en sevdiğiniz animasyon film serisi
"ejderhanı nasıl eğitirsin?" isimli bir animasyon harikası var, anlatılmaz izlenir.
tanım: sevilen animasyon listesini yaptığımız başlıktır.
tanım: sevilen animasyon listesini yaptığımız başlıktır.
devamını gör...
en güzel çiçek
begonvil.
devamını gör...
sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
yağmurlu havayı çok seviyorum. bugün de yağmur yağıyor ve bana yaşama isteği bağışlıyor. böyle güzel bir günde ve dünyada bu kadar kötü insan nasıl yaşıyor şaşırıyorum.
hiç mi güneşin batışını izlemiyor bu insanlar? hiç mi sabah kuşların sesi eşliğinde uyandığında iyi bir insan olma arzusu duymuyor içinde?
kötü şeyler her zaman anlaşmış gibi üst üste geliyor; şiddet, cinayet, taciz, istismar, tecavüz, haksızlık... bu kadar güzel bir günde insan istese de güzel şeyler düşünemiyor. karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmeyen biri bile yapamıyor bunu. 21. yüzyılda sıcak, tatlı, neşeli şeyler hakkında konuşmak imkansıza yakın sanırım.
t: son birkaç gündür gündemdeki artan şiddet içeren haberleri takip eden ve istemese de karamsar olmaktan kendini alamayan yazarın hafif de olsa iç dökmesini sağlayan başlık.
hiç mi güneşin batışını izlemiyor bu insanlar? hiç mi sabah kuşların sesi eşliğinde uyandığında iyi bir insan olma arzusu duymuyor içinde?
kötü şeyler her zaman anlaşmış gibi üst üste geliyor; şiddet, cinayet, taciz, istismar, tecavüz, haksızlık... bu kadar güzel bir günde insan istese de güzel şeyler düşünemiyor. karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmeyen biri bile yapamıyor bunu. 21. yüzyılda sıcak, tatlı, neşeli şeyler hakkında konuşmak imkansıza yakın sanırım.
t: son birkaç gündür gündemdeki artan şiddet içeren haberleri takip eden ve istemese de karamsar olmaktan kendini alamayan yazarın hafif de olsa iç dökmesini sağlayan başlık.
devamını gör...
alternatif black mirror senaryoları
yıl 2071. insan nesli hastalıklar ve susuzluktan iyice azalmış. şirketleri ülkeleri yapay zekalar yönetiyor. insanlar sadece öğreniyor, geziyor. ülkeler arasında vize kalkmış. tüm insanlar dünya insanı olarak adlandırılıyor. insanlar kim yapay zeka kim insan ayırt etmekte zorlanıyor. sonsuz bir huzur hakim. *
devamını gör...
anormal sözlük haber ajansı
evet değerli okuyazarlar bize ulaşan üzücü bir haber vesilesiyle satranç turnuvası haberlerimize ara vermek zorunda kaldık. sözlüğümüzün medar-ı iftiharı, the lords of the portakals serisinin dahi yönetmeni mellisho, içinde bulunduğu ekonomik dar boğazı bir türlü aşamamış ve karnını doyurmak için girdiği evin mutfağında bulunan bulaşık makinesinin içerisinde, suç üstü yakalanmak suretiyle ne yazık ki tutuklanmıştır.
gelişmeleri an be an takip ediyoruz...
ancak mellisho bu hale nasıl geldi? sözlük halkı olarak bunun üzerinde biraz düşünmemiz gerekiyor. onun gibi bir değerin, amerika'da, elin gavurunun evinde, aç ve bitap bir halde, acınası bir vaziyette tutuklanmış olması, sözlüğümüz adına onarılmaz bir yara açtı. onun bu noktalara gelmiş olmasını kimsenin fark etmemesi cidden üzücü. böyle büyük bir yönetmeni bu hallerde görmek bizleri ziyadesiyle üzdü.
aldığımız bilgilere göre; mellisho filmlerinin yakaladığı gişe başarısı sonrasında ciddi miktarda karma puan sahibi oldu. kazandığı karma puanların da etkisi ile lüks ve şatafat dolu bir yaşama yelken açtı. nereden geldiğini, bir halk rakunu olduğunu unuttu. sonrasında hiç bir şey kendisini tatmin etmemeye başladı. serinin üçüncü filmini bir türlü çekemiyordu. ilham gelmiyor, havamda değilim, olmuyor işte! diyerek sürekli projeyi öteledi. sanat yaşamından uzaklaştıkça kendisini içinden bir türlü çıkamadığı bir bataklığın ortasında buldu. bir elinde viski şişesi diğer elinde iskambil kartları ile ortamlarda gezmeye başladı. bu hareketler bir rakunun yapmaması gereken hareketlerdi. ancak onun tabutuna son çiviyi çakanlar dost bildikleriydi. güzide rakunumuzu gaza getirdiler, nasıl olsa paran bol, kalk las vegas'a uçalım birader! söylemlerinin kurbanı oldu. kendisini bu batağa çeken şahıslarında sözlük efradının bilinen yazarlarından olduğu söyleniyor.
sonrası ise bilindik bir hikâye... bu sevimli rakun tüm mal varlığını las vegas kumarhanelerinde, içine düştüğü alkol illetinin de etkisi ile kaybetti. onunla birlikte amerika'ya giden yazarlar, kendisini dımdızlak ortada bırakarak kayıplara karıştı. mellisho ormanlarını pek iyi bilmediği bir coğrafyada beş parasız ve bir başına kaldı. açlığını dindiremedi ve en sonunda iç güdülerine yenik düşerek, gecenin kör vaktinde bir ailenin evine girerek karnını doyurmaya çalıştı.
muhabirimiz konuyla ilgili kendisini tutuklayan polis memuru john metzo'dan şu bilgileri aldı;
gecenin bir yarısı eve girmiş. önce lambaları kırmış. zeki kerata. bu sayede görünmeyeceğini düşünmüş olabilir. eve geldiğimizde mutfağın her yerini dağıtmış olduğunu gördük. ne buldu ise yemiş. sonrasında yorgunluğa ve uykusuzluğa dayanamayarak, bulaşık makinesinde uyuyakalmış. onu makinenin içinde bulduğumuzda yanında bir elma vardı. sanırım zor zamanlar için yanına almak istedi. bize mukavemet gösterecek gücü kalmamıştı. acınası bir haldeydi. bize zorluk çıkarmadan teslim oldu. "abi ben türk rakunuyum bizim elçiliğe bir telefon açabilir misiniz?" dedi. tamam açarız dedik ama önce görevimizi yapmak zorunda olduğumuzu kendisine ilettik. tasmaya kafasını kabullenmiş bir biçimde uzattı. o anda haline ben de üzüldüm. çünkü yüzünden pişmanlık akıyordu. sonra onu karakola götürdük. biraz yiyecek ve içecek verdik. çok mutlu oldu. şimdi nezarethanede uyuyor. yarın mahkemesi var. durumu ondan sonra netlik kazanır.
evet değerli dostlar konunun yakinen takipçisiyiz. rakun dostumuzla ilgili tüm gelişmeleri size aktarmaya çalışacağız. umarız vicdanlı bir hakime denk gelir ve hafif bir ceza ile kurtulur.
açık mert korkusuz kafa sözlük haber ajansı'nı okudunuz...
sürç-i lisan ettiysek af ola!
devamını gör...
tanımadığınız bir şahsın aniden pardon bakar mısınız demesi
hayatta en çok korktuğum şey. kim bilir bunun ardından nasıl bir felaket gelecek diye düşünürüm hep. bilmem neredeki bir katliamın sorumlusu olmakla suclanmaktan korkarım. meğer parasını ödediğim bir şeyi unutmuşum kasada. hay aksi. yapmayın ya şunu.
devamını gör...
doğum günü
varoluş günümüz.
çocukken doğum günüm geleceği zaman çok heyecanlanırdım, annem de özene bözene pastalar yapar istediğim kadar arkadaşımı davet ederek kutlama yapmama izin verirdi.
güzel pastalar yapardı annem, pofuduk kekleri olan beyaz kremalı pastalar, üzerinde siyah krema ile 'nice yaşlara robnaja' yazan. oysa ben tuttururdum illa katlı pasta isterim, diye. annem, bu da iki katlı dese de filmlerde gördüğüm yüksek pastalardı hayallerimi süsleyen. bir de kakaolu. kakaonun yakışmadığı bir şey olmadığı fikri ise hala aynı etkiyi korumakta.
nasıl bu günü bu kadar önemsemeye başladım emin değilim. ama sanırım annemdi doğum gününün çok önemli olduğunu hissettiren. çünkü 18. yaşımdan itibaren doğum günüm neredeyse hep ondan uzakta geçti. gecenin ikisinde doğduğum için de bir gün önce akşam tam uyumadan evvel arar, doğum saatinde uykuda olacağım için şimdiden kutlamak istedim der, ertesi gün babamla beraber bir kez daha kutlardı.
büyüdükçe aile içi kutlamaların yanına arkadaşlarla ayrıca yapılan partiler de eklendi. ve doğum günüm birden çok kez kutlamaya dönüştü. hatta iş hayatıyla birlikte bu kutlamalar üçe dörde çıkmaya başladı. doğum günümü öğrenen bıcırıklarımdan birkaçının önemsemesi, bir kısmının da dersten kaytarma isteği arasında pastaya doyduğum doğum günleri sayısı da arttı. hatta bir müdürüm beni kenara çekip 'girdiğiniz her sınıfta kıyamet kopuyor bugün neden?' diyerek sorgulama ihtiyacı duymuştu. doğum günüm kusura bakmayın yanıtını alınca da 'şaşkınım hoca hanım, böyle bir şeye tanık olmamıştım.' demişti.
ama asıl aklımda kalan 2013'teki doğum günümdü. annem bir gün önce aramamıştı, her yıl 00.00'da arayan ablam da aramamıştı. evli olarak kutlayacağımız ilk doğum günümde uyandığımda eşim yanımda yoktu ki doğum günüm olduğu için iznini o güne almasına rağmen bir arkadaşının nikahına gitmişti. evet şahitti. ama akşam üzerine dek evde yoktu. kuzenim bizde olduğu için birlikte kahvaltı edip dışarı çıktık. o bana bir hediye aldı. eve döndük ama ruhumun üzerinde koskocaman bir moloz vardı. onlarca kez çalan telefonun da önemi yoktu. odama geçtim ağlamaya başladım. bir yanım bunu çocukça buluyor, bir yanım ise kırgınlıktan gözünü açamıyordu.
şimdi artık umursamıyorum. o gün hem üzüldüm hem de büyüsünü yitirdim o günün. annem hala bir gün önce arıyor, ablam tam gece yarısı. eşimde çalışıyorsa bile o gün erken çıkmanın bir yolunu buluyor. ama artık ben o heyecanı duymuyorum. sanırım büyümek ya da o günlere eski önemi vermemek de böyle başlıyor.
çocukken doğum günüm geleceği zaman çok heyecanlanırdım, annem de özene bözene pastalar yapar istediğim kadar arkadaşımı davet ederek kutlama yapmama izin verirdi.
güzel pastalar yapardı annem, pofuduk kekleri olan beyaz kremalı pastalar, üzerinde siyah krema ile 'nice yaşlara robnaja' yazan. oysa ben tuttururdum illa katlı pasta isterim, diye. annem, bu da iki katlı dese de filmlerde gördüğüm yüksek pastalardı hayallerimi süsleyen. bir de kakaolu. kakaonun yakışmadığı bir şey olmadığı fikri ise hala aynı etkiyi korumakta.
nasıl bu günü bu kadar önemsemeye başladım emin değilim. ama sanırım annemdi doğum gününün çok önemli olduğunu hissettiren. çünkü 18. yaşımdan itibaren doğum günüm neredeyse hep ondan uzakta geçti. gecenin ikisinde doğduğum için de bir gün önce akşam tam uyumadan evvel arar, doğum saatinde uykuda olacağım için şimdiden kutlamak istedim der, ertesi gün babamla beraber bir kez daha kutlardı.
büyüdükçe aile içi kutlamaların yanına arkadaşlarla ayrıca yapılan partiler de eklendi. ve doğum günüm birden çok kez kutlamaya dönüştü. hatta iş hayatıyla birlikte bu kutlamalar üçe dörde çıkmaya başladı. doğum günümü öğrenen bıcırıklarımdan birkaçının önemsemesi, bir kısmının da dersten kaytarma isteği arasında pastaya doyduğum doğum günleri sayısı da arttı. hatta bir müdürüm beni kenara çekip 'girdiğiniz her sınıfta kıyamet kopuyor bugün neden?' diyerek sorgulama ihtiyacı duymuştu. doğum günüm kusura bakmayın yanıtını alınca da 'şaşkınım hoca hanım, böyle bir şeye tanık olmamıştım.' demişti.
ama asıl aklımda kalan 2013'teki doğum günümdü. annem bir gün önce aramamıştı, her yıl 00.00'da arayan ablam da aramamıştı. evli olarak kutlayacağımız ilk doğum günümde uyandığımda eşim yanımda yoktu ki doğum günüm olduğu için iznini o güne almasına rağmen bir arkadaşının nikahına gitmişti. evet şahitti. ama akşam üzerine dek evde yoktu. kuzenim bizde olduğu için birlikte kahvaltı edip dışarı çıktık. o bana bir hediye aldı. eve döndük ama ruhumun üzerinde koskocaman bir moloz vardı. onlarca kez çalan telefonun da önemi yoktu. odama geçtim ağlamaya başladım. bir yanım bunu çocukça buluyor, bir yanım ise kırgınlıktan gözünü açamıyordu.
şimdi artık umursamıyorum. o gün hem üzüldüm hem de büyüsünü yitirdim o günün. annem hala bir gün önce arıyor, ablam tam gece yarısı. eşimde çalışıyorsa bile o gün erken çıkmanın bir yolunu buluyor. ama artık ben o heyecanı duymuyorum. sanırım büyümek ya da o günlere eski önemi vermemek de böyle başlıyor.
devamını gör...
entry girmesi beklenen yazar
(bkz: seviyorsan git konus bence)
devamını gör...
yeni nick
150 yaşında olduğumu söylediği için cimer kaydı oluşturmuştum. maddi ve manevi bu iftiranın beni çok zorladığını yazmıştım. hemen aradılar, müebbet ve idam etme arasında çok kararsız kaldık, ne dersiniz diye sordular. idam istedim, hemen idam kararı çıkarıyoruz dediler.
iyi bir insan olduğum için kendisini uyardım, durumu anlattım. birkaç gün önce bana şöyle bir mesaj göndermiş.
" merhaba. hiç uzatmadan konuya giriyorum hocam, 4 çocuğum var, 3 senedir dilendiriyorum, çok iyi randıman aldım şimdiye kadar. çocuklardan ikisi dilenmek için her tür ajitasyon ortamını yaratıyor ve sapsağlam. diğer ikisinin gözlerini askere gitmesinler diye bozdum, 6 numara astigmat. istiyorsan bir imza ile sana vereyim çocukları. ne dersin? boylece aramızda anlaşmış oluruz, kararı bozarız."
böbreksiz şekilde küvetin içinde uyanmak istemeyenler uzak durmalı. tehlikeli bir insan gibi görünüyor. açıkçası çok korktum ben.
bir yazar..
iyi bir insan olduğum için kendisini uyardım, durumu anlattım. birkaç gün önce bana şöyle bir mesaj göndermiş.
" merhaba. hiç uzatmadan konuya giriyorum hocam, 4 çocuğum var, 3 senedir dilendiriyorum, çok iyi randıman aldım şimdiye kadar. çocuklardan ikisi dilenmek için her tür ajitasyon ortamını yaratıyor ve sapsağlam. diğer ikisinin gözlerini askere gitmesinler diye bozdum, 6 numara astigmat. istiyorsan bir imza ile sana vereyim çocukları. ne dersin? boylece aramızda anlaşmış oluruz, kararı bozarız."
böbreksiz şekilde küvetin içinde uyanmak istemeyenler uzak durmalı. tehlikeli bir insan gibi görünüyor. açıkçası çok korktum ben.
bir yazar..
devamını gör...
adana'da görülen 15 metrelik balina
karataş ilçesinde dün avlanmak için denize açılan balıkçılar, yaklaşık 15 metre uzunluğunda bir balina gördü. teknede bulunan fatih kaymaz, hemen cep telefonuyla balinayı görüntüleye başladı.
yaklaşık 2 dakika boyunca tekneyle birlikte yüzen balina daha sonra gözden kayboldu. bu sırada teknedeki balıkçıların ‘tekneye vurmasın deler’ sözleri dikkat çekti.
görüntüyü istanbul üniversitesi su bilimleri fakültesin’deki bir öğretim üyesine gönderen kaymaz, balinanın normalde akdeniz’de yaşamadığını ve yolunu kaybederek buraya geldiğini, akdeniz’de görülen yedinci oluklu balina olduğunu öğrendi.
buradan
devamını gör...
bugün bu ülkede bir kadın yakılarak katledildi
insanlar artık devekuşu gibi kafasını sokmaktan başka bir şey yapmıyor.
futbol kavgası, akp-chp kavgası yapmaktan başka bir şey yapmıyor. kimse sorunları düşünmüyor,sadece zaman geçiriyor.
futbol kavgası, akp-chp kavgası yapmaktan başka bir şey yapmıyor. kimse sorunları düşünmüyor,sadece zaman geçiriyor.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının gördüğü en saçma rüya
devamını gör...
kafa sözlük
girdik bir yola...kendimi önemli biri gibi hissediyorum bi de :d
devamını gör...
aşıyı reddedenlerin işinden atılma riski
önce işveren ve taşeron firma yetkilileri vurulacaksa neden olmasın zorunluluğudur.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
soğukluğunu hissedebiliyorum
ne kadar arzuladığımı da
çıkan o ürpertici ses
onu da duyuyorum
ama yoksun
yakında tanışacağız nasılsa
başladığın işi ben bitireceğim
o cesaret bende yok mu
inanmıyorsun değil mi
o zaman çehov'u hatırla!
ne kadar arzuladığımı da
çıkan o ürpertici ses
onu da duyuyorum
ama yoksun
yakında tanışacağız nasılsa
başladığın işi ben bitireceğim
o cesaret bende yok mu
inanmıyorsun değil mi
o zaman çehov'u hatırla!
devamını gör...
doğal sakinleştiriciler
sahilde oturup denizi seyretmek.
devamını gör...
ilk buluşmada samsun 216 içen kız
aynı zamanda tek eliyle damacanayı kaldırır.
devamını gör...
at fobisi
at fobisi yaşamak için atın çiftesini yemek gerek. başka da bir şey düşünemiyorum. bir de yalan mı gerçek mi bilinmez atın ısırdığı da söylenir.
at ısırması deyince aklıma geldi. böyle ortaokuldayken sınıfta hiç sevilmeyen bir oğlan vardı. o gün okula gelmeyince öğretmen nerede olduğunu sınıfa sorar. babası rahatsızlanmış, güya babasını at ısırmış. tabi konu tam anlaşılamadı. oğlan sevilmiyor ya bir kere, sınıfın muzip öğrencileri yokluğunda dalga yollu öğretmene durumu şöyle anlatırlar.
"hocam, babası önce atı ısırmış, babası atı ısırınca at da babasını ısırmış. "
at ısırması deyince aklıma geldi. böyle ortaokuldayken sınıfta hiç sevilmeyen bir oğlan vardı. o gün okula gelmeyince öğretmen nerede olduğunu sınıfa sorar. babası rahatsızlanmış, güya babasını at ısırmış. tabi konu tam anlaşılamadı. oğlan sevilmiyor ya bir kere, sınıfın muzip öğrencileri yokluğunda dalga yollu öğretmene durumu şöyle anlatırlar.
"hocam, babası önce atı ısırmış, babası atı ısırınca at da babasını ısırmış. "
devamını gör...
jim carrey
devamını gör...
deniz benim değil kürdistan’ın kızıdır
bir tane yazar vardı ülkesini, devletini seveni faşist ilan eden.
hah işte o tatlı su solcusunu bekliyoruz buraya bakalım nasıl kıvıracak.
hah işte o tatlı su solcusunu bekliyoruz buraya bakalım nasıl kıvıracak.
devamını gör...