aliye hanıma yazılmış olan ilk mektuplar oldukça romantik ve bir o kadar da özlem içeriyordu daha sonrasında evlilik telaşı, bir an önce kavuşma düşüncesi, maddi zorluklar, kızı filiz'in doğumu ve filiz'in yaşadığı hastalık durumu yazılan mektupların daha çok kaygı ve endişeye doğru yol aldığını gösteriyordu.
başkasına ait mektupları okumak gerçekten garip bir his oluşturuyor mektupları yazarken nasıl ortamlarda bulundukları akıllarından neler geçtiğini tahmin etmeye sürüklüyor
devamını gör...

umarım sadece selam vermemekle, yüzüne tükürmekle kalırlar ve bu kızı halk mahkemelerinin adaletiyle yargılamazlar.
devamını gör...

çay..
devamını gör...

mastor ukdesi.

afedersiniz ama hem liyakatsiz hem de vizyonsuz moderatördür.* 20 lira ne yav? kaç dolares ediyor? püüü. isteyecekseniz değeriniz en az 10 dolar olsun sevgili modlar. 1,45 dolar ne kjhdgjk.
devamını gör...

insan ilişkilerinin, birlikteliğin, formu ne olursa olsun bir aradalığın anahtarı.

ben bir paylaşım bağımlısıyım. evet çoğu zaman gereğinden fazla. anahtar dedim doğru. ama muhteviyatın bütünü değil sonuçta. baktığında benimki sorunlu bir noktada kabul ediyorum. etmek zorunda kaldım çünkü fazlaca çıktım oluştu zaman içinde konuyu enine boyuna değerlendirmemi sağlayacak. ben bunu hayatımın merkezinde konumlandırdığım bir ihtiyaç olarak neden ve ne zamandan beri yaşıyorum bu soruların cevabı bende kalsın lakin insanları benimle yeteri kadar paylaşım yapmadıklarını düşündüğümde/hissettiğimde ne kadar zor olursa olsun hayatımdan uzaklaştırdığımdan ya da onları, onların ihtiyaç duyduklarından/alıştıklarından daha çok ve derinlikli şeyler verdiğim için sıktığımdan falan bahsedebiliriz dilerseniz. ne işinize yarar bilmem belki bir yerlere yuvarlanmaktaysanız kendinize engel olacak motivasyon ve gerekliliği görürsünüz buralarda bir yerlerde kim bilir?

efendim bazı şeyler yaşarız. nasıl yaşadığımızı bunun bizim başımıza nasıl olup da geldiğini falan çok idrak edemeden. bazen mükemmelliğinden bazen berbatlığından. sürmenaj oldunuz mu hiç hayatınızda? olmayın. benim düşmanım yok hiç. bir gün olursa onun da başına gelsin istemem. insanın alışkın olduğu düşünsel yapısının varlığını unutacak hale gelecek kadar düşünememesi, mutluluktan bile olsa iyi bir şey değil. hadi iyiyi geçtim sağlıklı değil sağlıklı. yoruyor. böyle böyle hastalanıyor beynimiz. dikkat isterim. neyse çok dağıtmamakta fayda var konuyu. dolandığın etraf bir çıkış göstermeyebiliyor insana böyle konuları düşünürken. diyeceğim şu; benim her düşünemeyecek hale gelişimin kökeni bir şekilde insanlarla olan ilişkilerimin paylaşım eksenin şekli şemali ile ilişkili oldu bugüne dek. o şekil şemallerde paylaşımlarım olan insanlarla yaşadığım deneyimlerin ardından yani. kimisiyle yoğunluklu paylaşım yapmak isteyip yapamamanın etkileri, kimisiyle benzeri kendi kişisel tarihimde görülmemiş versiyonuyla deneyimlemenin ardından herkes gibi olmaya evrilen sürecin ağırlığı, kimisini, biricikliği su götürmez bir gerçek olan paylaşımı bir ömre yaydıktan sonra toprağa gömmenin acısı, kimisiyle çok isteyip çok yaşayıp sonra birdenbire pat diye sebepsiz yere yitirmenin anlamsızlığı… kronolojik bir sırası yok, zaten bu yazıyı düzgün çalışan bir beyin de üretmiyor dolayısıyla bir gayesi de yok. dedim ya ben bir paylaşım bağımlısıyım. bu tespit bugüne ait değil. bir şey anlar da paylaşım bağımlısı olmamalıyım der misiniz bilemem. olursanız ve iyi yönetirseniz bana da formülünü verirsiniz belki.

önce dişfır sonra sigara. uyku? pekih.
devamını gör...

nicelik uğruna yapılan her şeyin bir sonucu vardır. tıpkı nitelikli şeylerin kalıcı olması gibi.
belki yoruldunuz, belki dayanamıyorsunuz ama bu hâl hâl değildir. böyle alternatif olunmaz. sesi çok çıkanlar sözlüğü ileri taşımaz.
ekşi sözlük kaçtığımız yer ise modlar lümpen takımını ayıklamak zorundadır. çünkü burası ekşiyi aştı neredeyse.

sözlük kabak tadı vermeye başlıyor sevgili modlar.
kendi urganını hazırlayan bir mahkuma dönüşüyor sözlüğümüz farkında mısınız?



karma puanlar uğruna sol frame isimlerden geçilmiyor.
alın puanlarımızı dağıtın birilerine.
yeter ki bu mevzu kapansın.

böyle gitmez bu devran. mesajlaşmada anlaşıp sol frameye isim kusan yazarlara rozetlerin tamamı açılsın onlar da kurtulsun bizde. biz derken inanıyorum ki benim gibi rahatsız olan üç beş kişi daha vardır.


böyle etkileşim ancak kaliteden götürür. başka da bir şey getirmez.

sözlüğe girme istatistiğim düştü.
devamını gör...

- hiçbir örgütten değilim, beni adamdan sayıp alacak olan örgüte zaten ben girmem, o örgüt ibrahim'e kalmışsa örgüt bile sayılmaz.
devamını gör...

neyse ki öyle bi derdimiz yok. biz günde 234454 entry giren yazarlar olarak özel mesajda fingirdemek yerine akışı akıtmayı tercih ediyoruz. açık ve net, evet.
devamını gör...

the lord of the portakals filmini izlerken malumunuz olduğu üzere ters dönmüştüm. harcadığımız üstün gayretlere rağmen ne yazık ki normal bir vaziyet alamadık.

bu film sağolsun normalleşme sürecime katkı sağladı. teşekkür ederim. emeğinize sağlık.
devamını gör...

kendine ait bir mizah dili olan efsane film serisidir.tabi serinin ilk filminin tadı bambaşkaydı yinede sonrakilerde fena sayılmaz.devre'den sonraki filmide beklemiyor değiliz hani.
devamını gör...

kokoreç.
devamını gör...

sen istiyor duj, verecek bej dolar daha. turkia çok güzel raki şij kebab harika.
devamını gör...

ara vermek istiyorsa, sensiz de olabiliyormu diye düşünmüş demektir, onu yoklamak istiyordur, şüphesi bile sıkıntı bence,
ayrılmakla devam etmek arasında kalan kişidir, böyle şeylere gerek kalmadan iki tarafında anlaması lazım,

aslında bunu söylemeden yapması daha etik, şehir dışına bir yere gitsin, işi çıksın birşey olsun, kendi kendine değerlendirsin, o vermek istediği arada bensiz olmak istemesi yeterli zaten, arada marada, ayrı da olabiliyorsa, aynen öyle devam et derim, git git git git git, aynen aradan sonra da dümdüz devam et ordan derim kendisine...
devamını gör...

neden bu kadar ön yargılı davrandığınızı anlamadığım durum.

senelerce hayalini kurduğu bir nesneye sahip olmuş birinin mutluluk anında anı olarak çektirdiği fotoğraf olabilir bu.

arabasıyla fotoğraf çektiren denilince aklınıza eli tespihli, parlament mavisi bmw sahibi adamlar geliyorsa yaşadığınız ilçeyi değiştirin derim.

yoksa tıpkı gökyüzünün fotoğrafını çekmek gibi normal bir durumdur.
devamını gör...

seni terk ettiklerinde kalmak daha zor! ve kalman istenmediğinde gitmek!

terk edilen terk edilince umudu ölür, terk eden dönmek istediğinde umudu ölür.
mutlaka bir gün bir yerde pişmanlık olur, bütün iyi niyetlerin hatrına ve günhların affına.
ama!
terk edilenin inancı kalmaz, terk edenin yüzü olmaz.
velhasıl kelam, her ikisinin duygusu biri ölümü düşünmektir diğeri mezarda olmayı düşünmek gibi bir şeydir.
devamını gör...

mezarlıktan gece de olsa gündüz de olsa korkulmaz ne yapabilir ki orda yatan cansız insanlar. bende o klişe sözü iliştireyim. mezarlıktan korkanın sevdiği ölmemiştir.
devamını gör...

küçük çıkan hep ben oluyorum. ona göre yazın ey ahali.
devamını gör...

bestesi antonis vardis'e ait fevgo adlı şarkıya yapılmış günümüz aranjmanıdır.
devamını gör...

ülkemizde daha çok aforizmalar olarak çevrilmiş koleksiyonu ile bilinse de şiirlerinde dili çok keskin kullanabilen hiciv ustası polonyalı şair. bu kısa şiirlerden en etkileyici olanı şüphesiz kendi mezarını kazan mezarcı* hakkında olanıdır ki bu şiirin altında oldukça trajikomik bir hikaye ve garip bir dehşet yatar. aslen yahudi olan lec, 1941 yıllarında tarnopol'de nazi toplama kamplarından birine düşer fakat iki defa kaçma girişiminde bulunduktan sonra ölüm cezasına çarptırılır. kendi mezarını kazmaya başladığı sırada başına dikilmiş olan askeri elindeki kürek ile yaralayıp/öldürüp kendi için kazdığı mezara atar ve kaçmayı başarır. bu kısa şiir tamamen bu olaya bir atıftır. lec'in hayatı bu ve bunun gibi onlarca garip tesadüfler ile doludur esasında. ikinci dünya savaşı yıllarında yahudi olmanın dehşetini yaşaması bir kenara bu büyük hiciv ustasının ismi de oldukça ilginçtir. lec veya lecz ibranice'de 'jester' kelimesinin karşılığıdır. bir çok kaynakta 'clown' olarak geçmekte ama türkçe olarak bu ayrımı nasıl yapacağımdan emin değilim. soytarı ve palyaço olarak yapılabilir sanıyorum. büyük bir hiciv ustasının soy adının keskin bir mizah anlayışı ile bilinen jester'ı karşılaması hoş bir tesadüf. lec'in aslen ünvanından vazgeçmiş bir aristokrat olduğunu da eklemek gerek. lec'in babası benon de tusch-letz'in avusturya-macaristan'a büyük hizmetlerinden ötürü baron ünvanını almıştır fakat lec bu ünvandan kendi rızası ile vazgeçmiştir.

yaşamının erken dönemlerinde bir partiye bağlı görünmese bile komünizm'e yakın olan lec -ki hayatının bir döneminde sovyet işbirlikçisi olarak bile anılmıştır- savaş sonrası dönemde sovyetler ile büyük anlaşmazlıklara düştü denilebilir. 49'lu yıllarda viyana'da basın ataşesi olduğu dönemlerde uğradığı haksızlıklardan ötürü ailesi ile birlikte israil'e yerleşmiş fakat uzun yıllar sonunda polonya'ya geri dönmeyi seçmiştir fakat bulduğu ülke, bıraktığı ülke değildir. alenen dışlanır, eserleri sansürlenir ve yasaklanır. yaşamının son yıllarına yakın tekrardan eserleri özgürlüğünü kazansa bile lec çok göz önünde bulunmadan yazmaya devam eder. 1939 yıllarında pek çok şairin ve yazarın -aleksander wat, władysław broniewski vb.- hiçbir sebep yokken sınır dışı edildiği, ortadan aniden kaybolduğu veya tutuklandığı o kaotik dönemi birinci elden yaşamış olan lec'in hayatının son dönemlerinde ön planda olmamayı seçmesi de gayet anlaşılabilir bir durum. bu yoğun sansür döneminde kendisini brecht'in eserlerini çevirmeye adamıştır. alman dili geleneğine yakın olan lec karl kraus ile bariz benzerlikler gösteriyor denilebilir ki eserlerinde sıklıkla heinrich heine'a atıfta bulunur. nerede okuduğumu hatırlamamakla beraber lec için czeslaw milosz'nun nesli denir; değişen, istikrarsız ve belirsiz bir dünyada doğmak ve ölmek. bu sözlerin arkasında vahşet, soykırım ve terör gizlidir. lec'in dünyaya bıraktığı aforizmalardan -ki kendisi aforizma demekten hoşlanmazdı- birinde söylediği gibi: bizler yalnızca çatal bıçak kullanmayı öğrenmiş yamyamlarız, fazlası değil.


he who had dug his own grave
looks attentively
at the gravedigger's work,
but not pedantically:
for this one
digs a grave
not for himself.
devamını gör...

rahmetli nin attığı tırnak olamazsınız, türkan saylan in bu ülkeye verdiği hizmetleri ,hiç birinizin ne bilgisi, ne becerisi ne eğitimi ne yüreği yeter , allah katında onun insanlık için neler yaptığı da , sizin de bu halka neler yaptığınızda yazılıdır.
türkan saylan nin adı kıymetini bilen insanların kalbinde yazılıdır , sokağa adı verilmese de olur , tarih onu ve bu ülkeye yaptıklarını yazıyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim