sabah kedi olarak uyanılsa yapılacak ilk şey
önce güzelce bir gerinir ve tırnaklarımı herhangi bir nesneye geçirerek bilerim. akabinde catwalk yaparak su kabından biraz su içer, mama kabını hayali kumlarla gömmeye çalışırım.
sonrasında masanın üstüne atlar üzerinde olan herşeyi aşağıya atarım. içlerinde minik ve düşerken ses çıkartan bir obje varsa bütün evin içinde oradan oraya patimle ona vura vura dolaşırım. sonra gömdüğüm mama kabından biraz mama yerim ve oturup yarım saat boyunca her yerimi yalarım. saçma salak ve asla uyunamayacak yüksek bir yere çıkıp uyumaya çalışırım. yapamayınca da iner koltuğun kenarında uyurum.
uyandığımda tekrar başa sarar, bu sefer mama yemeden önce kuma tuvaletimi yaparım. sonrası yine aynı şekil devam.
sonrasında masanın üstüne atlar üzerinde olan herşeyi aşağıya atarım. içlerinde minik ve düşerken ses çıkartan bir obje varsa bütün evin içinde oradan oraya patimle ona vura vura dolaşırım. sonra gömdüğüm mama kabından biraz mama yerim ve oturup yarım saat boyunca her yerimi yalarım. saçma salak ve asla uyunamayacak yüksek bir yere çıkıp uyumaya çalışırım. yapamayınca da iner koltuğun kenarında uyurum.
uyandığımda tekrar başa sarar, bu sefer mama yemeden önce kuma tuvaletimi yaparım. sonrası yine aynı şekil devam.
devamını gör...
why do fools fall in love
franklin joseph lymon ve the teenagers tarafından seslendirilen şarkının ismi. aynı zamanda, frankie lymon öldükten sonra aynı isimle çekilen biyografik özellik taşıyan filmin adı.
why do fools fall in love?
why do birds sing so gay?
and lovers await the break of day
why do they fall in love?
why does the rain fall from up above?
why do fools fall in love?
why do they fall in love?
why do fools fall in love?
why do birds sing so gay?
and lovers await the break of day
why do they fall in love?
why does the rain fall from up above?
why do fools fall in love?
why do they fall in love?
devamını gör...
doğru söylüyor dedirten şarkı sözleri
bu dunya ne sana ne de bana kalmaz.
dunya ne sana ne de bana kalmaz.
sultan suleyman`a kalmadi.
boyle hicbir kitap yazmaz.
t:hatirladikca ya da dinledikce gercekligi yuze vuran sarki sozleridir.
dunya ne sana ne de bana kalmaz.
sultan suleyman`a kalmadi.
boyle hicbir kitap yazmaz.
t:hatirladikca ya da dinledikce gercekligi yuze vuran sarki sozleridir.
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
ey tatilde olmak isteyip olamayanlar,
ey paylaşım yapmaktan tatil yapamayanlar,
ey 11 ay + 3 hafta hemencecik biten 7 gün için çalışanlar,
ey sineğin kanadından yağ çıkaran, bira diye arpa suyu kakalayan her şey dahil otel mağdurları,
sen... ben... o... hepimiz! kardeşlerim!
bu hafta dışınızdaki irlandalı cağnımla tatilde olmak ya da olmamak konuşacağız çünkü bu sıcakta tabi ki bütün mesele bu!
şuraya muazzam bir şarkı iliştiriyorum konuya binaen.
aşağıya da tabi ki tam bizlik bir görsel çalışan cenk'in arka bahçesi imzalı afişimizi.
o şemsiyenin altında buluşalım mı bu akşam 9'da? zaten şunun şurasında kaç kişiyiz ki...
ey paylaşım yapmaktan tatil yapamayanlar,
ey 11 ay + 3 hafta hemencecik biten 7 gün için çalışanlar,
ey sineğin kanadından yağ çıkaran, bira diye arpa suyu kakalayan her şey dahil otel mağdurları,
sen... ben... o... hepimiz! kardeşlerim!
bu hafta dışınızdaki irlandalı cağnımla tatilde olmak ya da olmamak konuşacağız çünkü bu sıcakta tabi ki bütün mesele bu!
şuraya muazzam bir şarkı iliştiriyorum konuya binaen.
aşağıya da tabi ki tam bizlik bir görsel çalışan cenk'in arka bahçesi imzalı afişimizi.
o şemsiyenin altında buluşalım mı bu akşam 9'da? zaten şunun şurasında kaç kişiyiz ki...
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://cdn.discordapp.com/attachments/842054962305171459/869894926991781898/donlayuzelim.jpg)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ilham aldığı bilim insanları
walter white.
tahin ile pekmez karıştırırken bu adama dönüşüyorum , hele bira yaparken kovadaki karışım esnasındaki titizliğime olan dikkatime bakıp 'heisenberg burada olsa beni takdir ederdi ' diyerek işimi sanata dönüştürüyorum.
tahin ile pekmez karıştırırken bu adama dönüşüyorum , hele bira yaparken kovadaki karışım esnasındaki titizliğime olan dikkatime bakıp 'heisenberg burada olsa beni takdir ederdi ' diyerek işimi sanata dönüştürüyorum.
devamını gör...
onca yoksulluk varken
ah bu sophia loren yok mu? bana göre beyaz perdeye en çok yakışan kadın oyuncudur. bir de “scarlett” vardır ki, o konuya hiç girmeyelim.
filme gelelim; kitap uyarlamasıdır.
2020 italya yapımı film. orijinal adı “la vita davanti a sé” dir.
italyanları severim ama sineması pek bana göre değildir. (italya’ya birkaç kez gitmiş biri olarak söylüyorum, sallamıyoz yani.)
yahudi asıllı fransız yazar romain gary’ye ikinci kez goncourt akademisi edebiyat ödülü’nü kazandıran “the life before us” adlı çarpıcı romanın taze bir uyarlamasıdır.(ilk uyarlama 1977 tarihli)
86 yaşındaki sophia loren, madama rosa rolünü giyinip de kamera karşısına geçmiş. daha ne olsun?
konusu; küçük bir çocuk olan momo ile kısa bir süre için bakımını üstlenen madam rosa’nın hikayesidir. film, yahudi soykırımından kurtulan bir kadın ve diğer tarafta ailesini kaybetmiş mülteci bir çocuğun yaşamı üzerine kurgulanmıştır.
bu filme bir alt başlık girmek gerekirse,
“acılar birleştirir” diyebiliriz.
her ne kadar italyan sinemasını çok beğenmeyen biri olarak hem oyuncu hem yönetmen (oğlu ile birlikte) sophia loren farkı, filmi yukarılara taşımayı başarmış.
fazlası spoiler olur. izlerken sıkılma garantilidir ama dram filmi ve gerçek bir yaşam kesiti izleyeceğinizi bilin.
önerilir.
filme gelelim; kitap uyarlamasıdır.
2020 italya yapımı film. orijinal adı “la vita davanti a sé” dir.
italyanları severim ama sineması pek bana göre değildir. (italya’ya birkaç kez gitmiş biri olarak söylüyorum, sallamıyoz yani.)
yahudi asıllı fransız yazar romain gary’ye ikinci kez goncourt akademisi edebiyat ödülü’nü kazandıran “the life before us” adlı çarpıcı romanın taze bir uyarlamasıdır.(ilk uyarlama 1977 tarihli)
86 yaşındaki sophia loren, madama rosa rolünü giyinip de kamera karşısına geçmiş. daha ne olsun?
konusu; küçük bir çocuk olan momo ile kısa bir süre için bakımını üstlenen madam rosa’nın hikayesidir. film, yahudi soykırımından kurtulan bir kadın ve diğer tarafta ailesini kaybetmiş mülteci bir çocuğun yaşamı üzerine kurgulanmıştır.
bu filme bir alt başlık girmek gerekirse,
“acılar birleştirir” diyebiliriz.
her ne kadar italyan sinemasını çok beğenmeyen biri olarak hem oyuncu hem yönetmen (oğlu ile birlikte) sophia loren farkı, filmi yukarılara taşımayı başarmış.
fazlası spoiler olur. izlerken sıkılma garantilidir ama dram filmi ve gerçek bir yaşam kesiti izleyeceğinizi bilin.
önerilir.
devamını gör...
kişinin kendine sorduğu sorular
istediklerimi gerçekten ne kadar istiyorum ? yoksa her şey bir heves mi ?
peki ben gerçekten bir şey istiyor muyum ?
umursamazlığımın ve boş vermişliğimin hayatı çokta önemsemeyişimin sebebi ne ? ya da olmasa da olur düşüncem ?
hayat kandırmacadan mı ibaret ?
gerçekten yaşamak istiyor muyum ?
çoğu şey hormonlar etkisinde gerçekleşiyor o zaman ben ne kadar özgürüm ?
insan neden sever ? sevgi karşılıksız olur mu ? yoksa bir ihtiyaç mı ?
sevgi bir ihtiyaç ise gerçekten buna ihtiyaç duyuyor muyum ?
birinin beni sevmesi o halde kendi ihtiyacını gidermesi mi ? aynı durumda bende varım.
peki bu ne kadar karşılıksız ? bir bencillik yok mu ?
bir hedefim var mı ? var ise neden var ? zaman geçirmek için mi ?
zaman geçirmek için ise bu bir boşlukta iken kendini oyalamak değil midir ?
neden bazen yürürken yürümeyi unutacakmış gibi hissediyorum ?
halbuki kilometrelerce yürürüm ben.
bir başka bedende de gelebilirdim dünyaya o halde bedenlere canlılık katan bir şey var peki ne bu ?
insan neden kendi seçmedikleri şeyler üzerine kavga eder ? mesela din mesela ülke mesela cinsiyet
bunların hepsi dünyaya geldiğimizde bize dayatılan şeyler.
ve insanların bunlar üzerine fanatikliğinin sebebi ne yine bunları seçmemişken ?
beynimizde hayvanlarda da bulunan bölge var sadece işlevi yemek-içmek ve cinsellik olan
peki ben ne kadar insanım ? sahi her şey bedende gerçekleşiyorsa ben neyim ki ? ne işe yarıyorum ?
neden ihtiyaç duyarız ? sevgi için ? mutluluk için ? huzur için ?
beden için temel yaşam gereksinimleri bir kenara bırakıldığında hormonâl olarak ihtiyaç duyulan şeyler beynimizin bir oyunu mu yoksa ?
insan buna karşı çıkabilir mi ? gökyüzünde sevdiğim bir atmosfer olmasa neden üzülürüm ? mutluluğum dışa mı bağlı olması gerekir ?
hormonlar niye hep bir şeyi bir şeye atfeder ? yoksa bunu ben mi yaparım ? insan öylesine mutlu olamaz mı ? öylesine mutlu olmakta bir kandırmaca mı yoksa ?
insan neden hep elde etmek ister bir gün tüm elindekiler gidecekken ? sahi elde ettiklerimiz ne kadar elimizde ?
bir evin olsun mesela bir deprem yeter ona.
artık birini sevmeyi ya da sevmemeyi
mutlu olmayı ya da olmamayı
üzülmeyi ya da üzülmemeyi
vb.
önemsemiyorsam ne için yaşıyorum ? haybeye yaşıyormuşum gibi geliyor. kendimi önemsemesem de bazı insanları önemsiyorum.
peki neden ? yoksa ben onları seviyor muyum ? onlardan bir beklentim de yok. o halde sevgi karşılıksız olabilir mi ?
kendim için yaşamıyorsam niye başkaları için yaşıyorum ? onlar bensiz yaşayamaz mı ? yaşarlar.
neden ölümü merak ediyorum ? ve neden hep aklımın bir köşesinde ve ara ara ringin ortasına geliyor ?
hayatta yaşamaya değer şeyler yok mu ? aslında yaşamaya değer gördüğüm çok şey var o halde niye hep ölüm fikri aklıma geliyor ?
insan yaşarken ölümü çok düşünürse yaşamını kısıtlamış olmaz mı ? sonuçta bir şeyi hakkıyla yapmak için ona odaklanmak gerek.
bu arada çok düşünmeyecektim demiştim: #1060008 neden böyle oldu ?* neyse artık yine de olumsuzluğa kapılmıyorum.
bence olumsuzluk diye bir şey de yok neyse şimdi bunu açarsam bu da sayfalar sürer*
bunlar gayet normal geliyor artık. bir şey düşünüyorsun sonra farklı farklı kollara ayrılıyor süperrr*
"düşünüyorum, öyleyse varım." - rene descartes
"sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez." - socrates
peki ben gerçekten bir şey istiyor muyum ?
umursamazlığımın ve boş vermişliğimin hayatı çokta önemsemeyişimin sebebi ne ? ya da olmasa da olur düşüncem ?
hayat kandırmacadan mı ibaret ?
gerçekten yaşamak istiyor muyum ?
çoğu şey hormonlar etkisinde gerçekleşiyor o zaman ben ne kadar özgürüm ?
insan neden sever ? sevgi karşılıksız olur mu ? yoksa bir ihtiyaç mı ?
sevgi bir ihtiyaç ise gerçekten buna ihtiyaç duyuyor muyum ?
birinin beni sevmesi o halde kendi ihtiyacını gidermesi mi ? aynı durumda bende varım.
peki bu ne kadar karşılıksız ? bir bencillik yok mu ?
bir hedefim var mı ? var ise neden var ? zaman geçirmek için mi ?
zaman geçirmek için ise bu bir boşlukta iken kendini oyalamak değil midir ?
neden bazen yürürken yürümeyi unutacakmış gibi hissediyorum ?
halbuki kilometrelerce yürürüm ben.
bir başka bedende de gelebilirdim dünyaya o halde bedenlere canlılık katan bir şey var peki ne bu ?
insan neden kendi seçmedikleri şeyler üzerine kavga eder ? mesela din mesela ülke mesela cinsiyet
bunların hepsi dünyaya geldiğimizde bize dayatılan şeyler.
ve insanların bunlar üzerine fanatikliğinin sebebi ne yine bunları seçmemişken ?
beynimizde hayvanlarda da bulunan bölge var sadece işlevi yemek-içmek ve cinsellik olan
peki ben ne kadar insanım ? sahi her şey bedende gerçekleşiyorsa ben neyim ki ? ne işe yarıyorum ?
neden ihtiyaç duyarız ? sevgi için ? mutluluk için ? huzur için ?
beden için temel yaşam gereksinimleri bir kenara bırakıldığında hormonâl olarak ihtiyaç duyulan şeyler beynimizin bir oyunu mu yoksa ?
insan buna karşı çıkabilir mi ? gökyüzünde sevdiğim bir atmosfer olmasa neden üzülürüm ? mutluluğum dışa mı bağlı olması gerekir ?
hormonlar niye hep bir şeyi bir şeye atfeder ? yoksa bunu ben mi yaparım ? insan öylesine mutlu olamaz mı ? öylesine mutlu olmakta bir kandırmaca mı yoksa ?
insan neden hep elde etmek ister bir gün tüm elindekiler gidecekken ? sahi elde ettiklerimiz ne kadar elimizde ?
bir evin olsun mesela bir deprem yeter ona.
artık birini sevmeyi ya da sevmemeyi
mutlu olmayı ya da olmamayı
üzülmeyi ya da üzülmemeyi
vb.
önemsemiyorsam ne için yaşıyorum ? haybeye yaşıyormuşum gibi geliyor. kendimi önemsemesem de bazı insanları önemsiyorum.
peki neden ? yoksa ben onları seviyor muyum ? onlardan bir beklentim de yok. o halde sevgi karşılıksız olabilir mi ?
kendim için yaşamıyorsam niye başkaları için yaşıyorum ? onlar bensiz yaşayamaz mı ? yaşarlar.
neden ölümü merak ediyorum ? ve neden hep aklımın bir köşesinde ve ara ara ringin ortasına geliyor ?
hayatta yaşamaya değer şeyler yok mu ? aslında yaşamaya değer gördüğüm çok şey var o halde niye hep ölüm fikri aklıma geliyor ?
insan yaşarken ölümü çok düşünürse yaşamını kısıtlamış olmaz mı ? sonuçta bir şeyi hakkıyla yapmak için ona odaklanmak gerek.
bu arada çok düşünmeyecektim demiştim: #1060008 neden böyle oldu ?* neyse artık yine de olumsuzluğa kapılmıyorum.
bence olumsuzluk diye bir şey de yok neyse şimdi bunu açarsam bu da sayfalar sürer*
bunlar gayet normal geliyor artık. bir şey düşünüyorsun sonra farklı farklı kollara ayrılıyor süperrr*
"düşünüyorum, öyleyse varım." - rene descartes
"sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez." - socrates
devamını gör...
kapitalizmi anlatan en iyi söz
upton sinclair in (bkz: the jungle) (şikago mezbahalari) romanında geçen söz: “ evet, burada domuzun çığlığından başka her şeyini kullanıyorlar.”
ötesi yok benim için.
ötesi yok benim için.
devamını gör...
17 gün boyunca alkol satışının yasaklanması
olur da sorarlarsa, kimsenin yaşam biçimine müdahale etmiyoruz dersiniz.
devamını gör...
sims bağımlılığı
63 yaşındaki annemde var olan huy.
ilk alıştıran benim tabi. "anne sana bir oyun öğreteceğim." dedim. "ben öğrenemem, aklımda tutamam o kadar fazla özelliği..." dedi başta. 15 sene öncesi falandı sanırım. hâlâ oynuyor.
yalnız onunki özellikle sims 2 bağımlılığı. diğerlerini sevemedi bir türlü.
ilk alıştıran benim tabi. "anne sana bir oyun öğreteceğim." dedim. "ben öğrenemem, aklımda tutamam o kadar fazla özelliği..." dedi başta. 15 sene öncesi falandı sanırım. hâlâ oynuyor.
yalnız onunki özellikle sims 2 bağımlılığı. diğerlerini sevemedi bir türlü.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
"birinin sizi sevmediğini hissediyorsanız bu kesinlikle doğrudur. sevgi hata payı olabilecek bir histir. fakat sevgisizlikte bu pay yoktur."
devamını gör...
rosa parks
kendisi 1913 doğumlu amerikalı bir insan hakları savunucusudur. 1955 yılında bir iş çıkışı alabamada beyaz yolcuya yer verme kuralını uymamıştır ancak belirlenen kurallarda abd güney eyaletlerinde siyahilerin otobüste ön koltuklarda oturmaları açıkça yasaktır. rosa parks otobüs şoförünün ısrarına rağmen yerinden kalkmamış ve bunun üzerine tutuklanmıştır. şoförün “neden kalkmıyorsun ?” soruna ise gayet rahat bir şekilde, ‘çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum.’ yanıtını verdi. kendisine para cezası verilerek serbest kalmıştır. bu olayların üzerine otobüs boykotları başlamış ve bu boykot 1956 yılına kadar devam etmiştir akabinde bu uygulama 1956 yılının aralık ayında kaldırılmıştır. hayatı boyunca ırkçılığa karşı mücadele etmiştir. rosa park verdiği röportajların birinde “aşağılanmak istemiyordum. parasını ödediğim koltuktan kaldırılmak istemiyordum. tutuklanmak gibi hevesim yoktu. zaten işim başımdan aşkındı. ancak o yol ayrımına gelince, direnişi seçmekte tereddüt etmedim. çünkü buna artık yeterince katlandığımızı hissettim. ne kadar taviz versek, ne kadar sussak, baskı da aynı oranda artıyordu.” diyerek düşüncelerini savundu. 1999 yılında tıme dergisi tarafından kendisine 21 .yy insan hakları savunucusu ödülü almış aynı yıl amerikan kongresi tarafından madalya ile onurlandırılmıştır. 2005 yılında aramızdan ayrılmıştır.
edit: görsel ve röportaj eklenmiştir. tık tıktık tık
edit: görsel ve röportaj eklenmiştir. tık tıktık tık
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://www.netyazi.com/wp-content/uploads/2021/01/rosa-parks.jpg)
devamını gör...
zahid bizi tan eyleme
seneler önce muhteşem yüzyıl adlı dizide şehzade mustafa beyazlarını giyerken, ölüme hazırlanırken çalan eser.. derinden etkiler, defalarca dinlenir..
devamını gör...
yeni başlayanlar için twitter
twitter, tweet atarak dünyayı kurtaracağını sanan insanlarla dolu bir mecra. kolayca manipüle edilen biriyseniz, sinirlerinizi zıplatırlar, zaten yeterince stresliyiz, bugüne kadar başlamamışsınız ne güzel, akıl sağlığınızı korumak için bugünden sonra da hiç başlamayın...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının bir şeylere kırılıp sözlüğü terk ettiğini açıklaması
etkileşime tapılan günümüzde, biraz daha ilgi görmek için yapılmış olandır. kimsenin umrunda değil canım benim. ister kal, ister git...
ha, sana bir adaletsizlik yapıldıysa bunu anlat bize. güçlerimizi birleştirir, duruş gösteririz belki. hepimiz öğrenelim, çözüm arayalım.
ama sırf canın sıkıldı diye sözlükten ayrılıyor ve bunu duyurma ihtiyacı duyuyorsan bir problem var demektir.
ister git, ister kal, kimsenin umrunda değil.
ha, sana bir adaletsizlik yapıldıysa bunu anlat bize. güçlerimizi birleştirir, duruş gösteririz belki. hepimiz öğrenelim, çözüm arayalım.
ama sırf canın sıkıldı diye sözlükten ayrılıyor ve bunu duyurma ihtiyacı duyuyorsan bir problem var demektir.
ister git, ister kal, kimsenin umrunda değil.
devamını gör...
aşırı çıplaklığın tahrik edici olmaması
karşı cinste tahrik unsuru arama faaliyetlerinde önkoşul. çoğu kerkenez bu işi bilmez, bir barzo gibi kadının neresini görsem kârdır saikiyle hareket eder. oysa işi bilen adam gayet farkındadır ki kadın dediğin yine de üzerinde bir şeyler olmalı. çıplak ten çıplak tendir sonuçta.
devamını gör...
1 kg dinozor etinin 150 tl olması
başkomiser nevzat adlı çaylak arkadaşımızın ukdesi
yönetimin yerli ve milli dinozorlar yerine taa hollandalardan dinozor eti getirmesi yüzündendir. en son ne zaman et yediğimi bile hatırlamıyorum o derece yani.
yönetimin yerli ve milli dinozorlar yerine taa hollandalardan dinozor eti getirmesi yüzündendir. en son ne zaman et yediğimi bile hatırlamıyorum o derece yani.
devamını gör...