hayat kadınları zevk için değil para için sevişiyolar, o zaman tek helal sevişenler onlar

ulan bunca yıl günahlarını almışız.
devamını gör...

bugün de yeni ve güzel bir bilgi edinmemi sağlamış, yazar arkadaşımız. kendisine bir de buradan teşekkür etmek istedim, bilgi güçtür.
nice yıllar yazdıklarını okumak dileğiyle.
devamını gör...

sözlükte şu ana kadar, hakkında nickaltı yazarken en fazla zorlandığım memeli insan. (memeyi koyduk yine oraya. yakıştı gerçi.) entel demeye gönlüm el vermiyor. sısıısıs

tüm erkek klişelerine tepki olarak doğmuş. korkutuyor beni bazen yazdıklarıyla.

farklı hanımları keşfedip asılma ve yeşilay kolu olarak, sıkıcı olarak anılan kafa sözlükteki ilk günlerimde, uzun uzun yazdığı entryleriyle fiziğe düşkünlüğü sebebi ile "sevgilimden ayrıldım çok yalnızım blog kızı" sanmıştım onu. her 10 kızdan 4'ü gibi. itiraf edeyim bari.

sonradan "hımm bu bir şeyler diyor" deyip daha dikkatli okumaya başlıyorsunuz. az çok analiz yeteneği varsa, derin bir anlam görüyorsunuz bu hanımda. "merhaba hanım, sizde derin bir anlam var diyorsunuz", "hadi lennn oradan" diyor. o ara radyoda paralelde.

çünkü derin anlam falan yok. sabah rafadan yumruta yiyip diş fırçaladıktan sonra kahvaltıya devam eden gri çoraplı bir fırlama çünkü. belirsiz grili cisim. tüm renkleri toplamış ve kısa zaman dilimlerinde hepsine bürünebilecek kıvraklıktaki arsız bukalemun.

bir anlamıolduğu belliydi. dikkatli gözlerden kaçmadı. çektiği hikayede paralel olduğunu tahmin ettiğim tırt endişelerim olduğu için, onu 'kurtarayım' dedim. onu kurtarırsam, vicdanen daha rahat uyurum, daha önce, daha önceki acı çekenlere yaptığım tüm boktan işlerden arınırım dedim. egoizmimi konuşturdum yine. o benim vicdan azaplarımı temizleme süpürgem olacaktı. onun bundan haberi yoktu. onu çok mutlu edip gidecektim. "bak işte artık daha mutlusun hadi çüüz" diyecektim.

o da olmadı. vazgeçtim bu sabah tost yerken. (yağmur vardı gibi sabah. -yağmur yoktu vurgu olsun diye salladım aslında. çok az çiseledi mi sanki? neyse lan.)

labirent gibi birleştirmemizi buyurdu hanfendi acılarını. yazdıklarından. daha açık oldu. hemen anladım ruh halini. açılmak ertesi gün pişman eder. sanki ona karşı olumlu bir kaç söz söyleme baskısını oluşturur. aa aynı ben dedim. ben bunu yapamayacak kadar yorgunum da dedim. bu keşifler yerine meme ucu birleştirmeyi yeğlerim her zaman. dar bir zaman dilimi haricinde herhangi bir stabil konuya dahi 3 günden fazla dayanamıyorum. o kurtarıcı ben olamam dedim. 10 saniye sonra olurum dedim. kafada dönen fazlasıyla gereksiz yığın var. kimsenin kederinden van gogh resmi çıkaramam ben. renkli renkli ıyyy. defolsun bunlar. defol pis washall. gıcık. fizik daha iyi. gülücük fiziği ve kanunu.

defolmuyor hiç. öyle bir yerden karşısına çıkıyor ki insanın, "son noktada mı acaba" sorusu ve şüphesi ile başbaşa bırakıyor kişiyi.

son nokta genelde, -boşluk hissi- tanımına uydurduğum bir faz. mar adentro izlerken havada uçan piçin yaptığı gibi, her boka üstten bakılan ve "anlamsızmış lan karınca gibi görünen şu mavilik" denilen an boşluk hissidir. sıvı ve katı ve gaz ve kulak memesi kıvamı arası ütopik bir yer. solcu işi. entelce.

"yok canım, aslında canı sıkılıyor onun da, başka hiçbir amacı yok" diyorsunuz birden. buyur buradan yak. sadece stres atma doğrultularımız farklı ama onun da "bundan sonrası" için bazı kararları var ve bunlar sabit diyorsunuz. değişmez bu kesin. yapar bu yazar böyle şeyleri. aniden böyle hissettirir. çok seksidir, hiç acımaz. acıtmaz velhasıl,

meja şaşırtır.
meja'yı okumak için en uygun zaman dilimi sızmak üzere olup, "içimi döksem mi" dediğiniz gece 04.30 dilimdir. eskilere mesaj atmayı önleyerek, masal kıvamında uyutuyor hanfendi o ara.
meja belirsizdir. tam olarak tanımlanamayan uçan cisimdir.
meja'yla gün bitimi olur bazen. bazen huysuzlaşırım fazla ciddiye aldığı için. bazen eleştirip içimden paralelde gülümserim, bu kadar bunalttığı için. bazen takdir eder "bebeğim ısıt yatağı geliyorum sabaha" yazayım derim. hepsinden vazgeçer silerim. onu sabaha karşı rahat bırakırım. sessiz kalırım. kalmasam da sorun olmaz derim.
daha hakkında en ufak şey bilmememe rağmen, gece çirkefleşip sabah kusura bakma desem de anlar o beni derim. kaçış noktam oluverir bazen. "sus lan şeytan kafalı" yazıp kaçar, tamam bebeğim sustum der - derim. bu kadar telepati fazla derim.

"bu kadar telepati olunca bir kızla kesin ona açılmam lazım ince ince" derim.

"yok be bu çok hanfendi, uğraşılmaz" derim.

varlığı ile bana sağlayacağı en büyük fayda iyi hissettirmesi derim, aklımın almadığı bazı konularda akıl almak ve 458 dakika discordda konuşmak olur bunun derim. ne de olsa kafası çalışan bir karşı cins derim. canım derim. off derim. oyhş derim. derim de derim.

solcu olsam, sol yanım derdim. sol yanım falan değil. sabah kramp giren bacağım olabilir. çamaşır makinesinde unuttuğum mavi tişörtüm gibi. fazla tanıyorum ben bu yazarı gibi. -derim.

içmek lazım bununla. karşılıklı anlatmak lazım. süper ağlama terapisi olan hanım. ağlamam gerçi, hep yalan dolan bunlar. hadi eve gidelim derim. kızlar bazen sütyen takıyor çünkü nietzche diye konuyu dağıtan entellere dönerim. onu demek istemiyorum bu bağyana nedense. camideki ikizim falan olabilir, ondan. sısıısıs

bilmiyorum, şimdilik iyi böyle. hep iyi o. varlığı şans oldu, tesadüf oldu. rahatlatıyor. acaba şimdi ne hissetti diye düşündüğüm nadir dişilerden.

canımsın. canımsın.
devamını gör...

eğer doğruysa birileri çok fena hakkımı yiyor.
devamını gör...

dostoyevski'nin diğer kitaplarına nazaran daha akıcı ama daha basit bulduğum romanı.

vanya'nın dilinden birlikte büyüdüğü nataşa'nın alyoşa ile ilişkisini; ölümüne şahit olduğu smith'in torunu neli'nin hikâyesini barındıran bir kitap. suç ve ceza ve delikanlı'ya göre daha hafif geldi bana; hafiften kastım okuması daha kolaydı benim için, dağılmadım olaylardan kopmadım okurken. fakat aşırı hafifti sanırım, öyle ki dostoyevski'nin okuyucuyu salak yerine koyduğu çok yer gördüm. kimi zaman ima ettiği bir cümleyi açıklamak zorunda hissetmiş kendini dolayısıyla aynı cümleyi iki üç kere okuyormuşum gibi hissettiğim yerler oldu.



ayrıca neli'nin babasının prens olduğu kabak gibi ortadayken bunu roman karakterinin* anlamamış olması ve dostoyevski'nin biz de anlayamazmışızcasına bunu 40-50 sayfa sonra sürpriz gibi açıklaması çocuk kitabı okuyomuşum hissiyatı verdi bana.


yine ayrıca prens nataşa'ya geldiğinde ortada bir oyun olduğu belliydi zaten. dostoyevski bu karakterlerin prensin masumiyetine inanmasına nasıl izin verdi? ayrıca da o vanya o kadar koşturuyo millet için, hâlâ diyolar ki " tüm gün seni bekledim neden bu kadar geç kaldın, hadi haberleri ver." . pis nankörler o adamın kendi hayatı yok, sizin için koşturuyo be!

yine de okumaktan keyif aldığım ve "evet ya böyle kötü insanlar var dünyada, pislikler!" , "vanya, ballı kurabiyem, başkası için niye bu kadar koşturuyosun, dön azcık da kendine bak be canım." demekten kendimi alamadığım bir eserdi. teşekkürler dost.
devamını gör...

2016 yılına tekabül etmektedir. o zamanlar farkında değildim elbet, fakat şimdi dönüp bir bakınca yeni değil, yıllar olmuş diyorum.
daha çok gençsin, kaldır başını, şimdiden çökersen işimiz iş diyerek seslendiğim yıldır.
çöküş başlamış yıllar önce fakat hâlâ tamamlanmış değil.
hacıyatmaz misali bir süreçteyim.
devamını gör...

ak parti genel merkezinde yapılmış sanırım anket. aynı anket şirketi istanbul seçimlerinde binali beyi favori görüyordu.
devamını gör...

kediler duyguları konusunda dürüsttürler. insanlar ise duygularını gizlerler.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


ah be kuzum.
devamını gör...

herkese merhabalar efenim...

gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum.
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.*

geçenlerde konuşmak isteyip konuşamadığımız bir konudan bahsetmek istiyoruz bu gece... gitmek...

sen de koyduysan kafana
bi yerlerden, bi şeylerden, bi kimseden
ya da şehirden çekip gitmeyi
hazırladıysan,
çoooktan topladıysan kafanda valizi
hem bazen gidemesen de gitmek istemek de güzel değil mi
katıl bize sayın dinleyen konuşalım....

küçük bir zebellah ve hüzün candır'ın hazırlayıp sunduğu ama kafamız nasıl güzel saat 23'te sözlük radyo'da bekleriz...
devamını gör...

adaletini beĝenmediğim bir dünyada yaşıyorum. o daha korkunç. beğenmeyenler de yazmasın kardişim.
devamını gör...

yaklaşık 1 saat kadar önce gerçekleşmiş hadise. polis okula girip oturma eylemi yapan öğrencilere müdahale de bulunmuş. detayları buradan görebilirsiniz.
devamını gör...

rusya hava savunma sistemleri dahil balistik füze sistemleri konusunda dünyanın en iyi ülkesidir. satan ve topol-m kıtalararası füzelerini incelemenizi tavsiye ederim. rusya başta amerika'nın ve dünyanın korkulu rüyasıdır.
devamını gör...

kendinize ve cocuklariniza vicdan azabi cekmeden hayir demeyi ogrenirken ve ogretirken, size hayir denmesini kabullenmeyi de ogrenin ve ogretin.
devamını gör...

heavy metalin babası olan efsane grup.uzun bir ayrılıktan sonra tekrar birleşip 2013'te yine sağlam bir albüme imza attılar.
devamını gör...

kendi halinde takılan teyzelerdir zira sözlüğün dayıları gibi elleri uçkurusunda akış kirliliği yaşatmazlar.
devamını gör...



kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: en son alınan iltifat) görüyorum ki herkes almanın peşinde birazda verin be kardeşim.


" tanrının evreni yaratması 6 gün sürmüş.
emin değilim ama sizi yaratmak için daha fazla zaman harcamıştır."


buna düşmeyen de ne bileyim yani
devamını gör...

alcatel one touch easy
siemens c35
nokia 3310
nokia 1110
alcatel one touch one
zte blade
tp-link neffos y5
samsung galaxy j2
huawei y9 ( şimdiki kullandığım).
devamını gör...

(bkz: uçurulacak başlıklar)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim