kondisyon
çok önemli bir kavramdır.
yeterli olarak sağlanamaması başarıya engel olur.
yeterli olarak sağlanamaması başarıya engel olur.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
"her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği"
-turgut uyar
-turgut uyar
devamını gör...
yayın önerisi
antik dönemin mitleri, heykelleri, mimarileri, orta çağın dedikoduları, entrikaları, hikayeleri, rönesansın ustalarının bilinmeyen kısımları, tablo yorumlamaları, shoegaze - dram pop müzik yayınları, "çok bozdu" yıllar içerisinde bozan müzik gruplarını konuşacağımız bir konsept ve belki gece yarıları insanların bağlanabileceği, başımızdan geçen doğaüstü olaylar.
devamını gör...
aslan burcu kadını
benimdir, başlığı görünce dayanamayan aslan burcu kadınıyım, ekşi sözlükle tanışmama vesile olmuştur bu başlık, yine benim gibi aslan burcu kadını bir iş arkadaşımla açıp bakardık arada,
bu tanım gelir aklıma hep,
*burçlara inanmam ama ağustos ayında var bir şey... "
eeen has burçtur...
*ben şimdi kendimi övdümmü )
bu tanım gelir aklıma hep,
*burçlara inanmam ama ağustos ayında var bir şey... "
eeen has burçtur...
*ben şimdi kendimi övdümmü )
devamını gör...
normal sözlük - yedikule hayvan barınağı yardım kampanyası
sözlüğün yarattığı sinerjinin ve birlikteliğin yalnızca dijital ortamdan ibaret olmaması beni çok mutlu ediyor. gerçek dünyaya dokunuşlarla başka bir kimliğe bürünüyor sözlüğümüz. hakikatin bu kadar çarpık, hayatın bu denli kurgulardan ibaret olduğu bir çağda; sevgiyi, iyiliği, güzelliği ayakta tutabilmek için emek harcayan ve bu organizasyonun altyapısını oluşturan herkese teşekkürler.
devamını gör...
ne dediği anlaşılmayan insana hafifçe kafa sallayıp anlıyormuş gibi yapmak
sözlü tercüme yaparken başıma geldiğinde "slow, slow" diyerek anlamaya çalışarak tercüme yapıyorum ama bir çinlinin ingilizce konuşması, genelde çingilizce * şeklinde olduğundan birkaç saatlik böyle bir işlem sonrasında bir gün boyunca başım ağrıyor.. *
devamını gör...
mucize bir olasılık mıdır sorunsalı
(bkz: şansın matematiği)
devamını gör...
introvert
türkçe'de içe dönük olarak da tasvir ettiğimiz, enerjisini yalnız kalarak yeniden toplayan ve fazla sosyal etkileşimlerde bu enerjiyi kaybeden kişilerdir. dışa dönük ve içe dönük beyinler arasındaki fizyolojik farklılıklara işaret eden pek çok heyecan verici araştırma bulunmaktadır.
içe dönük -introvert- ve dışa dönük -extrovert- terimleri insanların kişiliklerini ve sosyal etkileşimin enerji düzeyleri üzerindeki etkilerini tanımlamak için kullanılır. bazı insanlar bu etiketleri önemsiz olarak görürken, birçok kişi bunları dünyadaki yerlerini, kendi beyinlerinin nasıl çalıştığını ve başkalarıyla en iyi nasıl etkileşimde bulunduklarını anlamanın bir yolu olarak kullanıyor.
hiç kimse tamamen içe ya da dışa dönük değildir.
eminim burada da birçok kişi duruma ve hatta etrafındaki insanlara göre kendini daha dışadönük ya da içedönük hissediyordur.
içe dönük kişilerin özelliklerinden bahsetmek gerekirse, ilk önce yalnız kalmayı severler demeliyiz. ancak bu, insanları sevmedikleri anlamına gelmemektedir. gerçek şu ki, içe dönük biri, kendisinin ayırdığı zamana çok değer verir. içine kapanık bir kişi için yalnız başına zaman geçirmek, enerji deposunu yeniden doldurma şansı demektir.
yüzeyselden çok derinliği olan gerçek etkileşimleri tercih ederler. özgünlük, özellikle içe dönük kişiliğe sahip birçok kişi için her türlü ilişkinin temel unsurudur. sığ olduğunu düşündükleri insanlarla arkadaşlık kurmakta zorlanabilirler. içedönükler, enerji israfı gibi hissettiklerinden, genellikle mümkün olduğunca sığ etkileşimlerden kaçınırlar.
empatiye değer verirler, karşısındaki insanı anlamak isterler. tamamen sosyal çevreden kopuk olduklarını söylemek yanlış olur, sadece gerçekten zaman geçirmek istedikleri insanlarla sosyalleşmek isterler. zorunlu sosyalleşme gibi durumlar enerjilerini ever.
ve son olarak, aslında bir yerlere davet edilmek isterler. bazen insanlar, içedönük arkadaşlarına sosyal bir olaydan uzak durarak bir iyilik yaptıklarını düşünürler. bu, rahatlamadan daha çok incinmeye ve yanlış anlamaya yol açar. bir sosyal etkinliğe katılmak isteyip istemediklerine karar vermeyi kişiye bırakmakta fayda var. bir davete dahil olmak zorunluluk ("davet edildim, bu yüzden gitmem gerekiyor") değil, bir fırsat ("bu yapmak istediğim ve enerjiye sahip olduğum bir şey mi?") ve bir onaylamadır ("insanlar beni etrafta istiyorum! ”). kimse dışlanmış hissetmek istemez.
kaynak
devamını gör...
siz orada yokmuşsunuz gibi lafınızı kesen insanlar
acayip üzücü bir olay.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hissettikleri
yarına uyanmak için sebebi olmayanlardanım..
bu yüzden her gece ana babamın gece kuşu mahlası taktığı bir evladıyım. kim bilir belki de kanatlarımız var ve bunu bizler bile bilmiyoruz ,kim bilir belki de sabahları uyanamamamın sebebi sebebimin olmaması. uyansam bile uzun bir süredir kendime iş çıkarma yeteneğimin git gide köreldiğini hissediyorum.. düzenli spor yapma, kitap okuma, mesleki alanda okumalar yapma, çizim yapma, ev işi yapma, yürüyüş, sosyal medyada aylak misali ellerim ceplerimde takılma gibi şeyleri kendime iş olarak görüp bir süre boyunca kendimi iyi idare ettiğimi düşünüyorum. çünkü benim bir işim yok , ve bundan yakınmak istemiyordum başlarda umutla doluydum kimselere mesleğim ile meslektaşlarım ile alay etmelerine izin veremezdim çünkü.. daha sonrasında anlık duygu değişimlerimin başladığını bazen her şeye umutla bakabildiğimi ama anlık olarak çökebildiğimi de fark ettim.. işimizin başındayız hikayelerini gördüğüm her arkadaşımı ilk önce engelledim sonrasında onun ne suçu var diyip kaldırdım. bilmiyorum etik değerler acaba cafer abinin bakkalında mı satılıyor ben yanlış avm de mi geziyorum gerçekten bilmiyorum. deprem oluyor söylenilenleri dinliyorum dönüp benim yapmak istediğim işe bakıyorum benim gibi olanlara bakıyorum ve sonuca bakıyorum aslında kader, politika, kapitalizm, humanizm, şarlatanlık ,liyakat gibi kelimeler boğazıma düğümlenmiş, adını da 21.yy başlarında corona koymuşlar.. dalgaya alınmayacak bir konu biliyorum karşı komşum melahat abla yakalandı , anlattığına göre yakaaa paça boğuşmuşlar terler içinde kalmış.. bana ''yaklaşmayın bana'' dediğini duydum sadece, zaten pekte çıkmıyordu sesi. velhasılı kelam ben uyansam da klavyeye parmaklarımı dokundursam da sulasam da harpuşta mın üzerindeki çiçeklerimi yarın yine aynı sabah akşam aynı tatava .. ne ben yazdım sayın sevgili okur arkadaşlarım nede siz okudunuz , çünkü karşılığında polis bile çalar kapımı birgün belki sormadığı günler için hal hatır..
bu yüzden her gece ana babamın gece kuşu mahlası taktığı bir evladıyım. kim bilir belki de kanatlarımız var ve bunu bizler bile bilmiyoruz ,kim bilir belki de sabahları uyanamamamın sebebi sebebimin olmaması. uyansam bile uzun bir süredir kendime iş çıkarma yeteneğimin git gide köreldiğini hissediyorum.. düzenli spor yapma, kitap okuma, mesleki alanda okumalar yapma, çizim yapma, ev işi yapma, yürüyüş, sosyal medyada aylak misali ellerim ceplerimde takılma gibi şeyleri kendime iş olarak görüp bir süre boyunca kendimi iyi idare ettiğimi düşünüyorum. çünkü benim bir işim yok , ve bundan yakınmak istemiyordum başlarda umutla doluydum kimselere mesleğim ile meslektaşlarım ile alay etmelerine izin veremezdim çünkü.. daha sonrasında anlık duygu değişimlerimin başladığını bazen her şeye umutla bakabildiğimi ama anlık olarak çökebildiğimi de fark ettim.. işimizin başındayız hikayelerini gördüğüm her arkadaşımı ilk önce engelledim sonrasında onun ne suçu var diyip kaldırdım. bilmiyorum etik değerler acaba cafer abinin bakkalında mı satılıyor ben yanlış avm de mi geziyorum gerçekten bilmiyorum. deprem oluyor söylenilenleri dinliyorum dönüp benim yapmak istediğim işe bakıyorum benim gibi olanlara bakıyorum ve sonuca bakıyorum aslında kader, politika, kapitalizm, humanizm, şarlatanlık ,liyakat gibi kelimeler boğazıma düğümlenmiş, adını da 21.yy başlarında corona koymuşlar.. dalgaya alınmayacak bir konu biliyorum karşı komşum melahat abla yakalandı , anlattığına göre yakaaa paça boğuşmuşlar terler içinde kalmış.. bana ''yaklaşmayın bana'' dediğini duydum sadece, zaten pekte çıkmıyordu sesi. velhasılı kelam ben uyansam da klavyeye parmaklarımı dokundursam da sulasam da harpuşta mın üzerindeki çiçeklerimi yarın yine aynı sabah akşam aynı tatava .. ne ben yazdım sayın sevgili okur arkadaşlarım nede siz okudunuz , çünkü karşılığında polis bile çalar kapımı birgün belki sormadığı günler için hal hatır..
devamını gör...
bilderberg toplantıları
council on foreign relations orgutunun avrupa ulkelerinde yaptiklari toplantilardir denilebilir. bilderberg toplantilari veya bilderberg grubu olarak da bilinmektedir. dunya capinda taninan is adamlari, siyasetciler, buyuk sirket ceo'lari, bankacilar, ulkelerin ordularindan mensup kisiler katilir. katilimcilarin ucte ikisi avrupa ulkelerinden, geri kalan kisimin ise kuzey amerika kitasi'ndandir. resmi kaynaklara gore gerceklestirilen ilk toplanti 1954 yilindadir. kuruculari ise david rockeffeller, lord denis healey ve joseph retinger'tir. "bilderberg" ismini ise toplantinin yapildigi otelden geldigi bilinmektedir. grubun toplanti icerisinde ele alinan (sozde) konular ise avrupa ve amerika kitasi arasindaki iliskiler, teknolojik gelismeler, global sorunlar, cin-iran-rusya gibi sorun gorulen ulkelerin durumu gibi meseleler. toplantilar senede bir kere yapilir ve yaklasik uc gun surmektedir. en bilindik katilimcilardan bazilari ise b. clinton, george bush, tony blair gibi eski devlet yoneticileridir.
olusmus bu grup icin tipki cfr gibi komplo teorileri de uretilmektedir. yazdigim meseleler disinda grubun "yeni dunya duzenine" yon vermek amacli toplanip projeler tasarladiklari teorisyenler tarafindan soylenir. aslinda bu teoriler cok da supriz degil cunku bu toplantiya katilanlarin listesi basinla paylasilmaz. katilimcilar genellikler gizli geldigi gibi gizlice ayrilirlar. toplantiya dair basin aciklamasi yapilmaz, not alinmaz, elle tutulur bir rapor yada belge bulundurulmaz. konusulanlar yuzeysel olarak katilimcilar tarafindan basina aktarilabilir fakat fikirlerin nereden ve kimden geldigi paylasilamaz... olusan teorilerin bir diger nedeni ise 1955'te basina sizdirilmis gizli bir belge. iceriginde ise 2009 yilinda hedeflenen avrupa birligi planlari yer almakta-ymis. toplantilar 1957, 1975 ve 2007 yillari icerisinde turkiye'de yapilmistir. turkiye'den katilan kesim ise genellikle koç holding yonetimi mensuplaridir...
olusmus bu grup icin tipki cfr gibi komplo teorileri de uretilmektedir. yazdigim meseleler disinda grubun "yeni dunya duzenine" yon vermek amacli toplanip projeler tasarladiklari teorisyenler tarafindan soylenir. aslinda bu teoriler cok da supriz degil cunku bu toplantiya katilanlarin listesi basinla paylasilmaz. katilimcilar genellikler gizli geldigi gibi gizlice ayrilirlar. toplantiya dair basin aciklamasi yapilmaz, not alinmaz, elle tutulur bir rapor yada belge bulundurulmaz. konusulanlar yuzeysel olarak katilimcilar tarafindan basina aktarilabilir fakat fikirlerin nereden ve kimden geldigi paylasilamaz... olusan teorilerin bir diger nedeni ise 1955'te basina sizdirilmis gizli bir belge. iceriginde ise 2009 yilinda hedeflenen avrupa birligi planlari yer almakta-ymis. toplantilar 1957, 1975 ve 2007 yillari icerisinde turkiye'de yapilmistir. turkiye'den katilan kesim ise genellikle koç holding yonetimi mensuplaridir...
devamını gör...
dünya senin etrafında mı dönüyor sorusuna muhatap kalmak
üst edit: başlık soru kalıbında açıldığı için moderasyon tarafından değiştirilmiştir. ilk hali: 'dünya senin etrafında mı dönüyor' şeklindedir.
güzel bir soru.
bir aslan erkeği olarak, tabi ki benim etrafımda dönüyor şeklinde cevaplıyorum*.
erillik maksadıyla açmadım başlığı. siz de pekâlâ burcunuzun kadını olarak dünyayı etrafınızda döndürebilirsiniz. nasrettin hoca misali, kıyametin ne zaman kopacağı sorusuna: ben öldüğüm zaman diye cevap vermiş.
güzel bir soru.
bir aslan erkeği olarak, tabi ki benim etrafımda dönüyor şeklinde cevaplıyorum*.
erillik maksadıyla açmadım başlığı. siz de pekâlâ burcunuzun kadını olarak dünyayı etrafınızda döndürebilirsiniz. nasrettin hoca misali, kıyametin ne zaman kopacağı sorusuna: ben öldüğüm zaman diye cevap vermiş.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
merhabalar sevgili portakallar!
yeni yayın konseptimizi duyurmaya geldim!
aslında bu hafta için aklımda başka fikirler vardı ki yine dış minnakların* oyununa geldim ve fikir değişikliğine giderek konseptimizi "kent/şehir şarkıları" olarak belirledim.
"peki ne demek istiyorsun sevgili bengaripsengüzeldünyaumutlu, ne demek kent şehir şarkıları, neden bu konsept?" diyenler için;
efendim malumunuz, yanımızda olmayıp başka şehirlerde yaşayan sevdiklerimiz ve bunların yanında; gidemediğimiz ama gidip görmek istediğimiz, küçük ya da büyük bir şekilde yaşanmışlığı, anısı olan, çok sevdiğimiz ya da gidince çok seveceğimiz şehirler var. madem bu şehirler var onların şarkıları olmasın mı? "olsun" diyenleri perşembe günü 22.00'da radyoya bekliyorum öyleyse!

lafı yine çok uzattım biliyorum ama yine de son bir şey söyleyeceğim:
bu konsepti seçerken şarkı sorunu yaşar mıyım diye çok korktum ancak şöyle üstün körü bir araştırınca şehir ismi geçen, şehirlere yazılan onlarca şarkı olduğunu gördüm. sizler de, sizin için anısı olan, görmek istediğiniz veya görünce vurulduğunuz ya da dinlediğinizde orada olmak istediğiniz şehirlerin şarkılarını anons etmek isterseniz eğer, bu hafta tam sırası!
kayıt göndermek için son günümüz çarşamba, kayıtları discord ya da mail üzerinden alıyorum. aklınıza takılan bir şey olursa bir mesaj uzağınızdayım. sevgiler, kalpler ve balonlar efendim.
ps: afiş için "elinin beceriksizliği ile sen yapamazsın, çekil ben yaparım" diyen sevgili cenk'in arka bahçesi'ne çokça fazlaca teşekkürler.
yeni yayın konseptimizi duyurmaya geldim!
aslında bu hafta için aklımda başka fikirler vardı ki yine dış minnakların* oyununa geldim ve fikir değişikliğine giderek konseptimizi "kent/şehir şarkıları" olarak belirledim.
"peki ne demek istiyorsun sevgili bengaripsengüzeldünyaumutlu, ne demek kent şehir şarkıları, neden bu konsept?" diyenler için;
efendim malumunuz, yanımızda olmayıp başka şehirlerde yaşayan sevdiklerimiz ve bunların yanında; gidemediğimiz ama gidip görmek istediğimiz, küçük ya da büyük bir şekilde yaşanmışlığı, anısı olan, çok sevdiğimiz ya da gidince çok seveceğimiz şehirler var. madem bu şehirler var onların şarkıları olmasın mı? "olsun" diyenleri perşembe günü 22.00'da radyoya bekliyorum öyleyse!

lafı yine çok uzattım biliyorum ama yine de son bir şey söyleyeceğim:
bu konsepti seçerken şarkı sorunu yaşar mıyım diye çok korktum ancak şöyle üstün körü bir araştırınca şehir ismi geçen, şehirlere yazılan onlarca şarkı olduğunu gördüm. sizler de, sizin için anısı olan, görmek istediğiniz veya görünce vurulduğunuz ya da dinlediğinizde orada olmak istediğiniz şehirlerin şarkılarını anons etmek isterseniz eğer, bu hafta tam sırası!
kayıt göndermek için son günümüz çarşamba, kayıtları discord ya da mail üzerinden alıyorum. aklınıza takılan bir şey olursa bir mesaj uzağınızdayım. sevgiler, kalpler ve balonlar efendim.
ps: afiş için "elinin beceriksizliği ile sen yapamazsın, çekil ben yaparım" diyen sevgili cenk'in arka bahçesi'ne çokça fazlaca teşekkürler.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sabah uyanma nedenleri
hiç uyumamış bir yazar olarak lanet olası finallerdir.
ananız çözsün 20 dakikada 25 soruyu tepkileriyle soru çözdük.
ananız çözsün 20 dakikada 25 soruyu tepkileriyle soru çözdük.
devamını gör...
lucifer (yazar)
anormal yoğun ve karışık bir dönem geçiren meme uzmanı yazar. not: sekse her daim devam sısısıs
hepinize selamlar arkadaşlar, yoldaşcığım yalarım naber? iyisindir umarım beybili. birbilen hocam gıdıktan alırım bilirsin.. samanyolu, özleştik yavrumm birgün elbet kadehlerimizi tokuştururuz, zippo, biriciğimm hatunların göbişinden puding dillicez inş birgün, doublecross, sözlüğe meme şart 85 b, kadıköycüğüm bebeğim döneceğim elbet çok az kaldı, düiünmen yeter, ivanımm aşkımm kalp hırsızımm sısısıs seni anmaya kelimelerim yetmez biliyorsun mevzuyu yanığım sana...larktwa özledin mi beni bitanem? summer prensesim buyrunn, armullah hocam bu ne leş bi yazı oldu bütünüyle, affola, yerin ayrı biliyorsun, kuzgun.. ahh kuzgunn gid bırdan, yoldaşşş yavuklumm bende özledim seni.. özledin beni farkındayım sısısıs
herkese saygılar, selamlar. b.k gibi bi nickaltı oldu, önemli mi? değil.
85 b yeni yazar varsa.. dm pliz.
hepinize selamlar arkadaşlar, yoldaşcığım yalarım naber? iyisindir umarım beybili. birbilen hocam gıdıktan alırım bilirsin.. samanyolu, özleştik yavrumm birgün elbet kadehlerimizi tokuştururuz, zippo, biriciğimm hatunların göbişinden puding dillicez inş birgün, doublecross, sözlüğe meme şart 85 b, kadıköycüğüm bebeğim döneceğim elbet çok az kaldı, düiünmen yeter, ivanımm aşkımm kalp hırsızımm sısısıs seni anmaya kelimelerim yetmez biliyorsun mevzuyu yanığım sana...larktwa özledin mi beni bitanem? summer prensesim buyrunn, armullah hocam bu ne leş bi yazı oldu bütünüyle, affola, yerin ayrı biliyorsun, kuzgun.. ahh kuzgunn gid bırdan, yoldaşşş yavuklumm bende özledim seni.. özledin beni farkındayım sısısıs
herkese saygılar, selamlar. b.k gibi bi nickaltı oldu, önemli mi? değil.
85 b yeni yazar varsa.. dm pliz.
devamını gör...
aile içi siyasi görüş farklılığı
babasına laf söylesem savunmayacak ama akp'yi körü körüne savunan bir teyzem olduğu için asla o topa girmiyorum.
devamını gör...
post mortem
aynı zamanda yoğun ve bir o kadar da akıcı bir anlatıma sahip albert caraco kitabıdır. eğer şu son günlerde hayatınızda mutsuzluk daha ağır basan taraftaysa okumanızı pek tavsiye etmem zira caraco'nun nihilist felsefesi sizleri daha da boğacaktır.
"ölüler ölü olmaktan acı çekmezler, yalnızca yaşayanlar yaşadıkları için acı çekerler."
"benim bu dünyaya duyduğum nefret, içimdeki hislerin en saygınıdır."
"hiçlik sevginin bedelidir ve hiçliğin tacı sevgidir."
bazı alıntılardan da görmüş olmalısınız ki şu 20. yüzyılın sınırlı sayıda nihilistlerinden olan caraco kaosun kutsal kitabı'ndan sonra da kendi alanında harikalar yaratmaya devam ediyor.
"ölüler ölü olmaktan acı çekmezler, yalnızca yaşayanlar yaşadıkları için acı çekerler."
"benim bu dünyaya duyduğum nefret, içimdeki hislerin en saygınıdır."
"hiçlik sevginin bedelidir ve hiçliğin tacı sevgidir."
bazı alıntılardan da görmüş olmalısınız ki şu 20. yüzyılın sınırlı sayıda nihilistlerinden olan caraco kaosun kutsal kitabı'ndan sonra da kendi alanında harikalar yaratmaya devam ediyor.
devamını gör...
aczmendi tarikatı
"cambaza bak cambaza" cemaatidir.
o yılları yaşamayanlar veya bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar; sadece cübbeli ,sakallı, bakımsız, görgüsüz, devlet laiklik düşmanı, elleri asalı veya lâyık gördükleri her türlü yakıştırmayı yapabilecekleri "sözüm ona müslüman" cemaat veya kişiler diye tanımlayabilirler. müslümanlıkları dâhil her şeyleri tartışmalıdır.
birçok kişi; liderleri müslüm gündüz'ün 1950 'lerde akşam sanat okulu mezunu *, 60'li yıllarda karabük demir-çelik işletmelerinde iyi pozisyonlu görevlerde çalıştığını, yedek subay olarak askerlik yaptığını, yani eğitimli bir adam olduğunu bilmez. ali kalkancının uyuşturucu tüccarı olduğunu ve dönemin tuğgenerallerinden veli küçük'ten hatırı sayılır miktarda borç alabilecek kadar ordu mensuplarına yakın olduğunu, fadime şahin'in gece hayatı üzerinden ekmeğini kazanan bir kadın olduğunu, yakalandıkları veya kurgu bir şekilde, tüm haber kanalları kapıda hazır vaziyette basıldıkları evin hüseyin üzmez denen sözüm ona gazetecinin evi olduğunu falan...
yani bunlar; "müslümanlar böyle yaşıyor" algısını topluma yayıp 28 şubat sürecinin hazırlanmasına sebep olan, sabun köpüğü gibi bir anda görünüp, üstlerine biçilen görevi yerine getirdikten sonra, yani 28 şubat sonrasında tamamen ortadan kaybolan, başta da yazdığım gibi "cambaza bak cambaza" cemaatidir. herkes cambaza bakarken arkada ne dümenler döndü, uygun başlıklar geldikçe onları da paylaşır, tartışırız.
o yılları yaşamayanlar veya bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar; sadece cübbeli ,sakallı, bakımsız, görgüsüz, devlet laiklik düşmanı, elleri asalı veya lâyık gördükleri her türlü yakıştırmayı yapabilecekleri "sözüm ona müslüman" cemaat veya kişiler diye tanımlayabilirler. müslümanlıkları dâhil her şeyleri tartışmalıdır.
birçok kişi; liderleri müslüm gündüz'ün 1950 'lerde akşam sanat okulu mezunu *, 60'li yıllarda karabük demir-çelik işletmelerinde iyi pozisyonlu görevlerde çalıştığını, yedek subay olarak askerlik yaptığını, yani eğitimli bir adam olduğunu bilmez. ali kalkancının uyuşturucu tüccarı olduğunu ve dönemin tuğgenerallerinden veli küçük'ten hatırı sayılır miktarda borç alabilecek kadar ordu mensuplarına yakın olduğunu, fadime şahin'in gece hayatı üzerinden ekmeğini kazanan bir kadın olduğunu, yakalandıkları veya kurgu bir şekilde, tüm haber kanalları kapıda hazır vaziyette basıldıkları evin hüseyin üzmez denen sözüm ona gazetecinin evi olduğunu falan...
yani bunlar; "müslümanlar böyle yaşıyor" algısını topluma yayıp 28 şubat sürecinin hazırlanmasına sebep olan, sabun köpüğü gibi bir anda görünüp, üstlerine biçilen görevi yerine getirdikten sonra, yani 28 şubat sonrasında tamamen ortadan kaybolan, başta da yazdığım gibi "cambaza bak cambaza" cemaatidir. herkes cambaza bakarken arkada ne dümenler döndü, uygun başlıklar geldikçe onları da paylaşır, tartışırız.
devamını gör...
dyna blaster
eskiden atari salonlarında kollu makinelerde oynanan bir oyundur.

öğrencilik yıllarımda okula gelip bizim 9 kişilik ekibimizden kimseyi okulda bulamadığım zaman nerde olduklarından adım gibi emin olurdum. hemen bir dolmuşa atlayıp hugo land’e gider ve bizim ekibi dyna blaster başında ellerinde jetonla beklerken bulurdum.

çok önemli bir oyundu bizim için. kimin oyunu ilk olarak bitireceği daha da önemliydi. spoiler olmayacaksa söyleyeyim ben oyunu bitirmeyi başaran üçüncü kişi olabilmiştim.
oyunun temel mantık çok basit: belirli noktalara bomba koyarak düşmanları yok etmeye çalışırken bir yandan da hayatta kalmanız gerekiyor. bir labirentin içinde çıkılan yolculuk elbette ki geçilen her turla biraz daha zorlaşırken oyun hızı da turdan tura artmaktadır. koyulan bombaların gücünü, menzilini doğru ayarlamak ve kendi koyduğunuz bombalarla ölmemek turlar ilerledikçe daha zor ama daha heyecanlı bir hal alacaktır.

oyunun bendeki hatırası çok büyük ve unutulmaz. oyun daha sonra bomberman adıyla atari oyunu ve bilgisayar oyunu olarak da tasarlandı ve o zamandan bu zamana hala tutkuyla oynamaya devam eden insanlar var.

öğrencilik yıllarımda okula gelip bizim 9 kişilik ekibimizden kimseyi okulda bulamadığım zaman nerde olduklarından adım gibi emin olurdum. hemen bir dolmuşa atlayıp hugo land’e gider ve bizim ekibi dyna blaster başında ellerinde jetonla beklerken bulurdum.

çok önemli bir oyundu bizim için. kimin oyunu ilk olarak bitireceği daha da önemliydi. spoiler olmayacaksa söyleyeyim ben oyunu bitirmeyi başaran üçüncü kişi olabilmiştim.
oyunun temel mantık çok basit: belirli noktalara bomba koyarak düşmanları yok etmeye çalışırken bir yandan da hayatta kalmanız gerekiyor. bir labirentin içinde çıkılan yolculuk elbette ki geçilen her turla biraz daha zorlaşırken oyun hızı da turdan tura artmaktadır. koyulan bombaların gücünü, menzilini doğru ayarlamak ve kendi koyduğunuz bombalarla ölmemek turlar ilerledikçe daha zor ama daha heyecanlı bir hal alacaktır.

oyunun bendeki hatırası çok büyük ve unutulmaz. oyun daha sonra bomberman adıyla atari oyunu ve bilgisayar oyunu olarak da tasarlandı ve o zamandan bu zamana hala tutkuyla oynamaya devam eden insanlar var.
devamını gör...
bu kış komünizm gelecek
celal bayar'ın yaşamının son dönemlerinde bol bol kullandığı sağ* coşturan bir çeşit sloganlaşmış kelime öbeği.
niçin komünizm kışın gelecek denirdi, niçin her sene aynı cümle sarf edilirdi, niçin halk tarafından bu cümle "uyarı" olarak algılanırdı oturup araştırmak gerek tabi.
ama daha sonraları baktılar gelen giden yok mizah konusuna evriliverdi bu durum
sağ-sol çatışmasının şiddetli dönemlerinde solcuların, sağcılarn komünizm fobisini temsil etmek için kullandığı slogandır aynı zamanda
niçin komünizm kışın gelecek denirdi, niçin her sene aynı cümle sarf edilirdi, niçin halk tarafından bu cümle "uyarı" olarak algılanırdı oturup araştırmak gerek tabi.
ama daha sonraları baktılar gelen giden yok mizah konusuna evriliverdi bu durum
sağ-sol çatışmasının şiddetli dönemlerinde solcuların, sağcılarn komünizm fobisini temsil etmek için kullandığı slogandır aynı zamanda
devamını gör...