normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3441.
hayat kaygı duymak için çok kısa, sevmek için çok uzun.
devamını gör...
3442.
herkesin olduğu gibi benim de sinirim bozuk sözlük.
allah'a şükür depreme yakın bir yerde yaşamıyoruz hissetmedim bile. ama sıcak yatağımda yatarken, ailemle vakit geçirirken, arkadaşlarımla vakit geçirirken çok utanıyorum sözlük. öyle utanıyorum ki..
haber takip etmiyorum artık, son bir kaç gündür telefona ve televizyona da bakmıyorum. kazara bir şeye denk gelsem gözlerim doluyor daha da kötü hissediyorum dua etmekten başka çarem olmadığı için daha da yüreğim acıyor.
dedemin kardeşleri ile pek yakın değilizdir. onlar iskenderun'da yaşıyorlardı iki gün önce dedemlere geldiler, bende bu gün gidebildim.
amcayı yıllardır görmüyordum dedeme benzerliği o kadar tüylerimi ürpertti ki bazen gözlerimi alamadım. sanırım en son ninemin cenazesinde görmüştüm yok pardon adana'ya gittiğimizde iskenderun'a gitmiştik 2 saat oturup gelmiştik tabi amca karanlıkta oturuyordu, yüzünü hatırlamıyorum.
içimden geçmedi değil sözlük, ya ölselerdi ne olacaktı?
ılla gelmek için deprem mi olması gerekiyordu.
2023 hiç güzel başlamadı ocak ayında kötü bir haber almış hayatımız değişmiş en azından benim pamuk ipliğine sarılı psikolojim, biraz da olsa * bir sarsıntı geçirmişti.
şimdi insanların perişan halleri, çocukların soğuktan donarak ölmesi, yurttaşımın zor durumda olması, yüreğimi yakıyor. her gece yatarken onları bu duruma düşüren herkese bela okuyup öyle yatıyorum.
umarım güzel sağlıklı günler bizi bekliyordur.
allah'a şükür depreme yakın bir yerde yaşamıyoruz hissetmedim bile. ama sıcak yatağımda yatarken, ailemle vakit geçirirken, arkadaşlarımla vakit geçirirken çok utanıyorum sözlük. öyle utanıyorum ki..
haber takip etmiyorum artık, son bir kaç gündür telefona ve televizyona da bakmıyorum. kazara bir şeye denk gelsem gözlerim doluyor daha da kötü hissediyorum dua etmekten başka çarem olmadığı için daha da yüreğim acıyor.
dedemin kardeşleri ile pek yakın değilizdir. onlar iskenderun'da yaşıyorlardı iki gün önce dedemlere geldiler, bende bu gün gidebildim.
amcayı yıllardır görmüyordum dedeme benzerliği o kadar tüylerimi ürpertti ki bazen gözlerimi alamadım. sanırım en son ninemin cenazesinde görmüştüm yok pardon adana'ya gittiğimizde iskenderun'a gitmiştik 2 saat oturup gelmiştik tabi amca karanlıkta oturuyordu, yüzünü hatırlamıyorum.
içimden geçmedi değil sözlük, ya ölselerdi ne olacaktı?
ılla gelmek için deprem mi olması gerekiyordu.
2023 hiç güzel başlamadı ocak ayında kötü bir haber almış hayatımız değişmiş en azından benim pamuk ipliğine sarılı psikolojim, biraz da olsa * bir sarsıntı geçirmişti.
şimdi insanların perişan halleri, çocukların soğuktan donarak ölmesi, yurttaşımın zor durumda olması, yüreğimi yakıyor. her gece yatarken onları bu duruma düşüren herkese bela okuyup öyle yatıyorum.
umarım güzel sağlıklı günler bizi bekliyordur.
devamını gör...
3443.
öyle bir şey ki..
burada uzaktan olanları izlerken üzerimde görünmez yükler hissediyorum. fark etmeden tebessüm ettiğim yerde dudaklarım utanıyor. gözlerim, kulaklarım dünya işine yüz çeviriyor. kalbim afeti yaşayan her yer için atıyor. gördüklerimle gerçeklik algısını kaybettim. kimseyi tanımıyor ama bir o kadar biliyorum ki..
güzel ülkemin cefakar insanları.. şimdi sizin yaranızı ne sarar ? verseler sarayları kaybettiklerinizi getirir mi ? bir nefes fazladan aldırabilir mi ? bu fani dünyadan böyle göçmek de varmış. bunları bu gözlerle görmek de varmış. en acısı hiç bitmeyecek gibi yaşanan bu ömürde yarım kalmak da varmış.
rabbim milletimizin yardımcısı olsun.
burada uzaktan olanları izlerken üzerimde görünmez yükler hissediyorum. fark etmeden tebessüm ettiğim yerde dudaklarım utanıyor. gözlerim, kulaklarım dünya işine yüz çeviriyor. kalbim afeti yaşayan her yer için atıyor. gördüklerimle gerçeklik algısını kaybettim. kimseyi tanımıyor ama bir o kadar biliyorum ki..
güzel ülkemin cefakar insanları.. şimdi sizin yaranızı ne sarar ? verseler sarayları kaybettiklerinizi getirir mi ? bir nefes fazladan aldırabilir mi ? bu fani dünyadan böyle göçmek de varmış. bunları bu gözlerle görmek de varmış. en acısı hiç bitmeyecek gibi yaşanan bu ömürde yarım kalmak da varmış.
rabbim milletimizin yardımcısı olsun.
devamını gör...
3444.
2 ay sonra ilk defa durduk yere lensim düştü bir anda kör kaldım.
bi garip hissettim
sağlığınızın kıymetini bilin dostlar.
bi garip hissettim
sağlığınızın kıymetini bilin dostlar.
devamını gör...
3445.
iyi miyim?
şu an iyiyim ama düşünmeye başlarsam ağlarım. hayatımda her şey yolunda. geçen gün kötü hissediyordum ama bugün iyiyim
o yüzden ne anlatacağım onu da bilmiyorum, bu arada biliyorum bugün iyi hissediyorum ama bir kaç gün sonra yine kötü hissetmeye başlayacağım ya hayatımda her şey yolunda gibi görüyorum çünkü bakmıyorum duygularımdan kaçıyorum o duyguları hissetmekten kaçıyorum. duyguları temas etmeye izin vermediğim için de her şey yolunda gibi görünüyor ama e bu seferde sebepsizce üzülüyorum, ağlıyorum.
şunu kendime söylüyorum cevabınıda alabiliyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum.
gerçekten sebepsizce mi üzülüyorum, yoksa o duygularla yüzleşmenin dayanılmaz acısından dolayı kaçmayı tercih ediyor olabilir miyim?
ben kendi açımdan duygularla yüzleşmenin dayanılmaz açısından dolayı kaçmayı tercih ediyorum.
geçenlerde çok fazla değer verdiğim kişi tarafından söylenilen bir söz 2 gün boyunca ağlamama sebep oldu, o söz beni gerçekten çok fazlasıyla kırdı, çünkü hiç bu kadar kötü bir sözü kimse tarafından duymamıştım*
ona karşı sevgim bir nebze olsun azalmadı onu hala çok seviyorum*
ama vazgeçtim her şeyden ve herkesten,hiç bir şey umurumda değil artık. umurumda olan şeyler beni üzüyor ve kırıyor.
kırgınım sana
şu an iyiyim ama düşünmeye başlarsam ağlarım. hayatımda her şey yolunda. geçen gün kötü hissediyordum ama bugün iyiyim
o yüzden ne anlatacağım onu da bilmiyorum, bu arada biliyorum bugün iyi hissediyorum ama bir kaç gün sonra yine kötü hissetmeye başlayacağım ya hayatımda her şey yolunda gibi görüyorum çünkü bakmıyorum duygularımdan kaçıyorum o duyguları hissetmekten kaçıyorum. duyguları temas etmeye izin vermediğim için de her şey yolunda gibi görünüyor ama e bu seferde sebepsizce üzülüyorum, ağlıyorum.
