orijinal adı: ensaio sobre a cegueira
yazar: jose saramago
yayım yılı: 1995
saramago'ya nobel edebiyat ödülü'nü kazandıran bu eser, adı bilinmeyen bir ülkede körlüğün bir salgın gibi yayılmasıyla başlar.
alt metninde bir toplum ve sistem eleştirisi olan körlük, insanların bu salgın karşısında verdiği etik savaşı, ırk, millet, statü, ahlak gibi kavramların anlamını yitirip bireylerin sadece hayatta kalmak için çabaladığı bir distopya içinde sarsıcı bir kurguyla okuyucuya aktarır.
yazar: jose saramago
yayım yılı: 1995
saramago'ya nobel edebiyat ödülü'nü kazandıran bu eser, adı bilinmeyen bir ülkede körlüğün bir salgın gibi yayılmasıyla başlar.
alt metninde bir toplum ve sistem eleştirisi olan körlük, insanların bu salgın karşısında verdiği etik savaşı, ırk, millet, statü, ahlak gibi kavramların anlamını yitirip bireylerin sadece hayatta kalmak için çabaladığı bir distopya içinde sarsıcı bir kurguyla okuyucuya aktarır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "mrs freud" tarafından 28.11.2020 12:39 tarihinde açılmıştır.
21.
körlük
jose saramago
bir adam arabasında giderken yeşil ışık yandığında adam birden kör oldu ,kör oldum diye bağırıyor yolun ortasında durmuş insanlar onu etrafına toplanıyorlar, ama adamın körlüğü siyah bir körlük değil beyazlar içerisinde sanki bir şut banyosunda gibi ,ve ona yardım edecek olan biri onun arabasına binip onu evine kadar götürüyor kör adam tarif ederek , evine gidiyor eşi evde yok işten dönmemiş,adam onu evin içine kadar götürüyor ama kör adam evin içine girmesine izin vermiyor korkuyor adam bir şey çalacak diye, teşekkür ediyor bu kadar yeter diyerek yardımınız için minettarım, adam gidiyor ve arabanın anahtarını vermeden ve onun arabasını çalıyor ,onu içeri almadı eşyalar çalınmasın diye ama arabası çalındı adam korun arabasını çalıp gidiyor
ve adam arabayla hareket ederken bir anda başı dönüyor ve arabayı bir kenara çekiyor dışarı çıkıyor biraz yürüyor oda aniden kör oluyor ,olduğu yerde kalıyor ilk kör evde tek başına ,oturuyor vazoları deviriyor eşyalar kırılıyor,bir anda kapının sesi geliyor adam korkuyor ama eşi geldi eşinin ona sorduğu soru şu niye bukadar erken evdesin ilk kör diyorki kör oldum arabayla gelirke bir anda yolun ortasında kör oldum, her şeyi beyaz görüyorum adamın eşi ona güvenmiyor şakanın sırası değil ,adam diyorki gerçekten kör oldum ,kadın ona inanıyor ve diyorki hastaneye gidelim adam ve eşi dışarı çıkıyor eşi diyorki sen burda bekle ben arabayı almaya gidiyorum sen burda bekle beni gerçi araba nerde sokağın köşesinde yer yoktu oraya koydu bana yardım eden biri eşi gidip bakiyorki araba yok araba çalınmıştır. körün karısı arbanın olmadığını söylüyor kör ona yardım eden kişinin arabayı çaldığını anlıyor taxi çağırıyorlar ve hastanye gidiyorlar, orada kahverengi gözlüklü bir kız, şaşı çocukla annesi ,siyah göz bantlı bir yaşlı adam,ilk körün eşi diyorki bizim işimiz daha önemli eşim aniden kör oldu diyorlar ilk önce izin vermiyorlar sonra içeri doktorun yanına gidiyorlar, doktor konuşmadan eşi diyorki kocam bir anda kör oldu ona yardım edin ,doktor adamın gözünü incelemek için onu makinenin üzerine alıp gözünü inceliyor, kör diyorki ben herşeyi beyaz görüyorum beyazlar içerisindeyim ,doktor diyorki nasıl olabilir gözünüzde hiç bir sıkıntı yok ,doktor kendi içinde diyorki admın gözünd bir sıkıntı olmamasına rağmen körüm diyor ,doktor onu eve gönderiyor ben sizi arayacağım diyor ve adam evine gidiyor bu kitabı okumanızı tavsiye ederim çok güzel bir kitap kitapta sadece bir kaç yerde kötü şeyler geçiyor ama güzel bir kitap bu kitabı okuduğunuzda görmeyde okuyun ben şuan görme yi okuyorum okumanızı tavsiye ederim. kitabın devamını okuyun hırsıza neler oluyor doktora neler oluyor ve ilk köre neler oluyor kitabı okuyup sonunu öğrenin şuan kendimi bir reklamcı gibi hissetim
jose saramago
bir adam arabasında giderken yeşil ışık yandığında adam birden kör oldu ,kör oldum diye bağırıyor yolun ortasında durmuş insanlar onu etrafına toplanıyorlar, ama adamın körlüğü siyah bir körlük değil beyazlar içerisinde sanki bir şut banyosunda gibi ,ve ona yardım edecek olan biri onun arabasına binip onu evine kadar götürüyor kör adam tarif ederek , evine gidiyor eşi evde yok işten dönmemiş,adam onu evin içine kadar götürüyor ama kör adam evin içine girmesine izin vermiyor korkuyor adam bir şey çalacak diye, teşekkür ediyor bu kadar yeter diyerek yardımınız için minettarım, adam gidiyor ve arabanın anahtarını vermeden ve onun arabasını çalıyor ,onu içeri almadı eşyalar çalınmasın diye ama arabası çalındı adam korun arabasını çalıp gidiyor
ve adam arabayla hareket ederken bir anda başı dönüyor ve arabayı bir kenara çekiyor dışarı çıkıyor biraz yürüyor oda aniden kör oluyor ,olduğu yerde kalıyor ilk kör evde tek başına ,oturuyor vazoları deviriyor eşyalar kırılıyor,bir anda kapının sesi geliyor adam korkuyor ama eşi geldi eşinin ona sorduğu soru şu niye bukadar erken evdesin ilk kör diyorki kör oldum arabayla gelirke bir anda yolun ortasında kör oldum, her şeyi beyaz görüyorum adamın eşi ona güvenmiyor şakanın sırası değil ,adam diyorki gerçekten kör oldum ,kadın ona inanıyor ve diyorki hastaneye gidelim adam ve eşi dışarı çıkıyor eşi diyorki sen burda bekle ben arabayı almaya gidiyorum sen burda bekle beni gerçi araba nerde sokağın köşesinde yer yoktu oraya koydu bana yardım eden biri eşi gidip bakiyorki araba yok araba çalınmıştır. körün karısı arbanın olmadığını söylüyor kör ona yardım eden kişinin arabayı çaldığını anlıyor taxi çağırıyorlar ve hastanye gidiyorlar, orada kahverengi gözlüklü bir kız, şaşı çocukla annesi ,siyah göz bantlı bir yaşlı adam,ilk körün eşi diyorki bizim işimiz daha önemli eşim aniden kör oldu diyorlar ilk önce izin vermiyorlar sonra içeri doktorun yanına gidiyorlar, doktor konuşmadan eşi diyorki kocam bir anda kör oldu ona yardım edin ,doktor adamın gözünü incelemek için onu makinenin üzerine alıp gözünü inceliyor, kör diyorki ben herşeyi beyaz görüyorum beyazlar içerisindeyim ,doktor diyorki nasıl olabilir gözünüzde hiç bir sıkıntı yok ,doktor kendi içinde diyorki admın gözünd bir sıkıntı olmamasına rağmen körüm diyor ,doktor onu eve gönderiyor ben sizi arayacağım diyor ve adam evine gidiyor bu kitabı okumanızı tavsiye ederim çok güzel bir kitap kitapta sadece bir kaç yerde kötü şeyler geçiyor ama güzel bir kitap bu kitabı okuduğunuzda görmeyde okuyun ben şuan görme yi okuyorum okumanızı tavsiye ederim. kitabın devamını okuyun hırsıza neler oluyor doktora neler oluyor ve ilk köre neler oluyor kitabı okuyup sonunu öğrenin şuan kendimi bir reklamcı gibi hissetim
devamını gör...
22.
daha önce okumam gereken bir kitapmış. roman okumaya yıllarca direnmiş birisi olarak çok beğendiğim farklı bir kurgusu olan bilim kurgu türünde kaleme alınmış çevirisi de akıcı bir türkçeyle yansıtılmış ödüllü bir romandır.
devamını gör...
23.
5 saatte okuduğum sürekliyici kitap ama aklımda kalan çok soru var.
doktorun karısı neden kör olmadı bunun anlamı ne?
yazar burada insanların sınırları zorlandığında ne kadar vahşileştiğini körlük metaforu üzerinden anlatmıştır.
diğer kitaplarında da olduğu gibi nokta ve virgül dışında bir işaret kullanmamıştır. kitapta karakterlerin isimleri yoktur. filmi de çekilmiş fakat pek güzel değil bence.
doktorun karısı neden kör olmadı bunun anlamı ne?
yazar burada insanların sınırları zorlandığında ne kadar vahşileştiğini körlük metaforu üzerinden anlatmıştır.
diğer kitaplarında da olduğu gibi nokta ve virgül dışında bir işaret kullanmamıştır. kitapta karakterlerin isimleri yoktur. filmi de çekilmiş fakat pek güzel değil bence.
devamını gör...
24.
hakikaten çok güzel dediğim ve beni duygulandırabilen nadir kitaplardan, devam kitabı ise bunun yanında solda sıfır denilse bile çok gelir hülasa herkese tavsiye edeceğim yazmanın hakkının verildiği bir iş.
devamını gör...
25.
sürekli insanları diğer canlılardan ayıran şeyin düşünebilme kabiliyeti ve akıl olduğu söylenir. bence bu kitap bu tanıma kafa göz dalmış. 5 duyumuzdan yalnızca birini kaybedince nasıl vahşileşip insanca yaşamaktan kopabileceğimizi bize aşama aşama anlatmış.
filmi ise bu kadar ayrıtılı işlenen bir konuyu 2 saate sığdırmaya çalışırken olaylara yüzeysel bir şekilde değinebilmiş ve malesef sınıfta kalmıştır.
filmi ise bu kadar ayrıtılı işlenen bir konuyu 2 saate sığdırmaya çalışırken olaylara yüzeysel bir şekilde değinebilmiş ve malesef sınıfta kalmıştır.
devamını gör...
26.
herkesin okuduğu ama kimsenin anlamadığı kitap.
körlük bir metafor. aslında kimse kör değil?! herkes görüyormuş gibi okuyunca, aslının bambaşka olduğunu anlarsınız. elbette işin şakası bir yana, herkes kör. bir kişi hariç. karakterin eşi, bütün dünyanın kör olduğu bir zeminde; görüyor.
bazı kitaplar düz bir şekilde okunmaz. onun ilgisini alt metni sağlar ve inşa eder. körlük romanı da budur. kaos olsun, distopik olsun ve biz de keyfine varalım. öyle bir dünya yok.
arabada giderken, aha kör oldum. arabayı kullanan taksici beni istismar etti ve evimi soydu. kitap böyle başlıyor ve insanlara virüs bulaşmış gibi herkes teker teker kör olmaya başlıyor ama beyaz görüyor. bildiğimiz gibi siyah değil. neden beyaz olduğunu sonra anlatacağım. karakterin eşi; kör numarası yapıp kocasının yanında bulunmak için sahtekarlık yapıyor.
hükumet kör olan insanları topluyor ve tecrit altına almaya başlıyor. bulaşıcı olup olmadığı belli olmayan bu rahatsızlık için önlemler alınıyor. bu körler, daha dün görürken bugün körlemesine yaşama tutunmak zorunda.
en basit örnek; tuvalet eğitimi almış bu entelektüel insanlar, zora düşünce dünyanın en kötü varlığı olmuştur çünkü ilk başta tuvalete giderken, temizliğe dikkat eden körler, bir hayvanın ortalığa yapmasıyla kesin burası tuvalet hadi pisleyelim demeye başlamıştır. evet, körsen her şey mübah artık. sonra içerisi tam bir pislik içinde insanlar işini görmüştür.
yemek az geliyor, şartlar ağır ve kimse görmüyor. tabi bizim insanımız hemen toplulukta birisi çıkıp der ki; buranın en güçlü grubu biziz, der. burada da diyor tabi. zor şartlarda insan avcı kimliğine bürünür. o nazik ve kibar insanların hepsi, aç köpeğe dönüşür. işte çıkarım budur. bu grup iyice işin cılkını çıkarır, yemek karşılığı diğer kadınlara tecavüz etmeye başlar. onları sömürmeye ve tüketmeye başlar. insan, gerçekten ne kadar iğrenç bir varlık dediniz değil mi? ben dedim ama siz kör olmadınız. herkesin kör olduğu bir dünyada yaşamıyorsunuz. ahkam kesen sizlere, bir tokat atıp çıkmıştır bu eser. damarına basınca çirkinliğiniz oraya çıkıyor.
hatırlayın, alt komşuyu. hani bahçesinde ölülerin olduğu. köpeklerin birbirini yediğini. bakın köpekler de bizim gibi birbirini yiyor. kör adama kurşun sıkan gardiyanları hatırlayın, siz kör bir adama kurşun sıkar mısınız? elbette hayır, ama şartlar aynı değil.
insanın ne mal olduğunu anlatır, insanın ne kadar çirkin bir mahluk olduğunu anlatır, bunuda büyük bir mizansenle anlatır. gören karısı olmasa hikaye çöker. neden mi? çünkü tek sağduyulu o kalmış artık ama en sonunda gören kadın bile, cinayet işler ve eşini başka kadının kollarına atmak zorunda kalır. zor zamanlarda herkesin foyası ortaya çıkar.
alegori anlamında, en iyi eserlerden biridir. yazarın bütün kurgusal kitapları böyle süslenmiştir. imla kuralları taşımaz. diyalog taşımaz. eğer kendinizi ve dünyayı biraz tanımak istiyorsanız bu eser size göre.
aman dikkat! o gözlerde ki; beyazlıkta sahte. bütün insanlığın gözüne inen kalın bir perde sadece.
iyi okumalar...
körlük bir metafor. aslında kimse kör değil?! herkes görüyormuş gibi okuyunca, aslının bambaşka olduğunu anlarsınız. elbette işin şakası bir yana, herkes kör. bir kişi hariç. karakterin eşi, bütün dünyanın kör olduğu bir zeminde; görüyor.
bazı kitaplar düz bir şekilde okunmaz. onun ilgisini alt metni sağlar ve inşa eder. körlük romanı da budur. kaos olsun, distopik olsun ve biz de keyfine varalım. öyle bir dünya yok.
arabada giderken, aha kör oldum. arabayı kullanan taksici beni istismar etti ve evimi soydu. kitap böyle başlıyor ve insanlara virüs bulaşmış gibi herkes teker teker kör olmaya başlıyor ama beyaz görüyor. bildiğimiz gibi siyah değil. neden beyaz olduğunu sonra anlatacağım. karakterin eşi; kör numarası yapıp kocasının yanında bulunmak için sahtekarlık yapıyor.
hükumet kör olan insanları topluyor ve tecrit altına almaya başlıyor. bulaşıcı olup olmadığı belli olmayan bu rahatsızlık için önlemler alınıyor. bu körler, daha dün görürken bugün körlemesine yaşama tutunmak zorunda.
en basit örnek; tuvalet eğitimi almış bu entelektüel insanlar, zora düşünce dünyanın en kötü varlığı olmuştur çünkü ilk başta tuvalete giderken, temizliğe dikkat eden körler, bir hayvanın ortalığa yapmasıyla kesin burası tuvalet hadi pisleyelim demeye başlamıştır. evet, körsen her şey mübah artık. sonra içerisi tam bir pislik içinde insanlar işini görmüştür.
yemek az geliyor, şartlar ağır ve kimse görmüyor. tabi bizim insanımız hemen toplulukta birisi çıkıp der ki; buranın en güçlü grubu biziz, der. burada da diyor tabi. zor şartlarda insan avcı kimliğine bürünür. o nazik ve kibar insanların hepsi, aç köpeğe dönüşür. işte çıkarım budur. bu grup iyice işin cılkını çıkarır, yemek karşılığı diğer kadınlara tecavüz etmeye başlar. onları sömürmeye ve tüketmeye başlar. insan, gerçekten ne kadar iğrenç bir varlık dediniz değil mi? ben dedim ama siz kör olmadınız. herkesin kör olduğu bir dünyada yaşamıyorsunuz. ahkam kesen sizlere, bir tokat atıp çıkmıştır bu eser. damarına basınca çirkinliğiniz oraya çıkıyor.
hatırlayın, alt komşuyu. hani bahçesinde ölülerin olduğu. köpeklerin birbirini yediğini. bakın köpekler de bizim gibi birbirini yiyor. kör adama kurşun sıkan gardiyanları hatırlayın, siz kör bir adama kurşun sıkar mısınız? elbette hayır, ama şartlar aynı değil.
insanın ne mal olduğunu anlatır, insanın ne kadar çirkin bir mahluk olduğunu anlatır, bunuda büyük bir mizansenle anlatır. gören karısı olmasa hikaye çöker. neden mi? çünkü tek sağduyulu o kalmış artık ama en sonunda gören kadın bile, cinayet işler ve eşini başka kadının kollarına atmak zorunda kalır. zor zamanlarda herkesin foyası ortaya çıkar.
alegori anlamında, en iyi eserlerden biridir. yazarın bütün kurgusal kitapları böyle süslenmiştir. imla kuralları taşımaz. diyalog taşımaz. eğer kendinizi ve dünyayı biraz tanımak istiyorsanız bu eser size göre.
aman dikkat! o gözlerde ki; beyazlıkta sahte. bütün insanlığın gözüne inen kalın bir perde sadece.
iyi okumalar...
devamını gör...
27.
acaba kör olsam nasıl yaşarım diye her insan merak etmiştir. çoğumuz gözlerimizi kapayıp bu duyumuzun eksikliğine ne kadar katlanabileceğimizi test etmişizdir. kısacık bir anda bile hayatın görmeyen bir insan için ne kadar zor olduğunu anlıyoruz. peki tüm insanlar bir anda kör olsa ve dünyada görmeyen bir insan kalsaydı yaşayacağımız vahşeti düşünebiliyor musunuz? düşünebilirsiniz ama bu kadar iyi anlatamazsınız. josé saramago bir yokluğun yol açtığı sorunları en iyi anlatan yazar bana göre. bir örneği de ölüm bir varmış bir yokmuş kitabı.
kitapta göz görmeyince medeniyetin yıkılması, görmeyen insanın hayvanlaşması, büyük bir kaosun hüküm sürmesi, yiyecek kaynaklarının tükenmesi sonucu yaşanan korkunç olaylar,... hepsi çok etkileyiciydi. insan bu çile bitecek mi diye kitabı içercesine okuyor. sosyal ilişkilerin bittiği yerde, çıkarların çarpıştığı bir ortamda örgütlenmelerin olması da ayrı bir umut kaynağıydı.
kör olmayan kadın neden kör olmadı buna bir neden bulamadım kitap boyunca. ama bulaşıcılığı bildiği halde eşiyle gitmesi, kendini kör olmadan körlüğe teslim etmesi bence onu körlükten korudu. onun deyimiyle zaten onlar gören kördü zaten. gözlerinin görmesi sadece yaşanan dehşete ve kaosa daha iyi tanık olmasına yaradı. üstündeki baskıyı okurken her an hissettim.
insanın uzun süre unutmayacağı bir kitap. gözlerimiz baksa bile umarım daha iyi görmeyi öğrenir ve insanlık olarak gören körlüğümüzden de kurtulabiliriz.
kitapta göz görmeyince medeniyetin yıkılması, görmeyen insanın hayvanlaşması, büyük bir kaosun hüküm sürmesi, yiyecek kaynaklarının tükenmesi sonucu yaşanan korkunç olaylar,... hepsi çok etkileyiciydi. insan bu çile bitecek mi diye kitabı içercesine okuyor. sosyal ilişkilerin bittiği yerde, çıkarların çarpıştığı bir ortamda örgütlenmelerin olması da ayrı bir umut kaynağıydı.
kör olmayan kadın neden kör olmadı buna bir neden bulamadım kitap boyunca. ama bulaşıcılığı bildiği halde eşiyle gitmesi, kendini kör olmadan körlüğe teslim etmesi bence onu körlükten korudu. onun deyimiyle zaten onlar gören kördü zaten. gözlerinin görmesi sadece yaşanan dehşete ve kaosa daha iyi tanık olmasına yaradı. üstündeki baskıyı okurken her an hissettim.
insanın uzun süre unutmayacağı bir kitap. gözlerimiz baksa bile umarım daha iyi görmeyi öğrenir ve insanlık olarak gören körlüğümüzden de kurtulabiliriz.
devamını gör...
28.
konusu, işlenişi çok güzel bir kitap. kitapları filmlere tercih etsem de böyle bir kurgunun görsel alanda çok daha etkili olacağını düşünürdüm. ama yazar bu konuda çok kaliteli bir iş çıkarmış.
kitabı bu kadar beğenmeme rağmen bazı yerlerde o kadar yoğun virgül vardı ki, tek bir cümlede destan yazmaya kalkılmış sanki. akışı bozan, şiirsellikten tamamen kopuk, anlatım bozukluklarıyla dolu bu yazım biçimini bir türlü çözemedim. kitabın tamamında bunu hissetmedim ancak içine çeken kurgusundan sırf yazım yüzünden kopmak çok rahatsız ediciydi. her yerde karşıma çıkan sarı kapaklı baskısını bilmesem kötü bir yayınevinin kötü çevirisi derdim ama değil. sanırım yazarın kendine has bir tarzı var ve hiç bana göre değil.
kitabı bu kadar beğenmeme rağmen bazı yerlerde o kadar yoğun virgül vardı ki, tek bir cümlede destan yazmaya kalkılmış sanki. akışı bozan, şiirsellikten tamamen kopuk, anlatım bozukluklarıyla dolu bu yazım biçimini bir türlü çözemedim. kitabın tamamında bunu hissetmedim ancak içine çeken kurgusundan sırf yazım yüzünden kopmak çok rahatsız ediciydi. her yerde karşıma çıkan sarı kapaklı baskısını bilmesem kötü bir yayınevinin kötü çevirisi derdim ama değil. sanırım yazarın kendine has bir tarzı var ve hiç bana göre değil.
devamını gör...
29.
muhteşem bir jose saramago kitabı. yazarların ilk okuduğunuz eseri çok önemlidir. diğer kitaplarını okuyup okumamak için önemli bir belirleyicidir. ben bayılmıştım okuduğumda. görmek kitabını da okumak istedim bu yüzden. ama aynı heyecanı duymadım, bitiremedim.
muhteşem bir sistem eleştirisi var. körlük bütün ülkeye bir salgın gibi yayılmaya başlıyor. ve devlet gibi bir kurumun tek yapabildiği, insanları karantinaya almak ve içerde onları yapayalnız bırakmak. burada şöyle bir şey geliyor insanın aklına. iyi bir vatandaş olmanın aslında hiçbir önemi yok. kurallara uyduğun, vergini ödediğin, hırsızlık yapmadığın, birilerinin canına kast etmediğin için ödüllendirmiyor sistem seni. hırsızla, katille, vergi kaçıran yani devleti soyanla aynı kefeye koyuyor seni. karantinaya al, ölmelerini bekle. o zaman ne anlamı var iyi bir vatandaş olmamın?
kitabın sonunda herkesin tekrardan görmeye başladığına inanmıyorum. doktorun karısı da diğerleri gibi kör oldu. kitapta bahsedilen körlük manevi bir körlüktü çünkü. doktorun karısı ilk andan itibaren sürekli herkesin iyiliği için bir şeyler yapmaya çalıştı. elinden ne geliyorsa yaptı. ama zamanla bundan yorulmaya başladı ve bunu ara ara da ifade etti. sonrasında da sadece kocası ve grubundakileri korumaya yönelik hareket etmeye başlamasının daha doğru olduğunu düşünmeye başladı çünkü diğeri çok yorucuydu. herkesi kurtaramazsın. kilisede yaşananlardan sonra doktorun karısı da diğerleri gibi kör oldu. manevi körlükten bahsediyoruz hala. kilisedeki insanlar korkudan kaçışırken doktorun karısı hiçbir şey olmamış gibi kiliseden kaçanların yiyeceklerini topladı ve işin garibi olması gereken buymuş gibi hiç suçluluk hissetmedi. çünkü öncelik kendi hayatıydı. kendinden başkasını düşünmemeye başladığında, bencil olduğunda etrafındaki hiçbir şey seni rahatsız etmemeye başlıyor. açlık, sefalet, çürümüşlük, kokuşmuşluk.. hiçbiri ilgi alanına girmiyor. hiçbirini görmüyorsun. her şeye körleşiyorsun. sen iyiysen sorun yok. herkesin kör olduğu bir dünyada aklını yitirmeden yaşamanın tek yolu senin de körleşmen bence.
muhteşem bir sistem eleştirisi var. körlük bütün ülkeye bir salgın gibi yayılmaya başlıyor. ve devlet gibi bir kurumun tek yapabildiği, insanları karantinaya almak ve içerde onları yapayalnız bırakmak. burada şöyle bir şey geliyor insanın aklına. iyi bir vatandaş olmanın aslında hiçbir önemi yok. kurallara uyduğun, vergini ödediğin, hırsızlık yapmadığın, birilerinin canına kast etmediğin için ödüllendirmiyor sistem seni. hırsızla, katille, vergi kaçıran yani devleti soyanla aynı kefeye koyuyor seni. karantinaya al, ölmelerini bekle. o zaman ne anlamı var iyi bir vatandaş olmamın?
kitabın sonunda herkesin tekrardan görmeye başladığına inanmıyorum. doktorun karısı da diğerleri gibi kör oldu. kitapta bahsedilen körlük manevi bir körlüktü çünkü. doktorun karısı ilk andan itibaren sürekli herkesin iyiliği için bir şeyler yapmaya çalıştı. elinden ne geliyorsa yaptı. ama zamanla bundan yorulmaya başladı ve bunu ara ara da ifade etti. sonrasında da sadece kocası ve grubundakileri korumaya yönelik hareket etmeye başlamasının daha doğru olduğunu düşünmeye başladı çünkü diğeri çok yorucuydu. herkesi kurtaramazsın. kilisede yaşananlardan sonra doktorun karısı da diğerleri gibi kör oldu. manevi körlükten bahsediyoruz hala. kilisedeki insanlar korkudan kaçışırken doktorun karısı hiçbir şey olmamış gibi kiliseden kaçanların yiyeceklerini topladı ve işin garibi olması gereken buymuş gibi hiç suçluluk hissetmedi. çünkü öncelik kendi hayatıydı. kendinden başkasını düşünmemeye başladığında, bencil olduğunda etrafındaki hiçbir şey seni rahatsız etmemeye başlıyor. açlık, sefalet, çürümüşlük, kokuşmuşluk.. hiçbiri ilgi alanına girmiyor. hiçbirini görmüyorsun. her şeye körleşiyorsun. sen iyiysen sorun yok. herkesin kör olduğu bir dünyada aklını yitirmeden yaşamanın tek yolu senin de körleşmen bence.
devamını gör...
30.
saramagonun tüm kitaplarına hayranım ama körlük benim göz bebegim diyebilirim tekrar tekrar okuyup aklınızdan cikaramayacaginiz günlük hayatınızdan da kesitler bulacağınız bir eser herkesin em az 1 defa okuması gereken bir eser bence ( devam kitabı da görmek)
devamını gör...
31.
kitabın konusu itibari ile macera ve sürükleyici bir hikaye olduğu algısını veriyor.icinde verilen mesajlar mükemmel nitelikte ,düşündürücü, sorgulayıcı bir yapıda. kitapta kör bir adam üzerinden toplumunda körlüğünü,her gören gözün aslında gören bi kör oldugunuda ,vicdan,ahlak anlayışının ve toplumsal yıkılışı çok güzel ifade etmiş. kitabı okurken yazılardan çok anlatılmak istenen mesajlar dikkat edilmesi gereken ve üzerine düşünülmesi gereken konular diye düşünüyorum.
devamını gör...
32.
nobel edebiyat ödüllü olan sevgili yazarımız jose saramago’nun sevdiğim kiraplarından sadece biridir bu roman. yaratıcı konusu ve dilin akıcılığı muhteşem olan bu kitap okurken hayal gücünüzün sınırlarını zorlaya bilir.
bir gün arabasıyla seyahat halinde ilerlerken trafik ışıklarında bir anda kör olan kahramanımız neye uğradığını şaşırır. sonrasında bir doktora görünen kahramanımız eve döndükten kısa süre sonra ortaya çıkar ki körlük doktorada bulaşmıştır ve kısa sürede tüm kent kör olmuş, bir salgın haline gelmiştir.
biran da tüm insanlığı saran bu hastalığın sebebi ya da nasıl bulaştığı anlaşılamaz ve insanlık kötü bir hale sürüklenmeye başlar.
doktordan döndükten sonra apar topar herkesi toplamaya başlayan devlet bir çok kişiyi topluca kliniklere yatırırlar ve burada da bir çok sorunla karşılaşmaya başlarlar.
kent içinde koyulan kurallara halk tepki gösterir ve kısa sürede halk kuralları umursamaz. insanlar hem başlarına gelen bu körlükle mücadele etmeye çalışırken aynı zamanda artık kendi can güvenlikleri de yoktur.
bu olaylar gelişip devam ederken hikayemizin en başından beri sadece bir kişi kör kalmamıştır ve topluluk içinde kör olduğunu saklamaya çalışır. körler içinde bu gerçek ancak kısa süreliğine gizliliğini koruyabilir.
salgına yakalanan kahramanımız ve diğer insanları bir araya, bir hastaneye toplanmalarıyla aynı yerde yaşayan bu insanların zaman içerisinde oluşan sorunları ve sorunlara nasıl çözüm buldukları, birbirlerine nasıl kenetlendikleri anlatılmaktadır.
kitabın sonunda ise başında olduğu gibi bir anda herkes görmeye başlar artık herkes iyileşmiştir ancak sadece bir kişi için işler tam tersine döner.
kurgu ve akış gerçekten çok güzel ilerliyor. okurken keyif alacağınız bir roman.
bir gün arabasıyla seyahat halinde ilerlerken trafik ışıklarında bir anda kör olan kahramanımız neye uğradığını şaşırır. sonrasında bir doktora görünen kahramanımız eve döndükten kısa süre sonra ortaya çıkar ki körlük doktorada bulaşmıştır ve kısa sürede tüm kent kör olmuş, bir salgın haline gelmiştir.
biran da tüm insanlığı saran bu hastalığın sebebi ya da nasıl bulaştığı anlaşılamaz ve insanlık kötü bir hale sürüklenmeye başlar.
doktordan döndükten sonra apar topar herkesi toplamaya başlayan devlet bir çok kişiyi topluca kliniklere yatırırlar ve burada da bir çok sorunla karşılaşmaya başlarlar.
kent içinde koyulan kurallara halk tepki gösterir ve kısa sürede halk kuralları umursamaz. insanlar hem başlarına gelen bu körlükle mücadele etmeye çalışırken aynı zamanda artık kendi can güvenlikleri de yoktur.
bu olaylar gelişip devam ederken hikayemizin en başından beri sadece bir kişi kör kalmamıştır ve topluluk içinde kör olduğunu saklamaya çalışır. körler içinde bu gerçek ancak kısa süreliğine gizliliğini koruyabilir.
salgına yakalanan kahramanımız ve diğer insanları bir araya, bir hastaneye toplanmalarıyla aynı yerde yaşayan bu insanların zaman içerisinde oluşan sorunları ve sorunlara nasıl çözüm buldukları, birbirlerine nasıl kenetlendikleri anlatılmaktadır.
kitabın sonunda ise başında olduğu gibi bir anda herkes görmeye başlar artık herkes iyileşmiştir ancak sadece bir kişi için işler tam tersine döner.
kurgu ve akış gerçekten çok güzel ilerliyor. okurken keyif alacağınız bir roman.
devamını gör...
33.
herkes kör olurken doktorun karısı neden kör olmadı ? evet kitap güzel ama böyle büyük bir gizemin cevabını vermediği için temeli sağlam olmayan yarım yamalak bir hikaye imajı yaratıyor gözümde.
özete gelecek olursak kurallar ortadan kalktığında insanların ne kadar vahşileşecebileceğini anlatan güzel bir eser .
özete gelecek olursak kurallar ortadan kalktığında insanların ne kadar vahşileşecebileceğini anlatan güzel bir eser .
devamını gör...
34.
en fazla ne olabilir ki diye başladığım ama sonunda neredeyse benim kör olduğum kitaptır. insanları bir arada tutan şeyim kurallar olduğunu ve bu kuralları etkisiz kılacak herhangi bir şeyin etkisiyle yontma taş devrine nasıl döndüğümüzü anlatır. ama bir yanıyla körlüğü metafor olarak da düşünebilirsiniz. kör olanlar yaşadıkları toplumun içindeki düzensizliğe, kanunsuzluğa, göze sokulan ve sokulmayan şiddete alışıp onu görmeyen insanlar olarak düşünülebilir. doktorun karısı gibi olanlar ise her şeyi görmelerine rağmen azınlıkta kalmaları sebebiyle insiyatif alamayan kişileri temsil ediyor olabilir.
devamını gör...
35.
körlük diyince benim aklıma direk görme organımız olan gözümüzü kaybetmekle alakalı bir şeyler canlandı zihnimde. yani herkes böyle düşünmüştür diye umuyorum (tek düşünen ben değilimdir inşallah
kitabı okumaya başlayınca ilk sayfalarında zorlanabilirsiniz. çünkü kitaptaki karakterleri isim yerine sıfatlarla betimleyip karşımıza çıkarmış ve diğer bir husus da şu oldu benim için. kitap da sadece virgül ve noktalı virgül kullanmış olması da ayrıca dikkatimi çekti. yazarımız bu eserinde kör olan insanların üzerinden, toplumsal bir körlüğü iliklerine kadar işlemiş. kör olmanın aslında gözlerimizin görmemesi durumu değil, gören gözlerin de aslına kör olabildiğini, yaşamın nasıl kötülüğe dönüşebileceğini, umudun, sabrın, vicdanın, ahlak anlayışının gibi bir sürü konuyu çok güzel bir şekilde işlemiş eser verilen mesajlar niteliğinde mükemmel bir kitap olmayı fazlasıyla hak ediyor. okurken bazı gerçeklerle yüzleşmek de ara ara canimi acıtmadı değil. kitabı okurken aklıma şu soru takıldı acaba bende mi körüm? siz de okurken bu soruyu kendinize sordunuz mu? bence bir sorun derim.
bir de merak ediyorum hangi körlük daha kötü? *fiziksel körlük mü manevi körlük mü? ben cevabı manevi körlük diyorum.
siz ne diyorsunuz bakalım. yorumlarda buluşabilmek dileğiyle. sevgi ve kitapla kalın
kitaptan alıntılar
-sessiz kalma en kuvvetli alkışlamadır."
-"bence biz kör olmadık, biz zaten kördük gören körler mi?
gördüğü halde görmeyen körler."
-insanların mahremiyetini sorgulamamalı."
-bazı körlerin sadece gözleri kör değildi, zihinleri de kördü
-"hamurumuz böyle bizim, biraz ilgisiz, biraz da kötü niyetliyiz"
-"hepimiz susalım, sözlerin işe yaramadığı anlar vardır."
kitabı okumaya başlayınca ilk sayfalarında zorlanabilirsiniz. çünkü kitaptaki karakterleri isim yerine sıfatlarla betimleyip karşımıza çıkarmış ve diğer bir husus da şu oldu benim için. kitap da sadece virgül ve noktalı virgül kullanmış olması da ayrıca dikkatimi çekti. yazarımız bu eserinde kör olan insanların üzerinden, toplumsal bir körlüğü iliklerine kadar işlemiş. kör olmanın aslında gözlerimizin görmemesi durumu değil, gören gözlerin de aslına kör olabildiğini, yaşamın nasıl kötülüğe dönüşebileceğini, umudun, sabrın, vicdanın, ahlak anlayışının gibi bir sürü konuyu çok güzel bir şekilde işlemiş eser verilen mesajlar niteliğinde mükemmel bir kitap olmayı fazlasıyla hak ediyor. okurken bazı gerçeklerle yüzleşmek de ara ara canimi acıtmadı değil. kitabı okurken aklıma şu soru takıldı acaba bende mi körüm? siz de okurken bu soruyu kendinize sordunuz mu? bence bir sorun derim.
bir de merak ediyorum hangi körlük daha kötü? *fiziksel körlük mü manevi körlük mü? ben cevabı manevi körlük diyorum.
siz ne diyorsunuz bakalım. yorumlarda buluşabilmek dileğiyle. sevgi ve kitapla kalın
kitaptan alıntılar
-sessiz kalma en kuvvetli alkışlamadır."
-"bence biz kör olmadık, biz zaten kördük gören körler mi?
gördüğü halde görmeyen körler."
-insanların mahremiyetini sorgulamamalı."
-bazı körlerin sadece gözleri kör değildi, zihinleri de kördü
-"hamurumuz böyle bizim, biraz ilgisiz, biraz da kötü niyetliyiz"
-"hepimiz susalım, sözlerin işe yaramadığı anlar vardır."
devamını gör...
36.
okurken neredeyse kör olduğum jose saramago imzalı eser.
gözü fazlasıyla yoruyor çünkü paragraflar arasında zerre boşluk yok.
paragrafsız satırlar nefessiz koşmak gibi bir şey olsa da kitap akıcı bir dille yazılmış.
bir gün ansızın herkesin kör olmasını konu ediniyor. ortada hiçbir tıbbi neden yokken üstelik!
herkes domino taşı gibi kör oluyor ve bu durum insanlar arasındaki görünmez perdeleri de kaldırıyor.
okurken hem kahkaha attırıyor, hem de görmeyen adamın ağlayışı can yakıyor. araba çalan hırsızın polislere yakalanmamak için bütün trafik kurallarına uyması bayağı komik mesela.
yazarı ve karakterleri daha iyi anlamak, kitabın atmosferine girebilmek adına kitabı karanlıkta bir kör edasıyla okuyorum. (e/ kitap)
yazara ufak muziplik olsun diye de paragraflar arasında boşluk kullanmadım örneğin. ^^
hatta körlerin içinde yaşadığı karanlığın sonuçta basit bir ışık yokluğu olduğunu, körlük denen şeyin varlıkların ve nesnelerin görünüşünü basitçe örten, onları kara perdelerinin ardında el değmemiş kılan bir şey olduğunu düşündüğü de olmuştu. şimdiyse, tersine, öylesine ışıklı, öylesine bütünsel bir beyazlığın içine dalmıştı ki, bu beyazlık nesneleri ve varlıkları emmek yerine, onları yutarak iki kat görünmez kılıyordu.
gözü fazlasıyla yoruyor çünkü paragraflar arasında zerre boşluk yok.
paragrafsız satırlar nefessiz koşmak gibi bir şey olsa da kitap akıcı bir dille yazılmış.
bir gün ansızın herkesin kör olmasını konu ediniyor. ortada hiçbir tıbbi neden yokken üstelik!
herkes domino taşı gibi kör oluyor ve bu durum insanlar arasındaki görünmez perdeleri de kaldırıyor.
okurken hem kahkaha attırıyor, hem de görmeyen adamın ağlayışı can yakıyor. araba çalan hırsızın polislere yakalanmamak için bütün trafik kurallarına uyması bayağı komik mesela.
yazarı ve karakterleri daha iyi anlamak, kitabın atmosferine girebilmek adına kitabı karanlıkta bir kör edasıyla okuyorum. (e/ kitap)
yazara ufak muziplik olsun diye de paragraflar arasında boşluk kullanmadım örneğin. ^^
hatta körlerin içinde yaşadığı karanlığın sonuçta basit bir ışık yokluğu olduğunu, körlük denen şeyin varlıkların ve nesnelerin görünüşünü basitçe örten, onları kara perdelerinin ardında el değmemiş kılan bir şey olduğunu düşündüğü de olmuştu. şimdiyse, tersine, öylesine ışıklı, öylesine bütünsel bir beyazlığın içine dalmıştı ki, bu beyazlık nesneleri ve varlıkları emmek yerine, onları yutarak iki kat görünmez kılıyordu.

devamını gör...
37.
kitap kuramızda bu ablama çıkmıştı. şansa(!) o zamanlar ben "damızlık kızın öyküsü"nü okuyordum. korkunç ve sinirden çıldırtıcı bir kitaptı. ve ablamla ara ara "kitap nasıl, akıcı mı, beğendin mi?" vs. konuşuruz. o da işte biraz değindi ve bende resmen kitabı okurken ona şiddet uygulasam da çoğu içimde olduğu için pimi çekilmiş bomba misali "ne b.ktan kitapları seçmişiz öyle. onu okuyana kadar canım cok kez çıktı. seninkiyi maalesef okumayacağım. sadece şu anla da sınırlı değil, hiçbir zaman okumayı düşünmüyorum. her yerde bu tarz iğrençlikler görmek yetiyor ve kitap sevgisinden soğuma raddesine geldim." dediğim için içeriğe hiçbir zaman tam hakim olamayacağım bir kitap.
filmi de varmış bu arada, içeriği öğrendikten sonra izlenecek listemden sildim.
öfkem, nefretim, tiksinti vs. olan duygu ve hislerim çok taze.
hadi insanlar şerefsiz ama kitapların iyi, temiz, saf kalmasını istiyorum. çünkü kitaplarla erken yaşta tanıştım ve çok erkenden okuma alışkanlığım var. hep iyi şeyler gördüm ve öğrendim, arada kötülüklerde vardı ama onlar cezasını yani hak ettiklerini buluyordu çoğunda. ve okuduğum/seçtiğim kitap hiç bu kadar pisliğe batmamıştı. o nasıl bir kitaptı yani? ilk kez kitap dövdüm. bu biraz kulağa tuhaf gelse de öyle oldu: masaya ve duvara vurmuştum, üstünde tepinmiştim. kırışıklık ve bükülme olaylarından nefret ederim mesela ama kitabın tüm sayfalarını kendisiyle birlikte kırıştırıp bükme isteği duydum. daha sonra yakıp kül etme ve küllerini wc deliğinde gezintiye çıkarma.
"fazla abartmıyor musun?" gözüyle bakarsanız gözünüzü oyasım gelir. bu kitaplar distopik tamam ama neden sürekli benim cinsimi bu hâllere getiriyor?! ayrıca hiçte normal değil, olması gereken değil o yüzden sakin ve ağır başlı halim bunlarda yok.
eee dünya yaşantısı pislikleri hep gizler ama kitaplar ortaya serer çoğu zaman evette baskın karakterim ben, hiç tahammül edemiyorum. her şeye rağmen normalde görmeyeceğim. aptal bir büyüme yaşamayacağım. kitapların güzelliğini tatmak istiyorum pisliğinde boğulmak değil. çünkü gerçek hayatta boğuluyoruz zaten...
bu nefret ettiğim 2. kitap.
bunlar yerine "kendine ait bir oda" veya "kurtlarla koşan kadınlar" okusanıza?..
filmi de varmış bu arada, içeriği öğrendikten sonra izlenecek listemden sildim.
öfkem, nefretim, tiksinti vs. olan duygu ve hislerim çok taze.
hadi insanlar şerefsiz ama kitapların iyi, temiz, saf kalmasını istiyorum. çünkü kitaplarla erken yaşta tanıştım ve çok erkenden okuma alışkanlığım var. hep iyi şeyler gördüm ve öğrendim, arada kötülüklerde vardı ama onlar cezasını yani hak ettiklerini buluyordu çoğunda. ve okuduğum/seçtiğim kitap hiç bu kadar pisliğe batmamıştı. o nasıl bir kitaptı yani? ilk kez kitap dövdüm. bu biraz kulağa tuhaf gelse de öyle oldu: masaya ve duvara vurmuştum, üstünde tepinmiştim. kırışıklık ve bükülme olaylarından nefret ederim mesela ama kitabın tüm sayfalarını kendisiyle birlikte kırıştırıp bükme isteği duydum. daha sonra yakıp kül etme ve küllerini wc deliğinde gezintiye çıkarma.
"fazla abartmıyor musun?" gözüyle bakarsanız gözünüzü oyasım gelir. bu kitaplar distopik tamam ama neden sürekli benim cinsimi bu hâllere getiriyor?! ayrıca hiçte normal değil, olması gereken değil o yüzden sakin ve ağır başlı halim bunlarda yok.
eee dünya yaşantısı pislikleri hep gizler ama kitaplar ortaya serer çoğu zaman evette baskın karakterim ben, hiç tahammül edemiyorum. her şeye rağmen normalde görmeyeceğim. aptal bir büyüme yaşamayacağım. kitapların güzelliğini tatmak istiyorum pisliğinde boğulmak değil. çünkü gerçek hayatta boğuluyoruz zaten...
bu nefret ettiğim 2. kitap.
bunlar yerine "kendine ait bir oda" veya "kurtlarla koşan kadınlar" okusanıza?..
devamını gör...
"körlük (kitap)" ile benzer başlıklar
körlük
15