61.
62.
güzel insandı erken gitti.,
devamını gör...
63.
şarkılarla geçti içimizden...
devamını gör...
64.
saygı ve sevgiyle... umay umay ile yaptığı bir konuşmadan alıntı yaparak selamlıyorum bu güzel adamı. devridaim olsun...
umay umay: ya evet bunu soracağım. doktorlar endişelenirken, uyarırken nasıl bu kadar cesur davranabiliyorsun? bir de çok dinamik konserler veriyorsun.. çok şaşırıyorum..
kazım koyuncu: aslında olay bostancı da ki konserde başladı.. o gece çok konser vermek istediğimi fark ettim… yeni şarkı yaratmayı çok isterim tabi. bir tane bile yapsam çok güzel bir şey yapacağımı biliyorum ama bu durumda yaratmak çok zor. hastalığım dışardan bakıldığında bir sanatçının yaratması için biçilmiş kaftan gibi duruyor. bunalımlar, savaşlar, bilebileceğimiz bütün kötü şeyler sanki sanatçıların yaratması için yaratılmıştır. insanlar dışardan hep böyle sanırlar. bence bu müziği dinleyenlerin, resmi görenlerin, tiyatroyu izleyenlerin söyleyebileceği şeyler. sanatı takip eden insanların sanrısı yani. asla küçümsemek için söylemiyorum ancak başına gelmeyenin bilebileceği bir durum değil bu hastalık hali. sanatçı her zaman hayatla bir sorun yaşar !! haa bu tabi bir sanat eseri olarak ortaya çıkabilir,,,, ama hiçbir şey olarak da çıkabilir. bu ne benden ne de benim durumumda olan bir sanatçıdan değer kaybettirmez. yaşadığım süreci bir sanatçının, kazım ın, hatta en önemlisi bir devrimcinin süreci gibi yaşadığımı düşünüyorum.
-umay umay: sözlerinde hiç düşmediğini görüyorum..
kazım koyuncu: her ne kadar çok istediğim şeyleri yapmakta zorlanıyorsam da pes etmedim. düşmedim yani.. bir devrimci gibi duruyorum ki zaten devrimci olmakla sanatçı olmak arasında benim için ciddi bir bağlantı var. 2 sinin bağlamında yapmak gereken tek şey sahneye çıkmak diye düşünüyorum. bundan sonra sürekli sahnede olmak ve müziğin tam içinde olmak istiyorum.
-umay umay: ben hala sahnede nasıl o kadar korkusuz, cesur ve güzel kalmayı başardığını merak ediyorum. ilk bostancı, sonra volkan ın gecesi, sonra da trabzon.. sahnede yaşadığın ne kazım?
kazım koyuncu: çok endişeliydim. bir şarkı tolere edilebilir. herkes katılır ve o şarkı mutlaka söylenir biter. hatta hasta olduğum için seyirciye sempatik bile gelebilir. şimdi……………..:))) bizler zeki olmak zorundayız. durumları, yaz aylarını, kış aylarını, soğuğu-sıcağı sevip sevmediğimizi oturup kendi durumlarımıza göre ayarlamalıyız. orda herkes senden bir şey bekleyebilir, ben de kendimden bekleyebilirim ama geleceğe dair işaretleri bulmak durumundayım. şarkıyı söylerken başında- ortasında-sonunda nasılım, neler hissediyorum diye ölçüyor insan. bu yüzden kendimi duygu seline fazla kaptırmamaya çalışıyorum.
umay umay: ya evet bunu soracağım. doktorlar endişelenirken, uyarırken nasıl bu kadar cesur davranabiliyorsun? bir de çok dinamik konserler veriyorsun.. çok şaşırıyorum..
kazım koyuncu: aslında olay bostancı da ki konserde başladı.. o gece çok konser vermek istediğimi fark ettim… yeni şarkı yaratmayı çok isterim tabi. bir tane bile yapsam çok güzel bir şey yapacağımı biliyorum ama bu durumda yaratmak çok zor. hastalığım dışardan bakıldığında bir sanatçının yaratması için biçilmiş kaftan gibi duruyor. bunalımlar, savaşlar, bilebileceğimiz bütün kötü şeyler sanki sanatçıların yaratması için yaratılmıştır. insanlar dışardan hep böyle sanırlar. bence bu müziği dinleyenlerin, resmi görenlerin, tiyatroyu izleyenlerin söyleyebileceği şeyler. sanatı takip eden insanların sanrısı yani. asla küçümsemek için söylemiyorum ancak başına gelmeyenin bilebileceği bir durum değil bu hastalık hali. sanatçı her zaman hayatla bir sorun yaşar !! haa bu tabi bir sanat eseri olarak ortaya çıkabilir,,,, ama hiçbir şey olarak da çıkabilir. bu ne benden ne de benim durumumda olan bir sanatçıdan değer kaybettirmez. yaşadığım süreci bir sanatçının, kazım ın, hatta en önemlisi bir devrimcinin süreci gibi yaşadığımı düşünüyorum.
-umay umay: sözlerinde hiç düşmediğini görüyorum..
kazım koyuncu: her ne kadar çok istediğim şeyleri yapmakta zorlanıyorsam da pes etmedim. düşmedim yani.. bir devrimci gibi duruyorum ki zaten devrimci olmakla sanatçı olmak arasında benim için ciddi bir bağlantı var. 2 sinin bağlamında yapmak gereken tek şey sahneye çıkmak diye düşünüyorum. bundan sonra sürekli sahnede olmak ve müziğin tam içinde olmak istiyorum.
-umay umay: ben hala sahnede nasıl o kadar korkusuz, cesur ve güzel kalmayı başardığını merak ediyorum. ilk bostancı, sonra volkan ın gecesi, sonra da trabzon.. sahnede yaşadığın ne kazım?
kazım koyuncu: çok endişeliydim. bir şarkı tolere edilebilir. herkes katılır ve o şarkı mutlaka söylenir biter. hatta hasta olduğum için seyirciye sempatik bile gelebilir. şimdi……………..:))) bizler zeki olmak zorundayız. durumları, yaz aylarını, kış aylarını, soğuğu-sıcağı sevip sevmediğimizi oturup kendi durumlarımıza göre ayarlamalıyız. orda herkes senden bir şey bekleyebilir, ben de kendimden bekleyebilirim ama geleceğe dair işaretleri bulmak durumundayım. şarkıyı söylerken başında- ortasında-sonunda nasılım, neler hissediyorum diye ölçüyor insan. bu yüzden kendimi duygu seline fazla kaptırmamaya çalışıyorum.
devamını gör...
65.
bütün sifrelerimin sonunun 25.06 olmasına sebep olan çok sevdiğim insanlardan biri.
devamını gör...
66.
çernobil nükleer santralinde meydana gelen patlamadan sonra kansere yakalanan kazım koyuncu,dönemin sanayi ve ticaret bakanı cahit aral, karadeniz’de yetişen çayların radyasyondan etkilenmediğini kanıtlamak için bir basın toplantısı düzenleyerek kameralar önünde çay içmesine tepki olarak ....

“o çayı içen biri geri zekâlıdır… ben kendi zekâmla ve felsefemle ölümü, hayatı uzatabilirim, kısaltabilirim, her şeyi yapabilirim. peki benim köyümdekiler, anasının kuzusu çocuklar, 16 yaşındaki kız; o neyi düşünsün, hangi felsefeyi düşünsün? onun annesi hangi felsefeyle acısını yumuşatsın? sen kimsin, o acıları onlara tattırabiliyorsun? bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. kendi onuruna sahip çıkmış, kendi kişiliğine sahip çıkmış haline ihtiyacı var.”
ne diyordu atatürk, hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız
bugün radyasyonlu çayı içen bakanın yaşayıp yaşamadığı hakkında bile bilgimiz yok ama kazım koyuncu'yu unutmuyoruz..
va mişkunan albümünde yer alan, devrimci lider ernesto che guevara için yazılan “ernesto” isimli şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim..
buradan

“o çayı içen biri geri zekâlıdır… ben kendi zekâmla ve felsefemle ölümü, hayatı uzatabilirim, kısaltabilirim, her şeyi yapabilirim. peki benim köyümdekiler, anasının kuzusu çocuklar, 16 yaşındaki kız; o neyi düşünsün, hangi felsefeyi düşünsün? onun annesi hangi felsefeyle acısını yumuşatsın? sen kimsin, o acıları onlara tattırabiliyorsun? bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. kendi onuruna sahip çıkmış, kendi kişiliğine sahip çıkmış haline ihtiyacı var.”
ne diyordu atatürk, hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız
bugün radyasyonlu çayı içen bakanın yaşayıp yaşamadığı hakkında bile bilgimiz yok ama kazım koyuncu'yu unutmuyoruz..
va mişkunan albümünde yer alan, devrimci lider ernesto che guevara için yazılan “ernesto” isimli şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim..
buradan
devamını gör...
67.
2005 'te onu aldı bi hain hastalık, pek te erken terk etti buraları. oysa daha nice içimizi delip geçen eser bırakacaktı...
devamını gör...
68.
69.
hava atmak gibi olmasın ama ya da olsun ,babamın anne tarafından akrabası olur koyuncular ailesi.onunla aynı familya da bulunmanın şerefine erişmiş bulunmaktayım.
devamını gör...
70.
karadeniz gibi asice,cesurca,çoşarcasına bu cografyanın en özgün gölgesinin ezgilerini yorumladı.lazca rock yapılabilecegini ispatladı.bir laz aydını olan babasından aldıgı emaneti gururla taşıdı.eger bölgedeki çevre ve doga katliamlarına direnenler varsa kazım koyuncunun emegi büyüktür.selam sana şair ceketli çocuk.
devamını gör...
71.
karadenizin yüz akı.. cesuryürek bir romantik.. laz yoldaşımız. o şimdi ışıklara yoldaş, bir genç ömürdü halkına adanmış, sıkılı bir yumruk..
devamını gör...
72.
canım benim!..
"küçükken tüm ülkeyi laz sanmıştım! meğerse her renkten çiçek yaşıyormuş bu ülkede. benim için diyarbakır ile karadeniz'in arasındaki tek fark diyarbakır'da denizin olmamasıdır."
"küçükken tüm ülkeyi laz sanmıştım! meğerse her renkten çiçek yaşıyormuş bu ülkede. benim için diyarbakır ile karadeniz'in arasındaki tek fark diyarbakır'da denizin olmamasıdır."
devamını gör...