181.
bütün sabahattin ali kitaplarının ilk 30-40 sayfası
devamını gör...
182.
kaplumbağalar-fakir baykurt maalesef yarım bıraktığım bir kitap.
devamını gör...
183.
carl schmitt siyasi ilahiyat, hannah arendt şiddet nedir, hegel...
devamını gör...
184.
tutunamayanlar.
devamını gör...
185.
çevirisi acemice yapılmış ya da bozuk cümlelerle yazılmış olanlar. editörler ne iş yapıyor anlamıyorum.

bir yazarın, konuları çok ilgimi çektiği için, ucuzluktan birkaç kitabını almıştım, sonra hepsini toptan okurum diye. adam sanki başka bir ülkeden gelmiş ve ilk 1 ayda öğrendiği türkçe ile kitap yazmış. bitirene kadar krizler geçirdim resmen.

hiç mi okumuyorsunuz yayınevi olarak, bastığınız, sattığınız kitapları? insaf!
devamını gör...
186.
(bkz: direnmenin estetiği)
devamını gör...
187.
(bkz: suyu bulandıran kız)

kitap okumayı çok seven beni edebiyattan soğutmuş, fransız dili ve edebiyatı yerine fransızca öğretmenliği kazandıktan sonra halime şükrettirmiş kitaptır.
devamını gör...
188.
başlık "kitaplar" olarak açılmış ama kendimce -iyi veya kötü tartışmasına girmeden- zor okunan romanları sıralayabilirim;
saatleri ayarlama enstitüsü
kör baykuş
kara kitap
beyaz kale
savaş ve barış
ince memed
cesur yeni dünya
içimizdeki şeytan
bülbülü öldürmek
anayurt oteli
afrikalı leo
boğulmamak için
kayıp sembol
bozkurtlar
biz
kelebek
baragan'ın dikenleri
gençliğim eyvah
bir kuzey macerası
tol
daha çok var ama bu kadarı kâfi. bazılarını konusu hatırına güç bela tamamladım. bazılarını ise farklı zamanlarda birkaç defa okumaya teşebbüs edip bitirememişsem başkasına hediye ettim. hemen hepsinin ortak yanı, ilginç bir konuyu anlatırken olay örgüsünü aşırı tasvire boğmasıydı. günlük yaşamda çok konuşan, konuyu dallandırıp budaklandıran arkadaşıma bile tahammül edemiyorum, okumak gibi üst düzey odaklanma gerektiren bir faaliyet sırasında hiç katlanamam. yayınevlerinde kitap dosyası inceleyen editörlerin mutabık olduğu bir söz vardır: "ne anlattığınız değil, nasıl anlattığınız önemlidir." diye. işte o "nasıl?" çok önemlidir hakikaten. yazarın kalemşorluğunu ispatlamaya, kendi fikirlerini empoze etmeye çalışması; öyküdeki karakterleri susturup sazı eline alması edebî bir zaaftır. bu cezbedici eyleme de kolay kolay karşı koyabilecek edebiyatçı yoktur. her yazar en az bir eserinde bu zaafa yenilir.

bir başka açıdan bakacak olursak, edebiyat sahası yazarların tıkandığı noktada -maç sonlarında zamana oynayan futbolcu misali- top çevirdiği bir yer değildir. malum olduğu üzere belagat, güzel söz söyleme sanatıdır. ve belagatin en önemli unsuru icazdır, az sözle çok şey anlatabilme becerisi yani. kaba bir tabirle edebiyatın az yazarak çok his uyandırma işlevinden bahsedilebilir. mö 4. yüzyılda derlenen ezop masallarının felsefi bir gayesi vardır ve bu felsefeyi neredeyse birkaç satırlık fabllar aracılığıyla aktarır. örneğin karnı acıkan tilki, daldaki kargayı gaza getirir, karga şarkı söylemek için ağzını açınca peynir aşağı düşer, tilki kapar. bitti. bundan sonrası okura bırakılmıştır. enine boyuna tartışılabilir, sembolik karakterler üzerinden sosyal, psikolojik, mevsimine göre ekonomik çıkarımlar yapılabilir. verdiğim örneğe karşılık homeros'un ilyada ve odysseia eserleri öne sürülebilir. zaman içinde eklemeler yapılarak tuğla gibi eserler çıkmış ortaya, yine eski çağlarda. fakat söz konusu destanlarda bir nevi savaş muhabirliği yapılıyor. tarihî ya da mitolojik kaynaklı olaylar somutlaştırılarak insanlara aktarılıyor. homeros (ya da sonradan ekleme yapanlar) destanları felsefe şölenine dönüştürmek maksadı gütmüyor. bazı yazarlar roman türünü dosdoğru felsefe kitabı gibi algılıyor ve romanları neredeyse her diyalogta -kurtlar vadisi misali- aforizmaların saçıldığı mecralara dönüşüyor. halbuki romanlar -ölçülü bir felsefe içerebilecek- uzun hikâyelerdir. "ölçüsü nedir bunun?" derseniz, sakar şakir'deki hacı şen gibi terazinin başında tartacak hâlim yok. ha, varsa 10 sene süren truva savaşı gibi uzun bir hikâyen, uzun uzun anlatırsın. ancak felsefe yapılacaksa bunun yeri felsefe kitapları veya makaleler, denemeler, menkıbelerdir. en azından yazarlar/yayıncılar "roman" ibaresini kullanırken dikkatli olsun da kitabevi raflarında edebiyat bölümleri lüzumsuz yere işgal edilmesin.

kitaplarda aksayan bir başka sacayağını, la fontaine'den örnek vererek anlatmaya çalışayım. günümüz romanlarına uyarladığımı farz edin. karınca ile ağustos böceğinin sıcak bir yaz günündeki vaziyetleri tasvir edilirken laf uzadıkça uzar. ağustos böceğinin türküsü, türkünün sözleri, o sözlerin nerelerden mülhem olduğu sündüre sündüre anlatılır. sonra ağustos böceğinin elindeki gitarın tellerinin yapısı, gitarın klasik mi akustik mi oluşu tarif edilir. yetmezmiş gibi ağustos böceğinin mimikleri aktarılır sayfalar dolusu. (böceğin ne mimiği olacaksa, poker surat gariplerim) vee nihayet kış gelir. zemheri ayazları, karakışın kasveti, rüzgârın uğultulu tepele.. pardon sesleri uzun uzun betimlenir. coğrafya kitabı mıdır, roman mıdır anlamakta güçlük çekeriz. bu arada sineklerin tanrısı'nı yukarıdaki listeye eklemeye kıyamadım ama o ne tropik adaymış arkadaş? lagününden mercanına, mavinin tirşesinden yeşilin fıstığına kadar anlatmış da anlatmış. ince memed'i de bu minvalde anmamak olmaz. ortaokul çağlarımda büyük bir hevesle okumaya başlamıştım. ancak girizgâh kısmı bitmek bitmiyordu. her bir taşı, her bir toprağı, her bir dikeni (çakırdikeni olacak, başkası katiyen olmaz) yediden yetmişe ezberlemiştim. çukurova'nın ortasına paraşütle atsalar yolumu bulurdum, o derece. oysa biz ince memed'in nasıl ince memed olduğunu, hatçe'yle olan aşkını, abdi ağa'ya karşı mücadelesini okuyacaktık? "dur len sabırsızlanma, ona da sıra gelecek. önce dinlemesini öğren!" dercesine yayladan, ovadan girmiş; dereden, tepeden, obadan çıkmış..

başım ve boynum ağrıyor. lafın tamamını anlatmaya lüzum yok. okuduysanız teşekkürler, saygılar efendim.
devamını gör...
189.
#985082 sebeplerini şu entride de belirttiğim üzere yılmaz özdil'in mustafa kemal'i...
tarihe azıcık saygısı, ilgisi olan herkesin de zor okuyacağına inanıyorum...
devamını gör...
190.
tutunamayanlar
devamını gör...
191.
kara kitap’tır efendim.
400 sayfalık bir kitabı 10 gün elimde gezdirdiğim pek olmamıştır ama kara kitap’ı tam olarak 10 gün çantamda taşıdım.
devamını gör...
192.
ilk 10 sayfada ilgimi çekmeyen hiç bir kitap için kendimi zorlamadım. zorunuz ne ayol?
devamını gör...
193.
stefan zweig kitaplarıdır. aşırı derecede bunalıma girmek isteyenler için birebir.
devamını gör...
194.
benim için oğuz atay'ın tutunamayanlar kitabıdır. şu an okuyabilir miyim bilmiyorum fakat 6 sene öncesine kadar o seviyeye erişememiş olduğumu fark etmiştim.
devamını gör...
195.
başkan babamızın sonbaharı

kitap çook güzeldir ama okuması da çook zordur.
devamını gör...
196.
nedendir bilmem ama benim için jack london'ın beyaz diş kitabıdır.
devamını gör...
197.
3.bakış açısıyla yazılan çoğu kitap
devamını gör...
198.
yüzyıllık yalnızlık. öyle bir soy ağacı vardı ki kitabın önsöz kısmında kitaptaki karakterlerin soy ağacı çizilmişti. çizilmesine rağmen hala karıştırıyordum.
devamını gör...
199.
yüzyıllık yalnızlık'tır. kitabın başında bir soy ağacı vardır ve her 2-3 sayfa okudukça gerisin geri soy ağacına "acaba bu kimdi, bu kiminle düzüşmüştü, bu kimden peydahlanmıştı, bu kimin bilmem nesiydi" diye bakmadan duramazdınız. ve ben bu kitabı askerde okuyup bitirmiştim. güzel remedios ve amaranta, hala güzelliği-kışkırtıcılığıyla tahayyülümde yer etmiştir. dünyanın en iyi edebi eserleri arasındadır. netflix bir ara dizi yapacaktı bunu. götlerini de yırtsalar, asla hayalimdeki enginliği ve özgünlüğü yansıtamazlar. kafama silah da dayasalar, izlemeyeceğim.
devamını gör...
200.
puntosu küçük olan kitaplardır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"zor okunan kitaplar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim