matematik bilgim sayesinde kazandığım anadolu lisesinde, bi soruya yanlış cevap vermiştim. matematik hocam bunun üstüne matematik özürlüsü demişti.
sonra üniversiteyi de matematik netlerim sayesinde kazanınca bunu o hocamla paylaşmıştım. yüzünde eşsiz bir gülücük oluşmuştu. o kadın sayesinde kazanmıştım.
devamını gör...
lise sondayken edebiyat hocamla iddialasmistik.sait faiğin şiir kitabi var midir yok mudur? bn vardir diorum o yoktur diyor.şaka yollu 'bulursam peki?...' dedim.o da gene 'yok' dedi.

bnim vardir dememin sebebi daha önce ortaokuldayken türkçe hocamizin herkese metazori sait faik kitaplari aldirmasiydi.ama 'medarı maişet motoru'nu severek okumustum o da ayri.neyse hocayla iddialasmamiz devam ediyor.

iddialasmanin ertesi günü ilk ders edebiyatti sanirim.şevkle girdim derse.baktim hocam gülüyor.hala hatirlarim kendi halinde kisa sacli gözlüklü , cok naif bir bayandi.kadinin efendisiydi.cok da saygi duyardim kendisine .hala da duyarim.insallah yasiyordur.gülerek;

'neymiş bakalim sait faiğin siir kitabinin adi?' dedi.
'simdi şey vakti !' dedim utana sıkıla.
'evladim söylesene!' dedi.
'şimdi sevişme vakti' dedim.sinif full kadro ve sessiz.
gülüsmeler oldu.hoca 'hımm.' dedi. ama tık yok baska kimsede.

her neyse sadede geleyim.ertesi gün hoca geldi bni buldu 'gercekten varmis!' dedi.

sonra mi? sonra edebiyata bir sardım ki hala devam ediyor.kaç sene oldu.
devamını gör...
ortaokul birinci sınıftayım. öğretmenlere utana sıkıla "hocam" demeye başladığımız zamanlar. sınıf öğretmeninden kurtulmanın özgürlüğü ve her ders için farklı hoca görmenin şaşkınlığı. her birinin huyunu, suyunu öğrenmeler vs.

resim yeteneğimi fark edeli iki yıl olmuş ve kendimi epey geliştirmişim. karşıma oturtup uzun uzun bakarak resmini çizmediğim güzel kız kalmamış. çok yakın agaların isteklerini de geri çevirmiyorum tabii. gerçekten de fotokopi gibi çiziyorum. resim derslerinde sıramın önü başkalarının resim defteriyle dolup taşıyor. herkese bir şeyler çiziyorum hayrına. çoğu zaman onlar için çizmekten kendi resmimi yetiştiremiyorum. bu resim olayını aklınızda tutun.

herkesin hocası kadar manyak bir coğrafyacı vardı. chp teyzesi saçlı, yaşlıca bir kadındı. bu kadının saf mı, yoksa şeytan mı olduğunu henüz çözememiştik. bu kadının dersinde şımarmakla şımarmamak arası dengeli bir politika izliyorduk.

günlerden bir gün iki arkadaşın yarı şaka, yarı ciddi kavgası bu coğrafyacı kadının dersine sarktı. bu iki arkadaş derste ufak kağıtlara küfürler yazıp birbirlerine atıyorlardı. çocukça atışmalar işte... sümük gibi buruşturulmuş bu minik kağıtlardan biri hedefini şaşırarak tam da hocanın ayaklarının dibine düştü. kadın kağıdı yerden aldı, dikkatlice açtı ve okudu...

kadının beti benzi attı birden bire. sinirden titremeye başladı. resmen öfke nöbeti geçirdi. bağırışlar, hakaretler, tehditler... korkudan hepimiz suspus kaldık öylece. çıldırdı kadın... zannedersiniz ki darbe bildirisi yazıyordu kağıtta... alt tarafı bir çocuk başka bir çocuğa küfrediyordu dili döndüğünce... bu kadar abartacak ne vardı? ama öfkesi bir türlü dinmiyordu hocanın. bir hışımla çıktı sınıftan, biraz sonra yanında müdürle birlikte geri geldi. bir de müdürün yanında bağırıp çağırdı. ne biz ne de müdür bu abartılı tepkiye herhangi bir anlam verebiliyorduk. kadın tutturdu ''bu çocukların velileri okula gelecekler!11!'' diye. aslında ailelerin okula gelmelerini gerektirecek hiçbir şey yoktu ortada. ama muhtemelen sırf kadın sussun diye müdür kabul etti bu isteği ve çağırdı aileleri...

tabii ki hiçbir şey olmadı. aileler boşu boşuna gelip gittiler okula. ama bizim bu kadın hakkındaki kararsızlığımız bir sonuca bağlanmıştı nihayet. hepimiz iyice anlamış olduk ki bu kadın ne saftı ne de şeytandı; bu kadın tam bir manyaktı.

bir iki hafta sonra her şey yine normale döndü. zaten yeterince sıkıcı geçen coğrafya dersinde şimdi ekstra temkinli durmak zorunda hissettiğimiz için daha da çok sıkılmaya başlamıştık. çünkü hiçbirimiz benzeri bir durumla asla yeniden karşılaşmak istemezdik. ama aynı zamanda canımız da çok sıkılıyordu. sıkıntı başa bela işte...

ergenliğin pençesinde kıvranan sıra arkadaşım, öndeki sıra arkadaşlarım ve arkamdaki sıra arkadaşlarım bu kadının dersinde ortaya lanet bir soru attılar:

-''c4lm, sen çıplak kadın çizebilir misin?''

-ya olum tabii ki çizebilirim de bu manyak kadının dersinde mi gerçekten?

altı kişi bir araya gelince ortaya mantıklı bir fikir çıkması imkansız arkadaşlar. biz de altılı sıra olarak bu manyak kadının dersinde çıplak kadın çizme kararı almıştık. en az altılı masanın kemal kılıçdaroğlu fantezisi kadar çılgınca bir fanteziydi. el mahkum, çizmeye başladım ben de...

şimdi neler neler çizdiğimi burada tasvir etmeyeceğim. ama geçen hafta iki küfür için okulu ayağa kaldıran kadının, görse bütün dünyayı ayağı kaldıracağı iğrenç sahneler çizdim. gerçekten iğrenç sahneler çizdim. tabii sahnelerin iğrençliğine paralel olarak inanılmaz bir kıkırdaşma başladı bizim grupta. çizimlerim elden ele kıdırdaşarak geziyor, sonra bu iğrençliğe yeni bir iğrençlik daha eklemem için yeniden benim önüme konuluyordu. korkudan çiçek olmuş sınıfın içinde bizim grup kabak gibi ortaya çıkıyordu.

hoca da bizdeki bu hareketliliği görmüş olacak ki masasından kalkıp sıraların arasında bir ileri bir geri yürümeye başladı. biz de tezgahı kapatıp (defteri yani) durulduk hemen. hoca sıraların arasında yürümeye devam etti. benim yanımdan tam iki kez geçip gitti öyle... sadece bu bile artık durulmamız için yeterli bir gözdağıydı. her şey normal görünüyordu. zaten alacağımız adrenalini de almıştık. daha fazlasına ihtiyacımız yoktu. bu tehlikeli seks oyunu başarıyla tamamlanmış gibi görünüyordu. derken hoca yanımdan üçüncü geçişinde beklenmedik bir sinsilikle birden kapıverdi defterimi!

ben de refleksle son anda ucundan yakaladım defterimi. ikimiz de defteri iki ucundan tutup çekiştirmeye başladık. bir yandan kadın çıldırmış gibi bağırıp çekiyor, bir yandan ben yalvarıyorum defteri bıraksın diye... böyle bir 30-40 saniye boyunca (bence 1 saat) çekiştirip durduk defteri...

ama kadın defteri daha bir ortadan kavradığı için ve doğal olarak benden daha güçlü olduğu için çekip aldı elimden sonunda... aman yarabbi... baştan aşağı dökülen kaynar suları hiç bu kadar yoğun hissettiğim olmamıştı daha önce... dirseklerimi sıraya koyup başımı ellerimin arasına aldım ve gözlerimi sımsıkı kapatıp kopacak kıyameti beklemeye başladım... bekledim... bekledim... ama kıyamet falan kopmadı?

ben de artık korkudan kapattığım gözlerimi açıp bir cesaretle şöyle bir doğruldum ve neler oluyor diye bir bakmak istedim. hoca gayet yumuşak bir ses tonuyla, ''çizimin çok güzelmiş ama lütfen benim dersimde dersi dinle, tamam mı'' dedi, defteri açık bir biçimde önüme koydu ve gitti...

ne?

önümde açık duran defterime baktım ki bir de ne göreyim, meğerse hoca defteri elimden alıp açtığında daha önce resmini çizdiğim yanımda oturan arkadaşımın sayfası denk gelmiş ve hoca da bir resme, bir arkadaşıma bakakalmış öyle... hiç çevirmemiş sayfaları... görmedi yani benim sapıkça fantezilerimi... mutlu son... ama günlerce acaba görseydi neler olurdu diye düşünüp korkudan cenin pozisyonunda uyumuştum... bu kadar... bitti... iyi dersler arkadaşlar... sağ ol...
devamını gör...
ilkokul 5.sınıftayım ankara’ya taşınmıştık. öğretmeni ve sınıf arkadaşlarımı hiç sevmemiştim. öğretmenin favori 5 öğrencisi vardı onlardan başkasıyla ilgilenmiyordu. mesela sadece onları sinemaya götürmüştü. gitmeyen çocuklardaki o kötü hissi siz düşünün. bir keresinde de kompozisyon ödevinde çok güzel bir şey yazmıştım. başka öğretmenler çok beğenmişti gerçekten de. ama benimki bana sınıfta okutmamıştı bile. o 5.sınıf benim için ne travmalarla dolu anlatamam. ulan gül gedik benim ahım ömür boyu yakanı bırakmasın senin gece gece aklıma geldin yine.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların öğretmenleri ile yaşadığı unutulmaz anıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim