dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar
favorilerimden biri.
devamını gör...
kendinden 10 yaş büyük erkekle birlikte olmak
ne eski devirlerde ne de şimdi garipsenecek durumdur. toplumlarca "normal" diye kabul edilen şeylerden biridir.
esas garipsenecek olay, kadının ortalama olarak erkekten beş yıl kadar daha uzun ömürlü, kırk yaşına kadar rahatlıkla doğurabilecek kapasitede, erkeğin zamanla azalan cinsel fonksiyonlarına karşılık -psikolojisini teyze/nine/kutsal kadın modlarına sokmadıkça- çok daha verimli şekilde devam eden dişiliği, cinsel becerilerine rağmen, on yaş daha genç erkekle hayatını birleştirecek bir beraberliğe gidince en ileri görüşlü insanların bile mesnetiyle karşılaşılmasıdır.
hadi erkek yirmili, kadın otuzlu yaşlarında olsun, erkeğin olgunlaşamamışlık problemi anlaşılabilir -ki kadınların çeşitli kaprisli, ilgi delisi halleri erkeklere göre her daim çocuksudur- ama erkek ve kadın da yirmilerini aşmışken yine aynı yaş faşizmi kadına uygulanmaktadır, o işte pek bir acayiptir. en acaibi de, erkeklere iltimas geçen bu tip şeylerin kadınlarca da benimsenmesi, "bayat" olanın "olgun" diye kapış kapış gitmesidir.
esas garipsenecek olay, kadının ortalama olarak erkekten beş yıl kadar daha uzun ömürlü, kırk yaşına kadar rahatlıkla doğurabilecek kapasitede, erkeğin zamanla azalan cinsel fonksiyonlarına karşılık -psikolojisini teyze/nine/kutsal kadın modlarına sokmadıkça- çok daha verimli şekilde devam eden dişiliği, cinsel becerilerine rağmen, on yaş daha genç erkekle hayatını birleştirecek bir beraberliğe gidince en ileri görüşlü insanların bile mesnetiyle karşılaşılmasıdır.
hadi erkek yirmili, kadın otuzlu yaşlarında olsun, erkeğin olgunlaşamamışlık problemi anlaşılabilir -ki kadınların çeşitli kaprisli, ilgi delisi halleri erkeklere göre her daim çocuksudur- ama erkek ve kadın da yirmilerini aşmışken yine aynı yaş faşizmi kadına uygulanmaktadır, o işte pek bir acayiptir. en acaibi de, erkeklere iltimas geçen bu tip şeylerin kadınlarca da benimsenmesi, "bayat" olanın "olgun" diye kapış kapış gitmesidir.
devamını gör...
türkiye'yi gezmenin ucuz yolları
astral seyahat
devamını gör...
türkiye'de yaşamaktan nefret etme sebepleri
kendini aydın, sorgulayan ,objektif kimse diye ilan edenlerin bile öyle olmadığı ülke olduğu için.
devamını gör...
tüm yazarların profilinde kurucu yazması
"kafa sözlük'te egemenlik, kayıtsız şartsız kalemlerindir." diyen yönetimin ülkenin kurucu heyetine bir hatırlatmada bulunarak 101 yıl öncenin atmosferine bizleri taşıması güzel bir jesttir. burada yazsan da yazmasan da üye olup beş on tanım girerek sözlüğe dahil olduysan kurucusun. bu ülkede doğup onun için az veya çok bir şeyler yaptıysan bu millettensin ve egemenlik kayıtsız şartsız senindir. bir makam, güç, şöhret, soy, unvan değil burada yaşıyorsan bu vatanın yoldaşı, kurucu kalemisin.
bu fikirler ne kadar ince, hoş ve tatlıdır. ancak bazıları kendilerini lordlar kamarasında görerek diğerlerine avam kamarası muamelesinde bulunması da ayrı bir meseledir. işte kurucu meclis bu havayı ortadan kaldırdı. yoldaş ve saz arkadaşları sanırım o günü bize tekrar hatırlatıyor.
bu fikirler ne kadar ince, hoş ve tatlıdır. ancak bazıları kendilerini lordlar kamarasında görerek diğerlerine avam kamarası muamelesinde bulunması da ayrı bir meseledir. işte kurucu meclis bu havayı ortadan kaldırdı. yoldaş ve saz arkadaşları sanırım o günü bize tekrar hatırlatıyor.
devamını gör...
goodbye christopher robin
2017 yılında gösterime giren bir simon curtis filmidir.
bir önceki tanımında bahsetmiştim aslında çocukların oyuncakları ile ilgili konuların hep hüzünlü olduğunda ama bu film 2018 yapımı christopher robin (film)’den çok daha hüzünlü bir hikaye.

bir sanatçının çocuğu olmak ne demek bilir misiniz bilmiyorum. ama ben bunun ne demek olduğunu biliyorum. hem de çok iyi. bir sanatçının çocuğu olmak hüzünlü büyümek demek. babamın kardeşimle benim siyah beyaz fotoğraflarımızı çektiğini hatırlarım. sanırım iyi birer modeldik, çok iyi açılar veriyorduk ama içimizden çok acı verdiğimiz geçerdi hep ona.
uzun uzun çocukluk travmalarımı anlatacak değilim ama siz böyle travmalar izlemek istiyorsanız bu filmi mutlaka izleyin.
çünkü bu filmde neşeli ve sevimli çocuk christopher robin’in gerçek halini göreceksiniz. yani onun oyuncaklarından fikir alarak winnie the pooh gibi muhteşem bir çizgi film yaratan aa milne’nin oğlu christopher robin milne’nin hikayesi ve babası ile olan ilişkisi.

savaş sonrasında eve dönen savaş yorgunu bir baba, adının bir çizgi filmde kullanılmasından rahatsız olmuş mutsuz bir çocuk.
sanatçı çocukları mutsuz büyür, oyuncakları o yüzden özeldir belki de.
bir önceki tanımında bahsetmiştim aslında çocukların oyuncakları ile ilgili konuların hep hüzünlü olduğunda ama bu film 2018 yapımı christopher robin (film)’den çok daha hüzünlü bir hikaye.

bir sanatçının çocuğu olmak ne demek bilir misiniz bilmiyorum. ama ben bunun ne demek olduğunu biliyorum. hem de çok iyi. bir sanatçının çocuğu olmak hüzünlü büyümek demek. babamın kardeşimle benim siyah beyaz fotoğraflarımızı çektiğini hatırlarım. sanırım iyi birer modeldik, çok iyi açılar veriyorduk ama içimizden çok acı verdiğimiz geçerdi hep ona.
uzun uzun çocukluk travmalarımı anlatacak değilim ama siz böyle travmalar izlemek istiyorsanız bu filmi mutlaka izleyin.
çünkü bu filmde neşeli ve sevimli çocuk christopher robin’in gerçek halini göreceksiniz. yani onun oyuncaklarından fikir alarak winnie the pooh gibi muhteşem bir çizgi film yaratan aa milne’nin oğlu christopher robin milne’nin hikayesi ve babası ile olan ilişkisi.

savaş sonrasında eve dönen savaş yorgunu bir baba, adının bir çizgi filmde kullanılmasından rahatsız olmuş mutsuz bir çocuk.
sanatçı çocukları mutsuz büyür, oyuncakları o yüzden özeldir belki de.
devamını gör...
yazarların uğrunda öleceği kişi sayısı
kimse için ölemem.. bir canım var.. o da bana kalsın..
devamını gör...
karantinaya uymayanları kurşuna dizen ülke lideri
kuzey kore lideri kim jong-un'dur. bir çözüm yolu mu? evet...
--- alıntı ---
kuzey kore'de kapalı çin sınırında kaçakçılık yapmakla suçlanan kişinin koronavirüs ((i: kovid-19)) tedbirlerini ihlal ettiği gerekçesiyle halka açık bir şekilde kurşuna dizilerek infaz edildiği iddia edildi.
--- alıntı ---
haberin devamı için
--- alıntı ---
kuzey kore'de kapalı çin sınırında kaçakçılık yapmakla suçlanan kişinin koronavirüs ((i: kovid-19)) tedbirlerini ihlal ettiği gerekçesiyle halka açık bir şekilde kurşuna dizilerek infaz edildiği iddia edildi.
--- alıntı ---
haberin devamı için
devamını gör...
ülkede herkesin her konuda uzman olması
özellikle hastalıklar için herkesin bir tedavi yöntemi vardır. bir grip veya nezle için mahalleli teyzelerden en az 20 tarif almışlığım var.
devamını gör...
yazarların random gülme şekilleri
random gülemem.
ben imamım random gülemem.
ben imamım random gülemem.
devamını gör...
sözlük yazarlarının fotoğrafları
devamını gör...
fleabag
yaratıcısı ve başrolü phoebe waller-bridge olan güncel iki sezonu olan trajikomik bir dizidir. kara mizahı ve absürt komedisiyle herkese hitap etmeyebilir. alışılmadık tarzıyla ilk bölümler tuhaf gelse de alıştığınızda fazlasıyla kendine bağlıyor. başrolün sürekli kameraya bakarak aklından geçenleri söylemesi ya da hiçbir şey söylemese bile yüz ifadesiyle duyguyu izleyiciye çok güzel geçirdiğini düşünüyorum.
dizi hayatında yolunda gitmeyen birçok problemle mücadele ederken tek başına ayakta durmaya çalışan bir kadının hikayesini anlatıyor. başrol aslında birçoğumuz gibi hayatında büyük hatalar yapmış, bu hataların bedelini bir şekilde ödemeye devam eden, kayıplar yaşamış bir kadın.
yakın zamanda annesini kaybetmiş, en yakın ve tek arkadaşı kendi hatası yüzünden canına kıymış, babası ölmeden önce annenin öğrencisi olan şirret bir kadınla birlikte, kendisine hiç benzemeyen ablasıyla olan ilişkisi çok kötü olan bu kadının bütün bunlarla başa çıkma yöntemi ise hayatı bütünüyle dalgaya almaktır.
bütün bunlarla nasıl başa çıkacağını, bundan sonrasında hayatıyla ne yapacağını bilmiyor. bu yüzden kendisini oradan oraya savrulurken görüyoruz, özellikle de ikili ilişkilerde. içerisinde bulunduğu durumlara olan tavırları, düşünceleri ile sık sık sizi güldüren hayatı tiye almış bu kadının zaman zaman kaçmaya çalışıp kaçamadığı bastırdığı iç dünyasına da tanık oluruz. komedi olarak başlayan dizimiz altında çok daha derin bir hikayesi olan trajikomediye doğru kayar. tarzı oldukça bize farklı gelse de yaşadıkları, hissettikleri ile kendisini giderek kendimize yakın hissetmeye başlıyoruz. hikayeler farklı olsa bile yaşadıklarıyla baş etme şekli, çoğunlukla baş edememesi, hatta daha çok batırması, kendiyle hayatıyla ne yapacağını şaşırması, buna rağmen bir şekilde ayakta durmaya çalışması tanıdık geliyordur belki de. hepimiz biraz böyle değil miyiz en nihayetinde. bütün bunları yaşamış olmanın kendisine en güzel getirisi ise her şeyin mizahi bir tarafını görebilmesi. bu yüzden ki dizi boyunca onunla beraber gülüyor, onunla beraber üzülüyoruz.
3 yıl sonra gelen ikinci sezonunda ise başrolümüzü bir aşkın içerisinde görüyoruz. karakterin absürtlüğü, aşık olduğu kişinin absürtlüğü ile birleşince ortaya çıkan hikaye de eğlenceli oluyor. kısacası başarılı bulduğum, izlerken keyif aldığım bir yapım. yakın zamanda olmasa da ilerleyen senelerde 3.sezon gelmesini umuyorum.
dizi hayatında yolunda gitmeyen birçok problemle mücadele ederken tek başına ayakta durmaya çalışan bir kadının hikayesini anlatıyor. başrol aslında birçoğumuz gibi hayatında büyük hatalar yapmış, bu hataların bedelini bir şekilde ödemeye devam eden, kayıplar yaşamış bir kadın.
yakın zamanda annesini kaybetmiş, en yakın ve tek arkadaşı kendi hatası yüzünden canına kıymış, babası ölmeden önce annenin öğrencisi olan şirret bir kadınla birlikte, kendisine hiç benzemeyen ablasıyla olan ilişkisi çok kötü olan bu kadının bütün bunlarla başa çıkma yöntemi ise hayatı bütünüyle dalgaya almaktır.
bütün bunlarla nasıl başa çıkacağını, bundan sonrasında hayatıyla ne yapacağını bilmiyor. bu yüzden kendisini oradan oraya savrulurken görüyoruz, özellikle de ikili ilişkilerde. içerisinde bulunduğu durumlara olan tavırları, düşünceleri ile sık sık sizi güldüren hayatı tiye almış bu kadının zaman zaman kaçmaya çalışıp kaçamadığı bastırdığı iç dünyasına da tanık oluruz. komedi olarak başlayan dizimiz altında çok daha derin bir hikayesi olan trajikomediye doğru kayar. tarzı oldukça bize farklı gelse de yaşadıkları, hissettikleri ile kendisini giderek kendimize yakın hissetmeye başlıyoruz. hikayeler farklı olsa bile yaşadıklarıyla baş etme şekli, çoğunlukla baş edememesi, hatta daha çok batırması, kendiyle hayatıyla ne yapacağını şaşırması, buna rağmen bir şekilde ayakta durmaya çalışması tanıdık geliyordur belki de. hepimiz biraz böyle değil miyiz en nihayetinde. bütün bunları yaşamış olmanın kendisine en güzel getirisi ise her şeyin mizahi bir tarafını görebilmesi. bu yüzden ki dizi boyunca onunla beraber gülüyor, onunla beraber üzülüyoruz.
3 yıl sonra gelen ikinci sezonunda ise başrolümüzü bir aşkın içerisinde görüyoruz. karakterin absürtlüğü, aşık olduğu kişinin absürtlüğü ile birleşince ortaya çıkan hikaye de eğlenceli oluyor. kısacası başarılı bulduğum, izlerken keyif aldığım bir yapım. yakın zamanda olmasa da ilerleyen senelerde 3.sezon gelmesini umuyorum.
devamını gör...
fatma şahin'in rte'yi başöğretmen ilan etmesi
hass... ordan. artık bu yalamanın da ötesinde bir hal almaya başladı, resmen koltuklarını sağlama almak için reislerine tapıyorlar.
devamını gör...
4 yaşındaki kızını damdan aşağıya atmaya çalışan baba
bugün morgan freeman'ın belgeselini (bkz: inancın hikayesi) izliyordum. orada şeytan çıkarma konusunda görüştüğü bir rahibe şunu sordu:
-biri sana geldiğinde, akıl hastalığı değil de şeytan çarpması olduğunu nereden anlıyorsun?
-biri sana geldiğinde, akıl hastalığı değil de şeytan çarpması olduğunu nereden anlıyorsun?
devamını gör...
hayatı fazla ciddiye almak
nazım hikmet'in yazdığı yaşamaya dair şiirinin ilk üç dizesini bırakıyorum şuraya.
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
devamını gör...
kubbealtı lugatı
geçmiş dönemlerden beri türkçede kullanılan sözcüklerin kapsamlı bir biçimde derlenmesi ile oluşturulan sözlüktür.
üç cilt olarak hazırlanmıştır. etimolojik bir sözlük olmamasına rağmen sözcüklerin etimolojisi hakkında bilgiler ve örnekler de içerir.
üç cilt olarak hazırlanmıştır. etimolojik bir sözlük olmamasına rağmen sözcüklerin etimolojisi hakkında bilgiler ve örnekler de içerir.
devamını gör...
sözlük yazarlarımızı ayakta tutan yazılar
ne olursa olsun ne yaşarsam yaşayayım beni ayakta tutan sözlerdir.
ben hayata hayatı yaşamaya geldim kimsenin ne dediği umrumda değil hayat kısa ve ne zaman biteceği belli olmayan bir kavramdır. o yüzden herkes her zaman zaten konuşur. onların yaptığı tek şey zaten konuşmak yapabilecekleri başka şeyler olsaydı herhalde yaparlardı. o yüzden takmamak...
insanları takmamak belki de hayatı yaşamanın küçük bir tüyosudur
hedeflerim ve inançlarım doğrultusunda yaşıyorum inşallah yaşadığım sürece bunları bilerek yaşarım.
ınsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil; insanı ayakta tutan inan inançları ve prensipleridir.
-albert einstein-
ben hayata hayatı yaşamaya geldim kimsenin ne dediği umrumda değil hayat kısa ve ne zaman biteceği belli olmayan bir kavramdır. o yüzden herkes her zaman zaten konuşur. onların yaptığı tek şey zaten konuşmak yapabilecekleri başka şeyler olsaydı herhalde yaparlardı. o yüzden takmamak...
insanları takmamak belki de hayatı yaşamanın küçük bir tüyosudur
hedeflerim ve inançlarım doğrultusunda yaşıyorum inşallah yaşadığım sürece bunları bilerek yaşarım.
ınsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil; insanı ayakta tutan inan inançları ve prensipleridir.
-albert einstein-
devamını gör...
esnaf lokantası sözlük olsa alınabilecek nickler
gel 5 liraya karnını doyur abicim çaylar müessesemizdeennnn!
devamını gör...
sözlükteki enteresan sessizlik
sözlükte üniversite öğrencileri epey fazla. şimdilerde sınav moduna girmişler harıl harıl ders çalışıyorlar.
sözlüklerin ilk zamanlarında tanım girenler çok olur, bir müddet sonra forum ve anketler ağırlık kazanır. tanım yazarken sözlükte daha çok online kalınırken, anket ve forumlarda birkaç kelime yazılıp çıkılır.
troller sözlüğü karıştırmak için ellerinden gelen yapıyordu, moderasyon onları yıldırmış gibi.
yazarlar da artık trollere cevap vermemeye başladı, yazar engelle seçeneği sayesinde artık trolleri görmüyoruz.
günlük hayatta ezik insanlar vardır, sözlükte klavye delikanlısı kesilip ona buna sataşırlar. yazarlığa yeni başlamış insanların hevesini kırarlar.
açılan başlıkları eleştirme, tanımları eleştirme, her şeyi eleştirme, sürekli negatif enerji yayma…
hevesi kırılan arkadaşlar unutmayın ki…
cahil insanlarla tartışmayın, zaman kaybı.
vezirin biri şair eşref’e gelir. “şair oldum, bir mısra yazdım gerisini sen tamamla” diye bir kese altın verir.
şair eşref bakar kağıda “yağdı yağmur, çaktı şimşek” yazıyor. o da kafiyeli tamamlar “sen de mi şair oldun be eşşo*şek”.
kimse sözlüğe yazarlık sertifikası ile üye olmadı ki...o yüzden genç arkadaşlarımız her olumsuz eleştiride bulunanı ciddiye almasınlar.
…usta bir ressamın çaylak öğrencisi eğitimini tamamlamış. usta ressam, öğrencisine
”yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın? resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. insanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” demiş.
öğrenci, ustasının dediğini yapmış, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş.
resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş.
üzüntüyle ustasının yanına dönmüş.
usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş. fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.
yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. öğrenci denileni yapmış.
birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. sevinçle ustasına koşmuş.
usta ressam şöyle demiş:
“ilkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
ikincisinde, onlardan yapıcı olmalarını istedin. yapıcı olmak eğitim gerektirir. hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.
kıssadan hisse sizi eleştiren yazar kim bir bakın.
ıvanmılınskı, zülal_kalender1, örnek vatandaş , freud purosu, mahlassızım, tenturdiyot gibi adlarını yazsam onlarca satır tutacak usta yazarlar mı eleştiriyor ya da “kendi himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayriye himmet ede!” tarzında olanlar mı?
birçok yetenekli yazar görüyorum, güzel yazıyorlar ama henüz keşfedilmedikleri için az beğeni alıyorlar, ileride belki nick altı günleri düzenleriz.
ağanın eli tutulmaz derler, yoldaş benjamin franklin nick altı günlerinde kim bilir kaç puan takar çiçeği burnunda yazarlara, sözlük de canlanır.
sözlüklerin ilk zamanlarında tanım girenler çok olur, bir müddet sonra forum ve anketler ağırlık kazanır. tanım yazarken sözlükte daha çok online kalınırken, anket ve forumlarda birkaç kelime yazılıp çıkılır.
troller sözlüğü karıştırmak için ellerinden gelen yapıyordu, moderasyon onları yıldırmış gibi.
yazarlar da artık trollere cevap vermemeye başladı, yazar engelle seçeneği sayesinde artık trolleri görmüyoruz.
günlük hayatta ezik insanlar vardır, sözlükte klavye delikanlısı kesilip ona buna sataşırlar. yazarlığa yeni başlamış insanların hevesini kırarlar.
açılan başlıkları eleştirme, tanımları eleştirme, her şeyi eleştirme, sürekli negatif enerji yayma…
hevesi kırılan arkadaşlar unutmayın ki…
cahil insanlarla tartışmayın, zaman kaybı.
vezirin biri şair eşref’e gelir. “şair oldum, bir mısra yazdım gerisini sen tamamla” diye bir kese altın verir.
şair eşref bakar kağıda “yağdı yağmur, çaktı şimşek” yazıyor. o da kafiyeli tamamlar “sen de mi şair oldun be eşşo*şek”.
kimse sözlüğe yazarlık sertifikası ile üye olmadı ki...o yüzden genç arkadaşlarımız her olumsuz eleştiride bulunanı ciddiye almasınlar.
…usta bir ressamın çaylak öğrencisi eğitimini tamamlamış. usta ressam, öğrencisine
”yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın? resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. insanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” demiş.
öğrenci, ustasının dediğini yapmış, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş.
resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş.
üzüntüyle ustasının yanına dönmüş.
usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş. fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.
yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. öğrenci denileni yapmış.
birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. sevinçle ustasına koşmuş.
usta ressam şöyle demiş:
“ilkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
ikincisinde, onlardan yapıcı olmalarını istedin. yapıcı olmak eğitim gerektirir. hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.
kıssadan hisse sizi eleştiren yazar kim bir bakın.
ıvanmılınskı, zülal_kalender1, örnek vatandaş , freud purosu, mahlassızım, tenturdiyot gibi adlarını yazsam onlarca satır tutacak usta yazarlar mı eleştiriyor ya da “kendi himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayriye himmet ede!” tarzında olanlar mı?
birçok yetenekli yazar görüyorum, güzel yazıyorlar ama henüz keşfedilmedikleri için az beğeni alıyorlar, ileride belki nick altı günleri düzenleriz.
ağanın eli tutulmaz derler, yoldaş benjamin franklin nick altı günlerinde kim bilir kaç puan takar çiçeği burnunda yazarlara, sözlük de canlanır.
devamını gör...