200 tl'lik banknotun 2009 yılından bu yana kaybettiği değer
değer kaybetmemiştir komple kendi kaybolmuştur efenim!
devamını gör...
rubailer (ömer hayyam)
az önce kitabını bitirdiğim rubailerdir.
en çok şaşırdığım mevzu ise kimse bilmez şarkısının en güzel kısmını ömer hayyamın yazmış olmasıdır.
bulut geçti gözyaşlarım kaldı çimende
gül rengi şarap içilmez mi böyle günde.
en çok şaşırdığım mevzu ise kimse bilmez şarkısının en güzel kısmını ömer hayyamın yazmış olmasıdır.
bulut geçti gözyaşlarım kaldı çimende
gül rengi şarap içilmez mi böyle günde.
devamını gör...
takip butonu
işe yarar bir butondur. sosyallik kazandırır. iyi yazarlar tanıtır.
devamını gör...
bilemiyorum altan
mükemmelim. evet.
devamını gör...
yazarların hayatını özetleyen söz
"ben kötü bir insan değildim. ne aksi bir adamım, ne de uysal biriyim. ne alçağın biriyim, ne de namuslu, ne onurlu biriyim, ne bir kahramanım, ne de bir korkak.
ben hiçbir şey olamadım."
-dostoyevski
ben hiçbir şey olamadım."
-dostoyevski
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
vişneyle erikle neredeyse bu yazıda geçirdik
bir şarkı çalıyor, sözleri akla gelmiyor ama bestesi bilindik
yerdik övdük derken zamanı bir şekilde geçirdik
neydik ne olduk neyse buralara girmeyecektik..
bir şarkı çalıyor, sözleri akla gelmiyor ama bestesi bilindik
yerdik övdük derken zamanı bir şekilde geçirdik
neydik ne olduk neyse buralara girmeyecektik..
devamını gör...
hasan vezir
türk futbol tarihinin en ilginç hadiselerinden birinin kahramanı olmuş eski futbolcudur.
hasan vezir futbol hayatına rizespor’da başlayıp daha sonra 1. lige çıkıp şampiyon olacak olan trabzonspor’a transfer olmuştur. trabzonspor’un şampiyonluğuna en azından biraz katkı yapmış olan hasan burdan da fenerbahçe’ye transfer olur.

fenerbahçe’nin 103 golle şampiyon olduğu efsane sezonda tam 19 gol atan hasan kendisini de efsane saydırmanın eşiğine kadar gelmiştir.
özellikle de 4-3 biten unutulmaz fenerbahçe-galatasaray derbisinde attığı üç golle. o zamanlar açık kanalda yayınlanan maçı küçük bir galatasaray fanatiği olarak izlerken galatasaray ilk yarıyı 3-0 önde kapayınca ben de topumu alıp okul bahçesine gitmiştim nasılsa kazandık diyerek. ancak ikinci yarı 4 gol atan fenerbahçe’nin maçı kazandığını akşam eve gidince öğrenecek ve hüngür hüngür ağlayacaktım.

bu maçtan sonra olaylar bambaşka bir boyuta dönüyor hasan için. ergun gürsoy hasan’a transfer teklifi yapmak için yemeğe çağırıp akşam eve bırakmayı teklif ediyor. daha sonra da hasan’ı arabaya atıp kaçırıyor. hasan kulübünden izinsiz ayrılmaya gönüllü olmasa da hem galatasaray’ın verdiği ücret hem de gürsoy’un uyanıklığı ile galatasaray’a imza atıyor.

futbolcu kaçırmak bir moda haline geldiği için bu olaylar çokça tekrarlansa da hasan vezir olayı efsane olmayı hak ediyor. zira transferden sonraki ilk maç hasan eski takımına gol atıp mağlup olmasına neden olunca bazı kişiler tarafından evi basılıp kapıcısı bıçaklanıyor. protestolar bir türlü son bulmuyor. galatasaray’da tutunamayan hasan ise sıradan bir takımda futbolu bırakıp kabuğuna çekiliyor.
kendisini en son benim de futbol oynadığım halı sahada 9-10 maçında gördüm. her hafta kendi maçımdan bir saat önce gidip hasan vezir’i izleme keyfine eriştim ve söyleyebilirim ki hala çok büyük futbolcu.
maalesef ki eski ve büyük futbolcu şu sıralar kanser tedavisi görmekte.
hasan vezir futbol hayatına rizespor’da başlayıp daha sonra 1. lige çıkıp şampiyon olacak olan trabzonspor’a transfer olmuştur. trabzonspor’un şampiyonluğuna en azından biraz katkı yapmış olan hasan burdan da fenerbahçe’ye transfer olur.

fenerbahçe’nin 103 golle şampiyon olduğu efsane sezonda tam 19 gol atan hasan kendisini de efsane saydırmanın eşiğine kadar gelmiştir.
özellikle de 4-3 biten unutulmaz fenerbahçe-galatasaray derbisinde attığı üç golle. o zamanlar açık kanalda yayınlanan maçı küçük bir galatasaray fanatiği olarak izlerken galatasaray ilk yarıyı 3-0 önde kapayınca ben de topumu alıp okul bahçesine gitmiştim nasılsa kazandık diyerek. ancak ikinci yarı 4 gol atan fenerbahçe’nin maçı kazandığını akşam eve gidince öğrenecek ve hüngür hüngür ağlayacaktım.

bu maçtan sonra olaylar bambaşka bir boyuta dönüyor hasan için. ergun gürsoy hasan’a transfer teklifi yapmak için yemeğe çağırıp akşam eve bırakmayı teklif ediyor. daha sonra da hasan’ı arabaya atıp kaçırıyor. hasan kulübünden izinsiz ayrılmaya gönüllü olmasa da hem galatasaray’ın verdiği ücret hem de gürsoy’un uyanıklığı ile galatasaray’a imza atıyor.

futbolcu kaçırmak bir moda haline geldiği için bu olaylar çokça tekrarlansa da hasan vezir olayı efsane olmayı hak ediyor. zira transferden sonraki ilk maç hasan eski takımına gol atıp mağlup olmasına neden olunca bazı kişiler tarafından evi basılıp kapıcısı bıçaklanıyor. protestolar bir türlü son bulmuyor. galatasaray’da tutunamayan hasan ise sıradan bir takımda futbolu bırakıp kabuğuna çekiliyor.
kendisini en son benim de futbol oynadığım halı sahada 9-10 maçında gördüm. her hafta kendi maçımdan bir saat önce gidip hasan vezir’i izleme keyfine eriştim ve söyleyebilirim ki hala çok büyük futbolcu.
maalesef ki eski ve büyük futbolcu şu sıralar kanser tedavisi görmekte.
devamını gör...
özünde iyi bir insan
özünde tütün de faydalıdır ama sadece özünde.
devamını gör...
sinirliyken rahatlamak için yapılanlar
saçma bulabilirsiniz ama tiktok izliyorum zamanı çok güzel geçiriyor gerçi bazen gördüklerinizin karşısında daha da çok sinirlenebilirsiniz.
devamını gör...
tensör
hakkında onlarca tanım olan ama hepsi bir şekilde eksik kalan matematiksel nesne. yine de "n boyutlu sayı dizileri" şeklinde son derece eksik bir tanımla giriş yapabiliriz.
aslında tensörün tanımı, vektörlerin genelleştirilmiş hali gibi düşünülebilir. ancak her vektör bir tensörken, her tensör bir vektör değildir.
özellikle einstein denklemleri gibi konularda, yani modern fizikte karşımıza çıkabilecek olan tensör terimini, konuya ilgisi olan ama işin matematiği hakkında fazla bilgisi olmayan arkadaşlar için anlatmaya çalışalım. biraz ders niteliğinde ve çok uzun bir tanım olacak.
***
önce vektörün ne olduğunu bilmeyenler için bir şeyler yazalım. bilenler ama tensörün ne işe yaradığını, neden kullanıldığını bilmeyenler doğrudan son bölüme atlayabilirler.
vektörler, belirli büyüklükleri ve yönleri olan fiziksel niceliklerdir. bir ok ile sembolize edilirler. aşağıda a ve b vektörlerini görüyorsunuz:

görselin kaynağı
gördüğünüz gibi a ve b harflerinin üzerinde küçük birer ok var. bunlar, a ve b'nin birer vektör olduğunu göstermek için çizilir.
fizikte hız, kuvvet gibi bazı büyüklüklerin aynı zamanda yönleri de vardır. bu nedenle bunlar vektörlerle ifade edilir ve vektörel büyüklük olarak adlandırılırlar. örneğin sıcaklık kavramının herhangi bir yönü yoktur. "hava 29 derece" dersiniz ve olay biter. ancak bir arabanın saatte 100 km hız ile batı yönünde gittiğini yahut bir mıknatısın manyetik alanının bir kutuptan diğerine doğru olduğunu söyleyebilirsiniz. özetle vektörler, yönü olan nicelikler için kullanılırlar.
vektörleri, koordinat sistemi dediğimiz düzlemde gösteririz:

görselin kaynağı
gördüğünüz gibi bu, içinde yaşadığımız evren gibi 3 (ve hatta zamanla beraber 4) boyutlu değil. sadece 2 boyutlu bir gösterim: x ve y düzlemlerinden oluşuyor.
işte kartezyen koordinat sisteminde gösterilmiş olan bir k vektörü:

görselin kaynağı
***
şimdi gelelim bir vektörün izdüşümünün ne olduğuna. aşağıdaki resme bakalım:

görselin kaynağı
vektörlerin izdüşümleri, x ve y eksenlerine vektörün uç kısmından inilen dik çizgilerle bulunur. burada gördüğünüz a vektörünün x ekseni üzerindeki izdüşümü 2 birim. y ekseni üzerindeyse 5 birimlik bir izdüşümü var. bunu (2,5) şeklinde gösteririz matematikte. b için ise bu durum (5,3). görüleceği üzere parantez içine her zaman önce x, sonra y değeri yazılır.
***
şimdi işi biraz büyütelim ve x-y yerine x-y-z şeklinde 3 boyutlu bir düzlem düşünelim. artık manzara şuna dönüştü:

görselin kaynağı
bunun 2 boyuttan tek farkı z ekseninin varlığı. yine aynı şekilde, herhangi bir vektörün eksenler üzerindeki izdüşüm değerlerini x, y, z sıralaması ile (2,7,6) şeklinde 3 harf ile gösterebiliriz. vektörlerin eksenler üzerindeki izdüşümlerine, o vektörün bileşenleri denildiğini de burada belirtelim.
tam burada devreye başka bir bilgi sokalım. bilgiyi şimdi ekliyorum ama aslında bu 2 boyut da dahil olmak üzere tüm boyutlar için geçerli. vektörlerin x, y, z ve varsa diğer boyutlardaki bileşenlerini vektörü temsil eden harfin sağ alt kısmına ufak şekilde, eksenin ismini yazarak gösterebiliyoruz ki buna alt indis de deniyor. şöyle:

görselin kaynağı
yukarıdaki görselde ax = 4 dediğimiz şey "a vektörünün x ekseni üzerindeki izdüşümü (ya da x bileşeni) 4'e eşittir" anlamına gelir.
şimdi yine yeni bir bilgi geliyor; bu a vektörünün, tüm eksenler üzerindeki izdüşümlerinin sadece 1'er birim olduğunu hayal edin. yani:
ax = 1
ay = 1
az = 1
bunlara birim vektör denir. özel bir gösterimleri vardır:

görselin kaynağı
gördüğünüz şapkalı i, j ve k harfleri birim vektörleri temsil eder.
***
buraya kadar anlattığım olaylarda koordinat sisteminin uzaydaki yönelimi tamamen bizim seçimimize bağlı olarak değişebilir. hatta birim vektörlerin uzunluğunu bile 1 birimden farklı olarak seçip yepyeni bir koordinat sistemi tanımlayabiliriz.
şöyle düşünelim; koordinat sistemiyle ilgili koyduğum ilk resimde x ekseni yatay, y ekseni dikeydi. bunun tam tersini kabul edebilirim. yahut eksenleri, karşıdan bakıldığında tam yatay ve dikey değil, biraz döndürerek açılı olarak seçebilirim. örneğin aşağıdaki sistemleri incelerseniz, eksenlerin her sistemde farklı yöne doğru yöneldiğini görebilirsiniz. kimisinde z aşağıya doğru örneğin, kimisinde yukarıya doğru vs...

görselin kaynağı
böylece aynı vektörü bambaşka şekillerde tanımlayabiliriz.
bu durumda karşımıza bir sorun çıkıyor: bir vektörle sembolize ettiğimiz herhangi bir nicelik sabit olsa da, seçilen sisteme bağlı olarak koordinatlar ve vektörel bileşimler herkese göre değişebilir. bu durum hesaplamalarda sorun çıkarabilir. işte tensörün işe yaradığı yer burasıdır: vektörlerin ve bileşenlerinin, tüm referans sistemlerindeki gözlemciler için aynı şekilde anlaşılmasının yolunu açar. vektör - vektör ilişkilerini, skaler (yönsüz büyüklük) - skaler ilişkilerini ve hatta diğer tensörlerle olan ilişkileri ifade etmekte kullanılır. genel göreliliğin matematiğini ve evreni anlamak için tensörleri anlamak şarttır.
skaler dediğimiz düz sayılar, 0. mertebeden tensörlerdir. vektörler 1. mertebeden, matrisler 2. mertebeden tensörlerken, daha büyük boyutlu sayı dizileri 3. mertebeden tensörler olarak kabul edilirler.

görselin kaynağı
not: konu bütünlüğü olması açısından tanımın ilgili kısmını vektör başlığına girmek yerine buraya yazmayı tercih ettim.
aslında tensörün tanımı, vektörlerin genelleştirilmiş hali gibi düşünülebilir. ancak her vektör bir tensörken, her tensör bir vektör değildir.
özellikle einstein denklemleri gibi konularda, yani modern fizikte karşımıza çıkabilecek olan tensör terimini, konuya ilgisi olan ama işin matematiği hakkında fazla bilgisi olmayan arkadaşlar için anlatmaya çalışalım. biraz ders niteliğinde ve çok uzun bir tanım olacak.
***
önce vektörün ne olduğunu bilmeyenler için bir şeyler yazalım. bilenler ama tensörün ne işe yaradığını, neden kullanıldığını bilmeyenler doğrudan son bölüme atlayabilirler.
vektörler, belirli büyüklükleri ve yönleri olan fiziksel niceliklerdir. bir ok ile sembolize edilirler. aşağıda a ve b vektörlerini görüyorsunuz:

görselin kaynağı
gördüğünüz gibi a ve b harflerinin üzerinde küçük birer ok var. bunlar, a ve b'nin birer vektör olduğunu göstermek için çizilir.
fizikte hız, kuvvet gibi bazı büyüklüklerin aynı zamanda yönleri de vardır. bu nedenle bunlar vektörlerle ifade edilir ve vektörel büyüklük olarak adlandırılırlar. örneğin sıcaklık kavramının herhangi bir yönü yoktur. "hava 29 derece" dersiniz ve olay biter. ancak bir arabanın saatte 100 km hız ile batı yönünde gittiğini yahut bir mıknatısın manyetik alanının bir kutuptan diğerine doğru olduğunu söyleyebilirsiniz. özetle vektörler, yönü olan nicelikler için kullanılırlar.
vektörleri, koordinat sistemi dediğimiz düzlemde gösteririz:

görselin kaynağı
gördüğünüz gibi bu, içinde yaşadığımız evren gibi 3 (ve hatta zamanla beraber 4) boyutlu değil. sadece 2 boyutlu bir gösterim: x ve y düzlemlerinden oluşuyor.
işte kartezyen koordinat sisteminde gösterilmiş olan bir k vektörü:

görselin kaynağı
***
şimdi gelelim bir vektörün izdüşümünün ne olduğuna. aşağıdaki resme bakalım:

görselin kaynağı
vektörlerin izdüşümleri, x ve y eksenlerine vektörün uç kısmından inilen dik çizgilerle bulunur. burada gördüğünüz a vektörünün x ekseni üzerindeki izdüşümü 2 birim. y ekseni üzerindeyse 5 birimlik bir izdüşümü var. bunu (2,5) şeklinde gösteririz matematikte. b için ise bu durum (5,3). görüleceği üzere parantez içine her zaman önce x, sonra y değeri yazılır.
***
şimdi işi biraz büyütelim ve x-y yerine x-y-z şeklinde 3 boyutlu bir düzlem düşünelim. artık manzara şuna dönüştü:

görselin kaynağı
bunun 2 boyuttan tek farkı z ekseninin varlığı. yine aynı şekilde, herhangi bir vektörün eksenler üzerindeki izdüşüm değerlerini x, y, z sıralaması ile (2,7,6) şeklinde 3 harf ile gösterebiliriz. vektörlerin eksenler üzerindeki izdüşümlerine, o vektörün bileşenleri denildiğini de burada belirtelim.
tam burada devreye başka bir bilgi sokalım. bilgiyi şimdi ekliyorum ama aslında bu 2 boyut da dahil olmak üzere tüm boyutlar için geçerli. vektörlerin x, y, z ve varsa diğer boyutlardaki bileşenlerini vektörü temsil eden harfin sağ alt kısmına ufak şekilde, eksenin ismini yazarak gösterebiliyoruz ki buna alt indis de deniyor. şöyle:

görselin kaynağı
yukarıdaki görselde ax = 4 dediğimiz şey "a vektörünün x ekseni üzerindeki izdüşümü (ya da x bileşeni) 4'e eşittir" anlamına gelir.
şimdi yine yeni bir bilgi geliyor; bu a vektörünün, tüm eksenler üzerindeki izdüşümlerinin sadece 1'er birim olduğunu hayal edin. yani:
ax = 1
ay = 1
az = 1
bunlara birim vektör denir. özel bir gösterimleri vardır:

görselin kaynağı
gördüğünüz şapkalı i, j ve k harfleri birim vektörleri temsil eder.
***
buraya kadar anlattığım olaylarda koordinat sisteminin uzaydaki yönelimi tamamen bizim seçimimize bağlı olarak değişebilir. hatta birim vektörlerin uzunluğunu bile 1 birimden farklı olarak seçip yepyeni bir koordinat sistemi tanımlayabiliriz.
şöyle düşünelim; koordinat sistemiyle ilgili koyduğum ilk resimde x ekseni yatay, y ekseni dikeydi. bunun tam tersini kabul edebilirim. yahut eksenleri, karşıdan bakıldığında tam yatay ve dikey değil, biraz döndürerek açılı olarak seçebilirim. örneğin aşağıdaki sistemleri incelerseniz, eksenlerin her sistemde farklı yöne doğru yöneldiğini görebilirsiniz. kimisinde z aşağıya doğru örneğin, kimisinde yukarıya doğru vs...

görselin kaynağı
böylece aynı vektörü bambaşka şekillerde tanımlayabiliriz.
bu durumda karşımıza bir sorun çıkıyor: bir vektörle sembolize ettiğimiz herhangi bir nicelik sabit olsa da, seçilen sisteme bağlı olarak koordinatlar ve vektörel bileşimler herkese göre değişebilir. bu durum hesaplamalarda sorun çıkarabilir. işte tensörün işe yaradığı yer burasıdır: vektörlerin ve bileşenlerinin, tüm referans sistemlerindeki gözlemciler için aynı şekilde anlaşılmasının yolunu açar. vektör - vektör ilişkilerini, skaler (yönsüz büyüklük) - skaler ilişkilerini ve hatta diğer tensörlerle olan ilişkileri ifade etmekte kullanılır. genel göreliliğin matematiğini ve evreni anlamak için tensörleri anlamak şarttır.
skaler dediğimiz düz sayılar, 0. mertebeden tensörlerdir. vektörler 1. mertebeden, matrisler 2. mertebeden tensörlerken, daha büyük boyutlu sayı dizileri 3. mertebeden tensörler olarak kabul edilirler.

görselin kaynağı
not: konu bütünlüğü olması açısından tanımın ilgili kısmını vektör başlığına girmek yerine buraya yazmayı tercih ettim.
devamını gör...
moderasyonun anlama kıtlığı yaşıyor olması
isim verip ağlatmak istemem ama içlerinde bazıları var ki (gerekirse isimler açıklanır) bir havalar bir havalar sanki ejderyaları var gibi takılıyor.
ya diyorum ve tekerleğin icadından anlatmaya başlıyorum füze falan atıyorlar.
ya diyorum ve tekerleğin icadından anlatmaya başlıyorum füze falan atıyorlar.
devamını gör...
valorant
counter-strike'da supreme master first class rankını görmüş biri olarak söze başlayayım. ilk entry sahibi arkadaş cs:go oynayamayanların oynadığı oyundur diye bir tanım yapmış. ben cs:go oynayabildiğim halde valorant oynayamıyorum. cs:go'yu bırakma nedenim de hileydi. benim oynadığım zamanlarda düşük level, private profiller 3-4 maçta bir karşıya gelir ve aşırı belli edecek şekilde hile kullanırdı. kendim de overwatch üzerinden milletin raporunu izleyip ona göre hile mi değil mi karar verdiğim için az çok biliyorum. o sıralar bıraktım cs:go'yu. 4 sene önceydi. cs:go ücretsiz olmuş ve şimdiki halini tahmin bile edemiyorum.
bu arada size mantıksız gelebilir ama öyle bir nesil var ki, muhtemelen arkadaşları tarafından eziklik çekmiş başka bir açıklaması olamaz yoksa, oyunlarda hile yapmak bu insan artıklarının hayatlarında büyük bir boşluğu dolduruyor ve bunu alışkanlık haline getiriyor.
valorant'a dönecek olursam bu oyunda da hile var. oyunun anti-cheat sistemi olan riot vanguard ilk çıktığı zamanlar güzel çalışıyor olabilir fakat 2-3 gündür oynamaktayım ve henüz düşük rankta olmama rağmen hile kullanan veletleri anlayabiliyorum. her çıktığında hiçbir mermiyi kaçırmayan, her zaman kafadan vuran, çok ince pustuğunuz yeri bilerek sessiz sedasız gelen arkadaşlarla dolu. bunlar özellikle gece vakti çok geliyor. internette ve youtube'da da ufak aramalar yaparsanız bu hilelere kolay yoldan ulaşabilir ya da oynadığı oyunların kaydını almış kişilerin videolarını izleyebilirsiniz.
grafiklerini pek beğenmedim ama eğlenceli olabiliyor. bu zamana kadar cod'undan bf serisine kadar birçok fps oyunu oynamış, kolayca yüksek skorlar alabilen ben bu oyunda oynayamıyorum arkadaş. karşı takıma hile geldiğinde bu belli başlı arkadaşlar 25-30 kill alıyorlar, takımlarının geri kalanı 8 kill üzerine çıkamıyor. ayrıca riot vanguard sistemi neden oyunu oynamasam dahi arkaplanda çalışıyor anlam veremiyorum. arkadaşım sen anti-cheat yazılımısın ne kadar işe yaramasan da, neden oyunu kapattığım halde bilgisayarımı dikizlemeye devam ediyorsun?
son olarak bolca birbirine küfür eden veleti barındıran oyundur. erkeği kızı hiç fark etmiyor. ciddi oynayacaksanız hiç oynayıp kendinizi kanser etmeyin. ben insanlara direk hile demeyi, diyen tipleri de sevmem ama 13-15 yaş ortalamasındaki oyuncuya sahip bir oyundan ve çalışmayan anti-cheat sisteminden sonra bu bebeleri durduramazsınız. çocuk bundan keyif alıyor. hesabı ban yese yenisini açar. sonuçta ücretsiz değil mi?
bu arada size mantıksız gelebilir ama öyle bir nesil var ki, muhtemelen arkadaşları tarafından eziklik çekmiş başka bir açıklaması olamaz yoksa, oyunlarda hile yapmak bu insan artıklarının hayatlarında büyük bir boşluğu dolduruyor ve bunu alışkanlık haline getiriyor.
valorant'a dönecek olursam bu oyunda da hile var. oyunun anti-cheat sistemi olan riot vanguard ilk çıktığı zamanlar güzel çalışıyor olabilir fakat 2-3 gündür oynamaktayım ve henüz düşük rankta olmama rağmen hile kullanan veletleri anlayabiliyorum. her çıktığında hiçbir mermiyi kaçırmayan, her zaman kafadan vuran, çok ince pustuğunuz yeri bilerek sessiz sedasız gelen arkadaşlarla dolu. bunlar özellikle gece vakti çok geliyor. internette ve youtube'da da ufak aramalar yaparsanız bu hilelere kolay yoldan ulaşabilir ya da oynadığı oyunların kaydını almış kişilerin videolarını izleyebilirsiniz.
grafiklerini pek beğenmedim ama eğlenceli olabiliyor. bu zamana kadar cod'undan bf serisine kadar birçok fps oyunu oynamış, kolayca yüksek skorlar alabilen ben bu oyunda oynayamıyorum arkadaş. karşı takıma hile geldiğinde bu belli başlı arkadaşlar 25-30 kill alıyorlar, takımlarının geri kalanı 8 kill üzerine çıkamıyor. ayrıca riot vanguard sistemi neden oyunu oynamasam dahi arkaplanda çalışıyor anlam veremiyorum. arkadaşım sen anti-cheat yazılımısın ne kadar işe yaramasan da, neden oyunu kapattığım halde bilgisayarımı dikizlemeye devam ediyorsun?
son olarak bolca birbirine küfür eden veleti barındıran oyundur. erkeği kızı hiç fark etmiyor. ciddi oynayacaksanız hiç oynayıp kendinizi kanser etmeyin. ben insanlara direk hile demeyi, diyen tipleri de sevmem ama 13-15 yaş ortalamasındaki oyuncuya sahip bir oyundan ve çalışmayan anti-cheat sisteminden sonra bu bebeleri durduramazsınız. çocuk bundan keyif alıyor. hesabı ban yese yenisini açar. sonuçta ücretsiz değil mi?
devamını gör...
hidano
beğenileriyle"ben burdayım."diyen canım yazar. güzel kalbi bize burada güzel yazılar okutmaktadır. yardımsever, fedakar, tatlı kişiliğini derinden hissettiğim kişidir. iyi ki burdasın. güzellikler, tatlı mı tatlı şekerler gönlünü hiç yalnız bırakmasın. geleceğin ruh doktoru, ruhumuza neşe katacağını bildiğimiz, minik yeğeninin teyzesi.
devamını gör...
başlık açabilmek
pek bi' marifet değil ya. sıradan bir şey.
devamını gör...
fuji
japonya'nın en yüksek dağı olan fuji dağı, tate ve haku dağları ile birlikte ülkenin üç kutsal dağından biridir. en son 300 yıl önce patlayan bu aktif yanardağ tanımlanırken, isminin nereden geldiği hakkında bir hayli teori vardır. sonsuzluktan, eşsizlikten, ölümsüzlükten, zenginlikten ve askerlerden geldiği varsayılır. ateşten veya bir bitkiden ismini aldığını söyleyenler de olmuştur.
fuji gerek coğrafyası gerek de görüntüsü ile birlikte ne kadar önemli olsa da, bir diğer yönü mitolojide ve sanatta yatmaktadır. yüzyıllardır birçoğu ressama ve şaire ilham kaynağı olan bu dağın aynı zamanda inançlara dayalı bir yönü de bulunmaktadır.
bir onuncu yüzyıl hikayesine göre kaguya adlı genç bir kızın efsanesi anlatılır. gökyüzünden dolunay'ın olduğu bir gece vakti bir ışığa dikkat kesilen genç kız, anlatılara göre ay'ın sahipleri tarafından çağırılır, çünkü geçmişte orada yaşamaktadır. kız gitmeden önce babasına bir ölümsüzlük iksiri verir. baba da bu iksiri imparatora iletir. ve kıza aşık olan dönemin imparatoru fuji dağı'nın tepesine bir mektup yollar. (veya bu mektubu ve iksiri dağa kendisi çıkarıyor.) fuji'nin ölümsüzlük kelimesinden geldiğini söylemiştik. askerler, dumanın aya kadar çıkacağını ve kıza ulaşacağını düşünerek mektubu yakarlar. (veya imparator, mektubu ve iksiri kendisi yakıyor.) böylece ölümsüzlük iksiri de yakılmış olur ve kelime olarak asker anlamına da geldiğini söylediğimiz fuji'nin, mektubu aya ulaştırmaya çalışan bu askerlerden geldiği söylenir.
ne zaman ki dağ hareketlenir, mesaj taşınmış olur. dağın hala iksir ve mektubu taşıyan bu dumanı çıkarttığı söylenir. kimi inançlara göre bu dağ tanrılardan biridir ve ölümsüzlük iksirini hep içinde taşıyacaktır. şintoizm'e göre de doğa kutsal sayılmakla beraber fuji dağı özel bir yere sahiptir. tanrıların yaşadığı yer kabul edilir. hac için de tırmanılır.
sadece dağ değil, yöresindeki mağaralar, göller ve ormanlar da turistik ilgi odağıdır fuji dağı'nın. ama filmlere dahi konu olmuş aokigahara ormanı bir başkadır. intihar ormanı denen bu yer insanların intihar ettikleri veya karışıklığı sebebiyle kayboldukları bir mekandır. zemini, yıllar önce fuji dağı'nda gerçekleşen bir patlama sonucu oluşan magmatik kayaçlardan meydana gelir ve inanılmaz serttir. gelelim iblislerle ve ölü ruhlar ile ilişkilendirilen ormana.
bu orman için halk hikayelerinde iblislerden, ruhlara musallat olan hayalet benzeri yurei ve yokai varlıklarından bahsedilir. seicho matsumoto isimli yazar, 1960 yılında yazmış olduğu kuroi jukai (ağaçlar denizi, ki orman bu isimle de anılır) kitabının sonunda sevgililerin intiharı için bu ormanı seçmiştir. bu da ormanın böyle bir merkez olmasında tabii ki etkili olmuştur. çeşitli levhalarla, müzikle insanların hayata tutunması için uğraşılıyor fakat sayılar hala yüksek. ormanda ölen insanların kalıntılarına, ormanın girişine bırakıp bir daha binmedikleri arabaların rastlanabiliyor.
gelelim sanata! fuji dağı'nın sanattaki eserinin en bariz örneklerinden biri şüphesiz katsushika hokusai'dir. ukiyo-e denen sanat tekniği ile tahtaya baskı olarak yaptığı 36 fuji dağı manzarası koleksiyonu, en bilinen eserlerindendir. sadece resimde değil, tiyatro ve şiirde de bu yüce dağın etkisi görülebilir.
fuji gerek coğrafyası gerek de görüntüsü ile birlikte ne kadar önemli olsa da, bir diğer yönü mitolojide ve sanatta yatmaktadır. yüzyıllardır birçoğu ressama ve şaire ilham kaynağı olan bu dağın aynı zamanda inançlara dayalı bir yönü de bulunmaktadır.
bir onuncu yüzyıl hikayesine göre kaguya adlı genç bir kızın efsanesi anlatılır. gökyüzünden dolunay'ın olduğu bir gece vakti bir ışığa dikkat kesilen genç kız, anlatılara göre ay'ın sahipleri tarafından çağırılır, çünkü geçmişte orada yaşamaktadır. kız gitmeden önce babasına bir ölümsüzlük iksiri verir. baba da bu iksiri imparatora iletir. ve kıza aşık olan dönemin imparatoru fuji dağı'nın tepesine bir mektup yollar. (veya bu mektubu ve iksiri dağa kendisi çıkarıyor.) fuji'nin ölümsüzlük kelimesinden geldiğini söylemiştik. askerler, dumanın aya kadar çıkacağını ve kıza ulaşacağını düşünerek mektubu yakarlar. (veya imparator, mektubu ve iksiri kendisi yakıyor.) böylece ölümsüzlük iksiri de yakılmış olur ve kelime olarak asker anlamına da geldiğini söylediğimiz fuji'nin, mektubu aya ulaştırmaya çalışan bu askerlerden geldiği söylenir.
ne zaman ki dağ hareketlenir, mesaj taşınmış olur. dağın hala iksir ve mektubu taşıyan bu dumanı çıkarttığı söylenir. kimi inançlara göre bu dağ tanrılardan biridir ve ölümsüzlük iksirini hep içinde taşıyacaktır. şintoizm'e göre de doğa kutsal sayılmakla beraber fuji dağı özel bir yere sahiptir. tanrıların yaşadığı yer kabul edilir. hac için de tırmanılır.
sadece dağ değil, yöresindeki mağaralar, göller ve ormanlar da turistik ilgi odağıdır fuji dağı'nın. ama filmlere dahi konu olmuş aokigahara ormanı bir başkadır. intihar ormanı denen bu yer insanların intihar ettikleri veya karışıklığı sebebiyle kayboldukları bir mekandır. zemini, yıllar önce fuji dağı'nda gerçekleşen bir patlama sonucu oluşan magmatik kayaçlardan meydana gelir ve inanılmaz serttir. gelelim iblislerle ve ölü ruhlar ile ilişkilendirilen ormana.
bu orman için halk hikayelerinde iblislerden, ruhlara musallat olan hayalet benzeri yurei ve yokai varlıklarından bahsedilir. seicho matsumoto isimli yazar, 1960 yılında yazmış olduğu kuroi jukai (ağaçlar denizi, ki orman bu isimle de anılır) kitabının sonunda sevgililerin intiharı için bu ormanı seçmiştir. bu da ormanın böyle bir merkez olmasında tabii ki etkili olmuştur. çeşitli levhalarla, müzikle insanların hayata tutunması için uğraşılıyor fakat sayılar hala yüksek. ormanda ölen insanların kalıntılarına, ormanın girişine bırakıp bir daha binmedikleri arabaların rastlanabiliyor.
gelelim sanata! fuji dağı'nın sanattaki eserinin en bariz örneklerinden biri şüphesiz katsushika hokusai'dir. ukiyo-e denen sanat tekniği ile tahtaya baskı olarak yaptığı 36 fuji dağı manzarası koleksiyonu, en bilinen eserlerindendir. sadece resimde değil, tiyatro ve şiirde de bu yüce dağın etkisi görülebilir.
devamını gör...
günün sosyal medya ünlüsü
devamını gör...
babayı en çok sinirlendiren evlat davranışı
masada telefonla oynanması.
devamını gör...
raindrops keep falling on my head
burt bacharach ve hal david tarafından yazılan ve hall of fame mensubu b.j.thomas tarafından seslendirilen muhteşem şarkıdır.

sanatla ve edebiyatla ilgilenmenin en güzel yanlarından biri sanat türleri arasında geçiş yapabilme imkanıdır. bazı resimler sizi filmlere, o filmler sizi kitaplara, kitaplar sizi şarkılara, şarkılar da bambaşka yerlere taşıyabilir.
defalarca gerçekleştirdiğim bu yolculuklarda bir keşif gibi hissettiğim çok olmuştur kendimi. mesela slavoj zizek’in yamuk bakmak kitabı beni onlarca başka kitabı ve filme götürmüştü. bunlardan en önemlisi belki de saki’nin open window öyküsü idi. bu öykü de beni (bkz: open window (kısa film))’e taşımıştı. bunun gibi onlarca örnek verebilirim. ve bu örneklerden biri de bu harika şarkı.

mickybo ve ben filmine cnbc-e ekranlarında tamamen boş olduğum bir anda rastlayıp izlemeye başladığımda film beni anında içine almıştı ama daha güzel tarafı bu film beni butch cassidy ve the sundance kid filmine götürdü. bu filme de bayıldım ve film de beni 1969 yılında bu film için yapılmış olan raindrops keep falling on my head isimli şarkıya götürünce ister istemez b.j.thomas ile de tanışmış oldum. muhteşem döngü.


şarkının sözleri zorlukları aşmak için kendi kendine telkinde bulunan bir adamı anlatıyor. mutluluğun kendisini bulmasının uzun sürmeyeceğini düşünen bir adamın. hem sözleri hem müziği ile sabah uyanır uyanmaz dinlenebilecek bir şarkı.

sanatla ve edebiyatla ilgilenmenin en güzel yanlarından biri sanat türleri arasında geçiş yapabilme imkanıdır. bazı resimler sizi filmlere, o filmler sizi kitaplara, kitaplar sizi şarkılara, şarkılar da bambaşka yerlere taşıyabilir.
defalarca gerçekleştirdiğim bu yolculuklarda bir keşif gibi hissettiğim çok olmuştur kendimi. mesela slavoj zizek’in yamuk bakmak kitabı beni onlarca başka kitabı ve filme götürmüştü. bunlardan en önemlisi belki de saki’nin open window öyküsü idi. bu öykü de beni (bkz: open window (kısa film))’e taşımıştı. bunun gibi onlarca örnek verebilirim. ve bu örneklerden biri de bu harika şarkı.

mickybo ve ben filmine cnbc-e ekranlarında tamamen boş olduğum bir anda rastlayıp izlemeye başladığımda film beni anında içine almıştı ama daha güzel tarafı bu film beni butch cassidy ve the sundance kid filmine götürdü. bu filme de bayıldım ve film de beni 1969 yılında bu film için yapılmış olan raindrops keep falling on my head isimli şarkıya götürünce ister istemez b.j.thomas ile de tanışmış oldum. muhteşem döngü.


şarkının sözleri zorlukları aşmak için kendi kendine telkinde bulunan bir adamı anlatıyor. mutluluğun kendisini bulmasının uzun sürmeyeceğini düşünen bir adamın. hem sözleri hem müziği ile sabah uyanır uyanmaz dinlenebilecek bir şarkı.
devamını gör...
cinci hoca (yazar)
o hoca ben bektaşi; önce bir şarap içeriz sonra bir okur üfleriz linç etmeye çalışanı duman ederiz dinime imanıma* daha da varsa maçası sıkan şöyle gelsin*
t: severek takip ettiğim, tanımları ile tokat atan güzel yürekli kardeşimdir. kalemi tükenmesin, hep yazsın hep okuyalım*
t: severek takip ettiğim, tanımları ile tokat atan güzel yürekli kardeşimdir. kalemi tükenmesin, hep yazsın hep okuyalım*
devamını gör...