liyakat

ulu manitumuz cihan padişahımız sayın erdoğanın asla taviz vermediği bir uygulama şeklidir.

türkiye de olmayan şeydir.

adalet kavramı gibi atanmışlar ve seçilmişler tarafından tecavüze uğrayan değer.

mumla değil, yanarlı dönerli ışıkla dahi bulamıyorsun bizim ülkede.

duvardaki adalet yazısından sonra gülebileceğiniz nadir şeylerden birisi de dmk daki liyakat yazısıdır

layık olma, değerli olma, yararlı olma, hüner, adalet, erdem gibi kavramların anlamlarını üzerinde taşıyan bir sözcük. bir göreve talip olanlar için liyakat gerekir. üstün nitelikli ve meziyet sahibi olmak gibi.

odasında bilgisayar olmayan daha ötesi bilgisayar kullanmayı bilmeyen "bilgi işlem daire başkanı" gördü bu gözler.

hayatında bir gün olsun fabrikada çalışmamış, hemşericilik kontenjanından hasbelkader çalışmaya başladığı işçi sendikasında şimdilerde "genel sekreter" olup; işçilerin hakkını arayan!! kişilere şahit oldu.

bir e-posta iletisine birden fazla ek nasıl eklenir bilmediği için her ek için farklı farklı eposta gönderen genel müdürlerle muhatap oldu.

referans verilen tek bir haberi olmamasına ramen kendisine gazeteci diyenleri, sağdan soldan çalıp çırptığı makaleler ile tez verip akademisyen olanlara şahit oldu. x3 mühendis maaşı ile sözleşmeli bilişim uzmanı olarak işe başlayan lakin en temel html taglarını yazmaktan aciz hatta bunlardan bihaber tiplerle tanıştım.

liyakat olsaydı bu bahsettiğim insanlarla tanışmam mümkün olmayacaktı, belki birgün yazacağım bu kadar hikaye de biriktirmemiş olacaktım.

tanımı da şuraya bırakalım; liyakat nedir? örnekleyecek olursak bilgisayar kullanmayı bilen insanlar arasından bu işi en iyi yapanı ilgili kurumda yönetici olarak görevlendirmektir. işi, işi bilene vermektir.

25 yıllık meslek yaşantımda gözlemlediğim şudur; ipten kazıktan boşalmış, eş dost akraba veya siyasi saikler nedeniyle bilgisi olmadığı halde yetki verilmiş o kadar çok insan gördüm ki; liyakatsız insanları bir yerlere getirme noktasında çok liyakatli insanlara sahip olduğumuzu söyleyebilirim.

candaş tolga ışık'ın sahibi olduğu kafa oluşumunun youtube kanalı versiyonu kafa tv'de hakkında belgeseli yapılan konu.

buradan izleyebilirsiniz

- kadıköy, deniz zeyrek'in abisi ediz zeyrek, kadıköy belediye başkan yardımcılığı,

- ataşehir, onursal adıgüzel'in * eşi elif duygu adıgüzel, çekmeköy belediye başkan yardımcılığı,

- denizli, hüseyin bartal'ın eşi hülya bartal, büyükşehir belediyesi genel sekreter yardımcılığı,

- izmir, buca ilçe başkanı çağdaş kaya’nın eşi damla çelik kaya, bornova belediyesi sosyal yardım işleri müdürlüğü,

çook eskilerden kulağımıza çalınmışlığı var, ama son 25 yıldır hepten unutturulmuş bir şey. hangi yörenin yemeğiydi, soslu mu sossuz mu servis edilir, soğan konur mu unuttuk gitti.! sanki, eş dost akraba tanıdık beraber yeniyordu genelde..( mesela biri bir makam edindi, eş, dost, akraba yakın tanıdık kim varsa çağırıyo "bi liyakat yaptım aazınıza layık gelin yiyelim" diyo gibisine.. yani sanırım.. bazı yöreler kul hakkı, yetim hakkı olmadan yenemeyeceğini söyler. damak zevki meselesi belki de tam hatırlayamıyorum.! çook eskilerde kaldı çünkü..!

liyakat bu ülkede hiç değer gören bir şey olmamıştır.

aslen yönetim veya tutulan köşe başları hep belli gruplar arasında pay edilmiştir. zaman zaman sınıf atlamayı başaran kişiler de parmakla gösterilip bak eşitlik, demokrasi, hak, hukuk, liyakat gibi konulara meze edilmiştir.

bu "sınıf atlama" ve "liyakat" ile bir yere gelebilme nadirliği ise en çok akp döneminde baltalanmıştır. "bizden ve bizden olmayan" düşüncesi ile her şey biçilmiştir. siyasetçiler ve partiler de bu ülkenin kişisi/kurumu olarak bundan nasibini alacaktır elbet. yalnız kendimizi kandırmayalım. bu sadece o kesimde yok. evet belki en fazla rant o alanda var ama bu ülkenin her alanında böyle.

liyakât bu ülkede, tümer metin'in liyakatin anlamını bilmemesine rağmen liyakatten bahsetmesi gibi bir şeydir.

siyaset dunyasinda bulunmayandir. evet.

namus meselesidir