mehmet reyizin filtre kahveleri fiyat/performans ürünüdür. önyargılı yaklaşmayın m, şans tanıyın. illa üstünde jacob, tchibo mu yazsın, te allam ya.
devamını gör...

altılı istenmesi. (bkz: ganyan).
devamını gör...

insan olduğumuzu unutmayalım.
kibar olmak insanlara yakışır.
elimizde olmayan şeyler için üzülmeyelim.
kendiniz olun ne olursa olsun, o öyle yaptı ben de yaparım demeyiniz, kendinize yakışanı yapınız.
şükredelim.
ağlayalım,bazen sokakta bazen evde bundan utanmayalım. ağlamak yüreğimizdeki zehri atmaya iyi gelir.
gülümseyelim,çocukları,hayvanları,müzikleri sevelim.
sevginin gücüne inanalım.
devamını gör...

aşıyı yaptıktan sonra alkollü pamukla kolumu da güzelce ovuşturdu ama numarasını vermedi. lazım olursa o beni arar nasılsa, form doldurduk o kadar.
devamını gör...

günümüze etkisiyle hesap edilen durumdur.
çünkü tarih suçu ve suçluyu övmek üzerine inşa edilmiştir.
devletlerin ideolojileri de suçu ve suçluyu överler.
çünkü suç, yer ve zamana göre değişir. suçun tanımını yapan suçluyu ilan eder.
kim güçlüyse en güçlü tanımı o yapacaktır. fakat bu yalnızca baskılama aracı olarak gücün birlikteliğiyle duracaktır.
gücün fazlalığı ile isnadın doğru olduğu iddia edilemez.
devamını gör...

yurtdışında chuck palahniuk kimse bizim topraklarımızda da yeraltı edebiyatının usta kalemidir. daha, az, azil gibi romanların yazarıdır. şahsiyet dizisini de senaristidir. yeni kitap çıkarsa da okusam diye uzun süredir beklediğim yazardır. ayrıca kinyas ve kayra kitabında geçen şu cümle ile çok da etkilemiştir.
--- alıntı ---

"sorarlarsa, 'ne iş yaptın bu dünyada?' diye, rahatça verebilirim yanıtını: yalnız kaldım. kalabildim! altı milyar insanın arasında doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."
devamını gör...

idam edilmek üzere olan bir adamın kendi bakış açısından durumunu anlattığı şarkıdır. bu şarkının a real dead one adında live versiyonu, 1993 yılında bruce dickinson'ın gruptan ayrıldığını duyurmasının ardından single olarak yayınlanmıştır, aşağıda da görüleceği üzere kapağında eddie şeytan kılığındayken, bruce'u mızraklayarak öldürür.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu şakacı demir bakireci abiler aynısını 1981 de o zaman ki solistleri paul di'anno ayrıldığında maiden japan'ın kapağında da yapmışlardı .eddie, paul di'anno'nun kopmuş kafasını tutuyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bana göre şarkının temposu ve sihiri bruce bey; running lowwwwwwwwwwwwww dedikten sonra düşüyor, genelde oraya kadar dinleyip başka şarkıya geçerim. dediğim yere kadar olan kısmı bende müstesna bir yere sahiptir.

devamını gör...

yemek yapmak ve yemek.
devamını gör...

canımı sıkarsanız bir gün siz de duyabilirsiniz.
devamını gör...

3747676 tane doğum kontrol yöntemi var diyen arkadaşlara hiçbir doğum kontrol yönteminin %100 koruyucu olmadığının hatırlatılması gereken başlık.*

bu insanlık dışı talepteki esas hedefin kadınların cinsel özgürlüğünü kısıtlamak olmasını geçtim, doğacak çocuğun halini düşünün bari. her koşulda, istenmediği bir ortamda ve sorunlu bir psikolojiyle büyüyecek o çocuklar; sonra al sana nur topu gibi yeni toplumsal sorunlar.
bu mantık da aynı sokak köpeklerini şuursuzca savunanların mantığı gibi; mastürbasyondan öte bir yaklaşım değil.

ayrıca herkesin iyi bir şekilde kavraması gereken şey; günümüz koşullarında hem hayvan hem de insan popülasyonunun bir an önce kontrol altına alınmasının zorunluluğu.
devamını gör...

"insan düşüncesini değiştirerek hayatını değiştirebilir"
william james.
devamını gör...

muhabbet rekoru kırıp saatlerce insanları radyoya televizyona kitleyip yarım yarım yaran ve ulan iyi güldük hee dedirten ikilidir. ekşi sözlük pena videosunda verdikleri güzide ayarlar da vardır.
aramanın gücüne inanarak birkaç kez baktım lakin haklarında girilmiş bir entry bulamadım. o yüzden ilk başlığımı bu iki güzide zat üzerine açıyorum. ne büyük gurur.
devamını gör...

trailer'ını izleyince gülmekten öldüğüm oyun. 15 yıllık grafikler ve mekaniklerle oyun yapmışlar. bari bu kötü yanları trailerda bu kadar belli etmeseydiniz. mobilde bile daha iyi türk oyunları var. gerçekten gündeme gelmesi bile üzücü. bi kaç amatör arkadaşın yaptığı çok daha güzel oyunlar var. 2021e giriyoruz...
devamını gör...

de stijl, 20. yüzyıl’ın başlarında, hollanda’da bir grup sanatçı tarafından başlatılan hareket olup adını, bir dergiden almıştır. ı. dünya savaşı sırasında farklı alanlardan gelen sanatçılar ‘neo plastisizm’ adını verdikleri anti-natüralist ve soyut sanat anlayışlarını, theo van doesburg tarafından kurulan ve ilk kez 1917’de hollanda’da yayınlanmaya başlayan ‘de stijl’ adlı güzel sanatlar dergisinde açıklamaya başlamışlardır.
de stijl, 1917-1928 tarihleri arasında örgütlü bir akım olarak kendini göstermiş; geleneksel simetrinin yerine serbest asimetrik dengeyi geçirmiş ve temel renkleri kullanma biçimini ortaya atmıştır. 1930’a kadar de stijlcilerin eserleri soyut sanat olarak nitelendirilmiş; 1930’da doesburg, ilk kez ‘somut sanat’ kavramını kullanmıştır. doesburg’a göre, soyut olan doğa biçimleridir. doğa somut olsa da resme aktarıldığında soyutlaşmaktadır. çünkü canlının resmi cansızı vermektedir. oysa soyut düşünce (sanatçının düşünme ve oluşturma gücü) resimlerde biçim alarak somutlaşmaktadır.
de stijl’in, mimari olarak diğer akımlarla karşılaştırılmasında
tarihten kopma ve yeni bir başlangıç oluşturma konusunda, art nouveau ile;
soyut gerçeğe ulaşma ve görecelik konusunda, empresyonizm ile;
zamansal hareket ve soyut gerçeği ifade etmede saf geometrileri kullanma konusunda, kübizm ile;
hız ve devinim konularında da fütürizm ile kesiştiği söylenebilir.
de stilj akımı da fonksiyonel yaklaşımı önemsemiş; fakat formun estetiğini arka plana atmamıştır. hatta fonksiyonel düzeni savunmasına karşın, bu yaklaşımla oluşturulan mimari ürünlerin sanatsal ve estetik ağırlıklı olduğu; bu nedenle teorisyenler ile uygulamacılar arasında anlaşmazlığa yol açtığı da belirtilmiştir.
de stijl'e uygun en iyi örnek olarak 'rietveld schröder house ' verilebilir.
hollanda’da inşa edilmiştir. evin temel şekli bir küpe benzese de yatay çıkıntılar ve dikey duvar plakaları, parapet panelleri ve destekler ile bozulmuştur. dinamik olmamakla birlikte bir küpün parçalanması üstüne kurgulanmıştır ki bu parçalanma renk, malzeme ve geometrik formların hem yatayda hem de düşeydeki kombinasyonu ile sağlanmıştır. schröder evi, de stijl’in formal uzaysal ve ikonografik fikirlerini
tüm kapsamıyla içinde barındıran ilk gerçek bina olarak kabul edilmektedir. ileriki tarihlerde de stijl’in bazı yapılarda etkisini
görebiliyoruz, örnek olarak:
1936 da şelale evi frank lloyd wright
1967 de habitat 67 moshe safdie
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(bkz: show tv haberciliği)
devamını gör...

hiç bir şekilde yazarak, söylerek veya başka bir şekilde belli edilen duyguları umursamaması.
maalesef vazgeçmek vuku buluyor, her ne kadar kalbe saplanan bir hançer misali olsa da.
devamını gör...

mükemmel düşünülmüş, harikulade bir etkinlik.

zaten uzun zamandır aklımdaydı bülbülü öldürmek. okunacak tarih kitapları, girilecek sınavlar, bilmemneler derken bir türlü rast gelmemişti. vesileyle artık (bir zahmet!) okuyayım, tartışmaya naçizane katkıda bulunayım ben de. çok iyi denk geldi hakikaten.

yukarıda arolium sağ olsun e-kitap olarak paylaşmış ama pek de sevmiyorum öylesini, gözümü yoruyor. elbet çeşitli sebeplerden benim gibi düşünenler de vardır. o yüzden ateist kaplumbağa'nın düşüncesine hak vermiş olayım ve tedarik süresini de hesaba katarak sürenin 2 haftaya çıkartılması yönünde görüşümü paylaşayım. mesela d&r tahmini teslim süresini en geç 9 mart olarak gösteriyor. çok büyük bir dert değil ama yavaş yavaş, sindire sindire okumayı sevenler de vardır herhalde.

helal olsun!

(bkz: sahalarda görmek istediğimiz hareketler)
devamını gör...

kırmızı.
beyaz.
çok yakışıyorlar.
hele ulusal müsabakalarda.
devamını gör...

sadece kitap-kahve ikilisinin fotoğrafını çekmek için satışı artan kitaplar var bu ülkede.
devamını gör...

bu konuda türkler sanırım en başarısız ülke, matematikteki başarısızlığımızla (orada da birinci yada ikinciyiz) ve şu anda okuduğunu anlamaktaki neredeyse %50 oranımızla doğrudan ilgili olduğunu düşünüyorum. uzun yıllar uluslararası lojistik operasyon yapmış bir insan olarak söylüyorum, iş dışında genel olarak çok fazla alana ilgi duyan aşırı meraklı, bir konuyu dibine kadar öğrenmeden rahatlayamayan bir tipim, ama bu dil konusunu başaramamak, kendimle ilgili ortaya koyduğum bütün iddiamı çürütüyor, hiçbir zaman ingilizcem çok iyi diyemedim, işimi yapabiliyordum, yeterliydi, aynı konularda yazışma yapılan yabancı müşterilerle, yine aynı şeylerin ezbere konuşulduğu fuarlarda bir şekilde hallettim, ama sonuçta iyi diyemiyorum, en son farklı sektördeki bir iş görüşmemde, ekstra olarak sordular, yine çok iyi değil dedim, aniden oradaki yabancı bir çalışanla mülakat yapacaklarını söylediler, soluğum kesildi, hayır dedim istemiyorum, korkmayın dediler.. neyse yaptık, dedimki nedir benim seviyem ortamı, yok dediler baya iyi, orta denemez, 10 yıl abd de okumuş yaşamış bir rus kişiydi mülakatı yapan, onunla aynı derecede olduğumu söylemiş, ama ben güvenip iyi diyemiyorum, bu konuya çok kafa yordum arkadaşlar, öncelikle, bence zihniyetimizden kaynaklanıyor, sadece yabancı dil konusunda değil bu tutukluğumuz, insanı büyüme aşamasında hiç rahat bırakmıyorlar, hep bir sınır koyuluyor herşeye, orda şöyle davranma, burda bunu yapma, hep cezalar, negatif şeyler, korkularla büyütülüyoruz, bu düşünce şekli yüzünden de kimse hiçbir yerde kendisi olamıyor, kendisini bırakmayı, cesaret edip birşeyleri denemeyi, yanılmanında mümkün olduğunu, ayıp birşey olmadığını öğrenemiyor kimse, bizim kuşakta (70-85 arası, doğanlar diyelim) çok iyi ingilizcesi olanda pek yok, bende kurslara gittim, ders aldım, dualingo filan hepsini denedim (istikrarlı bir şekilde sürdürmedimde ama) bir türlü halledemedim, youtube da nasıl öğrenilmesi gerektiğiyle ilgilide birçok video izledim, cambly biraz kafama yattı, en azından benim öğrenme şeklimin ona uygun olduğunu anladım, bunun önemli olduğunu farkettim, genel olarak bir şeyi nasıl öğrendiğiniz de çok önemli.. çünkü dersleri izleyemiyorum, sıkılıyorum..
öğrendiğim kadarıyla cambly de öğretmen seçimide çok önemliymiş, bazıları yanlışını farkedip sana açıklayıp gramerini izah edip filan, o şekilde çalıştırıyormuş, onları bulmak lazımmış, birde türkçe bilen türkiyede yaşayan yabancı öğetmenler de tavsiye ediliyor, son olarak iki kişilik yada üç kişilik gruplarla eğitim almak hem fiyat olarak hemde ders açısından avantajlı olabiliyormuş, şimdi yazarken farkettim, baya da birşey araştırmışım, bu ara ve her zaman gündemimde birinci sırada bu yabancı dil meselesi, bu sefer halledicem çok utanıyorum, ayıp yaa..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim