yazarların hatırladığı en eski anıları
başlık "beyaz gölge" tarafından 06.12.2020 02:32 tarihinde açılmıştır.
21.
ilk yediğim dayaktı galiba. 4 yaşımda falandım, sopayla dayak yemiştim, tadı damağımda.*
devamını gör...
22.
çocukken cam kenarında uzaklara bakıp yıllardır görmediğim babama ithafen dağlar dağlar kurban olam yol ver geçem sevdiğimi son bir olsun yakından görem şarkısını söylerdim. ee tabi sek sek oynamayan, ip atlamayan, evcilik oynamayan bir çocukluğun belasını çekerken sürekli bu anları düşünür dururum...
devamını gör...
23.
bisikletten düşmüştüm. daha doğrusu komşumuzun benden birkaç yaş büyük oğlu yüzünden düşmüştüm. o zamanlar 5 yaşında falanım. küçük bir bisikletim vardı, onu sürmek icin annemle beraber kapıya çıktık. sonra o çocuk geldi " yıldız'a ben sürdürürüm abla sen otur dinlen" dedi anneme. sonra aldı beni yokuş aşağı bir sokaktan bıraktı. ben de nasıl duracağımı falan bilemediğim için taa sokağın sonuna kadar* indim en sonunda kaldırıma çarpıp durabildim. başım bayağı kanamıştı.* kendisi de gülüyordu o sırada.*
devamını gör...
24.
6,5 yaşındayken benden hoşlanmyan bir çocuk oyuncağını yüzüme fırtlatmış ve kaşımı kanatmıştı.
o manyak yüzünde kaşımda faça gibi bir iz var. psikopat şey.
o manyak yüzünde kaşımda faça gibi bir iz var. psikopat şey.
devamını gör...
25.
3 yaşındayken kaynar suyu ayağıma döküp, çorap ayağıma yapışmıştı. net hatırladığım nadir anılardan biri bu.
devamını gör...
26.
ilkokulda matematik dersinde 5 haneli sayıların yazma ve okumalarına geçmiştik belirli kişiler tahtaya sayı yazardı hoca oturanlardan seçer karışık olarak okuturdu ilk platoniği olduğum kız benim sayımı okumuştu çok mutlu olmuştum bu arada sayı 56379
devamını gör...
27.
3-4* yaşındayken evimizden taşındığımızı hatırlıyorum. babam beni kucağına almış götürürken ağlıyordum. en eski anım olmasa da en net hatırladığım bu. bir de o evde yaşadığımız zamanlarda kullanmadığımız banyodan kumru sesleri geliyordu, o ses canavarların sesi sanıyordum.* ailemin sonradan anlattığına göre bir kumru banyonun camından girip oraya yuva yapmış. onlar da rahatsız etmemek için kumrular büyüyene kadar o banyoyu kullanmamaya karar vermişler. duyduğum sesler de kumru ailesinin sesleriymiş. ben tabii minik tarananikk olarak canavarlar var sanıyordum.*
birkaç yıl önce de bahsettiğim evi rüyamda gördüm. emekleyerek* evi gezip merdivenlerden çıkıyordum. garip olan şu ki sabah kalkıp anneme rüyamdaki evi tarif ettiğimde odaların konumu ve eşyaların anlattığım gibi olduğunu söyledi. rüyamda görmeden önce evin içini tam olarak hatırlamıyordum.
birkaç yıl önce de bahsettiğim evi rüyamda gördüm. emekleyerek* evi gezip merdivenlerden çıkıyordum. garip olan şu ki sabah kalkıp anneme rüyamdaki evi tarif ettiğimde odaların konumu ve eşyaların anlattığım gibi olduğunu söyledi. rüyamda görmeden önce evin içini tam olarak hatırlamıyordum.
devamını gör...
28.
1967 tunceli,pülümür depremi. radyodan dinlemiştim.
devamını gör...
29.
büyüdüğüm zaman psikopat olacağımı düşünüyorlarmış. küçükken yaptığım şeytanlıkların çoğunu şuraya bir dökeyim bakalım.
bölüm 1: ananem
bir gün vitrinin üstüne oyuncağımı attım. evde bana bakmakta olan ananeme de dedim ki '' anane oyuncağım yukarda kaldı alamıyorum onu bana verir misin? '' . tabi kadın oraya ulaşmak için sandalyeye çıkmak zorundaydı. benimde aklımda sandalyeye çıktığı an, tekme atıp düşürmek var. yani neden böyle bir şey düşündüm bilmiyorum ama halen gelgitler oluyor. ananemde kilolu ve yaşlıydı. zor bela çıktığı o sandalyenin üstünde oyuncağıma ulaşmaya çalışırken, saldalyeye bir tekme vurdum '' paaaat '' kadın benim üzerime düştü. düşerkende anaaaaam diye bağırarak geldi. o an kendimi göktaşına bakan dinazor gibi hissettim.
ben tabi darbe aldım ama dayağın korkusuyla fırladım kaçtım. ama nereye kaçıyorsun heheyyy. ananem eşşoleşşek diyerek kalkmış neredesin len sen diye beni arıyor evde. adrenalin patlaması yaşamış olan ben, suratımdaki o şeytani gülümseme ile kapıya doğru bakıyorum. ananem odaya elinde terlikle, baş örtüsü hafif kayık şeklinde giriş yapıyor ve elindeki topuğu sert olan terliği fırlatıyor. o fırlayan terlik benim taştaşlarıma geliyor ve zırlamaya başlıyorum. kadında dayanamıyor tabi gelip ''öyle yapılırmı hiç ananem'' diyip gözyaşlarımı siliyor.
bölüm 2: dedem ve çekici
dedem tamirat işlerinden anladığı için genelde sağa sola çekiçle bir şeyler yapardı, ağzında sigara ile. bense küçük olduğum için pek ne yaptığını anlamazdım ama çekici ritimli vurduğu için dikkatimi çekerdi ve bende onu izlerdim. çekiç eski olduğu için arada sapından ayrılıp fırlayabiliyordu bu sebeple dedem yanına kimseyi yaklaştırmıyordu. ben gelince insan gibi anlatıp yolluyordu. lakin ben insanlıktan pek anlamıyordum. günlerden bir gün yine dedem çekici ile tak tak bir şeyler yapıyor bende sessizce gidip arkasında durdum. bir vurdu iki vurdu o çekicin baş kısmı bir fırladı havaya. bende tabi mal gibi bakıyorum nereye düşecek diye. o baş kısmı benim alnımın orta yerine çaat diye indi. ben kendimden geçtim nakavt olmuş bir boksör gibi yere serildim. koşuşturmalar, buz koymalar, öğüt vermeler derken ufak bir izle onu da atlattık.
başka bir gün ise bu çekicin ritmine kaptırıp, çekici vurmadığı boşluklarda parmağımı araya sokmaya çalıştım. daha anlaşılabilir olması adına; dedem çekici vuruyor, geri çekiyor, tekrar vuruyor, tekrar geri çekiyor. bu geri çekmeler sırasında baş parmağımı çekici vurduğu noktaya koydum ama ritim kaçırdım :)
bölüm 3: bisikletim
babam bisiklet aldığında o zamanlar mahallede 2 kişide bisiklet vardı. biri ben diğeri de kontra pedal bisiklete sahip olan arkadaşımdı. benim ki 18 vites olduğu için havalı bir modeldi. arkadaşlarla hunharca kullanır sırayla binerdik. bir gün sağını solunu karıştıran arkadaşıma frenler öğrettim ve binmesi için teslim ettim. o zamana kadar küçük bisiklete binen arkadaşım, bu bisikleti sürerken zorlanmıştı. ilerlerken frenleri karıştırınca arka yerine önü sıktı ve çenesi duvara sürtüldü. işaret parmağı uzunluğunda çenesinde yarık oluştu ve beni frenlerin yerini farklı söylemekle suçlayıp eve, oradan da hastaneye gitti.
başka bir gün kontra pedal bisikleti olan arkadaş beni ön tarafına almış yokuş aşağı gidiyoruz. bende ayağımla ön tekerin jantlarına tırrr tırrr diye sürttürüyorum. bu da gelmiş bana diyorki sakın ayağını öyle yapma düşeriz falan. sen misin şeytanın aklına bu fikri sokan. ilk fırsatta ayağımı jantların arasına sokuyorum, ikimizde öne doğru takla atarak düşüyoruz ama bir sorun var ayağım jantların arasına sıkışmış bisiklet hem ayağımı kıracak düzeyde acıtıyor hem de ayrılamadığımız için ağzıma ağzıma vuruyordu. canım çok yanmıştı ama çok gülmüştük.
bölüm 4: ders bitimi mont alma olayı
malum ilkokuldayken ders bitince herkes montunu astığı vestiyere doğru hızlıca gidip erkenden giyindikten sonra çıkmaya çalışıyordu. bende uyanık olduğum için her zaman montumu en arkaya doğru asardım ki başına bir şey gelme riski en aza insin. bu sebeptendir ki en geç montu giyinen ben olurdum. bir de en arkada olduğu için ilk ben gitsem bile çıkamazdım. günlerden bir gün yine montumu aldım ama çıkamıyorum. vestiyerin önünde sıra oluşmuş hareket yok. en sonda olan ben önümdeki ozan adlı arkadaşı bir itekledim domino taşı gibi herkes düştü. bu düşüşün olacağını fark edip öncesinde sıraların üzerinden ani bir kaçış gerçekleştirmiş, sıranın altına gizlenme niyetindeydim. düşen sınıf arkadaşlarım bunun sorumlusunun sıranın en sonunda olan ozan olduğuna karar verip onu bir güzel dövdüler. sonra ozan'ın ağzından o kalabalığın altında dayak yerken cümleler döküldü. bakın ''teufel'' orada gülüyor o itti , arkamda o vardı. bende o sırada harbiden yaptığım itlik sebebiyle yerlere yatmış gülüyordum. ozan'ı döven kalabalık bunu fark etmiş, ozan'a hak vermişti . sonra ozan'ı dövdükleri gibi beni de dövdüler...
bölüm 5: boncuklu tabanca
bir gün kardeşim para biriktirmiş heves edip boncuklu tabancalardan almıştı. gücü yetmediği için silahı kuramıyor, benden yardım istiyordu. babam bu tarz oyuncaklardan nefret ettiği için görünce çöpe atmakla tehdit ediyordu kardeşimi. bende kardeşimi gaza getirdim dedim ki '' ben silahı çekeyim, içinde mermi olmayacak, sende git babamı sıkarım diye korkut. korkut ki silahı çöpe atmasın '' . saf kardeşim bana inanmıştı lakin hesaba katmadığı bir durum vardı benim şeytanlığım. içine koyduğum boncuk silahı kurunca doğal olarak şarjörden çıktı ve üst kısma geçti. bende silahın boş olduğunu göstermek adına şarjörü gösterdim bomboş ama çekili olduğu için üstü dolu.
kardeşim gitti, oturma odasında yemek yiyen babama doğrulttu ve bir kaç tehditkar cümle kurduktan sonra tetiğe bastı. o fırlayan boncuk babamın çenesine isabet ettiği an, babamın ayağa bir fırlayışı vardı ki '' şimdi ananızı laciverte boyadım '' der gibi. babamın ayağının yere değmesi ile kendimi koşup banyoya kitledim. o sırada kardeşimin yardım çığlıkları, zırlamaları, ''valla abim dedi '' diyip suçu bana atmalarını kapı ardından dinledim. tabi babam bana da '' sen çık görüşeceğiz '' dedi ama ortalık sakinleyene kadar çıkmadım. sonra o silah çöpe atıldı.
bölüm 1: ananem
bir gün vitrinin üstüne oyuncağımı attım. evde bana bakmakta olan ananeme de dedim ki '' anane oyuncağım yukarda kaldı alamıyorum onu bana verir misin? '' . tabi kadın oraya ulaşmak için sandalyeye çıkmak zorundaydı. benimde aklımda sandalyeye çıktığı an, tekme atıp düşürmek var. yani neden böyle bir şey düşündüm bilmiyorum ama halen gelgitler oluyor. ananemde kilolu ve yaşlıydı. zor bela çıktığı o sandalyenin üstünde oyuncağıma ulaşmaya çalışırken, saldalyeye bir tekme vurdum '' paaaat '' kadın benim üzerime düştü. düşerkende anaaaaam diye bağırarak geldi. o an kendimi göktaşına bakan dinazor gibi hissettim.
ben tabi darbe aldım ama dayağın korkusuyla fırladım kaçtım. ama nereye kaçıyorsun heheyyy. ananem eşşoleşşek diyerek kalkmış neredesin len sen diye beni arıyor evde. adrenalin patlaması yaşamış olan ben, suratımdaki o şeytani gülümseme ile kapıya doğru bakıyorum. ananem odaya elinde terlikle, baş örtüsü hafif kayık şeklinde giriş yapıyor ve elindeki topuğu sert olan terliği fırlatıyor. o fırlayan terlik benim taştaşlarıma geliyor ve zırlamaya başlıyorum. kadında dayanamıyor tabi gelip ''öyle yapılırmı hiç ananem'' diyip gözyaşlarımı siliyor.
bölüm 2: dedem ve çekici
dedem tamirat işlerinden anladığı için genelde sağa sola çekiçle bir şeyler yapardı, ağzında sigara ile. bense küçük olduğum için pek ne yaptığını anlamazdım ama çekici ritimli vurduğu için dikkatimi çekerdi ve bende onu izlerdim. çekiç eski olduğu için arada sapından ayrılıp fırlayabiliyordu bu sebeple dedem yanına kimseyi yaklaştırmıyordu. ben gelince insan gibi anlatıp yolluyordu. lakin ben insanlıktan pek anlamıyordum. günlerden bir gün yine dedem çekici ile tak tak bir şeyler yapıyor bende sessizce gidip arkasında durdum. bir vurdu iki vurdu o çekicin baş kısmı bir fırladı havaya. bende tabi mal gibi bakıyorum nereye düşecek diye. o baş kısmı benim alnımın orta yerine çaat diye indi. ben kendimden geçtim nakavt olmuş bir boksör gibi yere serildim. koşuşturmalar, buz koymalar, öğüt vermeler derken ufak bir izle onu da atlattık.
başka bir gün ise bu çekicin ritmine kaptırıp, çekici vurmadığı boşluklarda parmağımı araya sokmaya çalıştım. daha anlaşılabilir olması adına; dedem çekici vuruyor, geri çekiyor, tekrar vuruyor, tekrar geri çekiyor. bu geri çekmeler sırasında baş parmağımı çekici vurduğu noktaya koydum ama ritim kaçırdım :)
bölüm 3: bisikletim
babam bisiklet aldığında o zamanlar mahallede 2 kişide bisiklet vardı. biri ben diğeri de kontra pedal bisiklete sahip olan arkadaşımdı. benim ki 18 vites olduğu için havalı bir modeldi. arkadaşlarla hunharca kullanır sırayla binerdik. bir gün sağını solunu karıştıran arkadaşıma frenler öğrettim ve binmesi için teslim ettim. o zamana kadar küçük bisiklete binen arkadaşım, bu bisikleti sürerken zorlanmıştı. ilerlerken frenleri karıştırınca arka yerine önü sıktı ve çenesi duvara sürtüldü. işaret parmağı uzunluğunda çenesinde yarık oluştu ve beni frenlerin yerini farklı söylemekle suçlayıp eve, oradan da hastaneye gitti.
başka bir gün kontra pedal bisikleti olan arkadaş beni ön tarafına almış yokuş aşağı gidiyoruz. bende ayağımla ön tekerin jantlarına tırrr tırrr diye sürttürüyorum. bu da gelmiş bana diyorki sakın ayağını öyle yapma düşeriz falan. sen misin şeytanın aklına bu fikri sokan. ilk fırsatta ayağımı jantların arasına sokuyorum, ikimizde öne doğru takla atarak düşüyoruz ama bir sorun var ayağım jantların arasına sıkışmış bisiklet hem ayağımı kıracak düzeyde acıtıyor hem de ayrılamadığımız için ağzıma ağzıma vuruyordu. canım çok yanmıştı ama çok gülmüştük.
bölüm 4: ders bitimi mont alma olayı
malum ilkokuldayken ders bitince herkes montunu astığı vestiyere doğru hızlıca gidip erkenden giyindikten sonra çıkmaya çalışıyordu. bende uyanık olduğum için her zaman montumu en arkaya doğru asardım ki başına bir şey gelme riski en aza insin. bu sebeptendir ki en geç montu giyinen ben olurdum. bir de en arkada olduğu için ilk ben gitsem bile çıkamazdım. günlerden bir gün yine montumu aldım ama çıkamıyorum. vestiyerin önünde sıra oluşmuş hareket yok. en sonda olan ben önümdeki ozan adlı arkadaşı bir itekledim domino taşı gibi herkes düştü. bu düşüşün olacağını fark edip öncesinde sıraların üzerinden ani bir kaçış gerçekleştirmiş, sıranın altına gizlenme niyetindeydim. düşen sınıf arkadaşlarım bunun sorumlusunun sıranın en sonunda olan ozan olduğuna karar verip onu bir güzel dövdüler. sonra ozan'ın ağzından o kalabalığın altında dayak yerken cümleler döküldü. bakın ''teufel'' orada gülüyor o itti , arkamda o vardı. bende o sırada harbiden yaptığım itlik sebebiyle yerlere yatmış gülüyordum. ozan'ı döven kalabalık bunu fark etmiş, ozan'a hak vermişti . sonra ozan'ı dövdükleri gibi beni de dövdüler...
bölüm 5: boncuklu tabanca
bir gün kardeşim para biriktirmiş heves edip boncuklu tabancalardan almıştı. gücü yetmediği için silahı kuramıyor, benden yardım istiyordu. babam bu tarz oyuncaklardan nefret ettiği için görünce çöpe atmakla tehdit ediyordu kardeşimi. bende kardeşimi gaza getirdim dedim ki '' ben silahı çekeyim, içinde mermi olmayacak, sende git babamı sıkarım diye korkut. korkut ki silahı çöpe atmasın '' . saf kardeşim bana inanmıştı lakin hesaba katmadığı bir durum vardı benim şeytanlığım. içine koyduğum boncuk silahı kurunca doğal olarak şarjörden çıktı ve üst kısma geçti. bende silahın boş olduğunu göstermek adına şarjörü gösterdim bomboş ama çekili olduğu için üstü dolu.
kardeşim gitti, oturma odasında yemek yiyen babama doğrulttu ve bir kaç tehditkar cümle kurduktan sonra tetiğe bastı. o fırlayan boncuk babamın çenesine isabet ettiği an, babamın ayağa bir fırlayışı vardı ki '' şimdi ananızı laciverte boyadım '' der gibi. babamın ayağının yere değmesi ile kendimi koşup banyoya kitledim. o sırada kardeşimin yardım çığlıkları, zırlamaları, ''valla abim dedi '' diyip suçu bana atmalarını kapı ardından dinledim. tabi babam bana da '' sen çık görüşeceğiz '' dedi ama ortalık sakinleyene kadar çıkmadım. sonra o silah çöpe atıldı.
devamını gör...
30.
anı sayılmaz ama bir fotoğraf karesi gibi zihnimde canlanan bir an var ve bence hatırlayabildiğim en eski anı. şu anki bilgilerimle 3-4 yaşlarında olduğumu tahmin ediyorum. yayladayız. ahşap, küçük bir evimiz vardı o zaman. sanırım sabahın erken saatleri bahçeye çıkmışız. hava biraz kapalı ve serin. üzerimde mavi, uzun kollu, araba desenli bir erkek sweatshirtü var. araba kırmızı. ellerimle çekiştirip desenine bakıyorum ve ağlıyorum. muhtemelen hava serinleyince abimin eski kıyafetlerinden birini giydirmişti annem.
devamını gör...
31.
hayal meyal hatırladığım 2 anı var.
1) sanırım 2-3 yaşlarında falanım. babamın kucağında bakkala gidiyoruz, bileğimde kahverengi boncuklu bir bileklik var onu hatırlıyorum
2) yine babamla olan bir anım. bu sefer 3-4 yaşlarındayım annem banyo yaptırmış giydirmiş bense elimde tarak pıtı pıtı babamın yanına gidiyorum saçlarımı tarasın diye ve canım babam saçlarımı tarıyor.
güzel olan kısmı ise bu 2 anının da birer fotoğraf karesi mevcut. ve ben bunu yıllar sonra fark ediyorum...
1) sanırım 2-3 yaşlarında falanım. babamın kucağında bakkala gidiyoruz, bileğimde kahverengi boncuklu bir bileklik var onu hatırlıyorum
2) yine babamla olan bir anım. bu sefer 3-4 yaşlarındayım annem banyo yaptırmış giydirmiş bense elimde tarak pıtı pıtı babamın yanına gidiyorum saçlarımı tarasın diye ve canım babam saçlarımı tarıyor.
güzel olan kısmı ise bu 2 anının da birer fotoğraf karesi mevcut. ve ben bunu yıllar sonra fark ediyorum...
devamını gör...
32.
biraz acıklı o yüzden anlatmak içimden gelmiyor. kötü olanlar daha akılda kalıcı ya.
devamını gör...
33.
4 yaşında falandım bizim eski evin koridoru zigzag şekilde olduğu için her seferinde köşeyi son hız dönerken kafamı çarpardım budaböylebianım
devamını gör...
34.
o anın fotoğrafı bile var. insan neden öyle bir şey yaşanırken fotoğraf çeker orası değişik...
muhtemelen 2-3 yaşlarındayım ve uykudan önceki son bez değişimi seromonisi gerçekleşiyor. annem beni tuvalete alıştırmaya çalışırken; babam bezlerini kullansın işte çocuk diyor. benim de inadımı kıramayınca hazırlıyor ortamı ama bu sefer de abim gelip benimle oynamaya başlıyor.
siniri bozulan annemin abime kızışını hatırlıyorum. evet hepsi bu.
muhtemelen 2-3 yaşlarındayım ve uykudan önceki son bez değişimi seromonisi gerçekleşiyor. annem beni tuvalete alıştırmaya çalışırken; babam bezlerini kullansın işte çocuk diyor. benim de inadımı kıramayınca hazırlıyor ortamı ama bu sefer de abim gelip benimle oynamaya başlıyor.
siniri bozulan annemin abime kızışını hatırlıyorum. evet hepsi bu.
devamını gör...
35.
babamın araba kazası yapması ve küçükken gördüğüm bir rüya. rüyayı özellikle unutamıyorum nedense çok alakasız hem de.
devamını gör...
36.
kaç yaşındayım bilmiyorum baya bir küçüktüm işte.
annemle pazarda yürürken elime bir tane üzüm alıp yedim. tam ikincisini ağzıma atacakken annem elime vurdu sen napıyosun diye.
baya ürperdiğimi hatırlıyorum.
bir şeye para verip alana kadar yemen doğru değil sen hırsız mısın diye kızmıştı.
buna baya bir içerlemiş olmalıyım ki annemin hep dediklerinin tersini yaparak büyüdüm.
dedemden para arakladığımda yine aynı ses tonuyla hırsız demişti...
ah be annem.
ben kendimi anlatamadım hep ondan oldu bunlar.
annemle pazarda yürürken elime bir tane üzüm alıp yedim. tam ikincisini ağzıma atacakken annem elime vurdu sen napıyosun diye.
baya ürperdiğimi hatırlıyorum.
bir şeye para verip alana kadar yemen doğru değil sen hırsız mısın diye kızmıştı.
buna baya bir içerlemiş olmalıyım ki annemin hep dediklerinin tersini yaparak büyüdüm.
dedemden para arakladığımda yine aynı ses tonuyla hırsız demişti...
ah be annem.
ben kendimi anlatamadım hep ondan oldu bunlar.
devamını gör...
37.
hayatinin ilk evrelerinde yasanilan olaylar,filmler,muzikler,kitaplar,hayatinin icinden bir şey.
devamını gör...
38.
sssd
devamını gör...
39.
başlık değiştirmeden taşımadan önce sor bana tamam mı moderatör? en eski neye göre eski? 1 hafta olmadı daha.
devamını gör...
40.
çok eski değil ama...
yeni mezun dr arkadaşımla istanbul dan çeşme ye gidiyorduk. aracı da o kullanıyordu.
susurluk kavşağı sonrası 8 şeritli devasa geniş bir yol vardır. allah ne verdiyse basasın gelen yollardan hani.
oralarda radara yakalandık. arkadaşım dedi ki bir şey olmaz olm bizim mesleğe ceza yazmıyorlar.
yanaştık memur geldi . evrakları istedi.
arkadaşım dedi ki ''memur bey ben doktorum acil vakaya çağırdılar , bizi bu seferlik idare edelim mümkün mü ?''
''anladım doktor bey '' dedi.
ve diğer polislere doğru döndü:
'' komserim doktor bey bir vakaya gidiyormuş bekletmeyelim hemen keselim cezasını.''
dedim olm bak tatilde ben doktorum kaçılın fln diye ağzını açmıcan ona göre.
yeni mezun dr arkadaşımla istanbul dan çeşme ye gidiyorduk. aracı da o kullanıyordu.
susurluk kavşağı sonrası 8 şeritli devasa geniş bir yol vardır. allah ne verdiyse basasın gelen yollardan hani.
oralarda radara yakalandık. arkadaşım dedi ki bir şey olmaz olm bizim mesleğe ceza yazmıyorlar.
yanaştık memur geldi . evrakları istedi.
arkadaşım dedi ki ''memur bey ben doktorum acil vakaya çağırdılar , bizi bu seferlik idare edelim mümkün mü ?''
''anladım doktor bey '' dedi.
ve diğer polislere doğru döndü:
'' komserim doktor bey bir vakaya gidiyormuş bekletmeyelim hemen keselim cezasını.''
dedim olm bak tatilde ben doktorum kaçılın fln diye ağzını açmıcan ona göre.
devamını gör...