41.
haysiyetsiz ayaklar altında çiğnendiği görmek ruhuma acı veriyor.
ama bunca şerefsize rağmen şimdiye kadar iyi dayanmışız bile diyebilirim.
istediğiniz kadar tekmeleyin yeniden ayağa kalkacağımıza gönülden inanıyorum ama önce arınma gecesi şart.
bu memleket öyle kolay kazanılmadı, nefes aldığımız sürece de öyle kolayca vermeyeceğiz.
siz bu ruhu yenemezsiniz!
ama bunca şerefsize rağmen şimdiye kadar iyi dayanmışız bile diyebilirim.
istediğiniz kadar tekmeleyin yeniden ayağa kalkacağımıza gönülden inanıyorum ama önce arınma gecesi şart.
bu memleket öyle kolay kazanılmadı, nefes aldığımız sürece de öyle kolayca vermeyeceğiz.
siz bu ruhu yenemezsiniz!

devamını gör...
42.
boğazdaki.aşiret tarafından idare edilen devlet. sandık, halkı uyutmak ve gazını almak için var. sermaye ne demişse o oluyor.
devamını gör...
43.
“benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. fakat türkiye cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” mustafa kemal atatürk.
devamını gör...
44.
kurt yediği ayazı unutmaz.
devamını gör...
45.
rant cumhuriyeti.
yandaş cumhuriyeti.
yandaş cumhuriyeti.
devamını gör...
46.
47.
kağıt üstünde varlığını sürdürse de fiilen yıkılmıştır. tarih derslerinde okuruz ya x savaşından sonra y ülkesi yıkıldı falan diye. anlamlandıramayız hani, nasıl oluyor lan bir gün önce böyle bir devlet vardı ertesi gün bir anda puf diye yok mu oluyor diye. işte o anlamlandıramadığımız şeyi şu an bizzatihi yaşıyoruz.
ülke bitti, ülke falan kalmadı arkadaşlar. üzgünüm.
yeni doğan bebekleri koruyamaz, ikii üç tane hırtın hastanede kurduğu çeteye yem eder. bebek kanından zengin olan aşağılıklar televizyonlara çıkar falan. yargılamaz da kendi bebeklerini öldürenleri, serbest bırakır. sonra da doğum hızı düşük diye ağlar bu devlet.
onlarca kişinin feci şekilde can vermesine sebep olan teröristleri serbest bırakır, onların başı olan orevladını meclise çağırmayı falan düşünür, o orevladının talepleri doğrultusunda komisyon kurar. 30 tane piç mangal partisi yapar gibi silah yakma teyatorası oynar, bunu büyük başarı gibi sunar.
hadi diyelim yenidoğan çetesinden, pkk'lı pezovenklerden kurtuldun, evlendin, çocuk yaptın. o çocuğu da koruyamaz. devlet içindeki önemli(!) adamların uyuşturucu çetelerinin eline düşer çocuğun. şanslıysa sadece bağımlı olur. şansızsan başkalarını da zehirleyen torbacı olur. hadi diyelim oğlunu uyuşturucu çetelerinden kurtardın. o çetelerin elemanı olan tas kafalı hırtlar tarafından pazarda, sokakta, caddede katledilir. ölen oğlunun hakkını bile arayamazsın. o tas kafalı hırtların etnik kökenin mensup örgütlere domalmaktan başka işlevi olmayan kişiler seni suçlar. suça sürüklenmiş çocuk diye bişi uydururlar. sen suçlu olursun oğlunun hakkını arıyorsun diye.
hadi diyelim bundan da yırttın. binbir emekle okutursun, en iyi okullara girsin, büyük adam olsun diye uğraşırsın. 200 bin tl'ye sahte diploma yapan bir silk kırığı gelir senin oğlunun/kızının hakkına konar. evladın iş bulamaz/atanamaz. belki intihar eder, belki de psikolojik sorunlar yaşar.
deprem olur. enkaz altında sana kendi selanı dinletir. yetmez. depremde ölsen bile kurtulamazsın. ölsen bile diplomanın, yeterlilik belgelerinin falan pazarlanmasına göz yumar. hatta depremde ölmene neden olan binanın müteahhiti, mimarı falan da sahte diplomalı olabilir. deprem öncesi önlem, denetim falan hak getire zaten. yıkılan binalara boşa çıkan arazi gözüyle bakar.
dünyanın unuttuğu, adını bile bilmediği, sadece kağıt üzerinde var olan bir devletçikin cbaşkanının oğlu, seni ülkenin en büyük şehrinde arabayla ezer. yargılanmaz, hakkın aranmaz.
ülkenin en büyük ve en önemli sağlık kuruluşlarından birinin başkanının kızı seni trafikte ezer, öldürür. sırf silko bi başkanın kızı diye serbest kalır. üstüne bir de başörtülü diye mağdur ilan edilir.
binbir zorlukla birikim yaparsın, yatırım yaparsın, çat diye bir khk çıkar bilmemneci ilan edilirsin, malının mülkünün üstüne konulur.
ses çıkarmak istersin hain der. yemsin sen. yem. var oluş sebebin yem olmak. seni ve korumaya çalıştığın değerleri yiyecek üst düzey, aşşşırı önemli hangi kişinin yiyeceğini beklersin sadece.
bu devlet fiili olarak yıkılmıştır gençler geçmiş olsun. bütün bu yazdığım, hepimizin bildiği şeylere göz yuman kişiyi de asrın lideri olarak falan seçtik, karşısına rakip diye çıkan kişilerin tıyneti/yeterliği de belli. artık böyle bir devlet/cumhuriyet yok üzgünnüm.
ülke bitti, ülke falan kalmadı arkadaşlar. üzgünüm.
yeni doğan bebekleri koruyamaz, ikii üç tane hırtın hastanede kurduğu çeteye yem eder. bebek kanından zengin olan aşağılıklar televizyonlara çıkar falan. yargılamaz da kendi bebeklerini öldürenleri, serbest bırakır. sonra da doğum hızı düşük diye ağlar bu devlet.
onlarca kişinin feci şekilde can vermesine sebep olan teröristleri serbest bırakır, onların başı olan orevladını meclise çağırmayı falan düşünür, o orevladının talepleri doğrultusunda komisyon kurar. 30 tane piç mangal partisi yapar gibi silah yakma teyatorası oynar, bunu büyük başarı gibi sunar.
hadi diyelim yenidoğan çetesinden, pkk'lı pezovenklerden kurtuldun, evlendin, çocuk yaptın. o çocuğu da koruyamaz. devlet içindeki önemli(!) adamların uyuşturucu çetelerinin eline düşer çocuğun. şanslıysa sadece bağımlı olur. şansızsan başkalarını da zehirleyen torbacı olur. hadi diyelim oğlunu uyuşturucu çetelerinden kurtardın. o çetelerin elemanı olan tas kafalı hırtlar tarafından pazarda, sokakta, caddede katledilir. ölen oğlunun hakkını bile arayamazsın. o tas kafalı hırtların etnik kökenin mensup örgütlere domalmaktan başka işlevi olmayan kişiler seni suçlar. suça sürüklenmiş çocuk diye bişi uydururlar. sen suçlu olursun oğlunun hakkını arıyorsun diye.
hadi diyelim bundan da yırttın. binbir emekle okutursun, en iyi okullara girsin, büyük adam olsun diye uğraşırsın. 200 bin tl'ye sahte diploma yapan bir silk kırığı gelir senin oğlunun/kızının hakkına konar. evladın iş bulamaz/atanamaz. belki intihar eder, belki de psikolojik sorunlar yaşar.
deprem olur. enkaz altında sana kendi selanı dinletir. yetmez. depremde ölsen bile kurtulamazsın. ölsen bile diplomanın, yeterlilik belgelerinin falan pazarlanmasına göz yumar. hatta depremde ölmene neden olan binanın müteahhiti, mimarı falan da sahte diplomalı olabilir. deprem öncesi önlem, denetim falan hak getire zaten. yıkılan binalara boşa çıkan arazi gözüyle bakar.
dünyanın unuttuğu, adını bile bilmediği, sadece kağıt üzerinde var olan bir devletçikin cbaşkanının oğlu, seni ülkenin en büyük şehrinde arabayla ezer. yargılanmaz, hakkın aranmaz.
ülkenin en büyük ve en önemli sağlık kuruluşlarından birinin başkanının kızı seni trafikte ezer, öldürür. sırf silko bi başkanın kızı diye serbest kalır. üstüne bir de başörtülü diye mağdur ilan edilir.
binbir zorlukla birikim yaparsın, yatırım yaparsın, çat diye bir khk çıkar bilmemneci ilan edilirsin, malının mülkünün üstüne konulur.
ses çıkarmak istersin hain der. yemsin sen. yem. var oluş sebebin yem olmak. seni ve korumaya çalıştığın değerleri yiyecek üst düzey, aşşşırı önemli hangi kişinin yiyeceğini beklersin sadece.
bu devlet fiili olarak yıkılmıştır gençler geçmiş olsun. bütün bu yazdığım, hepimizin bildiği şeylere göz yuman kişiyi de asrın lideri olarak falan seçtik, karşısına rakip diye çıkan kişilerin tıyneti/yeterliği de belli. artık böyle bir devlet/cumhuriyet yok üzgünnüm.
devamını gör...
48.
allah korusun türkiye cumhuriyeti'nin yıkılması, biraz abartılı bir ifade olmakla birlikte ülkemizin aldığı yara göz ardı edilecek cinsten değil.
devlete ecnebîler "mechanism" de derler. haklılardır da. devlet bir kavmin oluşturduğu mekanizmadır. yapay, belli bir amaca yönelik kurumlar birliğidir. vatandaşlar olarak bu mekanizmayı inşa etmek, bakımını yapmak, korumak vazifemizdir. ülkemizin geldiği hal biraz da bununla alakalı. ülkemizde devleti kutsallaştırma yaygın görülen bir eğilimdir. bu sorunların sebebi biraz da bu ki,
türkiye'de devlet "babadır." rusya "ana" iken... devlet baba yol yapar, istihdam sağlar, bizi korur, kollar. halbuki bu tanımda ne çok şey gizlidir... vatandaş vergi verir, emeğinden bağışlar yol yapılır "devlet baba" yapmış olur. kızgın, arada kızdığımız, gizli gizli iş çevirdiğimiz ama bir yandan da korktuğumuz, evin direği bir baba figürüdür devlet. e bu devlet soyut bir kavramsa biz tüm bu korkuları, hayranlığı kime karşı besliyoruz?
cevap basit:
devlet memurlarına ve amirlerine. en tepeden en dibe kadar. yani bu kutsallaştırma devlet adamlarına yansır. işte bunu yaptığınız an devlet ile mafya arasındaki ince çizgi iyice bulanıklaşır. devlet adamları hesap vermez olur. kanun koyuculara kanun uygulanmaz olur. neticede devlet adamları bizim hakimiyetimizden çıkar ve bizim oluşturduğumuz sistemle kudret sahibi olurlar. devletin bekası için şeffaflık askıya alınır. sonuç? devletin içinde türlü dalavere döner. sorgulayamazsın. her türlü usulsüzlük olur. devletin bekası için devlet adamlarının yetkisi artar. devlet adamı da özünde bir insan olduğu için iltimasa, kayırmaya, faydasına bakar. artık o mekanizmanın içinde güvenli alandadır. vatandaşın çektiği sıkıntılar pek de umrunda olmaz. hele ki mağdur olanın, ölenin yerine rahatlıkla biri bulunabiliyorsa tüm mağduriyetler bir istatistikten ibarettir. ülkenin bu noktaya gelişinde "devlet baba" anlayışı ve devleti sorgulanamaz otorite saymanın da payı büyüktür. mekanizma paslanır, sonunda çürür böylece. ilk yapmamız gereken hesap verebilir devlet anlayışını oturtmak.
ingiltere'de devlet arşivlerine erişim için 100 yıl geçmesi gerekiyordu. ingiliz devleti " devlet bekası"gereği bu süreyi uzatmak isterken kamuoyu baskısıyla 70 yıla indirdi. takip etmiyorum uzun süredir ama 30 yıla inmesi yönünde tartışmalar da vardı. bugün biz "devlet bekası" gereği çok şeyi saklıyoruz. vatandaş devletin aslî unsurudur. hesap sormayı da bilmelidir.
öte yandan "suça sürüklenen çocuk" ifadesinin hukukî ve felsefî bir altyapısı var ki hukukçular bu konuda defalarca yazdı çizdi. onlara düşer açıklamak. ama şunu da söyleyeyim ki sorunların sebebi bu terminoloji değil. "suça sürüklenen çocuk" ceza almıyor falan da değil. bildiğim kadarıyla 12 yaş üstü herkesin cezaî ehliyeti var. yaşa göre indirimler yapılıyor sadece(yanlışsa bir hukukçu düzeltebilir). ceza ağırlaşırsa, devlet intikam dürtüsüyle hareket ederse suç ortadan kalkar yaklaşımı yanlış.
şimdi birine suç isnad edilince ya da biri hukuksuzca derdest edilince "o şucuymuş, bucuymuş" diye bakan da bizleriz. hukukî düzene göre değil ideolojilerimize göre hüküm veren, hukuksuzluğu, şiddeti meşrulaştıran bizleriz. ne bekleniyordu ki?
neticede sorunun kaynağından çözüm beklediğimiz sürece bu yara ağırlaşacak. çözüm bizim elimizde. bu mekanizmayı biz kurduk.
devlete ecnebîler "mechanism" de derler. haklılardır da. devlet bir kavmin oluşturduğu mekanizmadır. yapay, belli bir amaca yönelik kurumlar birliğidir. vatandaşlar olarak bu mekanizmayı inşa etmek, bakımını yapmak, korumak vazifemizdir. ülkemizin geldiği hal biraz da bununla alakalı. ülkemizde devleti kutsallaştırma yaygın görülen bir eğilimdir. bu sorunların sebebi biraz da bu ki,
türkiye'de devlet "babadır." rusya "ana" iken... devlet baba yol yapar, istihdam sağlar, bizi korur, kollar. halbuki bu tanımda ne çok şey gizlidir... vatandaş vergi verir, emeğinden bağışlar yol yapılır "devlet baba" yapmış olur. kızgın, arada kızdığımız, gizli gizli iş çevirdiğimiz ama bir yandan da korktuğumuz, evin direği bir baba figürüdür devlet. e bu devlet soyut bir kavramsa biz tüm bu korkuları, hayranlığı kime karşı besliyoruz?
cevap basit:
devlet memurlarına ve amirlerine. en tepeden en dibe kadar. yani bu kutsallaştırma devlet adamlarına yansır. işte bunu yaptığınız an devlet ile mafya arasındaki ince çizgi iyice bulanıklaşır. devlet adamları hesap vermez olur. kanun koyuculara kanun uygulanmaz olur. neticede devlet adamları bizim hakimiyetimizden çıkar ve bizim oluşturduğumuz sistemle kudret sahibi olurlar. devletin bekası için şeffaflık askıya alınır. sonuç? devletin içinde türlü dalavere döner. sorgulayamazsın. her türlü usulsüzlük olur. devletin bekası için devlet adamlarının yetkisi artar. devlet adamı da özünde bir insan olduğu için iltimasa, kayırmaya, faydasına bakar. artık o mekanizmanın içinde güvenli alandadır. vatandaşın çektiği sıkıntılar pek de umrunda olmaz. hele ki mağdur olanın, ölenin yerine rahatlıkla biri bulunabiliyorsa tüm mağduriyetler bir istatistikten ibarettir. ülkenin bu noktaya gelişinde "devlet baba" anlayışı ve devleti sorgulanamaz otorite saymanın da payı büyüktür. mekanizma paslanır, sonunda çürür böylece. ilk yapmamız gereken hesap verebilir devlet anlayışını oturtmak.
ingiltere'de devlet arşivlerine erişim için 100 yıl geçmesi gerekiyordu. ingiliz devleti " devlet bekası"gereği bu süreyi uzatmak isterken kamuoyu baskısıyla 70 yıla indirdi. takip etmiyorum uzun süredir ama 30 yıla inmesi yönünde tartışmalar da vardı. bugün biz "devlet bekası" gereği çok şeyi saklıyoruz. vatandaş devletin aslî unsurudur. hesap sormayı da bilmelidir.
öte yandan "suça sürüklenen çocuk" ifadesinin hukukî ve felsefî bir altyapısı var ki hukukçular bu konuda defalarca yazdı çizdi. onlara düşer açıklamak. ama şunu da söyleyeyim ki sorunların sebebi bu terminoloji değil. "suça sürüklenen çocuk" ceza almıyor falan da değil. bildiğim kadarıyla 12 yaş üstü herkesin cezaî ehliyeti var. yaşa göre indirimler yapılıyor sadece(yanlışsa bir hukukçu düzeltebilir). ceza ağırlaşırsa, devlet intikam dürtüsüyle hareket ederse suç ortadan kalkar yaklaşımı yanlış.
şimdi birine suç isnad edilince ya da biri hukuksuzca derdest edilince "o şucuymuş, bucuymuş" diye bakan da bizleriz. hukukî düzene göre değil ideolojilerimize göre hüküm veren, hukuksuzluğu, şiddeti meşrulaştıran bizleriz. ne bekleniyordu ki?
neticede sorunun kaynağından çözüm beklediğimiz sürece bu yara ağırlaşacak. çözüm bizim elimizde. bu mekanizmayı biz kurduk.
devamını gör...
49.
kuyruğu diğer alanlarda yanmış ne vardır üzerinde. bunlar gökkuşağıcı luayikçi oldukları için belemmeyi ve saplatmayı severler.
esasta kağıt üzerinde görülen halk için kurulmuş bir rejimdir; lakin 100 yıldır izlediğimiz ,egemenlerin halkı sömürerek kaynakları dışarı aktardığı siyasal bir yapı olmuştur.
bundan ötürü halkın % 80 'i her dönem yoksuldur.
sözde çağdaş rejimin vatandaşları sınır kapıları açılsa çoğu dışarı gider.
bu şartlarda yalnız başına a.b ve a.b.d ortak pazarı ile rekabet edemez. bundan dolayı ürettiğinden daha ucuza ithal etmek zorunda kalır. cari açığı ve pazarsızlığı üretim girişimini engeller.
üretemediği için a.b ve a.b.d'nin üretim fazlası mallarının pazarlandığı ülke olmuşur. pazarı olmadığı için yeraltı kaynaklarını da işleyip piyasaya sunamaz.
suç oranı yüksektir.
darbeler ve muhtıralarla siyasi yapı korunur.
kurucusu yasa ile korunur.
her 10 yılda bir af yasası çıkar.
insanları uyutmak ve avutmak için piyasada gezen sahte aydınları vardır..
bu şartların eğitimi ne ola, yetiştirdiği insan kapasitesi ne ola?
nasıl saplama ama!
esasta kağıt üzerinde görülen halk için kurulmuş bir rejimdir; lakin 100 yıldır izlediğimiz ,egemenlerin halkı sömürerek kaynakları dışarı aktardığı siyasal bir yapı olmuştur.
bundan ötürü halkın % 80 'i her dönem yoksuldur.
sözde çağdaş rejimin vatandaşları sınır kapıları açılsa çoğu dışarı gider.
bu şartlarda yalnız başına a.b ve a.b.d ortak pazarı ile rekabet edemez. bundan dolayı ürettiğinden daha ucuza ithal etmek zorunda kalır. cari açığı ve pazarsızlığı üretim girişimini engeller.
üretemediği için a.b ve a.b.d'nin üretim fazlası mallarının pazarlandığı ülke olmuşur. pazarı olmadığı için yeraltı kaynaklarını da işleyip piyasaya sunamaz.
suç oranı yüksektir.
darbeler ve muhtıralarla siyasi yapı korunur.
kurucusu yasa ile korunur.
her 10 yılda bir af yasası çıkar.
insanları uyutmak ve avutmak için piyasada gezen sahte aydınları vardır..
bu şartların eğitimi ne ola, yetiştirdiği insan kapasitesi ne ola?
nasıl saplama ama!
devamını gör...