kesinlikle "bilgin yoksa fikrin de olmayacak" mekanizması. düşünsenize, b olayı hakkında tam atıp tutacaksınız, öyle mal gibi kalıyorsunuz. hem fikir oluşması için teşvik edici de olur* kötü yanı, boş yapmanın önüne geçilirdi. vazgeçtim, olmasın.
devamını gör...

naçizane iki tane bırakıyorum şöyle:

(bkz: indie yürek yırtulur)
(bkz: indie bindie)

sonradan gelen şakacı edit:

düşündüm de; (bkz: yeğenimindie) de güzel olurmuş...
devamını gör...

afillibirbey'in, yanan canlar gibi içimizden geçtiği yayın. sağol dostum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tam olarak burası.
devamını gör...

sabahattin ali'nin denk geldiğim gibi çok sevdiğim bir sözü edebiyatın ne işe yaradığı konusunda, bende ivedilikle bir şeyler yazma ihtiyacı uyandırdı, bu vesileyle edebiyat'ın ne işe yaradığını/en azından benim için ne anlam ifade ettiğini birkaç cümleyle ifade etmeye çalışacağım.
öncelikle belirttiğim söz; "unuttum diyemem ama üzerimde bir tesirin kalmamış artık."
bu sözü ilk okuduğumda evet edebiyat bu işte, edebiyat'ın işe yarar kısmı budur dedim. çünkü; bu söz, benim belki sürekli olarak içimde/aklımda bir duygu olarak varlık taşıyan, sürekli dolaşan; ama kelimelere asla dökülemeyen o sözdü. yüreğime su serpmiştir, beni bir duyguda tamamlamış, azad etmiştir. sözgelimi, bir benzetme yapacak olursam, dilimde sürekli dolaşan ama aklıma asla gelmeyen o şarkıya bir yerde rastlamam gibidir bu. anlık da olsa o şarkıyı artık bulmuş olmam beni rahatlatır, bana eşlik ettirir. edebiyat'ın işe yarar kısmı da budur işte, insanın tamamlayamadığı, anlam veremediği, eksik kaldığı o duygunun karşılığıdır.
ve dünya tarihi boyunca insanlar hep benzer hisleri yaşamışlardır, sabahattin ali gibi kıymetli insanlar da bunları sadece yaşamamış; söylemiş, yazmış, bunlara sözcüklerle dokunmuş ve bize kadar ulaştırmış. elbette bu tür duyguların ifade edilmis olması derdimize tamamen derman degil, hiçbir zaman da olmayacak belki ama en azindan bu hislerimizin bir tanımının olduğu, bu hislerin insanlık tarihi boyunca ortaklarının olduğu bilgisi bir nebze de olsa derdimizi hafifletiyor. bu anlamda ben edebiyat'a da sabahattin ali gibi isimlere de her zaman duacıyım. duacı kalacağım.
devamını gör...

mecnun çöllere düşmüş leyla gratis'de
bu havada herkes'in gözü marmaris'te
corona geliyor aheste aheste
hint kumaşı sanki hareketlere bak hele..
devamını gör...

yok öyle bişi.

sadece hepimizin kanı mavi, hepimizin paşa dedeleri var, lalalar ile büyüdük o kadar.
bir de çok mütevaziyiz.
devamını gör...

nesrin sipahi'nin yorumuyla dinlediğim şarkıdır.

aşkın kanunu yazsam yeniden
kimi ümitleri yel alır gider
aşkın kanununu yazsam yeniden
kimi ümitleri yel alır gider


dünyanın bir yazı bir kışı vardır
her yolun bir sonu bir başı vardır
her aşkın sonunda göz yaşı vardır


devamını gör...

en hoşumuza giden insan,
kendimize benzettiğimiz insandır.
moliere.
devamını gör...

nerden başlasak...
vı. asır başlarında konstantinopolis,
ahlaksızlık, fuhuş, cinayetlerin uluorta yapıldığı bir yer... kumar oynanır ve servetler bir günde el değiştirirdi.
ayaklanmanın başlangıcı hipodrom idi... bu hipodromda yarışan kimseler, o gün yarışı kazandımıydı kraldan daha üst bir noktada olurdu...
bu yarışçılar elbiselerinin renklerine göre birbirinden ayrılırdı. kırmızı beyaz mavi ve yeşil...fanatikler başlangıçta dört renk şeklinde örgütlenmişti. ancak daha sonra beyazlar mavilere, kırmızılar da yeşillere katılınca ortada maviler ve yeşilller kalıyor efem...
bizans halkındaki holiganlık, güçlenerek çok çok ileri bir noktaya gitmiştir. hatta daha sonraları siyasi bir organizasyona evrilmiştir. hipodromun sağ tarafı mavilere sol tarafı yeşillere ayrılmıştı...
kendi içlerinde büyük bir taraftar klüpleri oluşturuyor, bu klüplerin başkanları bu klüplerdeki holiganlar aracılığı ile güçlü milis gruplarıda bünyesinde bulunduruyordu. iş çığrından çıkmıştı. bu adamlar birini ipten alacak, birini ipe gönderecek bir nüfuza sahiptiler. bu milisler istanbul'un güvenliğinin hem de istanbul'un güvensizliğinin sebebiydiler.

hipodrom holiganları , geceleri konstantinopolis sokaklarında dolaşır, adam soyar, hatta öldürürlerdi.maviler bunu yapınca yeşillerde kendilerini korumak için çeteler kurdular.

532 yılında bir pazar günü gene bir yarış var imparator 1.justinianos da bu yarışta hazır bulunuyor efem...1.justinianos'a yeşillerden büyük bir tepki var. sürekli haksızlığa uğradıklarını söylüyor ve bunu şikayet ediyorlar. 1.justinianos onlara susun!!! diye emredince hatta ve hatta mavileri desteklediğini açıkça ilan edince, yeşiller hipodromu terk ettiler.

hal böyle olunca imparator saraya döndü ve çağırın bana bu yeşillerin başkanını dedi.maviler yeşiller mandator diye şikeci olduğu iddia edilen bir kişinin aralarında tartışma çıkıyor. bu seferde mavilerde yeşillere hak veriyor.

iş daha fazla büyüyerek yeşiller mavilere, maviler yeşillere , sonra hepsi birden imparatora...
maviler ve yeşiller zamanla siyasal, sosyal ve dinsel nitelik almaya ve güçlenmeye başlayan maviler ve yeşiller nefret ettikleri 1.justinianos'a akrşı gelip isyan ettiler.
nika! nika! nika! diye solaganlarla yürüdükleri için nika isyanı olarak anılır bu iş...
bu isyanda bizansın dörtte birinin halk tarafından yakıldığı söyleniyor.
isyanın bastırılma hikayesi bana ikinci mahmut'un yeniçerileri öldürmek amacıyla topçulara topların yönünü şu noktaya çevirin demesini hatırlatıyor. aynı şekilde bakmışlar, olacak gibi değil, durmuyor, uslanmıyorlar.
komutan belisarius hipadroma geliyor. kapatın kapıları diyor. zaten bizansın dörttebiri yanmış, birde hipodrom yancak, çok mu? deyip veriyor ateşe...
bir rivayete göre 35 bin , bir rivayete göre 50 bin kişi ölüyor.
isyanı bastırmak için theodora'nın çok etkili olduğu yazılıp, çiziliyor efem..
devamını gör...

arabadan anlamayan erkek vs anlayan erkektir. üzerinden başkaca da genelleme yapılmaz.
bmw mercedes'in yanında akülü arabadır. bisiklet demediğime dua edin.
devamını gör...


çok doğru.bu kez sana öykü anlatmayacağım. deli olmak,düşüncelerini iletmekten âciz olmak demek. sanki yabancı bir ülkedesin,çevrede olup biten her şeyi görüyor,anlıyorsun,ama istediğini anlatmaktan,dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun,çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun." "hepimiz hissetmişizdir bunu." "hepimiz şu ya da bu biçimde deliyiz zaten."
devamını gör...

kendini beğenmiş bir yazardır. böyle insanlar bayağı bir toksik olurlar. ekşide iyiymiş, hatırlatalım burası kafa sözlük.
zaten ekşi değil diye buradayız bana ne ekşide seviliyorsan.

burada da mı sevileceğini zannediyorsun? bu tavırların seni acayip soğutuyor haberin olsun. tanımlarında kendini beğenen yazar ben seni beğenmiyorum.
devamını gör...

tüm ağaçların rengarenk yapraklarla donandığı, sonbahar mevsimi.
hava ne soğuktur, ne sıcak. kışa adaptasyon mevsimidir.
yağmur ile nemlenir.
biraz hüzün biraz kasvet barındırır.
ama yormaz.
sonbahar, duygulara sakin bir şekilde ayar verir.
arada, hava ılıyınca, yanda taşınan ince bir üst giyimle, ısınılıp mutlu olunur.
okulların, dizilerin, hayatın kaldığı yerden devamıdır.
ister istemez, ağustos böceği olmaktan, karıncaya dönüştürür.
tertip düzen mevsimidir.
benim gibi, tertip düzen sevenlere iyi gelir.
devamını gör...

tom sawyer
defalarca okudum yine olsa yine okurum.
devamını gör...

ne işe yarıyor peki bu ilerleme?
hangi derde derman oluyor?
yoksa daha fazla yıkımdan başka bir şey değil mi?
ben bıktım bu teknoloji güzellemesinden!
tamam insan kötü insan şeytan, eyvallah!
ama görünürdeki sebebin hiç mi suçu yok?
biraz sosyalist bir yaklaşım olacak belki ama ne olurdu sadece kendi mıntıkamızda takılsaydık?
bu kadar dışa açılmasaydık.
bu bir serzenişti sadece, biliyorum hiçbir şey değişmeyecek!
devamını gör...

longyearbyen norveç' de bulunan küçük bir kasaba. onu ilginç yapan şey orada ölmenin kanunen yasak olması durumu. bu küçük kasaba norveç'in kuzey sahili ile kuzey kutbu arasındaki svalbard takımadalarından birinin üzerinde bulunuyor. böyle bir yasak olmasının en büyük nedeni havanın aşırı soğuk olması. ama asıl nedeni 1917 yılında çıkan bir salgınla birçok insanın hayatını kaybetmesi ve araştırmalar sonucunda bu salgına neden olan virüsün 70 yıl önce toprağa gömülen bir cesetten kaynaklandığı saptanmış. havanın çok soğuk olması ile cesetler deformasyona uğramıyor ve salgın olarak insanların hayatını tehlike atıyor. bu nedenle bu kasabada ölmek yasak. ölüler defnedilmiyor kesinlikle.eğer çok hastalanırsanız norveç'de başka bir kasabaya götürülüyorsunuz ve son günlerinizi orada geçiriyorsunuz ve defnediliyorsunuz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
*
devamını gör...

rüyalarımızda çoğu zaman semboller görürüz . bunlar gün içinde bilinçaltımıza kazınan nesne ve varlıklardır. rüyalar bir tür mesaj gönderme işlevi de görür yani bilinçaltınız, kendinizi ve çevrenizi daha iyi algılayabilmeniz için size rüyalar aracılığıyla mesajlar gönderiyor olabilir.
rüyamızda bizi en çok etkisinde bırakan ama bilinçli olarak fark etmediğimiz yani bilinç altımızı etkilemiş olan şeyler su yüzüne çıkar bu nedenle önemsiz olarak düşündüğümüz nesneler ve semboller aslında büyük bir önem taşıyor olabilir.


psikanalizin öncülerinden jung ve freud hayatlarını ikinci seçeneğin ihtimallerine adamışlar.
öyle ki freud'un rüya teorilerine göre, bütün algı ve davranışsal düzeni oluşturan bilinç dışı (unconscious) sadece rüyalarda ortaya çıkıyor ve benliğin esas keşfi hatırladığımız veya hatırlamadığımız rüyaların sembollerinde yatıyor.


ezan'ın rüyalarla gelişi

mescidi inşa eden müslümanlar insanları namaza nasıl çağırma konusunda karara varamamıştı. bunun üzerine kendi aralarında oturup bu meseleyi tartışmaya başladılar.
çan çalalım,
bu hristiyanların adeti.

boru çalalım,
bu da yahudilerin adeti.

yüksekçe ateş yakalım,
o da ateşe tapanların adeti.

bunun üzerine hz.ömer : "en iyisi namaz vaktinde tellal bağırtalım" dedi. herkes bu fikri uygun buldu . hz.muhammed bu görevi sesi gür olan bilal-i habeş'e verdi. namaz vakti geldiğide çarşı pazar dolaşıp "es-salatü cami" (namaz için toplanalım) diye bağırıyordu. kısa bir süre sonra hz.ömer ve abdullah bin zeyd farklı saatlerde hz.muhammed'e gelerek her ikiside aynı rüyayı anlattılar. rüya şöyleydi:
"gökten iki kişi inip abdest aldılar. biri iki elini kulaklarına götürerek ezan okudu. diğeri de imam olup namaz kıldırdı."
hz.muhammed bunun üzerine : "o melek ne okudu ?" deyince, zeyd iki elini kulağına koyup şimdiki ezanı okumaya başladı.

islamiyet'in adeta büyük bir simgesi haline gelen ezan rüya vasıtasıyla gelmiş olmasının yanısıra, kuşkusuz islam dünyası için apayrı yeri ve önemi vardır.
devamını gör...

eğer yanına bir kilise, cemevi ve sinagog yapacaklarsa olumlu karşılayacağım karar.

aksi takdirde siyasal islam'ın şerefsizce, iki yüzlü, ötekileştirici hareketlerinden birisi olacaktır.
devamını gör...

"sıradan biri olmak istemiyorum!.. "
aslında kabullenmesi zor bir cümle!. kitabı dahi var. bilmiyorum, belki filmi bile vardır.
fakat;
---
bir sapık masum bir kıza kandırıp cinsel istismar da bulunurken,

bir cani hiç tanımadığı birini öldürüp parasını gasp ederken,

bir psikopat hayvanları zulmederken,

bir insan kendisini bin bir yokluk içinde büyüten anne babasına el kaldırırken,

bir adam bilmem kaç yıllık yol arkadaşını sokak ortasında katlederken,

üç kuruşluk menfaat için bütün değerler satılığa çıkarılırken;
---
herhangi bir karşılık beklemeden, yapacağımız bir iyilik ile kalbimizin kapılarını açalım, kışı bahara çevirerek sıradan biri olalım!..
insan olmanın farkına varalım...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim