her işi ters giden insan
başlıktaki tüm yazarlar "ben" demiş ama cidden bu kişi benim.
hani ayda yılda bir dışarı çıkmak istersin, normalde hiç adetin değildir. fakat niyeyse o gün gezmek için can atarsın ama o gün dışarıda fırtına kopar.
evet evet bu kişi benim.
hani ayda yılda bir dışarı çıkmak istersin, normalde hiç adetin değildir. fakat niyeyse o gün gezmek için can atarsın ama o gün dışarıda fırtına kopar.
evet evet bu kişi benim.
devamını gör...
ailenin en küçük çocuğu
aile bireyleri genellikle disiplin, kontrol ve diğer kuralları büyük çocuklar üzerinde tatbik edip, kendileri de belirli bir olgunluğa ilk çocuk ile ulaştığı için, ikinci çocukları ya da evin küçüğünü biraz daha rahat ve özgür büyütmeye meyillidir.
bu durum ailenin küçük çocuğu için çoğu zaman avantajlı bir durum yaratır.
bu durum ailenin küçük çocuğu için çoğu zaman avantajlı bir durum yaratır.
devamını gör...
afganlar gaznelilerin torunları ve soydaşımızdır
bi tarihçi olarak saçma beyanlara oldum olası açık olduğumu belirttiğim başlık.
zira misal verecek olursak; bir derste osmanlı devleti'nin 1299'da kurulduğunu iddia ederken, bir diğer dersimizde, 1302'de kurulduğunu kabul etmek zorunda kalıyorduk.
bunda baskı var mıydı? hayır elbette yoktu. tamamen hocanın görüşleri doğrultusunda sınıfın ileri görüşü hakimdi...
şayet kendi görüşünü ortaya atarsan, ki bu daha makbul görünürdü, onu çeşitli argümanlarla desteklemen ve kanıtlaman gerekirdi. bunda hocaların amacı tarihin bilimselliğini bize aşılamaktı. aşıladılar. hem öyle aşıladılar ki, dersini geçemeyeceğimi iddia eden arkadaşlarıma rağmen 1302 diyen hocanın dersinde 1299'u, 1299 diyen hocanın dersinde ise; 1302 tarihini savundum. ve evet, derste bahsedilen argümanları da kanıtsayarak rahatlıkla o dersi geçtim.
şimdi hal böyle iken hiçbir tarihçinin hiçbir beyanı saçma değildir: eğer o iddiayı destekleyecek kanıtlar bulabiliyorsa. çok mu kızdın? kabul mu edemiyorsun?.. o zaman, işin doğrusu hakkında, argümanları çat çat çat sunan bir makale yazarsın: o tarihçiyi de bilim dünyasına madara edersin.
bizde işler, böyle yürüyor.
bu nedenle ne üzülün, ne kızın, ne kanıksayın, ne de küfredin.. nasılsa kısa zamanda işinin erbabı bi'tarihçi çıkacak ve çok sevdiğiniz (!) murat bardakçı hocanızın, sözde kanıt beyanlarını, hiçe çıkaracak bir antitezle o iddiaları çürütecektir.
endişelenmeyin...
zira misal verecek olursak; bir derste osmanlı devleti'nin 1299'da kurulduğunu iddia ederken, bir diğer dersimizde, 1302'de kurulduğunu kabul etmek zorunda kalıyorduk.
bunda baskı var mıydı? hayır elbette yoktu. tamamen hocanın görüşleri doğrultusunda sınıfın ileri görüşü hakimdi...
şayet kendi görüşünü ortaya atarsan, ki bu daha makbul görünürdü, onu çeşitli argümanlarla desteklemen ve kanıtlaman gerekirdi. bunda hocaların amacı tarihin bilimselliğini bize aşılamaktı. aşıladılar. hem öyle aşıladılar ki, dersini geçemeyeceğimi iddia eden arkadaşlarıma rağmen 1302 diyen hocanın dersinde 1299'u, 1299 diyen hocanın dersinde ise; 1302 tarihini savundum. ve evet, derste bahsedilen argümanları da kanıtsayarak rahatlıkla o dersi geçtim.
şimdi hal böyle iken hiçbir tarihçinin hiçbir beyanı saçma değildir: eğer o iddiayı destekleyecek kanıtlar bulabiliyorsa. çok mu kızdın? kabul mu edemiyorsun?.. o zaman, işin doğrusu hakkında, argümanları çat çat çat sunan bir makale yazarsın: o tarihçiyi de bilim dünyasına madara edersin.
bizde işler, böyle yürüyor.
bu nedenle ne üzülün, ne kızın, ne kanıksayın, ne de küfredin.. nasılsa kısa zamanda işinin erbabı bi'tarihçi çıkacak ve çok sevdiğiniz (!) murat bardakçı hocanızın, sözde kanıt beyanlarını, hiçe çıkaracak bir antitezle o iddiaları çürütecektir.
endişelenmeyin...
devamını gör...
magnus carlsen
portakal suyunu yanından eksik etmeyen yakışıklı satranç oyuncusu.
devamını gör...
the man in the high castle
prime üyelikle birlikte izlemeye başladığım, henüz 2. sezonun ortasında olduğum dizi. bence konusu çok ilginç, büyük beklentiler yarattı bende ama gidişattan hoşnut değilim. bu konu çok daha güzel işlenebilirmiş gibi geliyor bana
--! spoiler !--
iki sebebi var hoşnutsuzluğumun:
1) bizim izlediklerimiz gibi kendini yanlışlıkla bütün atraksiyonun ortasında bulan ama hiç de bir şey bilmeyen sıradan insanları ana karakter yapacaklarına
- atraksiyonsuz matraksiyonsuz gerçek sıradan insanları ana karakter yapıp distopik yaşamı çok daha güzel anlatabilirlermiş; veya
- berlin'deki reich yönetimi, hitler'in sağ kolları veya yerel yöneticiler vs. gibi gerçekten önemli pozisyonlardaki karakterleri konu alıp, aslında "sıradan" olan insanların bu korkunç otokrat yönetim altında şeytanileşmesi ve güç manyağı olmasını, aldıkları zor kararları vs. anlatabilirlermiş (bkz: the banality of evil)
belki de ana karakterlere çok bağlanamadığımdan böyle düşünüyor olabilirim, bilemedim.
2) bakın doğru mu bilmiyorum ama burası çok spoiler - konumuz gittikçe paralel evrenler arasında geçiş vs. gibi olağanüstü konulara doğru ilerliyor. şimdi senin dizinin zaten hiçbir olağanüstü olaya bile girmesen çok ilgi çekici bir konusu var, e paralel evren konusunu zaten çok güzel işlemiş diziler filmler de var - örneğin fringe (dizi) - sen şimdi niye illa ki bu iki güzel konuyu birbirine karıştırıp çorba ediyorsun ki? bildiğin ananaslı pizza olmuş bu, çok seven 3-5 insan çıkar ama ne gerek var bu riski almaya?
--! spoiler !--
neyse, inşallah yanılır, burada döşediklerimi bir bir yutarım. he bu arada diziyi hiç beğenmemiş olsam bu kadar yazmaya uğraşmazdım, güzel dizi yani.
--! spoiler !--
iki sebebi var hoşnutsuzluğumun:
1) bizim izlediklerimiz gibi kendini yanlışlıkla bütün atraksiyonun ortasında bulan ama hiç de bir şey bilmeyen sıradan insanları ana karakter yapacaklarına
- atraksiyonsuz matraksiyonsuz gerçek sıradan insanları ana karakter yapıp distopik yaşamı çok daha güzel anlatabilirlermiş; veya
- berlin'deki reich yönetimi, hitler'in sağ kolları veya yerel yöneticiler vs. gibi gerçekten önemli pozisyonlardaki karakterleri konu alıp, aslında "sıradan" olan insanların bu korkunç otokrat yönetim altında şeytanileşmesi ve güç manyağı olmasını, aldıkları zor kararları vs. anlatabilirlermiş (bkz: the banality of evil)
belki de ana karakterlere çok bağlanamadığımdan böyle düşünüyor olabilirim, bilemedim.
2) bakın doğru mu bilmiyorum ama burası çok spoiler - konumuz gittikçe paralel evrenler arasında geçiş vs. gibi olağanüstü konulara doğru ilerliyor. şimdi senin dizinin zaten hiçbir olağanüstü olaya bile girmesen çok ilgi çekici bir konusu var, e paralel evren konusunu zaten çok güzel işlemiş diziler filmler de var - örneğin fringe (dizi) - sen şimdi niye illa ki bu iki güzel konuyu birbirine karıştırıp çorba ediyorsun ki? bildiğin ananaslı pizza olmuş bu, çok seven 3-5 insan çıkar ama ne gerek var bu riski almaya?
--! spoiler !--
neyse, inşallah yanılır, burada döşediklerimi bir bir yutarım. he bu arada diziyi hiç beğenmemiş olsam bu kadar yazmaya uğraşmazdım, güzel dizi yani.
devamını gör...
yazarların olmak istediği şiir
seni bulmaktan önce aramak isterim.
seni sevmekten önce anlamak isterim.
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
özdemir asaf.
seni sevmekten önce anlamak isterim.
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
özdemir asaf.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının stres atma yöntemleri
yazıyorum mesela şimdi buraya yazmam gibi pandemiden önce yürüyüş çok sık yapardım özellikle geceleri ve spor etkinliklerini izlemeye giderdim . televizyondan basketbol izleyerek bazen rahatlıyorum.kitap okumak da bunlara dahil lakin şahsen beni artık germeye başladı çünkü:fazla farkında olmak iyi değil ve de sürekli düşünceler arasında sürüklenmek...
devamını gör...
çorbacıda bir tas çorbayla 6 sepet ekmek yemek
(bkz: gariban)
üniversitede arkadaşlarla çorbacıya gitmiştik. öğrenciyiz, paramız kısıtlı. adam çorbayı getirdi yanında da ekmek. önce sepetteki ekmek bitti. sonra ikinci sepeti istedik. onu da yedik ama yok, doymadık. hepimiz birbirimize kızıyoruz "yeter artık doy" diye ama ekmekler gelince hapur hupur yiyoruz. neyse, utana sıkıla üçüncüyü de istedik. açıkçası onu da yedik. sonra yine utana sıkıla hesabı ödemeye gittik. ödeyip uzadık oradan.
yanisi parasızlık itiyor bu durumlara. yoksa gider kebap yerdik, napalım mercimek çorbasını.
buradan çorbacı abiye teşekkürler, kolay gelsin demek istiyorum. *
üniversitede arkadaşlarla çorbacıya gitmiştik. öğrenciyiz, paramız kısıtlı. adam çorbayı getirdi yanında da ekmek. önce sepetteki ekmek bitti. sonra ikinci sepeti istedik. onu da yedik ama yok, doymadık. hepimiz birbirimize kızıyoruz "yeter artık doy" diye ama ekmekler gelince hapur hupur yiyoruz. neyse, utana sıkıla üçüncüyü de istedik. açıkçası onu da yedik. sonra yine utana sıkıla hesabı ödemeye gittik. ödeyip uzadık oradan.
yanisi parasızlık itiyor bu durumlara. yoksa gider kebap yerdik, napalım mercimek çorbasını.
buradan çorbacı abiye teşekkürler, kolay gelsin demek istiyorum. *
devamını gör...
gibi
feyyaz yiğit'in aziz kedi ile senaristliğini üstlendiği metaforlarin bolca olduğu muazzam bir kara komedi. keske on bölüm daha olsa yine izlesem.muhtesem.
feyyaz yigit'e özgü olan 'bir olayı yeterince uzatirsan komik olur' espri anlayışı dizide çok güzel işlenmiş. konu seçimleri çok güzel,oyunculuklar çok iyi, yan karakterler bile tutarlı, diyaloglar akıcı ve doğal.
aşırı güzel.
feyyaz yigit'e özgü olan 'bir olayı yeterince uzatirsan komik olur' espri anlayışı dizide çok güzel işlenmiş. konu seçimleri çok güzel,oyunculuklar çok iyi, yan karakterler bile tutarlı, diyaloglar akıcı ve doğal.
aşırı güzel.
devamını gör...
amaterasu (yazar)
mahlasını amatör su diye okuduğum yazar...
devamını gör...
göbeklitepe
yıllarca tüm gizemiyle toprağın altında gömülü halde bekleyip 21. yy'da şanlıurfa'nın çiğ sıcağının altından sessizce ortaya çıkan tapınak, tarihin sıfır noktası.
2 ay önce,gidip görme fırsatını buldum bereketli hilal'in bir parçası olan göbeklitepe'yi. içerisindeki taşların çoğu şanlıurfa arkeoloji müzesine taşınmış ve orada sergilenmekte. açıkçası gayet güzel bir sunumla dizayn edilip sergileniyor. müzede yaratılan ambiyans oldukça etkileyici olmuş. göbeklitepe'de ise kazılar ve çalışmalar hala devam ediyor.
bilinen ve öğrendiğimiz tarihte, insanların tarım yapıp yerleşik hayata geçtikleri,sonrasında ise kalan boş vakitlerinde uğraş arayışı içerisinde olup tapınma ihtiyacı hissettikleriydi. ancak göbeklitepe gösteriyor ki insanlar tarımdan, yerleşik hayattan önce avcılıkla beslenip göçebe yaşarken de ibadet etme ihtiyacı hissedip mabet inşa etmişler. bu sonuca da arazide yapılan kazı çalışmalarında hayvan kemiği bulunması ki bu kemiklerin hayvanların etli bölgelerinden olması nedeniyle varmışlar.
beni oldukça etkileyen bir diğer şey ise, insanların göbeklitepe'den haberleri dahi yokken, çocuğu olmayanların adak adayıp dilek diledikleri bir ağaç varmış o bölgede. sonrasında göbeklitepe'nin keşfiyle çıkartılan taşlarda doğum yapan kadın tasvirinin bulunması ve tasvirde bebeğin önce kafasının çıkıyor olmasıydı.
ayrıca sütunlara işlenen kabartmalar onları yapanların ne kadar becerikli olduklarını, devasa boyutlardaki sütunlar ise onları nasıl taşıdıklarını akıllara getiriyor.
zaman içinde coğrafi koşullarla mı yoksa yapanlar tarafından bilerek mi gömülüp saklandığını,t şeklindeki sütunlarla neyi tasvir etmek istediklerini,burada, neye; ne için ibadet edip tapındıkları hala gizemini koruyor.
tarihin sıfır noktasına şahitlik eden tapınağın bizim ülkemizin topraklarında bulunması da ayrıca etkileyici ve önemli.
şanlıurfa halkı oldukça bilgili ve sahiplenmiş göbeklitepe'yi.
merkezdeki novada park alışveriş merkezinin sol tarafında bulunan abide durağında 100 nolu hat'la gidilebiliyor ve ortalama 20-25 dakika sürüyor. fırsatını bulursanız mutlaka gidin ve tarihe tanıklık edin.
2 ay önce,gidip görme fırsatını buldum bereketli hilal'in bir parçası olan göbeklitepe'yi. içerisindeki taşların çoğu şanlıurfa arkeoloji müzesine taşınmış ve orada sergilenmekte. açıkçası gayet güzel bir sunumla dizayn edilip sergileniyor. müzede yaratılan ambiyans oldukça etkileyici olmuş. göbeklitepe'de ise kazılar ve çalışmalar hala devam ediyor.
bilinen ve öğrendiğimiz tarihte, insanların tarım yapıp yerleşik hayata geçtikleri,sonrasında ise kalan boş vakitlerinde uğraş arayışı içerisinde olup tapınma ihtiyacı hissettikleriydi. ancak göbeklitepe gösteriyor ki insanlar tarımdan, yerleşik hayattan önce avcılıkla beslenip göçebe yaşarken de ibadet etme ihtiyacı hissedip mabet inşa etmişler. bu sonuca da arazide yapılan kazı çalışmalarında hayvan kemiği bulunması ki bu kemiklerin hayvanların etli bölgelerinden olması nedeniyle varmışlar.
beni oldukça etkileyen bir diğer şey ise, insanların göbeklitepe'den haberleri dahi yokken, çocuğu olmayanların adak adayıp dilek diledikleri bir ağaç varmış o bölgede. sonrasında göbeklitepe'nin keşfiyle çıkartılan taşlarda doğum yapan kadın tasvirinin bulunması ve tasvirde bebeğin önce kafasının çıkıyor olmasıydı.
ayrıca sütunlara işlenen kabartmalar onları yapanların ne kadar becerikli olduklarını, devasa boyutlardaki sütunlar ise onları nasıl taşıdıklarını akıllara getiriyor.
zaman içinde coğrafi koşullarla mı yoksa yapanlar tarafından bilerek mi gömülüp saklandığını,t şeklindeki sütunlarla neyi tasvir etmek istediklerini,burada, neye; ne için ibadet edip tapındıkları hala gizemini koruyor.
tarihin sıfır noktasına şahitlik eden tapınağın bizim ülkemizin topraklarında bulunması da ayrıca etkileyici ve önemli.
şanlıurfa halkı oldukça bilgili ve sahiplenmiş göbeklitepe'yi.
merkezdeki novada park alışveriş merkezinin sol tarafında bulunan abide durağında 100 nolu hat'la gidilebiliyor ve ortalama 20-25 dakika sürüyor. fırsatını bulursanız mutlaka gidin ve tarihe tanıklık edin.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
mutluolmayibilenbiri varmış
söyleyin ona nasıl başarmış
nizanim gaza gelip reçel yapmış
vişne kime sataşacağını şaşırmış.
söyleyin ona nasıl başarmış
nizanim gaza gelip reçel yapmış
vişne kime sataşacağını şaşırmış.
devamını gör...
yüzük parmağı
evlilik yüzüğünün takıldığı parmak. kalp ile bağlantısı olan tek parmaktır.
devamını gör...
sjw
(bkz: social justice warrior)
çeşitli sivil haklar, multi-culturalism, feminizm, eşcinsellik gibi toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmemiş akımları normalize etmeye (hatta mümkünse benimsetmeye çalışan) kişi. pek çok insan tarafından antipatik bulunurlar. avrupa ve abd'de oldukça güçlü oldukları söylenebilir.
çeşitli sivil haklar, multi-culturalism, feminizm, eşcinsellik gibi toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmemiş akımları normalize etmeye (hatta mümkünse benimsetmeye çalışan) kişi. pek çok insan tarafından antipatik bulunurlar. avrupa ve abd'de oldukça güçlü oldukları söylenebilir.
devamını gör...
bebek
uyumuş ise çaktırmadan uyandırılıp 'aa uyandı bu.' diye sevilen insan yavrusu.
devamını gör...
ünlü annelerin diğer anneler üzerinde yarattığı baskı
sevgili yavrum,
sen bu satırları okurken yüksek ihtimalle ben ütü, çamaşır, bulaşık derdinde olup bana sorduğun "annnneeeğ çorabımın teki nerdeeeeee"? sorusuna "nereye koyduysan oradadır ben mi çıkardım!! zaten yorulmuşum kalkmış bana çorap soruyor " diye çemkiriyor olacağım.
ama sakın şunu unutma, ben sana ne kadar çemkirirsem, sana demet akalın'ın kızına aldığı gibi minibüsler alamasam, 15 tane yardımcısı olan ünlülerin her şeyi onlara yaptırıp "şimdi de minnoşumla oyun hamuru saati" diyemesem de seni çok sevdiğimi bil. birlikte geçirdiğimiz her anın özel olduğunu sana hissettirmeye çalışacağıma inan. önemli olanın sadece sevgi olduğunu, reklamlarla işimizin olmadığını anla. seni şimdiden çok seviyorum minnoş.
sen bu satırları okurken yüksek ihtimalle ben ütü, çamaşır, bulaşık derdinde olup bana sorduğun "annnneeeğ çorabımın teki nerdeeeeee"? sorusuna "nereye koyduysan oradadır ben mi çıkardım!! zaten yorulmuşum kalkmış bana çorap soruyor " diye çemkiriyor olacağım.
ama sakın şunu unutma, ben sana ne kadar çemkirirsem, sana demet akalın'ın kızına aldığı gibi minibüsler alamasam, 15 tane yardımcısı olan ünlülerin her şeyi onlara yaptırıp "şimdi de minnoşumla oyun hamuru saati" diyemesem de seni çok sevdiğimi bil. birlikte geçirdiğimiz her anın özel olduğunu sana hissettirmeye çalışacağıma inan. önemli olanın sadece sevgi olduğunu, reklamlarla işimizin olmadığını anla. seni şimdiden çok seviyorum minnoş.
devamını gör...
intihar (emile durkheim)
fransız sosyolog emile durkheim'in 1897 tarihinde yazdığı kitap.
intihar kavramına yönelik metodolojik bir eserdir.
durkheim bu eseriyle intihar olgusunu ırk, iklim, kalıtım gibi nedenlere bağlayan tezleri çürütmeye çalıştı
intihar kavramına yönelik metodolojik bir eserdir.
durkheim bu eseriyle intihar olgusunu ırk, iklim, kalıtım gibi nedenlere bağlayan tezleri çürütmeye çalıştı
devamını gör...
öz türkçe isimler
ilteriş sançar
ersagun akbar
gökbörü saltar
teknik adam ünal karaman'ın çocuklarının ismi. dede korkut hikayelerinden fırlamış gibi eşi benzeri olmayan, öz türkçe isimler.
ersagun akbar
gökbörü saltar
teknik adam ünal karaman'ın çocuklarının ismi. dede korkut hikayelerinden fırlamış gibi eşi benzeri olmayan, öz türkçe isimler.
devamını gör...