kitap alıntıları
"hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."
-sabahattin ali, kuyucaklı yusuf.
-sabahattin ali, kuyucaklı yusuf.
devamını gör...
yaşlılarla girilen komik diyaloglar
anneannemle aramızda geçen konuşmadır.
annemler 7 kardeş (dedem sanırım 42 yaşında vefat etmiş). bununla ilgili anneanneme takılıyorumdur.
- anneanne, dedem yaşasaymış 10’a tamamlarmışsınız çocukları.
+ 10’la kalsak iyiydi.
- ?!?!!?
annemler 7 kardeş (dedem sanırım 42 yaşında vefat etmiş). bununla ilgili anneanneme takılıyorumdur.
- anneanne, dedem yaşasaymış 10’a tamamlarmışsınız çocukları.
+ 10’la kalsak iyiydi.
- ?!?!!?
devamını gör...
marilyn monroe
hayatı boyunca zatüree ve bronşitten çok çekmiştir. bunun nedeni ise halkın önüne çıkmadan önce buzla dolu bir küvete girmesiymiş .çektiği acıyı azaltmak için uyuşturucu alarak buz gibi suyun içinde saatlerce yatıp ; memelerinin ve poposunun dik olmasının sağlıyormuş. biz sabahları erken kalkıp duş almaya üşenirken kadındaki disiplin gerçekten takdire şayanmış.
devamını gör...
modların bilgisizlik içeren tanımları
cahil cühela hallerine bakmaksızın mod olanların başlıklarıdır. hemen bir kaç tane de ben ekliyorum.
(bkz: hayatı eve sığdırmak ama kafaya beyni sığdıramamak)
(bkz: yazar uçar entry kalır)
(bkz: 500 bin liralık cip kullanan türbanlı)
(bkz: sevgilisinin sakalından damlayan abdest suyunu şalıyla silen kız)
(bkz: 50 yaşında adamın 6 yaşında kız ile nişanlanması)
(bkz: hayatı eve sığdırmak ama kafaya beyni sığdıramamak)
(bkz: yazar uçar entry kalır)
(bkz: 500 bin liralık cip kullanan türbanlı)
(bkz: sevgilisinin sakalından damlayan abdest suyunu şalıyla silen kız)
(bkz: 50 yaşında adamın 6 yaşında kız ile nişanlanması)
devamını gör...
bir şaman doğuyor
bugünlerde kendimi bir garip, bir değişik hissediyorum. zaten oldum olası arkadaşlarımdan farklıydım. bir de bayılmalar peydah olmuştu. sinirliydim, asabiydim. yalnızlığı hep sevmişimdir. yalnız kalıp düşüncelere dalma isteği son zamanlarda iyice artmıştı.
ben arçuray. arkıl’ın oğlu arçuray. ismimin, ağaçlık alanların kutsal ruhu anlamına geldiğini babamdan öğrendim. güneş babamdı, toprak ise anam.
hayal kurmaya bayılırım. artık öyle hayaller kuruyordum ki gerçeğin tıpkısıydılar. bazen yoğun acılar çekiyorum, sebepsiz yere. ve iyice sinirli bir hale bürünüyorum.
ben arçuray. geçenlerde nehrin kenarındaki ulu çınarın gölgesinde otururken, gözleri açık rüya gören arçuray.
eğri gagalı, kaslı bacaklı, heybetli bir kartal geldi yanıbaşıma.uzun uzun bana baktı. sanki, gözleriyle bir şeyler anlatmak istiyordu. etrafımda dolandı. hafifçe havalanıp yere kondu. benden biraz uzaklaşıp, tekrar yanıma geldi. anlamıştım, beni gezintiye davet ediyordu canım kartal. kalktığımı görünce yavaşca kanat çırpmaya başladı.
havalandı kartal. ben de koşturmaya başladım. çok hızlı koşuyordum. öyle ki uçuyor gibi hissediyordum. konuşuyordu kartal benimle. ağaçlardan ağaçlara atlıyordum. yükseldikçe yükseliyordum. bir yandan da çok korkuyordum.
çınarın gövdesine yaslanmış bir vaziyette, gözlerim açık ama herhangi bir tepki vermezken bulmuş babam beni. kucaklayıp doğru şifacı yaşlı kadına götürmüş.
şifacı kadının çadırında kalmışım bir gece. başımda sürekli bir şeyler mırıldandığını hayal meyal hatırlıyorum. hazırladığı bitki karışımları beni iyileştirmiş.
kendime geldiğimde şifacıyı babam ile konuşurken gördüm. babama benim şaman burutay’ın yanında kalmam gerektiğini söylüyordu. bu neden gerekliydi hiç bilmiyordum.
ertesi gün babam, beni şamanın yanına götürdü. çok dalgın görünen şamana fısıl fısıl bir şeyler söylüyordu. şaman ise kafa sallayalarak evet bizim aileden çıkar dedi.
duvarda bir davul asılıydı. üzerinde çeşitli hayvan çizimleri ve semboller vardı.
bir de ilginç bir kıyafet. baseni örtecek şekilde uzanan, deriden yapılmış bir elbise. etek uçları ve kol altları saçaklıydı.
elbisenin üzerinde gerçek hayvan parçaları, pençe gibi metal unsurlar ve metalden yapılmış hayvan figürleri gibi şeyler vardı. çadırda çeşitli maskeler de gördüm.
bir süre benimle kalcaksın evlat. öğrenmenin elzem olduğunu şeyler var. bunları sana anlatacağım dedi.
ben arçuray. arkıl’ın oğlu arçuray. ismimin, ağaçlık alanların kutsal ruhu anlamına geldiğini babamdan öğrendim. güneş babamdı, toprak ise anam.
hayal kurmaya bayılırım. artık öyle hayaller kuruyordum ki gerçeğin tıpkısıydılar. bazen yoğun acılar çekiyorum, sebepsiz yere. ve iyice sinirli bir hale bürünüyorum.
ben arçuray. geçenlerde nehrin kenarındaki ulu çınarın gölgesinde otururken, gözleri açık rüya gören arçuray.
eğri gagalı, kaslı bacaklı, heybetli bir kartal geldi yanıbaşıma.uzun uzun bana baktı. sanki, gözleriyle bir şeyler anlatmak istiyordu. etrafımda dolandı. hafifçe havalanıp yere kondu. benden biraz uzaklaşıp, tekrar yanıma geldi. anlamıştım, beni gezintiye davet ediyordu canım kartal. kalktığımı görünce yavaşca kanat çırpmaya başladı.
havalandı kartal. ben de koşturmaya başladım. çok hızlı koşuyordum. öyle ki uçuyor gibi hissediyordum. konuşuyordu kartal benimle. ağaçlardan ağaçlara atlıyordum. yükseldikçe yükseliyordum. bir yandan da çok korkuyordum.
çınarın gövdesine yaslanmış bir vaziyette, gözlerim açık ama herhangi bir tepki vermezken bulmuş babam beni. kucaklayıp doğru şifacı yaşlı kadına götürmüş.
şifacı kadının çadırında kalmışım bir gece. başımda sürekli bir şeyler mırıldandığını hayal meyal hatırlıyorum. hazırladığı bitki karışımları beni iyileştirmiş.
kendime geldiğimde şifacıyı babam ile konuşurken gördüm. babama benim şaman burutay’ın yanında kalmam gerektiğini söylüyordu. bu neden gerekliydi hiç bilmiyordum.
ertesi gün babam, beni şamanın yanına götürdü. çok dalgın görünen şamana fısıl fısıl bir şeyler söylüyordu. şaman ise kafa sallayalarak evet bizim aileden çıkar dedi.
duvarda bir davul asılıydı. üzerinde çeşitli hayvan çizimleri ve semboller vardı.
bir de ilginç bir kıyafet. baseni örtecek şekilde uzanan, deriden yapılmış bir elbise. etek uçları ve kol altları saçaklıydı.
elbisenin üzerinde gerçek hayvan parçaları, pençe gibi metal unsurlar ve metalden yapılmış hayvan figürleri gibi şeyler vardı. çadırda çeşitli maskeler de gördüm.
bir süre benimle kalcaksın evlat. öğrenmenin elzem olduğunu şeyler var. bunları sana anlatacağım dedi.
devamını gör...
kitap alıntıları
"daha genç olduğum ve daha kolay etkilendiğim yaşlarda, babamın bana verdiği bir öğüt, o gün bu gündür hiç aklımdan çıkmaz. “birini eleştirmeye kalktığında” demişti, “herkesin seninle aynı imkânlarla dünyaya gelmemiş olduğunu aklına getir.”"
muhteşem gatsby
muhteşem gatsby
devamını gör...
anne babanın sürekli kavga etmesi
ileride psikopat ya da çok başarılı çocukların yetişmesine sebep olacak süreç.
anne babasını kaybetmeyen ama sürekli kavgalarına şahit olan bir çocuk kendini tanıyamaz, aile kavramını tam olarak bilemez. bu sebeple de huzursuzluğa karşı oldukça çok öfkelenir. ya sabıkasından film yazılacak bir tipe dönüşür, ya da parmakla gösterilen bir akademisyene, doktora, yöneticiye...
anne babasını kaybetmeyen ama sürekli kavgalarına şahit olan bir çocuk kendini tanıyamaz, aile kavramını tam olarak bilemez. bu sebeple de huzursuzluğa karşı oldukça çok öfkelenir. ya sabıkasından film yazılacak bir tipe dönüşür, ya da parmakla gösterilen bir akademisyene, doktora, yöneticiye...
devamını gör...
sapiens
yuval noah harari adlı abinin kafayı yemiş gibi anlattığı insan türüdür.
devamını gör...
yazarların çektiği kedi fotoğrafları

apartmanımıza sığınan anne kedinin bebeklerinden biri. komşularımızdan biri ramazan ayında annelerini bir caminin önüne attı. geri dönmeye çalışırken araba çarpmış kuzuma.* hayatımda gördüğüm en güzel kedilerden biriydi, herkese kendini sevdirirdi. anne kediyi atan komşularımız bebekleri 10 gün içinde sahiplendirmezsek hepsini atacaklarını söylemişti. biz sözümüzü tuttuk ama onlar tutmadı ve dolaylı yoldan da olsa bir canın ölümüne sebep oldular.
fotoğraftaki bebek ise çok güzel bir yuvada. geçen aylarda bir yaşına girdi. diğer kardeşleri de farklı yuvalarda ve mutlular.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
eminim sen de üzülmüşsündür ama benim saçlarım ağardı.
devamını gör...
kapitalizm
kapitalizm, en çok tenkit edilen sistemlerden birisidir. buna rağmen ilginç bir şekilde varlığını sürdürmekte ve her geçen gün güçlenmektedir. bu neden olur? insanlar neden kapitalizmden vazgeçemiyor? bunları incelemeliyiz. öncelikle kapitalizm insanlığa birçok avantaj sunar. bunlardan birisi, daha kaliteli mal tüketme avantajıdır. bunun sebebini hemen açıklayalım. marksist ekonomik görüş, tam tersini anlatsa da kapitalizm büyük oranda tekelleşmenin önüne geçmektedir. kapitalizmin alternatifi olarak devletçi ve totaliter ekonomik yapılar vardır. birisi, sosyalizmdir. sosyalist ekonomik sistemde devlet, tüm araçlara sahip olur ve kamu yararını gözetir. e ne güzel, işte her şeyi devlet yapsın ve biz de bundan faydalanalım. neden üretim araçları özel şahısların malı olsun ki? bu çok olumlu ve iyi niyetli bir düşünce olmasına rağmen çok büyük bir sorunu açığa çıkarır. ona tekelleşme denir. tekelleşme, bir malın piyasasının yalnızca bir kurumun elinde olması durumudur. bu da demektir ki; üreten, satan ve doğal olarak fiyatı belirleyen de tek kurumdur. bu, doğal olarak verimsizliğe sebep olur. kapitalizmin bir diğer avantajı da belli oranda özgürlüğü sağlamış olması yani ilerlemeyi hızlandırmasıdır. kapitalist ülkeler, büyük oranda özgür ülkelerdir. çünkü; serbestlik, kapitalizm için önemli bir olgudur. serbest piyasa ekonomisi kapitalizmin bir parçasıdır. buna sadece ekonomik olarak bakmamak gerekir. serbest piyasa, fikir serbestisine de işaret eder. çünkü serbest piyasa, aynı zamanda bir fikir pazarıdır. kapitalizmde fikirler pazara çıkarlar. en çok beğenilen fikir, en çok ödüllendirilir. bu da insanların birbirleriyle yarış halinde olmasını sağlar ve sürekli olarak yeni fikirler üretilmesine olanak verir. marksist sistemde her şey devlet tekelinde olduğundan insanları bir ödül için motive eden bir oluşum sağlanamaz. bu da durgunluk ve verimsizliğe yol açar. şimdi kapitalizmin başka bir yönüne değinelim. kapitalizm, diğer sistemlere göre daha fazla zenginlik vaat eder. ancak bu, büyük oranda başka birisinin fakirliğine yol açar. çünkü, ekonomide kıtlık denilen bir olgu vardır ve dünya üzerinde herkese yetecek kadar kaynak yoktur. bunu duyunca aslında herkese yetecek kadar kaynak olduğunu düşünebilirsiniz fakat burada sadece ihtiyaçtan söz edilmez. istekler de bu konunun içerisindedir. herkesin istediği kadar kaynak yoktur. kapitalizm, ekonomisi gereği sömürmeye ve sömürülmeye açık bir sistemdir. doğal olarak da size zenginlik vaat ederken başka birisinin fakirliğine yol açmış olur.
devamını gör...
karma puanda küsuratın kalkması
maalesef kötü bir durumdur. artık yeşil nick alamayacağım. o küsurat çok işime yarıyordu bozuklukları harcıyordum ayıp oldu.
kafa sözlük yönetimini kınıyorum.
kafa sözlük yönetimini kınıyorum.
devamını gör...
hapşıran kişilere yerhamükellah demek
kusura bakmayın ama arap seviciliktir.
gül gibi türkçemiz varken anlamını bilmediğiniz bir sözcüğü kullanmak saçmadır. hadi diyelim ki öğrendiniz anlamını: allah sana rahmet etsin.
ulan it, arapçasını söyleyince * dötün arşa mı değiyor? zoruna mı gidiyor çok yaşa demek?
zoruna mı gidiyor türk olmak?
zoruna mı gidiyor arap doğmaman?
gül gibi türkçemiz varken anlamını bilmediğiniz bir sözcüğü kullanmak saçmadır. hadi diyelim ki öğrendiniz anlamını: allah sana rahmet etsin.
ulan it, arapçasını söyleyince * dötün arşa mı değiyor? zoruna mı gidiyor çok yaşa demek?
zoruna mı gidiyor türk olmak?
zoruna mı gidiyor arap doğmaman?
devamını gör...
isim şehirdeki atmasyonlar
nil ayısı diyen yazarımızla aynı kaderi yaşamıştık. hayvanlara yazılanlar nil balığı, nil timsahı, nil aslanı ve nilüferdi. bu utancın üzerine herkes sessizce kendine on puan yazıp geçmişti.
devamını gör...
yaş sadece sayıdan ibaret diyen romalı
kendiyle çelişiyordur. (bkz: mesela ben xxxv)
devamını gör...
senjutsu
an itibarı ile içindeki şarkıları full dinlediğim iron maiden adındaki yüce metal grubunun albümü...
albüm ile alakalı diyeceğim ilk şey, ''olmuş''. şüphesi olan beyaz şov izlesin burda dikiş var dikiş... neyse şaka bir yana, albümde babalar enteresan bir kompozisyon izlemişler dolar misali kademeli olarak bir artış var albümün hızı ve temposunda... özellikle 2. disk ile beraber artık o daha alışık olduğumuz ultra melodik maiden havasını iyiden iyiye hissediyoruz. the time machine'i kesinlikle book of souls zamanı kaydetmişler midyenin yarısıyla tereyağında book of souls bestelenmiş kalanını da deep freeze'e atıp paneleriz deyip senjutsu'ya the time machine olarak eklemişler...
albümde ağır derecede bir smith/harris etkisi mevcut. gitar partisyonlarında artık adrian smith balıktan arta kalan zamanında daha değişik neler besteleyebilirim diye aksonometrik şeyler falan denemiş solo bestelerken dsfjgh zaten iron maiden'ın en güzel şeylerinden birisi de hangi soloyu kimin attığını anlıyorsunuz. adrian smith teknik solo atar. kolay görünür çalması adamı çıldırtan şeyler dener falan... murray harmonik şeylerin adamıdır melodik solo bundan sorulur. janick gers ise tam manası ile gitar çalan bir eddie... alabildiğine dağınık bir tarzı var. tıpkı eddie gibi...
allah'tan burda görmedim ancak bazı malum yeşil damla logolu yerlerde falan albümü beğenmeyen paşalar çıkmış gep gep yazmış... bu heriflerin yaşına geldiğinde hayatındaki en büyük atraksiyonu ziraat bankamatiğinde sıra bekleyip otobüste oturabilmek için gençleri spamleyecek adamlar iron maiden eleştiriyor... ahlaksız mankurt münafıklar sizi...
albüm güzel. book of souls'a göre çok daha oturaklı bir albüm olmuş ki book of souls'e de zaten bir şey diyemem adamın sağlık sorunu falan vardı...
ha maiden nerd'ü intibası verdik negatif eleştiri de yapmalıyız. albümdeki konsept danışmanları ya da illüstratörleri kimse bence değiştirmeliler... book of souls'da da aynı adamla çalışmışlardı... albüm kapağı ve concept art kısımları çok cılız kalıyor. iron maiden'ın albüm kapağı van gogh ya da ne bileyim goya tablosu gibi olur. iki albümdür kimse o zırtapoz siyah plan önüne eddie çiziyor. çok canım isterse ben de yeniçeri eddie ya da ne bileyim harbiyeli eddie falan çizebilirim... mevcut albüm kapağı çok cılız... samuray temasına ama hiçbir şey diyemem. sengoku jidai, şogunluk veya meiji restorasyonu dönemleri falan çok severim feodal japonya'yı...
editjutsu:
albümden öne çıkan parçaları yazıyorum:
stratego: nakaratı tam konserlik. biraz da kendimle özdeştirme fırsatım oldu son 6-7 senelik geçmişim sağ olsun
the writing on the wall: klasik orthodoks maiden fanları çok beğenmeyebilir ama ben klibiyle beraber özellikle bayıldım. arka planda belshazzar'a yapılan atıf falan çok hoş nüanslar
lost in a lost world: sonundaki epik outrosu çok güzel. tabi eğer ingilizce biliyorsanız dsfkljgh
days of future past: bildiğiniz iron maiden işte yani çogzel
death of the celts: yine bir harris epiği ile karşı karşıyayız.
the parchment: çok dark bir havası var. şarkının yarısı da solo... tabi üç lead gitarlı bir grup olduklarını düşünürsek de ha-ri-ka
son not: bu albümü beğenmeyen kendini bilmez münafıklar; sizin layığınız ben fero ya da ne bileyim kibariye falan. gidin onları dinleyin. biz metalciler olarak mutluyuz. 30 senelik hayatımda sevdiğim iki yüce şey var zaten. biri atatürk diğeri de iron maiden. kalbinizi kırarım. ağzınızı tuzlu suyla çalkalayın ''iron maiden'' demeden önce...
albüm ile alakalı diyeceğim ilk şey, ''olmuş''. şüphesi olan beyaz şov izlesin burda dikiş var dikiş... neyse şaka bir yana, albümde babalar enteresan bir kompozisyon izlemişler dolar misali kademeli olarak bir artış var albümün hızı ve temposunda... özellikle 2. disk ile beraber artık o daha alışık olduğumuz ultra melodik maiden havasını iyiden iyiye hissediyoruz. the time machine'i kesinlikle book of souls zamanı kaydetmişler midyenin yarısıyla tereyağında book of souls bestelenmiş kalanını da deep freeze'e atıp paneleriz deyip senjutsu'ya the time machine olarak eklemişler...
albümde ağır derecede bir smith/harris etkisi mevcut. gitar partisyonlarında artık adrian smith balıktan arta kalan zamanında daha değişik neler besteleyebilirim diye aksonometrik şeyler falan denemiş solo bestelerken dsfjgh zaten iron maiden'ın en güzel şeylerinden birisi de hangi soloyu kimin attığını anlıyorsunuz. adrian smith teknik solo atar. kolay görünür çalması adamı çıldırtan şeyler dener falan... murray harmonik şeylerin adamıdır melodik solo bundan sorulur. janick gers ise tam manası ile gitar çalan bir eddie... alabildiğine dağınık bir tarzı var. tıpkı eddie gibi...
allah'tan burda görmedim ancak bazı malum yeşil damla logolu yerlerde falan albümü beğenmeyen paşalar çıkmış gep gep yazmış... bu heriflerin yaşına geldiğinde hayatındaki en büyük atraksiyonu ziraat bankamatiğinde sıra bekleyip otobüste oturabilmek için gençleri spamleyecek adamlar iron maiden eleştiriyor... ahlaksız mankurt münafıklar sizi...
albüm güzel. book of souls'a göre çok daha oturaklı bir albüm olmuş ki book of souls'e de zaten bir şey diyemem adamın sağlık sorunu falan vardı...
ha maiden nerd'ü intibası verdik negatif eleştiri de yapmalıyız. albümdeki konsept danışmanları ya da illüstratörleri kimse bence değiştirmeliler... book of souls'da da aynı adamla çalışmışlardı... albüm kapağı ve concept art kısımları çok cılız kalıyor. iron maiden'ın albüm kapağı van gogh ya da ne bileyim goya tablosu gibi olur. iki albümdür kimse o zırtapoz siyah plan önüne eddie çiziyor. çok canım isterse ben de yeniçeri eddie ya da ne bileyim harbiyeli eddie falan çizebilirim... mevcut albüm kapağı çok cılız... samuray temasına ama hiçbir şey diyemem. sengoku jidai, şogunluk veya meiji restorasyonu dönemleri falan çok severim feodal japonya'yı...
editjutsu:
albümden öne çıkan parçaları yazıyorum:
stratego: nakaratı tam konserlik. biraz da kendimle özdeştirme fırsatım oldu son 6-7 senelik geçmişim sağ olsun
the writing on the wall: klasik orthodoks maiden fanları çok beğenmeyebilir ama ben klibiyle beraber özellikle bayıldım. arka planda belshazzar'a yapılan atıf falan çok hoş nüanslar
lost in a lost world: sonundaki epik outrosu çok güzel. tabi eğer ingilizce biliyorsanız dsfkljgh
days of future past: bildiğiniz iron maiden işte yani çogzel
death of the celts: yine bir harris epiği ile karşı karşıyayız.
the parchment: çok dark bir havası var. şarkının yarısı da solo... tabi üç lead gitarlı bir grup olduklarını düşünürsek de ha-ri-ka
son not: bu albümü beğenmeyen kendini bilmez münafıklar; sizin layığınız ben fero ya da ne bileyim kibariye falan. gidin onları dinleyin. biz metalciler olarak mutluyuz. 30 senelik hayatımda sevdiğim iki yüce şey var zaten. biri atatürk diğeri de iron maiden. kalbinizi kırarım. ağzınızı tuzlu suyla çalkalayın ''iron maiden'' demeden önce...
devamını gör...
estonya
bayrağı çok güzel olan ve bayrağı ile doğası birbirine oldukça uyumlu olan bir ülkedir.
letonya ve litvanya ile birlikte baltık ülkeleri'ni oluştururlar.
letonya ve litvanya ile birlikte baltık ülkeleri'ni oluştururlar.
devamını gör...
zümrüd-ü anka (yazar)
tanımlarına kelimenin tam anlamıyla bayıldığım,sohbeti de kendisi de aşırı tatlı bi yazar. sözlükte oylama ve favorileme için engel olmasa kesinlikle okuduğum her tanımını oylardım ama yine de elimden geldiğince fırsat buldukça okuyorum kendisini.
umarım hep çok mutlu olur ve yazmaya devam eder tatlı yazarımız* .
umarım hep çok mutlu olur ve yazmaya devam eder tatlı yazarımız* .
devamını gör...