yazar: oğuz atay
yayım yılı: 1973
oğuz atay'ın ''sanırım tehlikeli oyunlar'ın karakteri de tutunamıyor'' dediği ve bilinç akışı tekniğiyle yazdığı eserin başkarakteri hikmet benol, eşinden ayrıldıktan sonra bir gecekonduya taşınır. amacı hem kendisiyle ve düşünceleriyle baş başa kalmak hem de bir tiyatro oyunu yazmaktır. kendisinden ve ufak çabalarının sonuçsuz kalmasından rahatsız olan hikmet benol'un yaşadıkları ve iç dünyası okura aktarılır.
yayım yılı: 1973
oğuz atay'ın ''sanırım tehlikeli oyunlar'ın karakteri de tutunamıyor'' dediği ve bilinç akışı tekniğiyle yazdığı eserin başkarakteri hikmet benol, eşinden ayrıldıktan sonra bir gecekonduya taşınır. amacı hem kendisiyle ve düşünceleriyle baş başa kalmak hem de bir tiyatro oyunu yazmaktır. kendisinden ve ufak çabalarının sonuçsuz kalmasından rahatsız olan hikmet benol'un yaşadıkları ve iç dünyası okura aktarılır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "okurgezer" tarafından 18.11.2020 15:36 tarihinde açılmıştır.
21.
her biri kendi kafasındaki dünyayı yaşadığı halde, hep birlikte oldukları için, aynı nedenle duygulandıklarını, aynı şeylere güldüklerini sanıyorlardı.
devamını gör...
22.
beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
devamını gör...
23.
3 kelime ile özetleyecek olursam;
okumadan önce çocuktum.
okumadan önce çocuktum.
devamını gör...
24.
aklımı en çok karıştıran ama bittiğinde büyük bir eksiklik yaratan oğuz atay romanıdır.
devamını gör...
25.
hayatımı öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabileceğim romandır.
"tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım."
"tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım."
devamını gör...
26.
kafam cam kırıklarıyla dolu doktor, bu yüzden beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor.
oğuzcum atay - tehlikeli oyunlar
devamını gör...
27.
...dellenmeler oğuzca... okumuş görünmek adına kitabı alıp okuyamayanların sayısını arttıran birkaç güzel yazardan birinin eseri, sabahattin ali de biraderi sayılır bu mevzuya dair...
devamını gör...
28.
“ siz bilmezsiniz albayım: insanlık tek başına kollarımda can verdi. yanında kimseler yoktu. “
devamını gör...
29.
insanları yargılama derdi çünkü aynı ölçülerle sen de yargılanacaksın.
devamını gör...
30.
henüz hiçbir oğuz atay eseri okumamış insanlardan olmak için neler vermezdim. altını çize çize okumaya bayılanlar için bulunmaz nimet.
“artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. bir roman, kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendini...”
“artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. bir roman, kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendini...”
devamını gör...
31.
yoksa aslında hepimiz başkalarına daha iyi yerler açabilmek için katlanmış bir konumda bulunuyoruz.
syf. 45
devamını gör...
32.
33.
okurken içinde yaşadığım ilk roman olabilir.
devamını gör...
34.
bitiyoruz albayım...
doğum ile ölüm arasında...
bitiyoruz...
doğum ile ölüm arasında...
bitiyoruz...
devamını gör...
35.
aşağıdaki cümlelerin beni derinden yaraladığı, sigaramla birlikte boş boş dönüp dönüp okuduğum eserdir.
'' bakın! ben bile ağlıyorum albayım.
imkânsızlık duvarının önünde ağlıyorum.
bu duvar beni çıldırtıyor albayım.
başımı, bu duvara vurup parçalamak istiyorum.
başım ağrıyor albayım; biraz yürümek, biraz kendime gelmek istiyorum.
şimdi ne olacak albayım?
bilge beni istemiyor diye onu göremeyecek miyim artık?
böyle şey olur mu? biraz önce birlikteydim onunla.
nereye gitmiş olabilir hemen? onu sokaklarda bulamayacak mıyım?
aslında kötü bir oyun oynamıştım, kötü bir niyetim yoktu.
sizinle de oyunları düzeltmiyor muyduk birlikte?
bilge de anlamıştır canım. birazdan gelir herhalde, değil mi?
yoksa eve dönüp beklesem mi onu? ben de kötü davrandım ama albayım.
böyle oyun da olur muydu?
utanıyorum kendimden albayım. üstelik utanmadan bu kalabalık caddenin köşesinde duruyorum. belki de artık herkes öğrenmiştir. herkes birbirine anlatıyor. beni görünce de belli etmeden gülümseyecekler.
ben dünyayı kirletiyorum albayım.
hiç olmazsa kimseye belli etmeden bekleyebilsem burada.
kendimi gizleyebilsem. yakamı kaldırayım da beni tanımasınlar.
acaba ölürsem çok üzülür mü albayım? o zaman koşup bana gelir mi dersiniz?
siz çok ağlarsınız biliyorum, albayım.
fakat sizi hiç ağlarken görmedim, biliyor musunuz?
ben öldükten sonra sizi ağlarken görmeyi doğrusu çok isterdim.
sadece bir kere, mütercim arifi okurken gözlerinizin dolduğunu görmüştüm.
biraz ölseydim, biraz da sizin bana ağlamanızı seyretseydim.
tabii bilge pişman olacak, ama iş işten geçecek. beni çok arayacak.
size çok önemli bir şey söyleyeyim mi albayım: bu bilge akıllı değil albayım.
burası çok önemli. ben ondan akıllıyım, birçok insandan akıllıyım.
mesela bilge, benim gibi sözler bulup söyleyemez duruma göre.
beni sevseydi, onun çok yararına olurdu. onu adam edebilirdim albayım.
tabii akıllı olduğum için bana dayanamadı.
belki de akıllı insanlar yalnız kalırsa daha iyi olur. kim bilir?
bilge de bunu çok söylerdi. yalnız kalırsam daha iyi olurmuş.
üşüyorum albayım, aceleden ceketimi giymeyi unutmuşum.
sokağa nasıl çıkılacağını bilmem mesela.
bende hayat bilgisi zayıf albayım.
bilge bunları bilir, bu bakımdan akıllıdır; birlikte olabilseydik, insanlık çok yararlanacaktı bundan.
yazık oldu. şimdi yanımda olsaydı, böyle üşümezdim albayım; beni bir arabaya bindirirdi hemen. ben bunlara çabuk karar veremem albayım:
kararsızlığımla yanımdakilerin canını sıkarım.
hava da çok soğudu albayım, eve dönmek istiyorum.
biliyor musunuz, bilge beni evde bekliyormuş gibi geliyor bana.
yoksa eve dönmek istemiyorum. beni bekleyen yalnızlığı ve karanlığı istemiyorum. bilge’den akıllı olduğum halde neden bu duruma düştüm acaba?
neden herkes benden kaçıyor albayım?
yaşamasını bilmiyorum da ondan mı?
bir dakika albayım, karşıdan birileri geçiyor:
kadını bilge’ye benzettim; peki erkek kim? değilmiş.
bu köşede de fazla bekledim galiba: gelip geçenlerin dikkatini çekiyorum.
başka bir köşeye gitmeli. biliyor musunuz albayım, bugün bilge’ye ne diyordum?
diyordum ki köşe başlarında bekliyorum kadınlara bakmak için.
beni kıskandı albayım. demek ki seviyordu.
ha-ha. ona öyle şeyler bulup söylüyordum ki, bana hayran oluyordu.
onun için diyorum ki, odama dönmüş beni bekliyordur şimdi.
eve dönmek istemiyorum albayım. ya gelmemişse.
ne dediniz? yazacak oyunlarımız mı var? onlarla mı uğraşırız?
nedense bugün içimden gelmiyor.
ben artık biraz çöktüm albayım.
aklıma yeni bir şey gelmiyor.
oyunlar beni de yordu galiba.
tabii bilge’ye belli etmedim, ama ben herhalde bu oyunlara artık devam edemeyeceğim. hava soğudu, biraz yürümeliyim albayım, ısınırım.
evet, zor oluyor gecekonduda artık, diyordum.
bilge’ye belli etmedim ama;
ben galiba artık sizinle ve dul kadınla birlikte yürütemeyeceğim bu hayatı.
ben bilge’yi istiyorum albayım,
belki kızacaksınız ama, onunla her şey başka türlü oluyordu. siz şimdi ağladığıma bakmayın, aslında böyle hissediyorum.
oğuz atay
bilge’ye de bunu söyledim mi yoksa?
galiba, biraz başka türlü anlattım ona. dedim ki:
bilge, aklını başına topla, beni yalnız bırakma.
bilge, bilge, neden beni yalnız bıraktın?''
'' bakın! ben bile ağlıyorum albayım.
imkânsızlık duvarının önünde ağlıyorum.
bu duvar beni çıldırtıyor albayım.
başımı, bu duvara vurup parçalamak istiyorum.
başım ağrıyor albayım; biraz yürümek, biraz kendime gelmek istiyorum.
şimdi ne olacak albayım?
bilge beni istemiyor diye onu göremeyecek miyim artık?
böyle şey olur mu? biraz önce birlikteydim onunla.
nereye gitmiş olabilir hemen? onu sokaklarda bulamayacak mıyım?
aslında kötü bir oyun oynamıştım, kötü bir niyetim yoktu.
sizinle de oyunları düzeltmiyor muyduk birlikte?
bilge de anlamıştır canım. birazdan gelir herhalde, değil mi?
yoksa eve dönüp beklesem mi onu? ben de kötü davrandım ama albayım.
böyle oyun da olur muydu?
utanıyorum kendimden albayım. üstelik utanmadan bu kalabalık caddenin köşesinde duruyorum. belki de artık herkes öğrenmiştir. herkes birbirine anlatıyor. beni görünce de belli etmeden gülümseyecekler.
ben dünyayı kirletiyorum albayım.
hiç olmazsa kimseye belli etmeden bekleyebilsem burada.
kendimi gizleyebilsem. yakamı kaldırayım da beni tanımasınlar.
acaba ölürsem çok üzülür mü albayım? o zaman koşup bana gelir mi dersiniz?
siz çok ağlarsınız biliyorum, albayım.
fakat sizi hiç ağlarken görmedim, biliyor musunuz?
ben öldükten sonra sizi ağlarken görmeyi doğrusu çok isterdim.
sadece bir kere, mütercim arifi okurken gözlerinizin dolduğunu görmüştüm.
biraz ölseydim, biraz da sizin bana ağlamanızı seyretseydim.
tabii bilge pişman olacak, ama iş işten geçecek. beni çok arayacak.
size çok önemli bir şey söyleyeyim mi albayım: bu bilge akıllı değil albayım.
burası çok önemli. ben ondan akıllıyım, birçok insandan akıllıyım.
mesela bilge, benim gibi sözler bulup söyleyemez duruma göre.
beni sevseydi, onun çok yararına olurdu. onu adam edebilirdim albayım.
tabii akıllı olduğum için bana dayanamadı.
belki de akıllı insanlar yalnız kalırsa daha iyi olur. kim bilir?
bilge de bunu çok söylerdi. yalnız kalırsam daha iyi olurmuş.
üşüyorum albayım, aceleden ceketimi giymeyi unutmuşum.
sokağa nasıl çıkılacağını bilmem mesela.
bende hayat bilgisi zayıf albayım.
bilge bunları bilir, bu bakımdan akıllıdır; birlikte olabilseydik, insanlık çok yararlanacaktı bundan.
yazık oldu. şimdi yanımda olsaydı, böyle üşümezdim albayım; beni bir arabaya bindirirdi hemen. ben bunlara çabuk karar veremem albayım:
kararsızlığımla yanımdakilerin canını sıkarım.
hava da çok soğudu albayım, eve dönmek istiyorum.
biliyor musunuz, bilge beni evde bekliyormuş gibi geliyor bana.
yoksa eve dönmek istemiyorum. beni bekleyen yalnızlığı ve karanlığı istemiyorum. bilge’den akıllı olduğum halde neden bu duruma düştüm acaba?
neden herkes benden kaçıyor albayım?
yaşamasını bilmiyorum da ondan mı?
bir dakika albayım, karşıdan birileri geçiyor:
kadını bilge’ye benzettim; peki erkek kim? değilmiş.
bu köşede de fazla bekledim galiba: gelip geçenlerin dikkatini çekiyorum.
başka bir köşeye gitmeli. biliyor musunuz albayım, bugün bilge’ye ne diyordum?
diyordum ki köşe başlarında bekliyorum kadınlara bakmak için.
beni kıskandı albayım. demek ki seviyordu.
ha-ha. ona öyle şeyler bulup söylüyordum ki, bana hayran oluyordu.
onun için diyorum ki, odama dönmüş beni bekliyordur şimdi.
eve dönmek istemiyorum albayım. ya gelmemişse.
ne dediniz? yazacak oyunlarımız mı var? onlarla mı uğraşırız?
nedense bugün içimden gelmiyor.
ben artık biraz çöktüm albayım.
aklıma yeni bir şey gelmiyor.
oyunlar beni de yordu galiba.
tabii bilge’ye belli etmedim, ama ben herhalde bu oyunlara artık devam edemeyeceğim. hava soğudu, biraz yürümeliyim albayım, ısınırım.
evet, zor oluyor gecekonduda artık, diyordum.
bilge’ye belli etmedim ama;
ben galiba artık sizinle ve dul kadınla birlikte yürütemeyeceğim bu hayatı.
ben bilge’yi istiyorum albayım,
belki kızacaksınız ama, onunla her şey başka türlü oluyordu. siz şimdi ağladığıma bakmayın, aslında böyle hissediyorum.
oğuz atay
bilge’ye de bunu söyledim mi yoksa?
galiba, biraz başka türlü anlattım ona. dedim ki:
bilge, aklını başına topla, beni yalnız bırakma.
bilge, bilge, neden beni yalnız bıraktın?''
devamını gör...
36.
girdiğim tanımın biri alıntı içine alınmış. beni oğuz atay mertebesine yükselttiğiniz için teşekkürler ama alıntı değildi o tanım. *
#2412681
düzeldi.
#2412681
düzeldi.
devamını gör...
37.
"bu senin hayatındı oğlum hikmet. böyle bir oyun üzmedi mi seni?"
devamını gör...
38.
hepimizin bildiği o kısım. evet.
“fakat, allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: nasıl? kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım.”
“fakat, allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: nasıl? kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım.”
devamını gör...
"tehlikeli oyunlar" ile benzer başlıklar
eski oyunlar
36