40 bin ton patates 10 bin ton soğan dağıttık
yanında yağ da dağıtsınlar. bu şekilde zor oluyor sokmam.
devamını gör...
gözlerde sevişmek
bir (bkz: ümit yaşar oğuzcan) şiiridir.
seninle yaşanacak bir aşkın öyküsünü
bir giz gibi derinden dün yaşattı gözlerin
sunduğu sevinçlerle o eşsiz bahar günü
yemyeşil bir adaktı, bir murattı gözlerin.
acılar uzaklarda, mutluluklarsa yakın
bir kaç saat içinde kaç yıldı yaşattığın
gözlerime sevgiyle bakarken, bana aşkın
ölümsüz olduğunu hatırlattı gözlerin.
içimde tek sen vardın, düşüncemde yalnız sen
birbirimizden uzak yaşadığımız o
en güzel yıllarımızı elemle düşünürken
hem ağladı sessizce, hem ağlattı gözlerin.
seninle yaşanacak bir aşkın öyküsünü
bir giz gibi derinden dün yaşattı gözlerin
sunduğu sevinçlerle o eşsiz bahar günü
yemyeşil bir adaktı, bir murattı gözlerin.
acılar uzaklarda, mutluluklarsa yakın
bir kaç saat içinde kaç yıldı yaşattığın
gözlerime sevgiyle bakarken, bana aşkın
ölümsüz olduğunu hatırlattı gözlerin.
içimde tek sen vardın, düşüncemde yalnız sen
birbirimizden uzak yaşadığımız o
en güzel yıllarımızı elemle düşünürken
hem ağladı sessizce, hem ağlattı gözlerin.
devamını gör...
siddhartha
--- alıntı ---
siddhartha; hermann hesse'nin, 1922 yılında yayımlanan, gautama buddha zamanında siddhartha adlı bir adamın kendini keşfetmesinin ruhani yolculuğunu ele alan romanı.
en.wikipedia.org/wiki/Siddh...
--- alıntı ---
bence, bu roman, bir insanın belirli aralıklarla tekrar tekrar okuması gereken bir roman. her okuduğunuzda farklı bir siddhartha olduğunuzu keşfediyorsunuz. farkındalığınızı arttıracak, bakış açınızı genişletecek, hatta huzur verecek bir kitap. belki okuduğunuz için sağda solda hava bile atarsınız ama bence yine de yapmayın. kısacası iyi ki yazılmış dedirten türden bir kitap.
siddhartha kendi yolculuğuna çıkmış bir insan. buddha'nın hayatını anlatan bir kitap değil. spoiler vermemek için çok detaya giremiyorum fakat bazı yanlış anlaşılmalar oluyor. kitapta siddhartha'nın yolculuğunu okuyacaksınız, buddha'nın değil.
siddhartha; hermann hesse'nin, 1922 yılında yayımlanan, gautama buddha zamanında siddhartha adlı bir adamın kendini keşfetmesinin ruhani yolculuğunu ele alan romanı.
en.wikipedia.org/wiki/Siddh...
--- alıntı ---
bence, bu roman, bir insanın belirli aralıklarla tekrar tekrar okuması gereken bir roman. her okuduğunuzda farklı bir siddhartha olduğunuzu keşfediyorsunuz. farkındalığınızı arttıracak, bakış açınızı genişletecek, hatta huzur verecek bir kitap. belki okuduğunuz için sağda solda hava bile atarsınız ama bence yine de yapmayın. kısacası iyi ki yazılmış dedirten türden bir kitap.
siddhartha kendi yolculuğuna çıkmış bir insan. buddha'nın hayatını anlatan bir kitap değil. spoiler vermemek için çok detaya giremiyorum fakat bazı yanlış anlaşılmalar oluyor. kitapta siddhartha'nın yolculuğunu okuyacaksınız, buddha'nın değil.
devamını gör...
en sevilen fikret kızılok şarkısı
bu kalp seni unutur mu?
unutmaz
unutmaz
devamını gör...
bahriye üçok
ilahiyat fakültesi'nde cübbe giyen ve kadının özgürleşmesini savunan ilk kadın öğretim üyesi.
devamını gör...
yazarların olmak istediği hayvan
panda olmayı çok isterdim. canları sıkılınca yuvarlanıp duruyorlar. günün on saatlik zaman diliminde uyurken kalan vakitte de ya yiyecek arıyor ya da o çok sevdikleri bambularını kemiriyorlar. işte aradığım hayat..
devamını gör...
hi my i run
buradan yoldaş'a ve yönetim'e sesleniyorum. kendisinin bir dediğini iki etmeyin, onu görünce ceketinizi ilikleyin. tüm çaylaklar onun emrinde, arkası sağlam.
kafasını bozarsanız emrindeki çaylak ordusuyla beraber sözlüğe darbe falan yapar aman dikkat!
kafasını bozarsanız emrindeki çaylak ordusuyla beraber sözlüğe darbe falan yapar aman dikkat!
devamını gör...
düşün ki kedin bunu okuyor
rica ediyorum artık eskisi gibi zayıf bir kedi olmadığını kabullen. şişko bir göbeğin var, hareket edince yorulup kendini yere atıyorsun. lütfen bunun farkına var ve kapıların üstüne çıkmaktan vazgeç. inemediğin için ağlıyorsun ve her seferinde sandalyeye çıkıp seni oradan indirmekten çok yoruldum. ayrıca sana 3 tane yatak aldım. lütfen benim yatağımda yatmaktan vazgeç. bir de allah aşkına mamanı çiğneyerek ye. sonra kusuyorsun ben temizliyorum. ama her şeye rağmen seni çok seviyorum ve iyi ki varsın şişko.
devamını gör...
sorunsal kelimesini sözlük lügatından çıkarıyoruz kampanyası
dünyanın en itici, en absürt ve en ana akım kölevari kelimesi bu bence.
sorun-sal, bu ne dostum ? sal sal sal sal salın artık şu sorun-sal'ı.
sorun-sal, bu ne dostum ? sal sal sal sal salın artık şu sorun-sal'ı.
devamını gör...
kitap sayfaları arasına not koyarak kadına hediye eden erkek
ben bunun neden kız versiyonuyum onu anlayamadım. rehberdeki 20 kişi dışında uyuyor hepsi.
bir keresinde böyle bir hareketim olmuştu cidden. o ise beni değil, onun yazdığı mektubu oda arkadaşlarıyla kahkaha içinde okuyan kızı tercih etmişti.
bir keresinde böyle bir hareketim olmuştu cidden. o ise beni değil, onun yazdığı mektubu oda arkadaşlarıyla kahkaha içinde okuyan kızı tercih etmişti.
devamını gör...
24 şubat 2021 fahrettin koca'nın özür dilemesi
lebalep konusu hakkında bir iki kelam edecek mi merak ediyorum.
az önce bundle da okuduğum haberdir yarın detaylı bir şekilde konuşacakmış kendisi.
az önce bundle da okuduğum haberdir yarın detaylı bir şekilde konuşacakmış kendisi.
devamını gör...
yazarların en sevdiği yasak
kapalı alanda sigara içme yasağı. bu şekilde binaların leş gibi kokması önlenmiş oldu..
devamını gör...
17 mayıs itibarıyla vaka sayıları 5 binin altına inecek
“doğruları biliyorsan, yalanları dinlemek
eğlencelidir.”
bernard shaw
eğlencelidir.”
bernard shaw
devamını gör...
alışmış kudurmuştan beterdir
bir işi yapmaya alışmış kişi, onu her zaman yapmak ister ve bu alışkanlığı bağımlılık hali gibidir. alıştığı davranıştan vazgeçemeyen kişi, kudurmuştan daha azgındır ve o işi saldırırcasına yapar.
devamını gör...
mini etek özgürlükse eşine giydirir misin sorunsalı
muhtemelen yetişkin bir birey olarak kendi kendine giyinip soyunmayı biliyor olacaktır ama yine de ben eşimin elini sıcak sudan soğuk suya sokmam, yalnız başına giyinip yorulmasın derseniz neden olmasın.
devamını gör...
oyun teorisi
oyunlar birçok kişiyle oynanır ve kazanmak için rakiplerin stratejilerini çözmek, çıkarlarınızı korumak için doğru kararlar almak gerekir. ismi buradan gelir. birçok uygulanma alanı vardır zira hayat bir oyundur. sürekli rekabet ederiz, bazı insanlarla ihtiyacımız varsa müttefik oluruz, bazı insanlarla da rakip oluruz. örneğin sevgilinize mi aşıksınız yoksa sevgilinizin sizde yaşattığı duygulara mı aşıksınız? o duygulara ihtiyacınız olduğu için mi sevgilisiniz acaba? neyse konudan çok sapmayalım.
iki tür modeli vardır:
1-)sıfır toplamlı model: bir tarafın kazancının diğer tarafın kaybına sebep olacak olaylardır. savaşlar buna güzel bir örnektir.
2-) sıfır toplamlı olmayan model: taraflar yine rakiptir ancak iki tarafın da kazanç sağlayacağı denge durumları mevcuttur.
denge bu teori için anahtar kelimedir. oyun teorisi akıl öncülüğünde kazançları maksimumda tutacak denge durumları sağlamaya çalışır. bu denge durumlarından en ünlüsü nash dengesidir. nash dengesi, getirisi en fazla olan stratejiyi yapmaktır. bir örnekle açıklamaya çalışalım. 100 kişilik bir grubumuz var ve herkesin bir sayı tutmasını istedik, maksimum söylenebilecek sayı 100 ve tam sayı söylemek zorundayız. söylenen sayıların ortalamasının 1/2’sine en yakın cevabı veren kişi kazanacak dedik. mesela ortalama 60 olsun, 30’a en yakın cevabı veren kazanacak. şimdi düşünelim. maksimum ortalama 100’dür dolayısıyla akıllıca davranan herkes 50’den fazla bir sayı söylemez. gördüğünüz gibi maksimum ortalama 50’ye düştü. 100 kişinin de zeki olduğunu varsayarsak kimse 25’in üstünde bir sayı söylemez çünkü kimsenin 50’den fazla bir sayı söylemeyeceğini anladık. gördüğünüz gibi her aşamada maksimum ortalama 1/2’sine düşüyor. böyle bir durumda nash dengesi 1 sayısını söylemektir.
başka bir örnek vereyim. ben ve arkadaşım hırsızlık yaparken yakalandık. eğer suçu ona atarsam ve o benim masum olduğumu söylerse tüm suç ona yıkılmış olur ve ben hiç ceza almazken o 5 yıl ceza alır. ikimiz de suçu birbirimize atarsak suç paylaşılır ve ikimiz de 3 yıl ceza yeriz. ikimiz de birbirimizin masum olduğunu söylersek 1’er yıl ceza alırız. şimdi karşı tarafın ne yapacağını göz önünde bulundurarak davranalım. farzedelim ki bizi ispiyonlamış olsun. eğer biz de ispiyonlarsak 3 yıl yiyeceğiz ama ispiyonlamazsak 5 yıl yiyeceğiz. bu durumda suçu ona atmak daha mantıklı. farzedelim ki suçu bize atmamış olsun. eğer biz ispiyonlarsak hiç ceza yemeyeceğiz ispiyonlamazsak 3 yıl ceza yiyeceğiz. gördüğünüz gibi burada da suç atmak daha mantıklı. suç atmak bu durumun nash dengesidir. iki kişinin de zeki olduğu bir durumda 3’er yıl ceza yiyeceğiz.

peki karşıdaki kişi kardeşimizse ne olur? gördüğünüz gibi duygularımız çıkarlarımıza çoğu zaman terstir.
iki tür modeli vardır:
1-)sıfır toplamlı model: bir tarafın kazancının diğer tarafın kaybına sebep olacak olaylardır. savaşlar buna güzel bir örnektir.
2-) sıfır toplamlı olmayan model: taraflar yine rakiptir ancak iki tarafın da kazanç sağlayacağı denge durumları mevcuttur.
denge bu teori için anahtar kelimedir. oyun teorisi akıl öncülüğünde kazançları maksimumda tutacak denge durumları sağlamaya çalışır. bu denge durumlarından en ünlüsü nash dengesidir. nash dengesi, getirisi en fazla olan stratejiyi yapmaktır. bir örnekle açıklamaya çalışalım. 100 kişilik bir grubumuz var ve herkesin bir sayı tutmasını istedik, maksimum söylenebilecek sayı 100 ve tam sayı söylemek zorundayız. söylenen sayıların ortalamasının 1/2’sine en yakın cevabı veren kişi kazanacak dedik. mesela ortalama 60 olsun, 30’a en yakın cevabı veren kazanacak. şimdi düşünelim. maksimum ortalama 100’dür dolayısıyla akıllıca davranan herkes 50’den fazla bir sayı söylemez. gördüğünüz gibi maksimum ortalama 50’ye düştü. 100 kişinin de zeki olduğunu varsayarsak kimse 25’in üstünde bir sayı söylemez çünkü kimsenin 50’den fazla bir sayı söylemeyeceğini anladık. gördüğünüz gibi her aşamada maksimum ortalama 1/2’sine düşüyor. böyle bir durumda nash dengesi 1 sayısını söylemektir.
başka bir örnek vereyim. ben ve arkadaşım hırsızlık yaparken yakalandık. eğer suçu ona atarsam ve o benim masum olduğumu söylerse tüm suç ona yıkılmış olur ve ben hiç ceza almazken o 5 yıl ceza alır. ikimiz de suçu birbirimize atarsak suç paylaşılır ve ikimiz de 3 yıl ceza yeriz. ikimiz de birbirimizin masum olduğunu söylersek 1’er yıl ceza alırız. şimdi karşı tarafın ne yapacağını göz önünde bulundurarak davranalım. farzedelim ki bizi ispiyonlamış olsun. eğer biz de ispiyonlarsak 3 yıl yiyeceğiz ama ispiyonlamazsak 5 yıl yiyeceğiz. bu durumda suçu ona atmak daha mantıklı. farzedelim ki suçu bize atmamış olsun. eğer biz ispiyonlarsak hiç ceza yemeyeceğiz ispiyonlamazsak 3 yıl ceza yiyeceğiz. gördüğünüz gibi burada da suç atmak daha mantıklı. suç atmak bu durumun nash dengesidir. iki kişinin de zeki olduğu bir durumda 3’er yıl ceza yiyeceğiz.

peki karşıdaki kişi kardeşimizse ne olur? gördüğünüz gibi duygularımız çıkarlarımıza çoğu zaman terstir.
devamını gör...
yazarların cehennem tasviri
modern insanlığın zihninde cehennem deyince (bkz: dante alighieri)'nin (bkz: ilahi komedya) kitabında tasvir ettiği; 7 katlı, kişilerin günahlarına göre sınıflandırılarak işkence gördükleri yer canlanır. itallayan ressam (bkz: sandro botticelli) tarafından tuvale aktılmıştır.
detaylara buradan ulaşılabilir
detaylara buradan ulaşılabilir
devamını gör...
ya kızım beni deli etme ben aradığımda o telefon açılacak diyen erkek
eve gidince mesaj atıp haber et diyen erkeğin yanında bir hiçtir.
devamını gör...
criminal case
tam yil araligini hatirlamasam da bir zamanlarin unlu facebook oyunu.
olay mahallinde kanit toplamayi ve bu kanitlar isiginda cinayeti cozup, sucluyu yakalamayi amaclayan bir oyundu.
polisiyeye ilgi duyan herkes mutlaka goz atip bagimlisi olmustur, cok keyifliydi.
facebook’a olan ilgi azalinca, oyun da populerligini yitirdi.
ukdeydim, doldum.
olay mahallinde kanit toplamayi ve bu kanitlar isiginda cinayeti cozup, sucluyu yakalamayi amaclayan bir oyundu.
polisiyeye ilgi duyan herkes mutlaka goz atip bagimlisi olmustur, cok keyifliydi.
facebook’a olan ilgi azalinca, oyun da populerligini yitirdi.
ukdeydim, doldum.
devamını gör...
