youtube türkiye'de zevkime göre içerik üreten nadir youtuberlardan bir tanesi.
devamını gör...

esasen var olmayan, var olsa da çarpıtılan tarihi olay, olgu, bilgi ya da konu. asparagastan, dedikodudan beslenir. amacı gerçeklerden konuşmak değil, herhangi bir ilgi çekicilik ya da çıkar amacı gözetildiğinden manipülasyon yapmaktır.

en popüler örnekleri mu kıtası, atlantis ya da "piramitleri uzaylıların inşa etmesi" gibi zırvalardır.

esasen gerçek bir tarihi iddiayla sözde tarih iddiasını ayırt etmek için eser miktarda beyin yeterlidir. örneğin karşınızdaki insan basbayağı yedi göbek soy ağacı çıkartılmış olan atatürk'ün yahudi olduğunu iddia edebiliyorsa, bilin ki sözde tarih faaliyeti icra ediyordur.* ya da mesela defalarca aksi kanıtlanmasına aldırmadan cengiz han'ın türk olduğunu savunuyorsa da öyle.
devamını gör...

alkinoos ioannidis'in oneiro itane'si bu tema üzerine yazılmıştır. keza bunun aynadaki yansıması olarak rüyada görülen adama aşık olmak düşünüldüğünde akla gelen şarkı da sibel alaş'ın adam'ı olur.
devamını gör...

sistit... acıdan tüm gün çok kötüydüm ve hâlâ da geçmedi...
devamını gör...

kimi saldırgan kimse ilgiye aç uysaldır. fakat umursamaz olanına ilk defa denk geldim. az evvel iş yerinin bahçesine beyaz renkli bir hanımefendi girdi. zırp pırt kameralar kontrol edildiği için bahçeden çıkartmak zorundayız. sanki pez*****lerin duvarını yiyecek hayvancağız neyse yemeğim duruyordu eti içinden aldım peçeteye koydum amacım yedire yedire dışarı çıkartmak. gel annem diyorum yok. öpücük atıyorum ıslık çalıyorum bana mısın demiyor. arada bi yan yan bakıp turlamaya devam ediyordu. yağmur yağıyordu korunacak yer aradığı belliydi. en azından yemek yesin dedim tüm bahçeyi dolaştı. gönlüne göre yer bulamadı yemeği de yemedi sakince çıktı gitti bahçeden. seni içeri alamadığım için özür dilerim.*
devamını gör...

ponulu korno

- eyyyy moderatörler ne yaptınız bu adama ?
devamını gör...

geçen sene pandemi başladığında güney afrika cumhuriyeti her vatandaşa aylarca maaş verdi ve sadece evde kalın dedi.
sigarayı ve siyahların içki içince biraraya geleceklerini bildiklerinden içki satışını yasakladılar.
bir kaç gün birşey olmadı çünkü herkes kenardaki içkisini içti ama sonra siyahlar içki dükkanlarının camını çerçevesini kırıp içkileri yağmalamaya başladı ve ordu sokağa indi.
bu işleri yasaklayabilirsin ama zorlamayla olmaz, insanları ikna etmek lazım.
devamını gör...

rengin - aldatıldık
devamını gör...

neşeli günler filminde şener şen’in selim naşit’e cibicibis marka traş köpüğü ve ingiltere kralı, rahmetli başkan kenedi, taçsız kral pele, bakenbauer, nadya komanaççi, biricit bardo, kaleci mayer, fenerbahçeli cemil’in kullandğı jileti satmaya çalıştığı sahnenin ardından gelen karakol sahnesidir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sahnenin benim için önemli olan yanı ise şener şen’in sahne sonuna doğru selim naşit’e ufak bir hediye verdiği bölümdür. bu bölümde selim naşit hediyeyi kabul etmeyince şener şen kızgın selim naşit’in yeleğinden içeri atar hediyeyi, selim naşit silkeler üstünü ve hediye düşmez.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

demem o ki o hediyeye ne oldu ya?

buradan
devamını gör...

çok pozitif kıpır kıpır biri. kendisinin vermiş olduğu bir fikir sayesinde arkadaşımın gönlünü almıştım çok ince düşünceli biri. ay seviyorum böyle etrafa mutluluk saçan insanları.
devamını gör...

tutan come on **

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu hiyerarşik düzeni kınıyorum (!) açıklamam bitmiştir.
devamını gör...

'türkçe okunduğu gibi yazılan bir dildir' anlayışını katı kurallar ile benimsemiş dayıdır. bununla da sınırlı kalmaz ve 'tren' kelimesini 'tiren' şeklinde yazar.
devamını gör...

ölüm; bir varmis bir yokmuş diyor, jose saramago. başladıgı gibi de bitiriyor. böyle bir gercegin çildirtma konusuna dair başta cagrisim yapan bu şahane eseri önererek konu hakkinda birkac sey yazmak istiyorum; öncelikle evet, ölüm fikri hakikaten de beni ziyadesiyle korkutan bir gercek. daha dogrusu ölümün kendisi degil de sonrasi, nihayetinde etrafimizda bu aci gercekle topraga biraktigimiz nice insan var, bi kere alistik bu gercege. peki ya sonrasi; ben ahiret inanci taşimayan bir insan olarak ne zaman bu fikre kapilsam gercek anlamda irkildigim cokca oluyor. yok olmak fikri evet, daha önce hic var olmamis, buralara hic ugramamis, hicbir aci ya da tatli hikayesi olmamis gibi öylece yok olup gitmek...
ben bunlari yazarken bile yok olunca bunlarin hicbirini animsamayacak olmayi kabul edemiyorum mesela. evet belki yok olmaktan haberimiz olmayacagi icin bir nebze de olsa gönlümüzü ferah tutabiliriz ama yok olacagimizi biliyoruz işte, bu bilinc sahibi varlik birgun hic yasamamis, var olmamis gibi öylece yok olup gitmeyi kabul edemiyor, belki etmemeli de; burdayim şuan, bunlari yaziyorum, nefesimi, varligimi hissediyorum ama bu, şu andan ibaret işte. böyle bir an ne hatirlanacak ne de yaşanmis gibi bir anlami olacak, bomboş yani tamamen. hakikaten hicbir anlami yok, bunun kelimelerle tarifi o kadar güc ki ama inanin oturup bunu dusundugum, yogunlastigim zaman kalp atislarim hizlanmaya basliyor, oturdugum yerden irkilerek kendime geldigim oluyor. korkunc, hakikaten. neyse tarif etme kismini burada birakarak bir nebze de olsa kabullenme ve ikna olma kismina gecmek istiyorum; bencilce olma kismi. evet, bu söylem ya da hissi biraz bencilce bulabiliriz bi yerde, nihayetinde herkes ölüyor; dünyaya cok guzel işler birakmis, adini tarihin tozlu raflarina yazdirmis bir yigin insan yahut cok sevdiklerimiz ya da henüz gencliginin baharinda nice kaybettiklerimiz. hepsi yaşadi bi yerlerde bir sekilde oyaladi kendini ve sonunda bu aci ya da kimisine göre tatli gercekle yüzlesip sıyrılıp gittiler bu dünyadan, gitmeye de devam ediyorlar. kimse kalmayacagina göre de yaşayan icin de bir anlami olmayacak yaşamanin ya da yok olmanin. yani, ölümden korkumuzu yasamin kendisinde yenebiliyoruz yine, bunun farkindayim en azından. ama her şeye ragmen ben bu ölüm fikrinin cildirtan gerceginden tam olarak asla siyrilamiyorum ve muhtemelen siyrilamayacam da. ölüm; bir varmis bir yokmus, bunu kabul ediyorum, ama yok olmayı biraz zor.

(bkz: jose saramago)
devamını gör...

insanlar kapalı havalarda son derece düşük modlu, gergin, asabi, keyifsiz oluyorlar. daha az mutluluk hormonu salgılanıyor bu havalarda. bilimsel araştırmalar da bunu söylüyor.
halbuki yaz aylarında masmavi gökyüzü, yemyeşil doğa, güneş ışığı, berrak deniz ve o denizin kokusunun verdiği mutluluk hormonları kapalı havada tatile çıkmış oluyor.
devamını gör...

önce ağır üzülüyorum, baya bi dramatize ediyorum, ama öyle böyle değil, komik bi melankoli benimkisi, bir noktaya kitlenip, karanlıkta uyanık yatmalar filan :)))

sanırım çocukluğumuzda çok fazla televizyona maruz kaldığımızdan, öğrenilmiş tepkilerimiz var,
daha ileriki yaşlarda, (bende 40+)
aslında "kendi" halinizi "bulduğunuzda" yani sürekli izlemek, duymak, görmek durumunda bırakıldığınız ve otomatik olarak öğrendiğiniz şeyleri, aslında "kendi" nizin yapmayı tercih etmediğini görüyorsunuz...

işte bu yaşadığım melankoli gittikçe daha da kısa sürüyor, hele bir de hava güzelse :) değilse de :)
son 10 yıldır genelde tanışma ve başlangıç aşamasından öteye gidemediği için hiçbir deneme, ertesi gün filan, ufak bir "oh be" durumu yaşadığımı farkettim, resmen seviniyorum :) kendime kavuştuğum için..

hemen kahvemi alıp, atıyorum kendimi, kadıköy, moda, eskici antikacı, retro vitntage, bir de vapura binersem, karaköy, cihangir, tasarımcı dükkanları, hem yürüyorum, hem de bir yandan çay/kahve, tatlı tuzlu bir şeyler yiyorum, işler iyiyse bir doz da ayakkabı (antidepresan) alabilirsem, hiç bir şeyim kalmıyor :)
eve çok mutlu dönüyorum.

zaten benim bu güzergahımdaki dükkanlar ve sahipleri hatta müşterileri bile ahbabım olduğu için, en az bir aydır da beni görmedikleri için, akşama kadar, nerelerdesin, niye gelmiyorsun ne yaptın işlerin ne oldu, zayıflamışsın, şu saçının rengini değiştir noolur :) muhabbetleriyle, (saçım mavi filan değil, bakır rengi ama, benimkiler tekrar esmer olmamı istiyor :) bütün gazımı alıyorlar sağolsunlar,
şimdi yazınca farkettim, gerçekten yalnızken ne kadar mutluyum ya :)
tek başıma sağladığım huzuru aratmayacak birisi ile karşılaşmam çok zor galiba...
devamını gör...

türkiye’deki yükseköğretim sisteminin geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla kurulan üniversite araştırmaları laboratuvarı'nın (üniar) kurucularından prof. dr. engin karadağ, türkiye’deki görev yaşan 196 rektörün akademik profilini çıkaran bir çalışma yaptı. çalışma kapsamında rektörlerin bugüne kadar yaptığı tüm bilimsel çalışmalar inceledi.

atıf ve yayın verilerini derleyen “web of sience” sisteminden elde edilen verilere göre,

- uluslararası makalesi bulunmayan toplam rektör sayısı 68.

-toplam 55 rektörün uluslararası yayını bulunmuyor.

- hiç bir yerde atıf yapılmayan rektör sayısı 71. buradan

üniversitelerimizin en tepesinde oturtulan kişiler bunlar.
bu kafadaki yönetimden nasıl bir ilim , nasıl bir bilim çıkar tahmin etmek güç değil, ayrıca çıkmadığı da ortada.
devamını gör...

stefan zweig kitapları
devamını gör...

menajerimi ara... on numara başladı tüm klişeleri yıkıyor derken reyting uğruna diğerlerinden farksız hale geldi. hala bu gerçekle yüzleşemiyorum takip ettiğim tek türk dizisiydi.
devamını gör...

sözlükte 'tahılların malt durumuna getirildikten, şekerlendirildikten ve yeterince mayalandırıldıktan sonra damıtılmasıyla elde edilen ve meşe fıçılarda birkaç yıl bekletildikten sonra şişelenip satışa sunulan sert bir alkollü içki.' olarak geçen sıvıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim