normal sözlük moderasyon sevgi sıralaması
ben yokken açılmış başlıktır. artık ben buradayım. *
devamını gör...
karısının kafasına elma koyup ateş eden adam
bir benzerini yapan yılmaz güney’dir.
eşrefpaşalı filminin çekimleri esnasında eşi nebahat çehre’nin kafasının üzerine bardak koyup ateş etmiştir.
silahın içinde gerçek bir mermi vardır. ancak çok korkmasına rağmen yılmaz güney’e çok güvendiğini söyleyen nebahat çehre bu saçmalığı kabul etmiştir.
hangisinin yaptığı daha saçma karar vermemekle birlikte bu saçma aşk gösterisinin gereksiz şiddetinin insanlara anlamlı gelmesine de mana veremiyorum.
eşrefpaşalı filminin çekimleri esnasında eşi nebahat çehre’nin kafasının üzerine bardak koyup ateş etmiştir.
silahın içinde gerçek bir mermi vardır. ancak çok korkmasına rağmen yılmaz güney’e çok güvendiğini söyleyen nebahat çehre bu saçmalığı kabul etmiştir.
hangisinin yaptığı daha saçma karar vermemekle birlikte bu saçma aşk gösterisinin gereksiz şiddetinin insanlara anlamlı gelmesine de mana veremiyorum.
devamını gör...
kürk mantolu madonna
bebelerin elinde gezmekten sanat seviyesi düşmüş ancak şaheserdir. genç werterin acılarını okuyana kadar aşk kitabı katagorime hükmetti
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
çocukların büyüme yaşları küçüldü mü yoksa benim kardeşim mi yetişkin insan gibi konuşuyor bilmiyorum ama 10 yaşındaki kardeşimle hep hayatın gerçekleri üzerine muhabbet ediyoruz. en son dolar kuru neye göre belirleniyor diye sormuştu.
devamını gör...
gelecekte olmasıyla mutlu edecek şeyler
okuduğum mesleği işsiz kalmadan , en iyi şekilde yapabilmek.
devamını gör...
günlük ev kiralamak güvenli mi sorunsalı
kadıköy'de acayip sarhoş olduğum bir gün , arkadaşımla ev kiralamıştık. hiçbir sıkıntı yoktu. çok temizdi. eve gidemeyecek kadar kötü olmasaydım kalmazdım. işin açıkçası benim seks kasedim düşmedi hiçbir yere. sizinde düşmez reis rahat ol. ama iyice araştır.
devamını gör...
öyle şeyler sadece filmlerde olur
bir gece arkadaşlarımın tüm ısrarına rağmen onlarda kalmayıp çalıştığım ilçedeki evime dönmekte ısrar etmiştim. gece belli bir saatten sonra o ilçeye araba olmadığı ve benden o belli bir saati geçirdiğim için tek çarem otostop çekmekti. çok soğuk olmayan hava bana yardımcı olacak gibiydi, eğer hava çok soğuk olmadığına bakmadan yağmura durmasaydı.
ben yol kenarından gelen geçene otostop çekerken yanıma bir adam yaklaştı. gayet temiz yüzlü bir arkadaşımız olmakla birlikte ben de şüphe uyandırmadan de edemeyen bir şekilde tumturaklı bir selam salladı bana en ruhanisinden. gecenin bir yarısı yağmur altında böyle içten gelen bir allah kelamı beni derin düşünce kuyularına düşürdüğü için aynı azimle bir kontra çıkarıp uzun uzun aldım selamını zira annemin anlattıkları kulağımda idi ve bu adam hızır olabilirdi. olmadı.
meğer arkadaş bir imam imiş ama nerde çalıştığını yol boyu öğrenemedim. aslında öğrenemedik. çoğul bir cehalete döndürdüm cümlemi çünkü biz imamla selamları uzattıktan yarım saat sonra bizden daha genç ama daha görmüş geçirmiş olduğu belli olan bir arkadaş daha çıktı ortaya. onun selamı allahtan çok kula yakındı ama sıcak bir selamdı. velhasılı biz yol kenarında bekleyen üç kişi olduk mu! üçüncü kardeşimiz konuşkan bir arkadaş olduğu için fenerbahçe’nin durumundan dolar kurundaki dalgalanmalara kadar her şeyi anlattığında sabah ezanı okunmak üzereydi ki bir gazete dağıtım aracını pat diye durdu önümüzde.
bindik, yola çıktık 20 dakika sonra neden bilmem bir yerde durduk. yarım saat sonra yola devam edeceğimizi söyledi şoför. oturduk çay içmeye başladık. o ara genç kardeşim imama bir hayat kadını ile evlenmenin caiz olup olmadığını sordu. imam da caizdir, hatta büyük sevaptır ama önceki hayatını özlerse sorun olur dedi. bir hayat kadınının önceki hayatını özlemesina anlama veremedim elbette. bu sohbet uzadı tabii şurası sevaptır burası günahtır öbür tarafı vaciptir derken tekrar yola koyulduk. yalnız yola çıkmadan önce genç çocuğun tabancasını da görmüş olduk. aklımda milyonlarca soru varken bir de silah eklenince şahlıktan şahbazlığa yumuşak bir geçiş yaşadım.
neyse uzatmayayım yarım saat sonra ben indim. benimle birlikte imam da indi. ben eve doğru yürürken belki açık bir yer bulurum diye geri döndüğümde polislerin imamı kafasını eğerekten ekip arabasına bindirdiklerini gördüm.
açık yer aramaktan vaz geçip hiçbir şeyden korkmadan ( ! ) sigaralarımın yeteceğini umarak eve yollandım.
sabah telefon sesiyle uyandım. genç arkadaşım “ abi ben gürcistan’a vardım, her şey yolunda, hakkını helal et, ben dönünce arayacağım seni” diyerek bana mutlu bir günaydın sarkıttı ama ben ona telefon numaramı verdiğimi bile hatırlamıyordum ve ne gürcistan’ı? ayrıca neden dönünce beni arasındı ki?
imam ne oldu, genç adam o silahla gürcistan’da ne yaptı bilmiyorum ama böyle bir şey sadece filmlerde olur gibi geldi bana.
ben yol kenarından gelen geçene otostop çekerken yanıma bir adam yaklaştı. gayet temiz yüzlü bir arkadaşımız olmakla birlikte ben de şüphe uyandırmadan de edemeyen bir şekilde tumturaklı bir selam salladı bana en ruhanisinden. gecenin bir yarısı yağmur altında böyle içten gelen bir allah kelamı beni derin düşünce kuyularına düşürdüğü için aynı azimle bir kontra çıkarıp uzun uzun aldım selamını zira annemin anlattıkları kulağımda idi ve bu adam hızır olabilirdi. olmadı.
meğer arkadaş bir imam imiş ama nerde çalıştığını yol boyu öğrenemedim. aslında öğrenemedik. çoğul bir cehalete döndürdüm cümlemi çünkü biz imamla selamları uzattıktan yarım saat sonra bizden daha genç ama daha görmüş geçirmiş olduğu belli olan bir arkadaş daha çıktı ortaya. onun selamı allahtan çok kula yakındı ama sıcak bir selamdı. velhasılı biz yol kenarında bekleyen üç kişi olduk mu! üçüncü kardeşimiz konuşkan bir arkadaş olduğu için fenerbahçe’nin durumundan dolar kurundaki dalgalanmalara kadar her şeyi anlattığında sabah ezanı okunmak üzereydi ki bir gazete dağıtım aracını pat diye durdu önümüzde.
bindik, yola çıktık 20 dakika sonra neden bilmem bir yerde durduk. yarım saat sonra yola devam edeceğimizi söyledi şoför. oturduk çay içmeye başladık. o ara genç kardeşim imama bir hayat kadını ile evlenmenin caiz olup olmadığını sordu. imam da caizdir, hatta büyük sevaptır ama önceki hayatını özlerse sorun olur dedi. bir hayat kadınının önceki hayatını özlemesina anlama veremedim elbette. bu sohbet uzadı tabii şurası sevaptır burası günahtır öbür tarafı vaciptir derken tekrar yola koyulduk. yalnız yola çıkmadan önce genç çocuğun tabancasını da görmüş olduk. aklımda milyonlarca soru varken bir de silah eklenince şahlıktan şahbazlığa yumuşak bir geçiş yaşadım.
neyse uzatmayayım yarım saat sonra ben indim. benimle birlikte imam da indi. ben eve doğru yürürken belki açık bir yer bulurum diye geri döndüğümde polislerin imamı kafasını eğerekten ekip arabasına bindirdiklerini gördüm.
açık yer aramaktan vaz geçip hiçbir şeyden korkmadan ( ! ) sigaralarımın yeteceğini umarak eve yollandım.
sabah telefon sesiyle uyandım. genç arkadaşım “ abi ben gürcistan’a vardım, her şey yolunda, hakkını helal et, ben dönünce arayacağım seni” diyerek bana mutlu bir günaydın sarkıttı ama ben ona telefon numaramı verdiğimi bile hatırlamıyordum ve ne gürcistan’ı? ayrıca neden dönünce beni arasındı ki?
imam ne oldu, genç adam o silahla gürcistan’da ne yaptı bilmiyorum ama böyle bir şey sadece filmlerde olur gibi geldi bana.
devamını gör...
yaşlanıyorum denilen an
az önce şuna denk geldim, tam 10 yıl olmuş ooonnnn
yahu ne ara oldu o kadar
(bkz: https://youtu.be/3shMD13Y2uU)
filmide 15 yıl olmuş çıkalı, ühühühühü yaaa amaaaaa yaaaaa
yahu ne ara oldu o kadar
(bkz: https://youtu.be/3shMD13Y2uU)
filmide 15 yıl olmuş çıkalı, ühühühühü yaaa amaaaaa yaaaaa
devamını gör...
kpss'ye çalışan sözlük yazarları
bayram meral adını duyunca istemsiz meriç pirinç demeye başladıysanız bizdensiniz.
devamını gör...
elma kurdu (yazar)
nickaltıma tanım yazan herkese cok teşekkür ederim. kimisi güldürdü, kimisi de gururlandırdı. girilen tanımlara bakınca sahiden tanıyor beni insanlar. hele de o sinir olayı çık oturdu.*
nereden anladınız sevgili yazar?
bu karikatürü de bir arkadaşım bana benziyor diye atmıştı. onu da bırakayım tam olsun.
nereden anladınız sevgili yazar?
bu karikatürü de bir arkadaşım bana benziyor diye atmıştı. onu da bırakayım tam olsun.

devamını gör...
atatürk'e ilah benzetmesi yapanlar
ilah değil önderdir. başkomutandır, başöğretmendir. bir milleti ayağa kaldırmış , o milletin asırlardır eğilmeyen başını eğdirmemiştir.
heykeli, fotoğrafları her an görülmeli ki bu millet unutmasın bugünlere nasıl geldiğini. unutmasın liderini ve onun silah arkadaşlarını.
unutmasın ve aziz hatırasına dil uzattırmasın.
heykeli, fotoğrafları her an görülmeli ki bu millet unutmasın bugünlere nasıl geldiğini. unutmasın liderini ve onun silah arkadaşlarını.
unutmasın ve aziz hatırasına dil uzattırmasın.
devamını gör...
bitter çikolata
en sevdiğim çikolata çeşididir .
kaliteli olanını yemek lazımdır .
kaliteli olanını yemek lazımdır .
devamını gör...
sürekli kendine söven insan
hatalarından ders almaz. misalen sık sık kendime hay aklımı öpiyim derim ara ara da e be sürtük e be mal diye sövmüşlüğüm vardır.
devamını gör...
eleştirel pedagoji
akademiye göre eleştirel pedagoji, “eleştirel teoriden kavramlar geliştiren ve uygulayan bir eğitim felsefesidir” (kincheloe, 1997), “öğretimi doğası gereği politik bir eylem olarak görür, bilginin tarafsızlığını reddeder ve 'sosyal adalet ve demokrasinin kendisi, öğretme ve öğrenme eylemlerinden farklı değildir" der. (giroux 2007).
bu hususta sıklıkla alıntılanan örnek, bir öğretmenin öğrencileri ders kitaplarını yırtmaya teşvik ettiği 'ölü ozanlar derneği' (dead poets society) filmidir. film, bilindiği üzere geleneksel bir üniversitede geçer ve bir öğretmenin öğrencileri gelenekleri reddederek ve kendileri için düşünerek öğrencileri günü yakalamaya ve kendi eğitimlerinden en iyi şekilde yararlanmaya nasıl teşvik ettiğinin hikayesini anlatır.
eleştirel pedagojinin savunucuları, bir dil sınıfının ideolojiden bağımsız olmadığına inanırlar. eğitim sistemlerinin bir dereceye kadar öğretmenler tarafından (belirli bir konu veya dersin içeriği bağlamında) karar verilmesi gerektiğine -örneğin, okuma metinlerini seçme vb. gibi) ancak sürecin bir boşlukta gerçekleşmediğini, politik ideolojiler ve dünya görüşleri tarafından da motive edildiğini öne sürerler. öte yandan eleştirmenler, bu yöntemin sanat açısından anlamlı olsa da, matematiğe veya bilimlere uygulandığında daha az anlamlı olduğuna da işaret ederler.
dr. henry giroux, "pedagoji ve umudun siyaseti" adlı kitabında, "uygun koşullar yaratarak, öğretmenlerin öğrencilerin deneyimlerini ve algılarını yeniden yazabilecek kültürel üreticiler olmalarını sağladığını" iddia eder. (giroux, 1997). öğrencilerin kendi karar vericileri olmasına izin vererek, dünyayı daha iyi anlamalarına yardımcı olunabileceğini öne sürer. paulo freire (1998) da eleştirel pedagojiye benzer bir bakış açısına sahiptir, “öğretmenlerin yardımıyla sınıf deneyimleri, öğrencilerin kendi eğitimlerinde aktif aracılar olarak hareket etmeye ve bir eğitim geliştirmeye teşvik edildikleri durumlar haline gelmelidir” düşüncesini savunur.
işbu yüzden eleştirel pedagojinin, kaçınılmaz olarak öğrencilerin dünya deneyimlerine, ilgi alanlarına dayandığı ve soru(n)ları ile uyuştuğu; öğrencilerin kendileri için bir cevabı keşfetmelerine izin verildiğinde en iyi şekilde öğrendikleri görüşüne dayandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
referanslar:
*giroux, h., 1997.pedagogy and the politics of hope: theory, culture, and schooling. a critical reader. west view press.
*giroux, h., 2007. utopian thinking in dangerous times: critical pedagogy and the project of educated hope. utopian pedagogy: radical experiments against neoliberal globalization, pp.25-42.
*kincheloe, joe; steinburg, shirley (1997). changing multiculturalism. bristol, pa: open university press. p. 24.
*p. freire. teachers as cultural workers: letters to those who dare to teach the edge, critical studies in educational theory. west view press, 1998.
bu hususta sıklıkla alıntılanan örnek, bir öğretmenin öğrencileri ders kitaplarını yırtmaya teşvik ettiği 'ölü ozanlar derneği' (dead poets society) filmidir. film, bilindiği üzere geleneksel bir üniversitede geçer ve bir öğretmenin öğrencileri gelenekleri reddederek ve kendileri için düşünerek öğrencileri günü yakalamaya ve kendi eğitimlerinden en iyi şekilde yararlanmaya nasıl teşvik ettiğinin hikayesini anlatır.
eleştirel pedagojinin savunucuları, bir dil sınıfının ideolojiden bağımsız olmadığına inanırlar. eğitim sistemlerinin bir dereceye kadar öğretmenler tarafından (belirli bir konu veya dersin içeriği bağlamında) karar verilmesi gerektiğine -örneğin, okuma metinlerini seçme vb. gibi) ancak sürecin bir boşlukta gerçekleşmediğini, politik ideolojiler ve dünya görüşleri tarafından da motive edildiğini öne sürerler. öte yandan eleştirmenler, bu yöntemin sanat açısından anlamlı olsa da, matematiğe veya bilimlere uygulandığında daha az anlamlı olduğuna da işaret ederler.
dr. henry giroux, "pedagoji ve umudun siyaseti" adlı kitabında, "uygun koşullar yaratarak, öğretmenlerin öğrencilerin deneyimlerini ve algılarını yeniden yazabilecek kültürel üreticiler olmalarını sağladığını" iddia eder. (giroux, 1997). öğrencilerin kendi karar vericileri olmasına izin vererek, dünyayı daha iyi anlamalarına yardımcı olunabileceğini öne sürer. paulo freire (1998) da eleştirel pedagojiye benzer bir bakış açısına sahiptir, “öğretmenlerin yardımıyla sınıf deneyimleri, öğrencilerin kendi eğitimlerinde aktif aracılar olarak hareket etmeye ve bir eğitim geliştirmeye teşvik edildikleri durumlar haline gelmelidir” düşüncesini savunur.
işbu yüzden eleştirel pedagojinin, kaçınılmaz olarak öğrencilerin dünya deneyimlerine, ilgi alanlarına dayandığı ve soru(n)ları ile uyuştuğu; öğrencilerin kendileri için bir cevabı keşfetmelerine izin verildiğinde en iyi şekilde öğrendikleri görüşüne dayandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
referanslar:
*giroux, h., 1997.pedagogy and the politics of hope: theory, culture, and schooling. a critical reader. west view press.
*giroux, h., 2007. utopian thinking in dangerous times: critical pedagogy and the project of educated hope. utopian pedagogy: radical experiments against neoliberal globalization, pp.25-42.
*kincheloe, joe; steinburg, shirley (1997). changing multiculturalism. bristol, pa: open university press. p. 24.
*p. freire. teachers as cultural workers: letters to those who dare to teach the edge, critical studies in educational theory. west view press, 1998.
devamını gör...
aracı çukura denk getirmek
yolları köstebek yuvasına dönmüş dandik bir şehirde yaşıyorsanız slalom yapsanız da düşersiniz.aracı zamanından önce ağır alt bakıma sokmanıza neden olur.derin çukursa ve hızlıysanız daha büyük sorunlara yol açabilir.
devamını gör...
samsun’da sokak ortasında eşi tarafından şiddete uğrayan kadın
harbi harbi yozlaşmış gotham'a döndüğümüzü gösteren haber.
devamını gör...