yazarların hatırladığı en eski anıları
başlık "beyaz gölge" tarafından 06.12.2020 02:32 tarihinde açılmıştır.
1.
yeni yürümeye başlamıştım. babam işten gelmemiş, daha yeni yağan yağmur asfaltsız sokağımızı çamura bulamıştı. ben de çamurun içine girip bir domuz yavrusu edasıyla kirleniyordum. annemin gelip elleriyle bir şeyler yaptığını, bir şeyler söylediğini hatırlıyorum. annemin ne dediğini ya anlamıyorum, ya da şu an hatırlamıyorum. üzerimin kirliliğinden şikayetçi olduğu belli ama. derken annemin ardından babam çıkageliyor, bize doğru ilerliyor. babamın bu durumdan dolayı beni pataklayacağını, en azından bir tokat atacağını varsayarak ayağa kalkıyorum, olabildiğince hızlı koşuyorum. bana sorsanız o anki hızım dc'nin flash karakteri kadar vardır. bir karış bacaklarımla sanki saatlerce koşuyorum ama babam iki adım atarak kazağımın arka tarafından tutuyor, beni kirli kıyafetlerimle kucağına alarak öpüyor. o anın şaşkınlığının verdiği duyguyu hâlâ hissedebiliyorum. nasıl oluyor da o kadar hızlı koşmama rağmen babam beni iki üç adım atarak yakaladı, çok şaşırmıştım. babam süper kahraman olmalıydı, başka açıklaması olamazdı.
devamını gör...
2.
3 yaşında gördüğüm rüyayı unutamıyorum evimizin çatısına çıkmış ayakları sallıyordum hem korkuyor hem gülüyordum birde ondan 1 hafta sonra taşınmıştık galiba onu unutmuyorum hatta bakuganımı unutmamak için sabahtan kolilerin içine katmıştım onu unutamam
devamını gör...
3.
komşumuzun oğlu elime sivri bir kiremitle vurmuştu ve ben ağlamıştım. ilk onu hatırlıyorum. neden hep kötü şeyler hatırlanır acaba?
devamını gör...
4.
doğduğum gün hava yağmurluydu.
devamını gör...
5.
sadece hol kısmını hatırladığım evimizde babam dizlerinin üzerine çöküp köpek olmuş havlayarak kovalıyor ben de gülerek kaçıyorum. koşarak holden geçip salona giriyorum şak diye duruyorum ve gülmem kesiliyor. evet, doğru tahmin, düşüyorum.
anneannemin evinde banyo yapıyorum, küvette plastik ördekle oynuyorum ve çıkmak istemiyorum. zorla çıkarıp, giydirip, dışarı çıkarıyorlar. yaya geçidinde yeşil ışığı bekliyoruz. güneş çok güzel, çok parlak, refüjler yemyeşil çimen; aklım almıyor bu güzelliği.
annem asla hatırlayamadığım kadar genç. saçlarını hiç öyle gördüğümü hatırlamıyorum ama koyu kahve ve dalgalı. diz çöküp "bak" diyerek sağ elinin işaret parmağıyla bir şeyi gösteriyor. gösterdiğine değil ona bakıyorum, çok mutlu.
bütün bu anılarda yalnız olduğuma göre max. 2 yaşındayım. 2 yaşından sonra kardeşim oldu ne yazıkki.
anneannemin evinde banyo yapıyorum, küvette plastik ördekle oynuyorum ve çıkmak istemiyorum. zorla çıkarıp, giydirip, dışarı çıkarıyorlar. yaya geçidinde yeşil ışığı bekliyoruz. güneş çok güzel, çok parlak, refüjler yemyeşil çimen; aklım almıyor bu güzelliği.
annem asla hatırlayamadığım kadar genç. saçlarını hiç öyle gördüğümü hatırlamıyorum ama koyu kahve ve dalgalı. diz çöküp "bak" diyerek sağ elinin işaret parmağıyla bir şeyi gösteriyor. gösterdiğine değil ona bakıyorum, çok mutlu.
bütün bu anılarda yalnız olduğuma göre max. 2 yaşındayım. 2 yaşından sonra kardeşim oldu ne yazıkki.
devamını gör...
6.
oturamıyordum bebektim cunku. fotoğrafımı çekeceklerdi düştüm. sonra itinayla yastıkla sıkıştırıldım ve sonunda çektiler. nitekim fotoğraf da cerceveliydi teyzemde. o da dogurunca sutladı beni cercevelerden. simdi nerdeyim allah bilir.
devamını gör...
7.
iki yaşlarındayım, o zaman heybeliada’da oturuyoruz. babaannemle parka gideceğiz, evde bir şey unutup eve geri döndüğünde o, koşarak parka doğru giderken yokuşta düşmüştüm. oraya kadar her şey var, sonrası yok. sonrasında kan varmış zaten, gerek de yok.
devamını gör...
8.
t: yazarların hafıza tipini gösteren başlık.
3 yaşımdaydım, babaannemin cenazesini hatırlıyorum allak bullak. net değil. uykudan uyanılınca hatırlanan rüyanın akşam akla gelmesi gibi, silik.
3 yaşımdaydım, babaannemin cenazesini hatırlıyorum allak bullak. net değil. uykudan uyanılınca hatırlanan rüyanın akşam akla gelmesi gibi, silik.
devamını gör...
9.
yaş iki, sandalyenin arkasına asılı paltonun üzerine düşen ışığın hareketi.
devamını gör...
10.
sanırım üç yaşındaydım. o zamanlar ailemin durumu çok iyi değildi. dar ve uzun bir koridora sahip, tek yatak odalı ve bir oturma salonuna sahip bir evde kiracı idik. ilk olarak yatak odasında bulmaca çözen dedemin yanına gitmiştim ve tüplü televizyondan izlediği reklamı görmüştüm. kıpkırmızı bir ekran olduğunu hatırlıyorum sadece. belki de akbank reklamı idi kim bilir...
her neyse, daha sonra oturma odasına gittim. bir baktım ki, odadaki diğer aile bireylerim de aynı reklama bakıyordu. neden bilmiyorum ama bana çok inanılmaz bir olay gibi gelmişti küçükken. o yüzden onyıllardır hala aklımda kalmış sanıyorum.
her neyse, daha sonra oturma odasına gittim. bir baktım ki, odadaki diğer aile bireylerim de aynı reklama bakıyordu. neden bilmiyorum ama bana çok inanılmaz bir olay gibi gelmişti küçükken. o yüzden onyıllardır hala aklımda kalmış sanıyorum.
devamını gör...
11.
“bir gün bir gün bir çocuk” diye başlayan şarkıdan etkilenip dolaptaki ilaçlardan bir tane almıştım. allahtan bir tane almışım bir süre karnım ağırmıştı. korkumdan kimseye söylememiştim. karnım ağırıp ağırıp geçmişti.
devamını gör...
12.
t: akıllara yer edinmiş ve kendini unutturmayan anılardır.
sanılanın aksine bende bir değil birden fazla vardır. ama aralarından birini anlatmam gerekirse de, her yüzüme baktığımda sol kaşımın üstündeki dikiş izi sayesinde anıların "sıkıyorsa hatırlama da görelim" demesiyle kendini hatırlatır.
yaklaşık 6 yaşlarında ilk defa istanbul'a akraba ziyaretine gitmiştik. babannem beni yengesine emanet edip misafirliğe gitmişti. yenge hanım da sağolsun bana televizyondan çizgi film açmış " ben içeriye namaz kilmaya gideceğim ben gelene kadar burda uslu uslu otur" demiş ve odadan çıkmıştı.
mübarek sanırsın teravihe gitmis de tesbih namazına kalmış gibi gitti de saatlerce gelmek bilmedi. tabi bu süre zarfında televizyonda çizgi film mi kalır? can sıkıntısından kumandayı aramaya başladım. baktim yenge hanım kumandayı televizyonun üstüne koymuş. televizyon sehpası da baya yüksek ama çocuk aklı işte "uzansam alırım ki ben bunu" diyerekten yerimden fırladım.
bizim yenge hanım hala ortada yok tabi. yıllarca biriktirdiği farzları kılıyor herhalde içerde. neyse televizyona doğru ağır adımlarla ilerledim. önce sağa sola bakıp sandalye aradım ama bulamadım. en sonunda parmak ucuma basarak yükselmeye,kolumu uzatıp kumandaya ulaşmaya çalıştım.
sonra güm diye bir ses geldi. eskinin tüplü televizyonu üstte ben altta yüzüm kan içinde bizim mümin yenge koşarak içerden gelmesi ve ağıtlar yakması derken beni apar topar kucaklayıp hastaneye götürmüştü. tabi bu sürede ben deli gibi ağlıyor, yüzümden oluk oluk dökülen kanlara rağmen "
ne vardi bu kadar uzun namaz kılacak be kadin "diye yenge hanıma sitem ediyordum. neyse beni ameliyathane aldılar. üstümde mavisimsi yesilimtrak bir örtü, sol kaşıma 15 dikiş atmışlardı. ameliyattan çıktıktan sonra karşımda babannemi de görmüş daha da ağlamıştım. yenge hanım o günden sonra namaz saatlerini daha da arttırmış "allahin her günü şükür namazı kıldırttın bana, sana bir şey olsa ben ne yapardım?" demişti.
gelelim tüplü televizyona... o olaydan sonra hala sorunsuz çalışmaya devam etmiş bizimkiler bir daha beni istanbul'a götürmemişti. yüzümde kocaman sargı tek gözümle çizgi film izlemiş, kumandaya dokunmam yasaklanmıştı. yenge hanım da "emanetiniz emanetimizdir " sözünü hayat felsefesi haline getirmişti.
sanılanın aksine bende bir değil birden fazla vardır. ama aralarından birini anlatmam gerekirse de, her yüzüme baktığımda sol kaşımın üstündeki dikiş izi sayesinde anıların "sıkıyorsa hatırlama da görelim" demesiyle kendini hatırlatır.
yaklaşık 6 yaşlarında ilk defa istanbul'a akraba ziyaretine gitmiştik. babannem beni yengesine emanet edip misafirliğe gitmişti. yenge hanım da sağolsun bana televizyondan çizgi film açmış " ben içeriye namaz kilmaya gideceğim ben gelene kadar burda uslu uslu otur" demiş ve odadan çıkmıştı.
mübarek sanırsın teravihe gitmis de tesbih namazına kalmış gibi gitti de saatlerce gelmek bilmedi. tabi bu süre zarfında televizyonda çizgi film mi kalır? can sıkıntısından kumandayı aramaya başladım. baktim yenge hanım kumandayı televizyonun üstüne koymuş. televizyon sehpası da baya yüksek ama çocuk aklı işte "uzansam alırım ki ben bunu" diyerekten yerimden fırladım.
bizim yenge hanım hala ortada yok tabi. yıllarca biriktirdiği farzları kılıyor herhalde içerde. neyse televizyona doğru ağır adımlarla ilerledim. önce sağa sola bakıp sandalye aradım ama bulamadım. en sonunda parmak ucuma basarak yükselmeye,kolumu uzatıp kumandaya ulaşmaya çalıştım.
sonra güm diye bir ses geldi. eskinin tüplü televizyonu üstte ben altta yüzüm kan içinde bizim mümin yenge koşarak içerden gelmesi ve ağıtlar yakması derken beni apar topar kucaklayıp hastaneye götürmüştü. tabi bu sürede ben deli gibi ağlıyor, yüzümden oluk oluk dökülen kanlara rağmen "
ne vardi bu kadar uzun namaz kılacak be kadin "diye yenge hanıma sitem ediyordum. neyse beni ameliyathane aldılar. üstümde mavisimsi yesilimtrak bir örtü, sol kaşıma 15 dikiş atmışlardı. ameliyattan çıktıktan sonra karşımda babannemi de görmüş daha da ağlamıştım. yenge hanım o günden sonra namaz saatlerini daha da arttırmış "allahin her günü şükür namazı kıldırttın bana, sana bir şey olsa ben ne yapardım?" demişti.
gelelim tüplü televizyona... o olaydan sonra hala sorunsuz çalışmaya devam etmiş bizimkiler bir daha beni istanbul'a götürmemişti. yüzümde kocaman sargı tek gözümle çizgi film izlemiş, kumandaya dokunmam yasaklanmıştı. yenge hanım da "emanetiniz emanetimizdir " sözünü hayat felsefesi haline getirmişti.
devamını gör...
13.
nordmende siyah beyaz televizyonu hatırlıyorum.
yürüyemiyor olduğum anımı hatırlıyorum, annemin kucağında çıktığım merdivenlerin ucundaki kapıyı görüyorum. kırmızı yarı saydam kapı numarasının yazılı olduğu tokmak.
yürüyememeyi maalesef büyüdükten sonra da deneyimledim ve belki de bu en eski anımı hatırlamama sebep oldu. hatta ayağa kalkma motivasyonu olarak kullandım. david eagleman'a göre, bu anıyı zihnim yaratmış olabilir. ama her türlü işime yaradı. zihnime de teşekkür ederim.
bir de boğulma anım var ki onu her yaz hatırlıyorum. herhangi bir motivasyon geliştiremedim. yorgunluktan ölmezsem yüzerek kıyıdan kıyıya geçerim ama durduğum anda ölmeye başlıyorum.
yürüyemiyor olduğum anımı hatırlıyorum, annemin kucağında çıktığım merdivenlerin ucundaki kapıyı görüyorum. kırmızı yarı saydam kapı numarasının yazılı olduğu tokmak.
yürüyememeyi maalesef büyüdükten sonra da deneyimledim ve belki de bu en eski anımı hatırlamama sebep oldu. hatta ayağa kalkma motivasyonu olarak kullandım. david eagleman'a göre, bu anıyı zihnim yaratmış olabilir. ama her türlü işime yaradı. zihnime de teşekkür ederim.
bir de boğulma anım var ki onu her yaz hatırlıyorum. herhangi bir motivasyon geliştiremedim. yorgunluktan ölmezsem yüzerek kıyıdan kıyıya geçerim ama durduğum anda ölmeye başlıyorum.
devamını gör...
14.
dört yaşındaydım.
annem pırasa doğruyor.
bu ne, diye sordum.
taze soğan dedi.
yemek pişti, sofraya kondu.
ağzıma bir kaşık aldım, soğanla alakası olmayan bir tad.
o gün, bu gündür pırasa yemem.
anneler çocuklarının beyinleriyle oynamasınlar, lütfen.
annem pırasa doğruyor.
bu ne, diye sordum.
taze soğan dedi.
yemek pişti, sofraya kondu.
ağzıma bir kaşık aldım, soğanla alakası olmayan bir tad.
o gün, bu gündür pırasa yemem.
anneler çocuklarının beyinleriyle oynamasınlar, lütfen.
devamını gör...
15.
5 yaşında filanım sanırım ev sahipleri kavga ediyor annem bizi eski dikiş makineleri olur ya masalı onun altına saklıyor.
devamını gör...
16.
3-4 yaşlarındaydım. komşulardan birinin çoban köpeği vardı, epey irice. başıboş dolaşırdı arada. yine bir gün mahallenin çocuklarına korku salmak amacıyla parka gelmiş. panik olduk haliyle, herkes çil yavrusu gibi dağıldı. ben de tabii eve doğru koşuyorum, sonra nedense bisikletimi parkta unuttuğum aklıma geldi ve köpek hacılayacak mı sandım artık ne düşündüysem geri dönüp aldım bisikletimi. neyse ki, ikimize de bir şey olmadı. hayvan acımış olabilir halime*.
devamını gör...
17.
yaşımı hatırlamıyorum muhtemelen 2-3 yaşlarımdayken evimize amcamlar geliyor ben beşikteyim. canımdan bir parça olarak sevdiğim oyuncak tavşanım yere düşünce benden iki yaş büyük kuzenim oyuncağı bana veriyor ve neden aldın diye elini ısırıyorum...
devamını gör...
18.
ilk sorduğum soruyu hatırlıyorum.
ay neden bizi takip eder?
yıllar sonra bu sorunun insanlar neden bu kadar kötüyle değişmesi de ayrıca üzücü bir durumdur.
ay neden bizi takip eder?
yıllar sonra bu sorunun insanlar neden bu kadar kötüyle değişmesi de ayrıca üzücü bir durumdur.
devamını gör...
19.
1990 yılbaşı gecesini çok net hatırlıyorum, aslında anlatılanlarla ve eski fotolarla gözümde canlandırdığım daha eski şeyler var gibi ama direkt anı diyecek olursan 1990 yılı yılbaşı gecesi. oyuncak beşiğe noel baba kostümlü oyuncak bebek koyup yılbaşı geyiği yapmıştım.
devamını gör...
20.
1998 yılı üç yaşındayken ranzanın ikinci katından düştüm. annem bana bebe asprini verip gitti. bir de teyzem gözüme gözlerim parlak olsun diye limon sıkmıştı. hangisi daha önce emin değilim.
devamını gör...