türkiye'de binaların çok çirkin olması

olması gereken; önce şehir inşaa edilir, sonra yollar yapılır. türkiye'de olan; önce yol yapılır, sonra şehir inşaa edilir. sonrası, çarpık kentleşme.

şimdiki binaların olarak değişmesi gereken başlık. osmanlı zamanındaki binalar insana huzur veriyor.

müteahiit açısından bakılırsa,
az para harcayayım.
daha fazla daire çıksın.
bahçeye ne gerek var.
balkon küçücük olsun da salondan almasın.
mimarlarda biraz şeyy yaa. sydney opera binası gibi. ne gerek var ki projeyi imzalasın yeter.

şimdi daire müşterilerine daha fazla giydireceğim. asıl estetik yoksunu sizsiniz. siz talep etmedikçe binalar güzel olmaz. nasıl ki insanlar sitede oturmayı tercih etti de artık site yapılıyor. güzel bina talep edin. at sahibine göre kişner.

bugün agatha christie'nin kitabını yazdığı pera palas otelinin önünden geçtim ve adeta büyülendim. zamanın mimarları gerçekten muazzam eserler bırakmışlar bizlere.

türkiye'nin mimari açıdan en estetik yapılarını gözlemlediğiniz zaman özellikle istanbul için konuşuyorum, balyan ailesi, kirkor avedisyan, hovsep aznavur'u gibi rum, ermeni mimarları görürürsünüz. mimar vedat tek'in postane-i amire (büyük postane) binasını bunlardan ayrı tutuyorum. sirkeci garı'nın mimarı august jasmund'dur, haydarpaşa garı'nın mimarı otto ritter ve helmuth cuno adlı iki alman'dır. hal böyle iken cumhuriyet döneminin çağdaş anlayışı bile yenilik, estetik kavramını benimseyememiş ortaya kakafonik, tek düze kare kare ucube bina şekilleri çıkmıştır. mimarisini hiç beğenmediğim öve öve bitiremediğimiz mimarisi doğan tekeli'ye ait imç blokları, taksim atatürk kültür merkezi bu kötü, bulunduğu çevreye uyum sağlamaktan uzak mimarinin en temiz örnekleridir. mimari anlayışımız maalesef mimar sinan'dan öteye geçememiştir bizim.

her şehrin en merkezi noktasına pergeli koyacaklardı.
yarıçapı 20 kilometrelik bir çember çizilecekti ve sadece o kısımlara yüksek rezidans, binalar, iş hanları vs. dikilecekti.
geri kalan kısımlar için yatay mimariden katı kurallarla vazgeçilmeyecekti.

gel gör ki bir caddede bir bina 4 katlı iken hemen yanındaki binanın 10 katlı olduğunu görüyoruz. sıkıcı, bunaltıcı ve daha da kötüsü mide bulandırıcı bir halde tüm şehirlerimiz.

tabii ki bir uzman gibi yorum yapamam, uğraşım bu değil. ama göz var nizam var ya.

bu kadar da olmaz dedirtendir.

depremde yıkılmasında çirkinliği kusur kalsın dediğim olay.

mimarların sadece müteahhit ve yönetmelik ile yaptığı taslaklardan birşey beklememek gerek müteahhit eline geçirdiği arsayı maksimum oda sayısı çıkarmak ve maksimum kullanimla istediği için mimar da taks ,emsal,%30 hesabı derken zaten bina estetik olayı diye birşey kalmıyor günde kaçta tane insanla uğraştıklarınıda varsayar isek bu binalardan bisey beklemek de pek mümkün olmuyor

modern binaların genelde çirkin olması ve türkiye’de tarihi denilecek mesken bırakılmaması sonucunda ortaya çıkan durumdur.

emin olun avrupa şehir merkezlerinde bile çokça çirkin bina var, eski şehir merkezinden biraz uzaklaştıkça bunları hemen görmeye başlarsınız. çirkinlik modern zamanda yapılan apartmanların bir problemi. ama işte adamlar eski merkezi neredeyse olduğu gibi tutuyorlar, bizde bu yapılmadı maalesef. bunun birçok nedeni var tabi.

bina çirkinliğinden ziyade bizdeki asıl problemin arazilerin engebeli olması ve biraz da bununla alakalı olarak sokakların fazlaca eğri büğrü ve çoğu yerde dar olması olduğunu düşünüyorum. üstüne üstlük zamanında arsalar şekilleri saçma sapan olacak şekilde bölünegelmiş, üstüne müteahhitler arsa ne şekilde ise ona uyacak şekilde şekilsiz binalar yapmışlar. bazı binalar a yönüne bakıyor, bazısı b bazısı c. cephe görünümlerinin uyumlu olmasını geçtim açısı bile uymuyor işte. hal böyle olunca ortaya çok çirkin şehirler çıkıyor.

bizim en büyük problemimiz rant ve plansızlık.

binalar çirkinleştikçe içindekilerin kalpleri de çirkinleşiyor yeşilken daha güzeldik.

köken ve mekân arasındaki bağlantının zaman ve koşullar nedeniyle yerle bir edilmesinden mütevellid sorun.

türkiye'de bina fakir içindir (dünyanın genelinde de bu böyledir) ve fakir için olan şey de ucuzdur. ucuz olan da daha az estetiktir. siz hiç bina şeklinde bir villa gördünüz mü?
( trump, tower'ının penthouse'unda yaşıyordur, eğer o binada yaşıyor ise.)

konuşulması gereken çok önemli bir konu. müzik eşliğinde yürürken gördüğüm çirkin bina ve sokaklar yüzünden doğru düzgün müziğin tadını çıkaramıyorum. merkezi bir yerlere gidince binalar biraz daha güzelleşiyor ama o kadarlık işte. şöyle güzel güzel binalar, çöpsüz sokaklarımız olsaydı ya. dışı "evin içinde siyasal islamcı yaşıyor!" diye bağıran binalarda bir farklılık var sadece. bu farklılık da estetik değil, gözlerimizin zevkini bozuyor. diğerlerinin hepsi çirkin renklerle boyanmış bakımsız binalar.

sanat yoksunluğumuzun kanıtlarından birisi

yerleşik hayata geç geçmelerinden dolayı ev yaparken estetik duygular çok geri planda kalıyor daha doğrusu bilmiyor kimse. eski evlerin şimdiye göre daha güzel ve zevk sahibi olmasının sebebi de bir çoğunun ermeni evleri olmasıdır. bizden çok daha önce yerleşik hayata geçtikleri için bizden fersah fersah ilerdelerdir bu konuda

belki de sorun onu çirkin yapan mimar, mühendis ve müteahhitlerdedir. hiçbir şey ve hiç kimse kendi kendine çirkin olmaz çünkü. binaları öyle yapanın da suçu var.

google a dünyanın en çirkin binası yazıldığında kahramanmaraş il özel idare binası çıktığına göre haklılık payı olan başlıktır.

söz konusu bina:


söz konusu bina hakkında şahsi yorumum:
canlı canlı görmek de nasip oldu, ne hikmetse bana o kadar da çirkin gelmiyor bu bina. belki israf edilmiş çok fazla alanı olduğu için işlevsiz falan denilebilir ama çirkin demem yani ben. *
acaba dünyanın en güzel binası diye ünlense yine çirkin bir bina olduğunu düşünür müydük diye de merak etmiyor değilim.
sanırım hakkında yıkım kararı alınmış, bence hatalı bir karar. şöhretin iyisi çirkini olmaz kategorisinde bir durum bence bu.

düzeltme: yıkmaya başlamışlar bile. *

google haritalara girip istanbul kuştepe'yi bi gezin binalara bakın. * gerçi google aracı bile girememiştir belki de oraya. *

oturduğum sitenin bulunduğu konum iğrenç bir tepe ve gerçekten aklı olan birinin ev dikmemesi gereken bir yer. kaldı ki ahır hayvanlarının cirit attığı bir bölge ve bu binaların bazıları son dönemde yapılmış lüks konutlar. nerden tutsa elinde kalıyor yani. mesela duvarların içi boş, binaların çoğu çirkin, yolları iğrenç, temeli zayıf vs vs. herşey çok kötü

binaların şekline gelene kadar şu iğrenç şehir planlamalarını konuşmamız gerekiyor.
yüksek bir yerden şehre bakınca gözlerime kızgın şiş sokasım geliyor, müthiş bir görüntü kirliliği. biri paldır küldür komple yıksın geçsin bu düzensizlik abidesini istiyorum.