hapishane defterleri
mussolini'nin 1926'dan 1937'ye dek hapiste tuttuğu sosyalist kuramcı antonio gramsci'nin 32 parçadan oluşan eseri.
her ne kadar hapishane koşullarında yazılmış olduğu için o atmosferi birebir ve yoğun şekilde verse de; ve dışarıya sızdırılmak adına tüm kuramcıların adı çeşitli uydurma isimlerle şifrelenmiş olması bakımından eşsiz olsa da asıl mesele gramsci'nin sosyalist devrimlerin sıkışıp kalmasına bir çözüm arayışı içinde olmasını yansıtmasıdır. bu eser metodolojik anlamda toplumları ikiye ayırmış ve devlet teorisyenlernin-devrimcilerin ışığında ''tüm zamanlar için geçerli'' ibaresiyle icra edilmiştir. tarih, politika, felsefe ve kültür sorunları üzerine seçme metinler...
her ne kadar hapishane koşullarında yazılmış olduğu için o atmosferi birebir ve yoğun şekilde verse de; ve dışarıya sızdırılmak adına tüm kuramcıların adı çeşitli uydurma isimlerle şifrelenmiş olması bakımından eşsiz olsa da asıl mesele gramsci'nin sosyalist devrimlerin sıkışıp kalmasına bir çözüm arayışı içinde olmasını yansıtmasıdır. bu eser metodolojik anlamda toplumları ikiye ayırmış ve devlet teorisyenlernin-devrimcilerin ışığında ''tüm zamanlar için geçerli'' ibaresiyle icra edilmiştir. tarih, politika, felsefe ve kültür sorunları üzerine seçme metinler...
devamını gör...
sindirim sistemi hastalıkları
sindirim sistemini oluşturan ağız, mide, ince ve kalın bağırsak, anüs gibi organlara ait hastalıklardır.
devamını gör...
fakat müzeyyen bu derin bir tutku
...
ne olmuştu da "seninle dünyanın her yerine gelirim" diyen müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı.
- "ayna" dedim. "seni bölük bölük bölerim"
- " denememeni tavsiye ederim" dedi. "bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez"
- "gidene güle güle denir, canımın içi"
...
fmbdbt.
ne olmuştu da "seninle dünyanın her yerine gelirim" diyen müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı.
- "ayna" dedim. "seni bölük bölük bölerim"
- " denememeni tavsiye ederim" dedi. "bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez"
- "gidene güle güle denir, canımın içi"
...
fmbdbt.
devamını gör...
aklımın derinlikleri
#411277 tam böyle bir girişimdeyken ona yardım eli uzatıp sözlüğe bağlamak istiyorum. gitmiyorsun sakın ha... durr atlama.
devamını gör...
alınganlık
dostoyevski’nin ünlü romanı “yeraltından notlar”ın kahramanı, kendini tanıtmaya “ben hasta bir adamım” diye başlar. yeraltı kahramanı, dönemin toplumsal yapısının yarattığı bir tiptir ama aynı zamanda yalnızlığı, kendi kabuğuna sıkışmışlığı, yıkıcılığı ve alınganlığıyla sınır durum (borderline) kişilik bozukluğu gösterir. içinde büyüyen sevgisiz boşluğu nefretle tıkamaya çalışır.
alınmak, “bir sözün, bir davranışın kendisine söylediğini veya yapıldığını sanarak incinmek, kırılmak” anlamına gelir. alınganlık ise “çabuk kırılmak, gücenmek” demektir. alınganlar, kendileriyle ilgili olmayan şeyleri, kendilerine mal eder, havadan nem kaparlar.
psikolojide “normal” ile “anormal” arasındaki fark genellikle niteliksel değil nicelikseldir. yani hastalıklı sayılanla norm dâhilinde kabul edilenin mekanizmaları aynıdır. dolayısıyla sağlıklı kabul edilebilecek bir (nevrotik) alınganlıktan söz edilebileceği gibi, ilişkileri bozan (sınır-düzey) alınganlıktan ve gerçeklikten kopuk (psikotik) alınganlıktan bahsedilebilir.
alınganlık, hafif şiddette bir kişilik özelliği, ağır düzeyde bir kişilik bozukluğu ve daha ağır şiddette bir dağılmayı işaret eder. bazen alıngan olmayan insanlar ruhsal bozukluk (örneğin depresyon) döneminde alınganlık gösterebilirler; yani yaşam olayları ve hastalıklar nedeniyle alınganlığın şiddetinde farklılıklar görülebilir.
alınganlık iki düzlemde ele alınabilir. ilki yüzeyde, kolayca görünen düzlemdir: alınganlık "özgüven eksikliğinden" kaynaklanır. kendine güvenemeyen biri, çevresinde olup bitenleri kendine yöneltebilir. zihinsel karmaşasından kaçmak için diğer insanların gerçekte yüksüz yaklaşımlarını kötü yönde yorumlar; yani nötr olanı negatif olarak algılarlar.
ikincisi, daha derinde ve ilkel olan düzlemdir: alınganlık kendimizi aşırı önemsemeyle ilgilidir. ağır/psikotik alınganlıkta nesne (kişi) seçiciliği de kalmaz: sanrı (hezeyan) tüm dünyayı kaplar: “herkes benim hakkımda konuşuyor, dedikodumu yapıyorlar, bana terbiyesizlik yaptı”, der psikotik özne. dolayısıyla daha derin bir önem ve değer sorununu yansıtır. bu değersizliğin en uç noktası megalomanidir. inkâr (ben değersiz değilim) ve karşıt tepki oluşturma (çok değerliyim) adı verilen savunmalara başvurulur.
psikozun en sık görülen şekli paranoid şizofreni’deki iki temel düşünce bozukluğu, alınganlık ve şüpheciliktir. alınganlıktan şüpheciliğe giden ilerleme düşünce bozukluğunun şiddetini yansıtır. paranoyada ilkel bir savunma mekanizması olarak yansıtma kullanılır. bir nevi hayali ihracattır yansıtma: psikotik özne içindeki “kötü”yü ihraç eder, başkasının zihnine ekerek büyütür sonra kendi üzerine geri döndürür. (örneğin, "bana büyük terbiyesizlik yaptı" gibi iddialara neden olur.)
özsaygı ve özgüveni etkileyen her durum (hastalık, yaşlılık, fazla eleştiriye maruz kalma, kayba neden olan yaşam olayları) da alınganlığın dozunu arttırabilir.
dönemsel alınganlıklar vicdanen rahatsız olduğumuz zamanlarda ortaya çıkar. kendimizi eleştirdiğimiz, suçladığımız zaman alıngan oluruz. kendi zihnimizde kurduğumuz mahkemede suçlu bulunduysak, cezayı başkalarının vicdanı aracılığıyla kesmeye çalışırız. insanların bakışlarını, sözlerini zihnimizdeki sanal mahkemede aleyhimizde delil olarak kullanırız. yasayı aştığımızın veya yanlış yaptığımızın duyulduğu/bilindiğiyle ilgili büyüsel bir düşünce esir alır bizi. alınganlık; suçluluk, utanç ve kaygıyla ilgilidir. olumsuz duyguların bir alaşımıdır. bu nedenle baş edilmesi güç bir durumdur ve ilişkileri yıpratır. özellikle eksik ya da hatalı olduğumuzu düşündüğümüz durumlarda alınganlığımız artar.
alınmak, “bir sözün, bir davranışın kendisine söylediğini veya yapıldığını sanarak incinmek, kırılmak” anlamına gelir. alınganlık ise “çabuk kırılmak, gücenmek” demektir. alınganlar, kendileriyle ilgili olmayan şeyleri, kendilerine mal eder, havadan nem kaparlar.
psikolojide “normal” ile “anormal” arasındaki fark genellikle niteliksel değil nicelikseldir. yani hastalıklı sayılanla norm dâhilinde kabul edilenin mekanizmaları aynıdır. dolayısıyla sağlıklı kabul edilebilecek bir (nevrotik) alınganlıktan söz edilebileceği gibi, ilişkileri bozan (sınır-düzey) alınganlıktan ve gerçeklikten kopuk (psikotik) alınganlıktan bahsedilebilir.
alınganlık, hafif şiddette bir kişilik özelliği, ağır düzeyde bir kişilik bozukluğu ve daha ağır şiddette bir dağılmayı işaret eder. bazen alıngan olmayan insanlar ruhsal bozukluk (örneğin depresyon) döneminde alınganlık gösterebilirler; yani yaşam olayları ve hastalıklar nedeniyle alınganlığın şiddetinde farklılıklar görülebilir.
alınganlık iki düzlemde ele alınabilir. ilki yüzeyde, kolayca görünen düzlemdir: alınganlık "özgüven eksikliğinden" kaynaklanır. kendine güvenemeyen biri, çevresinde olup bitenleri kendine yöneltebilir. zihinsel karmaşasından kaçmak için diğer insanların gerçekte yüksüz yaklaşımlarını kötü yönde yorumlar; yani nötr olanı negatif olarak algılarlar.
ikincisi, daha derinde ve ilkel olan düzlemdir: alınganlık kendimizi aşırı önemsemeyle ilgilidir. ağır/psikotik alınganlıkta nesne (kişi) seçiciliği de kalmaz: sanrı (hezeyan) tüm dünyayı kaplar: “herkes benim hakkımda konuşuyor, dedikodumu yapıyorlar, bana terbiyesizlik yaptı”, der psikotik özne. dolayısıyla daha derin bir önem ve değer sorununu yansıtır. bu değersizliğin en uç noktası megalomanidir. inkâr (ben değersiz değilim) ve karşıt tepki oluşturma (çok değerliyim) adı verilen savunmalara başvurulur.
psikozun en sık görülen şekli paranoid şizofreni’deki iki temel düşünce bozukluğu, alınganlık ve şüpheciliktir. alınganlıktan şüpheciliğe giden ilerleme düşünce bozukluğunun şiddetini yansıtır. paranoyada ilkel bir savunma mekanizması olarak yansıtma kullanılır. bir nevi hayali ihracattır yansıtma: psikotik özne içindeki “kötü”yü ihraç eder, başkasının zihnine ekerek büyütür sonra kendi üzerine geri döndürür. (örneğin, "bana büyük terbiyesizlik yaptı" gibi iddialara neden olur.)
özsaygı ve özgüveni etkileyen her durum (hastalık, yaşlılık, fazla eleştiriye maruz kalma, kayba neden olan yaşam olayları) da alınganlığın dozunu arttırabilir.
dönemsel alınganlıklar vicdanen rahatsız olduğumuz zamanlarda ortaya çıkar. kendimizi eleştirdiğimiz, suçladığımız zaman alıngan oluruz. kendi zihnimizde kurduğumuz mahkemede suçlu bulunduysak, cezayı başkalarının vicdanı aracılığıyla kesmeye çalışırız. insanların bakışlarını, sözlerini zihnimizdeki sanal mahkemede aleyhimizde delil olarak kullanırız. yasayı aştığımızın veya yanlış yaptığımızın duyulduğu/bilindiğiyle ilgili büyüsel bir düşünce esir alır bizi. alınganlık; suçluluk, utanç ve kaygıyla ilgilidir. olumsuz duyguların bir alaşımıdır. bu nedenle baş edilmesi güç bir durumdur ve ilişkileri yıpratır. özellikle eksik ya da hatalı olduğumuzu düşündüğümüz durumlarda alınganlığımız artar.
devamını gör...
1 artı 1 evde yaşamak
sizi ister istemez minimalistliğe götürecek evdir.
evin rahatlığına alıştıktan sonra büyük evlere ancak burnunuzu kıvırırsınız. temizlemesi rahat olduğu için size zaman kazandırır. alan küçük olduğu için tek bir ışık kaynağı yeter; elektrik faturanızdan kar ettirir. ısınma ise kombinin düğmesine bastıktan 10 dk içinde ev ısınacağından asla üşümezsiniz, ayrıca doğalgaz faturanız da düşük gelecektir.
eşya olayına girersem, büyük evden geçiyorsanız eyvah eyvah. bazı eşyalarınıza veda etmeniz gerekecek. çünkü alan kısıtlı olduğu için fazla eşya evi dağınık ve pis göstereceğinden, kendiniz bir süre sonra rahatsız olacaksınız. bu nedenle eşya alışverişinizi de evin kapasitesi üzerinden yapacağınızdan, oradan da tasarruf edeceksiniz. ayrıca salon mutfak bir ise daha da süper. yemek yerken bir yandan tv de izleyebilirsiniz.
kısacası rahatlıktır efendim. bekarsanız ve/veya yeni evli çocuksuz bir aileyseniz rahatlıkla tercih edebilirsiniz.
evin rahatlığına alıştıktan sonra büyük evlere ancak burnunuzu kıvırırsınız. temizlemesi rahat olduğu için size zaman kazandırır. alan küçük olduğu için tek bir ışık kaynağı yeter; elektrik faturanızdan kar ettirir. ısınma ise kombinin düğmesine bastıktan 10 dk içinde ev ısınacağından asla üşümezsiniz, ayrıca doğalgaz faturanız da düşük gelecektir.
eşya olayına girersem, büyük evden geçiyorsanız eyvah eyvah. bazı eşyalarınıza veda etmeniz gerekecek. çünkü alan kısıtlı olduğu için fazla eşya evi dağınık ve pis göstereceğinden, kendiniz bir süre sonra rahatsız olacaksınız. bu nedenle eşya alışverişinizi de evin kapasitesi üzerinden yapacağınızdan, oradan da tasarruf edeceksiniz. ayrıca salon mutfak bir ise daha da süper. yemek yerken bir yandan tv de izleyebilirsiniz.
kısacası rahatlıktır efendim. bekarsanız ve/veya yeni evli çocuksuz bir aileyseniz rahatlıkla tercih edebilirsiniz.
devamını gör...
beşiktaş
2020-2021 sezonunun ilk derbi mağlubiyetini ligin 40. haftasında galatasaray'a karşı almış olan, sezonu şampiyon olarak tamamlayacak takım.
fanatiklik ciddi anlamda insanların gözlerini köreltiyor. at gözlüğü takmanın yanı sıra ahlaksızlık kisvelerini de takım elbise görüntüsünde kuşanmalarına sebep oluyor.
sezon başını bir hatırlayın bakalım. şampiyonluk yarışında beşiktaş'ın adı bile geçmiyordu. fenerbahçe uçanı kaçanı öpüyor. galatasaray kaçamayanı yakalıyordu. ligin 6. haftasında beşiktaş düşme potasındaydı. spor otoriteleri ve çok bilmiş zevat beşiktaş'ın bu kadrosu ile ilk beş içinde bile yer alamayacağını buyuruyor, sergen yalçın'ın yakın zamanda istifa edeceğinden dem vuruluyordu.
peki ne oldu? dalga geçilen, yerin dibine sokulan takım. son iki hafta öncesi ciddi bütçelerle kurulan rakiplerinin halen önünde. beşiktaş'ın galatasaray mağlubiyetini aklıselim beşiktaşlıların çoğu bekliyordu zaten. o yüzden beşiktaş-hatay maçı çok önemliydi. beşiktaş'ın şampiyonluk maçı da o maçtı. eğer o maçta bir kaza olsaydı, o zaman işler değişirdi. lakin o maçla birlikte fişi çekmiş olan beşiktaş cebindeki bir mağlubiyet hakkını güzelce ve yerinde kullandı. galatasaray maçında 1 puanı kurtarsaydı iyi olur muydu? elbette olurdu.
lakin maçı izleyenler görmüştür ki; beşiktaş hamle oyuncusu olarak kulübeden dorukhan, necip ve rıdvanı oyuna sokabildi. öyle dar bir rotasyondan bahsediyoruz. işte bu yoklukta halen rakipleri beşiktaş'ın puan kaybını beklemek zorunda ise değmesin kimse beşiktaşlıların keyfine. alemin bir akıllısı sizsiniz zaten. sanıyorsunuz ki, sergen yalçın bunun olacağını bilmiyordu. sanıyorsunuz ki, beşiktaş panikleyecek. yok öyle bir dünya. bu durumun şifreleri de sergen'in hatay maçı sonrasında verdiği röportaj da saklı. muhabirin şampiyonluk sorusuna verdiği cevapta şöyle diyordu; ''önümüzdeki 3 maçta 4 puan alıp şampiyon olacağız.'' adam bütün maçlarımızı kazanacağız, şöyle ezeceğiz, böylece yeneceğiz demiyor. bize 4 puan yetiyor diyor. önümüzdeki 3 maçta da onu almaya çalışacağız diyor. adam gerçekçi. hayal kurmuyor. bazıları gibi hayal satmıyor (!)
sergen'in hesabı karagümrük galibiyeti sonrası göztepe maçına cebinde beraberlik avantajı ile çıkmak. kuvvetle muhtemelde böyle olacak. zira bu sezon içerisinde gördük ki, rakipler ellerini ovuşturmaya, beşiktaş yandı bitti kül oldu şarkıları söylemeye başladığında beşiktaş her seferinde güçlü bir oyunla rakiplerine cevap verdi. halen bundan ders çıkarmamış olanlar var ki, bu da enteresan.
bir kaç çift lafta yeni yetme beşiktaş taraftarlarına etmek lazım; pandemi süreci vesaire yüzünden belki dolmabahçe'den stada kadar tezahüratlarla yürüme imkanınız olmadı. köy içinde marşlara türkülere eşlik edemediniz. belki de canlı olarak hiç beşiktaş maçı izleme fırsatınız olmadı. o yüzden beşiktaşlılığı internet ortamında rakip taraftarların yaptıklarının aynısını yapmak zannediyor ve onlar gibi abidik gubidik tepkiler veriyorsunuz. bu yüzden size kızmıyoruz ama içinize biraz ruh üflemek lazım. hemen enseyi karartıp başkaları gibi timsah yürüyüşüne özenmeyin derim.
ez cümle; beşiktaş'ın bu sezonu şampiyon olarak tamamlayacağını düşünüyorum ki, saydığım sebeplerden ötürü de sergen'in ve takımın başardığı şey azımsanacak bir şey olmayacak. adam çoklarına göre çer çöp kadrodan şampiyon çıkarmak üzere. şapkadan tavşan çıkarmak tam olarak bu oluyor. rakip takımlara da bu durumda havuç suyu, havuç suyu diye söylenmek düşer.
ha futbol bu, hiç ihtimal vermiyorum ama olmuşla-ölmüş bir araya gelir beşiktaş şampiyonluğu kaybeder. bu durumda da rakipleri tebrik eder, önümüze bakarız. ama yine altını çiziyorum bu ancak büyük bir futbol mucizesi ile olur. futbolun tanrılarının sahaya inmesi lazım.
bir ufak iliştirme de sevgili trolümüze yapayım. meşiktaş, emişbahçe, yemişsaray yazmanız bu camiaların büyüklüğüne halel getirmez. olsa olsa sizin hazımsızlığınızın bir göstergesidir. bu sebeple ne diyoruz;
siyah ulan!
fanatiklik ciddi anlamda insanların gözlerini köreltiyor. at gözlüğü takmanın yanı sıra ahlaksızlık kisvelerini de takım elbise görüntüsünde kuşanmalarına sebep oluyor.
sezon başını bir hatırlayın bakalım. şampiyonluk yarışında beşiktaş'ın adı bile geçmiyordu. fenerbahçe uçanı kaçanı öpüyor. galatasaray kaçamayanı yakalıyordu. ligin 6. haftasında beşiktaş düşme potasındaydı. spor otoriteleri ve çok bilmiş zevat beşiktaş'ın bu kadrosu ile ilk beş içinde bile yer alamayacağını buyuruyor, sergen yalçın'ın yakın zamanda istifa edeceğinden dem vuruluyordu.
peki ne oldu? dalga geçilen, yerin dibine sokulan takım. son iki hafta öncesi ciddi bütçelerle kurulan rakiplerinin halen önünde. beşiktaş'ın galatasaray mağlubiyetini aklıselim beşiktaşlıların çoğu bekliyordu zaten. o yüzden beşiktaş-hatay maçı çok önemliydi. beşiktaş'ın şampiyonluk maçı da o maçtı. eğer o maçta bir kaza olsaydı, o zaman işler değişirdi. lakin o maçla birlikte fişi çekmiş olan beşiktaş cebindeki bir mağlubiyet hakkını güzelce ve yerinde kullandı. galatasaray maçında 1 puanı kurtarsaydı iyi olur muydu? elbette olurdu.
lakin maçı izleyenler görmüştür ki; beşiktaş hamle oyuncusu olarak kulübeden dorukhan, necip ve rıdvanı oyuna sokabildi. öyle dar bir rotasyondan bahsediyoruz. işte bu yoklukta halen rakipleri beşiktaş'ın puan kaybını beklemek zorunda ise değmesin kimse beşiktaşlıların keyfine. alemin bir akıllısı sizsiniz zaten. sanıyorsunuz ki, sergen yalçın bunun olacağını bilmiyordu. sanıyorsunuz ki, beşiktaş panikleyecek. yok öyle bir dünya. bu durumun şifreleri de sergen'in hatay maçı sonrasında verdiği röportaj da saklı. muhabirin şampiyonluk sorusuna verdiği cevapta şöyle diyordu; ''önümüzdeki 3 maçta 4 puan alıp şampiyon olacağız.'' adam bütün maçlarımızı kazanacağız, şöyle ezeceğiz, böylece yeneceğiz demiyor. bize 4 puan yetiyor diyor. önümüzdeki 3 maçta da onu almaya çalışacağız diyor. adam gerçekçi. hayal kurmuyor. bazıları gibi hayal satmıyor (!)
sergen'in hesabı karagümrük galibiyeti sonrası göztepe maçına cebinde beraberlik avantajı ile çıkmak. kuvvetle muhtemelde böyle olacak. zira bu sezon içerisinde gördük ki, rakipler ellerini ovuşturmaya, beşiktaş yandı bitti kül oldu şarkıları söylemeye başladığında beşiktaş her seferinde güçlü bir oyunla rakiplerine cevap verdi. halen bundan ders çıkarmamış olanlar var ki, bu da enteresan.
bir kaç çift lafta yeni yetme beşiktaş taraftarlarına etmek lazım; pandemi süreci vesaire yüzünden belki dolmabahçe'den stada kadar tezahüratlarla yürüme imkanınız olmadı. köy içinde marşlara türkülere eşlik edemediniz. belki de canlı olarak hiç beşiktaş maçı izleme fırsatınız olmadı. o yüzden beşiktaşlılığı internet ortamında rakip taraftarların yaptıklarının aynısını yapmak zannediyor ve onlar gibi abidik gubidik tepkiler veriyorsunuz. bu yüzden size kızmıyoruz ama içinize biraz ruh üflemek lazım. hemen enseyi karartıp başkaları gibi timsah yürüyüşüne özenmeyin derim.
ez cümle; beşiktaş'ın bu sezonu şampiyon olarak tamamlayacağını düşünüyorum ki, saydığım sebeplerden ötürü de sergen'in ve takımın başardığı şey azımsanacak bir şey olmayacak. adam çoklarına göre çer çöp kadrodan şampiyon çıkarmak üzere. şapkadan tavşan çıkarmak tam olarak bu oluyor. rakip takımlara da bu durumda havuç suyu, havuç suyu diye söylenmek düşer.
ha futbol bu, hiç ihtimal vermiyorum ama olmuşla-ölmüş bir araya gelir beşiktaş şampiyonluğu kaybeder. bu durumda da rakipleri tebrik eder, önümüze bakarız. ama yine altını çiziyorum bu ancak büyük bir futbol mucizesi ile olur. futbolun tanrılarının sahaya inmesi lazım.
bir ufak iliştirme de sevgili trolümüze yapayım. meşiktaş, emişbahçe, yemişsaray yazmanız bu camiaların büyüklüğüne halel getirmez. olsa olsa sizin hazımsızlığınızın bir göstergesidir. bu sebeple ne diyoruz;
siyah ulan!
devamını gör...
nickaltı yalakalığı
nick altıma iyisiyle kötüsüyle hiçbir şey yazılmaması sebebiyle görünmez hissediyor olmam rezaleti.
devamını gör...
sürekli kaybedilen şeyler
şevk. tam motive oluyorum, bu işi bugün bitireyim diyorum. pat diye başka bir iş çıkıyor ve şevkim kırılıyor*. kalıyor yine niyetlendiğim iş.
devamını gör...
slav ırkı
7. ve 8. yüzyılda vikingler zamanından beri var olan ırktır. slav köle anlamına gelmektedir. bu ırkın köle ticareti yaptığı için bu adla anıldığı düşünülmektedir.
şu anda avrupa'da bulunan etnik toplulukların en büyüğü slavlardır.
slavlar batı, doğu ve güney slavları olarak 3 gruba ayrılırlar.
batı slavları: ukrayna, rusya ve belarus
doğu slavları: polonya, çekya, slovakya
güney slavları: bosna-hersek, hırvatistan, sırbistan, makedonya, bulgaristan, karadağ
slavlar din çeşitliliği olarak ise, ortadoks, katolik ve müslüman slavlar olmak üzere 3 kategoride sınıflandırılmışlardır.
ortodoks slavlar
ekseriyetle doğu avrupa’da yaşayan slavlardır. kiril alfabesini kullanırlar. rusya, ukrayna gibi
katolik slavlar
batı ve güney avrupa’da yaşayan slavlardır. katolik slavlar daha çok latin alfabesini kullanırlar.
müslüman slavlar
güney avrupa’da yaşayan slavlardır. bosna hersek, karadağ ve kosova gibi ülkelerde yaşarlar.
evliya çelebi'nin slavlar hakkında çok ilginç bir sözü vardır;
"bender'e kadar kadar geldim. burada insanlık biter." diyor evliya çelebi
sonra ise barbarlar başlıyor.
evliya çelebi'nin söylediği yer olan bender şehri, şu an moldova'da bulunan bendery şehridir. bu şehirden sonrası ise slav denizi ve slav topraklarıdır. tarihte iz bırakmış olan nors'lar yada bildiğimiz adı ile wikingler şu andaki rusların atalarıdır. tarihte wikinglerden barbar ve acımasız topluluklar olarak bahsedilir.
şu anda avrupa'da bulunan etnik toplulukların en büyüğü slavlardır.
slavlar batı, doğu ve güney slavları olarak 3 gruba ayrılırlar.
batı slavları: ukrayna, rusya ve belarus
doğu slavları: polonya, çekya, slovakya
güney slavları: bosna-hersek, hırvatistan, sırbistan, makedonya, bulgaristan, karadağ
slavlar din çeşitliliği olarak ise, ortadoks, katolik ve müslüman slavlar olmak üzere 3 kategoride sınıflandırılmışlardır.
ortodoks slavlar
ekseriyetle doğu avrupa’da yaşayan slavlardır. kiril alfabesini kullanırlar. rusya, ukrayna gibi
katolik slavlar
batı ve güney avrupa’da yaşayan slavlardır. katolik slavlar daha çok latin alfabesini kullanırlar.
müslüman slavlar
güney avrupa’da yaşayan slavlardır. bosna hersek, karadağ ve kosova gibi ülkelerde yaşarlar.
evliya çelebi'nin slavlar hakkında çok ilginç bir sözü vardır;
"bender'e kadar kadar geldim. burada insanlık biter." diyor evliya çelebi
sonra ise barbarlar başlıyor.
evliya çelebi'nin söylediği yer olan bender şehri, şu an moldova'da bulunan bendery şehridir. bu şehirden sonrası ise slav denizi ve slav topraklarıdır. tarihte iz bırakmış olan nors'lar yada bildiğimiz adı ile wikingler şu andaki rusların atalarıdır. tarihte wikinglerden barbar ve acımasız topluluklar olarak bahsedilir.
devamını gör...
hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu
devamını gör...
polaris
kutup yıldızı. tabii bu durum kuzey yarım küre için geçerli.
polaris, biz onu tek bir yıldız gibi görsek de küçükayı takımyıldızı'nda bulunan 3'lü bir yıldız sisteminin üyesi. üyelerin boyut ve konumları şu şekilde:

görselin kaynağı
yıldızın kütlesi güneş kütlesinin yaklaşık 4,5 katı. parlaklığı ise güneş'in parlaklığından 2500 kat kadar fazla. ancak oldukça uzakta olduğundan (yaklaşık 430 ışık yılı) biz onu daha sönük görüyoruz. yüzey sıcaklığı hemen hemen güneş'in sıcaklığı kadar. kendi etrafındaki bir turunu 119 günde tamamlıyor.
polaris, dünyanın dönüş ekseni doğrultusuna yakın olduğundan ve gökyüzünde hemen hemen tam olarak kuzey gök kutbuna denk geldiğinden, kısa vadede sabit bir yıldız gibi görünür. ancak 26.000 yıllık bir döngü sonucunda kutup yıldızı olmaktan çıkıp yerini vega'ya bırakacak.
gökyüzündeki yeri şu şekilde:
görselin kaynağı
polaris, biz onu tek bir yıldız gibi görsek de küçükayı takımyıldızı'nda bulunan 3'lü bir yıldız sisteminin üyesi. üyelerin boyut ve konumları şu şekilde:

görselin kaynağı
yıldızın kütlesi güneş kütlesinin yaklaşık 4,5 katı. parlaklığı ise güneş'in parlaklığından 2500 kat kadar fazla. ancak oldukça uzakta olduğundan (yaklaşık 430 ışık yılı) biz onu daha sönük görüyoruz. yüzey sıcaklığı hemen hemen güneş'in sıcaklığı kadar. kendi etrafındaki bir turunu 119 günde tamamlıyor.
polaris, dünyanın dönüş ekseni doğrultusuna yakın olduğundan ve gökyüzünde hemen hemen tam olarak kuzey gök kutbuna denk geldiğinden, kısa vadede sabit bir yıldız gibi görünür. ancak 26.000 yıllık bir döngü sonucunda kutup yıldızı olmaktan çıkıp yerini vega'ya bırakacak.
gökyüzündeki yeri şu şekilde:

görselin kaynağı
devamını gör...
bu devirde türkü dinleyen insan
"hangi müzik türünü hangi zaman diliminde dinleyeceğimizi senden* öğrenecek / sana soracak değiliz" dedirten başlık. kimseye zararı olmayan özgürce yapılan seçimlere karışmamayı / laf etmemeyi ne zaman öğreneceksiniz?
devamını gör...
mesaj alımını kapatan yazar
ne ergen ne egoist ne dikkat çekmeye çalışan ne de diğer kötü şeyler olan insan.
kapatıyorum arada çünkü çene çekecek halim olmuyor bazen. kendime bile tahammül edemiyorum, başkasına nasıl edeyim? "online olduğun halde cevap vermiyorsun" sitemlerine maruz kalmamak, hem kimseyi kırmamak hem de kafamı dinlemek yasak mı yahu!
kapatıyorum arada çünkü çene çekecek halim olmuyor bazen. kendime bile tahammül edemiyorum, başkasına nasıl edeyim? "online olduğun halde cevap vermiyorsun" sitemlerine maruz kalmamak, hem kimseyi kırmamak hem de kafamı dinlemek yasak mı yahu!
devamını gör...
koku hafızası
bazen "keşke bir kapatma düğmesi" olsa diye düşünülen hafıza türü.
ilahi bir yetenek ya da sonsuz bir lanet gibi.
ilahi bir yetenek ya da sonsuz bir lanet gibi.
devamını gör...
misafirin sinir eden davranışları
genel olarak, misafirliğe gelmesidir.
gelmeyin lan.
gelmeyin lan.
devamını gör...
moonbow
türkçe karşılığı gece gökkuşağı.
rutubetli havalarda ay ışığı ile oluşan ve nadir görülen bir doğa olayıdır.
rutubetli havalarda ay ışığı ile oluşan ve nadir görülen bir doğa olayıdır.
devamını gör...



