normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bugun benim dogum gunum.
ılk kez heyecanlanmadim, coskuyla beklemedim, belki surpriz bir cicek gelir, bir dost cikar gelir,kucaklasiriz ya da pasta uflerim diye hayal etmedim. omrumun ilk yarisi, tum 18 agustoslari heyecanla bekleyerek geçmişti oysa.
bugun uzulerek fark ettim ki, kendim icin hicbir isteğim kalmamis, umutlarım rafa kalkmis, kafam ses cekmez olmus ,dost meclislerinde hastaliktan, cocuklardan konusur olmusum seyahatler, asklar yerine... heyecanla beklediğim yaz tatillerine bile yuz çevirmişim. okul arkadaşlarım yaşlanmış, dolabımda renkli kiyafetlerim azalmis, sacimdaki toplam beyaz sayisi 11e yükselmiş.
uzuldum kendime, daha gecen sene pazarlik yapiyordum ben ilk 3-4 seneyi hatırlamıyorum, sonraki 10-15 sene de ailemin uydusu gibiyim, fikrim var ama hükmü yok diye. 17 sene eklensin uzatma olarak diyordum. ama sanki gerek kalmamis, bitirmisim kendim icin yasamayi.
simdi donebilseydim geriye, ne bedenimi, ne ruhumu ne de aklimi hor kullanmazdim diyorum kendime. sakin yasardim bir cok seyi... arkamdan kovalayan varmış gibi degil de tadini çıkara çıkara yasardim. kendi kendimin merhemi olmaya calismazdim. dinlenecek, siginacak bir liman bulurdum. hatalarimi madalya gibi boynuma dizmez, basarilarimi derin bir yara gibi saklamazdim....
ama donemedigime gore, aglayacak halim de yok heralde. iyi ki doğmuşum canim kendim. umarim ikinci yari daha kolay olur...
ılk kez heyecanlanmadim, coskuyla beklemedim, belki surpriz bir cicek gelir, bir dost cikar gelir,kucaklasiriz ya da pasta uflerim diye hayal etmedim. omrumun ilk yarisi, tum 18 agustoslari heyecanla bekleyerek geçmişti oysa.
bugun uzulerek fark ettim ki, kendim icin hicbir isteğim kalmamis, umutlarım rafa kalkmis, kafam ses cekmez olmus ,dost meclislerinde hastaliktan, cocuklardan konusur olmusum seyahatler, asklar yerine... heyecanla beklediğim yaz tatillerine bile yuz çevirmişim. okul arkadaşlarım yaşlanmış, dolabımda renkli kiyafetlerim azalmis, sacimdaki toplam beyaz sayisi 11e yükselmiş.
uzuldum kendime, daha gecen sene pazarlik yapiyordum ben ilk 3-4 seneyi hatırlamıyorum, sonraki 10-15 sene de ailemin uydusu gibiyim, fikrim var ama hükmü yok diye. 17 sene eklensin uzatma olarak diyordum. ama sanki gerek kalmamis, bitirmisim kendim icin yasamayi.
simdi donebilseydim geriye, ne bedenimi, ne ruhumu ne de aklimi hor kullanmazdim diyorum kendime. sakin yasardim bir cok seyi... arkamdan kovalayan varmış gibi degil de tadini çıkara çıkara yasardim. kendi kendimin merhemi olmaya calismazdim. dinlenecek, siginacak bir liman bulurdum. hatalarimi madalya gibi boynuma dizmez, basarilarimi derin bir yara gibi saklamazdim....
ama donemedigime gore, aglayacak halim de yok heralde. iyi ki doğmuşum canim kendim. umarim ikinci yari daha kolay olur...
devamını gör...
onu alma beni al
devamını gör...
kaprisli sevgili ile mücadele yöntemleri
mücadele etmemek, koy kıçına rahat gitsin demek istediğim yöntemdir.
devamını gör...
16 şubat 2021 mhp'yi ziyaret eden uygurların genel merkeze alınmaması
gayet yerinde bir harekettir. gondor ülkü ocakları bir sürü sorunla boğuşurken, rohan ülkü ocakları kaçan yılkıları arama faaliyetlerini sürdürürken, elin uyguru ile kim nasıl uğraşsın?
kaldı ki tanzanya ülkü ocaklarındaki ülküdaşların çok ciddi sıkıntıları var. o konu üzerine eğilmekte büyük önem arz ediyor. zaman ve mesai vermek lazım. alttaki görselde tanzanya ülkü ocaklarının insan ötesi gayretiyle herkese nasıl örnek olduğu da görülmektedir.

ayrıca portakallı pekin ördeği ekolünden gelen, şark pekinçek'in de ifade ettiği gibi uygurlar teröristtir. çini bölmeye çalışmaktadırlar.
devir değişiyor doğal olarak harekette değişiyor.
artık yeni slogan şudur; hira dağı kadar müslüman, tanrı dağı kadar kimsesiz...
kaldı ki tanzanya ülkü ocaklarındaki ülküdaşların çok ciddi sıkıntıları var. o konu üzerine eğilmekte büyük önem arz ediyor. zaman ve mesai vermek lazım. alttaki görselde tanzanya ülkü ocaklarının insan ötesi gayretiyle herkese nasıl örnek olduğu da görülmektedir.

ayrıca portakallı pekin ördeği ekolünden gelen, şark pekinçek'in de ifade ettiği gibi uygurlar teröristtir. çini bölmeye çalışmaktadırlar.
devir değişiyor doğal olarak harekette değişiyor.
artık yeni slogan şudur; hira dağı kadar müslüman, tanrı dağı kadar kimsesiz...
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
kendini tanrılaştırmak yerine halkına bahşetmiş yüce insan.
devamını gör...
yazarların bugüne kadar hissettiği en büyük fiziksel acı
kafama salıncak çarpmıştı. aklıma geldi de tüylerim diken diken oldu.
devamını gör...
pan'ın labirenti
guillermo del toro'nun 2006 yılında gösterime giren, ''büyülü gerçeklik'' tarzının başyapıtlarından birisi olan filminin türkçe adı.
orjinal adı ise''el laberinto del fauno''...
film ispanya iç savaşının henüz yeni bittiği ve franco rejiminin ispanyol halkının tepesine kabus gibi çöktüğü bir dönemi, küçük bir kız çocuğunun gözünden anlatıyor. bunu öyle bir şekilde yapıyor ki, bir yandan ''ay carmelo''nun tüm melodisi kulaklarınızın içerisinde dans ederken, öte yandan ''küçük prens''in gözünden yıldızlara bakıp, yine onun gözünden yıldızların çiçek açtığını görüyorsunuz.
fantastik bir dünyayı baz alarak, gerçek bir dünyanın politik taşlaması nasıl yapılır sorusunun beyaz perdedeki yanıtı tartışmasız ''pan'ın labirenti''dir.
filmi izlemeyenler de olduğunu düşünerek, mümkün mertebe ipucu vermekten uzak durmak iyi olacak. o yüzden karakterleri ve karakterlerin kimi/neyi temsil ettiği kısmına hiç girmeyeceğim.
zira herkes, kendi dünya penceresinden bakıp, gerekli eşleştirmeleri yapacaktır diye düşünüyorum.
onun yerine filmle ilgili bir kaç anekdot aktarmak daha isabetli olacaktır sanırım.
filmin ismiyle başlayalım. yönetmen'in de altını çizdiği üzere filmin adının, ingilizce ''pan’s labyrinth'' olarak çevrilmesi aslında bir çeviri hatası.
filmin orjinal isminde geçen ''fauno'' esasen roma mitolojisindeki ''faun''. pan ile benzerlikleri olsa da, onu yunan mitolojisinde karşılayan karakter ''satir''ler. filmi izlerken bu nokta göz önünde bulundurulmalı zira filmi ilk izleyişimde ben de aynı yanılgıya düşmüştüm ve bu durumu filmdeki bir açık olarak değerlendirmiştim. tabi baltayı taşa vurduğumuzu sonrasında öğrenmiş olduk. ***
filmin müziklerini javier navarrete yapmış ki, filmden sonra dinlediğinizde bile sizi farklı diyarlara götürüyor.
''pan'ın labirenti''ni izlediyseniz, ''şeytan'ın belkemiği''ni de izlemenizde fayda olacaktır. her iki filmi izlememiş olanlar içinse mantıklı olan önce ''şeytan'ın belkemiği''ni izlemek olacaktır. böylece hem ''pan'ın labirenti'' hakkında bir sürü teori üretebilme fırsatı elinize geçecek, hem de dost meclislerinde tartışacak güzel bir mevzunuz olacaktır.
şu güzel görseli de ekler kaçarım... herkese iyi seyirler **
orjinal adı ise''el laberinto del fauno''...
film ispanya iç savaşının henüz yeni bittiği ve franco rejiminin ispanyol halkının tepesine kabus gibi çöktüğü bir dönemi, küçük bir kız çocuğunun gözünden anlatıyor. bunu öyle bir şekilde yapıyor ki, bir yandan ''ay carmelo''nun tüm melodisi kulaklarınızın içerisinde dans ederken, öte yandan ''küçük prens''in gözünden yıldızlara bakıp, yine onun gözünden yıldızların çiçek açtığını görüyorsunuz.
fantastik bir dünyayı baz alarak, gerçek bir dünyanın politik taşlaması nasıl yapılır sorusunun beyaz perdedeki yanıtı tartışmasız ''pan'ın labirenti''dir.
filmi izlemeyenler de olduğunu düşünerek, mümkün mertebe ipucu vermekten uzak durmak iyi olacak. o yüzden karakterleri ve karakterlerin kimi/neyi temsil ettiği kısmına hiç girmeyeceğim.
zira herkes, kendi dünya penceresinden bakıp, gerekli eşleştirmeleri yapacaktır diye düşünüyorum.
onun yerine filmle ilgili bir kaç anekdot aktarmak daha isabetli olacaktır sanırım.
filmin ismiyle başlayalım. yönetmen'in de altını çizdiği üzere filmin adının, ingilizce ''pan’s labyrinth'' olarak çevrilmesi aslında bir çeviri hatası.
filmin orjinal isminde geçen ''fauno'' esasen roma mitolojisindeki ''faun''. pan ile benzerlikleri olsa da, onu yunan mitolojisinde karşılayan karakter ''satir''ler. filmi izlerken bu nokta göz önünde bulundurulmalı zira filmi ilk izleyişimde ben de aynı yanılgıya düşmüştüm ve bu durumu filmdeki bir açık olarak değerlendirmiştim. tabi baltayı taşa vurduğumuzu sonrasında öğrenmiş olduk. ***
filmin müziklerini javier navarrete yapmış ki, filmden sonra dinlediğinizde bile sizi farklı diyarlara götürüyor.
''pan'ın labirenti''ni izlediyseniz, ''şeytan'ın belkemiği''ni de izlemenizde fayda olacaktır. her iki filmi izlememiş olanlar içinse mantıklı olan önce ''şeytan'ın belkemiği''ni izlemek olacaktır. böylece hem ''pan'ın labirenti'' hakkında bir sürü teori üretebilme fırsatı elinize geçecek, hem de dost meclislerinde tartışacak güzel bir mevzunuz olacaktır.
şu güzel görseli de ekler kaçarım... herkese iyi seyirler **
devamını gör...
kadınların erkekleri adam etmesi
buradaki "kadın", bir anne yada büyütme görevi üstlenen başka bir dişi olsa gerek. zira erkek büyürken edindiği prensipler çerçevesinde yaşar. sonradan olacak iş değil.
çok ağlarsınız kızlar, hiç denemeyin.
çok ağlarsınız kızlar, hiç denemeyin.
devamını gör...
kaliteli yaşam için ucuz öneriler
1. sigara ve alkol kullanmamak
2. kaliteli müzikler dinlemek
3. o kaliteli müzikleri dinlerken uzun yürüyüşler yapmak
4. az ve soft renk eşyalı bir ev/oda dizayn etmek
5. az ve öz insanla yakınlık kurmak
6. çok sarılmak sevmek sevilmek
7. sağlıklı olduğunu sık sık hatırlamak
çok var be.
2. kaliteli müzikler dinlemek
3. o kaliteli müzikleri dinlerken uzun yürüyüşler yapmak
4. az ve soft renk eşyalı bir ev/oda dizayn etmek
5. az ve öz insanla yakınlık kurmak
6. çok sarılmak sevmek sevilmek
7. sağlıklı olduğunu sık sık hatırlamak
çok var be.
devamını gör...
cips sosu tarifleri
yoğurtlu sosa sarımsak eklenirse lezzeti arşa çıkar.
devamını gör...
pınar gültekin'i öldüren caninin iğrenç açıklaması
annesinin mesleki kariyeri nedeniyle çok sayıda babası olan birinin akıllara zarar açıklaması. allah gani gani belasını versin.
devamını gör...
çocuklara iki isim verme modası
en bayıldığım hüseyin çınar. hem dede hem modernizm esintisi *
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
öhöm öhöm, kaptanınız konuşuyor.
uçakların sağ kanadında yeşil ışık, sol kanadında kırmızı ışık bulunur. arkalarında da beyaz ışık bulunur. bunlara navigasyon ışıkları denir. yeşil ve kırmızı, sağ ve soldan 110 derecelik, beyaz ışık 140 dereceyle arkadan görülebilir. gece uçuşlarında uçaklar, özellikle görerek uçuşta birbirinin yönünü bu şekilde tayin edebilir.
ek olarak iki uçak burun buruna geliyorsa iki pilot da sağ tarafa dönüş yapar, bu şekilde ölümcül bir kazadan son anda dönülmüş olur. gece görerek uçuşlarda size doğru yaklaşan bir uçak gördüğünüzde ışıklarına bakarak yönünü tayin edip aksiyon alabilirsiniz.
uçakların sağ kanadında yeşil ışık, sol kanadında kırmızı ışık bulunur. arkalarında da beyaz ışık bulunur. bunlara navigasyon ışıkları denir. yeşil ve kırmızı, sağ ve soldan 110 derecelik, beyaz ışık 140 dereceyle arkadan görülebilir. gece uçuşlarında uçaklar, özellikle görerek uçuşta birbirinin yönünü bu şekilde tayin edebilir.
ek olarak iki uçak burun buruna geliyorsa iki pilot da sağ tarafa dönüş yapar, bu şekilde ölümcül bir kazadan son anda dönülmüş olur. gece görerek uçuşlarda size doğru yaklaşan bir uçak gördüğünüzde ışıklarına bakarak yönünü tayin edip aksiyon alabilirsiniz.
devamını gör...
20 mart 2021 türkiye'nin istanbul sözleşmesi'nden ayrılması
avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. ama ne anlamı var.
insan böyle bir durumda ne diyeceğini bilemiyor. kendisini bir çocuk gibi çaresiz hissediyor. boğazı düğümleniyor.
neler olduğunu idrak edemiyor. bu okuduklarım gerçek olamaz, biri bunun kötü bir şaka olduğunu söylesin diyor içinden. inanamıyorum.
inşallah kaderin tokadı tüm bu sessiz çığlık kadar şiddetli olur.
ibretlik bir final sahnesi bizi bekliyor!
insan böyle bir durumda ne diyeceğini bilemiyor. kendisini bir çocuk gibi çaresiz hissediyor. boğazı düğümleniyor.
neler olduğunu idrak edemiyor. bu okuduklarım gerçek olamaz, biri bunun kötü bir şaka olduğunu söylesin diyor içinden. inanamıyorum.
inşallah kaderin tokadı tüm bu sessiz çığlık kadar şiddetli olur.
ibretlik bir final sahnesi bizi bekliyor!
devamını gör...
fazıl say
yalnızlık kederi adlı kitabında özünde ne kadar iyi niyetli, samimi ve halkını seven bir sanatçı olduğunu da göstermiş olan türkiye'nin en iyi piyanistlerinden biri.
devamını gör...
akhilleus'un şarkısı
kesinlikle olağanüstü bir şekilde truva savaşını anlatan romandır. çevirmen seda çıngay mellor"u da ayriyeten tebrik etmek istiyorum muhtesem bir çeviri.
kitap akhillus ve patraklos adında iki prensin aşkı üzerinden truva savaşını ve yunan mitolojisini anlatıyor. kitabı okurken mitolojik karakterleri, kralları, efsaneleri anlıyorsunuz. eğer ilgileniyorsan kesinlikle okumalısın.
( simdiki kısım biraz benim boş dusuncelerim )
1. kitaptaki herkesin iyi bir şekilde hatırlanmak istemesi çok ilginc bir şey. bu iyi hatirlanma isteği insanları bir tür etik kuralları içine sokuyor. bir şekilde yunanlar hatıra dini icat etmiş gibi. ilginc geldi burası biraz araştıracam.
2. yazar kesinlikle bir roman anlatısına neyin eklenmesi ve neyin eklenmemesi gerektiğini çok iyi biliyor. asla fazlalık bir satır bile eklememiş. örneğin prens paris'in helen'i kaçırması olayını "işte efenim bir güzellik yarışması var da paris afrodit'i seçiyor. afrodit'in de vaadi bilmem neymiş..." falan demek yerine bir paris'in ihaneti olarak geçmiş. bu şekilde konuyla alakasız bir yeri uzatmadığı için de okura -ya da en azından bana- çok fazla bir yük yüklememiş oldu. yazar kesinlikle anlatısına nerede fren vuracağını biliyor.
-spoiler alert-
kitabın en muhteşem kısmı bence sonuydu. patraklos öldükten sonra hala onun gözünden olayı dinlemeye devam ediyoruz. patraklos öldükten sonra dahi hala konuşuyor, hissediyor ve arzuluyor. bu çok ayrı bir hava katıyor romana. örneğin bence en çarpıcı kısım: odysseus'un pyrrhus'un yanına gidip (akhillus'un vasiyeti üzerine) akhillus ve patraklos'un mezar taşlarının ortak olması gerektiğini söylediğinde pyrrhus reddeder. odysseus ısrar eder fakat işe yaramaz. en sonunda pyrrhus'un yanından ayrılırken "elimden geleni yaptım.elimden geleni yaptığım hatırlansın" der. ardından patraklos "hatırlıyorum." der. kesinlikle çok çarpıcı ve anlamlı.
edit: en sonunda akhillus'un mezar taşının yanına thetis'in "patraklos" yazması ve patraklos'un akhillus ile öbür dünyada karşılaşması.
aglicam galiba
kitap akhillus ve patraklos adında iki prensin aşkı üzerinden truva savaşını ve yunan mitolojisini anlatıyor. kitabı okurken mitolojik karakterleri, kralları, efsaneleri anlıyorsunuz. eğer ilgileniyorsan kesinlikle okumalısın.
( simdiki kısım biraz benim boş dusuncelerim )
1. kitaptaki herkesin iyi bir şekilde hatırlanmak istemesi çok ilginc bir şey. bu iyi hatirlanma isteği insanları bir tür etik kuralları içine sokuyor. bir şekilde yunanlar hatıra dini icat etmiş gibi. ilginc geldi burası biraz araştıracam.
2. yazar kesinlikle bir roman anlatısına neyin eklenmesi ve neyin eklenmemesi gerektiğini çok iyi biliyor. asla fazlalık bir satır bile eklememiş. örneğin prens paris'in helen'i kaçırması olayını "işte efenim bir güzellik yarışması var da paris afrodit'i seçiyor. afrodit'in de vaadi bilmem neymiş..." falan demek yerine bir paris'in ihaneti olarak geçmiş. bu şekilde konuyla alakasız bir yeri uzatmadığı için de okura -ya da en azından bana- çok fazla bir yük yüklememiş oldu. yazar kesinlikle anlatısına nerede fren vuracağını biliyor.
-spoiler alert-
kitabın en muhteşem kısmı bence sonuydu. patraklos öldükten sonra hala onun gözünden olayı dinlemeye devam ediyoruz. patraklos öldükten sonra dahi hala konuşuyor, hissediyor ve arzuluyor. bu çok ayrı bir hava katıyor romana. örneğin bence en çarpıcı kısım: odysseus'un pyrrhus'un yanına gidip (akhillus'un vasiyeti üzerine) akhillus ve patraklos'un mezar taşlarının ortak olması gerektiğini söylediğinde pyrrhus reddeder. odysseus ısrar eder fakat işe yaramaz. en sonunda pyrrhus'un yanından ayrılırken "elimden geleni yaptım.elimden geleni yaptığım hatırlansın" der. ardından patraklos "hatırlıyorum." der. kesinlikle çok çarpıcı ve anlamlı.
edit: en sonunda akhillus'un mezar taşının yanına thetis'in "patraklos" yazması ve patraklos'un akhillus ile öbür dünyada karşılaşması.
aglicam galiba
devamını gör...
srebrenitsa katliamı
insan hakları diye bağıran avrupa ve amerika'nın hiçbir müdahale etmemesi sonucunda binlerce insanın sırf müslüman diye öldürüldüğü katliamdır. bu mudur medeniyet? bu mudur insanlık? bu mudur batılık? bu mudur ilericilik?
devamını gör...
normal sözlük ana dilde başlık açma kısıtlaması
cool story ise komik değil, değilse hiç komik değil. yallah arabistan'a göç o vakit dostum. napacaz senin yazdığını translate mi edecez %99 türkçe olan sözlükte ki türkçen maaşallah çatır çatır. trollediğini düşünüyorum ama gene de cevap verdim.
devamını gör...
ben kime ne anlatıyorum hissiyatı
çok uzun bir cümlenin ortasında gelirse bu his o cümleyi bitirmek çok güç gelir bana .
devamını gör...
