büyüye inanan da net kerizdir bu arada. sırf '' deli '' olarak görülmemek için psikolojik rahatsızım demiyor da büyü diyorlar sonra böyle şeyler çıkıyor.
devamını gör...

ölüm. çevresindeki biri ölünce de kendisi ölünce de hayatı değişir.
devamını gör...

kıs. what the f*ck
ing. hadi canım sen de

evet.
devamını gör...

insanların yanlış tutumları, ön yargıları ve umursamaz halleri nedeniyle kişi üzerinde oluşan histir.
günümüzde bir çok insanın yaşadığı, yaşamak zorunda bırakıldığı bir histir maalesef.
devamını gör...

bi arkadasimla daha once asansörde kalmamiza ragmen başka yerde bi daha binecegimiz zaman binmeyelim bak kaliriz yine demiştim. o da gel bişey olmaz diyip asansöre bindirmişti. ve orda da kalmıştık.. zaten korkuyodum da daha da korkar oldum artik.
devamını gör...

bir vapur geçer varna önünden oy karadeniz’in gümüş telleri nazım usulcacık okşar vapuru yanar elleri
devamını gör...

fernando pessoa kitabıdır.

her insan evladı bu dünyaya bir şeyleri aramak ve bulamamak üzere gelir. dünya üzerinde yaşadığı tüm süre boyunca da bilerek ya da bilmeyerek tüm meşgalesi bu olur. aşkı arayanlar, şefkat peşinde olanlar, şehvetle yanıp tutuşanlar ve tabii ki tüm hayatı boyunca bir damla huzur için yanıp tutuşanlar.

belki de en çok ihtiyacımız olan şey huzur. arayıp bulamadığımız şey huzur. başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok şu hayatta, sadece huzur. aşktan da sevgiden de kuvvetli bir his huzur. yokluğu perişanlıkların en büyüğü bence. uyku düşmanı bir şey huzursuzluk.

anlık ya da uzun süreli bir duygu huzur be kaybetmek bulmaktan kat kat daha kolay. koltuğunuzda huzur içinde oturup bir filmin tadını çıkarırken birden canınız çay istediği için kalkıp çayınızı alıp geri döndüğünüzde aynı huzuru bulamayabilirsiniz. ya da yıllarca yaşadığınız huzurlu kent bir senelik ayrılıktan sonra size o eski huzuru vermeyebilir. huzursuzluk daimdir, ezelidir, ebedidir. ve fernando pessoa yazıyorsa edebidir.

pessoa çok sayıda kişiden oluşan muhteşem bir yazar ve bize bu muhteşem duygunun yokluğunu anlatmış kendi mükemmel zihninin ışığında.

huzur içinde okuyun...
devamını gör...

bir fincan kahve, aç olur yemek, açıl bir durum olur koşa koşa başımın üstünde yerleri var , neticede komşu en yakınındaki kişi, ama şifre, bilgisayar, giyecek, şahsi kullanılan hiç bir eşya gibi şeyleri istiyorsa, benden uzak allah'a yakın dur derim.
keserim ilişkiyi.
devamını gör...

boğazım ağrımaya başlarsa bilirim ki hastalık kapıda.
o an ne yapman gerekirse yaparsın biraz boğazı yumuşatmaya çalışırsın çorba,ıhlamur,çay derken olmuyorsa bir ilerisi doktor kapısı, ilaç tabii son çare.gidişat stresli, doktora gitmemek için direnme ve sonrası teslim.
devamını gör...

çocukken güzel, yetişkin olup bazı sebeplerden dönmek zorunda kaldığınızda kötü anıların olduğu evdir.
devamını gör...

bir zehrin etkisini yok eden maddedir.
devamını gör...

sıradışı mizacı ile bana çok çekici gelen kadın.
erkek olsa mehmet günsür falan olurdu herhalde, doğuştan bir karizma mevcut.
devamını gör...

birisi

bir şey var aramızda
senin bakışından belli
benim yanan yüzümden.
dalıveriyoruz arada bir
ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
gülüşerek başlıyoruz söze.

bir şey var aramızda.
onu buldukça kaybediyoruz isteyerek.
fakat ne kadar saklasak nafile
bir şey var aramızda,
senin gözlerinde ışıldıyor.
benim dilimin ucunda.


-nahit ulvi akgün

nahit ulvi akgün türk öğretmen ve şairdir. bu şiiri de en sevdiğimdir.
devamını gör...

akp'li olması.
devamını gör...

zeki alasya'nın metin akpınar'sız ilk filmi, ayrıca bir nesli çölgeçen filmi. belki de eksiği doldurmak için olacak, filmdeki diğer erkek başrolün* adı da metin olmuştu.

filmdeki ikisi kadın üç önemli rolü de (kötü adam, kötü adamın sevgilisi ve zeki abinin kızı) yunanlı oyuncuların oynaması da ilginç bir nokta.



istanbul'un bir kenar mahallesinde oturan metin*, taksicilik yapan ve nişanlısıyla çeyiz düzmeye çalışan bir mahalle delikanlısıdır. sekiz yıldır, cezaevinden kanser hastalığı nedeniyle tahliye edilen şair kemal yılmaz'ı* her sabah evinden hastaneye götürür ve aralarında böyle bir ahbaplık doğar. yine her sabah, aynı noktada beklemesine aynı trafik polisi* engel olur.

bir gün metin, yine "burda bekleme yapma" diyen polise "abi üşümüşsün, sabah ayazında burda dikilmek de kolay değil, gel içeriye bin, termosum dolu çay da içersin" diye zarf atarak onu arabasına alır. tam bu esnada önlerinden hızlıca bir mercedes geçince polisin fbı aşkı tutar, metin'e "takip et şunu" der. mercedes'ten adını film boyunca öğrenemedimiz bir mafya babası, babanın metresi ve iki de koruma inerek infaz yaparlar, tam bu esnada yetişen polis "atın lan silahları" diye bağırınca elemanlar onu da öldürür. şehit cenazesini arabasına alan metin hızla bir karakola sığınsa da takip eden çete "deli bu deli" diye onu kaçırır, arabayı da içindeki cesetle birlikte yakarak metin'in cenazesini kaldırırlar.

diğer taraftan metin, sürekli adı sanı belirsiz kendisi çok şişman büyük patrondan (gıdığı buldog gibi sallanan bir soner ağın) emirler alan adsız baba tarafından denenir. önce kendisine cinayet silahı elletilir, sonra da "artık parmak izin bir suç aletinin üstünde, bu cinayeti yatmak istemiyorsan bizim için adam öldüreceksin" denilir. ilk görevi de kemal yılmaz'ı öldürmektir. ama metin yüz yüze geldiği abonesini vuramaz. kemal amcayla ikisi mafyanın elinden kaçarak kartalkaya'da saklanmaya başlarlar.

diğer taraftan, metin'i elinden kaçırdığı gibi şişko patrondan da fırçayı yiyen adsız reis, metin'in ailesini sorgulayarak izini arar. neden sonra kartalkaya'da saklandığı yeri bulur, adamları ve metresiyle gelir, kavgada tüm mafya elemanları ölürken polis metin'i gözaltına alır, kemal amca "teslim oluyorum" diye suçu üstlenmeye çalışsa da o bir ambulansla aşağı indirilir...



aksiyon sahneleri, kovalamacalar gayet iyi çekilmiş olsa da filmde bir şeyler yerine oturmamış. eksik nedir bilemedim.

son olarak, filmin müziklerini nadir göktürk yapmış. final şarkısında da, sakallı nadir'in grubunun* o dönemki kadın vokali feyza erenmemiş mikrofonlara geliyor. şarkının güftesi şöyle:

deniz gider tuzu kalır,
aşk biter sızı kalır,
söz uçar yazı kalır,
onu da eskiciler alır.

gül kokar sevda yakar,
su akar deli bakar,
şu dünyanın seyrine doyum olmaz hiç,
dönsün dönebildiği kadar...

ah aman aman bu ne oyunmuş?
kedi kuyruğundan korkmuş
ah aman aman bu ne oyunmuş?
bülbülün dili tutulmuş
ah aman aman aşk yalanmış?
dilimize nerden dolanmış?
ah aman aman hayat ne hoşmuş?
ama bir varmış bir yokmuş
devamını gör...

son iki dizesine bayıldığım, harika bir şiirdir.

basit biri değilim..
gözlerimi kanatırcasına ağladığım gecelerim var,
kahkahalara sarılmış anılarım..
herkes kadar dertli, bazılarından fakir, çoğundan zenginim.
bilmeyene sevmeyi öğretecek kadar büyük bir kalbim,
gidene beddua edemeyen bir dilim var..

"yüreğimi korkak büyütmedim ben.
kaybettiklerim, dağıttığım servetimdir...


edit: internetteki bilgi kirliliği nedeniyle şiirin can yücel'e ait olduğunu düşünüyordum ancak öyle olmadığını öğrendim. düzeltme için uyaran evernevergreen'e teşekkür ediyorum, öğrenmiş oldum.*
devamını gör...

kısa süreli kesinti sonrası devam eden yayındır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ne dediği anlaşılamayan bir başlık.
devamını gör...

insanlar genelde korkuyor bu hadiseden. ama yine de ölüm onlara hiç uğramayacakmış gibi yaşıyorlar. bana çok ilginç geliyor. ölümden neden korkarsın ki? ölümden sonraki o bilinmezlik insanları korkutuyor diye düşünüyorum. bana göre ölüm özgürlüğün zirvesi. ölünce ruhların özgürleştiğine inanıyorum. bu yüzden ölümden korkmuyorum. ama bu demek değildir ki ölümümü dört gözle bekliyorum. ölmeden önce yapmam gereken o kadar çok şey var ki... gerçekleşmeyi bekleyen hayallerim, hedeflerim var. yapmam gereken binlerce doğru var. ve daha çok hata yapmam lazım. hatalarım doğrularımı şekillendirecek çünkü. kısaca daha çok yaşamam gerek ölmeden önce.
devamını gör...

benim ikilemim sevgili meselesi. hem olsun istiyorum hem de olmasın.

olsun istememin sebebi:
hayatıma renk gelebilir, gülüp eğleniriz, birlikte yürüyüşe gideceğim biri olur. belki arada bir kitap verir ‘bak ben bunu okudum, çok sevdim, sende kesin beğenirsin’ diyerek. açarım kitabı içinden bir papatya düşer elime. (tabi böyle muazzam biri bana denk düşerse)

olmasın dememin sebebi:
zamanlarım bana bile yetmiyor onla nasıl ilgileneyim. her ilişki de olduğu gibi tartışmalar, sorunlar, kaos’lar çıkıcak. üstüne bide alışıcaksın, tam da o an ayrılıcak, acı çekiceksin durduk yere.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim