tanımlarına, şiirlerine ve karalama defterindeki yazılarına hayran kaldığım yazardır.

kafamın dolu olmasına rağmen uzun uzun yazıları okutan bir üslubu var üstteki yazar arkadaşımızın da dediği gibi.

nice güzel tanımlara...
devamını gör...

kesinlikle öğreniliyor ben bizzat denedim ancak pratiğe muhtaç bir öğrenme. düşünün kek yapmak için bütün malzemeleri hazırladınız, karıştırdınız ama pişirmedikten sonra kek olmuş olmadı. *
devamını gör...

güzel hareket ama normal değil. herkesin ödeyebileceği bir fiyat olsa da böyle jestlere gerek kalmasa keşke.
devamını gör...


gitmesi üzen yazar. fikrini değiştirir umarım.
devamını gör...

sürekli "cahiller şöyle, cahiller böyle" diye konuşup kendi cehaletlerinin farkında olmamaları...
devamını gör...

sözlükte sörf yapıyorum başlıktan başlığa atlıyorum begendiğim ve faydalı bulduklarımı artılıyorum.
devamını gör...

her insanda kendinden bir parça bulur insan...o bulduğu parçayı sever aslında. kendine tanıdık geleni, aşina olduğunu sever... çocukluktaki hisler, bilinçaltına kaydedilir, sonraki yıllarda o hisleri yaşatacak kişileri bulmaya ve tekrar tekrar o hisleri yaşamaya yol açar. ancak çeşitli terapilerle duygular sağaltılırsa, başka hisler de yaşamaya başlar. aksi taktirde, bu döngü hep sürer, kişiler, yerler, zamanlar değişir ama yaşanan hisler hiç değişmez.
devamını gör...

şimdi siz kitap okumanın zararlarını anlatıyorum iyi dinleyin:
-kitap okursanız başınız ağrır düşünmeye başladığınızdan dolayı.
-kitap okursanız insanlarla daha az iletişim kurarsınız sohbetleri pek keyif vermediği için.
-kitap okursanız romantik hayalleriniz olur ve dünyaya toz pembe bakarsınız.
-kitap okursanız birileri sizle konuşurken sizi çok kibar ve sempatik bulabilir.*
-kitap okursanız etrafınızda yaşanan kötü şeylere kayıtsız kalamazsınız.
-kitap okursanız katı yürekleriniz pamuk kıvamına gelebilir.

bu sebeplerden dolayı saçma sapan bir iş yapıp kitap okumaya başlamayın. olur mu öyle şey.
devamını gör...

jane eyre - charlotte bronte.
devamını gör...

"sence de hayat harikulade güzel, harikulade saçma bir şey değil mi?" (bkz: fakat müzeyyen bu derin bir tutku)
devamını gör...

gelmiş geçmiş en iyi ve en çok izlenen sitcomlardan biri olan friends dizisinin en sevdiğim ikinci karakteri olan aktör joey tribbiani’nin bolca kullandığı bir selamlama sözüdür.

söz tek başına çok etkili olmasa da joey’nin tonlaması ve bu söze eşlik eden samimi ve biraz şapşal gülümsemesi sözün derinliğini arttırmaktadır.

dizi türkiye’de yayınlanmaya başladığında ben harıl harıl ingilizce öğrenmekle meşguldüm. ve o zamanlar da büyük bir friends hayranı olduğum için sıklıkla joey’i taklit ederek bu sözü söylerdim.

nedense arkadaşlarım beni öğretmene şikayet ettiler. grammar nazisi olan öğretmenim beni karşısına alıp dedi ki:

“ ya how are you? ya da what are you doing? demen gerekir. yoksa tamamen yanlış bir cümle kurarsın ve bu gidişle de ingilizce öğrenemezsin.”

tabii ki öğretmeni değil joey’i dinledim ben. peki ne oldu? sonunda ingilizce öğretmeni oldum, ingilizce sınav teknikleri ile ilgili 9 kitaplık bir set yazdım, veliler öğrencilerini okudukları okuldan alıp benim çalıştığım okula yolluyorlar dil sınıfında okumaları için.

joey’e teşekkür ediyorum ve şevk kırıcı öğretmenime soruyorum: how you doin’.
devamını gör...

başlığı açan yazar olabilir diye düşünmekteyim. ama zaman daha net bilgiyi bizlere verecektir.
devamını gör...

korona benim için zor geçti biraz bir kere yakalandım. bronşitte vardı bende. covide yakalandım. yani anlayacağınız hastalandım hastaneye yatırdılar beni. bir ciğerimi orada bıraktım ölmedim. çok dövdüler beni kan kustum ama ölmedim. yaşadım... seni bir kez daha görebilmek için yaşadım. şimdi bana dediler ki, kimse sesini duyamıyormuş, susmuşsun. benimle de konuşmayacak mısın keje? sesini duyamayacak mıyım?
devamını gör...

duygularını aktarış şekline bayılıyorum. kelimeleri yan yana dizişi, inci gibi tertemiz ve berrak bir yazıyı sunması oldukça güzel. özellikle çocukluğumuzu evlat edindiğimiz başlıkta gözlerimden birkaç damla yaş süzülmesine neden oldu. gerçekten benim de tanışmadan ısındığım, sarıldığım bir yazar oldu.

çocukluğuna en güzel hediyeyi verebilmesi ümidiyle. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

paranoyanın tam tersi olan durumdur.

paranoyak insanlar herkesin kendilerinin kötülüğünü düşündüğünü ve buna dair hareketlerde bulunduğunu düşünürken pronoya sahibi insanlar tam tersi şekilde herkesin kendilerinin iyiliğini düşünüp ona göre hareket ettiğini sanırlar.
devamını gör...

yaptığı açıklamalar şunu anımsatmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yatağımda portakal ağacı çıkmıştı
devamını gör...

elmayı yemek, insanın diğer canlılardan farklı olarak düşünme, yeni şeyler icat etme, birşeyleri değiştirebilme bilincine sahip olduğunu fark etmesi,
bu yüzden cennetten kovulması ise, madem bu bilince sahip oldun, bakalım dünyayı ne hale getireceksin, imarmı edeceksin, yoksa berbatmı edeceksin denilerek imtihana tabi olması.
devamını gör...

ulan adamın hangi deliğe girdiği belli değil.

ne kadar götürdüğü, nereye götürdüğü zaten meçhul, ve hala bunlara inanan bir kitle var içimizde şaka gibi.

daha bu halk bu kafa ile gittiği sürece bunlar ya da bunlar gibi adamlar başa gelmeye devam edecek.

bizde buralardan sesimizi duyurmaya çalışacağız işte, belki ihbar edileceğiz, kamera görünce dayanamayıp konuşup sonra savcı karşısına çıkarılacağız. yazık şu ülkenin geldiği duruma, çok yazık.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim