sait faik abasıyanık
türk öykücülüğünün müstesna yazarıdır.
sait faik türk öykücülüğünde bir dönüm noktasıdır.daha çok insan,daha çok yaşama sevinci,daha çok çiçek,böcek,yemiş,ağaç ve daha çok sevişme iştiyakı sait faik'le başlamıştır.
şöyle ki; sait faik, basit ve içten bakar. hem de hiç kimsenin bakmayı akıl edemediği taraftan.. mesela:
"çiçekler ve ağaçlar,toprağın derinliğindeki sırrı bize ifşa eder.orada da kokuların ve renklerin bilmediğimiz tecellileri olduğunu lisanıhal ile söylerler.fakat biz bir şey anlamayız.bu anlaşılmaz lisanlarını kulak
ğımıza fısıldayan nebatat,anlaşılmadıklarına mahzun sönüp giderler."
diyebilen bir yazardır sait faik.
çiçeklerin niye solduğunu bilimsel argümanlarla açıklayabilirsiniz ama ruha dokunan,en ikna edici cevap yine sait faik'ten gelir.
serserice yazar,vurdumduymazdır.gördüğü neyse, kendisinde uyanan hissiyatı yazar.biraz bencildir.umursamaz edebi kuralları,yıkar geçer hepsini.kendi kuralları vardır.o da kuralsızlık.
haldun taner sait faik için "bir aylak adam" demişti.
maddi destekçileri olmasa(ki bunlar aile fertleridir.) hayatta yapacağım şey dediği mesleği icra etmek zorunda kalacaktı; 'memuriyeti'.
o çalışamaz,sorumluluk taşıyamaz.hiç büyümemiştir.koskoca adamdır ama yüreği hala çocuktur.
büyüdüğüne dair de ufacık bir emare varsa; o da sevişme iştiyakıdır.
"nasıl anlatmalı
nasıl söylemeli
...
şu kiraz mevsiminin
para kazanma zamanı değil
sevişme vakti olduğunu"
der sait faik.
öykülerinde öyle bir dil kullanır ki,yalın,sade,melodili... orhan veli' yi bu yüzden sait faik' e benzetirim. orhan veli, bence, sait faik' in şair halidir, ya da sait faik, orhan veli' nin düz yazı yazmış hali.
ikisi de çok genç yaşta yaşamını yitirdi.
ikisi de türk edebiyatının kilometre taşıdır.
bir orhan veli şiiri eklemeden bitirmek olmaz.
'' o canan ki, degustasyona gelmez
balık pazarına hiç gelmez ''
sait faik türk öykücülüğünde bir dönüm noktasıdır.daha çok insan,daha çok yaşama sevinci,daha çok çiçek,böcek,yemiş,ağaç ve daha çok sevişme iştiyakı sait faik'le başlamıştır.
şöyle ki; sait faik, basit ve içten bakar. hem de hiç kimsenin bakmayı akıl edemediği taraftan.. mesela:
"çiçekler ve ağaçlar,toprağın derinliğindeki sırrı bize ifşa eder.orada da kokuların ve renklerin bilmediğimiz tecellileri olduğunu lisanıhal ile söylerler.fakat biz bir şey anlamayız.bu anlaşılmaz lisanlarını kulak
ğımıza fısıldayan nebatat,anlaşılmadıklarına mahzun sönüp giderler."
diyebilen bir yazardır sait faik.
çiçeklerin niye solduğunu bilimsel argümanlarla açıklayabilirsiniz ama ruha dokunan,en ikna edici cevap yine sait faik'ten gelir.
serserice yazar,vurdumduymazdır.gördüğü neyse, kendisinde uyanan hissiyatı yazar.biraz bencildir.umursamaz edebi kuralları,yıkar geçer hepsini.kendi kuralları vardır.o da kuralsızlık.
haldun taner sait faik için "bir aylak adam" demişti.
maddi destekçileri olmasa(ki bunlar aile fertleridir.) hayatta yapacağım şey dediği mesleği icra etmek zorunda kalacaktı; 'memuriyeti'.
o çalışamaz,sorumluluk taşıyamaz.hiç büyümemiştir.koskoca adamdır ama yüreği hala çocuktur.
büyüdüğüne dair de ufacık bir emare varsa; o da sevişme iştiyakıdır.
"nasıl anlatmalı
nasıl söylemeli
...
şu kiraz mevsiminin
para kazanma zamanı değil
sevişme vakti olduğunu"
der sait faik.
öykülerinde öyle bir dil kullanır ki,yalın,sade,melodili... orhan veli' yi bu yüzden sait faik' e benzetirim. orhan veli, bence, sait faik' in şair halidir, ya da sait faik, orhan veli' nin düz yazı yazmış hali.
ikisi de çok genç yaşta yaşamını yitirdi.
ikisi de türk edebiyatının kilometre taşıdır.
bir orhan veli şiiri eklemeden bitirmek olmaz.
'' o canan ki, degustasyona gelmez
balık pazarına hiç gelmez ''
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
"cennet kapısında çalınan parça" olduğuna dair bir tweet gördüm bugün ama görmemle kaybetmem bir oldu. bence de olabilir. *
devamını gör...
kolay harcanan şeyler
para efendim. olsa mesela şöyle bolca çokça olsa, şahsen ben çok kolay harcarım ama zor kazanınca öyle kolay harcanmıyorda.
devamını gör...
meme ucu aslında et benidir
yanlış önerme.
kaç tane et beninin deliği var ve zaman zaman sıkınca oradan süt çıkıyor kardeşim ya. sapla samanı karıştırmayın zaten ortalık karışık.
kaç tane et beninin deliği var ve zaman zaman sıkınca oradan süt çıkıyor kardeşim ya. sapla samanı karıştırmayın zaten ortalık karışık.
devamını gör...
saç müzesi
kapadokya avanos'da bulunan bulunan saç müzesi, 1998 yılında guinness rekorlar kitabı'na girmiştir.
nevşehir'e turistik seyahat için gelen fransız kadın, bir çömlek ustasına aşık olur ve ülkesine döneceği zaman hatıra kalması için bir tutam saçını ona verir. çömlek ustası galip usta, saçı mağara duvarına asar ve o günden sonra çömlekçiyi ziyarete gelen her kadın, dilek dileyerek saçlarını mağaraya bırakmaya başlar. günümüzde 16 bin kadının saçının sergilendiği müze, nevşehir'in en çok ziyaret edilen noktalarından biri haline dönüşmüştür.
nevşehir'e turistik seyahat için gelen fransız kadın, bir çömlek ustasına aşık olur ve ülkesine döneceği zaman hatıra kalması için bir tutam saçını ona verir. çömlek ustası galip usta, saçı mağara duvarına asar ve o günden sonra çömlekçiyi ziyarete gelen her kadın, dilek dileyerek saçlarını mağaraya bırakmaya başlar. günümüzde 16 bin kadının saçının sergilendiği müze, nevşehir'in en çok ziyaret edilen noktalarından biri haline dönüşmüştür.
devamını gör...
evde tost yapıp iş yerine getiren kişi
devamını gör...
lahmacunların vejetaryen bir yiyeceğe dönüşmesi
yıllar yıllar önce ülkemizde yapılan lahmacunların üzerine son zamanlarda pek göremediğimiz fazla miktarda et koyulurdu. günümüzde ise lahmacunların harcını soğan ve baharat oluşturuyor. hatta kıyma veya eti görebilmeniz için mikroskopla bakmanız gerekiyor.*
devamını gör...
elmalı çocuk istismarı davası
bakmadım . sırf karşıma o resimler çıkmasın diye twitter'a girmedim. dayanamıyorum. tekrar tekrar yazmaktan bıktım . çocuk istismarına idam istiyorum. ne olacak o çocukların psikolojisi biraz büyüdüklerinde yaşadıklarını hatırladıkça ne yapacaklar. nasıl insanlarla bir arada yaşıyoruz. yazıp yazıp siliyorum . o hakimler neye dayanarak serbest bırakmışlar . adalet neden işlemiyor. bu karar alıcıların vicdani yok mu. kokuşmuş bir toplum daha ne diyeyim
devamını gör...
heteroseksüel
normal kabul edilmesinin çoğunluk veya azınlıkla alakası olmayan cinsel eğilim.
normal kabul edilmesinin nedeni insanların sağlıklı birey meydana getirmesi için heteroseksüel ilişki yaşamalarının gerekmesidir.
normal kabul edilmesinin nedeni insanların sağlıklı birey meydana getirmesi için heteroseksüel ilişki yaşamalarının gerekmesidir.
devamını gör...
melih bulu'nun görevden alınmasına inanmaması
bir tane, bakın bir tane basın yayın sektöründe çalışan kişinin de çıkıp melih bey böyle bir şey yazmışsınız yoksa sizin de mi haberiniz yoktu diye kendisine sormaya cesaret edemeyeceğini bildiğinden, çünkü koca ülkede bir tane gerçek gazeteci ya da muhabir kalmadığından çok haber niteliği taşımamaktadır.
devamını gör...
doğum yapan kadının erkeği artık umursamaması
umursamamak değilde doğal bir süreçtir bu. bizim ülkemizde cinsellik eğitimi yok,bireyler kendi vücudunu tanımıyor. bugün klitoris nerede diye sorsam o ne diyecek kişiler var. kadınların masturbasyon yapması bile ayıp sayılıyor,ülkemizde ‘hymen’ yani halk arasında kızlık zarı tartışması var ki böyle bir şeyin varlığı bile şüpheli. bu tarz ortamlarda büyüyen kişiler için ‘ayy kapat ışığı utanıyorum’ erkeğin haldır küldür içeri girmeye çalışmasını saymıyorum bile. taraflardan biri cinsel eğitim alsa tamam diyeceğim ama iki tarafda da olmayınca sorun yaşanıyor. bir kadının hamile kalması,yada kalabilmesi çok zorlu bir süreç. vajinusmus diye birşey var belli bir tabu içinde büyüyen kişilerin ilişkiden korkması ki bugün 10 kadından 5i bu korkuyu yaşıyor, herhangi bir destek de almıyor. erkek için ise evlilik tamamen kendi üzerine binen bir yük olduğu için sevişmeyi bir görev gibi biliyor. bugün boşanma davalarının çoğu erkeğin aleyhine sonuçlanıyor ve bu durumun %80 sebebi ‘erkeğin kocalık görevini yerine getirmemesi’ kocalıktan kasıt birlikte olmak. neyse fikir firar etmesin,bir kadının hamile kalabilmesi için ayda minimum 15-18 kez ilişkiye girmesi lazım. bunu bir düşünün türkiye şartlarında ? kadının çocuk isteyip,erkeğin çocuk istememesi yada tam tersi durumlarda ailelerin devreye girmesi,kuvvet macunları falan.
herşeyi geçtik ve kadın hamile kaldı diyelim asıl süreç burda başlıyor. hormonlar değişiyor,vücut değişiyor,bu da kadını doğal olarak da erkeği etkiliyor. bugün kadınların bile yanlış bildiği bir bilgi var ‘hamilelikte ilişkiye girersem çocuk zarar görür,yada düşük olur’ bu yanlış, erken düşük genel olarak kromozom anomalileri ya da gelişmekte olan bebekte görülen sağlık sorunlarına bağlı olarak ortaya çıkar. yani bu dönemde cinsel ilişki düşüğe etki etmez. fakat bu dönemde gebelik belirtileri yoğun olarak yaşandığı için çiftlerin geneli ilişki yaşamaz. (3 ay) herşeyi yolunda giden bir hamilelikte son 4 haftaya kadar ilişki yaşanabilir. hamilelik zaten başlı başına zor bir süreç, aş ermeler,sürekli değişen hormon değişiklikleri bla bla bla insanı yıpratır. herşey yolunda gitti ve bu 9 aylık süreci atlattınız lohusalık dönemi başlar. doğum eylemi bittikten sonra plasenta ve zarlarının ayrılmasından sonraki 6-8 (42 gün) haftalık dönemi kapsar. bu sürenin sonunda gebelikte meydana gelen tüm değişiklikler gebelik öncesine döner. lohusalık döneminde anne ve bebeğin hastalıklardan korunması için özenli bir bakıma ihtiyacı bulunmaktadır. çiftlerin çoğu için bu zor bir süreçtir. çünkü erkek,artık karısını ‘anne’ rolünde gördüğü için ilişkiden uzaklaşır ve ‘anne’ görür artık. yani aslında yaratılış amacı estetik kaygılardan ziyade çocuğu beslemek olan bir organ (bkz: ğöğüs) içinden süt çıktığını ve çocuğu emzirdiğini görünce erkek doğal olarak uzaklaşıyor,yaklaşırsam incitirim diye düşünüyor. kadınların çoğu, forumlarda bu durumdan şikayetçi, ‘kocam doğum yaptıktan sonra benimle ilişkiye girmiyor’ minvalinde bir çok şikayet mevcut. eğer destek alınmazsa bu durum ilerliyor ve çiftler boşanıyor, kaldı ki çocuk doğduktan sonra da ‘aman çocuk uyanacak,aman çocuk görür’ diye ilişki sürekli ertelenir. standart ilişki haftada 2 defadır,uzmanlar tarafından önerilen fakat bugün çoğu çift ayda 1 bile zor oluyor diyorlar. bu 5-10 yılı aşkın evliliklerde daha da artıyor. yani aslında bir canlının,içinde başka bir canlıyı barındırması,doğurması,büyütmesi bana göre mükemmel birşey,sırf şu olay bile kadınlara hayran bırakıyor beni ama bu durum herkes için geçerli değil. evlilik-çocuk-çocuk sonrası bunların hepsi yıpratıcı bir süreç. kısaca evlilik insanı yıpratır,arkadaşlar. duygusal aforizmaları bırakıp gerçeklerle yüzleşin.
herşeyi geçtik ve kadın hamile kaldı diyelim asıl süreç burda başlıyor. hormonlar değişiyor,vücut değişiyor,bu da kadını doğal olarak da erkeği etkiliyor. bugün kadınların bile yanlış bildiği bir bilgi var ‘hamilelikte ilişkiye girersem çocuk zarar görür,yada düşük olur’ bu yanlış, erken düşük genel olarak kromozom anomalileri ya da gelişmekte olan bebekte görülen sağlık sorunlarına bağlı olarak ortaya çıkar. yani bu dönemde cinsel ilişki düşüğe etki etmez. fakat bu dönemde gebelik belirtileri yoğun olarak yaşandığı için çiftlerin geneli ilişki yaşamaz. (3 ay) herşeyi yolunda giden bir hamilelikte son 4 haftaya kadar ilişki yaşanabilir. hamilelik zaten başlı başına zor bir süreç, aş ermeler,sürekli değişen hormon değişiklikleri bla bla bla insanı yıpratır. herşey yolunda gitti ve bu 9 aylık süreci atlattınız lohusalık dönemi başlar. doğum eylemi bittikten sonra plasenta ve zarlarının ayrılmasından sonraki 6-8 (42 gün) haftalık dönemi kapsar. bu sürenin sonunda gebelikte meydana gelen tüm değişiklikler gebelik öncesine döner. lohusalık döneminde anne ve bebeğin hastalıklardan korunması için özenli bir bakıma ihtiyacı bulunmaktadır. çiftlerin çoğu için bu zor bir süreçtir. çünkü erkek,artık karısını ‘anne’ rolünde gördüğü için ilişkiden uzaklaşır ve ‘anne’ görür artık. yani aslında yaratılış amacı estetik kaygılardan ziyade çocuğu beslemek olan bir organ (bkz: ğöğüs) içinden süt çıktığını ve çocuğu emzirdiğini görünce erkek doğal olarak uzaklaşıyor,yaklaşırsam incitirim diye düşünüyor. kadınların çoğu, forumlarda bu durumdan şikayetçi, ‘kocam doğum yaptıktan sonra benimle ilişkiye girmiyor’ minvalinde bir çok şikayet mevcut. eğer destek alınmazsa bu durum ilerliyor ve çiftler boşanıyor, kaldı ki çocuk doğduktan sonra da ‘aman çocuk uyanacak,aman çocuk görür’ diye ilişki sürekli ertelenir. standart ilişki haftada 2 defadır,uzmanlar tarafından önerilen fakat bugün çoğu çift ayda 1 bile zor oluyor diyorlar. bu 5-10 yılı aşkın evliliklerde daha da artıyor. yani aslında bir canlının,içinde başka bir canlıyı barındırması,doğurması,büyütmesi bana göre mükemmel birşey,sırf şu olay bile kadınlara hayran bırakıyor beni ama bu durum herkes için geçerli değil. evlilik-çocuk-çocuk sonrası bunların hepsi yıpratıcı bir süreç. kısaca evlilik insanı yıpratır,arkadaşlar. duygusal aforizmaları bırakıp gerçeklerle yüzleşin.

devamını gör...
diş hekimliği okumak
akrabaların 'bizim dişleri de bedava yaparsın artık eheheh' laflarına maruz kalmaktır.
'dişçi' değil 'diş hekimi' hekimi denmesini istediğinizde 'duyar kasma yieeaa' gibi saçma sapan laflara maruz kalmaktır.
'dişçi' değil 'diş hekimi' hekimi denmesini istediğinizde 'duyar kasma yieeaa' gibi saçma sapan laflara maruz kalmaktır.
devamını gör...
birinden soğumak için nedenler
saygısızlık
devamını gör...
tutunamayanlar
oğuz atay'ın ilk romanı olup 1970 yılında trt roman ödülü'nü kazanmıştır. oğuz atay'ın 20. ölüm yıldönümünde unesco tarafından 20. yy türk edebiyatı'nın en seçkin eseri olarak seçilmiştir. hürriyet pazar tarafından oluşturulan yüz kişilik jüri tarafından belirlenen "türk edebiyatının gelmiş geçmiş en iyi 100 romanı" listesinde ikinci sıraya yer almıştır.
kullanılan dil, anlatım tarzı ve biçimsel özellikleri ile türk edebiyatı'nda bir devrim olma özelliği taşımaktadır.
devamını gör...
rosa luxemburg
rosa luxemburg 1871 yilinda yahudi bir ailenin cocugu olarak polonya'da dogdu. ancak polonya o vakitler, rus çarliginin bir parcasiydi ve kadinlar universite egitimi alamamaktaydi. luxemburg universite egitimini ısvicre'de tamamladi ve doktorasini "polonya'nin endustriyel kalkinmasi" uzerine yapti. alman vatandisi olabilmek icin gustav lubeck ile evlendi.
alman vatasi olduktan sonra, almanya sosyal demokrat partisinin (spd) uyesi oldu. marksist ideolojiden taviz vermeyerek, sosyal demokrat partinin icindeki revizyonist akima, basta eduard bernstein olmak uzere karsi cikti. 1914'de spd'nenin cogunlugu savas kredileri icin oy verirken, luxemburg marksist ideoloji taviz vermeyerek kredilere karsi cikti. karl liebnecht ile beraber spartakist ligini kurdu ve savas suresince savas karsiti yazilar yazmaya devam etti. savas karsiti hareketlerinden dolayi liebnecht ile beraber 1916'dan 1918'de savasin bitimine kadar tutuklandi.
1918'de almanya komunist partisini (kpd) kurdu. rosa luxemburg spd'nin devrimden vazgectigini, marksist ideolojiyi birakip burjuvazi ile is birligini yaptigini dusunuyordu. 1919 yilinda rosa luxemburg ve kpd, almanya'da sosyalist devrim baslatsalarda, spd'nin lideri ve sansolye friedrich ebert tarafindan bu devrim kanla bastirildi. komunistler, sosyal-demokratlar tarafindan ihanete ugratildilar. rosa luxemburg ve karl liebnecht 15 ocak 1919 gunu yakalandilar ve iskence edildikden sonra oldurulduler. rosa luxemburg boylece sadece alman komunistler icin degil, butun sosyalistler icin bir sehit haline geldi.
rosa luxemburg hayati boyunca bir suru esere imza atti. her ne kadar politik teorisyen ve politikaci olarak taninsa da, kendini bir ekonomist olarak gordu. luxemburg'un marksizm yorumu, marksist-leninist fikrin en buyuk rakibi idi. rosa luxemburg, her ne kadar bolsevik devrimini savunsa da, lenin ve troçki'nin demokratik olmayan ve baskici hareketlerini elestirdi. rosa luxemburg'a gore sosyalist devrimin ilerlemesi, proletarya diktatoryasinin kurulmasi ve ardindan sinifsiz bir toplumun elde edilmesi sadece ozgur bir demokrasi ile mumkundu. devrimin ilerlemesi icin halkin da surekli olarak devrime demokratik bir yolla katilmasi gerekiyordu.
ayrica, rosa luxemburg'un ekonomik dusuncesi lenin'inkinden farkliydi. lenin merkezi bir ekonomik sistemin gerektigini dusunurken, luxemburg merkezi olmayan ve tarim ve endustrinin rejyonel olarak idare edildigi bir sistemin gerekli oldugunu dusunuyordu.
alman vatasi olduktan sonra, almanya sosyal demokrat partisinin (spd) uyesi oldu. marksist ideolojiden taviz vermeyerek, sosyal demokrat partinin icindeki revizyonist akima, basta eduard bernstein olmak uzere karsi cikti. 1914'de spd'nenin cogunlugu savas kredileri icin oy verirken, luxemburg marksist ideoloji taviz vermeyerek kredilere karsi cikti. karl liebnecht ile beraber spartakist ligini kurdu ve savas suresince savas karsiti yazilar yazmaya devam etti. savas karsiti hareketlerinden dolayi liebnecht ile beraber 1916'dan 1918'de savasin bitimine kadar tutuklandi.
1918'de almanya komunist partisini (kpd) kurdu. rosa luxemburg spd'nin devrimden vazgectigini, marksist ideolojiyi birakip burjuvazi ile is birligini yaptigini dusunuyordu. 1919 yilinda rosa luxemburg ve kpd, almanya'da sosyalist devrim baslatsalarda, spd'nin lideri ve sansolye friedrich ebert tarafindan bu devrim kanla bastirildi. komunistler, sosyal-demokratlar tarafindan ihanete ugratildilar. rosa luxemburg ve karl liebnecht 15 ocak 1919 gunu yakalandilar ve iskence edildikden sonra oldurulduler. rosa luxemburg boylece sadece alman komunistler icin degil, butun sosyalistler icin bir sehit haline geldi.
rosa luxemburg hayati boyunca bir suru esere imza atti. her ne kadar politik teorisyen ve politikaci olarak taninsa da, kendini bir ekonomist olarak gordu. luxemburg'un marksizm yorumu, marksist-leninist fikrin en buyuk rakibi idi. rosa luxemburg, her ne kadar bolsevik devrimini savunsa da, lenin ve troçki'nin demokratik olmayan ve baskici hareketlerini elestirdi. rosa luxemburg'a gore sosyalist devrimin ilerlemesi, proletarya diktatoryasinin kurulmasi ve ardindan sinifsiz bir toplumun elde edilmesi sadece ozgur bir demokrasi ile mumkundu. devrimin ilerlemesi icin halkin da surekli olarak devrime demokratik bir yolla katilmasi gerekiyordu.
ayrica, rosa luxemburg'un ekonomik dusuncesi lenin'inkinden farkliydi. lenin merkezi bir ekonomik sistemin gerektigini dusunurken, luxemburg merkezi olmayan ve tarim ve endustrinin rejyonel olarak idare edildigi bir sistemin gerekli oldugunu dusunuyordu.
devamını gör...
yayın önerisi
eş zamanlı kitap okuma etkinliği ve interaktif bir eleştiri programı güzel olurdu. her hafta seçilecek bir eser ve onu yorumlayan sözlükten arkadaşlar, bana güzel olur gibi geldi.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
merhabalar sevgili portakallar!
ön uyarı: bu hafta yayınımız özel durumlar sebebi ile çarşamba günü saat 22.00'da olacaktır. bu yüzden ses kayıtlarını en geç salı günü almak durumundayım, lütfen bu kısmı dikkatle okuyalım.
geçtiğimiz hafta bolca gülüp eğlendiğimiz, yerimizde duramadığımız neşeli şarkılar konseptinden sonra umuyorum ki yeterli enerjiyi depolamışsınızdır. zira bu hafta o enerjiye ihtiyacımız olacak.
çünkü bu haftaki yayının teması madımak anma gecesi. 2 temmuzda madımak otelinde yanarak hayatlarını kaybeden insanlarımızı anacağımız bir gece olacak.
eğer sizler de madımak anma gecesine dahil olup anons göndermek isterseniz her zamanki gibi yapacaklarınız çok basit: istediğiniz şarkının anonsunu ses kaydı ile kaydederek mail ya da discord üzerinden bana ulaştırıyorsunuz. seçtiğiniz şarkıyı en en en geç salı günü ulaştırmanız gerekmekte.
kafa sözlük müzik kulübü üyelerinin yayınımız için düşündüğü çok tatlı fikirleri var, dileyenler onlarla ortak bir çalışmaya da dahil olabilirler.
o zaman gelsin afişimiz!

ps: afiş için cenk'in arka bahçesi'ne çokça fazlaca bolca teşekkürler.*
ön uyarı: bu hafta yayınımız özel durumlar sebebi ile çarşamba günü saat 22.00'da olacaktır. bu yüzden ses kayıtlarını en geç salı günü almak durumundayım, lütfen bu kısmı dikkatle okuyalım.
geçtiğimiz hafta bolca gülüp eğlendiğimiz, yerimizde duramadığımız neşeli şarkılar konseptinden sonra umuyorum ki yeterli enerjiyi depolamışsınızdır. zira bu hafta o enerjiye ihtiyacımız olacak.
çünkü bu haftaki yayının teması madımak anma gecesi. 2 temmuzda madımak otelinde yanarak hayatlarını kaybeden insanlarımızı anacağımız bir gece olacak.
eğer sizler de madımak anma gecesine dahil olup anons göndermek isterseniz her zamanki gibi yapacaklarınız çok basit: istediğiniz şarkının anonsunu ses kaydı ile kaydederek mail ya da discord üzerinden bana ulaştırıyorsunuz. seçtiğiniz şarkıyı en en en geç salı günü ulaştırmanız gerekmekte.
kafa sözlük müzik kulübü üyelerinin yayınımız için düşündüğü çok tatlı fikirleri var, dileyenler onlarla ortak bir çalışmaya da dahil olabilirler.
o zaman gelsin afişimiz!

ps: afiş için cenk'in arka bahçesi'ne çokça fazlaca bolca teşekkürler.*
devamını gör...
üfürükçüye 700 bin tl kaptırmak
ya dolar olsaydı
devamını gör...