okuyana ilaç olacak sözler
acılar asla geçmez biz onlarla yaşamayı öğreniriz
devamını gör...
kediye sarılmak
huzur verir.
devamını gör...
günaydın sözlük
hava kapalı ve bu durum beni çok mutlu ediyor.* okulda herkes yas havasındayken benim bu durumda olup hoplayıp zıplamam görevli abla tarafından kışın doğmama yoruldu. kışın doğmamış olsam deli diyecekler demek ki.
neyse efendim, umarım güzel bir gün olur hepimiz için. herkese güü-naaayy-dııın.*
neyse efendim, umarım güzel bir gün olur hepimiz için. herkese güü-naaayy-dııın.*
devamını gör...
hastalar
nazım hikmet ran tarafından yazılmış ve o dönemde yaşanan influenza virüsü salgınına yakalanmış hastalara atfedilmiş olan fakat nedense birçok insanın şimdilerde bile hiç duymamış olduğu bir şiirdir.
bugünlerden tam yüzyıl öncesi,yani 1918-1920 yılları dünya için yine pek parlak zamanlar değildi. çünkü o yıllarda, henüz yeni bitmiş olan 1. dünya savaşındaki toplam kayıpların defalarca kat fazlası kadar insanın ölümüne sebep olan o meşhur 'ispanyol gribi' global düzeni derinden sarsmıştı. hatta bu salgının 1. dünya savaşını bitiren sebep olduğu bile söylenir. mustafa kemal atatürk'ün dahi bu gribe yakalanmış ve tıp dünyası için apayrı bir yere sahip olan prof. doktor binbaşı refik saydam'ın çabalarıyla atlatabilmiş olduğu o büyük salgın işte...
nazım hikmet kuvay-ı milliye destanı'nda da bahsetmiştir bu karanlık zamanlardan:
“biz ki istanbul şehriyiz,seferberliği görmüşüz:kafkas, galiçya, çanakkale, filistin,vagon ticareti, tifüs ve ispanyol nezlesi.bir de ittihatçılar...bir de uzun konçlu alman çizmesi... 914’ten 918’e kadar yedi bitirdi bizi.” demiştir.
hastalar; her dizesinden umut damlayan bir şiirdir. okurken veya dinlerken 'işte nazım hikmet tam burada;yanı başımızda', dedirtir bize. bir acayip duygudur belki ama yine de limon,mum veya kof bir çınar olmadığımıza; herkes gibi insan olduğumuza şükrettirir. hastaların umutlarını ilacına kattırır. çünkü yaşamak için ayak diremek zorundasındır.
hastalar kardeşlerim iyileşeceksiniz.
ağrılar, sızılar dinecek.
yumuşak, ılık
bir yaz akşamı gibi inecek
ağır, yeşil dalların ardından rahatlık.
hastalar, kardeşlerim,
biraz daha sabır, biraz daha inat.
kapının arkasında bekleyen ölüm değil; hayat.
kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl...
kalkacaksınız yatağınızdan, gideceksiniz.
tuzun, ekmeğin, güneşin tadını yeni baştan keşfedeceksiniz.
sararmak limon gibi, mum gibi erimek,
devrilmek kof bir çınar gibi ansızın...
kardeşler, hastalar!
biz ne limonuz, ne mum, ne çınar.
biz insanız çok şükür;
çok şükür biliriz,
ilacımıza
umudu katmasını...
yaşamak gerek diyerek
ayak direyip
dayatmasını...
hastalar,
kardeşlerim
iyileşeceksiniz!
ağrılar, sızılar dinecek,
yumuşak, ılık bir yaz akşamı gibi inecek,
ağır yeşil dalların ardından rahatlık...
bugünlerden tam yüzyıl öncesi,yani 1918-1920 yılları dünya için yine pek parlak zamanlar değildi. çünkü o yıllarda, henüz yeni bitmiş olan 1. dünya savaşındaki toplam kayıpların defalarca kat fazlası kadar insanın ölümüne sebep olan o meşhur 'ispanyol gribi' global düzeni derinden sarsmıştı. hatta bu salgının 1. dünya savaşını bitiren sebep olduğu bile söylenir. mustafa kemal atatürk'ün dahi bu gribe yakalanmış ve tıp dünyası için apayrı bir yere sahip olan prof. doktor binbaşı refik saydam'ın çabalarıyla atlatabilmiş olduğu o büyük salgın işte...
nazım hikmet kuvay-ı milliye destanı'nda da bahsetmiştir bu karanlık zamanlardan:
“biz ki istanbul şehriyiz,seferberliği görmüşüz:kafkas, galiçya, çanakkale, filistin,vagon ticareti, tifüs ve ispanyol nezlesi.bir de ittihatçılar...bir de uzun konçlu alman çizmesi... 914’ten 918’e kadar yedi bitirdi bizi.” demiştir.
hastalar; her dizesinden umut damlayan bir şiirdir. okurken veya dinlerken 'işte nazım hikmet tam burada;yanı başımızda', dedirtir bize. bir acayip duygudur belki ama yine de limon,mum veya kof bir çınar olmadığımıza; herkes gibi insan olduğumuza şükrettirir. hastaların umutlarını ilacına kattırır. çünkü yaşamak için ayak diremek zorundasındır.
hastalar kardeşlerim iyileşeceksiniz.
ağrılar, sızılar dinecek.
yumuşak, ılık
bir yaz akşamı gibi inecek
ağır, yeşil dalların ardından rahatlık.
hastalar, kardeşlerim,
biraz daha sabır, biraz daha inat.
kapının arkasında bekleyen ölüm değil; hayat.
kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl...
kalkacaksınız yatağınızdan, gideceksiniz.
tuzun, ekmeğin, güneşin tadını yeni baştan keşfedeceksiniz.
sararmak limon gibi, mum gibi erimek,
devrilmek kof bir çınar gibi ansızın...
kardeşler, hastalar!
biz ne limonuz, ne mum, ne çınar.
biz insanız çok şükür;
çok şükür biliriz,
ilacımıza
umudu katmasını...
yaşamak gerek diyerek
ayak direyip
dayatmasını...
hastalar,
kardeşlerim
iyileşeceksiniz!
ağrılar, sızılar dinecek,
yumuşak, ılık bir yaz akşamı gibi inecek,
ağır yeşil dalların ardından rahatlık...
devamını gör...
son 24 saat içinde sözlükte olanlar hakkında
dünden beri olanlar tüm yazar arkadaşlarımızın, malumudur. benimde biraz uyuma, biraz düşünme ve bu olanlar hakkında tarafıma gelen olumlu ve olumsuz tüm eleştirileri değerlendirmek için zamanım oldu.
dışarıdan bakılınca nasıl biriyim, gerçekten bilmiyorum. beni tanıyanlar var, devamlı görüştüğümüz değerli insanlar var. öncelikle şunu belirtmek isterim ki amacım kaos çıkarmak ya da moderasyon içinden bir kişiyi, radyo yayını üzerinden hedef göstermek değildi. geldiğimiz noktada sevgili sek'in yayınının bitmesine bir nevi sebep olmuş olmaktan ötürü bir üzüntü içerisindeyim, fakat bu tanımı bana yazdıran tek sebep bu değil.
dediğim gibi son 24 saat içerisinde, gerek sözlük içi özel mesaj yolu ile gerek telegram ve discord gibi uygulamalardan iletişim halinde olduğumuz değerli arkadaşlar ile konuşma fırsatım oldu. hatta bunlardan biride yakın zamanda karşılıklı nickaltı yazarak birbirimize girdiğimiz "relax" isimli yazarımızdır, olumlu yaklaşımından dolayı ayrıca teşekkür ederim. genel olarak rahatsız olduğum noktayı dile getirmem doğru olsa da, dile getirme biçimimin yanlış olması konusunda herkesin bir rahatsızlık içinde olduğunu anladım ve onlara hak verdim.
tüm bu olayların fitilini ateşleyen kişi olarak, sözlüğe kafa dağıtmak için gelip, bir sürü "kaossal" muhabbete maruz kalan, malum süreçten olumsuz etkilenen herkesten özür dilerim ve reca ediyorum bana haklarını helal etsinler.
sözlükte uzun yıllar yazmak, eğlenmek ve yeni mükemmel insanlar tanımak, ayrıca kendimi geliştirmek istiyorum. bu gibi şeylerle anılmak istemiyorum. fakat bu demek değil ki bir rahatsızlığım olduğunda dile getirmeyeceğim, yine doğru bildiğimi söylemeye devam edeceğimin bilinmesini isterim, fakat bu şekilde bir kez daha dile getirmeyeceğimin de ayrıca bilinmesini isterim.
bu açıklamayı yapmakta ki amacımı, anlaşılabilir bir şekilde ifade ettiğimi düşünüyorum. tamamen kendi kararım olup, kimsenin demesi zorlaması ile yaptığım bir eylem kesinlikle değildir. aa gördün mü bak tükürdüğünü yaladı, ehe ehe diyecek olanlar çıkabilir, bunlara takılmayacağımın ve cevap vermeyeceğimin bilinmesini isterim. benim niyetimi anlayan ve hak veren bir avuç insana hitap edebildiysem ne mutlu bana.
edit: bu süreçten en çok zarar görenlerden biride değerli arkadaşım,"supportgirl"'e de ayrıca sergilediği olgun duruş için teşekkür ederim.
dışarıdan bakılınca nasıl biriyim, gerçekten bilmiyorum. beni tanıyanlar var, devamlı görüştüğümüz değerli insanlar var. öncelikle şunu belirtmek isterim ki amacım kaos çıkarmak ya da moderasyon içinden bir kişiyi, radyo yayını üzerinden hedef göstermek değildi. geldiğimiz noktada sevgili sek'in yayınının bitmesine bir nevi sebep olmuş olmaktan ötürü bir üzüntü içerisindeyim, fakat bu tanımı bana yazdıran tek sebep bu değil.
dediğim gibi son 24 saat içerisinde, gerek sözlük içi özel mesaj yolu ile gerek telegram ve discord gibi uygulamalardan iletişim halinde olduğumuz değerli arkadaşlar ile konuşma fırsatım oldu. hatta bunlardan biride yakın zamanda karşılıklı nickaltı yazarak birbirimize girdiğimiz "relax" isimli yazarımızdır, olumlu yaklaşımından dolayı ayrıca teşekkür ederim. genel olarak rahatsız olduğum noktayı dile getirmem doğru olsa da, dile getirme biçimimin yanlış olması konusunda herkesin bir rahatsızlık içinde olduğunu anladım ve onlara hak verdim.
tüm bu olayların fitilini ateşleyen kişi olarak, sözlüğe kafa dağıtmak için gelip, bir sürü "kaossal" muhabbete maruz kalan, malum süreçten olumsuz etkilenen herkesten özür dilerim ve reca ediyorum bana haklarını helal etsinler.
sözlükte uzun yıllar yazmak, eğlenmek ve yeni mükemmel insanlar tanımak, ayrıca kendimi geliştirmek istiyorum. bu gibi şeylerle anılmak istemiyorum. fakat bu demek değil ki bir rahatsızlığım olduğunda dile getirmeyeceğim, yine doğru bildiğimi söylemeye devam edeceğimin bilinmesini isterim, fakat bu şekilde bir kez daha dile getirmeyeceğimin de ayrıca bilinmesini isterim.
bu açıklamayı yapmakta ki amacımı, anlaşılabilir bir şekilde ifade ettiğimi düşünüyorum. tamamen kendi kararım olup, kimsenin demesi zorlaması ile yaptığım bir eylem kesinlikle değildir. aa gördün mü bak tükürdüğünü yaladı, ehe ehe diyecek olanlar çıkabilir, bunlara takılmayacağımın ve cevap vermeyeceğimin bilinmesini isterim. benim niyetimi anlayan ve hak veren bir avuç insana hitap edebildiysem ne mutlu bana.
edit: bu süreçten en çok zarar görenlerden biride değerli arkadaşım,"supportgirl"'e de ayrıca sergilediği olgun duruş için teşekkür ederim.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
daha ne yapabilirim ki? elsa'nın koltuğunu mu çalayım?
devamını gör...
düşük iq belirtisi diziler
entry girenin izlemediği dizidir. herkes her diziyi izliyor ve kimse hiçbir diziyi izlemiyor. herkesin ıq sunun düşük çıkacağı paradokstur. başlık yüksek olarak açılsaydı da yüksek çıkacaktı.
of, sıkıntılı şeyler.
of, sıkıntılı şeyler.
devamını gör...
erkekleri itici yapan detaylar
hedefe giden yolda taktikler gütmesi ve bunu istemeden belli etmesi.
devamını gör...
mesaja dönmeyen insan
ne olursa olsun irite harekettir.
mesaj geldiyse hemen cevap verilmelidir.
karşıdaki insana saygıdır cevap vermek.
yok işim var, çamura yattı, yok efendim birleşmiş milletler genel sekreteriyim ayakları olmaz.
mesaj geldiyse hemen bakılır ve cevap verilir.
ben öyle yapıyorum.
mesaj geldiyse hemen cevap verilmelidir.
karşıdaki insana saygıdır cevap vermek.
yok işim var, çamura yattı, yok efendim birleşmiş milletler genel sekreteriyim ayakları olmaz.
mesaj geldiyse hemen bakılır ve cevap verilir.
ben öyle yapıyorum.
devamını gör...
dunyalikisi
severek okuduğum,ekonomi ile ilgili güzel bilgiler veren ve adana'yı seven kültürlü yazar.
devamını gör...
normal sözlük çocuk korosu
bet sesli (ama çok güzel söylüyorlar bakmayın siz. betliği olgunluklarından), dünya tatlısı olgun ama yere düşmediklerinden kendilerini çocuk diye lanse eden portakalalrdan oluşan koro. içlerinde de hep sevdiğim isimler var. valla öyle sükseli bir çıkış yaptılar ki programı dinleyemenler pişman dinleyenler hayran. benden herkese ayran.
devamını gör...
jose saramago
toplumsal bir msjı olsun, bana birşeyler katsın ama bunu sürekli öğüt veren tarzdan daha ziyade bir kurgunun içinde yapsın. kurgu da aksın gitsin diyenlerdenseniz hemen bir jose saramago kitabı okumanızı tavsiye ederim. çünkü bunu layıkıyla başarabilen ender yazarlardan biridir bence.
devamını gör...
ilyada
bir yanımda artemis, bir yanımda aphrodite vardı. ön taraflardan hektor'un sesini duyuyordum, "bu ilk değil!" diye bağırıyordu. "sonuncusu da olmayacak! bu bereketli doğu toprakları, her zaman batının kan döktüğü yerler oldu!" diye devamını getirmişti.
kapının ardından akhalıların seslerini duyabiliyordum, gökyüzünü mavi yapan ışığın nedenini de biliyordum oysa ki...
athena onların yanındaydı, tıpkı hera, poseidon, hephaistos, hermes gibi. athena en sevdiğim tanrıça olmasına rağmen, ona karşı gelmek beni öylesine ürpertiyordu ki, hemen yanımda bulunan, ismini bilmediğim bir troyalının, bana "kazanacağız!" demesini bile zar zor duyuyordum.
ve işte, tam o anda, tüm troyalıları çıldırtan bir şey oldu. gökyüzünü kırmızıya boyamış bir varlık, bulunduğumuz yere iniyordu. kırmızı gözleri, giydiği savaş kaskından bile daha korkutucuydu.
ares, en ön kısma indiğinde, herkes çılgın gibi savaşmak için can atıyordu. birazdan ya kan dökecek ya da ölecektik ve bunun sebebi tek bir kadındı...
ah helen...
önce herkes sessiz oldu, sonra kapıların açılma sesini duydum...
işte böyle başladı büyük bir savaş, mottom bile hazırdı.
doğunun çocukları, batıya karşı geliyordu.
kapının ardından akhalıların seslerini duyabiliyordum, gökyüzünü mavi yapan ışığın nedenini de biliyordum oysa ki...
athena onların yanındaydı, tıpkı hera, poseidon, hephaistos, hermes gibi. athena en sevdiğim tanrıça olmasına rağmen, ona karşı gelmek beni öylesine ürpertiyordu ki, hemen yanımda bulunan, ismini bilmediğim bir troyalının, bana "kazanacağız!" demesini bile zar zor duyuyordum.
ve işte, tam o anda, tüm troyalıları çıldırtan bir şey oldu. gökyüzünü kırmızıya boyamış bir varlık, bulunduğumuz yere iniyordu. kırmızı gözleri, giydiği savaş kaskından bile daha korkutucuydu.
ares, en ön kısma indiğinde, herkes çılgın gibi savaşmak için can atıyordu. birazdan ya kan dökecek ya da ölecektik ve bunun sebebi tek bir kadındı...
ah helen...
önce herkes sessiz oldu, sonra kapıların açılma sesini duydum...
işte böyle başladı büyük bir savaş, mottom bile hazırdı.
doğunun çocukları, batıya karşı geliyordu.
devamını gör...
fikret mualla
fikret, berlin güzel sanatlar akademisinde, resim eğitimi aldığı sırada, hocası alman imparatorluk ressamı, arthur kampf, atatürk tarafından portresini yaptırmak için istanbula davet edilir. arthur kampf, tercümanlık yapması için yanında 24 yaşındaki öğrencisi fikret muallayı da götürür. ne yazıkki ressam için önceden bir tercüman ayarlandığı için fikret mualla atatürk'e tercümanlık yapamaz.
arthur kampf, atatürk'ün bir çok portresini ve tablosunu yapar, bunlar atatürk'ü alman subayı gibi gösterdiği için daha sonra türk ressamların yaptığı resimlerle değiştirilir. kampf'ın yaptığı tablolara baktığınızda alman subaylarını andıran atatürk portrelerine tablolarına şaşırabilirsiniz.
yıllar sonra bir mekanda fazlaca alkol alan fikret mualla, mekanda asılı olan arthur kampf'ın yaptığı atatürk portresine bakıp hocasının sanatına küfreder. mekandakiler fikretin atatürk'e küfrettiğini zannedip kendisiyle tartışırlar, karakola düşen fikret'i ressam arkadaşı abidin dino komiserlerle görüşüp yanlış anlaşılmayı izah ederek karakoldan çıkarır.
arthur kampf, atatürk'ün bir çok portresini ve tablosunu yapar, bunlar atatürk'ü alman subayı gibi gösterdiği için daha sonra türk ressamların yaptığı resimlerle değiştirilir. kampf'ın yaptığı tablolara baktığınızda alman subaylarını andıran atatürk portrelerine tablolarına şaşırabilirsiniz.
yıllar sonra bir mekanda fazlaca alkol alan fikret mualla, mekanda asılı olan arthur kampf'ın yaptığı atatürk portresine bakıp hocasının sanatına küfreder. mekandakiler fikretin atatürk'e küfrettiğini zannedip kendisiyle tartışırlar, karakola düşen fikret'i ressam arkadaşı abidin dino komiserlerle görüşüp yanlış anlaşılmayı izah ederek karakoldan çıkarır.
devamını gör...
chernobyl
oldukça merak ettiğim dizidir. fragmanları vs çok hoşuma gitmiştir. üniversite sınavı geçtikten sonra izlemeyi umuyorum.
devamını gör...
ilk buluşmaya traktörle gelen erkek
kabinli traktörle geldiyse eğer iyi şekil yapabilir. markada önemli bir etken tabi bu arada. ama kabinsiz masseyle falan geldiyse birde arkasında kültüvator falan varsa o erkekten hayır gelmez.
devamını gör...
kuran'daki matematiksel hata
kuran'daki miras ayetlerinde matematik hatası olduğu ileri sürmek bir loser ateist itemidir.
kendileri keşke bu iddiayı matematik köyünde öğretmen olan ateist salih duman'a söyleseler de ağızlarının paylarını alsalar.
miras ayetlerinde neden hata olmadığının matematiksel ispatı için şu videoya bakabilirsiniz.
kendileri keşke bu iddiayı matematik köyünde öğretmen olan ateist salih duman'a söyleseler de ağızlarının paylarını alsalar.
miras ayetlerinde neden hata olmadığının matematiksel ispatı için şu videoya bakabilirsiniz.
devamını gör...
çayı şekersiz içmek
çayın tadını almaktır.
devamını gör...
sıkma canını
rahatsız ukdesi
acılar içinde kıvranırken zar zor derdini güvendiğin birine açmaya çalışırsın, güç bela duygu durumunu anlattıktan sonra sana verilen cevap ne olsa beğenirsin?
-canını sıkma!
+vay anasını,o kadar düşündüm de hiç aklıma gelmedi canımı sıkmamam gerektiği,millette ne zekalar var,rabbül alemin neler yaratıyor.
yazarken içim acıdı,durduk yere canım sıkıldı be.
acılar içinde kıvranırken zar zor derdini güvendiğin birine açmaya çalışırsın, güç bela duygu durumunu anlattıktan sonra sana verilen cevap ne olsa beğenirsin?
-canını sıkma!
+vay anasını,o kadar düşündüm de hiç aklıma gelmedi canımı sıkmamam gerektiği,millette ne zekalar var,rabbül alemin neler yaratıyor.
yazarken içim acıdı,durduk yere canım sıkıldı be.
devamını gör...
genetik mühendisliği
canlıların kalıtsal özelliklerini inceleyip bunlar üzerinde değişiklik yapılmasını mümkün kılan bilim dalı.
bir canlıda var olan bir geni izole ederek bir başka canlıya aktarabilirsiniz. örneğin akreplerin karanlıkta parladığını biliyoruz. bunun hangi genlerle sağlandığını bilirseniz, bu geni mesela bir kediye aktararak onun da karanlıkta parlamasını sağlayabilirsiniz. örnek fazlasıyla ütopik görünse de imkânı var. zira burada büyük ihtimalle tek bir genin yerini bir başkasıyla değiştirmeniz yeterli. ancak tamamen yeni bir tür oluşturmak için bundan daha fazlasını yapmanız gerekeceği için o biraz daha uzun ve karmaşık bir süreç olur. sonunda ejderha gibi bir yaratığı ortaya çıkarabileceksek buna değer tabii ama onun olumsuz sonuçlarının da iyi hesaplanması gerekir.
homeobox ve hox genleri denen 2 gen çeşidi, canlılardaki özelleşmiş vücut parçalarını oluşturan genlerdir. bunlar özetle, bir canlı vücudunun nasıl bir yapıya sahip olacağını gösteren birer mimari plandır. düşünün ki elinizde kafasının, parmaklarının, ayaklarının nerede ve nasıl inşa edilmesi gerektiğini bildiğiniz 2 adet canlı taslağı ve bunları oluşturabilmek için de bol miktarda malzemeniz var. bu durumda bu 2 canlının birinin ayaklarını diğerinde, diğerinin ellerini ötekinde oluşturabilmeniz mümkün olur ki bu da ortaya yeni melez canlılar çıkarır.
her ne kadar bizim gibi bilimden uzak toplumlara bunlar çok da mümkün olmayacak işlermiş gibi görünse de araştırmacı ülkeler bu tür konulara oldukça geniş kaynak ayırıyor ve epeyce de ilerleme kaydetmiş durumdalar. biz de ucundan kıyısından yararlanıyoruz bazı buluşlarından ve nadir de olsa bizim bilim insanlarımız da birtakım gelişmelere imza atabiliyor. bu mesleğe geleceğin mesleklerinden biri gözüyle bakabilirsiniz. zira son yıllarda insan ömrünü uzatmaya çalışmak ya da insanı çok daha dayanıklı bir canlıya dönüştürmek üzerinde çok sayıda çalışma var.
bir canlıda var olan bir geni izole ederek bir başka canlıya aktarabilirsiniz. örneğin akreplerin karanlıkta parladığını biliyoruz. bunun hangi genlerle sağlandığını bilirseniz, bu geni mesela bir kediye aktararak onun da karanlıkta parlamasını sağlayabilirsiniz. örnek fazlasıyla ütopik görünse de imkânı var. zira burada büyük ihtimalle tek bir genin yerini bir başkasıyla değiştirmeniz yeterli. ancak tamamen yeni bir tür oluşturmak için bundan daha fazlasını yapmanız gerekeceği için o biraz daha uzun ve karmaşık bir süreç olur. sonunda ejderha gibi bir yaratığı ortaya çıkarabileceksek buna değer tabii ama onun olumsuz sonuçlarının da iyi hesaplanması gerekir.
homeobox ve hox genleri denen 2 gen çeşidi, canlılardaki özelleşmiş vücut parçalarını oluşturan genlerdir. bunlar özetle, bir canlı vücudunun nasıl bir yapıya sahip olacağını gösteren birer mimari plandır. düşünün ki elinizde kafasının, parmaklarının, ayaklarının nerede ve nasıl inşa edilmesi gerektiğini bildiğiniz 2 adet canlı taslağı ve bunları oluşturabilmek için de bol miktarda malzemeniz var. bu durumda bu 2 canlının birinin ayaklarını diğerinde, diğerinin ellerini ötekinde oluşturabilmeniz mümkün olur ki bu da ortaya yeni melez canlılar çıkarır.
her ne kadar bizim gibi bilimden uzak toplumlara bunlar çok da mümkün olmayacak işlermiş gibi görünse de araştırmacı ülkeler bu tür konulara oldukça geniş kaynak ayırıyor ve epeyce de ilerleme kaydetmiş durumdalar. biz de ucundan kıyısından yararlanıyoruz bazı buluşlarından ve nadir de olsa bizim bilim insanlarımız da birtakım gelişmelere imza atabiliyor. bu mesleğe geleceğin mesleklerinden biri gözüyle bakabilirsiniz. zira son yıllarda insan ömrünü uzatmaya çalışmak ya da insanı çok daha dayanıklı bir canlıya dönüştürmek üzerinde çok sayıda çalışma var.
devamını gör...