çocukluğunuzdaki bayram travmaları
bundan yıllar yıllar öncesi. ortaokuldayız, yanlış hatırlamıyorsam beşinci sınıf olmalı. küçük sayılacak bir ilçedeyiz. o zamanlar bayramlarda böyle kim kimle şeker toplamak için gezecek muhabbetleri olurdu, belki halen vardır. biz de sınıftan bir arkadaşla sözleştik. ilçenin merkezinde büyük bir cami var, adı da merkez cami, orda buluşacağız. bayramlıklar alındı, gece uyunamadı derken bayram sabahı geldi çattı.
camiye vardım, bekliyorum bekliyorum arkadaş yok. ne saat ne telefon o zamanlar. o yaşa göre epeyce bekledim. beni sattı diye iyice triplendim. elemanla şeker gezmek* için millete sırt çevirmişiz piyasada yok. baktım geleceği yok dedim hemen birilerine yamanmak lazım yoksa tek gezilmez. neyse bulduk mahalleden bir ekip şekerimizi gezdik, bayramımızı yaptık, tatil bitti, okullar açıldı.
böyle uzun tatillerden sonra okul bahçesinde istiklal marşından önce toplanılırken tatlı bir telaş olur.* bende öfke var. sözleştiğimiz arkadaşı kolluyorum. malum beni satmış mevzu çıkaracağım. neyse sıraya girerken gördüm bunu, dik dik bakıyorum. o da dik dik bakıyor. ulan elemana bak diyorum hem suçlu hem güçlü, haklı çıkarmaya çalışacak kendini belli, sınıfa gidince dişini göstermen lazım. böyle böyle kinleniyorum iyice. neyse istiklal marşı andımız derken girdik sınıfa. daha ben davranmaya kalmadan bu demez mi “vaaay satışçılar burdaymış, ooo süper” ben bir afalladım tamam çirkefe yatacak diye düşünüyorum ama bu kadarı da fazla. dedim “ulan satışın kitabını sen yazdın, sen okudun”*
böyle biraz laf dalaşı, sen satışçısın yok sen kalleşsin sen çakalsın derken mevzu anlaşıldı. bu elemanın evi caminin aşağı tarafında. benimki yukarısında. ben yukardaki giriş kapısında beklemişim onu, o beni aşağıdaki kapıda beklemiş. ikimizin de aklına gelmemiş şöyle bir etrafı kolaçan etmek.* *
evet maalesef unutamadığım en önemli çocukluk anılarımdandır. o ilçede dört yıl kaldım bir daha beraber şeker toplayacak kadar samimi olamadık o arkadaşla.*
camiye vardım, bekliyorum bekliyorum arkadaş yok. ne saat ne telefon o zamanlar. o yaşa göre epeyce bekledim. beni sattı diye iyice triplendim. elemanla şeker gezmek* için millete sırt çevirmişiz piyasada yok. baktım geleceği yok dedim hemen birilerine yamanmak lazım yoksa tek gezilmez. neyse bulduk mahalleden bir ekip şekerimizi gezdik, bayramımızı yaptık, tatil bitti, okullar açıldı.
böyle uzun tatillerden sonra okul bahçesinde istiklal marşından önce toplanılırken tatlı bir telaş olur.* bende öfke var. sözleştiğimiz arkadaşı kolluyorum. malum beni satmış mevzu çıkaracağım. neyse sıraya girerken gördüm bunu, dik dik bakıyorum. o da dik dik bakıyor. ulan elemana bak diyorum hem suçlu hem güçlü, haklı çıkarmaya çalışacak kendini belli, sınıfa gidince dişini göstermen lazım. böyle böyle kinleniyorum iyice. neyse istiklal marşı andımız derken girdik sınıfa. daha ben davranmaya kalmadan bu demez mi “vaaay satışçılar burdaymış, ooo süper” ben bir afalladım tamam çirkefe yatacak diye düşünüyorum ama bu kadarı da fazla. dedim “ulan satışın kitabını sen yazdın, sen okudun”*
böyle biraz laf dalaşı, sen satışçısın yok sen kalleşsin sen çakalsın derken mevzu anlaşıldı. bu elemanın evi caminin aşağı tarafında. benimki yukarısında. ben yukardaki giriş kapısında beklemişim onu, o beni aşağıdaki kapıda beklemiş. ikimizin de aklına gelmemiş şöyle bir etrafı kolaçan etmek.* *
evet maalesef unutamadığım en önemli çocukluk anılarımdandır. o ilçede dört yıl kaldım bir daha beraber şeker toplayacak kadar samimi olamadık o arkadaşla.*
devamını gör...
dünyanın en samimiyetsiz cümlesi
"feminist değilim ama..." diye başlayan cümleler. aslında genel olarak "xxx değilim ama..." söz grubuyla başlayan cümleler. kendi kimliğini bulamamış ama nabza göre şerbet vermekten de sakınmayanların favorisidir. göğsünü gere gere müslüman, ateist, deist, agnostik ya da veganım demenin rahatlığı varken... bilemiyorum sözlük.
devamını gör...
fırsat doğduğunda kürtlerin en ala ırkçı kesilecek olması
aynen canım markette senin alnındaki "kürt değilim" yazısını görünce öyle demişlerdir muhakkak. kafaya bak, pırıl pırıl.
devamını gör...
pierre de tchihatchef
asıl adı (bkz: piyotr aleksandroviç çihaçov) olan ünlü rus doğa bilimci, coğrafyacı ve gezgindir. hayatı filmlere konu olabilecek kadar hareketli olan bu rus aristokrat, 1845-48 yılları arasında rus büyükelçiliğinde ateşelik görevi yapmıştır. sadece bu süreyle sınırla kalmayıp osmanlı imparatorluğunun dört bir yanını dolaşan geçiren çihaçov, muazzam keşiflere imza atmıştır.
küçük asya'da yaptığı çalışmaları derleyerek fransızca olarak pariste bastırmıştır. kendisinin bana kalırsa bizim için değeri istanbul ve boğaziçi hakkında en kapsamlı coğrafya çalışmasını yapmış olmasıdır. boğaziçi'nin haritaları, su rejimi ve topoğrafyası hakkında derlediği bulguları ve analizlerini yorumlarını da katarak; (bkz: le bosphore et constantinople) adıyla yayınlamıştır.
dilimize (bkz: istanbul ve boğaziçi) adıyla (bkz: ali berktay)'ın kusursuz çevirisiyle kazandırılan bu eserin yayımcısı (bkz: iş kültür yayınları)'dır.
(bkz: alexander von humboldt) stiliyle tuttuğu deneysel kayıtların yanı sıra aristokrat olmasından gelen bu çağın insanına çok uzak gelen fikirleri, türklere ön yargısı okurken karşılaştırma yapılarak düşünülmesi gereken noktalar.
bu arada kitabın sonunda yayıncı tarafında hediye edilen, güzel bir harita mevcut. fakat bu harita sanılanın aksine çihaçov'un değildir.(bkz: ii. mahmut) zamanı ülkemize gelen (bkz: von molkte)'nin haritasıdır, odamda çerçevelenmiş bir biçimde durur.
kitabın istanbul'un su sistemini incenlediği kısmında türk işi olan su terazilerini beğenmeyen, çağ dışı bulan çihaçov aslında pek haklı değildir. su terazisi sistemi çok iyi çalışmıştır ve bize roma ve bizans'tan kalan mühendislik bilgilerinin geliştirilmesi ile ortaya çıkmıştır. bu teraziler eğimli bir topoğrafyası olan istanbul için kritik öneme sahiptir.
küçük asya'da yaptığı çalışmaları derleyerek fransızca olarak pariste bastırmıştır. kendisinin bana kalırsa bizim için değeri istanbul ve boğaziçi hakkında en kapsamlı coğrafya çalışmasını yapmış olmasıdır. boğaziçi'nin haritaları, su rejimi ve topoğrafyası hakkında derlediği bulguları ve analizlerini yorumlarını da katarak; (bkz: le bosphore et constantinople) adıyla yayınlamıştır.
dilimize (bkz: istanbul ve boğaziçi) adıyla (bkz: ali berktay)'ın kusursuz çevirisiyle kazandırılan bu eserin yayımcısı (bkz: iş kültür yayınları)'dır.
(bkz: alexander von humboldt) stiliyle tuttuğu deneysel kayıtların yanı sıra aristokrat olmasından gelen bu çağın insanına çok uzak gelen fikirleri, türklere ön yargısı okurken karşılaştırma yapılarak düşünülmesi gereken noktalar.
bu arada kitabın sonunda yayıncı tarafında hediye edilen, güzel bir harita mevcut. fakat bu harita sanılanın aksine çihaçov'un değildir.(bkz: ii. mahmut) zamanı ülkemize gelen (bkz: von molkte)'nin haritasıdır, odamda çerçevelenmiş bir biçimde durur.
kitabın istanbul'un su sistemini incenlediği kısmında türk işi olan su terazilerini beğenmeyen, çağ dışı bulan çihaçov aslında pek haklı değildir. su terazisi sistemi çok iyi çalışmıştır ve bize roma ve bizans'tan kalan mühendislik bilgilerinin geliştirilmesi ile ortaya çıkmıştır. bu teraziler eğimli bir topoğrafyası olan istanbul için kritik öneme sahiptir.
devamını gör...
niels bohr
tam adı niels henrik david bohr olan danimarkalı fizikçi.
kendisinden önce gelen bazı modellerin eksiklerini ve hatalarını gidererek geliştirdiği bohr atom modeli ile özellikle kuantum fiziğine büyük katkıları oldu ve 1922'de bu çalışmasıyla nobel fizik ödülü'nü aldı. kurduğu kopenhag teorik fizik enstitüsü'ne niels bohr enstitüsü adı verildi. periyodik tabloda atom numarası 107 olan ve yapay olarak elde edilen elemente bohriyum adı verildi. ayrıca ay'daki bir kratere ve bir asteroite ismi verildi.
nobel fizik ödülü dışında aldığı ödüllerin bir listesi:
- hughes madalyası
- matteucci madalyası
- franklin madalyası
- copley madalyası
- danimarka fil nişanı (bir çeşit şövalyelik unvanı)
- sonning ödülü
ayrıca birçok ülke bohr'un resimlerinin olduğu pullar bastı. danimarka ulusal bankası, 500 kronluk banknotlar üzerine onun fotoğrafını koydu.

(görsel, ntboxmag. com'dan alıntıdır.)
kendisinden önce gelen bazı modellerin eksiklerini ve hatalarını gidererek geliştirdiği bohr atom modeli ile özellikle kuantum fiziğine büyük katkıları oldu ve 1922'de bu çalışmasıyla nobel fizik ödülü'nü aldı. kurduğu kopenhag teorik fizik enstitüsü'ne niels bohr enstitüsü adı verildi. periyodik tabloda atom numarası 107 olan ve yapay olarak elde edilen elemente bohriyum adı verildi. ayrıca ay'daki bir kratere ve bir asteroite ismi verildi.
nobel fizik ödülü dışında aldığı ödüllerin bir listesi:
- hughes madalyası
- matteucci madalyası
- franklin madalyası
- copley madalyası
- danimarka fil nişanı (bir çeşit şövalyelik unvanı)
- sonning ödülü
ayrıca birçok ülke bohr'un resimlerinin olduğu pullar bastı. danimarka ulusal bankası, 500 kronluk banknotlar üzerine onun fotoğrafını koydu.

(görsel, ntboxmag. com'dan alıntıdır.)
devamını gör...
köy enstitüleri
aklıma hep "beyaz zambaklar ülkesinde" adlı kitabı getiren ve bir zamanlar ülkeye fazla katkı sağlamış ama kısa sürede kapatılmış eğitim kurumudur.
günümüzde belki finlandiya bunu uygulamıyordur fakat türkiye cumhuriyeti'nin mutlaka uygulaması gereken bir eğitim sistemidir. verimli topraklarımız var. hayvancılığımız var... ülkemizdeki bir çok zanaat ve sanat yok oluyor. herkes şehirlerde yaşıyor ve büyük bir işsiz ordusu var.
bu işsizler ordusu eğitimli, bir konuda eğitim almış ve o mesleği icra etmek istiyor; fakat herkes aynı şeyi yapmaya çalışıyor. herkes aynı mesleklere sahip artık. en son ne zaman bir ipek böcekciliği yapan biriyle tanıştınız?
halbuki, bölgesel olarak ipek böcekciliği eğitiminin bile verildiği kurumlarmış.
aşağıdaki fotoğraflarda kız çocuklarını da görüyoruz, demek ki köylerimizde yaşayan kız öğrencilere bile ulaşmış eğitimdir. bir kadın olarak bu kurumdan mezun olmayı yeğlerdim. işsiz kaldığım bir mühendislik diplomam var elimde ama sırf "mühendis" olabilmek için bir zanaat veya sanat öğretilmedi bizlere.
galeri1
dersler
günümüzde belki finlandiya bunu uygulamıyordur fakat türkiye cumhuriyeti'nin mutlaka uygulaması gereken bir eğitim sistemidir. verimli topraklarımız var. hayvancılığımız var... ülkemizdeki bir çok zanaat ve sanat yok oluyor. herkes şehirlerde yaşıyor ve büyük bir işsiz ordusu var.
bu işsizler ordusu eğitimli, bir konuda eğitim almış ve o mesleği icra etmek istiyor; fakat herkes aynı şeyi yapmaya çalışıyor. herkes aynı mesleklere sahip artık. en son ne zaman bir ipek böcekciliği yapan biriyle tanıştınız?
halbuki, bölgesel olarak ipek böcekciliği eğitiminin bile verildiği kurumlarmış.
aşağıdaki fotoğraflarda kız çocuklarını da görüyoruz, demek ki köylerimizde yaşayan kız öğrencilere bile ulaşmış eğitimdir. bir kadın olarak bu kurumdan mezun olmayı yeğlerdim. işsiz kaldığım bir mühendislik diplomam var elimde ama sırf "mühendis" olabilmek için bir zanaat veya sanat öğretilmedi bizlere.
galeri1
dersler
devamını gör...
sabahattin ali sözleri
belki de yeni bir başlangıç yapmanın vaktidir. yeni bir başlangıç için her şeyi yıkmanın vakti..
t: türk edebiyatının mihenk taşlarından sabahattin ali'ye ait ders niteliğinde sözler
t: türk edebiyatının mihenk taşlarından sabahattin ali'ye ait ders niteliğinde sözler
devamını gör...
dom za vesanje
filmde sembolizme birçok kez başvurulmuş, ama en çok dikkatimi çeken evlerin duvarındaki genelde anadolu'da görmeye alışkın olduğumuz camii ve hayvan tandanslı halılar olmuştur. buradan buradan bunun yanı sıra acı sarhoşluğunu, dibe vurmayı muazzam bir sahne ile betimlemiştir bu film tık. filmde "perhan" karakterini canlandıran davor dujmović filmin yayınlanmasından 11 sene sonra depresyondan dolayı intihar etmiştir.
devamını gör...
kadınların çantasının içindekiler
ben bu konuda çok kötüyüm sayın sözlük. hayatım boyunca küçük çanta kullanmayacağım sanırım.
cüzdan, peçete, ıslak mendil, kolonya, temiz çamaşır (düzensiz regl belasından muzdaripler beni anladı...), tampon, kulaklık, anahtarlar, su matarası, kahve termosu, protein bar veya meyve, bir iki tane çakmak, kitap, boş a4 kağıdı, kalemlik, yedek toka ..
daha ıvır zıvır kesin oluyor ama bunlar sabit.
cüzdan, peçete, ıslak mendil, kolonya, temiz çamaşır (düzensiz regl belasından muzdaripler beni anladı...), tampon, kulaklık, anahtarlar, su matarası, kahve termosu, protein bar veya meyve, bir iki tane çakmak, kitap, boş a4 kağıdı, kalemlik, yedek toka ..
daha ıvır zıvır kesin oluyor ama bunlar sabit.
devamını gör...
yazarların eylül ayı hedefleri
ekim'de bir festivalde sahne alacağım için şarkıları hatasız çalabilmek adına bu ay bol bol gitarı elime alıp şarkıları tekrar tekrar çalmam gerek... umarım eylülün son gününde hatasız, oldukça tatmin edici biçimde çalabiliyor olurum.
devamını gör...
bayramı buruk geçen yazarlar
sıradan bir günden farkı yok o kıvamda.
devamını gör...
yazarlara yazın geldiğini fark ettiren şeyler
avel bir oğlanın kıza sunduğu 1 alana 1 bedavadan çörlenmiş dondurmayla aşk alevlenmesi konulu reklamların dönmeye başlaması. *
devamını gör...
günlerin birbirini tekrar etmesi
“ya ne olacağıdı?” demek istediğim başlık. köle gibi hayatlar yaşarken hele bir de üstüne bu korona belası varken birbirinin aynı günler olmaması sürpriz olur diye düşünüyorum.
devamını gör...
famotidin
en uzun etkili ve en güçlü histamin h2 reseptör blokörü ajandır.
devamını gör...
sketchtoy'da çizilen normal sözlük nickleri
sketchtoy.com/69883774
çok çirkin oldu bee
sketchtoy.com/69883907
bunu gördükten sonra anladım ki gerçekten çok çirkin. tarafını seç*
çok çirkin oldu bee
sketchtoy.com/69883907
bunu gördükten sonra anladım ki gerçekten çok çirkin. tarafını seç*
devamını gör...
kolay gibi görünen ama çok zor olan şeyler
empati yapmak. lafa gelince çok kolaydır ama başa gelince bir hayli zordur.
devamını gör...
gaz kaçağını çakmakla kontrol etmek
yeni takılan tüpte sorun olmaz. o içerdeki gaz bitene kadar alev alır sonra patlar o da baya sürer. üstünü örtüp oksijeni keserseniz sorun olmaz. ama köpüklü suylada kontrol edebilirsiniz daha az riskli.
devamını gör...
edebiyat ve okuma kulübü
yaklaşık 4-5 ay önce kurulmuş olan ve telegram üzerinden iletişim kuran gruptur.
kitapları okudukça belirlediğimiz tarihlerde ses odasında tartışıyoruz. bize dahil olmak isterseniz mesaj atabilirsiniz.
yaptıklarımız
harper lee'den bülbül'ü öldürmek okundu.
jane austen'dan gurur ve önyargı okundu.
cengiz aytmatov'dan gün olur asra bedel okundu.
dostoyevski'den insancıklar okundu.
george orwell'dan 1984 okundu.
jose saramago'dan kabil okundu.
4 temmuz'a dek dostoyevski'den beyaz geceler ve emily brontë'den uğultulu tepeler'i okuyacacağız.
what happened to monday (yedinci mühür) izlendi.
the brand new testament (yeni ahit) izlendi.
the life of david gale (ölümle yaşam arasında) izlendi.
split (parçalanmış) izlendi.
dead poets society (ölü ozanlar derneği) izlendi.
kitapları okudukça belirlediğimiz tarihlerde ses odasında tartışıyoruz. bize dahil olmak isterseniz mesaj atabilirsiniz.
yaptıklarımız
harper lee'den bülbül'ü öldürmek okundu.
jane austen'dan gurur ve önyargı okundu.
cengiz aytmatov'dan gün olur asra bedel okundu.
dostoyevski'den insancıklar okundu.
george orwell'dan 1984 okundu.
jose saramago'dan kabil okundu.
4 temmuz'a dek dostoyevski'den beyaz geceler ve emily brontë'den uğultulu tepeler'i okuyacacağız.
what happened to monday (yedinci mühür) izlendi.
the brand new testament (yeni ahit) izlendi.
the life of david gale (ölümle yaşam arasında) izlendi.
split (parçalanmış) izlendi.
dead poets society (ölü ozanlar derneği) izlendi.
devamını gör...

