1.
henüz başlığının açılmamış olmasına hem şaşırdığım hem şaşırmadığım 1959 trabzon doğumlu ressam, yazar, senarist, yönetmen. ilki 1988 yılında viyana'da açılmış toplam 15 sergiye katılmıştır. kendisi zaten viyana uygulamalı sanatlar akademisi'nde resim öğrenimi görmüştür.
çöl masalları, kayıp şahıslar albümü, şehrin kuleleri, berber, malihulya ve kadastrocu isminde 6 romanı; otel odaları ve çölün öbür tarafı isminde 2 öykü kitabı, harry lime'in en yeni hayatları ya da üçüncü adam'a övgü ve kerr adında 2 denemesi bulunmakta. sanatçının hiçbir kitabını okumadım* fakat okuyanların yorumlarına bakılacak olursa beklenenden iyi çıktığı yönünde geribildirimler var. tayfun pirselimoğlu, ön yargı sözcüğüne bakınız verilebilecek iyi bir örnek bence.
neyse yönetmenliği ile ilgili daha fazla fikir sahibiyim. kendisinin dayım (1999) ve silenzio é d'oro (2002) adında 2 kısa metrajlı; hiçbiryerde (2002)- rıza (2007), pus (2009)- saç (2010) ("vicdan ve ölüm üçlemesi bu filmler), ben o değilim (2013), yol kenarı (2017) ve kerr (2020) adında 7 uzun metrajlı filmi var. yönetmenin o karanlık ve sıkıcı bulunan tarzını, sıradan insanların sıkışmışlık hissini anlatan hikayelerini çok seviyorum. vicdan ve ölüm üçlemesinden en çok rıza sevilir ama ben nedense saç filmini çok sevmiştim. bazı sahneleri izlerken hissettiklerimi, yusuf atılgan'ın anayurt oteli isimli kitabını okurken kafamda yarattığım tuhaf dünyaya çok uygun bulduğumdandır belki de.
sinemada da edebiyatta olduğu gibi hak ettiği ilgiyi göremeyen sanatçı, kerr ile bu yıl 58. altın portakal film festivali'nde en iyi yönetmen ödülünün sahibi oldu. altın portakal'ın kalitesi elbette tartışılır ama ödül, umarım pirselimoğlu'nun değerinin daha iyi anlaşılmasına vesile olur.
çöl masalları, kayıp şahıslar albümü, şehrin kuleleri, berber, malihulya ve kadastrocu isminde 6 romanı; otel odaları ve çölün öbür tarafı isminde 2 öykü kitabı, harry lime'in en yeni hayatları ya da üçüncü adam'a övgü ve kerr adında 2 denemesi bulunmakta. sanatçının hiçbir kitabını okumadım* fakat okuyanların yorumlarına bakılacak olursa beklenenden iyi çıktığı yönünde geribildirimler var. tayfun pirselimoğlu, ön yargı sözcüğüne bakınız verilebilecek iyi bir örnek bence.
neyse yönetmenliği ile ilgili daha fazla fikir sahibiyim. kendisinin dayım (1999) ve silenzio é d'oro (2002) adında 2 kısa metrajlı; hiçbiryerde (2002)- rıza (2007), pus (2009)- saç (2010) ("vicdan ve ölüm üçlemesi bu filmler), ben o değilim (2013), yol kenarı (2017) ve kerr (2020) adında 7 uzun metrajlı filmi var. yönetmenin o karanlık ve sıkıcı bulunan tarzını, sıradan insanların sıkışmışlık hissini anlatan hikayelerini çok seviyorum. vicdan ve ölüm üçlemesinden en çok rıza sevilir ama ben nedense saç filmini çok sevmiştim. bazı sahneleri izlerken hissettiklerimi, yusuf atılgan'ın anayurt oteli isimli kitabını okurken kafamda yarattığım tuhaf dünyaya çok uygun bulduğumdandır belki de.
sinemada da edebiyatta olduğu gibi hak ettiği ilgiyi göremeyen sanatçı, kerr ile bu yıl 58. altın portakal film festivali'nde en iyi yönetmen ödülünün sahibi oldu. altın portakal'ın kalitesi elbette tartışılır ama ödül, umarım pirselimoğlu'nun değerinin daha iyi anlaşılmasına vesile olur.
devamını gör...
2.
türk sinemasının en özgün yönetmenlerinden birisidir. sadece belirli bir şablon ve tipte filmler çeker. genelde filmlerinin senaryosu zayıftır, diyalogları azdır ve filmlerinin temposu oldukça düşüktür. buna rağmen kullandığı sinema dili, mitolojik ve sosyolojik göndermeler ve sembolik anlatım ile filmlerinin dilini zenginleştirir. kısacası onun filmlerinde senaryo ve diyaloglar yerine aktarılmak istenen izleyiciye imgelerle aktarılır. bu yüzden izleyici pirselimoğlu filmlerini izlerken, kullanılan obje ve nesnelere özellikle dikkat etmelidir.
filmlerinde genelde alt sınıfı mercek altına alır ve onların dünyasını işler. hiçbir yerde filmi ile oğlunu kaybetmiş bir anlamda bir cumartesi annesinin oğlunu arayışını ele alır. rıza filminde ise bir otelde kalan kamyoncu rızanın hikayesini anlatır. filmde rıza kamyonunu tamir için oteldeki kaçak afganlıyı öldürür ve sonra vicdan azabı çekip onun kızını sahiplenir. bu arada o sırada evli olan eski aşkıyla bir araya gelmeye çalışmaktadır. hayatın gerçekleri ve vicdanı arasında kalmanın hikayesidir rıza. pus filminde ise bu sefer korsan cd satan karakter üzerinden bir vicdan ve adalet hesaplaşmasını anlatır yönetmen. öldürülen bir kiralık katil, hayatı monoton olan cd satan adamın dikkatini çeker ve onun kurbanının peşine düşer ve eşi hayat kadını olan bir adamın dramıyla karşılaşır. adam karısına kıyamadığı için kendisini öldürtmesi kiralık katil tutmuştur ancak sonrasında intihar eder. cd satan adam ise adaleti sağlamak ve raconu yerine getirmek adına ölen adamın eşini öldürecektir. saç filmiyle yönetmen alt sınıfın kadın erkek ilişkilerine ve evlilik kurumuna eğilir. perukçu bir adam, ona saçını satan bir kadın, onun tuhaf kocası etrafında döner film ve koca perukçu tarafından öldürülür, perukçu kadın ile birlikte olur ancak asıl derdi aşk ve cinsellik değil yalnızlığını dindireceği bir liman arayışıdır. ercan kesal'ın başrolünde oynadığı ben o değilim filmi ile sinema ve edebiyatta sıkça karşımıza çıkan kişilik bölünmesi durumu üstüne bir hikaye kurar. bu tipi irdeler ve ince ayrıntılara kadar inceler. daha sonrasında çektiği yol kenarı filmi ile pirselimoğlu alt sınıfın bireysel dünyası ve toplumsal kaygılarından sıyrılır ve başka bir yöne evriltir gözünü. bir kasabaya gelen adam üzerinden taşrayı ve taşra sosyolojisini gözler önüne serer. son filmi kerr de yine bir taşra hikayesidir ve taşranın gri ve donuk yüzüne eğilmiştir.
filmlerinde mitolojik hikayeler, karakterler ve objelere sıkça yer verir pirselimoğlu. ünlü filmlere ve kendi filmlerine de selam göndermeyi sever. filmlerinde beslendiği edebiyat kapsamı geniştir ve filmlerinin sayısı arttıkça beslenilen edebi kaynakta tarih olarak yakınlaşır. mesela ilk filmlerinde dostoyevski, tolstoy gibi 19. asır edebiyatçılarından beslenirken sonrasında camus, beckett gibi 20. asır yazarlarından ve hikayelerinden esinlenir. ilk filmleri ünlü roman kahramanlarının türkiye'de geçen versiyonları gibidir. sonrasında ise bunu işlemeyi bırakır yönetmen. bireyden, karkaterden çok genele, topluma doğru çevirir yüzünü. buna göre de filmleri varoşlardan, taşraya doğru yol alır. yani anlatı ve projeksiyon tutulan katman gittikçe büyür. filmlerindeki toplumsal eleştiri ise serttir ancak fludur. belki de gerisini izleyiciye bırakır yönetmen.
filmlerinin eksik yönlerini saymak gerekirse, herkese hitap etmez pirselimoğlu filmleri. bu yüzden de oldukça ağır, düşük tempolu ve durgundur. filmlerin diyalog yönü de zayıf olduğundan, filmle ilgili izleyicinin kafa yorması gerekir. ayrıca ortada net bir hikayenin olmaması da filmlerin izlenmesini zorlaştırır. rus edebiyatı alıntıları bana göre çok işlenmiş bir denemeden ötesi değildir. camus ve beckett denemeleri olmuştur ve iyidir. taşra anlatıları ise yönetmenin en iyi ve en ustaca kurguladığı anlatılarıdır. zenginlik ve özgünlük onun yol kenarı ve kerr filmlerinde had safhaya ulaşmıştır.
filmlerinde genelde alt sınıfı mercek altına alır ve onların dünyasını işler. hiçbir yerde filmi ile oğlunu kaybetmiş bir anlamda bir cumartesi annesinin oğlunu arayışını ele alır. rıza filminde ise bir otelde kalan kamyoncu rızanın hikayesini anlatır. filmde rıza kamyonunu tamir için oteldeki kaçak afganlıyı öldürür ve sonra vicdan azabı çekip onun kızını sahiplenir. bu arada o sırada evli olan eski aşkıyla bir araya gelmeye çalışmaktadır. hayatın gerçekleri ve vicdanı arasında kalmanın hikayesidir rıza. pus filminde ise bu sefer korsan cd satan karakter üzerinden bir vicdan ve adalet hesaplaşmasını anlatır yönetmen. öldürülen bir kiralık katil, hayatı monoton olan cd satan adamın dikkatini çeker ve onun kurbanının peşine düşer ve eşi hayat kadını olan bir adamın dramıyla karşılaşır. adam karısına kıyamadığı için kendisini öldürtmesi kiralık katil tutmuştur ancak sonrasında intihar eder. cd satan adam ise adaleti sağlamak ve raconu yerine getirmek adına ölen adamın eşini öldürecektir. saç filmiyle yönetmen alt sınıfın kadın erkek ilişkilerine ve evlilik kurumuna eğilir. perukçu bir adam, ona saçını satan bir kadın, onun tuhaf kocası etrafında döner film ve koca perukçu tarafından öldürülür, perukçu kadın ile birlikte olur ancak asıl derdi aşk ve cinsellik değil yalnızlığını dindireceği bir liman arayışıdır. ercan kesal'ın başrolünde oynadığı ben o değilim filmi ile sinema ve edebiyatta sıkça karşımıza çıkan kişilik bölünmesi durumu üstüne bir hikaye kurar. bu tipi irdeler ve ince ayrıntılara kadar inceler. daha sonrasında çektiği yol kenarı filmi ile pirselimoğlu alt sınıfın bireysel dünyası ve toplumsal kaygılarından sıyrılır ve başka bir yöne evriltir gözünü. bir kasabaya gelen adam üzerinden taşrayı ve taşra sosyolojisini gözler önüne serer. son filmi kerr de yine bir taşra hikayesidir ve taşranın gri ve donuk yüzüne eğilmiştir.
filmlerinde mitolojik hikayeler, karakterler ve objelere sıkça yer verir pirselimoğlu. ünlü filmlere ve kendi filmlerine de selam göndermeyi sever. filmlerinde beslendiği edebiyat kapsamı geniştir ve filmlerinin sayısı arttıkça beslenilen edebi kaynakta tarih olarak yakınlaşır. mesela ilk filmlerinde dostoyevski, tolstoy gibi 19. asır edebiyatçılarından beslenirken sonrasında camus, beckett gibi 20. asır yazarlarından ve hikayelerinden esinlenir. ilk filmleri ünlü roman kahramanlarının türkiye'de geçen versiyonları gibidir. sonrasında ise bunu işlemeyi bırakır yönetmen. bireyden, karkaterden çok genele, topluma doğru çevirir yüzünü. buna göre de filmleri varoşlardan, taşraya doğru yol alır. yani anlatı ve projeksiyon tutulan katman gittikçe büyür. filmlerindeki toplumsal eleştiri ise serttir ancak fludur. belki de gerisini izleyiciye bırakır yönetmen.
filmlerinin eksik yönlerini saymak gerekirse, herkese hitap etmez pirselimoğlu filmleri. bu yüzden de oldukça ağır, düşük tempolu ve durgundur. filmlerin diyalog yönü de zayıf olduğundan, filmle ilgili izleyicinin kafa yorması gerekir. ayrıca ortada net bir hikayenin olmaması da filmlerin izlenmesini zorlaştırır. rus edebiyatı alıntıları bana göre çok işlenmiş bir denemeden ötesi değildir. camus ve beckett denemeleri olmuştur ve iyidir. taşra anlatıları ise yönetmenin en iyi ve en ustaca kurguladığı anlatılarıdır. zenginlik ve özgünlük onun yol kenarı ve kerr filmlerinde had safhaya ulaşmıştır.
devamını gör...
3.
1959 doğumlu türk yazar, ressam, yönetmen, senarist ve yapımcı olarak bilinir.
odtü mezunu olan tayfun pirselimoğlu 15 kadar film yönetmiş;
10 kadar kitap yazmıştır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/08/23/izvbrcy6atvxyv7v-t.jpg)
bir gün karşına hiç ummadığın birisi çıkar ve hayatının öncesini neden boşuna yaşadığını hatırlatır sana.
odtü mezunu olan tayfun pirselimoğlu 15 kadar film yönetmiş;
10 kadar kitap yazmıştır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/08/23/izvbrcy6atvxyv7v-t.jpg)
bir gün karşına hiç ummadığın birisi çıkar ve hayatının öncesini neden boşuna yaşadığını hatırlatır sana.
devamını gör...