ortalığı kasıp kavurmuştu.
devamını gör...

başlığı görür görmez aklıma bu görsel geldi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

net tiramisu olurdu.
devamını gör...

kim demiş haram nedir bilmez hayyam
ben helali haramı karıştırmam
seninle içilen şarap helaldir
sensiz içtiğimiz su bile haram.
devamını gör...

israil’de, deepfake teknolojisi kullanarak ölülerin fotoğraflarından yüksek gerçeklikli videolrın üretilmesine başlanmış, uygulamanın ismi (bkz: deepnostalgia).

black mirror zamanlarına kulaçlıyoruz.

alpeis’de de yeni ölmüşlerin yerine geçen, ölüye benzeyen kişiler bu durumu bir iş kolu haline getirmişti.
devamını gör...

"bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?"

goethe tarafından iki haftada yazılmış ve mektuplardan oluşan harika bir romandır. goethe bu romanı yazdığında henüz 27 yaşındaydı. yazıldığı dönemde çok etkili olmuş, intihar vakalarına konu olmuş bu kitap, yazıldığı 1774 yılından beri popülerliğini hep korumuştur.

yayımlandığı dönemde, bütün gençliği etkisi altına almış olan bu roman, birçok intihara da neden olmuştur. 40 tane genç werther'inkine benzer şekilde hayatına son vermiştir. werther'in giymiş olduğu mavi frak, sarı yelek ve çizmeler döneminde moda olmuştur. bu intihar vakaları, daha sonraları werther etkisi olarak adlandırılır. bu etki yüzünden kitap, italya ve danimarka gibi ülkelerde kitap yasaklanmıştır. daha sonra yürütülen bir araştırmaya göre ünlü bir kişi intihar ettiği zaman, intihar oranları neredeyse %12 artmıştır.

kitabın içeriğine gelecek olursak, kitap genç bir ressam olan werther'in, düşsel dostu wilhelm'e yazmış olduğu mektuplardan oluşmaktadır. kitap werther'in lotte'ye duymuş olduğu aşkı anlatır. bu aşk zamanla bambaşka bir noktalara ulaşmıştır. öyle bir noktadır ki bu werther buna katlanamaz ve hayatına son verir. werther'in lotte'ye duymuş olduğu aşk platoniktir. çünkü lotte evlidir. ve werther'in kendisine karşı beslediği hisler onu pişmanlıklara sürüklemektedir. bu durum werther'in gittikçe bu aşkın içinde boğulmasına ve artık bu acıya dayanamamasına yol açmıştır. artık yaşamanın bir anlamı olmadığını düşünen werther, sevdiği kadına mektup yazarak intihar etmiştir.
devamını gör...

tatildeyken kafa izni kullanan muazzör yazılımcı/ağbi.

bunalttınız ulen iko'yu.
koca adam müşteri temsilcisi gibi, cevap yetiştirmekten iş yapamıyor.

bana yazın, iko'ma dokunmayın.

devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ağız dolusu küfür ve ya içten gelen bir bedduayı beraberinde getirir. sonra bir müzik açar ya da plan yaparsiniz. planlar çoğu zaman bir halta yaramaz ama müzik her zaman iyi gelir.
devamını gör...

punisher açayım size punisher, asabiyim asabi asabi, katılmıyorum ben buna, freud kim ya... sevdiğim yazardır.*
devamını gör...

''çünkü oğuz atay'ı da okudum, seni de tanıdım..''

az'ı 3 yıl önce okudum, hatta geçen yıl sunumunu da yaptım. sunum yapmadan önce düşündüm, sabahattin ali'nin bir kitabını sunmak isterdim fakat ne kadar sevsem de kendimde o yeterliliği göremedim çünkü kitabın hakkını verememekten korktum ve pek bilinmeyen fakat hak ettiği değeri görmesi gerektiğini düşündüğüm bir kitabı sunmak istedim. o kitap hakan günday'ın az'ıydı.

hakan günday'la tanışma kitabım bu kitap oldu. beni kendisine çeken ise kitabın arka kapağındaki, mektuptan alıntı olarak seçilen yazıydı:

''diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? haklısın. belki de çok az.. o zaman şöyle demeliyim: seni az tanıyorum, az.''

hayatta tanıdığımı sandığım fakat ismini bilmekten öteye gidemediğim ne çok insan vardı. öyle sosyal medyada bir kişinin fotoğraflarını görüp günümüz diliyle like atmakla olmuyordu ki tanımak. kendisini bana anlatmasıyla tanıyamazdım ki bir kişiyi, hatta itiraf edeyim, kendimi de tanıyamazdım. zaten tam manasıyla tanıyabildiğimi de hiç düşünmedim. işte beni bu düşüncelere sürüklediği için kitabı alıp hemen okumak istedim.

kitabın başında, yazarımızın yazmış olduğu kitabı nevzat çelik'e, nevzat çelik'in itirazın iki şartı adlı şiirinden alıntı yaparak ithaf ettiğini gördüm. meraklı benliğim elbet bunun da nedenini sorguladı ve araştırma yoluna gitti. öğrendim ki, hakan günday'ın ilk romanı kinyas ve kayra (kitap)'nın basılması gereken bir eser olduğunu söyleyen ilk kişi nevzat çelik olmuş, ve hakan günday, kendisinden yazı dünyasına dair çok şey öğrenmiş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kitabı okurken iki ana karakterimizin isminin de derda olduğunu gördüm, sadece birinin sonundaki a harfinde şapka vardı. yaşları da aynıydı. 11 yaşında, biri kız diğeri erkek çocuğu olan, iki derda! fakat sadece ''iki çocuk'' demek çok basit kaçıyor, 11 yaşında iki çocuk demek çok kolay. çocuk deyince insanlar şöyle sanıyor; okula giden, arkadaşlarıyla oynayan, belki yeri gelince kavga eden, düşüp bacağını kanatınca ağlayan iki çocuk. ama hayır, bu çocuklar ''iki çocuk'' diyerek genellenemeyecek çocuklar. bu çocuklar 11 yaşına gelene kadar birçok zorluk çekip bir de yıllar geçtikçe yanlış karar vermek zorunda bırakılmış çocuklar. bu çocuklar, o zorlukların arasında oğuz atay'ın tutunamayanlar (kitap)'ı sayesinde belki de hayata tutunmaya çalışmış ve yolları kesişmiş çocuklar.

bundan sonrası, ayrıntılı incelemeye girecek, sıkılan olursa burada okumayı kesebilir (tabii buraya kadar okuduysa) ama meraklıları elbet olacaktır, öyleyse iyi okumalar.

kişiler:
derdâ: güneydoğu'da babasının annesini terk ettiği bir köy ortamında doğan çocuk. ayrıca, annesinin kendisine bakamadığı için başta yatılı okula gönderse de sonra 11 yaşında tarikat şeyhinin oğluna sattığı kız çocuğu. satmak kelimesi çok çirkin fakat bir annenin 11 yaşındaki kızını satması kadar değil.

saniye: derdâ'nın ''sözde'' annesi. 11 yaşındaki kızını birkaç havyan parası karşılığında satan kişi.

bezir: derdâ'nın tarikatçı kocası. derdâ'ya fiziksel ve cinsel şiddet uygulayan kişi.

derda: göz kanseri annesiyle, hapisteki babasının mezarlığın bitişiğine ördüğü evde yaşayan erkek çocuk. tüm dünyası mezarlık olan ve geçimini de mezar temizliğinden yapan çocuk ayrıca. ''çocuk dediğin ölümü öğrenince büyür... eğer ölümü öğrenince büyüyorsa, mezar temizleyip para kazanınca ne oluyordu?''

mekân:
yatırca: derdâ'nın doğup büyüyemediği yer. büyüyemediği diyorum çünkü annesinin zoruyla 11 yaşında bir tarikatçıyla evlendirilip londra'ya gönderiliyor.
londra
derdâ’nın londra’da yaşadığı apartman
rehabilitasyon merkezi
edirnekapı mezarlığı: kitabın ikinci karakteri derda'nın yaşadığı yer. ''mezarlıkta mı yaşıyor?'' diye sormayın. evet, mezarlıkta yaşıyor. derda'nın babası yoksul olduğundan, ''zaten mezarlığın duvarı var, çevresine 3 duvar daha örüp orada yaşayalım.'' diye düşünmüş.

kitabın konusundan bahsetmeyeceğim, iki çocuğun onlarca zorluktan geçip yollarının kesişmesi demek yeterli olacaktır çünkü ne desem tat kaçıran bir bilgi vermiş olacağım. bu kitap hayatınıza güzel şeyler katmayacak onu da belirteyim. kitabı elinizden bir an önce atmak isteyeceksiniz fakat asla yarım bırakamayacaksınız. elinizden atmak isteseniz de bir kere başladığınız taktirde atamazsınız. çünkü bu kitap size az değil, ''çok'' şey katacak.
devamını gör...

puslu kıtalar atlası.
devamını gör...

kutlaması sabırsızlıkla beklenen kişi tarafından unutuluyorsa insanı derin düşüncelere sürükler.

ama olsun diyoruz tabii, her şeye rağmen ailem var ve onlar hiçbir zaman unutmuyor. yıllardır konuşmadığın kuzenin bile bir yerlerden çıkıp doğum gününü kutlayabiliyor mesela, çok önemliymiş gibi...

acaba bu durumun ikizler burcu olmakla bir alakası var mı diye düşünmeden edemiyorum zira bu burcun insanlarını kimse sevmiyor.*
devamını gör...

bir kez daha anladım ki rte başörtüsüz kadınların öldürülmesini pek sallamıyor. ona göre öldürülen , tacize uĝrayanların hepsi başörtüsüz. kendi kızları korunaklı evlerde hiç tacize uğramadan milyar dolarlarla ve vasat kocalarıyla mutlu bir hayat sürerken biz kot pantolon giydiğimiz ve babamiz cumhurbaskani olmadigi için tacize uğramaya hak görũlüyoruz. başörtüsũzsen ve kadınsan hayatta kalmak gerçekten zor bu ülkede. ve dünyada. kendi cinsiyetimden nefret ettiren herkese lanet olsun. !
devamını gör...

patır kütür osuran , orkestra şekilde osuran çiftlerimiz de vardır. çok uyumlular seviyoruz kendilerini.
devamını gör...

lütfen devam edin ben hemen geliyorum
yengelerinizden biri arıyor savamıyorum
nedir allahım benim kadınlardan çektiğim
hangi birine yeteyim inan hiç bilmiyorum
devamını gör...

tr: tezat.

birbirleriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılmasıdır. anlamı kuvvetlendirmek için veya sanat yapmak amacıyla kullanılır.

örnek:
''deafening silence'' (sağır edici sessizlik).
devamını gör...

bir cenk'in arka bahçesi uktesi. bir self/recursive ukte dolması.

bir padme şarkısı, punkgillerden. 2016 ağustosunda bir nefret cinayeti kurbanı olan transseksüel kadın, aktivist hande kader'in anısına yazılmış.

devamını gör...

bir insanın kendine yetmesi kendini sevmesiyle alakalı bir durumdur. eğer bir insan kendini sevmiyorsa kendine de yetemez. mutluluğu başka yerlerde arar. oysa ki mutluluk içimizde.
devamını gör...

" insan için en zor olan şey her gün insan kalmaktır. " cengiz aytmatov
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim