sınav haftasıydı. bahar dönemi, öğleden sonra sıcağı insanın alnını terletiyor ama yine de hocalar yazılıyı camları açmadan yapıyor.
ders: “istatistiksel yöntemler ıı” — adı bile kopya çektiriyor.

planım aylar öncesinden başlamıştı. sınıfın arka köşesinde, projektörün altında kör nokta olan bir alan vardı. “kör nokta” demek, hocanın optik açıdan seni asla göremeyeceği yer demekti. hedef belliydi. oraya oturacaktım.

ama asıl olay bu değildi.

bir hafta öncesinden sınıfın aynısını maket olarak kartondan yaptım. aynı masa sıralaması, aynı sandalye düzeni. kendi oturduğum sırayı da alıp yurda götürdüm (okulda tadilat vardı, hocalar anlamadı). sonra bu sıranın içine, sınav notlarını en küçük puntoyla a4’lere basıp, kolçak altına gizli bir çekmece yaptım. mekanik, yaylı sistemli. james bond görse kıskanır.

sınav anı geldi. sınıfa girdim, kör noktaya oturdum. sıra tık demeden açıldı, göz ucuyla sayfa sayfa bilgi aktı önüme. hoca tam karşımdan geçiyor, içimden “hocam seni çok seviyorum ama bu sistem de ayrı bir sanat” diyorum.

sınav sonunda herkes kan ter içinde çıkarken ben “güzel yürüyüş oldu” modundaydım.

ve not; aa! istemeden de olsa okulun puan rekorunu kırmıştım bilmem kaç yıllık tarihinde bu üniversitede bu notu alabilen tek öğrenciydim artık.

sınavdan bir gün sonra fakültede küçük bir kıpırdanma başladı. hani böyle, “bir şey olmuş ama kimse ne olduğunu tam bilmiyor” havası olur ya… işte öyle.

ilk dedikodu, kantinde çıktı. yan masada oturan biri, “ya biri varmış, sınavda hiç bakmadan yazmış, resmen matrixe bağlamış” dedi. bunu duyan ayhan hemen lafa girdi: “ben görmedim ama duydum, çocuk ‘kopya çekmiyorum, bilgiyi arşivliyorum’ demiş.” hiç de öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum tabi. ama o an "dedikodu demek ki böyle bir lanetmiş" dedim.

birkaç saat içinde olay efsaneye dönüştü. birine göre cevapları sıranın içine lazerle kazımıştım, diğerine göre gözlüğüm google glass’mış, cebimde mikroskobik kulaklık varmış… halbuki tek yaptığım şey, marangoz ruhuyla yaklaşmak olmuştu.

ama asıl bomba ertesi gün patladı.

bölüm başkanı sabah derse geldi. elinde bir dosya, suratında sherlock holmes’ü emekli ettirecek bir ifade vardı. “dünkü sınavda sıra dışı bir başarı gösteren bir öğrencimiz olmuş,” dedi. gözlerini sınıfta gezdirdi ve bana bakarak “umarım bu başarı, sadece bilgiye değil, zekaya da dayanıyordur.” dedi.

benim kalp 120.

o an ayhan, bir anda ayağa kalktı. “hocam valla ben değilim, ben zaten kaldım,” dedi. herkes güldü, ortam dağıldı.

ben? hiçbir şey demedim. yalnızca hafifçe sırama yaslandım.

çıt.

sıradan gelen küçük bir yay sesi. kimse duymadı. ama ben duydum.

ve o gün, kopya çekmenin bir sanat olduğunu tüm bölüme göstermenin gururuyla kantine inip sıra beklemeden kahvemi aldım.
devamını gör...
prosu olduğum eylem.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kopya çekmek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim