türkiye'den bosna hersek'e 22 milyon euro yardım yapılacağı iddiası
boyna herkese vergi,
bosna herseke destek.
bosna herseke destek.
devamını gör...
banyoda yapılan hatalar
işemek. gerçekten bunu yapan insanlar var.
devamını gör...
transliterasyon
bir alfabedeki harfleri veya fonetik sesleri başka bir alfabeye uyarlamak olarak tanımlanabilir. yabancı yazıların, okunuşları dikkate alınmadan harf harf çevirisidir.
bizim dilimizde olan ğ nedeniyle yabancı dile çevirilerde epey sorun yaşanır. yoghurt gibi mesela. aynı zamanda asya dillerinin yapısından dolayı aynı zorluklarıda yaşatır. bu dillerde genelde iki veya üç harf birleşerek bir sesi oluşturur. tse mesela çe olarak okunur.
bizim dilimizde olan ğ nedeniyle yabancı dile çevirilerde epey sorun yaşanır. yoghurt gibi mesela. aynı zamanda asya dillerinin yapısından dolayı aynı zorluklarıda yaşatır. bu dillerde genelde iki veya üç harf birleşerek bir sesi oluşturur. tse mesela çe olarak okunur.
devamını gör...
sturmgeschütz iii
alman mühendisliğinin efsane ürünlerinden biri olan anti-tank tanktir. anti-tank işte, tank avcısı tank.
75mm kwk40 (kampfwagenkanone 40) ve 54 top mermisini birincil silah ve cephane olarak kullanan tank, piyadeler ve hafif zırhlı hedefler için 7.92mm mg34 makineli tüfek ve 600 mermiden oluşan bir ikincil silah sistemine sahiptir.
önce silahını tanıyalım. kwk40 aslında bir anti-tank topu olan pak40'ın tank paletleri ve şasesi üzerine oturtulmuş hali. kampfwagenkanone ismi aslında çok açıklayıcı ve basit, fakat almanca olduğu için göz korkutuyor birazcık. alt tarafı bir topa bu kadar uzun isim vermek falan. neyse, dağıtmayalım konuyu da açıklayayım.
kampf: savaş
wagen: vagon, araç, araba gibi birşey. kabaca tekerlekli ve hareket edebilen kutu diyelim, aynı araba ve vagon gibi
kanone: top
parçaları birleştirince puzzle bize diyor ki, "yürüyen bir aracın içine monte ettiğimiz top". pak40 için ayrıca bir entry girerim, girince de buraya pak40 için bkz veririm.
bu top, ikinci dünya savaşı boyunca panzer iv orta zırhlı tank ile stug iii ve stug iv anti-tank tankları tarafından ana silah olarak kullanılmış. bir önceki modeli olan kwk37 topunun yerini alan kwk40, kullanılmaya başlamasıyla birlikte muazzam bir ateş gücü sağlamış alman ordusuna. l/43 ve l/48 olmak üzere de iki tipi var (büyük l harfi bunlar. lüleburgaz). 43 ve 48 sayıları tamamen kullandıkları top mermilerinin kalibresiyle alakalı. 43mm olanı 43mm top mermisi ateşliyor, diğeri 48mm işte.
bu tankların diğer tanklardan farklı olan bir diğer özelliği de fixed turret olarak üretilmesi, yani alışılagelmiş tanklardan farklı olarak taretleri dönmez. hatta stug iii ausf. a gibi modellerin taret sayılabilecek bir yapıları bile yoktur. namlusu çok kısadır falan. dışarıdan bakınca paletli, yürüyen çelik bir kutuya benzer ausf. a modeli. neyse. almanlar bu tanklara stuk40 ismini verdiler (sturmkanone 40). hatta kimi kaynaklara göre stug bir tank değil, saldırı topu idi.

stug iii ausf. a
pak40 gibi toplar genellikle iki adet lastik tekerlek (bildiğimiz traktör tekerleği gibi tekerlek) üzerine inşa edilir ve genellikle savunma için kullanılırdı. motorlu bir taşıt olmadığı için taşıyıcı ataçlara ihtiyaç duyarlardı ve atış yapmadan önce sabitlenirlerdi. yani topu itip kakarak en fazla atış yapacağı yönü değiştirebilirsiniz, mobilite için ise bir araca bağlayıp çekmeniz gerekiyor. bu da şu iki sorunu beraberinde getiriyor; birincisi pak40 atış yaparken sabit bir hedef ve vurulması çok kolay, ayrıca taarruz için çok elverişli değil. düşman kovalarken falan işe yaramaz. ikincisi ise taşınma esnasında atış yapamaz. işte stuk40 bu sorunları aynı anda çözen bir yöntem, ve bu yüzden taarruz topu ismini alıyor kimi insanlar tarafından. fakat benim görüşüm, palet varsa tanktır aga. bu kadar. istisnalar var tabii ki, ona sonra şeyaparız.

pak40 top
şimdi dedik ki bu tank devrim niteliğinde birşey. atış yaparken sabit hedef haline gelen toplarınız var, bu toplar hareket için başka araçlara ihtiyaç duyuyorlar, araca bağlayıp çektiğinizde de atış yapamıyorlar. öyle bir yöntem geliştiriyorsunuz ki hem kolayca hareket edip hem de kolayca pozisyon alabiliyorsunuz. dahice, gerçekten. hatta daha da dahice bir şey söyleyeyim. pak40 ulu orta duran bir top, yani açık havada. tabii ki kamuflajı, siperini, ne bileyim ıvır zıvırını kurarsınız ama cephaneyi koymak için sınırlı alanınız yok. stug iii getirdiği muhteşem avantajlarına rağmen bu konuda birşey yapamıyor diyecekken alman mühendisler tekrar yardımımıza koşuyor. klasik pak40 top mermilerini daha küçük hale getiriyorlar daha fazla taşınması için. böylece 54 tane mermi taşıyabiliyor stug iii. bu da beraberinde bir dezavantaj getiriyor tabii. stug iii sadece kendisi için tasarlanmış mermileri atabilir hale geliyor.
şimdi gelelim tankımızı tanımaya. eski panzer iii şasesini alıyor alman mühendisler, üzerine kwk40 topunu oturtuyor, etrafını da çelikle örüyor, ortaya stug iii adlı tank avcısı çıkıyor. asıl üretiliş amacı piyadeye destek olsun diye, zırhlı hafif silah olmasıyken zamanla geliştirilip düzeltiliyor, ana top değiştiriliyor falan, ortaya jagdpanzer falan çıkıyor, destek silahıyken tank avcısı tank yaratıyorlar.
fikir nerden çıkmış peki, kim düşünmüş bunu ona da bakalım. erich von manstein diye bi general var alman ordusunda. bu adam ilk dünya savaşında topçuların mobilite yetersizliğini görüyor, ayrıca zırhlı binaları, çeşitli yol tuzaklarını ve barikatları aşmakta zorluk çektiğine de şahit oluyor, sonra diyor ki "ulan ben bu topu alır paletin üzerine koyarım. patır kütür önüme gelenin üzerinden geçerim". bu fikri yüzünden "saldırı topu (ing. assault artillery, alm. sturmartillerie)" fikrinin babası kabul edilir.
bu abinin fikri doğrultusunda ihale daimler-benz şirketine patlıyor. yüce führer diyor ki "bana bi yolluk yap", bunun üzerine 75 mm top taşıyabilecek zırhlı, piyade destekçisi bir silah üretimine giriyor daimler. tankın yerden yüksekliği ortalama bir asker boyundan biraz daha yüksek olacak şekilde, ve normal tanklardan çok daha farklı tasarlanıyor. tepesinde taret olmadığı için görece düz sayılabilecek bir tavanı var.
neyse efendim, bu abiler 5 tane prototip yapıyorlar 1937 yılında. panzer iii şasesini ve paletlerini alıp üzerine kwk37 model top koyuyorlar. bu top kwk40 gibi uzun menzilli ve yüksek patlayıcı güce sahip bir top değil. tasarlanma amacına uygun olarak kwk37 koyuluyor, yani piyadeye destek. piyade dediğimiz adam 2 km ileri atış yapan biri değil sonuçta, o yüzden hayvan gibi uzak mesafelere atış yapmasına ihtiyaç yok denilerek bu topta karar kılınmış. ayrıca çelik zırhla örmüşler topun dört bir yanını, ortaya kampfwagen çıkmış, savaş arabası yapmışlar :)
yine tasarlanış amacına göre piyade tugaylarına verilen stug iii tankları, bir süre sonra fikir birliğiyle mekanize kanadına kaydırılıyor ordunun. baktılar ki bu toplar desteği bırak saldırı bile yapar, hemen stug müfrezeleri kuruyorlar. sonra bu müfrezelerden stug tugayları falan kuruluyor, iş cidden büyüyor.
rus kv-1 ağır zırhlı tankları ve t-34 tanklarıyla karşılaşmaya başladıktan sonra kwk37 topları kwk40 toplarıyla değiştiriliyor, 1942 baharında stuk40 l/43, sonbaharında ise stuk40 l/48 kullanılmaya başlanıyor. hatta 1942 aralığından itibaren mg34 7.92mm makineli tüfek de eklendi silahlara, çünkü o kadar can yakar hale gelmişti ki bu tanklar, piyadeler üzerlerine atlayıp bomba patlatır olmuştu. bunu engellemek için, yani düşman piyadeye karşı makineli tüfek eklenmesi ihtiyacı duyulmuş, zamanla o da geliştirilerek önüne siperlik alan eklenmiş.
23.9 ton ağırlığında olan tank 6.85 m uzunluğunda ve 2.95 m genişliğinde. yüksekliği ise 2.16 m olan tank 4 kişilik mürettebata sahip. zırh kalınlığı 16 ile 80 mm arasında değişen tank, gücünü 300 beygirlik maybach hl120trm v-12 benzinli motordan alıyor. bu da saatte 40 km hıza ulaşmasını ve 155 km operasyonel menzile ulaşmasını sağlıyor.
fixed turret olması, silah sistemleri, zırhı, hareketli akşamı vs derken tam bir fiyat/performans canavarı olan stug iii (ausf. g), 82.500 rm (reich mark) maliyetle üretilebiliyordu. panzer iii ausf. m ise 103.163 rm fiyata üretiliyordu (tareti falan dönebilen bir tank çeşidi). yaklaşık olarak 11.300 stug iii ve stuh 42 üretildi savaş sonuna kadar. bu da ne kadar etkili ve ucuz olduğunu gösteriyor aslında.

güney sovyetlerden bir ausf. m, 1943.
tarihsel en bilinen başarısı ise stalingrad meydanlarında, sovyet tanklarına karşı girdiği savaşta stug iii ausf. f model 1 tane tankın (stug.abt.244) 20 dakika içinde 9 sovyet tankını havaya uçurmasıdır. hatta tank komutanı kurt pfreundtner, knight's cross madalyası ile ödüllendirilmiştir. ancak en büyük başarı 5 temmuz 1943 ile 17 haziran 1944 tarihleri arasında 2. ss panzer tümeni das reich'a bağlı sturmbannführer walter kniep komutasındaki 2. sturmgeschütz abteilung birliğinin elde ettiği başarıdır. bu birlik 2 adet kaybedilen stug'a karşılık toplamda 129 adet sovyet tankını imha etmiştir.
o kadar bahsettik, fotoğraflarını da koyalım.
ilk model olan stug iii ausf. a:
son model olan stug iii ausf. g:
edit. bu yazı daha önceden bir dergide yayınlanmıştı. havamı da atayım *
75mm kwk40 (kampfwagenkanone 40) ve 54 top mermisini birincil silah ve cephane olarak kullanan tank, piyadeler ve hafif zırhlı hedefler için 7.92mm mg34 makineli tüfek ve 600 mermiden oluşan bir ikincil silah sistemine sahiptir.
önce silahını tanıyalım. kwk40 aslında bir anti-tank topu olan pak40'ın tank paletleri ve şasesi üzerine oturtulmuş hali. kampfwagenkanone ismi aslında çok açıklayıcı ve basit, fakat almanca olduğu için göz korkutuyor birazcık. alt tarafı bir topa bu kadar uzun isim vermek falan. neyse, dağıtmayalım konuyu da açıklayayım.
kampf: savaş
wagen: vagon, araç, araba gibi birşey. kabaca tekerlekli ve hareket edebilen kutu diyelim, aynı araba ve vagon gibi
kanone: top
parçaları birleştirince puzzle bize diyor ki, "yürüyen bir aracın içine monte ettiğimiz top". pak40 için ayrıca bir entry girerim, girince de buraya pak40 için bkz veririm.
bu top, ikinci dünya savaşı boyunca panzer iv orta zırhlı tank ile stug iii ve stug iv anti-tank tankları tarafından ana silah olarak kullanılmış. bir önceki modeli olan kwk37 topunun yerini alan kwk40, kullanılmaya başlamasıyla birlikte muazzam bir ateş gücü sağlamış alman ordusuna. l/43 ve l/48 olmak üzere de iki tipi var (büyük l harfi bunlar. lüleburgaz). 43 ve 48 sayıları tamamen kullandıkları top mermilerinin kalibresiyle alakalı. 43mm olanı 43mm top mermisi ateşliyor, diğeri 48mm işte.
bu tankların diğer tanklardan farklı olan bir diğer özelliği de fixed turret olarak üretilmesi, yani alışılagelmiş tanklardan farklı olarak taretleri dönmez. hatta stug iii ausf. a gibi modellerin taret sayılabilecek bir yapıları bile yoktur. namlusu çok kısadır falan. dışarıdan bakınca paletli, yürüyen çelik bir kutuya benzer ausf. a modeli. neyse. almanlar bu tanklara stuk40 ismini verdiler (sturmkanone 40). hatta kimi kaynaklara göre stug bir tank değil, saldırı topu idi.

stug iii ausf. a
pak40 gibi toplar genellikle iki adet lastik tekerlek (bildiğimiz traktör tekerleği gibi tekerlek) üzerine inşa edilir ve genellikle savunma için kullanılırdı. motorlu bir taşıt olmadığı için taşıyıcı ataçlara ihtiyaç duyarlardı ve atış yapmadan önce sabitlenirlerdi. yani topu itip kakarak en fazla atış yapacağı yönü değiştirebilirsiniz, mobilite için ise bir araca bağlayıp çekmeniz gerekiyor. bu da şu iki sorunu beraberinde getiriyor; birincisi pak40 atış yaparken sabit bir hedef ve vurulması çok kolay, ayrıca taarruz için çok elverişli değil. düşman kovalarken falan işe yaramaz. ikincisi ise taşınma esnasında atış yapamaz. işte stuk40 bu sorunları aynı anda çözen bir yöntem, ve bu yüzden taarruz topu ismini alıyor kimi insanlar tarafından. fakat benim görüşüm, palet varsa tanktır aga. bu kadar. istisnalar var tabii ki, ona sonra şeyaparız.

pak40 top
şimdi dedik ki bu tank devrim niteliğinde birşey. atış yaparken sabit hedef haline gelen toplarınız var, bu toplar hareket için başka araçlara ihtiyaç duyuyorlar, araca bağlayıp çektiğinizde de atış yapamıyorlar. öyle bir yöntem geliştiriyorsunuz ki hem kolayca hareket edip hem de kolayca pozisyon alabiliyorsunuz. dahice, gerçekten. hatta daha da dahice bir şey söyleyeyim. pak40 ulu orta duran bir top, yani açık havada. tabii ki kamuflajı, siperini, ne bileyim ıvır zıvırını kurarsınız ama cephaneyi koymak için sınırlı alanınız yok. stug iii getirdiği muhteşem avantajlarına rağmen bu konuda birşey yapamıyor diyecekken alman mühendisler tekrar yardımımıza koşuyor. klasik pak40 top mermilerini daha küçük hale getiriyorlar daha fazla taşınması için. böylece 54 tane mermi taşıyabiliyor stug iii. bu da beraberinde bir dezavantaj getiriyor tabii. stug iii sadece kendisi için tasarlanmış mermileri atabilir hale geliyor.
şimdi gelelim tankımızı tanımaya. eski panzer iii şasesini alıyor alman mühendisler, üzerine kwk40 topunu oturtuyor, etrafını da çelikle örüyor, ortaya stug iii adlı tank avcısı çıkıyor. asıl üretiliş amacı piyadeye destek olsun diye, zırhlı hafif silah olmasıyken zamanla geliştirilip düzeltiliyor, ana top değiştiriliyor falan, ortaya jagdpanzer falan çıkıyor, destek silahıyken tank avcısı tank yaratıyorlar.
fikir nerden çıkmış peki, kim düşünmüş bunu ona da bakalım. erich von manstein diye bi general var alman ordusunda. bu adam ilk dünya savaşında topçuların mobilite yetersizliğini görüyor, ayrıca zırhlı binaları, çeşitli yol tuzaklarını ve barikatları aşmakta zorluk çektiğine de şahit oluyor, sonra diyor ki "ulan ben bu topu alır paletin üzerine koyarım. patır kütür önüme gelenin üzerinden geçerim". bu fikri yüzünden "saldırı topu (ing. assault artillery, alm. sturmartillerie)" fikrinin babası kabul edilir.
bu abinin fikri doğrultusunda ihale daimler-benz şirketine patlıyor. yüce führer diyor ki "bana bi yolluk yap", bunun üzerine 75 mm top taşıyabilecek zırhlı, piyade destekçisi bir silah üretimine giriyor daimler. tankın yerden yüksekliği ortalama bir asker boyundan biraz daha yüksek olacak şekilde, ve normal tanklardan çok daha farklı tasarlanıyor. tepesinde taret olmadığı için görece düz sayılabilecek bir tavanı var.
neyse efendim, bu abiler 5 tane prototip yapıyorlar 1937 yılında. panzer iii şasesini ve paletlerini alıp üzerine kwk37 model top koyuyorlar. bu top kwk40 gibi uzun menzilli ve yüksek patlayıcı güce sahip bir top değil. tasarlanma amacına uygun olarak kwk37 koyuluyor, yani piyadeye destek. piyade dediğimiz adam 2 km ileri atış yapan biri değil sonuçta, o yüzden hayvan gibi uzak mesafelere atış yapmasına ihtiyaç yok denilerek bu topta karar kılınmış. ayrıca çelik zırhla örmüşler topun dört bir yanını, ortaya kampfwagen çıkmış, savaş arabası yapmışlar :)
yine tasarlanış amacına göre piyade tugaylarına verilen stug iii tankları, bir süre sonra fikir birliğiyle mekanize kanadına kaydırılıyor ordunun. baktılar ki bu toplar desteği bırak saldırı bile yapar, hemen stug müfrezeleri kuruyorlar. sonra bu müfrezelerden stug tugayları falan kuruluyor, iş cidden büyüyor.
rus kv-1 ağır zırhlı tankları ve t-34 tanklarıyla karşılaşmaya başladıktan sonra kwk37 topları kwk40 toplarıyla değiştiriliyor, 1942 baharında stuk40 l/43, sonbaharında ise stuk40 l/48 kullanılmaya başlanıyor. hatta 1942 aralığından itibaren mg34 7.92mm makineli tüfek de eklendi silahlara, çünkü o kadar can yakar hale gelmişti ki bu tanklar, piyadeler üzerlerine atlayıp bomba patlatır olmuştu. bunu engellemek için, yani düşman piyadeye karşı makineli tüfek eklenmesi ihtiyacı duyulmuş, zamanla o da geliştirilerek önüne siperlik alan eklenmiş.
23.9 ton ağırlığında olan tank 6.85 m uzunluğunda ve 2.95 m genişliğinde. yüksekliği ise 2.16 m olan tank 4 kişilik mürettebata sahip. zırh kalınlığı 16 ile 80 mm arasında değişen tank, gücünü 300 beygirlik maybach hl120trm v-12 benzinli motordan alıyor. bu da saatte 40 km hıza ulaşmasını ve 155 km operasyonel menzile ulaşmasını sağlıyor.
fixed turret olması, silah sistemleri, zırhı, hareketli akşamı vs derken tam bir fiyat/performans canavarı olan stug iii (ausf. g), 82.500 rm (reich mark) maliyetle üretilebiliyordu. panzer iii ausf. m ise 103.163 rm fiyata üretiliyordu (tareti falan dönebilen bir tank çeşidi). yaklaşık olarak 11.300 stug iii ve stuh 42 üretildi savaş sonuna kadar. bu da ne kadar etkili ve ucuz olduğunu gösteriyor aslında.

güney sovyetlerden bir ausf. m, 1943.
tarihsel en bilinen başarısı ise stalingrad meydanlarında, sovyet tanklarına karşı girdiği savaşta stug iii ausf. f model 1 tane tankın (stug.abt.244) 20 dakika içinde 9 sovyet tankını havaya uçurmasıdır. hatta tank komutanı kurt pfreundtner, knight's cross madalyası ile ödüllendirilmiştir. ancak en büyük başarı 5 temmuz 1943 ile 17 haziran 1944 tarihleri arasında 2. ss panzer tümeni das reich'a bağlı sturmbannführer walter kniep komutasındaki 2. sturmgeschütz abteilung birliğinin elde ettiği başarıdır. bu birlik 2 adet kaybedilen stug'a karşılık toplamda 129 adet sovyet tankını imha etmiştir.
o kadar bahsettik, fotoğraflarını da koyalım.
ilk model olan stug iii ausf. a:

son model olan stug iii ausf. g:

edit. bu yazı daha önceden bir dergide yayınlanmıştı. havamı da atayım *
devamını gör...
scarface
daha iyisi yapılmayacak olan sayılı sayıdaki filmlerden birisidir.ayrıca en sevdiğim oyuncunun oynaması da bu filmi efsane yapmıştır.(bkz: al pacino). konusu köyden indim şehire bir adamın önlenemez yükselişini anlatır. bu filmi amerikalıların kesinlikle bir türk gibi anlamayacağını düşünüyorum çünkü tony'nin yaşadığı olaylar aslında bizim göçmenlik hayallerimizin bir örneğidir. ayrıca bu filmi her izlediğimde rafet el roman'ın amerika şarkısını dinlediğim duyguya kapılıyorum.kapitalizm=scarface
müzikler ,kıyafetler ve dönem:1980'leri temsil eden en iyi filmdir hatta gta vice city scarface'den uyarlanmıştır. tony montana'nın evide muhteşem bir şekilde dekore edilmiştir.eğer bir gün zengin olursam evimi aynı öyle dekore edeceğim.zaten miami'ye bu film sayesinde aşık oldum.kıyafetler konusuna hiç girmeyeceğim çünkü hepsi başlı başına bir efsanedir.(bkz: elvira hancock)
müzik kullanımı da çok yerindedir ve hala zevkle dinlenir. tony montana'nın yükselişinde kullanılan push it to limit,sosa'nın mekanındaki bolivia theme,göçmen gemisindeki giriş müziği
karakterler ise başlı başına birer ikondur. tony montana megalomanyak bir karakterdir ve world is yours kelimesi de bize tony'yi gayet güzel bir şekilde anlatır. filmin kapağındaki gibi en vahşi hayallerini bulmuştur.diğer karakterler de motivasyonlarını güzel bir şekilde belli eder.karakterlerin hepsi siyah beyazdır.mesela tony bir mafya olsa da kadınlar ve çocuklara asla zarar vermez.
ben sadece 2 filmin sonunda duygulandım (titanic ve scarface ) bu kadar güzel bir son nasıl yapılabilir örneğidir. tony'nin evi sosa'nın adamları tarafından basılır ve merdivenin başında adamları vurmaya çalışıyordur tek başına...o esnada arkasından yavaşça suikastçi yaklaşır ve onu gafil avlar. tony havuzuna düşer ve havuzdaki heykelde world is yours yazıyordur.
kötü adama iyi geceler dileyin.
müzikler ,kıyafetler ve dönem:1980'leri temsil eden en iyi filmdir hatta gta vice city scarface'den uyarlanmıştır. tony montana'nın evide muhteşem bir şekilde dekore edilmiştir.eğer bir gün zengin olursam evimi aynı öyle dekore edeceğim.zaten miami'ye bu film sayesinde aşık oldum.kıyafetler konusuna hiç girmeyeceğim çünkü hepsi başlı başına bir efsanedir.(bkz: elvira hancock)
müzik kullanımı da çok yerindedir ve hala zevkle dinlenir. tony montana'nın yükselişinde kullanılan push it to limit,sosa'nın mekanındaki bolivia theme,göçmen gemisindeki giriş müziği
karakterler ise başlı başına birer ikondur. tony montana megalomanyak bir karakterdir ve world is yours kelimesi de bize tony'yi gayet güzel bir şekilde anlatır. filmin kapağındaki gibi en vahşi hayallerini bulmuştur.diğer karakterler de motivasyonlarını güzel bir şekilde belli eder.karakterlerin hepsi siyah beyazdır.mesela tony bir mafya olsa da kadınlar ve çocuklara asla zarar vermez.
ben sadece 2 filmin sonunda duygulandım (titanic ve scarface ) bu kadar güzel bir son nasıl yapılabilir örneğidir. tony'nin evi sosa'nın adamları tarafından basılır ve merdivenin başında adamları vurmaya çalışıyordur tek başına...o esnada arkasından yavaşça suikastçi yaklaşır ve onu gafil avlar. tony havuzuna düşer ve havuzdaki heykelde world is yours yazıyordur.
kötü adama iyi geceler dileyin.
devamını gör...
erdoğan'ı hatırlatan şarkılar
devamını gör...
maskeyi koluna takan tip
kolunu kendinden çok seven tiptir. sonuçta korona olmasın diye maskeyi kendine değil koluna takmıştır. o kadar seviyordur.
(bkz: uzak durulması gereken insanlar)
(bkz: uzak durulması gereken insanlar)
devamını gör...
bateri
vurmalı bir müzik enstrümanıdır. genelde 5 davul ve 3 zilden oluşur. baget denen 2 çubuk ile çalınır, bazen müziğe göre fırça denen ucu püsküllü baget de kullanılır. fransızca battre* fiilinden türemiştir. bu enstrümanı çalan kişiye baterist denir. sahne diziliminde genelde en arkada konuşlanırlar.
aklıma geldi, aklımda kalacağına burada kalsın. bir konserde yanımda duran tanımadığım birisi "bateristi çalan çocuk kim?" demişti yanındakine. o gün ben utandım senin yerine.
aklıma geldi, aklımda kalacağına burada kalsın. bir konserde yanımda duran tanımadığım birisi "bateristi çalan çocuk kim?" demişti yanındakine. o gün ben utandım senin yerine.
devamını gör...
kaybedeceğini bildiği halde açık sözlü olmak
sıklıkla yaparım yalandan hiç haz etmem. fakat başlıkta dediği gibi kaybettirir insana. insanlar yalanı sevdiği sürece bu değişmeyecektir.
devamını gör...
sözlük dergisi duyuruları
bugün dergimizi şereflendiren yazarımız:
aldatılmakile yaşamanınacemisi bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
aldatılmakile yaşamanınacemisi bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
devamını gör...
askerlikten dönünce oluşan boşluk
nizamiye kapısından çıkınca çocuklar gibi şen, kuşlar gibi özgürsündür. halbuki o anda idrak edemezsin ki asıl askerlik şimdi başlıyor. şafak diye bir şey yok. ilk haftalar dinlenme bahanesiyle kendini avutursun. sonra yavaştan iş aramaya başlarsın ama nafile. evdekiler de ufak ufak homurdanmaya başlar. kpss'ye hazırlanmak istersin bu kez de ailenden maddi destek alman gerekecek ve bunu da gururuna yediremeyeceksin. geçici bir iş bulacaksın, sınavlara verimli hazırlanamayacaksın. kısır döngü sürecek gidecek. devlet memuru olmak için çırpınacaksın veya özel sektörün pençelerine kendini bırakacaksın. zengin baban yoksa zaten kendi işini bile kuramayacaksın. türk gençliğinin çoğu bu keşmekeşlikte ömrünün en verimli çağlarını kötü değerlendirmiş oluyor.
devamını gör...
ekmek arasına en çok yakışan yiyecek
kokoreç, balık.
devamını gör...
yeşil çay
siyah çaya göre pek tercih edilmese de alışınca içimi güzel geliyor. sağlık üzerinde olumlu etkisi araştırmalara bile konu olduğundan, en iyi şekilde bu faydadan yararlanmak için bizler de bu bitkisel besini afiyetle içiyoruz.
devamını gör...
piyanist (yazar)
tuhaflıkla çok seviyeli bir ilişkisi olduğunu düşündüğüm, bilgi ve birikimi beni oldukça şaşırtan, kara kutu benzeri bir yazar gibi gibi..
devamını gör...
eskişehirspor
eski başarı ve mazisine hasret, şimdilerde 1.lig'de ayakta kalmaya çalışan, yönetim istifalarının ve teknik adam enflasyonunun yaşandığı spor kulübü.
devamını gör...
domestic hıyar
biz gececi yazarlar birbirimize aşinayız, geceleri icat bulmuyoruz kafası geç geliyor diyelim.
dur kahvemi alıp geleyim, esprini tut, gülmeyi kaçırmayayım, kıvamında muhabbetler....
eee zaman zaman deniz fenerinde nöbet tutar, zaman zaman açık denizde yazar.
basmane'de kivi içip fatma sezen muhabbeti yapmak isteriz....
ben, en çok onunla minibüs yolculuğunu severim. sağ koltuğa kurulu, arkadan vermeyen kaldı mı? sorusunu sorarım. piston aşağı inse de, şoför mahallini terk etmez, yunan müziğinin sesini açar, sigarasını yakar ve böyle bir ölüm herkese nasip olmaz der. bütün bir minibüs dolusu insan ölmek ister.....
tamam belki bir minibüste ölmeyi göze alırız da, pembe kucaklar ana okuluöğrencileri değiliz ki!
sözlüğü yazma dersen asla dinlemem hocam! aklımızı kiraya vermedik, şükür.
her neyse, kendisi aynı zamanda ünlü bir insandır;
dur kahvemi alıp geleyim, esprini tut, gülmeyi kaçırmayayım, kıvamında muhabbetler....
eee zaman zaman deniz fenerinde nöbet tutar, zaman zaman açık denizde yazar.
basmane'de kivi içip fatma sezen muhabbeti yapmak isteriz....
ben, en çok onunla minibüs yolculuğunu severim. sağ koltuğa kurulu, arkadan vermeyen kaldı mı? sorusunu sorarım. piston aşağı inse de, şoför mahallini terk etmez, yunan müziğinin sesini açar, sigarasını yakar ve böyle bir ölüm herkese nasip olmaz der. bütün bir minibüs dolusu insan ölmek ister.....
tamam belki bir minibüste ölmeyi göze alırız da, pembe kucaklar ana okuluöğrencileri değiliz ki!
sözlüğü yazma dersen asla dinlemem hocam! aklımızı kiraya vermedik, şükür.
her neyse, kendisi aynı zamanda ünlü bir insandır;
devamını gör...
sürekli kendisini öven insan
çocuğunu,torununu öven tip kadar iticidir.
devamını gör...
kitaplarda en sinir bozan durum
çeviri hatası.
devamını gör...
insana mutluluk veren kokular
genellikle insanı çocukluğuna götüren kokulardır. kahvaltılık satan şarküterilere girdiğimde gelen kokudur. yeni basılmış kağıdın kokusu da öyle benim için... bi de bebek kokusu tabi ki.
devamını gör...
erkekler kadınları neden zor anlıyor sorunsalı
komplike düşünmeyi sevmedikleri için diye yanıtlayabileceğim soru. düşünemedikleri için değil, böyle konular üzerinde düşünmeyi sevmedikleri için.
gayet güzel anlayanlar da var tabi kadınları. bence sorun kadınların anlaşılmaz veya tuhaf olmalarından değil, erkeklerin yaklaşımından kaynaklı. fakat tam tersi şekilde, anlaşılmaz davranışlar gösteren erkekler de var. bu biraz insanların karakteriyle ilgili. dümdüz bir insansanız, içiniz dışınız birse herkes sizi anlar, sorun da yaşamazsınız.
komplike düşünme konusuna da aşırı ama aşırı basitleştirilmiş bir örnek vereyim ve konuyu kendi adıma kapatayım. koltuğa cips düşse, büyük ihtimalle erkek alıp ağzına atar. kadın koltuğun pisliğinden, mikrop kapma olasılığına kadar birkaç şeyi düşünüp cipsi çöpe atar. bu kadar basit bir ayrım var arada aslında.
gayet güzel anlayanlar da var tabi kadınları. bence sorun kadınların anlaşılmaz veya tuhaf olmalarından değil, erkeklerin yaklaşımından kaynaklı. fakat tam tersi şekilde, anlaşılmaz davranışlar gösteren erkekler de var. bu biraz insanların karakteriyle ilgili. dümdüz bir insansanız, içiniz dışınız birse herkes sizi anlar, sorun da yaşamazsınız.
komplike düşünme konusuna da aşırı ama aşırı basitleştirilmiş bir örnek vereyim ve konuyu kendi adıma kapatayım. koltuğa cips düşse, büyük ihtimalle erkek alıp ağzına atar. kadın koltuğun pisliğinden, mikrop kapma olasılığına kadar birkaç şeyi düşünüp cipsi çöpe atar. bu kadar basit bir ayrım var arada aslında.
devamını gör...