şunu kendime söylüyorum cevabınıda alabiliyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum.
gerçekten sebepsizce mi üzülüyorum, yoksa o duygularla yüzleşmenin dayanılmaz acısından dolayı kaçmayı tercih ediyor olabilir miyim?
ben kendi açımdan duygularla yüzleşmenin dayanılmaz açısından dolayı kaçmayı tercih ediyorum.
geçenlerde çok fazla değer verdiğim kişi tarafından söylenilen bir söz 2 gün boyunca ağlamama sebep oldu, o söz beni gerçekten çok fazlasıyla kırdı, çünkü hiç bu kadar kötü bir sözü kimse tarafından duymamıştım*
ona karşı sevgim bir nebze olsun azalmadı onu hala çok seviyorum*
ama vazgeçtim her şeyden ve herkesten,hiç bir şey umurumda değil artık. umurumda olan şeyler beni üzüyor ve kırıyor.
kırgınım sana
devamını gör...
3446.
tüm normalliğe, insanların genelinin görüşüne göre "olması gereken"liğe aykırı şeyler yapıyorum ve bu benim çok hoşuma gidiyor.
çünkü ben bu'yum.
ne birinin yorumu umrumda oluyor ne de birinin hakkımdaki görüş eleştirisi.
-yaptığım şeylerde sana dair bir şey var mı?
-yok
-e o zaman bu yaptığım seni niye ilgilendiriyor be daltarak?
evet, dal ve tarak kelimelerini birleştirip yeni bir tarak gibi düşünün.
çünkü ben bu'yum.
ne birinin yorumu umrumda oluyor ne de birinin hakkımdaki görüş eleştirisi.
-yaptığım şeylerde sana dair bir şey var mı?
-yok
-e o zaman bu yaptığım seni niye ilgilendiriyor be daltarak?
evet, dal ve tarak kelimelerini birleştirip yeni bir tarak gibi düşünün.
devamını gör...
3447.
nefretiniz, kininiz beni hasta ediyor. baş edemiyorum. kendi kendimi şarj etmekten, sürekli enerjimi yükseltmeye çalışmaktan yoruldum. nasıl hastalıklı bir zihniyet... rabbim... ruhum hastalanıyor... esirge beni.
devamını gör...
3448.
acıyor. önceden hayat acı tatlıydı zaman zaman sevinçlerim zaman zaman üzüntülerim olurdu ama çok uzun bir süredir sabah gözümü açar açmaz acı hissediyorum ve bu tekrar gözümü kapatana kadar devam ediyor. umarım dayanabilirim.
devamını gör...
3449.
erkekler duygusal tanım girince nedense pek hoşuma gitmiyor. kıllı kıllı adamlarız o yüzden o duygusallığın ölçüsü, ayarı olmalı. ağlak ağlak olmaz yani. okuyamıyorum çok.
ama o narin varlıkların dertleri, sorunları, ayrılık acıları, bunalımları benim için daha değerli. şaşkınlık ve üzüntü içinde dikkatle, ilgiyle okuyorum onların yazdıklarını.
yine de bir erkek tarafından üzülmüş olmayı mantığa oturtmakta zorlanıyorum.. bir erkeğin beni duygusal anlamda üzebilmesinin imkansız oluşu kadınlara hak vermeme engel teşkil ediyor diyebilirim. dahası kızıyorum.
erkekten bol ne var? elini sallasan ellisi anlamında söylemiyorum. tamam o adama ve iliskinize değer verdin ama verdiğin değeri göremedin...
neden daha delikanlısını bulamayasın, sevemeyesin, alışamayasın?
yakışmıyor kızım yakışmıyor. hadi toparlan.
belki daha iyisini yaşayacaksın. ve bitmesi bu yüzden daha hayırlı oldu.
ama o narin varlıkların dertleri, sorunları, ayrılık acıları, bunalımları benim için daha değerli. şaşkınlık ve üzüntü içinde dikkatle, ilgiyle okuyorum onların yazdıklarını.
yine de bir erkek tarafından üzülmüş olmayı mantığa oturtmakta zorlanıyorum.. bir erkeğin beni duygusal anlamda üzebilmesinin imkansız oluşu kadınlara hak vermeme engel teşkil ediyor diyebilirim. dahası kızıyorum.
erkekten bol ne var? elini sallasan ellisi anlamında söylemiyorum. tamam o adama ve iliskinize değer verdin ama verdiğin değeri göremedin...
neden daha delikanlısını bulamayasın, sevemeyesin, alışamayasın?
yakışmıyor kızım yakışmıyor. hadi toparlan.
belki daha iyisini yaşayacaksın. ve bitmesi bu yüzden daha hayırlı oldu.
devamını gör...
3450.
bu yazımda biraz sitem biraz da kırgınlığım var hayata. bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyor.yaşıtlarım okumayı öğrenmeye çalışırken ben ; kafka, nietzsche, dostoyevski, oğuz atay okuyan ve yine yaşıtlarımın repertuarında kestane gürgen palamut varken ben "doris day ve elvis presley ... dinleyen bir entellektüelldim
aynı zamanda güvenmediğim babama bağlıydım herşeyin sorumlusu o mu ? muamma beni hayata getiren o mu hiç şüphesiz o çocukluğumda yaşadığım bir çok acıların sebebi lakin bir yanım hep seviyor onu karanlık yanım diyorum buna içimde. çocukluğumu kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken sinekleri cezbeden bir bok parçası gibi geçirdim. hep eksik hissettim bir şeyleri artık çocuk olmadığımı biliyordum, ama 'yetişkin' de değildim. çocukluğun neşeli umursamazlığı ve yetişkinliğin acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalmıştım. önceleri pek fazla okumuyordum. kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti. değiştirmek için ne kadar uğraşırsam uğraşayım hayatımın hep böyle süreceğini düşünüyordum.9 yaşlarıma geldiğimde ablamla aramda bir bağ olduğunu fark ettim onu kandıramıyordum,çünkü her zaman garip bir şekilde mutlu muyum üzgün müyüm anlıyordu.benim hissettiklerimin yarısını hissediyordu sanki.... başımda kitap okur uyumami beklerdi. bense pek bir hayranlıkla onu dinler adeta kitabı yaşardım. bana verdiği kitapları bitirir; bunun hakkında bana soru sormasını isterdim bu çok hoşuma giderdi. beraber soru çözer vakit geçirirdim. 13'ümde insan anatomisini keşfettim bir babanın aldatabileceğini idrak ettim
yalnızdım. kendi dünyama hapsolmuştum varlığımı babamın ve metreslerinin varlığından ayıran, beni onların hayatları ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki. müdahale etmek istiyordum fakat buna gücümün yetmeyeceğini çok iyi biliyordum. bazılarının kendileri kadar büyük acıları vardır ve mahvolmuş yaşamlarından başka hiçbir şeyleri kalmayan ama sıkıntılarını kabullenmiş belki de onlardan biriydim belki de bu bir ergenlik belirtisiydi... 16 li yaşlarımda okuldan koparılmıştim babam bunu bana açıklarken düşündüklerini dile getirecek sözcüklerden yoksun olduğu için belli belirsiz sözcüklerle açıklamaya çalışmıştı . ancak ben anlamıştım o konuşmadan önce içime bir kurt düşmüştü muğlak bir duyguydu. bunları söylerken yüzüme bakmıyordu lakin başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüne bakabilmeli insan. çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır. belki de bu onda yoktu. 17 li yaşlarım ahhhh ergenlik hevesi aşk aşkta öğrenilir bana göre. gerçektende sevdiğim pek az insan vardi hele saygı duyduğum daha az insan vardi agresif bir yağız delikanlıydim. dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyordu. bu kötülükler içinde birisine aşık olmuştum çocukluk aklı işte ilk aşkım aslında aşk değil hayranlıkti belkide benden yaş olarak oldukça büyük birisiydi. ancak sevginin önüne geçemez yaş farki nasıl gözlerimiz görmeye, kulaklarımız duymaya yarıyorsa, insan yüreği de sevgiyi algılamaya yarar. kör bir insan için gökkuşağının renkleri ve sağır bir insan için kuş sesleri nasıl boşunaysa, bütün bir yürekle algılanmayan sevgi de boşuna giderkaybolur belki de o beni kardeşi gibi görüyordu ona verdiğim sevgi boşa gidiyordu kendisine olan hayranligim bitmeyecekti diyordum kendime . umarım şu an mutludur ve zannederim evlidir. bütün bu yaşananlar içinde hep kendimi geliştirmeye çalıştım hep çabaladım hepimiz öyle bütün ailem ancak babam hariç zira o zevkine düşkündü hep daha fazlasını istedi yetinmedi...
19 da büyümüştüm artık bunu anlamıştım insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır yaşamamistim bu mutlulukları. bir yandan normal hayat yaşama çabalarım devam ediyordu. artık bir şeyleri düzene koymaktan bıkmıştim fakat pes etmiyordum. belki de her şey zamanla düzelecekti belkide en çok bizden zaman çalacakti....
hayatıma çocukluğumdan bir diyalog bırakıyor ve yazımı bitiyorum.
ben 2. sınıftayken babam, kitaplarımi toz kapıyor diye koliye kaldıran anneme bağırdı. çorbasını bitirdikten sonra arka odaya gitti koliyi açtık, içinde yirmi otuz kadar kitap vardı. “hepsini okudun mu? diye sordu . gerçekten okumuştum cevap vermedim ancak hissetmiştim babam anlamıştı okuduğumu
aynı zamanda güvenmediğim babama bağlıydım herşeyin sorumlusu o mu ? muamma beni hayata getiren o mu hiç şüphesiz o çocukluğumda yaşadığım bir çok acıların sebebi lakin bir yanım hep seviyor onu karanlık yanım diyorum buna içimde. çocukluğumu kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken sinekleri cezbeden bir bok parçası gibi geçirdim. hep eksik hissettim bir şeyleri artık çocuk olmadığımı biliyordum, ama 'yetişkin' de değildim. çocukluğun neşeli umursamazlığı ve yetişkinliğin acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalmıştım. önceleri pek fazla okumuyordum. kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti. değiştirmek için ne kadar uğraşırsam uğraşayım hayatımın hep böyle süreceğini düşünüyordum.9 yaşlarıma geldiğimde ablamla aramda bir bağ olduğunu fark ettim onu kandıramıyordum,çünkü her zaman garip bir şekilde mutlu muyum üzgün müyüm anlıyordu.benim hissettiklerimin yarısını hissediyordu sanki.... başımda kitap okur uyumami beklerdi. bense pek bir hayranlıkla onu dinler adeta kitabı yaşardım. bana verdiği kitapları bitirir; bunun hakkında bana soru sormasını isterdim bu çok hoşuma giderdi. beraber soru çözer vakit geçirirdim. 13'ümde insan anatomisini keşfettim bir babanın aldatabileceğini idrak ettim
yalnızdım. kendi dünyama hapsolmuştum varlığımı babamın ve metreslerinin varlığından ayıran, beni onların hayatları ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki. müdahale etmek istiyordum fakat buna gücümün yetmeyeceğini çok iyi biliyordum. bazılarının kendileri kadar büyük acıları vardır ve mahvolmuş yaşamlarından başka hiçbir şeyleri kalmayan ama sıkıntılarını kabullenmiş belki de onlardan biriydim belki de bu bir ergenlik belirtisiydi... 16 li yaşlarımda okuldan koparılmıştim babam bunu bana açıklarken düşündüklerini dile getirecek sözcüklerden yoksun olduğu için belli belirsiz sözcüklerle açıklamaya çalışmıştı . ancak ben anlamıştım o konuşmadan önce içime bir kurt düşmüştü muğlak bir duyguydu. bunları söylerken yüzüme bakmıyordu lakin başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüne bakabilmeli insan. çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır. belki de bu onda yoktu. 17 li yaşlarım ahhhh ergenlik hevesi aşk aşkta öğrenilir bana göre. gerçektende sevdiğim pek az insan vardi hele saygı duyduğum daha az insan vardi agresif bir yağız delikanlıydim. dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyordu. bu kötülükler içinde birisine aşık olmuştum çocukluk aklı işte ilk aşkım aslında aşk değil hayranlıkti belkide benden yaş olarak oldukça büyük birisiydi. ancak sevginin önüne geçemez yaş farki nasıl gözlerimiz görmeye, kulaklarımız duymaya yarıyorsa, insan yüreği de sevgiyi algılamaya yarar. kör bir insan için gökkuşağının renkleri ve sağır bir insan için kuş sesleri nasıl boşunaysa, bütün bir yürekle algılanmayan sevgi de boşuna giderkaybolur belki de o beni kardeşi gibi görüyordu ona verdiğim sevgi boşa gidiyordu kendisine olan hayranligim bitmeyecekti diyordum kendime . umarım şu an mutludur ve zannederim evlidir. bütün bu yaşananlar içinde hep kendimi geliştirmeye çalıştım hep çabaladım hepimiz öyle bütün ailem ancak babam hariç zira o zevkine düşkündü hep daha fazlasını istedi yetinmedi...
19 da büyümüştüm artık bunu anlamıştım insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır yaşamamistim bu mutlulukları. bir yandan normal hayat yaşama çabalarım devam ediyordu. artık bir şeyleri düzene koymaktan bıkmıştim fakat pes etmiyordum. belki de her şey zamanla düzelecekti belkide en çok bizden zaman çalacakti....
hayatıma çocukluğumdan bir diyalog bırakıyor ve yazımı bitiyorum.
ben 2. sınıftayken babam, kitaplarımi toz kapıyor diye koliye kaldıran anneme bağırdı. çorbasını bitirdikten sonra arka odaya gitti koliyi açtık, içinde yirmi otuz kadar kitap vardı. “hepsini okudun mu? diye sordu . gerçekten okumuştum cevap vermedim ancak hissetmiştim babam anlamıştı okuduğumu
devamını gör...
3451.
sosyal medyayı takip etmemem gerek gerçekten. beni hasta ediyor. ruh hastası zihniyet ruhumu zehirliyor.
devamını gör...
3452.
korkuyorum. annem son zamanlarda kısa zaman önce anlattığı şeyleri unutmaya başladı. zaten ailede alzheimer geçmişi olduğu için hemen muayene ve testler yapıldı. sonucu bekliyoruz ama öyle korkuyorum ki. annemin de teyzem gibi olmasından, gözümüzün önünde bir canlı cenazeye dönüşmesinden endişe ediyorum. iyi bir sonuç çıkacağına inanmak istiyorum.
devamını gör...
3453.
çok değiştim ben. harbi değiştim ama. eskiden ne yapmam gerekeni bilirdim.
artık ne yapmamam gerektiğini biliyorum.
hümanistliğimden vazgeçtim.
yine insan canlısıyım evet ama çoğu uzağımda olsun derdindeyim.
herkes iyi olsun işte be.
kimsenin saf kötü olduğuna inanmıyorum artık.
artık ne yapmamam gerektiğini biliyorum.
hümanistliğimden vazgeçtim.
yine insan canlısıyım evet ama çoğu uzağımda olsun derdindeyim.
herkes iyi olsun işte be.
kimsenin saf kötü olduğuna inanmıyorum artık.
devamını gör...
3454.
rammstein musikileri ile ali rıza muhabbet bağında, oğuz aksaç trt videoları ile sagopa kajmer scratchleri arasında gidip geliyorum saatlerdir 2 hafta evde tek kaldık mentali mezara uğurladık yeminle. anama sataşmayı, yeğenim üzerinde çeşitli bilimsel deneyler yapmayı özledim. günlerdir kahvaltılık, sigara ve bremen ile besleniyorum. bazen bir bakıyorum ki kalorifere yaslanmış bir vaziyette kapıyı izliyorum, bazen oturup kalem çeviriyorum dakikalarca. tüm rekorlarımı egale ettim ve elimde hiçbir şey kalmadı. evi belki 15 kez silmişimdir bu süreçte, yer delinecek artık. dışarıya sadece çöp atmaya çıkıyorum. birden fazla insan görünce şaşırıyor, panikliyor ve şüpheli hareketler sergiliyorum. geçen arkadaşı aradım, baktım ki konuşmayı unutmuşum kapattım. birileri arayınca açmıyorum artık çünkü konuşamıyorum. iki gün önce de bi abiyi gördüm, abi, dedim nerelerdesin, yav dedi çocuk doğdu, ooo hayırlı olsun abi dedim. sağ ol dedi. annesi vefat eden bir arkadaşa da geçmiş olsun ya demiştim, onu hatırlattı bu diyalog. iyi ki tek yaşamıyorum yoksa 3. haftada nalları dikmiş bi vaziyette kapının eşiğinde bulunurdum. ölmesem bile transpotting'dekinden hallice bi 3 hafta olurdu. gidişat kötü
devamını gör...
3455.
hislerim bütün bedenimi ele geçirmiş bir hastalık gibi canımı yakarak varlığını hissettiriyordu bana. biz varız hala yaşıyoruz diyordu sanki. oturup uzun uzadıya konuşulması gereken konular vardı ama ben hem içimdeki çocuk heycanını hem gitmek rahatlığını aşamıyordum. sessizce içimdeki köşesine çekildi ruhum. derin bir sessizliğe gömüldü...
devamını gör...
3456.
bir gün buraya girip rastgele tuşlara basacağım alın karaladım diye ama sonra moderasyonla kötü olacağız
devamını gör...
3457.
hayatımı öptüm ve öpmeye devam ediyorum.
sürekli yapmam dediğim şeyleri yapıyorum ve iradesiz olduğumu kabullenemiyorum.
kaybolmak istiyorum.
sigarayı bırakamıyorum o yüzden yok olurken bile ağzımda bir dal sigara olsun istiyorum.
bazen bilinç denen şey çok fazla can sıkıyor.
zeki değilim lakin aptal da değilim.
ama aptal olmak istiyorum...
hoş delilere aptal diyenlerin kafasını yaşasam zihnim error verecek ama..
bilinç can sıkıyor işte.
sürekli yapmam dediğim şeyleri yapıyorum ve iradesiz olduğumu kabullenemiyorum.
kaybolmak istiyorum.
sigarayı bırakamıyorum o yüzden yok olurken bile ağzımda bir dal sigara olsun istiyorum.
bazen bilinç denen şey çok fazla can sıkıyor.
zeki değilim lakin aptal da değilim.
ama aptal olmak istiyorum...
hoş delilere aptal diyenlerin kafasını yaşasam zihnim error verecek ama..
bilinç can sıkıyor işte.
devamını gör...
3458.
öyle bir zamandayım ki, aslında her şey yerli yerinde. her şey böyle olmalı gibi. hayatımdaki tüm insanlar yapbozumu eksiksiz tamamlıyor. hayatı izlerken yüzümde ince bir tebessüm var sanki. ama tam bir gülümseme de değil. tahta bir sandalyenin üzerinde sigaramı tüttürürken dudağımın kenarları hafif yukarı kıvrılmış gibi. silik ama varlığı yadsınamaz. birçok duyguyu içinde barındıran, mutluluğun ise teğet geçtiği bir ifade şekli nasıl olursa öyle. ama öte yandan da bir sızı var içimde, adını koyamadığım. nedenini, nasılını, niçinini bilmediğim, tüm sorularımı yanıtsız bırakan bir his. ruhumu bir yere çapmışım da o çarptığım yer sızlıyor gibi. çarptığım yer belirsiz… yersiz, yurtsuz, isimsiz bir his gelmiş, “buralar benim” der gibi benliğimi ele geçirmiş ve kulağıma fısıldıyor: git!
her yerden gidip hiçbir yere dönmeme isteği. isimsiz kalabalıkların ıssızlığına bir kedi gibi sokulma ihtiyacı. ismimi unutma ve asılmış zamanların ölü anılarında kaybolma tutumu. bir şey diyeceğim, gitsek ya buralardan? ne senin tanrılığın kalsa ne benim ergen tanrıçalığım? ya da söylesene bana, ben nasıl kurtulacağım benden?
her yerden gidip hiçbir yere dönmeme isteği. isimsiz kalabalıkların ıssızlığına bir kedi gibi sokulma ihtiyacı. ismimi unutma ve asılmış zamanların ölü anılarında kaybolma tutumu. bir şey diyeceğim, gitsek ya buralardan? ne senin tanrılığın kalsa ne benim ergen tanrıçalığım? ya da söylesene bana, ben nasıl kurtulacağım benden?
devamını gör...
3459.
yine odaya, içime sığamadığım bir gece. yeni aldıgım pakete çakmak sıgacak hale geldi. içim mi yanıyor sigara mı yanıyor çözemiyorum. kendimden nefret ettiğim bir güne gözlerimi kapatıcam, halbuki bugün hava bir insnın kendini sevmesi için çok güzeldi. havalar günlük güneşlikken daha bir hoş oluyor insanın içi. ama benim olmuyor. sanırım artık son demler.
devamını gör...
3460.
bok gibi hissediyorum. ama öyle bir bok gibi hissetmek ki bok gibi terimi yanında ufak kalıyor. feyyaz yiğit'in beni boğdu boğdu duvara attı tanımlamasını ben şu an ruhani olarak yaşıyorum. bunu okuyan ne edebiyat kastın emenike diyebilir, haklı ama napim bir şekilde dışarı çıkmalıydı bunlar ki azıcık rahatlayayım.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2