihtimalli bir maceraya feda edilmemesi gereken saygı sevgi; kıymetli, iyi ve güzel yürekli insanlar da oluyor ve iyi ki oluyorlar.

jerry seinfeld. hatta programı var netflixte comedians in cars getting coffee diye. tamam bir dave chappelle değilim ama ben de komik biriyimdir jerry. içelim bir kahve, belini kıralım iki muhabbetin.

şaka bir yana seviyorum bu adamın dizi yazarlığını. kendisine stand-upları konusunda birkaç eleştirim var ama pek umursamayacağını biliyorum. adam koskoca jerry seinfeld çünkü. yine de nezaketen dinlemesini isterdim ve seinfeld'in finalinin muhteşem bir final olduğunu, beğenmeyenlerin diziyi hiç anlamadıklarını söylerdim. başka bir entryde değineceğim buna birazdan. bu muhteşem dizi için teşekkür ederdim. senaryo ve narrative temposu üzerine tavsiyelerini de almak isterdim. bir noktada meslektaş sayılırız neticede. meslektaş dediysek abartmayalım. yani o tarkan'sa eğer ben barda gitar çalıyorum gibi bir durum var. yine de tecrübelerimizi paylaşamayacağımız anlamına gelmez. hasılı, ben çok seviyorum bu adamı. eminim çoğu kişi celebrity crushlarıyla flört etmek için kullanırdı bu kahve olanağını ama benim tercihim bu.

biraz şımarıklık yapabileceksem eğer jerry, dave chappelle ve ben, üçümüz bir bara gidelim. içelim, sohbet edelim. söz ben ödeyeceğim hesabı.

tolga çevik.

nazan bekiroğlu..rüyalarımda sohbet etmişliğim de vardır kendisiyle, o derece hayranım o eserlerin filizlendiği o gönüle..

robert de niro
natalie portman
roger water
francis ford coppola
lebron james
jodie foster
jim morrison

esra dermancıoğlu, diğer bir deyişle fatmagül'ün yengesi. çok eğlenceli olacağına eminim. değişik bir tarzı ve bakış açısı var. rezil olur muyum eleştirilir miyim korkusu da yaşamadığı için asla kasıntı değil.

nil karaibrahimgil hem anne hem yazar güzel bir sohbet olacağına eminim.

javier bardem'le değil kahve içmek her şeyi yapabilirim aslında. yeter ki istesin.

cate blanchett ile içmek isterdim iki türk kahvesi. o da belki o efsane sesi ve zarafeti ile bişeyler anlatırdı. bi insan daha ne ister...

açık ara randy blythe

tom hardy veya christian bale ile içmek isterdim sanırım

ali atay

tom hanks.

evan peters- inanılmaz iyi bir oyuncu olduğu görüşündeyim.psikopat karakterleri canlandırmak zordur fakat kendisi her seferinde bunun altından başarı ile kalkıyor.gerek american horror story'de ki rolleri gerek su an film olarak çekilen canlandırdığı bir seri katilin biyografisi.. bu kadar bebeksi olup, nasıl caniyi canlandırabiliyor tebrik etmek lazım..psikolojik açıdan eğlenceli bir iletişim olurdu.

milla jovovich- kadın tam bir feminizm örneği.. aksiyon filmlerinin idolü olabilir özellikle ölümcül deney serisi ile açtığı çığır üzerine oturup konuşmak lazım.bir kadın hem tekinsiz hem güzel hem de nasıl böylesine özgüvenli olabilir? -alice karakterini yaşatıyor resmen..


kate beckinsale- karanlıklar ülkesini izleyen bilir (bence gelmiş geçmiş en iyi vampir-kurt adam serisi) orada tıpkı milla gibi çığır açan bir rolü vardı.. ayrı bir aurası vardı kadının.. güzel bir kadın..


justin timberlake- bence çok tatlı, duyarlı ve sempatik bir bey.. iyi bir sanatçı..

ryan reynolds/blake lively- bu kadar deli dolu bir çift olamaz.. bence kesinlikle zaman geçirilmeli..

jacob elordi- başarılı bir modern jenerasyon aktörü.. kissing booth ile tanındı, euphoria ile patladı..
baya baya iyi biri..

elton john- kendisi kelebeğim olabilir.. o nasıl bir sestir yahu!

adam lambert- başarılı bir ses sanatçısı..

daughtry - sesi üzerine konuşmak bence saatler alabilir..

lp- tatlı bir kadın.. istediği duyguyu iyi veriyor.

liste uzar gider ama bunlar.. ah birde hayatta olsaydı, elvis presley..

tek bir kişi ile kahve değil, bira ya da viski içilir.
o nedenle, masayı geniş tutalım..
(bkz: nevşin mengü)
(bkz: ebru cündübeyoğlu)
(bkz: nasuh mahruki)
(bkz: okan bayülgen)

bu dörtlü mesela şimdi, iyi giderdi...
moderatör benim ve kahveleri de ben hazırlıyorum.

hiç kimse. kafamdaki düşüncelerini yıkma ihtimali beni dehşete düşürür. ben daha tolstoy'la dostoyeski'nin anlaşamamasını hazmetmiş değilim. nasıl olabilir böyle bir şey?

kahveyi onlar ısmarlıyorsa neden olmasın?
bir beş dakikamı ayırırım tabi.