afganistan'dan 10 milyon kişi göç edebilir
büyük orta doğu projesi gerçek oldu. türkiye silahsız işgal edildi.
devamını gör...
sözlük içi mesajlaşma kapatılsın kampanyası
sözlük içi mesajlaşmanın masumiyetine inanıyorum. tabi abartılmadığı müddetçe. ha iş ilerler daha da samimi olur falan zaten iki taraf da başka iletişim yollarına geçecektir. çok da dert etmeyin.
devamını gör...
x ışını
röntgen ışını olarak da bilinen, elektromanyetik tayfın yüksek enerjili ışınlar kısmında yer alan elektromanyetik dalga.
wilhelm conrad röntgen tarafından keşfedilen bu ışınların frekans ve enerjisi yüksek, dalga boyu ise küçüktür. madde içine nüfuz etme yüzdeleri yüksektir. atom çekirdekleri içerisinde gerçekleşen radyoaktif olaylar neticesinde doğal olarak üretilebilecekleri gibi hızlandırıcılarda yapay olarak da elde edilebilirler.
wilhelm conrad röntgen tarafından keşfedilen bu ışınların frekans ve enerjisi yüksek, dalga boyu ise küçüktür. madde içine nüfuz etme yüzdeleri yüksektir. atom çekirdekleri içerisinde gerçekleşen radyoaktif olaylar neticesinde doğal olarak üretilebilecekleri gibi hızlandırıcılarda yapay olarak da elde edilebilirler.
devamını gör...
jorge luis borges
jorge luis borges latin amerika’nın aymazlığı, umursamazlığı ve de belli durumlarda usanmadan gösterdiği tembelliği neticesinde gözlerden uzun süre uzak kalmış, hak ettiği değeri bir türlü bulamamış, kuzey amerika ve avrupa’da keşfedilince ünlenmiş dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biridir.
dünya diye bildiğimiz bu can çekişen gezegenin kurulduğundan beri yedi bölgesinden kan akmakta oluk oluk. ama afrika ile birlikte en çok kan kaybeden bölgesi belki de güney amerika’dır. devrimler ve darbelerle bezenmiş tarihine baktığımızda haritalarda renginin neden hala kırmızıya dönmediğini anlamadığımız güney amerika’nın ucundan sarkan arjantin dünyaya birkaç ünlü isim sunmuştur yalnızca. ernesto che guevara juan peron, diego armando maradona ve jorge luis borges.
borges dünya edebiyatında kendinden sonra gelen yazarları en çok etkileyen kişilerden biridir. borgesvari diye bir niteleme bile ortaya çıkmıştır borges’in düşsel metinleri ün kazanıp başla yazarlara yol göstermeye başlayınca, tıpkı borges’in hayran olduğu yazarlardan biri olan kafka’nın edebiyat dünyasını kafkavari terimini hediye etmiş olması gibi.
borges birçok yazardan etkilenmiş, birçok yazara hayranlık beslemiştir. h.g.wells, walt whitman, fransisco de quevedo, cervantes, franz kafka, henry james ve alfonso reyes gibi.
bu uzun liste aslında borges’in çok iyi bir yazar olmanın yanısıra çok iyi bir de okur olduğunun göstergesidir. zaten borges’in cenneti tasvir ediş şekli de bunu göstermektedir. borges’e göre cennet dopdolu bir kütüphanedir.
borges öteki soruşturmalar kitabının bir denemesinde yazarın hayatının bir noktasında dokunaklı bir durumun olması gerektiğini ve quevedo’nun böyle bir durumu yaşamadığını söyler ama kendisi yaşamıştır.
ilk dokunaklı durum; borges’in kadınları çok sevmesi, onları büyük bir şehvet duyması ama utangaçlığı yüzünden onlardan hep uzak durmasıdır. dört yıllık kısa sayılacak bir evlilikten sonra ayrıldığı eşi borges ününden pay alabilmek için onun iktidarsız olduğuna dair bir kitap bile yazmıştır. borges ise bu dört senelik dilim dışındaki zamanı çok uzun bir süre yaşayan annesi ile geçirmeyi tercih ederek insanlardan kendini belli bir yere kadar soyutlamaya çalışmıştır.
cinsellik konusunda utangaç olan borges konuşmak konusunda fazlasıyla dışa dönüktür. fikri her sorulduğunda tatmin edici cevaplar verir muhattabına ama bazen bu cevaplar onun yanlış anlaşılmasına ve siyasi olarak insanlar tarafından acımasızca eleştirilmesine neden olur.
borges’in hayatındaki ikinci dokunaklı mevzu ise körlüktür. babasından miras kalan bir hastalık sonucunda kademe kademe körleşen borges kendini bu duruma alıştırmış olduğu için çok da zorlanmaz ama kendisine kitap okuması için bazı yardımları kabul etmek zorunda kalır. bu yardımlardan birinin sahibi de benim çok sevdiğim alberto manguel’dir.
borges edebi olarak ün kazandıkça bir anlamda özgüven de kazanır ve deneme, şiir, öykü yazmaya devam eder ama asla roman yazmaz.
1986 yılında karaciğer kanserinden cenevre’de öldüğünde arkasında dev gibi bir isim ve okurlara asla yetmeyen kitaplar bırakır.
dünya diye bildiğimiz bu can çekişen gezegenin kurulduğundan beri yedi bölgesinden kan akmakta oluk oluk. ama afrika ile birlikte en çok kan kaybeden bölgesi belki de güney amerika’dır. devrimler ve darbelerle bezenmiş tarihine baktığımızda haritalarda renginin neden hala kırmızıya dönmediğini anlamadığımız güney amerika’nın ucundan sarkan arjantin dünyaya birkaç ünlü isim sunmuştur yalnızca. ernesto che guevara juan peron, diego armando maradona ve jorge luis borges.
borges dünya edebiyatında kendinden sonra gelen yazarları en çok etkileyen kişilerden biridir. borgesvari diye bir niteleme bile ortaya çıkmıştır borges’in düşsel metinleri ün kazanıp başla yazarlara yol göstermeye başlayınca, tıpkı borges’in hayran olduğu yazarlardan biri olan kafka’nın edebiyat dünyasını kafkavari terimini hediye etmiş olması gibi.
borges birçok yazardan etkilenmiş, birçok yazara hayranlık beslemiştir. h.g.wells, walt whitman, fransisco de quevedo, cervantes, franz kafka, henry james ve alfonso reyes gibi.
bu uzun liste aslında borges’in çok iyi bir yazar olmanın yanısıra çok iyi bir de okur olduğunun göstergesidir. zaten borges’in cenneti tasvir ediş şekli de bunu göstermektedir. borges’e göre cennet dopdolu bir kütüphanedir.
borges öteki soruşturmalar kitabının bir denemesinde yazarın hayatının bir noktasında dokunaklı bir durumun olması gerektiğini ve quevedo’nun böyle bir durumu yaşamadığını söyler ama kendisi yaşamıştır.
ilk dokunaklı durum; borges’in kadınları çok sevmesi, onları büyük bir şehvet duyması ama utangaçlığı yüzünden onlardan hep uzak durmasıdır. dört yıllık kısa sayılacak bir evlilikten sonra ayrıldığı eşi borges ününden pay alabilmek için onun iktidarsız olduğuna dair bir kitap bile yazmıştır. borges ise bu dört senelik dilim dışındaki zamanı çok uzun bir süre yaşayan annesi ile geçirmeyi tercih ederek insanlardan kendini belli bir yere kadar soyutlamaya çalışmıştır.
cinsellik konusunda utangaç olan borges konuşmak konusunda fazlasıyla dışa dönüktür. fikri her sorulduğunda tatmin edici cevaplar verir muhattabına ama bazen bu cevaplar onun yanlış anlaşılmasına ve siyasi olarak insanlar tarafından acımasızca eleştirilmesine neden olur.
borges’in hayatındaki ikinci dokunaklı mevzu ise körlüktür. babasından miras kalan bir hastalık sonucunda kademe kademe körleşen borges kendini bu duruma alıştırmış olduğu için çok da zorlanmaz ama kendisine kitap okuması için bazı yardımları kabul etmek zorunda kalır. bu yardımlardan birinin sahibi de benim çok sevdiğim alberto manguel’dir.
borges edebi olarak ün kazandıkça bir anlamda özgüven de kazanır ve deneme, şiir, öykü yazmaya devam eder ama asla roman yazmaz.
1986 yılında karaciğer kanserinden cenevre’de öldüğünde arkasında dev gibi bir isim ve okurlara asla yetmeyen kitaplar bırakır.
devamını gör...
finansal özgürlüğe nasıl ulaşırız sorunsalı
16 yıl okuyarak ulaşamadığımız kesin.
devamını gör...
maaş günü
sizin olan paraya dokanmadan önce üç saniyecik gördüğünüz gündür. hatta elinize bile alamazsınız bir sayı görürsünüz sonra kaybolur.
devamını gör...
turancılık
tüm ural-altay kökenli milletleri tek bayrak ve tek ülkenin varlığı altında birleştirmek isteyen ülküdür. yaygın inancın aksine türkiye kökenli bir ideoloji değildir. turancılık fikrininin düşünce babası finlandiyalı dilbilimci ve etnograf mathias alexander castren'dir. daha sonra ise bu görüş macaristan'da ilgi görmüş, türkiye civarlarında ilgi görmeye başlaması ise yusuf akçura ve bilhassa ziya gökalp'ın çabalarıyla olmuştur. bugün başta türkiye olmak üzere diğer birçok turan ülkesinde, pan-milliyetçi ideolojilerin temelinde yatan görüştür.
devamını gör...
armysuzy
yettiiim geldiiiim başkanım! kitap-edebiyat kulübüne birlikte ayak basacağımız, el ele verip çiçekler açtıracağımız eş başkanım kıymetli armysuzy. kendimden çok ona inanıyorum o derece.
bu arada geceleri ay ışığına bakarken ağlamak istediğin günler geride kaldı. artık pek nadide kulübümüz için neler yapsak etsek diye fikirler gelecek aklına geceleri. kötü günler geride kaldı armysuzy, şimdi sırada daha kötüleri var. *
bu arada geceleri ay ışığına bakarken ağlamak istediğin günler geride kaldı. artık pek nadide kulübümüz için neler yapsak etsek diye fikirler gelecek aklına geceleri. kötü günler geride kaldı armysuzy, şimdi sırada daha kötüleri var. *
devamını gör...
benim hocam
#50509 bu yazıya ithafen yazıyorum. üniversite mezunu olarak askere gelmiş "tuvaletin deliğini tutturamayan, ellerini yıkamaktan aciz,çöpleri "çöp kutusu" yerine çevreye atan" insanların olduğu bir ortamda bu şekilde anlatmalarını çok doğal karşılıyorum. iktisat kelimesinin anlamını öğrenemeden, iktisat mezunu olup kpss ye hazırlanan üniversite öğrencileri olduğunu vurgulamak dahi istemiyorum çünkü yüreğim elvermiyor bu duruma. lütfen bu yazdıklarım yanlış anlaşılmasın ,niyetim kimseyi kırmak ya da incitmek değil. bunları acı dolu yakarışlarım olarak görebilirsiniz dediğim başlıktır.
devamını gör...
show tv
nerede boş, işe yaramaz haber bulsa yayınlayan haber kanalıdır.
devamını gör...
kızıl elma
türk mitolojisinde yeri olan ve oğuzlar tarafından gidilecek, fethedilecek diyarları amaçlayan kızıl elma, ziya gökalp tarafından turan ülküsü ile birleştirilmiştir. tarihte fatih dönemlerinde kızıl elma ile hedeflenen yerin italya toprakları ve roma olduğu söylenir. ama kesin olmayan soyut bir kavramdır.
devamını gör...
en aktif kullanılan sosyal medya
sadece burası var,bir dostumun daveti ile geldim başka hiç bir sosyal mecrada yokum.
burası güzel yer.
burası güzel yer.
devamını gör...
fırından yeni çıkmış ramazan pidesine tereyağı sürmek
kalp damar hastalıklarına "gel oğlum gel, pılını pırtını toplamadan gel" demektir.
devamını gör...
imanınızı kaybetmek istemiyorsanız felsefeden uzak durun
artık çok geçtir. 2009'da felsefe lisansına giriş yaparak imanımı kaybettiğimden dolayı benim için önemsiz iddia. tabii öncesinde liseli iken kendi kendime de ilgi duyup okumalar yapıyordum. o değil de sokrat belki sapkındır ama aristo gayet natüralist bir bilim adamıdır. ha gerçi onun yüzünden orta çağ avrupası beş yüzyıl karanlığa bürünmüştür o ayrı.
devamını gör...
ötanazi
insanoğlu için bir haktır. ciddi psikiyatrik hastalıkları yok ise, yani temiz bir akıl ile karar verilmiş ise saygı duyulması, yerine getirilmesi gerekmektedir. yaşamak bir hak olduğu gibi yaşamamayı seçmek de bir tercih ve haktır. saygı duyulması gerekir.
devamını gör...
minimalizm
ilk olarak müzikte ve görsel sanatlarda ortaya çıkmış, sadeliğin ve nesnelliğin ön planda tutulduğu bir akımdır. hegel'in şu sözü minimalizmi oldukça güzel bir şekilde açıklamaktadır: “sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışıdır.”
bahsetmiş olduğumuz gibi minimalizm, ilk olarak bir sanat akımı olarak ortaya çıkmış daha sonra hayatın çeşitli alanlarına uygulanmış bir yaşam felsefesine dönüşmüştür.
görsel sanatlarda şekilciliğin ve duyguya verilen aşırı tepkiye karşı olarak doğmuştur. bu yüzden minimalistler, nesnenin nesne olma özelliğine dikkat çekmişlerdir. o dönemki minimalist sanatçılar genel olarak heykel üzerine çalışmalar yapmışlardır.
müzikte ortaya çıkmış minimalizm akımı ise, biçimciliğe tepki olarak doğmuştur. minimalist müzisyenler, eserlerinde basit ve sık tekrarlayan melodileri tercih etmişlerdir. bu akımın ünlü bestecileri arasında ise yann tiersen, john adams, philip glass gibi isimler bulunmaktadır.
bahsetmiş olduğumuz gibi ilk olarak bir sanat akımı olarak ortaya çıkan bu akım, daha sonra hayatın tüm alanlarına uygulanır hale gelmiştir. özellikle tüketim çılgınlığının inanılmaz boyutlara ulaştığı, insanların sahip olmak ve satın almak üzerindeki büyük takıntıları içinden çıkılmaz bir boşluk oluşturmuştur ruhumuzda. o boşluğu gidermek adına yapmış olduğumuz eşyalara önem arz etme hareketi, aslında içimizdeki o boşluğu gittikçe büyütmektedir. eşyalar ile doldurduğumuz evlerde maalesef ruhumuza yer kalmamıştır artık. işte bu noktada bir baştan başlamanın adıdır minimalizm.
minimalist insan olmak, sadece daha az eşya ile hayat yoluna koyulmak değil, düşüncelerden, insanlardan, yaşam tarzından, alışkanlıklardan, kısacası maddi-manevi bütün fazlalıklarımızdan kurtulmak demektir.
büyüklerimiz bize eskilerle ilgili anılar anlattığında aslında minimalizm izlerini o anılarda bulabiliriz. eskiyen eşyaların atılmak yerine tamir edildiği, kullanılmayan eşyaların başka eşyalarda kullanılarak hem tasarruf hem yenilik yaratıldığı, fazlasına değil yetecek kadarına sahip olunan o yılları dinlediğimizde hepimizin içine bir huzur dolar. çünkü bizler çokluğun getirmiş olduğu azlık ile hayatımızı gereksiz şekilde doldurduk.
minimalist bir yaşamı benimsemek istiyorsak ilk önce bizlere yük olan her şeyden kurtulmamız gerek. bu fazla eşyalar da olabilir, gereksiz düşünceler de olabilir, bize zarar veren eşyalar da olabilir. çok olmasının değerli olmadığını kendimize ifade etmeli, sadeliğin mükemmel huzuruna bırakmalıyız kendimizi.
bahsetmiş olduğumuz gibi minimalizm, ilk olarak bir sanat akımı olarak ortaya çıkmış daha sonra hayatın çeşitli alanlarına uygulanmış bir yaşam felsefesine dönüşmüştür.
görsel sanatlarda şekilciliğin ve duyguya verilen aşırı tepkiye karşı olarak doğmuştur. bu yüzden minimalistler, nesnenin nesne olma özelliğine dikkat çekmişlerdir. o dönemki minimalist sanatçılar genel olarak heykel üzerine çalışmalar yapmışlardır.
müzikte ortaya çıkmış minimalizm akımı ise, biçimciliğe tepki olarak doğmuştur. minimalist müzisyenler, eserlerinde basit ve sık tekrarlayan melodileri tercih etmişlerdir. bu akımın ünlü bestecileri arasında ise yann tiersen, john adams, philip glass gibi isimler bulunmaktadır.
bahsetmiş olduğumuz gibi ilk olarak bir sanat akımı olarak ortaya çıkan bu akım, daha sonra hayatın tüm alanlarına uygulanır hale gelmiştir. özellikle tüketim çılgınlığının inanılmaz boyutlara ulaştığı, insanların sahip olmak ve satın almak üzerindeki büyük takıntıları içinden çıkılmaz bir boşluk oluşturmuştur ruhumuzda. o boşluğu gidermek adına yapmış olduğumuz eşyalara önem arz etme hareketi, aslında içimizdeki o boşluğu gittikçe büyütmektedir. eşyalar ile doldurduğumuz evlerde maalesef ruhumuza yer kalmamıştır artık. işte bu noktada bir baştan başlamanın adıdır minimalizm.
minimalist insan olmak, sadece daha az eşya ile hayat yoluna koyulmak değil, düşüncelerden, insanlardan, yaşam tarzından, alışkanlıklardan, kısacası maddi-manevi bütün fazlalıklarımızdan kurtulmak demektir.
büyüklerimiz bize eskilerle ilgili anılar anlattığında aslında minimalizm izlerini o anılarda bulabiliriz. eskiyen eşyaların atılmak yerine tamir edildiği, kullanılmayan eşyaların başka eşyalarda kullanılarak hem tasarruf hem yenilik yaratıldığı, fazlasına değil yetecek kadarına sahip olunan o yılları dinlediğimizde hepimizin içine bir huzur dolar. çünkü bizler çokluğun getirmiş olduğu azlık ile hayatımızı gereksiz şekilde doldurduk.
minimalist bir yaşamı benimsemek istiyorsak ilk önce bizlere yük olan her şeyden kurtulmamız gerek. bu fazla eşyalar da olabilir, gereksiz düşünceler de olabilir, bize zarar veren eşyalar da olabilir. çok olmasının değerli olmadığını kendimize ifade etmeli, sadeliğin mükemmel huzuruna bırakmalıyız kendimizi.
devamını gör...
anne kız diyalogları
+git bak yemek pişmiş mi
(yemeğe bakarım)
-anne bir baksana yemek pişmiş mi
(yemeğe bakarım)
-anne bir baksana yemek pişmiş mi
devamını gör...
fazla düşünme sorunu olan insanların ortak yanları
nasıl ki yazmak eyleme geçmeyi engelliyorsa, fazla düşünmek de, kafada halihazırda gerçekleştirilmiş diyaloglar, yaşanmış anlar yanılsamasına neden olduğundan hayatı yaşamanın önüne geçen bir özellikten muzdariptirler.
devamını gör...
türkçü müsünüz kürtçü mü anketi
iki cevap da eşit salaklıkta olduğu için oy verilmeyen ankettir. "hiçbiri" seçeneği bile koyulmamış.
olay direk provokasyon. zaten uludağ'dan da biliyoruz ilgili arkadaşı.
olay direk provokasyon. zaten uludağ'dan da biliyoruz ilgili arkadaşı.
devamını gör...