ben ve uykumdur. bir araya gelsek muazzam olurdur.
devamını gör...

şibumi isimli kitabı tek kelime ile enfes olan yazar.bir kitabındaki soygun planının gerçek hayatta uygulandığı söylenir.şibumi isimli kitabın sansürsüz versiyonunu bulmak neredeyse imkansızdır.istanbulda falan yaşayan yazar arkadaşlar bir ara sahaflara falan gittiklerinde sorarlarsa çok memnun olurum.
devamını gör...

oh!.. sonunda ışıklar bir bir sönüyor. etrafı kaplayan suni aydınlık azaldıkça ruhumda bir ışık beliriyor yavaş yavaş. yoksa siz? yoksa siz mankenlerin bir ruhu olduğunu bilmiyor musunuz? gerçi doğru nereden bileceksiniz ki...
etraftaki ayak sesleri de iyice azaldı. son tıkırtı... evet, şimdi kepenk de indi. biz bizeyiz. yeniden. özgür. ahhh, kollarım! bütün gün biri aşağıya biri de yukarıya doğru bakıyor, sanki bir davet hareketi gibi. sanki 'gel. ', 'gel, içeriye doğru gel.' mesajı taşır gibi. gerçekten bunun etkili olabileceğini düşünen var mı? ya da her sabah tozlarımızı alıp haftada bir üzerimize yeni kombinleri geçiren kadının, bizi değil de bütünleşmiş olan kıyafetlerden başka bir şeyi, önemsememesinin sebebi mi? emin olamıyorum.
neyse neyse bütün gün çok yoruldum. şimdi bunları düşünmenin sırası değil. kulaklarım da yorgun. sabahtan akşama dek popüler olduğu için tıngır mıngır ritimler ile anlamsız kafiyeli sözlerin tekrarlandığı hiçbir şey anlatmayan müzikler içimi darlıyor. biraz daha isyankar bir şeyin sırası. görülmeyenleri gören insanların müziğini seviyorum ben. ne diyorlardı? meselesi olan şeyler. belki "sanane" ya da "ünzile". ama yok bu akşam içimden çocuk kadınlara kederlenmek gelmiyor. bu akşam ruhum onu kaldıramaz. o zaman... o zaman "sanane" olsun.
nereden mi biliyorum bu şarkıyı? siz bilmezsiniz tabii, eskiden daha böyle çıtır bir mankenken o kliptekilerden biri, bendim. ne mi yapıyorum klipte? her zamanki işim işte dikiliyorum üzerimdeki kırmızı elbisemle, bence çok da zarif duruyorum. hatta şarkının öyküsünü bile biliyorum. karsu'dan duydum, evet ilk ağızdan. o şimdi türkiye'de büyümemiş ya buradaki örf ve adetlerin bir kısmını, biraz da yaşarken deneyimlediği bazı kısıtlamalara isyan etmek için yazmış. ney? neden bilmeyecek mişim ki? insanların arasında dolaşmıyor oluşum, onları anlamama engel mi? ohooo.... siz bütün gün görmez gözlerle etrafa bakarken ben de sizleri izliyorum.
mesela geçen gün bir çift geldi. böyle beyaz tenli, kısacık kıvırcık saçlı, ışıltılı gözlerle bakan bir genç kadın yanında da yakışıklı bir genç adam. bana doğru yaklaştılar. ben de içimden diyorum ki "ya ne güzel bir çift." imrenmedim desem, yalan. ama burada böyle bir şans yok, sadece kadın kıyafetleri satan bir mağaza. dolayısıyla erkek manken de yok. offf! neyse konuyu dağıtmak üzereyim. ne diyordum? hah, tamam. bana doğru yaklaştılar. biraz daha yaklaştılar, bu kez konuşmalarını duyuyordum.

- şu kırmızı mini etek, sanırım bu aradığım. çok güzel değil mi aşkım?
- kızım saçmalama sokakta bunu giyersen ya ben katil olurum ya da sen... tövbe, tövbe...

kadının elinden çekeleyip biraz ilerideki bir kıyafete doğru yöneldi. artık duymuyordum. iyi ki de duymuyordum. bazen bazı insanları omuzlarından tutup sarsasım geliyor. kendine gel diyerek uzun uzun sarsmak. belki sarsıntıyla beraber baskıcı, aşağılayıcı, incitici düşüncelerini ya da söylemlerini kafalarından atabilirim gibi geliyor. sahi yapabilir miyim? kökleri ne kadar derine iniyor acaba. yani insanlar hep mi böyleydi?
hayır, tabii ki bu kadarını görmedim sadece. her gün yaklaşık 12 saat gözlem yapabiliyorum. sabahın erken saatlerinde içeriye doluşan bir sürü insan. gün içinde azalıp çoğaldığı da oluyor ama sanırım herkesin hep, hep yeni bir giysiye ihtiyacı var. neyse geçen gün minik bir kız çocuğu geldi yanıma. bakın öyle tatlıydı ki... bıcır bıcır, şarkılar söyledi bana; dans etti elimden tutup. annesinin alışverişi uzayınca da anlatmaya başladı. sanırım çocuklar ruhumu görebiliyor. hissediyorum.

dedi ki:
- çok sıkıldım. kaç saattir buradayız. annem de bir bitiremedi alışverişi. zaten işi gücü alışverişmiş, babam öyle diyor. babam, eve gidince yine surat asacak. böyle günleri sevmiyorum. onlar bağırıştıkça ellerimle kulaklarımı tıkıyorum, şarkı söylüyorum. yine de duyuyorum. babam işten eve yorgun argın geliyormuş, doğru düzgün bir yemek koyanı bile yokmuş. oysa annem de işten eve yorgun argın geliyor!
ben biraz daha büyüyeyim o zaman yemekleri yaparım, kimse de kavga etmez. hem mutlu olduklarında çok seviniyorum biliyor musun? hep beraber geziyoruz, benimle oyunlar da oynuyorlar. işte ben yemekleri yapınca da her gün birlikte mutlu oluruz.

o an, konuşabilmeyi çok istedim. üzülme çocuk bunlar senin suçun değil, mesele yemek de değil. mesele birinin birini beslemesi bile değil, demek istedim. yapamadım. umarım biri anlatır. konuşabilen biri...

ahhh. yine aklımda meseleler. evet mankenlerin bile meseleleri var. yani farkındayız her şeyin. birilerinin kadınlara dayattıklarının... tek farkımız susuyoruz. konuşamıyoruz.
ne? nasıl? insanlar da mı konuşmuyor bu konuyu? nasıl yani kadınlara baskı yapılırken, şiddet uygulanırken başka kadınlar ve erkekler susuyor mu?
!..
devamını gör...

yerçekimini hesaba katmamış. bi' kereden bir şey olmaz, sıradaki düz dünyacıyı alalım lütfen.
devamını gör...

özel kitaplardır. dönemi yoktur bu kitapların her dönemde acayip lezzetli bir şekilde okunmaya devam eder. onları klasikler arasına sokan budur.
devamını gör...

bugün çeyrek asrı biraz aştın diyorlar bana artık, amma ki yaşadın bir kelebeğe göre. oysa bana yaşamanın böyle ağrılı böyle sancılı böyle daima insanın boğazını düğümleyen bir yumruya dönüşeceği söylenseydi en başta, o ilk yarışı kazanmamak için takılacak bir tümsek yaratırdım kendime.
nankörlük ediyorsun güldüğün vakitlere, seni seven insanların sevgisine de. ailene de nankörlük ediyorsun, koynunda binbir güzellik yaşadığın o anların büyüsüne de. hepsini hepsini diyebilirsiniz bana. bu yazdıkların iki kahkaha arasından dökülen samimiyetsiz satırlardır, böyle de pislik bir adamsın, bunu da diyebilirsiniz.
hayatı sapa bir yokuşu acıyla tırmanmak diye niteliyorsam da size hak vermiyor değilim. güldüm, sevdim, sevildim, telefona elimi her uzatışımda, ucunda beni samimiyetle bekleyen birileri oldu. kahvemi yalnız içmek istemedimse bir yaren beni kucakladı, çay sohbeti çektiyse canım sofrasını açan nice dostlar da buldum. hepsine hepsine eyvallah, hepsine minnettarım.
ama işte hayat tüm bunlara rağmen insanın kalbini yorabilir, hırpalayabilir. insan bazı gece yarıları sarsılarak uyanabilir bunlara rağmen. insan bazı geceyarıları duvarları yumruklayabilir. insan bazı geceyarılarına sığmayarak kendini serin bir pencerenin kanatlarına bırakmak arzusu duyabilir. tüm bunları size anlatabilmeyi nasıl dilerdim. ancak siz beni bir kez anlayasınız diye bu tüm güzelliklerden vazgeçmemi dilerdiniz. siz bu tüm güzelliklere rağmen kalbimi daima bir yarayla tanımladığım için bana nankör bana iki yüzlü bana budala deyiniz.
her şeye rağmen iyi yaşadın uzatma diyorsunuz, duyuyorum. peki her şeye rağmen yaşamak, buna dair bir fikriniz var mı?
neyse kabul, illaki yaşadım, çalmadım ne kelebeklerin ne kuşların ömründen. illaki yaşadım evet, ancak her şeye rağmen. illaki anlayacaksınız, o gün kitapların arasından çıkararak toprağıma bir kelebek bırakınız.
devamını gör...

çocukluğumun geçtiği şehir. pek çok ilden büyüktür. balıkçıların ağ çektiği uçsuz bucaksız sahili, doğan çay bahçesinin çocuk parkı, petek pastanesinin künefesi, efesin dürümü, çocukluk arkadaşım rahmo, sıcak ve nem.
daha büyüdüğümde, babaannemi ziyarete gittiğimde, dışarı çıkmadan önce giyeceğim kıyafetleri derin dondurucuya koyardım. kot pantalon yarım saat idare ederdi dışarıda. hey gidi günler.
devamını gör...

muson mevsiminde, sık sık sel baskınları ve toprak kaymalarının yaşandığı bir ülke.
devamını gör...

surata yumruk yemek.
devamını gör...

küfürsüz olduğu için ilk. bir tercih meselesi tabii.
devamını gör...

“yaptım ama hele bi sor niye yaptım.”
devamını gör...

hristiyanlığa göre de şunlardır;
+ kibir
+ açgözlülük
+ şehvet
+ oburluk
+ kıskançlık
+ öfke
+ tembellik
devamını gör...

bolca vitamin veriyoruz sevgili yazarlar..
bedava yaptık koş koş koş!
devamını gör...

şu an bir düğün konvoyundayım dostlar. evet tam da şu an. en yakın arkadaşımın ablası evleniyor çünkü. 15,20 araba yavaş yavaş korna basa basa ilerliyor. o kadar rahatsız oldum ki. düşünsenize bebeğinizi zar zor uyutmuşsunuz, artık oturup dinlenmek istiyorsunuz ve 20* andaval kornaya basa basa sokaktan geçerek bebeginizin uyanmasına sebep oluyorlar. ne olursa olsun dostlar, su an bulunduğum konumdan aşırı rahatsızım. bu şekilde eğlence adı altında kimsenin kimseyi rahatsız etme hakkı yok. şöyle gereksiz adetlerimizi bırakmamız gerekiyor.
devamını gör...

ped. tamam kanıyorum da neden 20 tl vermek zorundayım anlamadım.
devamını gör...

böyle aptal sürüsü barındıran bir ülkeden çıkıp da isimlerini dünyaya duyurmak, mücadele etmek; özellikle genç kızlara, kadınlara örnek olmak ve cesaret vermek başarı değilse nedir dediğim başlığımsı.

ikincilik, üçüncülük, dördüncülük; iyi oyunculara sahip olmak gayet başarıdır, anlayana. kişi herkesi kendi gibi bilirmiş ne diyelim. güzel kızlar, dolgun kalçalar, hareketli bacaklar görmek isteyenler için içeriği başka siteler var, videolar, fotoğraflar var. amacı bu olan niye otursun maç izlesin? ne spora saygınız var ne de sporcuya.
devamını gör...

emanet ehline verilir.
gönlüyle bakan insana gönül verilirse kıymet bilir, sever, sayar.
kıymet görmek için de kıymetli olmak önemlidir.
devamını gör...

kafa kelimesinin entelektüel ve türkçe'de kullanım zenginliği ile özene bezene seçilmiş olması, sözlüğü hitap ettiği kitleyi bir yerden yakalayabilmesi, her kafadan sesin bir çatı altında toplanması, iletişim kurması, interaktif yapması adına kurulmuş sözlüktür. (bkz: kafa dengi) insanlar bulabileceğiniz, bazen de (bkz: kafa dağıtmak) için uğrayacağınız interaktif platformdur. tabi içinizden "he he" deyip (bkz: kafa sallamak) durumunda entry'ler ile de karşılaşabilirsiniz, bu entrylerin sahibi (bkz: kafadan kontak) yazarlar veri tabanımız sizi (bkz: kafaya almak) için türlü türlü oyunlarla karşınıza çıkabilir. (bkz: kafaya dank etme) etkisi yaratacak bilgiler ile hayatınız için ipuçları toplayabileceğiniz, (bkz: kafa ütülemek) veya (bkz: kafa şişirmek) eyleminden mutlu olacak dostluklar ile karşılacağınız, (bkz: kafa kafaya vermek) için ortak yönler bulacağınız, her türden interaktif yapmanız dileğiyle kurulmuş, nazarlardan korunasıdır, el emeği göz nurudur.
devamını gör...

öğrenciyim, hobi olarak sınıfta kalıyorum.
devamını gör...

birkaç gündür işten güçten giremediğim cağnım sözlük ne güzel olmuş yahu. radyo açılmış, istek şarkı alır olmuş falan.
hayır, canım ne alakası var nostaljik hislerle tabii gözlerim dolmadı. *

yan yana olunmasa da bundan daha güzel yan yana hissettiren bir şey olamaz sanki, hım?
ben ankara'nın abuk bir yerinde dinliyorum, diğeri izmir'de, öteki, trabzon'da... bir de online takılıyoruz üstüne...

özlediğim samimiyet, kalbime dokundunuz!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim