1.
serin rüzgârlara pencereni aç!
karşında fecirle değişen ağaç,
bak, seyret ağaran rengini ufkun
mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
bırak saçlarınla oynasın rüzgâr.
gümüş çıplaklığı bir başka bahar
olan vücudunu ondan gizleme.
ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
esirden dudaklar okşasın sevsin
mademki geceden daha güzelsin!
(bkz: ahmet hamdi tanpınar)
karşında fecirle değişen ağaç,
bak, seyret ağaran rengini ufkun
mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
bırak saçlarınla oynasın rüzgâr.
gümüş çıplaklığı bir başka bahar
olan vücudunu ondan gizleme.
ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
esirden dudaklar okşasın sevsin
mademki geceden daha güzelsin!
(bkz: ahmet hamdi tanpınar)
devamını gör...
2.
pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü
pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
kokusu hayatı yıkasın diye
pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
yürek kendini tanır.
(bkz: arkadaş zekai özger)
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü
pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
kokusu hayatı yıkasın diye
pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
yürek kendini tanır.
(bkz: arkadaş zekai özger)
devamını gör...
3.
iyi değilim aşkım.
umutsuzca uyanıyorum sabahları.
güneş yüzüme vurdukça daha bir karanlık oluyor günlerim.
kahvaltı saatlerimi hep kaçırıyorum.
bilirsin sigara iştahımı kesiyor.
öyle pek özenmiyorum üstüme başıma…
ne geçerse elime giyiyorum.
sen yoksun ya ”güzel görünüyorsun” demesinler istiyorum.
yine en arka koltuğunda oturuyorum minibüsün yine camda oluyor gözlerim.
sen tutmuyorsun ya elimi cebimden hiç çıkartmıyorum.
iyi değilim aşkım.
herkes sana benziyor sanki…
”saçı az daha kısa olsa biraz daha içten gülse…”
daha çok benzeyecek olanları ayırıyorum.
yoksun ya yokluğun da yepyeni senler arıyorum.
en zor geceler oluyor.
izlediğimizi izlemiyorum, senin uyuduğun saatlerde uyumuyorum.
olur ya bir rüyada karşılaşma ihtimali…
iyi değilim aşkım.
unutuyor gibi yapıyorum.
biriken yaralarımı acıtmasınlar diye hiç kanatmıyorum.
seni de kan tutardı hani…
bak görüyorsun bunu bile hatırlamıyorum.
iyi değilim aşkım.
artık, artık şiirlerimde yok süslü kelimelerle sana seslenmek.
adının geçmediği cümlede “o gitti” diyerek, sevgiyi anlatmak çok zor oluyor çünkü.
kağıda kaleme dokununca kömür değil, gözyaşım dökülüyor ya, ziyan oluyor sayfalarım.
bir de, bir de pazar günleri var.
hiç buluşmadığımız bir yerde, hiç bilmediğin bir saatte seni bekliyorum.
gelmen pek de anlam ifade etmiyor.
ben seni beklemeyi hala çok seviyorum…
iyi değilim aşkım, iyi değilim…
daha bencil oldu duygularım.
daha çok ben demeyi, daha çok sabretmeyi öğrendim.
sayısız yalanlarla ”çok özledim” seni demeyecek kadar…
yokluğunla aramda inanılmaz bir dostluk başladı.
kimseyi almıyoruz aramıza…
bak benden başka sen, senden başkada düşüncem yok satırlarımda…
iyi değilim aşkım.
hiç iyi değilim…
bu saatten sonra sana ”dön” mü yoksa ”hoşça kal” mı demeliyim?
devamını gör...
4.
kendi öz yurdumda ben miyim garip?
devamını gör...
5.
gözünüzü seveyim artık bir yerlere şiir bırakmayın yeter. tanzimat döneminde bu sözlükte konuşulduğu kadar şiir konuşulmuyordur.
devamını gör...
6.
eylüle girdim eylüle girdim. her ömrün bir eylül'ü vardır. onca yaşadım. şimdi bildim. murathan mungan.
devamını gör...
7.
sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
"ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz".
çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
o gülün yüzü gülmüyor sensiz
o köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
hepten hüzünlü bu günlerde
gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
masada tabaklar neşesiz
koridor ıssız
banyoda havlular yalnız
mutfak dersen - derbeder ve pis
çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
vantilatör soluksuz
halılar tozlu
giysilerim gardropda ve şurda burda
memo'nun oyuncak sepeti uykularda
mavi gece lambası hevessiz
kapı diyor ki açın beni kapayın beni
perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
radyo desen sessiz
tabure sandalyalardan çekiniyor
küçük oda karanlık ve ıssız
her şey seni bekliyor her şey gelmeni
içeri girmeni
senin elinin değmesini
gözünün dokunmasını
ve her şey tekrarlıyor
seni nice sevdiğimi
(sevgilim ben şimdi - cemal süreyya)
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
"ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz".
çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
o gülün yüzü gülmüyor sensiz
o köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
hepten hüzünlü bu günlerde
gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
masada tabaklar neşesiz
koridor ıssız
banyoda havlular yalnız
mutfak dersen - derbeder ve pis
çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
vantilatör soluksuz
halılar tozlu
giysilerim gardropda ve şurda burda
memo'nun oyuncak sepeti uykularda
mavi gece lambası hevessiz
kapı diyor ki açın beni kapayın beni
perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
radyo desen sessiz
tabure sandalyalardan çekiniyor
küçük oda karanlık ve ıssız
her şey seni bekliyor her şey gelmeni
içeri girmeni
senin elinin değmesini
gözünün dokunmasını
ve her şey tekrarlıyor
seni nice sevdiğimi
(sevgilim ben şimdi - cemal süreyya)
devamını gör...
8.
başlangıcın çağrısı
kim beni çağırdı: sohrab!
tanıdık bir sesti, havanın yaprağı tanıdığı gibi.
annem uykuda,
menuçehr, pervane; belki de tüm şehir uykuda.
haziran gecesi, bir ağıt gibi, usulca
ve soğuk bir esinti
battaniyenin yeşil kenarından uykumu yıkmakta.
ayrılık kokusu var havada;
yastığım sığırcık kanatlarının şarkısıyla dolu.
yeniden sabah olucak ve
su ile dolu bu kabın üzerine
gökyüzü gelecek.gitmeliyim bu gece
ben bütün açık pencerelerden bu bölgenin
insanları ile konuştum,
ama zamana benzer, tek kelime bile duymadım.
hiç kimse aşk dolu gözlerle toprağa bakmadı.
hiç kimse bahçenin görünümüne tutkun olmadı.
hiç kimse bahçedeki küçük kargayı ciddiye almadı.
kederliyim; bir bulut gibi.
gitmeliyim bu gece.
sadece yalnızlık gömleğimin sığacağı valizi
alıp gitmeliyim, bu gece.
yaşlı çınarların olduğu bir yere gitmeliyim.
yine birisi beni çağırdı: sohrab!
ayakkabılarım nerede?..
sohrab sepehri
kim beni çağırdı: sohrab!
tanıdık bir sesti, havanın yaprağı tanıdığı gibi.
annem uykuda,
menuçehr, pervane; belki de tüm şehir uykuda.
haziran gecesi, bir ağıt gibi, usulca
ve soğuk bir esinti
battaniyenin yeşil kenarından uykumu yıkmakta.
ayrılık kokusu var havada;
yastığım sığırcık kanatlarının şarkısıyla dolu.
yeniden sabah olucak ve
su ile dolu bu kabın üzerine
gökyüzü gelecek.gitmeliyim bu gece
ben bütün açık pencerelerden bu bölgenin
insanları ile konuştum,
ama zamana benzer, tek kelime bile duymadım.
hiç kimse aşk dolu gözlerle toprağa bakmadı.
hiç kimse bahçenin görünümüne tutkun olmadı.
hiç kimse bahçedeki küçük kargayı ciddiye almadı.
kederliyim; bir bulut gibi.
gitmeliyim bu gece.
sadece yalnızlık gömleğimin sığacağı valizi
alıp gitmeliyim, bu gece.
yaşlı çınarların olduğu bir yere gitmeliyim.
yine birisi beni çağırdı: sohrab!
ayakkabılarım nerede?..
sohrab sepehri
devamını gör...
9.
mahur beste
şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar müjgan’la ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
o mahur beste çalar müjgan’la ben ağlaşırız
bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı
şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar müjgan’la ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
o mahur beste çalar müjgan’la ben ağlaşırız
bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı
devamını gör...
10.
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
"ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler!"
(bkz: adnan yücel)
"ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler!"
(bkz: adnan yücel)
devamını gör...
11.
ey, benim iyimser hâllerim,
çabuk aldanışlarım,
hep inanışlarım,
alttan alışlarım,
hatayı hep kendimde buluşlarım,
değmeyecekleri kafama takışlarım,
yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
herkesi, insan yerine koyuşlarım,
hepinize elveda…
artık ben kimsenin,
hiçkimsesi olmayacağım.
nazım hikmet ran
çabuk aldanışlarım,
hep inanışlarım,
alttan alışlarım,
hatayı hep kendimde buluşlarım,
değmeyecekleri kafama takışlarım,
yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
herkesi, insan yerine koyuşlarım,
hepinize elveda…
artık ben kimsenin,
hiçkimsesi olmayacağım.
nazım hikmet ran
devamını gör...
12.
bir yolcu gibi sabah, tan vakti yola çıkan,
aklından sonsuz yazgı çıkmayan mutlu adam,
uyanıyor şafakta, ruhu hep düş içinde,
elinde kutsal kitabı, dualar dilinde!
duasını ederken başlıyor gün doğmaya
güneş hem göğe doğuyor, hem onun ruhuna.
solgun ışıkta beliriveriyor eşyalar,
eşyalarla birlikte ruhunda başka şeyler,
ondan başka herkes uykuda, böyle sanıyor,
esrik bir mutluluğun huzuruna varıyor,
oysa arkasında güler yüzlü melekler var,
kitabın üzerine eğilmiş bakıyorlar.
(1856)
(bkz: victor hugo)
aklından sonsuz yazgı çıkmayan mutlu adam,
uyanıyor şafakta, ruhu hep düş içinde,
elinde kutsal kitabı, dualar dilinde!
duasını ederken başlıyor gün doğmaya
güneş hem göğe doğuyor, hem onun ruhuna.
solgun ışıkta beliriveriyor eşyalar,
eşyalarla birlikte ruhunda başka şeyler,
ondan başka herkes uykuda, böyle sanıyor,
esrik bir mutluluğun huzuruna varıyor,
oysa arkasında güler yüzlü melekler var,
kitabın üzerine eğilmiş bakıyorlar.
(1856)
(bkz: victor hugo)
devamını gör...
13.
14.
sevgili arkadaşım
şimdi ben burdayım ya
olmayabilirim az sonra
her şeyi yüzüstü bırakabilirim
bırakabilir miyim dersin
bırakabilirsin
(bkz: cemal süreya)
şimdi ben burdayım ya
olmayabilirim az sonra
her şeyi yüzüstü bırakabilirim
bırakabilir miyim dersin
bırakabilirsin
(bkz: cemal süreya)
devamını gör...
15.
kan yasası bu insanın ;
üzümden şarap yapacaksın,
çakmaktaşından ateş,
ve öpücüklerden insan...
mekanın datça olsun...
(bkz: can yücel)
üzümden şarap yapacaksın,
çakmaktaşından ateş,
ve öpücüklerden insan...
mekanın datça olsun...
(bkz: can yücel)
devamını gör...
16.
kim o, deme boşuna...
benim, ben.
öyle bir ben ki gelen kapına;
başdan başa sen.
(bkz: özdemir asaf)
benim, ben.
öyle bir ben ki gelen kapına;
başdan başa sen.
(bkz: özdemir asaf)
devamını gör...
17.
"seni karanlıkta yatırıyorlar
korkuyorsun geceden
bakıp bakıp pencereden
yatağına sokuluyorsun.
ben hep eski yerimdeyim biliyorsun
hava açık olduğu zamanlar
beni seyrediyor, seviniyorsun.
ah ne olurdu ben de
sana göründüğüm şekilde
odana gelseydim,
ateşböcekleri gibi
küçücük avucunda
yanıp yanıp sönseydim.
seneler geçer gider, büyürsün.
bir gün olur, hepsi biter
endişeler, o çocuk üzüntün
hepsi biter
aydınlanır seninçin geceler,
güneş gibi görünürsün!
biraz sabır, küçük çocuk, biraz sabır
ama allah'ın koyduğu yerde
yıldızlar daima yalnızdır."
(bkz: behçet necatigil)
korkuyorsun geceden
bakıp bakıp pencereden
yatağına sokuluyorsun.
ben hep eski yerimdeyim biliyorsun
hava açık olduğu zamanlar
beni seyrediyor, seviniyorsun.
ah ne olurdu ben de
sana göründüğüm şekilde
odana gelseydim,
ateşböcekleri gibi
küçücük avucunda
yanıp yanıp sönseydim.
seneler geçer gider, büyürsün.
bir gün olur, hepsi biter
endişeler, o çocuk üzüntün
hepsi biter
aydınlanır seninçin geceler,
güneş gibi görünürsün!
biraz sabır, küçük çocuk, biraz sabır
ama allah'ın koyduğu yerde
yıldızlar daima yalnızdır."
(bkz: behçet necatigil)
devamını gör...
18.
sabah
sabah
ne
şiiri?
sabah
ne
şiiri?
devamını gör...
19.
.....
bir gün sen de geleceksin ispanyol meyhanesine
bir gün sen de çılgıncasına sarhoş olacaksın
sevdiğimiz şarkıları söyliyeceksin sabahlara dek
yeşilköy'de bir güneş doğacak
şarapsı gecelerimizden
ama yanımda kadınlar varmış
ama inceymiş, ama beyazmış, üstelik güzelmiş
sen yoksun ya, ellerini tutmuyorum ya!
şarabı aynı kadehten içmiyorum ya!
ispanyol meyhanesinde seninle ölmek varmış
vız gelir dünya
yorgunum şimdi, bitkinim
beni unut artık
söyle garsonlara
kırılmış bir kadeh gibi bıraksınlar beni
.....
devamını gör...
"sabaha bir şiir bırak" ile benzer başlıklar
sabaha bırak
23